diff --git "a/Mustafa Reşit_Müntehabat-ı Cedide_1884.txt" "b/Mustafa Reşit_Müntehabat-ı Cedide_1884.txt" new file mode 100644--- /dev/null +++ "b/Mustafa Reşit_Müntehabat-ı Cedide_1884.txt" @@ -0,0 +1,14941 @@ +|\/| +_____ + + + Müntehabat-ı Cedide + Mustafa Reşit + 1884 + 114019 + 37211 + 14941 + +_____ + +**İFÂDE-İ MAHSUSA** + +Meşâhir-i üdebâmızın müteferrik sûrette münteşir veya kitap şeklinde +matbu bulunan nefâyis-i âsârından müntehab ve müstahreç parçaları hâvî bir +mecmua vücûda getirmeyi pek çok vakitten beri arzu ediyordum. +Muahhiran bu arzuya saadetli Ekrem Beyefendi Hazretlerinin emirleri de +inzimâm eylediğinden şimdilik on beş günde bir kere böyle bir cüz' tertip ile enzâr-ı +nefâyis-perestâna arz etmeye karar verdim. +Tertipte intizâma dikkat edemeyeceğimNe be'is var? Mecâlis-i urefâ +külfet-i teşrîfattan âzâde değil midir? +Mecmuam "nesr" ve "nazm" itibarıyla iki kısma münkasımdır. +Teşhirgâh-ı nefâyis ıtlâkına sezâvâr olan böyle bir mecmuanın +temâşâsından mahzuz olmayacak bir nazartasavvur edemem. + +Mustafa Reşit +**NÜFUS** + +İnsan şu kürre-i zemin dediğimiz vücûd-ı müteharrikin rûhudur denilebilir. +Zira ki kışrın haricinde her ne hareket görülürse hep onun sayesinde zuhûr ediyor. +Tabiatın fevkinde ne eser müşâhede olunuyorsa hep onun himmetiyle hâsıl +oluyor. +Kudretin kemâline iman ile secde-ber-i hayret ve ubudiyet olan odur. +Meşiyetin adl ve ihsanını idrâk ile bu kanûn-ı ezelîyi hâriçte izhâr etmeye çalışan +odur. +Nefsinin maddiyat ve süfliyattan i'tilâsını keşf ile ef'âlinde dünyât-ı +alâ'ikten teberrî ile zevâhirîne kıyâs kabul etmeyecek sûrette rûhânî ve tecrîdî bir +azamet göstermeye -velev nâdiren olsun- muvaffakiyet hâsıl eden odur. +Dört bin sene evvel cârî olmuş birtakım esbâba okuduğu veya gördüğü +netâyiçten dört yüz sene sonra zuhûr edebilecek birçok netâyice işittiği veya +düşündüğü esbabtan istidlâl ile nev'inin vefât etmiş veya henüz hayat bulmamış ne +kadar efrâdıvar ise hemen cümlesiyle hem-meclis geçinebilecek surette ve +binâenaleyh -eğer tabire itiraz olunmazsa- lâ-yemûtâne bir halde yaşayan odur. +Rû-yı zemini bu kadar masnûât nazarrubâ ile tezyîn eyliyorTabiat-ı +külliyeyi idâre-i cüz'iyesine hâdim ederek bunca bedâyi' meydana çıkarıyor. +Eyyâmı zulm ateşinden leyâli zulmet dumanından kurtarmaya çalışıyor. +Deryayı sahra gibi her tarafında gezilir havayı derya gibi içinde yüzülür bir hale +getiriyorTabiatla pençeleşerek bu kadar cevâhir-i serveti sîne-i hırsından koparıp +meydana döküyorEcelle gülüşerek bunca emrâz ve devâhînin vücudunu def' +ediyorBuhar gibi en sakîl ecsâmı en kuvvetli maâdeni berküşte ve perişan etmek +şanından olan bir dâhiyeyi hizmetkarlıkta ve berk gibi dünyayı yakıp yıkmak +levâzımından bulunan bir beliyyeyi tatarlıkta istihdâm eyliyorVuhûş ona mûnis +oluyorTuyûr onun itaatinde duruyoristerse şecerlerin semerâtı bir başka şekle +bir başka hale giriyoremr ederse hacerler hâsiyetini değiştiriyor hâsılı iki ayak +üzerinde iki arşın boyunda öyle bir mahluk-ı garip bir koca âlemde hâkim-i ezele +hilâfet eyliyorBir koca küreyi top gibi pençe-i tasarrufunda oynatıyor. +Vâkıâ bu mahluk bütün bütün âlem-i vücuttan zâil olmak lazım gelse his +ve ta'alluktan nasibi olmayan küre ve tasavvur ve tasdik kuvvetinden mahrum olan +sair küre-nişînler zerre kadar müte'essir olmazFakat insanın hemen kâffe-i âsârı +telâhuk-ı efkâr ve te'âvün-i sa'y ile hâsıl olduğu için efrâdı azaldıkça nev'inin fâidesi +dahi azalacağında hiç şüphe yoktur. +Şu kadar var ki kaziyeyi aksine çevirip de ale'l-ıtlak kabul etmeye +kalkışırsak netice doğru çıkmazÇünki havâic-i beşeri ifade edecek esbâbın usûl-i +tezâyüdü ebnâ-yı beşerin sûret-i tekessürüyle bir nispette değildir. +İzâh-ı merâm için yirmi senelik müddeti ele alalım. +Meseleyi her türlü avârızdan tecrîd ederek düşünelim. +Vücudu sıhhatte olan ve vücudu sahih bir erkeğin taht-ı izdivâcında +bulunan bir kadın hiç olmazsa senede bir çocuk tevlîdine tab'an muktedirdir. +Bu cihetle iki kişi yirmi senede yirmi iki kişiye bâliğ olurDemek oluyor ki +bunda sermâye iki senede re'sü'l-mal ile tesâvî +hâsıl ediyorYa hele misal addolunan +zaman mesela altmış seneye çıkarılır ve bir koca ile bir karı yerine mesela dört veya +sekiz takım zevcin mevzu bahs edilip de onlardan her sene hâsıl olan erkeklerle + +kızlar rüşde bâliğ oldukça birbirine verilirse tenâsül üç karna varır varmaz dört +ailenin mecmû' efrâdı ma'hûd satranç hesabında gösterilen buğday gibi şehirlere +sığmayacak bir miktara varır. +Halbuki muhtaç olduğumuz şeylerin vesâit-i tedârikinden olan ziraat veyâ +sanat veya ticaretin hangisi tecrîden mutâla'a olunursa olunsun bu nispette terakkiye +müsâit görülemezÇünkü insanın her mevlüdü tab'an müvelliddir. +Bir kere ziraati düşünelimEvvelâ onun mahsûlü sarf-ı istihlâl içindir. +Ale'l-umûm hıfz olunamaz ki her sene tohum semerât miktarınca tezâyüd edebilsin. +Sâniyen tutalım ki öyle olmamış ziraatın mevkuf-ı aleyhi olan toprak zaten +bir hadd-i tabiî ile mahduttur. +Tohum çoğalmakla yoktan yer icadına imkan hâsıl olmaz ki bu sene +önümüzdeki sene için semerâtımız müktarınca tohum ve ondan sonra gelecek sene de +tohumun bu sene ekilecek tohum ile nispet-i ma'kûsesine mu'âdil gelecek semerât +hâsıl edilebilsin. +Binâenaleyh tenâsül ile ziraat her türlü avârız-ı hâriciyeden masûn olarak şu +kavâid-i mücerredeye ittibâ' eder giderlerse benî nev'imiz kürenin her arşın +toprağında bir adam bulunduracak kadar tekessür edebilir. +Çünkü hâ'iz olduğu tevlîd ve tezâyüd hassaları –avârız bir tarafa +bırakılınca- umûr-ı tabi'iye içinde mevtten başka bir hal ile mahdut değildirMevt-i +tabiî ise tevlîd-i tabi'înin ancak on beşte biri nispetinde görülürÇünkü bir erkekle bir +karı ömr-i tabi'î miktarınca yaşar ve kuvve-i tevlîdiyelerine bir ârıza gelmezse +cemiyete en azdan otuz evlat bırakmak isti'dâdına mâliktirHalbuki bir karı ile bir +erkek vefat ederse cem'iyetten yalnız iki adam kaybolur. +Fakat toprak hiçbir vakit kadar adamı besleyemezÇünkü gerek vüs'at ve +gerek kuvve-i inbâtiyece tecâvüzü nâ-kâbil bir hadd-i tabi'î ile mahduttur. +Bir kürede sanata bakalımEvvelâ on adam bir yere toplanır da -nihayet +derecede çalışmak itibarıyla- mesela günde otuz gömlek i'mâl ederse yüz adamda üç +yüz gömlek bin adamda üç bin gömlek i'mâl edebilirBir gömlek ne hâle girse ve +üzerinden kaç sene geçse bir gömlek daha tevlîdine muktedir değildir ki insanda +olduğu gibi vesâit-i muhassala ta'addüd etsin de mahsûlâtın tezâyüdü nisbeti +değişsin. + +Sâniyen tutalım ki sanatın mevkûf-ı aleyhi ham eşya ve ham eşyanın +mevkûf-ı aleyhi ziraattırZiraatın i'âşeden âciz kaldığı bir miktarı sanat bir türlü +yaşatamaz. +Ticaret için konulmuş bir sermaye her ne kazansa tenâsülde olduğu gibi +iki senede mevcûdiyetini taz'îf edecek kadar temettu' edemez. +Elindeki eşyayı yüze yüz kar ile satanlara bakılmasın onların kârı ticaret +değil bâyi'in heves ve emniyetini sû-i isti'mâl ederek cevaz perdesi altında setr +olunmuş bir nev' sirkattir. +Hele bu tâcir temettu'unu re'sü'l-mala zam ederek ikinci derecede ondan +temettu' edebilir ise de bu muza'af fâide dahi hiçbir vakit birkaç aile beyninde olan ve +ahfâdın vukû'u tabi'î olan tezâyüdüne mukâbil gelemez. +Sâniyen tutalım ki mukâbil gelmişMademki ticaretin birinci madde-i +ihtiyacı ham veya ma'mûl eşyadırVe mademki onlar ziraat ve sanat kuvvetiyle hâsıl +olacak ziraat ve sanat insanın yiyeceğini tedârikten aciz olursa sâ'ir havâyicini +istihsâl için ticarete lazım olan eşyayı hiç meydana getiremeyeceğinden ve ticaret ise +hiçbir vakit ziraat ve sanattan müstağnî olarak hayat-ı beşerin idâmesine kâfî +olamayacağında şüphe yoktur. +Dünyada bir şey görüyoruz ki insan nisbetinde ve belki her türlü nisbetin +haricinde tezâyüd ediyor. +da medeniyet-i hâzıranın ahlât-ı fâsidesinden olan fâ'iz ve hele ahlâtın en +müte'affinlerinden bulunan fâ'iz-i mürekkeb ile alınır dindir. +Fakat bu hal dahi bir çocuğun ötesinde berisinde görülen pisliklere benzer. +Medeniyetimiz daha pek tufûliyet halindedirGirdiği tarîk-i terakkîde hakikaten +insan ıtlâkına şâyân olacak bir mertebeye vardığı gibi fâ'izler fâ'iz-i mürekkebler gibi +adâlet-i ezeliye ve tabiat-ı insâniyeye mugâyir olan birtakım müstekirhâtın her ne +sûretle olursa olsun zâ'il olacağından eminiz. +Ma'amâfîh fâ'iz veya murâbehe bekâ bulsa bile herkes fâ'izle para almak ve +yine fâ'izle para vermekten başka bir şey yapmaksızın geçinmek kâbil midir ki +cem'iyet-i beşerin esbâb-ı meşru'a ile ta'ayyüşten nâ-ümîd olduğu zamanlarda +hayatına kâfil addolunabilsin? +İşte bu mütâla'ata ve Avrupada kesret-i nüfusun daha birçok esbâb ile +kuvvet bularak ve daha doğrusu aranırsa esbâba bir medâr-ı kuvvet olarak amele + +beyninde hâsıl eylediği şiddet-i zarûretin te'sir ve ilkâsıyla fenn-i servet ulemâsından +erbâb-ı idâreden hukemâdan etıbbâdan birçok ashâb-ı kalem bunların kâide ve +esbâbına ve men'-i mazarrâtına dair her gürûh kendi nokta-i nazarından ibtidâ ederek +birçok mebâhis meydana koyarlarVe terakkî-i nüfusu bir hadde tutmak için birçok +vesâitten bahs ediyorlar. +İnsan çoğalıyor imişOndan ihtirâz ederse hemen her yirmi arşın yerinde +bir adam bulunurcasına kesretle meskûn her iki günde bir adam kendini helak +edercesine felaketle memlû olan memâlik-i garbiye halkı ihtirâz etsin. +Amma bir zaman gelecek imiş ki biz de topraklarımızdan ta'ayyüş +edemeyecek mertebede çoğalacak imişizBiz buralarını ahfâdımız düşünmeye +mecbur olup olmayacağını bile düşünmeyiz biz bugün en büyük vazifemizi fiile +getirmek istersek tenasülümüzün teksîrine hasr-ı himmet edercesine çalışmalıyız. +Teksîr-i tenâsüle gelince: +Nev'-i beşer birtakım mevâni'-i fevkalâde masûn olursa ashâb-ı tahkîkin +iddiasına göre yirmi beş yirmi altı senede mevcudunun bir misli kadar tezâyüd eder. +Bu nisbet ise bir asırdan beri nüfusun Amerikada birbiri üzerine altı yedi ve +Avrupada iki üç kat tezâyüd etmiş olmasından alınmıştırDemek oluyor ki biz de bir +asır kadar tenâsülde olan kânun-ı tabiata mümkün mertebe riâyet etmiş olsak +vatanımızı ma'mûriyetine gıbta-keş olduğumuz memâlik-i mütemeddine gibi serâpâ +insan ile dolu serâpâ hayat ile müzeyyen bir hale getirebileceğiz. +Ya acep memleketimizde bu maksadın husûlüne meydan vermeyen esbâb +nedir? +Dünyanın her tarafında tenâsülü teksîrden geri bırakan şeyler fenn-i servet +ashâbının rivâyetine göre birtakımı mûcib birtakımı mâni' iki sınıfa münkasımdır. +Mûciblerin birincisi havanın fenalığı ikincisi mahalle ve hanelerin +pisliği üçüncüsü hıfz-ı sıhhat esbâbında kusur dördüncüsü vücudu muhafaza edecek +surette giyinmeye dikkatsizlik beşincisi muzır veya vücudu beslemez şeyler yemek +altıncısı fısk yedincisi işret veya tütün gibi müfsid-i mîzaç olacak şeyleri isti'malde +tecâvüz-i had yedincisi kaht ve galâ sekizincisi muhârebât dokuzuncusu idâre-i +servetçe muzır veya kâidesine mugâyir olarak ihtiyar olunan birtakım tedâbir +onuncusu keder ve inkıbâz-ı derûn on birincisi çocuk düşürmek gibi esbâb-ı +muhribedir. + +Bunlar alil-i sâriyeyi tevlîd ederYahut şiddetlendirirÇocukların neşv ü +nemâsına mâni olurBüyüklerin kuvve-i hayâtiyesini azaltırHâsılı vefiyâtı tezâyüd +nüfusta olan kânun-ı tabiiyeye mukâbele edecek bir dereceye getirir. +Maniler ise işret ve sefâhete şiddet-i inhimâk ve nev'-i beşerin karmakarışık +bir halde ikâmetle birbirine teşâbühü ve fahişelik maddeleri oluyor ki bunlar +dolayısıyla tevellüd-i kesretten men ediyor. +Herkesin indinde ulûm-ı müte'ârife hükmüne geçmiştir ki insan teneffüsle +yaşarTeneffüs hava ile hâsıl olurHava ne kadar ciyâdetli olursa sıhhat-i umûmiye +kadar kuvvette olacağında şüphe yoktur. +. +Vücudu muhafaza edecek surette giyinmeye dikkatsizlik dahi bizlerde +mevcut değildir denilemezVakıâ köylülerimiz vücutlarını germ ve serde ve +envâ' meşakkate alıştırmışlardırKemâl-i âfiyetle yetmiş seksen sene yaşarlarÇeki +taşı kaldırabilirlerBir kuzu yerler hazm ederlerHasılı Avrupaca kuvvette darb-ı +mesel olan Türkler sorulsa onlar gösterilebilirLakin şehrimizde bütün bütün bu +halin aksi görünüyorAdet edinmişiz çıplak ayakla geziyoruzBaşımızdan arkaya +eksik olmuyorYazın çifte fanile kışın üç kürkle oturuyoruzBeşikte bir çocuğa +giydirilen sarılan şeyler bir yere getirilse koca bir adam için bir kat mükemmel elbise +imaline kifâyet eder. +İnsan böyle giyinmezSoğuktan öyle tehaffuz olunmazVikâye-i beden için +bu türlü esvap kullanmak şifa niyetine zehir içmek kabilindendirAra sıra da bazı +aileler görülüyor ki hıfz-ı sıhhat esbâbına vâkıf olmuşÇocuklarını lüzumdan hariç +elbise giymemeye alıştırıyorlarMademki ekalliyet bu yolda hakikat-bînliğe +başlamıştır her bir emr âhirde olduğu gibi ekseriyet pek az zaman içinde bu yolda +dahi muhakkiklere mukallid olacağından eminiz. +Muzır veyahut vücudu beslemez şeyler yemek ise bütün bütün bizim +mahsûsâtımızdan denilebilirKan zaaflığından ve mide bozgunluğundan tevellüd +eden hastalıklar burada hemen dünyanın her yerinde ziyade olduğu tecârüb-i tıbbiye +ile müsbettirBiraz zeytinyağlı patlıcan çereviş yağlı fasülyeyi ta'tîl etsek de +birkaç lokma et yemeye başlasak hem kendimi rahat yaşardık hem evladımızın +vücudu kuvvetli bulunurdu. + +Fısk hususunda memâlik-i mütemeddineye nispet ehven sayılanlardanız +yalnız bu babda mûcib-i şikayet olabilecek bir halimiz frengini kesreti ve dem be +dem tezâyüd etmesidir. +İşte sıhiye veya zâbıta bu belayı def'a sâlih olacak bir nizâm yapmaya +borçlu görünür. +Fakat işretin veya tütün gibi müfsit mîzaç olacak şeylerin isti'mâlinde her +türlü hududu tecâvüz etmişizdir. + +İnkıbâz-ı derûn zaten Osmanlıların tabiatında yokturZannetmeyiniz ki bu +sebebin tenâsülümüzce bir te'siri olabilsin. + +Gelelim mâni'lere: +İşret ve sefâhete şiddet-i inhimâkın derece-i te'sîrini az bir dikkatle görmek +kâfîdir. +İstanbuldaki ayyaşların zen-dostların hanelerinde birer ikişer çocuk anca +görülebilir fakat Kartal'da Silorbide bir köylünün +Evine girilse fakir bahtiyarın her tarafı beş altı semerâtü'l-fuâd ile müzeyyen +bulunur. +. +Netice-i murad eğer mülkümüzde insanın azalmasını mûcib gördüğümüz +esbâbı ve çoğalmasına mani bulduğumuz aleli def' etmeye çalışır da kâ'ide-i +tezâyüdü cereyân-ı âdilesine bırakmaya muvaffak olabilir isek yirmi beş yirmi altı ve +hiç olmazsa elli altmış senede nefâsetimizi taz'îf edebileceğimiz istidlâl-i +nazarînin tecârüb-i hâriciyeye aynı aynna muvâfakatla kuvvet bulmuş bunca delâil-i +kâtıa ile sabittirOsmanlılar iki misline bâliğ olur ise yerlerinin vüs'atiyle adetlerinin +kesreti beyninde olan nispet Avrupaya mütekârib ve iş ilerledikçe müsâvî olacak. +Avrupada ise insan ilâ gayru'n-nihâye tezâyüd edebilmek ihtimali yoktur. +Binâenaleyh biz medeniyetin mâbihi'l-hayatı olan nüfusta ve onun avârızından + + + +bulunan her türlü âsâr-ı terakkîde ilâ gayru'n-nihâye Avrupanın mâdûnunda kalmak +hatrına mübtelâ değiliz. +Şimdi görüp de hayran kaldığımız i'câz-ı kemâlâtın sâni' ve muhtar-ı ârile +merâtib-i terakkîde hem-mesned olmak topu yüz senelik bir himmete muhtaçtırYüz +sene ise hayât-ı cem'iyete kıyâs olunursa ömr-i beşere nispet bir ân-ı mevhûm +hükmünde kalır. + +Kemal + +**İBRET** + +Dikkatle bakılırsa bu kârgâh-ı kudretin her zerresi bir cihân-ı hikmet her +lahzası bir devr-i ibrettir. +Âkıl her gördüğünden müstefîd olabilirHer işittiğinde bir hisse-i ma'rifet +bulabilirHatta allâme-i riyâzî meşhur mahsûlât-ı ma'ârifin en +mu'cizlerinden olan kuvve-i câzibe kanunlarını bir elmanın sukûtundan ibret-bîn +olarak keşf eylemiştir. +Hep hisse-mend-i ibret olmaya çalışanlardır ki zor bâzû-yı irfân ile tabiatın +ebvâb-ı serâ'irini sökerek sa'âdet-serâ-yı medeniyeti tezyîn etmekte olan bu kadar +cevâhir-i kemâlâtı insâniyetin dâmân-ı istifâdesine îsâr etmişlerdir. +Hususiyle bir lisana sesini dünyanın her köşesinden işittirmeye ve bir +kaleme bir anda yüz binlerce ashâb-ı mütâla'aya merâmından haber vermeye kudret +bahş etmek imtiyâzına mâlik olan matbû'âtın zuhûruyla âlem-i insâniyete şeref +verdiği günden beri kavâ'id-i siyâset ve usûl-i hikmet ve medeniyet ve ma'rifetin +temâyülât ve ilcâatından ibret almak umûmun müstefîd olabileceği bir ni'met +hükmüne girdiği için ebnâ-yı beşer telâhuk-ı efkârın ittisâ'ı sayesinde bir iki asır +içinde üç dört bin seneden beri zuhura gelen müessir celîleyi unutturacak derecelerde +bedâyi' nümâ-yı kemâl olmuştur. +Âlemin hazâ'inü'l-ketb ma'ârifine bakılsın. +İki asr-ı âhirin mahsûlât-ı irfânı edvâr-ı sâbıkanın âsârına yalnız ihtivâ-yı +hakâyıkta değil kesrette dahi bin derecelerde fâik görünür. +Hele on sekizinci asr-ı mîlâdîyi evvelden tehiyye veya içinde bulunarak +terbiye eden ve eserlerinin intişârındaki sür'at ve suulet cihetiyle birbirinin adrâkât-ı +mevcûdânesine feyz-bahş-ı takviyet olan hukemâ kavâid-i mevcûdeyi mücerredât ve +mevhûmâtından tecrîd ile hikmeti tecrübe ve istidlâl üzerine te'sîs ettikten sonra +medeniyet tarîk-i terakkîde bir başka şevk ve şitâb ile yol almaya başlamıştır. +. +Nazariyât-ı ilmiyenin âsâr-ı hâriciyeye tatbikiyle maddî ve manevi +istifadeye çalışanlar buhar kuvvetiyle seyyâle-i berkiye hâsiyetini keşf ettiler. +İnsaniyete hizmet için ruh kadar bedî'ü'l-eser ve hayal gibi serîü's-sefer iki vasıta +peyda oldu. +Buhar sayesindedir ki insan sehhâr gibi denizde yürüyorKarada uçuyor. +Seyyâle-i berkiye kuvvetiyledir ki âdem sahib-i keramet gibi hem tayy-ı zaman hem +kasr-ı mekan ediyor. +Buhar sayesindedir ki yirmi beş otuz milyon nüfusu olan yerlerde elli +altmış milyon bargir kuvvetinde demir ve bakır hiç ârâm etmeksizin lezâiz ve +havâicimizin tedârik-i esbâbına çalışıyorSeyyâle-i berkiye kuvvetiyledir ki +dünyanın bu cihetindeki bir hasta ta karşı tarafında olan bir hekimin hazâyıkından +istifâde ile hıfz-ı hayatına muvaffak oluyor. +Gaz zuhur ettiÖmr-i beşer bir kat daha müzdâd olduMemâlik-i +mütemeddinede herkes geceyi gündüze katmışLezzet-i hayâtından müstefîd oluyor. +Herkes leyâlin hapishâne-i zulmünden kurtulmuşEsbâb-ı saâdetinin tezyîdine çâre +arıyor. +Tıp muhayyer-i ukûl olacak bir hale geldiBundan yüz sene evvel mühlik +addolunan emrâzın birçoğu bugün nezleden ehemmiyetsiz geçiyor. + +Ma'rifet-i ser hadd-i tasavvura vardıKıtalar ayırıyorDenizler birleştiriyor. +Umman ortalarında karalar kum deryâlarında sular buluyor. +Fenn-i servet mesâiyi taksîm eylediBir nâ-kâbil sanatının kendine ait olan +cihetinde eski hezar fenlerden on on beş derece üstad oluyorBir çocuk uğraştığı işte +evvelki kâr-ı güzarların onundan on beşinden ziyade mahsûl fiile çıkarıyor. +Sanat iktidar-ı beşerin haricine çıkmak da'iyesine düştüüstat tabiatın +âsâr-ı bedi'asından zannolunabilecek revnakta nefâyis meydana getiriyor. + +Ticaret bir garip tibar bulduBin şirketten servetli adamlar bir devletten +kuvvetli şirketler peydâ ediyorHâsılı zamanımızın medeniyet ve ma'mûriyeti bir +hale geldi ki bâlâda ta'dâd ettiğimiz esbâbı icat veya keşf edenler ihyâ edilmek kâbil +olsa idi ihtimal ki içlerinde hiçbiri bu âlem yine terakkî-i saâdeti yolunda +kendilerinin ifnâ-yı ömr ettikleri âlem olduğuna inanmazlardı. + +.. + +Kânun-ı tabiat hükmünce her illet bir diğerinin eseri her eser bir diğerinin +illetidirLakin biraz sarf-ı dikkat olunduğu gibi alil ve âsâr arasında mebde' evvel +pek kolaylıkla keşf olunabilirNitekim bahsettiğimiz davada dahi hal böyledir. +Mesela yüz kişi bir yere toplansa da her biri hayır için günde bir iki kuruş +verse yüz çocuk okutacak bir mektebin mülkümüzde idaresine kifâyet edebilir. +çocuklar ise hiçbir vakit bir gün de hayır için bir kuruş vermeyecek bir halde +bulunmazBelki birtakımı bir destgâh peydâ ederlerOndan kazandıkları para ile +ufacık bir şirket onun kârıyla da ufacık bir banka teşkiline iktidar-ı hâsıl +edebilirlerBu da hâsıl olduktan sonra kendilerince zenginliğin başlaması tabiîdir. +Yoksa ibtidâ zenginleşmek sonra banka sonra şirket sonra fabrika sonra mektep +yapmak murad olunursa bizce vusûl-i maksat için kimya ve define aramaktan başka +çare yoktur. +Nazar-ı ibretle bakılırsa görülür ki saadet-i hallerine âlemi gata-keş eden +akvâmın hepsi alil ve âsâr arasında mebde'-i evvel ve tertîb-i teselsülü bulmaya ibret +bînâne çalışarak ve bulduktan sonra işlerini tertîb üzre yürüterek bulundukları +mertebeye vâsıl olmuşlardır. + + +Meşiyet bizi bu dâr-ı imtihana getirmişHikmetini âsâr-ı esbâba merbût +etmişKudreti hepimize mahsûsâtımıza ibretle bakarak irtibâtın keşfine iktidar +vermiş +.. +âyetiyle hikmetle icmâ' ile rivâyetle tecrübe ile ibretle müsbittir ki insan için +her ne hâsıl olursa sa'y ile olur. + +İnsan her neye vâsıl olursa sa'y ile olur. +Kemal +**GURÛB GELİBOLU** +Tahtgâh-ı saltanatın Akdeniz'e karşı ağyâra sed olunmuş bir bâb-ı âhenîni +denilmeye şâyân olan kal'a-i sultâniye boğazdan girilir ve bir saat kadar daha beri +gelinirse kudretten numûne-i letâfet olmak için yapılmış bir havz-ı behiştî görülür. +İnsan birkaç gün deryâ-yı safânın kenarında temâşâ-yı tabiat etmelidir ki +hazîne-i bedâyi'inin ibzâlinde kıyâs-ı kudretin ne kerîm olduğuna zihninde bir +mütâla'a hâsıl edebilsin-Ekser günlerde- vaktâ ki akşam takarrub eder bâd-ı şimâl ile hevâ-yı +cenûbî birbirinin âgûş-ı vefâsından koparak her biri dünyanın bir köşesine atılmış ve +âlemin en garibane bir demi olan zaman-ı gurûb ile memleketin en âşıkâne bir +seyrangâhı olan zemîn-i bî-misâli mev'ud-i visâl eylemiş iki nâzenîn gibi +mu'ânakaya başlarlarkadar âheste hareket ederler ki teneffüsleri birbirinin gül +cemâlini soldurur ve sadâ-yı pâları ağyâra ifşâ-yı râz eder endişesindedirler +zannolunur. +Bâd-ı şimâle cilvegâh olan suların emvâcı kadar küçülür ve şemsin ziyası +kadar pâre pâre dağılır ki zemine altın pul işlemeli bir mavi atlas serilmiş gibi +görünürHevâ-yı cenûbun gezindiği sular kadar safvet kadar letâfet kesb +eder ki zemîne bir berrak âyine ferş edilmiş denilebilir. +Poyraz güzergahı olan yerlerin bazı kere ötesine berisine oos dokunur yollar +açar ki serv ü sîmînden fark olmazLodos uğrağı olan tarafların bazı vakit ötesinden +berisinden poyraz geçer şekiller hâsıl eder ki havada beraber baharı pârelenerek +denize dökülmüş kıyas edilir. +Hurşid-i münevver azamet ve saltanatıyla âfâka cevâhir-feşân olarak ufkun +müntehâsına atılmış pamuk şeklinde etraf-ı mağrii dolaşan ufak ufak bulutların hasıl +ettiği nura gark olmuş renkler ne kavz-ı kuzahda ne nigîn elmasta ne ezhâr-ı +bahârîde ne murgân-ı Hindîde görülmek ihtimali vardır. +Bir tarafı gayet açık benefşe ve bir tarafı gayet koyu alev rengine gark +olunmuş veyahut bir ciheti âteşîn-i aldan başlayarak ve tabaka tabaka pembe ve + +turuncu ve kavuniçi renklerinin kırk elli derece koyuluğundan açıklığına ve +açıklığından koyuluğuna intikal ederek nihayet kanarya sarısında karar vermiş +veyahut dünyada ne kadar parlak renk var ise açıklıkta koyulukta kabil oldukları +derecâtın hiçbiri hariçte kalmak üzre- umumunu cem etmiş bin türlü mülevven +bulutlar dakika dakika renklerini bir letafetten bir bedî'aya tahvîl ederek aheste aheste +âfâkı seyr etmeye başlarlarBir surette ki yalnız denizde değil dağlarda bile +şekliyle levniyle akisleri müşâhede olunur bu akisler ise daima birbirine in'itâf ederk -galiba- bâd-ı şimâl ile bâd-ı cenûbun hiffet ve galazatça olan tefâvütü dahi havada +tabakât ve tabakât da bitabi' âyineliğe isti'dâd hâsıl eylediğinden sath-ı maden üç +havaya kadar daima tagayyürde daima televvünde bir nur ��lemi hâsıl olur ki tasvîrine +değil tasavvuruna bile imkan yoktur. +Zaman olur ki deryaya bir bulutun levni aks eder bir mahir ressam tatlı sarı +üzerine mevc mevc parlak penbe çehreli bir güzellik yanaklarını tasvir etmek istese +de bir âyine-i billur üzerine şebâbın tarâveti ve hüsnün nûrâniyetiyle mümtezic +birtakım âteşîn elvân ezmiş olsa yine bu in'itâfın letâfetine ya müşâbih olabilir ya +olamaz gurûbdan sonra kâh olur hava yine halde râkid kalırMehtap da tesâdüf +olunmazNazarlar hâb-ı seherî gibi latif ve rûh-âver bir zulmet sükûta dalar. +Vücutlar cama hâb-ı nevbaharî gibi hafif ve can-perver bir sütre-i ârâm içine düşer. +Kâh olur hava râkid kalmakla beraber ayın bedr olduğu zamanlara tesadüf +olunurServ ü sîmîne bakılsa sanılır ki şu'leden mahluk bir peri deryaya girmiş nâzan +nâzan şenâverlik ediyorşenâverlik ettikçe vücudundan geldiği yerlere doğru nur +akıp gidiyor. +Kâh olur rüzgarlardan biri galebe etmekle beraber mehtaba da tesadüf +olunmazUmmân-ı zulâm içinde nazardan nihân olarak seyr ü sefer eden gemilerin +sağındaki solundaki kandillerden öteye beriye allı yeşilli mehtap akarmış gibi hasıl +olan temâşalar Damat İbrahim Paşa çerâğanlarına hande zenân olur. +Akşamlarının bu letâfeti sabahlarının rûhâniyetine nispet olunsa aralarında +uykusuzluktan cemâlini reng-i melâl bürümüş ve câme-hâb yerine siyah giysilerine +bürünmüş de henüz uykuya varmış bir sümer güzeliyle sırma saçlarını boynunun +üstüne dağıtmış açılmış ve gayet hafif bir sehâb ile mestûr olan nûr-ı seher gibi +göğsünü bir ince tel gömlekle setr etmiş de henüz mavi gözlerini uykudan açmış saf +çehreli bir dilber kadar -fark bulunur. + + + +Öyle sabah ki istila ettiği yerlerin neresine bir nazar-ı hakîm ile bakılsa +dağları taşları katreleri zerreleri birer lisân-ı hâl olmuşSâni'-i kudretin eltâf-ı azamet +ve i'câz-ı kemâline hamd ü senâda görünür. +Berrak havalı geceleri vardır ki ayın on dördüncü gecesini andırır adeta +güneşin aksi denizde serv ü sîmîn hâsıl ederMevki'in bedâyi'i yalnız meşhûdâtına +münhasır değilBir kere de tarihi tasavvur olunursa bir iki sâl ile Anadolu'dan +karşıya geçen ve Avrupa üzerindeki bunca muvaffakiyetlerimizin fâtiha-i zuhûru +olan kırk elli Osmanlı kahramanı hatıra gelirİkbâl-i milletin yâd-ı azameti +dağda sahrada tahaccür ve havada deryada temessül etmiş gibi görünür. +Güya ki şafaklar şimşîr-i himmetlerinin âfak-gîr olan şa'şaa-i nazar +ribâsından yadigar olmuştur. +Güya ki serv ü sîmînler nâil oldukları muzafferiyette meslek-i ihnidâları +olan nurani münhâh-ı tevfikten nişan kalmışır. +Hayf ki bu deryâ-yı letâfetin etrafında bulunan üç kasaba ile birkaç köyün +şimdiki hali kudret-i hâlikla acz-i beşerin nisbetini göstermek için yapılmış gibidir +Fakr zarûret ve ıstırap ve mezellet her köyünün ve belki her evinin toprak +duvarlarında ve çürk tahtalarında yeni mezarlara ve eski tabutlara yakışacak kadar +hâ'il ve siyaha mâ'il bir kirli renk ile tasvîr olunmuş görünür.güya ki âsâr-ı medeniyet +eski revnak ve ikbâlinin fenasına tahassürle mâtem-i esvâbına bürünmüştür. + +Kemal +**.SA’Y** + +Ahres ledünyâk kânın ta'ayyüş ibdâ +Vahres lâ-hurtek kânın temevvüt gıdâ + + +Hem yarın için mevte hazırlanmak hem de hiç ölmeyecek ibi tahsile +çalışmak bir büyük kâide-i hikmettir ki saâdet-i halin esası onun hükmüne ittiba'dan +ibarettir. +Elbette insan dakika be dakika mevte muntazır olunca zahir-i ahiretini +tedarikte kusur etmezLakin hayatına bir hadd-i tasavvur ettiği halde de birgün aç +kalmak muhâtarasına düşmüş olur; çünkü âdeme bir an ölümden aman olmadığı gibi +hayat için ömr-i tabi'î dahi bir hadd-i mu'în değildir. +Bâhusus ki insan fena bulur; ama insaniyet dünya durdukça bâkîdir. +Bir kere düşünelim; dünyada yeni doğmuş çocuktan âciz bir şey var mıdır? +Bî-çare bu mihnethaneye bin türlü ihtiyaç bin türlü isti'dâd ile gelmiş; halbuki iki +zayıf kolundan başka levâzımı tedârike aleti yok! Hava merhametsiz; burûdet ve +rutûbetle cana cana kast ederToprak hasîs; lazım olan cevher-i esmârı sîne-i +hırsında saklarYine böyle iken her ihtiyacını istifadeye her isti'dâdını izhara +muvaffak oluyor. +Buna medâr olan esbab hep bizden evvel gelenlerin semere-i gayreti değil +midir? Öyle ise eslâfa olan dîn-i teşekkürümüzü ahlâfa îfâ etmek lazım gelmez mi? +Hakikat! İnsan fani olduğu halde yine hayat-ı ebediyeye mazhar olacak +gibi çalışmalıdırYoksa herkes sa'yini müddet-i hayatı nisbetiyle tahdîde ederse +ömrü daimî olan insaniyet fena bulurDünyanın her neresine gidilse meşakkatsizce +nâz na'îmi müstağrak olmuş nice beyzadeler görülüyor; ve onların haline bakılınca +bahtiyar olmak bahtiyar doğmaya tevakkuf edermiş yollu hasretler çekiliyor! +Bakalım; acaba bu tahassürler revâ mıdır? Acaba nâz na'îmi de +gördüğümüz adamlar halce gıpta-keşlerden a'lâ mıdır? +Elbette değil; çünkü insan için baht denilen şeyin hakikati kudretin zihnine +koluna ihsan ettiği hassalardan; bahtiyarlık ise hassaların hüsn-i isti'mâlinden +ibarettir. +Hiç bir serveti mutasarrıf-ı evveli ketm-i ademden beraber getirmemişti. +Dünyada mal ıtlak olunur ne var ise akdâm ile toplanır sa'y İle vücuda gelirBu +halden dolayı muzâyakaya semere-i atâlet zarurete mahsul-i sefâhet demek revâdır. +Ya bari sefahet ve ataletin bu meşakkatleriyle beraber arzuya değer bir ev +ki olsa! +Atalet içinde sefâhet mezaristana kurulmuş bir meclis-i işret gibidirOna +mülâzemet edenler cismânî her türlü muzırrâtına uğrarlarFakat neşâta bedel +hüzünden başka rûhânî bir te'sîrini bulamazlar. +Evet! Atâlet mevtin küçük kardeşi sefâhet hayatın büyük düşmanıdır. + +Atâlet insanın vücuduna sarılmış bir yılana benzer sefâhet ise yılanın +elvânında olan zînet kabîlindendirBöyle bir kayd içinde durmakta böyle bir zînetle +eğlenmekte ne safâ tasavvur olunabilsin. +Bir âtıl daha şebâbında ihtiyarlar; çünkü işsiz geçen zamanın dakikası +saatten uzundur. +Bir sefih ne kadar yaşarsa daha ömrüne doymadan dünyadan gider çünkü +lehviyât içinde geçen vaktin saati dakikadan kısadır. +Biz nice mirasyedi biliriz ki uzaktan haline bakılsa huzûzâta müstağrak +zannolunurHalbuki bî-çâre bütün ömrünü bir eğlence bulmaya hasr eder de yine +lezâiz-i âlemin biriyle hoşnut olamaz her ne zevk ile me'lûf olmak istese kadehi eline +alır almaz yüzünü buruşturmaya başlayan ayyaşlar gibi daha mebde'-i +telezzüzde gönlü istikrâhtan hâlî değildir. +"Emeksiz eğlence tuzsuz ta'ama benzer" +İnsan kendi sa'yiyle yaşamalıdır ki zamanın kıymetini bilsin hayatının +lezzetini duysun. +Biz adama nasıl bahtiyar deriz ki hem her gün ömr-i güzeştesine te'ssüf +eder durur hem yine eyyâm-ı hayâtımız tükenmez bir müddet-i mücâzât imiş gibi +vaktini geçirmeye çalışır! Sa'yin perverdesi olan bir adam ise hiç eğlence aramaya +muhtaç olmazÇünkü eğlencede iş bulunmaz ama işte eğlence mevcutturHele vakit +geçirmeyi asla düşünmezZira diriğ ki vakit kendi kendine geçer giderYoksa onun +güzerânını tesri'a çalışmak bir âkılın kârı değildir. +"Allah kâsibleri sever" şu sebeple ki mahluk-ı mümtazî olan insanın hayatı +rahat-ı kesb iledir. +Şüphe yok! Adam bir gün elbette fevt olurLakin dünyaya ölmek için +gelmemiştirEğer ölmek için gelmiş olsaydı kaza herkesi rahm-i mâderden mezar-ı +ademe düşürürdü. +Şüphe yok! İnsan her mezellete tahammül eder; lakin mezellet için +yaratılmamışır; eğer mezellet için yaratılmış olsaydı kuvve-i fâtıra abes yere +hepimize çalışmak isti'dâdını vermezdiDerler ki "Bu kısacık ömür içinde ne +yapılabilir?" vâkıâ zaman-ı ebediyete nisbet edersek ne kadar uzun olsa lemha-i +basar gibi kalırAncak bizim halimize kıyas olununca vaktimiz -hüsn-i isti'mâl +olunursa- yaşamak için kâfidirBu kadarcık bir müddet-i hayat içindedir ki ebnâ-yı + +cinsimizden birtakım ashâb-ı sa'y âlem-i insaniyete -tâ kıyamet bâkî olacak- nice +eserler yadigar etmişlerdir. +"Iyş nûş ile bugün ekme gam ferdâyı! +Sana ısmarladılar mı bu yalan dünyayı?" +Kavline itibar eder misin? Ya sen yarını düşünmez misin yarın seni kim +düşünecek? Tutalım ki dünyayı sana ısmarladılar; sen kendini kime ısmarladın ki +ömrünü ıyş nûş ile geçireceksin? +Etrafımıza bakalım! Zihnimize müracaat edelim! Meşhûdâtımız da +mahfûzâtımız da her ne bulursak cümlesi yarını düşünenlerin âsârıdırYalnız hal ile +meşgul olan ömürler hep zamanımızın ummân-ı gayrı mütenâhîsi içinde mahv olup +gitmiştir; yine de mahvolur gider. +Eğer istersek ki bir günün bir günde a'lâ olsun! Bu günün mahsûlünden +yarına bir sermaye nakletmeye çalış! Bugünkü varımı bulan ben değil miyim? Yarın +niçin bulamayayım?! Diyecek kadar âfât-ı âlemden emin olanlar -eşrefiyet-i insaniye +nerede kalır Hiss-i müşterek âsârından ihtiyatta bile karıncadan dûn bir saf-dil +hayvan olduklarını itiraf etmek lazım gelir. +Müstakbeldeki hali emniyet altına almak iki kazanıp bir yemekle olur. +"Zaman altndır" derler; fakat da vaktin kıymetini layıkıyla takdir etmek +değildirBir dakikada yüz bin altın kazanılabilir; lakin milyon altın insana bir +dakikayı kazandıramazHal böyle iken ne ağrebdir ki yine vaktini kaybetmek için +yüzlerce binlerce altın sarfedenler de bulunur!. +Zaman sermaye-i ma'işet sa'y menba'-ı hayattır; âdem zaman sayesinde +geçinir sa'y ile yaşarBu halde zamanını sa'ye sarf etmeyip de mu'attal duranlar için +toprağın altıyla üstünde ne fark olabilir? +Rahat döşeği yeryüzüne çıkmış mezar değil de nedir? +İbzâl-i mesâ'îde kusur etme ki ölmüş. +Vâbeste bu âlemde sükûnun harekâta! +Mevte yakışır var ise rahat döşeğinde +İkdâm tahammül gerek erbâb-ı hayata. + +Biz de kalenderâne bir i'tikat vardır ki her ne yaparsa Allah yapar. +Emekler sa'yler hep beyhudedir derler. +Âmennâ! Her hal için fâil-i hakîkî Cenâb-ı Haktır; lakin bununla +sa'yden el çekmek rezzâk-ı kerîmi kendisine hizmetkar zannetmek kabilinden olur. +Leyse li'l-insâni illâ mâ se'â. +Gökten mâide inmek bir mucize idi geçtiBiz esbâbına teşebbüs etmeliyiz +ki Allah da te'sîrini halk eylesin. +Eğer herkes çalışmaktan el çekse idi dünyada mevtten başka kim kalırdı? +Eğer herkes eline geçeni telef etseydi âlemin ademden ne farkı bulunurdu? +Biz de biliriz; insan bir ailesiz geçen zamanını düşünür bir de neticesi +ma'lûm olan istikbâline nazar ederse bu "yalan dünya"yı hâb hayal nev'inden +görürLakin bir kere de üzerine zaruret çökmüş bir zedeye sorulsun ki hayat +dediğimiz ne dehşetli bir hakikat imiş. +"Hasîs mîzancının hazinedârıdır." DemişlerÖyledir! Şu kadar var ki +tembeller de âlemin dilencisi sefihler de şunun bunun ırgatıdır; denilse yalan olmaz. +Kudretin var ise halbuki daima safâ ile geçer! Fakat çalış ki istikbalde +neş'enin humarını çekmeyesin! Bugün yarı aç durmak yarın nâmerde muhtaç +olmadan hayırlıdır. +Mümkün olursa bütün ömründe zevkini terk etme! Ancak düşün ki +evladına bırakacağın miras geçmese teessüften ibaret olmasın mevcudunu itlâf edip +de ailesini aç bırakanlar yavrularını yiyen kediden pek de ehven şeyler değildir. +Vâkıâ bu yolda olan sözler tembele teklif-i hizmet ve sefihe nasihat gibi +ta'cir nev'inden gelir fakat aklı olan şundan ihtirâz etmelidir ki kavl yerine faaliyet-i +insani tenassuha mecnur etmesin! Acı söz feleğin sillesinden ehvendir. +**VATAN** +Hikmet-i tecrübe ki cihanın şu gördüğümüz kemâlât ve terakkiyâtına her +şeyden ziyade hizmet etmiştir; bu kadar fevâidiyle beraber bir iki asırdan beri her +türlü hududu zîr ü zeber ederek fikirlerde ne kadar mu'tekidât gönüllerde ne kadar + +hissiyât var ise cümlesini birer birer nazar-ı şek ve tedkik önüne çekmek +şa'ibesinden mahsun olamamıştır. +Tecrübe namına taharri-i hakikatle me'lûf olanlarda ise aradıklarını +maddiyat içinde bulmaya hasr-ı nazar etmiş birtakım ashâb-ı mü'âhaza görülür ki +dünyada lems ve müşâhedesi nâ-kâbil her ne varsa mevhum veya ma'dum hükmünde +tumak isterler! Umûmun menfaatinden başka hak efradın ihtiyâtından başka ahlak +tanımazlar! Tasarrufa sirkat verâsete gasp nikaha esaret namı verirler. +İşte insaniyeti bu nokta-i nazardan temâşâ edenlerdir ki vatan fikr-i +mukaddesinden bahs olundukça bulundukları yerin ya hudut veya haritasını tasavvur +ederek "vatanı ta'yîn eden madde birkaç bin mazlumun kanı veya birkaç ricâl-i +devletin kalemiyle çizilmiş bir hatt-ı mevhumdan ibaret değil midir? Böyle akıl ve +tabiatla hiç münâsebeti olmaksızın sırf mevzuat-ı beşerden olan insanların uhuvvet +ve i'tilâfına sed çekmekten başka dünyada bir te'sîri görülmeyen bir vâhimenin +insâniyet nazarında ne hükmü ölabilir?" derler. +Evet! Sâni'-i hakîm insanın fikrini kerrat cetveli vicdanını hendese mikyâsı +mahiyetinde halk etmiş olsa idi dünyada aile millet mesken vatan tasavvurlarının +vücuduna imkan kalmazdı sırf maddî olan fevâidden başka bir şey düşünülemez idi. +Şu kadar var ki âdem başka sıfatta başka hâsiyette yaraılmışAkıl iki ile iki dört +eder; davasını ne kadar bedâhetle kabul ediyorsa vicdan da bir kadın ile bir erkek +meyl-i tabi'î ve kavl-i şer'î ile irtibat hâsıl edince bir aile meydana gelir? Hükmünü +kadar bedâhetle tasdîk eyliyor. +Akıl mürebbi' başkadır; müselles başkaKaziyesinin hakikatine ne +kuvvette hükm eyliyorsa vicdan da vatan başkadır hâric-i vatan başka sözünün +sıhhatine kuvvette i'timâd ediyor. +Şîrhârlar beşiğini çocuklar eğlendiği yeri gençler ma'işetgâhını ihtiyarlar +kûşe-i ferâgatını evlat vâlidesini peder ailesini ne türlü hissiyât ile severse insan da +vatanını türlü hissiyât ile sever. +Bu hissiyât ise sırf sebepsiz bir meyl-i tabi'îden ibaret değildir insan +vatanını sever; çünkü mevâhib-i kudretin en azizi olan hayat hevâ-yı vatanı +teneffüsle başlarİnsan vatanını sever Çünkü atâyâ-yı tabiatın revnaklısı olan +nazar-ı lemha-i iftitâhında hâk-i vatana ta'alluk ederİnsan vatanını sever; çünkü +madde-i vücudu vatanın bir cüz'üdürİnsan vatanın bir cüz'üdürİnsan vatanını + +sever; çünkü etrafına baktıkça her köşesinde ömr-i güzeştesinin bir yâd-ı hazînini +tahaccür etmiş gibi görürİnsan vatanını sever; çünkü hürriyeti rahatı hakk-ı +menfaat vatan sayesinde kâimdirİnsan vatanını sever; çünkü sebeb-i vücûdu olan +ecdâdının makbere-i sükûnu ve netîce-i hayatı olacak evladının cilvegâh-ı zuhûru +vatandırİnsan vatanını sever; çünkü ebnâ-yı vatan arasında iştirâk-ı lisan ve ittihâd-ı +menfaat ve kesret-i muvâsenet cihetiyle bir karâbet-i kalp ve ihvân-ı efkâr hasıl +olmuştursayede bir adama dünyaya nispet vatan oturduğu şehre nispet kendi +hanesi hükmünde görünür. +İnsan vatanını sever; çünkü vatan öyle bir galibin şimşîri veya bir kitabın +kalemiyle çizillen mevhum hatlardan ibaret değil millet hürriyet menfaat uhuvvet +tasarruf hakimiyet ecdada hürmet aileye muhabbet yâd-ı şebâbet gibi birçok +hissiyât-ı ulviyenin ictima'ından hâsıl olmuş bir fikr-i mukaddestir. +Bundan dolayıdır ki ya rîh-i insaniyetin hangi sahifesine atf-ı nigâh olunsa +her zamanda her millette zuhûr eden efkâr-ı ilmiye ve ahlâk-ı fâzıla ashâbının +cümlesi vatan muhabbetini umûr-ı dünyeviyenin kâffesine müreccah tutmuş ve +pek çoğu vatan yoluna fedâ-yı can etmiş görünür. +Bundan dolayıdır ki her dinde ve her millette her terbiyede her +medeniyette hubb-ı vatan en büyük faziletlerden en mukaddes vazifelerden +.. + +Kemal +**CEZMÎ** +Âtîde münderiç parçalar den müstahreçtir: +Hicretin onuncu asrı ki birinci senesinde üçüncü hânedân-ı hilâfetin onuncu +padişahı olan Sultan Süleyman-ı Kânûnînin velâdeti ikbâl-i istikbâline berâ'at-ı +istihlâl olmuştu; vukuat ve keşfiyât-ı azîmece tarih-i insâniyetin ekser kurûnuna +tefevvuk eder: +Güya ki yed-i kudret birkaç bin senelik mü'essir-i celîleyi bir yere toplamış +da nazar-ı hikmete karşı bir mucize daha göstermek için yüz yıldan ibaret bir zaman +içine sıkıştırmış idi. + +Fi'l-hakika şarkta "Katîbet Bin Müslim"in i'dâmı garpta "Abdurrahman El +Fahrî"nin inhizâmı üzerine tavlen "Pirene" dağlarıyla "Gobi" çölleri ve arzen bahr-i +muhît-i cenûbî ile Kıpçak hudutları dahilinde kalan İslâmiyet ve İspanyadan ma'adâ +Avrupanın ekser cihâtını isti'yâb eyleyen Hırıstiyanlık âlemlerinde "Me'mun" ve +"Şarlmayin"in itihallerinden sonra mülûk-ı tavâif ve ehl-i salîb muhârebâtından +ma'adâ tarihçe ehemmiyet götürür ve husûsıyla insâniyete ta'alluk eder; hemen +hiçbir vak'a zuhûr etmemişken ebnâ-yı beşerin fikr ve akdâmında görülen bu sükûn-ı +âdet-i perestâne yedinci asırda bir meyl-i icat ile hitâm bulduHatta ateşi bile +tâziyâne insâniyetin pençe-i gâlibânesinde mahkum eylemek şanından olan nazar-ı +hikmet barutun muhârebelerde isti'mâline asr içinde başlamış; ve bir koca âlemi +zorbâzû-yı irfânile istediği şekle getirmek isti'dâdını hâiz olarak vücuda gelen fâtih +barut gibi bir kuvve-i mukâvemet sûzı topçuluk sanatında icrâ ettiği ta'dîlât ve +ikmâlât ile eslihanın her nev'ine tefevvuk edecek bir hale dokuzuncu asırda +getirmiştiFakat onuncu asırda idi ki barut toptan tüfeğe intikâl eylediğinden erbâb-ı +harb melâike-i gadab gibi ellerinde birer -i âteşîn isti'mâl etmeye muktedir oldular. +Fi'l-hakîka otuz beş senelik bir ikdâm-ı tâkat bir endâzâne ile tavlen "İzmir" +körfezinden "Moğol" ve Arzen "Dekinden" Kıpçak sahralarının müntehâsına kadar +imtidâd eden yerler içinde zamanlar mevcut olan dört yüz milyona karîb İslâmî bir +hükümet sâye-i râyâtına cem' etmek ve cenûben Mısır ve Yemende hutbesini +okuttuğu gibi şimâlen dahi Moskovaya ve Lehistanın vasatlarına kadar ketîbe-i +ikbâlin mukaddemelerini îsâl eylemek cihetleriyle mâlik olduğu yerlere nispet +İskenderin fütuhâtını küreye nispet rub'-ı mesûn derecesinde bırakan Timur +dokuzuncu asır ricâlinden idiFakat onuncu asırda idi ki Sultan Selim-i Evvel küre-i +zemîni bir padişah için az görerek sekiz seneden ibaret olan devr-i saltanatında Mısır +ile umûm Arabistan ve yarı Kürdistanı bir merkeze rabt eyledikten başka hilâfet-i +İslâmiyeyi vezâifini bi-hakkın icrâya muktedir bir hânedâna nakl ederek İskendere +Cengize ve Hatta Timura dâğ-ı derûn olan cihangirlik fikrinin İslâmiyet kuvvetiyle +husûlüne lâzım olan esbâbı istihzâr eyledi. +Fi'l-hakîka he nazar-ı tedkîke nice yüz bin müşâvir her kalme-i tahrîre nice +yüz bin mu'âvin vermek şânından olan tabiat "Foster" namında bir sâhib-i hayrın +himmetiyle tabiatın hazînetü'l-gayb ihsânından meydan-ı zuhûra dokuzuncu asırda +çıktığı ve basmanın bi-gayrı hak mevcudu addolunan "Faust" ve "Gutenberg" + +sanat-ı cihân-bahâdan dokuzuncu asırda istifâde eylediği gibi tabiatın en büyük ve +en fâideli ikmâlâtından ma'dûd olan kalıp çeliklerini "Sheffer" yine dokuzuncu asırda +ihtirâc eylemiştirFakat onuncu asır içinde idi ki cihân ma'rifette gerçekten bir +"devrân-ı haşr" vücuda getirmeye bâ'is olan ve fıtrat-ı beşeri müsta'id olduğu +istikmâlâta îsâl için hemen tabiat-ı külliye kadar hizmeti görülen sanat-ı celîle sihr +olmak hattatların menfaatine mugâyir bulunmak ve hatta en fâidesiz lağviyâttan +sayılmak gibi hayvanlara bile yakışmayacak birtakım ta'rîzât ve mümâna'attan +kurtularak -hayfâ ki İslam mülkünde bayağı zuhûru bile hayr alınmaksızın- +Avrupanın her tarafına intişâr eyledi. +Fi'l-hakîka meşhur Kristof Kolomb  sefîne-i Nuh'tan toprak taharrîsine +giden güvercin gibi bir şiddetli tûfân-ı i'tirâz arasından çıkarak Amerika'yı keşf ile +âlem-i insâniyete bu âlem içinde bir cihân-ı diğer ilhâk etmeye dokuzuncu asırda +muvaffak olmuştuFakat onuncu asır içinde idi ki Avrupalılar Amerika'nın hemen +her cihetine skularak kudret-i fâtıradan başka hiç sanat görmemiş olan öyle bir +cihân-ı gaybın hâvî olduğu her türlü hazâin-i fevâidden hisse-yâb olmaya başlamışlar +idi. +Onuncu asrın meziyeti böyle ikmâlâta münhasır değildir: +Yine asır içinde idi ki Süleyman-ı Kânûnî Osmanlı bayrağını şafaklar +içinde doğmuş bir hilal gibi Viyana'da Tebriz'de İspanya'da Hindistan'da +dolaştırarak dünyanın şarkına garbına şa'şaa nisâr-ı hayret eylemişti. +Yine asır içinde idi ki Hayrettin Paşa sefâ'in-i cihâdînin top dumanlarını +ebr-i rahmet gibi âfâkı tutacak bir hale getirerek Akdenizi live'ü'l-hamd-i +Muhammedînin sâye-i istilâsına aldıktan sonra ganîmet gazâsı olan koca bir mülkün +tâc-ı saltanatını Hilâfet-i İslamiyenin utbe-i ikbâline takdîm ile hâkim iken +hâdimliği ihtiyâr etmek gibi yegâne bir hamiyet izhâr eylemişti. +Yine asır içinde idi ki devlet girâ-yı sânî ikinci hücûmunda Moskova +taraflarına âteşzen-i istilâ olarak şimâlin karlı buzlu sahraları içinden gûyâ üç asır +sonra gelecek bir cihangire ders-i ibret ve Purusya me'mûruna numûne-i imtisâl +gösterir gibi sanâ'î bir yanar dağ peydâ eylemişti. + Kolomb güvercin demektir. +Cezayir mülkü. +Birinci Napolyon +Moskovayı yakan Roskobiçin. + + + +Yine asır içinde idi ki "Bâbür Han" ceddi olan ve fütuhâtının kesret ve +vüs'atine nazaran a'zam-ı cihangirân addolunan Timurun birkaç yüz bin asker ve bin +türlü meşâk-ı sefer ile zabt edebildiği Hindistan'ı hemen on beş bin kişi ile birkaç yüz +bin askere mâlik bir devletin elinden nez' etmişti. +Yine asır içinde idi ki "Şîrhan Ferit" Afganlı bir askerin oğlu iken hasâil +cihansitânîsi kuvvetiyle Hindin şark-ı şimâlîsinde kendine mahsus bir devlet teşkîl +ederek "Bâbür" saltanatı gibi nev-zuhûr ve binâenaleyh her türlü kudret ve asabiyete +mâlik bir devleti mudmahil etmek derecesine getirdikten başka ömrü müsait olsa +da Sultan Selim-i Evvel gibi cihangirlikle bir büyük isti'dâd ibrâz eylemiştir. +Yine asır içinde idi ki Turanda "devlet-i şeybâniye" ve husûsiyle selâtîn +"şeybâniye"den "Abdullah" devlet-i "Cengîziye"nin "Berke Han" [*] zamanında olan +şa'şaa-i ikbâlini iâdeye ümitler verecek kadar parlamaya başlamış idi. +Yine asır içinde idi ki sünnîler silahıyla çevrilmiş bir dâire-i âhenîn +içinde kalan İran'da "Safevî" taraftarânının ta'assubu esâsını kanlarla tahmîr ederek +bir devlet-i "şey'iyye" teşekkülüne muktedir olmuştu. +Yine asır içinde idi ki Almanya imparatoru meşhur "Şarlken" Sultan +Süleymanın kuvve-i kâhiresine karşı durmak için senelerce uğraştıktan ve +Viyana'yı Osmanlı muhâsarası ve Macaristan ve Hırvatlığın ekser cihetlerini İslam +istilâsı altında gördükten sonra kendsine saray-ı hükümete bedel bir manastırı mezar +ı dünyevî ihtiyâr etmişti. +Yine asır içinde idi ki Avrupada "Luther" protestanlık namına bir +mezheb-i cedîd açarak ashâb-ı teslîsi ikiye taksîm etmişti. +Yine asır içindeydi ki İspanyollar Gırnata medeniyetgâhını mazlum +Meksika vahşet âbâdını masum kanına gark ederek şarkta garbda temâşâsı nazar-ı +hikmete kan ağlatacak bir dehşetli gurûb levhası peydâ eylemişlerdi. +Yine asır içinde idi ki dünyalara sığışamamakta ziyâ-yı şems ile rekâbet +eden bir zekâ [*] ib'âd-ı mutlakayı seyr edercesine birtakım tedkîkât-ı riyâziye ile + +[*] Birgün Han Batuhan evladından ve deşt hükümdarlarından olarak evlâd-ı Cengizden en evvel İslam +ile müşerref olan zattırKıpçak ve Moğolistanda hükmü cârî idiTuna ve Bulgaristan'dan geçerek +İstanbul'un muhâsarasına gelmiş ve Rum imparatorluğunu harac-güzâr eylemiştiAbak Han ve +husûsiyle hilâfet-i Abbâsiyenin inkırâzından sonra Hülâgu ile gâlibâne hayli muhârebeleri vardır. +Cengiz Hânedânının e'âzımındandırAsıl ismi olarak İslâmını izhar ettikten sonra zamanının +ulemâsı tefe'ülen tesmiye ettiler. +[*] "Kopernik" +istirâr-ı şems ve devr-i arzı ispat ederek tâbi olmadığı bir dinin mu'cizât-ı +bâkiyesinden olan bir âyet-i kerîmenin mâ'il-i âlîsini fennen îzâh eylemiştir. +Yine asır içinde idi ki dünyaları ihâta edecek bir tufan ma'rifeti zihnine +sığıştırabilmek harikasına mazhar olanlardan meşhur "Vasco Da Gama" umman +içinde mestûr olan Ümit Burnu tarîkini keşf etmekle Portekizler eşcârı altın +semereler verir nebâtâtı gümüş çiçekler açar bir kimya bahçesi ıtlâkına şâyân olan +Hindistanın mahsûl-i servetinden Avrupayı müstefîd etmeye başlamışlar idi. +Yine asır içinde idi ki hükm-i gâlibânenin cihan medeniyeti zîr-pây-ı +istibdâdında ezmek için yapılmış bir timsâl-i âhenîni hükmünde olan Napolyonları +Bismarkları bile birçok telaşlara düşüren "Joziyet" cemiyeti zâdgândan iken +dilenciliğe kadar tenezzül etmiş; gözü açık fakat ayağı topal sûreti insan ve fakat +kendi şeytan bir mahluk-ı garibin sâye-i ta'assub ve riyâsında te'sis eylemişti. +Yine asır içinde idi ki Yemen'den kahve Amerikadan tütün birbirini +müte'âkip halkın muarrız hevesâtına atılarak insanlar için biri mâyi' bir hevâî iki +siyah belâ-yı ihtiyaç daha peydâ olmaya başlamıştı. +İşte sergüzeştini yazmak istediğimiz "Cezmi" de "Mevsim-i idrâk-i garâib" +vasfına lâyık olan asrın ricâlindendirTercüme-i hâli öyle vakâyi'-i azîmeden +ma'dûd değilse de zaten bir garâbeti câmi' olmakla berâber devletin bir büyücek +muhârebesinde ta'alluk eylediği için nazar-ı mutâla'aya şâyestedir i'tikâdında +bulunduk onun için tarîrine cesâret ediyoruz. +Cezmi dünyaya dokuz yüz altmış iki tarihinde geldiFakat insan içine +dokuz yüz seksen iki tarihinde karıştı; yani zaman -ter-i fende yetişmiş meyveler +gibi- vakitsiz âsârını gösteren fetâneti sayesinde pederinden mevrûs bir sipâhi +tımarına mâlik olmuş; zaman kendini insan bilerek insan için lazım olan mesâil-i +ma'işetle uğraşmaya şahs tecrübe etmeye iş öğrenmeye başlamış idi. +sırada ise Sultan Selim-i evvel cennet-i alâdan kendini araya araya +dünyaya inmiş bir kasr hükmünde olan mirkatına Süleyman-ı Kânûnî felekten +ikbâline hürmeten ayağa düşmüş bir kubbe gibi görünen meşhedine çekilmiş. +Hayrettin merhûmun kabrindeki ağaçlardan çimenlerden gemilerine yelken +veyâ gemicilerine kanlı kefen olmaya özenerek yaratılmış gibi beyazlı kırmızılı +çiçekler açılmaya başlamıştı. + +Devlet-i kübrâ-yı sânînin toprağı yanardağlardan alınmış kalbi +parlaklığı fecr-i şimâlîye gıpta-resân olan fikri hâk-i fenâda zulmet-i ademde mestûr +olmuştu. +Osmanlı mülkünde bu e'âzıma kılıcıyla kalemiyle hizmet eden ashâb-ı +kudretten Pir Mehmet Paşa Ahmet Paşa cellat elinde can teslim eyledilerZenbilli +İbn-i Kemal Ebu's-Suûd Rüstem Paşa Pertev Paşa mesned-i ikbâli sedir-i gufrâna +tahvîl etmişlerdiTurgut Paşa Piyale Paşa Salih Paşa Ramazan Paşa deryâ-yı +rahmete gark olmuşlardı. +Adil Giray Cezmi'den birkaç ay evvel bir bahar sabahında güneşle beraber +doğmuş; ve daha doğar doğmaz âlemin fenasına benî âdemin ibtilâsına vâkıf imiş ki +ağlamayı i'tiyâd etmiş idiGüya ki Şeyh Galip Hüsn ü Aşkına zînet veren sensin. +"Ey mâh uyu bu az zamandır! +Çerhin sana maksadı yamândır +Zîrâ katı tünd ü bî-amândır +Lutf etmesi de eğer gümândır +Zannım bu ki pek harâb olursun." +Bendini Adil Girayın dâyesi lisânından söylemiştir. +Güya ki "Ta doğduğum günden beri giryânım." Mısrâ-ı bercestesi sahibinin +hayaline Adil Girayı pîş-i nazardan geçtiği zaman sâdır olmuştur. +Çocuk emeklemeye başladı bir halde emeklerdi ki zamanlar mahkumlara +takılan gülleler gibi âlemin mihnetinden bir kere yapılmış da ayağa rabt olunmuş +zannolunurdu! İki adım attığı zaman -dünya dönerken nasıl bir kuvve-i gâlibenin +pençe-i kahrında zebûn olduğunu yani gösterir ise- da hareketine kendi +ihtiyârının fevkinde bir kudret-i mâni' olageldiğini gösterir idi. +Çocuk büyümeye başladı; bahçelerde oynayışı bile yine başka çocuklara +benzemezdiEline bir yaprak alır havaya atardı yaprak nsîmin tahrîkiyle ihtizâz +ettikçe üzerine tesadüf eden nûrun gösterdiği hafif hafif temevvüçlere bakar +gökyüzünde de çocuklar yaprak atışıyorlar görünen yıldızlar yaprakların +parlaklığıdır gibi birtakım hayâlâta zehâb olurdu. + +Havada bir ateşböceği görürdü kamerin bir parçası yere düşümüş de kame +gibi uçuyor zannında bulunurduDaha yaşı tahkîkât ve ma'lûmât ile uğraşmaya +müsait olmadığı zamanlar bile hayali kendine kendine mahsus bir âlem tertip etmeye +muktedir olmuş; ve belki "Bir tasavvurla sana bin âlem îcâd eylerim!" tahayyülünü +hakîkat suretinde gösterecek dereceye gelmişti; çünkü tab'an şair idi. +Şair +nedir? "Tabiatın en sevdalı zamanlarındaki hazin hazin +tebessümlerinden yaratılmış bir mahluk!." Handelerinden -gülde şebnem gibi- girye +eserleri; giryelerinden -bulutta kavs-ı kuzah gibi- ibtisâm alametleri görünürHer +tabiata mahluktan ziyâde esir iken tabiatın fevkine çıkmak ister! Kendi vücudunu +layıkıyla idareye muktedir değil iken küre-i zemini zayıf kollarıyla sürükleye +sürükleye başka bir nokta-i feyze başka bir merkez-i kemâle götürmeye çalışır! +Bu kadar tâkat gelmez akdâm ile tâb tuvânı kesilince ya kafeste siyah perdeler +içinde mahpus olan bülbüllerin nağmesi kadar hazîn ya küreden teneffüse kâfî hava +bulunamayacak derecede ayrılıp hiddetle aşağı süzülen şahinlerin sadâsı kadar acı +feryatlara başlarİşte şiir türlü feryatlar şair ise mizaçta fıtratta yaratılan bî +çarelerdirYalnız on beş hecâyı efâ'il ve tefâ'üle tevfik etmeye yirmi sekiz kelimeyi +birbirine kâfiye yapmaya muktedir olanlar değil. +Sadetten ayrılmayalım! Adil Giray tab'an bir büyük şair olduğu gibi +kâbiliyet-i zihniyesinin sâir cihetleri de nispette yani fevkalâde bir mertebede idi. +Vaktâ ki tahsîl-i zamânı eriştiKendine ta'lim olunan kitapları güya dnyaya +gelmeden evvel okumuş gibi gördüğünü bir bakışta anlardıBir halde ki daha daha +yirmi yaşında iken zamanının ulemâsından ma'dûd olmuştu. +Adil Giray'ın bir mziyeti de endâmındaki letâfet idi; çehresi pembe ile +müzeyyen sarıya mâ'il bir renkte olarak mavi gözleri ise renk içinde -gökyüzünün +gurûb bulutları arasından güç hal ile zâhir olabilmiş iki parçası gibi bulutların +te'sir-i ziyâ ile yek-renk olduğu halde açıklanarak koyulanarak birçok renklrde +göründüğü gibi- Adil Giray'ın çehresi saçları kaşları hatt-ı nev-zuhûru da sarılık +içinde türlü trlü saylılara peydâ ederdi. +Kırım hanlarının hanzâdelerinin ve hatta halkının elbisesi de İstanbul'un +zamanki esvabına benzemezdiArkalarına giydikleri şeyler oldukça sıkı ve +binaenaleyh vücutlarıyla mütenâsip idiBaşlarında kavuk yerine bir güzel siyah + +kalpak var idi Adil Gira'yın bu yolda olan libâsı ise çehresine gecenin hâle-i mehtâba +yakıştığı kadar yakışırdı +zamanlar on sekiz on dokuz yaşlarında bulunan Perihan tabiatın fevvâre-i +bedâyi'inden sıçramış da incimâd etmiş bir amûd-ı nûrânî vasfına layık olacak kadar +güzel bir vücut olarak cephesinde mehtaba karşı tutulmuş gümüş levhalar gibi saf +bir pertev çehresinde güneşe doğru açılmış güller gibi pembe bir nur cevelân ederdi. +Mahmur gözleri peişan saçları sevda gibi hayâl-i âşıkâne gibi hazin idiEndâmına +bakılsa; mâyesi elmas madenlerinden alınmış zannolurdukadar nazik kadar +rûhânî bir vücut içinde bir âteşîn fikr bir âhenîn kalb-i mestûr idi ki fikr-i +âteşîn âfitâbın ziyası gibi dokunduğu yerleri tenvîr edebilir kalb-i âhenîn küre-i +zemînin salâbeti gibi değme bir hâdise ile ezilmekten masûn bulunurdu. +Şehriyâr Hanım ise kırkına yaklaşmış fakat gençlik tarâvetini kaybetmiş +yılan gibi zâhirde zayıf ve fakat hakîkatte kuvvetli bir bünyeye mâlik olmuş; yılan +gibi veche-i maksûduna vusûl için izini setr edecek eğri büğrü yollara sâlik olmuş +bir garîbe-i rüzgar idi. +Perian'a nispet güzelliği güle nispet zakkum çiçeği ahlakı rûhâniyâta nispet +süfliyât-ı maddiye arzusu hayâlât-ı âliyeye nispet ağrâz-ı nefsâniye eğlencesi âmâl-i +masûmâneye nispet müştehiyât-ı menfaat perestâne kabîlinden idi. +Sin cihetiyle tecrübesi daha galip olduğu gibi harekâtı da maddiyât ile +menfaat ile uğraşanlar yolunda bulunduğu için Perihan'a galebe edebilmesi -bu +dünyâ-yı denînin ahvâline nazaran- tabiî grünürdüFakat şehriyar Hanım da- beşerin +her nev iktidârına birkaç kat te'sir vermek şanından olan- cesaret kuvveti nâbûd idi +Perihan'da ise kuvvet büyük kahramanlara atf olunması kâbil olacak derecelerde +mevcut idiBir kuraklık gecede şiddetli bir karayel fırtınasıyla Boğaziçi'nde +zuhûr etmiş bir yangının levhası göz önüne alınsın! Bir halde ki yangının ulvî siyahlı +kırmızılı elvân-ı dehşetiyle eski hikayelerde gördüğümüz ejderler gibi kâh eflâka +çıkmak ister kâh rüzgardan bir şiddetli mukâvemete uğrayarak aşağı süzülür; +denizlerle çarpışır; maddiyâtı birbirine karıştıracak bir heybetle sahilden denize +atıldığı gibi denizden de karşısındaki sahile uğrayacak gibi görünür etrafa yıldızlar +kadar şerâre saçar şehâblar gibi tahta parçaları demir kırıkları dağılır; havadan hatta +âteş-i mevhîbin kenarına düşen damlaları dahi buz parçası kadar soğuk bir bârân-ı + +musîbet yağar durur ağaçlar dağlar tepeler kimi kefeniyle ayağa kalkmış şehit +cenazesi kimi üzerine bir sefîd astar çekilmiş fakir tabutu kimi taşları kırılmış da +üzerine yığılmış eslâf mezarı gibi bembeyaz karlar içinde bir dehşet bir garâbetle +nazarlara çarparGecelik esvabıyla yataklarından uğramış birtakım zayıf ve bî-çâre +kadınlar çocuklar havl-i can ile lerzân lerzân etrafı dolaşır. +Bu halde ise deryanın telâtum-ı tûfân nümûnu içinde çalkanıp gelen bir +kayıktan imdada şitâb için bir delikanlı deryaya atılr; kayıktakiler bir bâr-ı girandan +kurtulmuş olduklarına hükm ederler; kendi selâmetleri için bî-çârenin emvâc +arasında yuvarlanıp gittiği nefeslerince bir büyük inâyet bilirler; dalgadan ziyâde +onun kayığa takarrübünden ihtirâz ederler! Hariçtekiler alevin her tarafa +sarılmasına nazaran güya denize bile bir tahta parçası atılsa def'iyle uğraştıkları ateşi +tezyîd edebilir imiş; korkusuyla gönüllü mu'inlerine ufacık bir medâr-ı mu'âvenet +hediye etmeye cesâret edemezlerBî-çarenin -fırtına çağıltısıyla birbirine çarpıştıkça +tüyleri ürpertecek sinirleri kuvvetinden kesecek bir te'sîr-i müthiş hâsıl eden- +feryatları da vücudu gibi emvâc arasında kaybolur gider şu'lenin rüzgar kuvvetiyle +titredikçe dalgalara köpüklere bahçelerdeki dağlardaki ağaçlara karlara denizdeki +karadaki çehrelere libaslara in'itâfından hâsıl olan bin dehşetli renkler bin hâ'il +şekiller arasında derya gibi hava gibi dağları yerinden oynatıp da önüne katacak +kadar şedîd bütün dünyayı ihâta edecek kadar büyük iki hasm-ı gâlip ile uğraşır. +Üzerine ihram kadar dalgalar yığılırHer taraftan altında yanardağ galeyân etmiş bir +mezaristandaki mevtâ kemikleri gibi havaya beyaz beyaz ve fakat müthiş müthiş +köpükler fışkırır; kâh telâtumun her dakikada bir şiddetine uğrayarak küre-i nesîmin +fevkine çımak isteyen kasırga gibi doğrulurKâh döne döne yerin dibine geçen seyl +münhazer gibi aşağıya süzülür hava üzerinden tazyîk eder; cismini küre-i zemîne +bâr olmuş hanlar gibi esfel-i sâfilîne kadar sevk etmek ister yine derya tazyîka +mukâbele eder! Vücudunu mezar kabul etmemiş günahkarlar gibi dışarı atmaya +çalışır; ateş ara sıra hamlesini bî-çârenin bulunduğu tarafa çevirir; hayatını ifnâ için +iki kuvve-i gâlibe ile müsabakaya kalkışır; her girdaba tutuldukça vücuduna bir cellat +kemendi sarılır; her dalga içinde kaldıkça bir kere mezara girer; çalışa çalışa vücudu +takatinden kesilir; uğraşa uğraşa sinirleri vücudunu taşıyabilecek kudretten kalır. +Sular yutar içi zehirle dolar; soğuk canına geçer; kanı donmaya hayat elinden + +ayağından çekilmeye başlar; feryat eder; kimse işitmek istemez! İstimdâd eder kimse +ma'lûnetine gelmez!.. +Halbuki karşısında gözünün önünde boyunun üç dört uzunluğu kadar bir +mesafede vücudunu ısıtacak ateş cehennem alevleriyle yarışıyor! Kendini kurtaracak +insan oraları mahşer meydanının bir numunesini gösterecek kadar kesrete! +Heyhât ateş ısıtmak için değil yakmak için işti'âl etmiş; insanların yüzde +biri âfetin def'ine sa'y ederse doksanı can korkusuyla kendini kurtarmaktan aciz +olmuş; dîvân-ı haşre gitse hırsından mazhar-ı gufrân olan ibâdın hayatına kast +edecek; cehenneme atılsa tama'ından ateşleri koynuna saklayacak kadar denî olan bir +cüz'iyede belâ-yı tâkatsûz içinde yine katilliğe gasplığa çalışıyor! +Nihayet avn-i ilâhî imdâda yetişir; sahib-i mürüvvet necât bulmakta +hazzârın ekserinden ziyâde müdâ'ade-i takdîre mazhar olur da sonra hayırdan +tevellüd etmiş bir şer ile lezâyiz-i hayatını kaybederse yalnız denize düşen adamın +haline sa'yine hasr-ı makâl etmek böyle bir hengâmeyi tarif için kâfî midir? Elbette +değil! +İşte denize atılan gönüllü mu'înin halini şeklini tasvîr için ateşten fırtınadan +bahs etmek lazım geldiği gibi Cezmi'nin sergüzeştini beyan için de yukarıdaki +mukaddemâtı îrâd etmek iktiza eylemiş idi. +Mukayesede şu kadar fark var: Yangın bir tasvîr-i hayâlî birinci faslın +ta'rifâtı ise renkleri ileride meydana çıkacak bir resm-i müsveddesidir. +Tarih-i beşer -bir nazar-ı tedkîk ile?- mütâla'a olunursa zuhûr eden e'âzımın +âsâr-ı âliyesine iki büyük iki esaslı sebep görülüyor ki ki biri merhamet biri de +cür'ettirEkserî merhamet-i vâlide yahut kadın kucağında cür'et-i peder yahut erkek +koltuğu altıd perveriş buluyor +Bu cihetle cennet validelerin ayağı altında bulunduğu gibi pederlerin +koltuğu veya kılıcı sayesinde bulunurBir valide çocuğunu ifrât-ı şefkatle +şımartabilir; fakat elbette maksadı şımartmak değil teriye etmektirBir peder evladını +şiddetle yıldırabilir; fakat elbette maksadı yıldırmak değil terbiye etmektirZaman +gibi adet gibi ba'd nâ-mütenâhî gibi hayâl-i beşer müntehâsına varamayan +birtakım masnû'ât-ı ilâhiye düşünülsün bir de masnû'âtın arasında bir dünya +dünyanın ortasında birkaç arşın böyle insan namında bir mahluk tasavvur olunsun + +insan kendine kudretin mevhûbe-i mahsûsası olan hassa-i akl ile şimdiye kadar +milyarlarca ebnâ-yı cinsinin kabr-i sükûnu olan -o koca dünyayı elinde çocukların +oynadıkları top gibi bir eğlence hükmüne getirdikte başka ib'âd-ı nâ-mütenâhîde bile +hükmünü infâz ediyor; denilebilecek derecelerde keşfiyât icrâsına muktedir olabilsin +de yine bir erkekle bir kadın birleşerek aralarında kendi vücutlarından kopma +kendilerine nispet hemen insanın dünyaya nispeti kadar aciz ufacık bir mülk hâsılı +oluverince erkekleri kadınları güldürecek kadar sade dilâne handelerle bir yolda +kadınları erkekleri ağlatacak kadar masûmâne giryelerle başka bir yolda fıtrattan +medeniyetten ma'rifetten ne kadar kuvvet hâsıl edebilmişler ise cümlesini masum +zayıfın mini mini ellerine teslim etsinler; küçücük ayaklarının altına saçsınlar!. +Dünyada tabiat beşere medâr-ı şeref olacak bundan büyük bir bedî'a var +mıdır? Bu sevk-i insâniyet nazar-ı kudret önünde en mutî'âne bir meslek-i ubûdiyete +bürhân olan temâşâlardan değil midir? +Gözleri anadan doğma perdeli bir sâhib-i fetânet tasavvur buyurulsun! +Gençliğinin en ziyâde tarâveti hissiyât-ı muhabbetinin en ziyâde şiddeti zamanında +zihninde kendi için bir ma'şûk-ı vicdânî tasvîriyle ömür geçirip dururken kuvve-i +kerâmetnümâ-yı hikmet pîş-i nazarındaki hâili ref' edip de perestiş edercesine sevdiği +tasvîr hayalinin rûhânî bir cism ve belki cismânî bir ruh şekline temessül ederek şu +nâ-mütenâhî ib'âd-ı fıtrarın nurlara gark olmuş bin türlü bedâyi'-i rengârengi arasında +cilvesâz olduğunu görünce ne hale girerse Perihan da Adil Giray'ın meclisinde öyle +bir istiğrâk-ı şevk içinde kalmıştı. +Fi'l-hakîka Perihan doğduğundan önüne gelinceye kadar zevk-i muhabbete +meylini îmâ eder geç bir tavırda hiçbir harekette bulunmamıştı lakin bu gönül +soğukluğu öyle şehriyârın zannı gibi kuvâ-yı maneviyesine bütün bütün arzû-yı +nüfûz ve hırs-ı ikbâl-i istilâ ettiğinden değil idiBi'l-akis hissiyât-ı âliyenin lazım-ı +gayr-ı mufârıkı olan te'essürât-ı dakika Perihan da meziyât-ı fıtratının hiçbirinden +aşağı kalmayacak derecelerde mevcut idi. +zamana kadar kimseyi sevmediyse büyük kalbinin isti'âb eylediği koca +bir cihan muhabbeti hükmü altında tutmaya layık bir vücut göremediği için sevmedi. +Gönlü ecsâm-ı latîfe fikri şu'le-i cevvâle gibi dâima âlem-i bâlâya meyl eder +dururduFıtratının fevkalâdeliği cihetiyle ne kadar gözle tesadüf eder ise nazarında + +pek aşağı görünüyorduFetânetin ulvîliği münâsebetiyle ne kadar ashâb-ı +zekâvet görse muhâkemesinde pek âdî bulurdu. +Dünyada birinci defa olarak suret-i hayâlinin sîret-i tasavvurunun fevkinde +bir vücut görebildi ki da Adil Giray idiAdil Giray'ın birinci fasılda tarif olunan ve +aşağılarda münâsebet düştükçe tafsîl edilen letâfet-i sîmâ ve temâyüz 'arân ve +ahlakına sevâbık celâdet ve hâl-i esâreti de bir meziyet-i diğer ilave eder; ve +ahvâlinin şu hey'et-i mecmuası ise kendisini Perihan nazarında sırf tabiatın fevkinde +adeta bütün bütün kendi hatırı için yaratılmış bir müşahhas mu'cize-i kudret gibi +gösterirdiYek nazarda muhabbet avâma göre hayâlât-ı şâirâneden ma'dûd ise ahlâk +ı âliye ve husûsıyla onun netâyicinden olan hissiyât-ı şedîde ashâbına göre nefsinde +tecrübe ile sâbit olan hallerdendir. +Perihan'ın kabiliyât-ı muhabbeti ise -açılmak için güneşin zerre kadar bir +pertev-i iltifâtına muhtasar duran goncalar gibi Adil Giray'ın cemâline mukâbil +geldiği anda inkişâfa başlamıştıcihetle bir hürrem-i bahâr saâdette gökte infilâk-ı +seherin yerde küşâyiş-i ezhârın temâşâ-yı letâifiyle hayâlât-ı âşıkânesine müstağrak +olmuş bir sevdâzeye uzaktan uzağa akıp giden çayların çağıltısı nasıl gelirse +Parihan'a da meclisin muhâveresi yolda te'sîr eder idiçünkü değildi ki şimdi +mübâhesenin mu'âdesi değil Adil Giray'ın sesinde olan âheng-i dilfirib idi. +Bu hal ile bir iki saat güzâr eyledikten sonra işi etrafıyla mütâlaa ederek bir +başa ictimâ'da yine te'âtî-i efkâr edilmek kararıyla ref'-i meclis eyledilerŞehriyâr +ifrât-ı şeytâniyetle beraber gönlünde muhabbet ve tereddütten hâsıl olan halecan +zihninde tabiî bir durgunluk getirmiş olduğu için- bahsin Perihan'a def'aten bu kadar +şüpheler îrât eden cihetlerine hiç dikkat edemediğinden meclisi ümidinden ziyâde +arzusuna muvâfık bulmuş ve gecesini ma'şûkun koynunda yatar gibi bir meserret-i +ruh-perver içinde geçirmiş idi. +Adil Giray'ın hali -bir ummân-ı tûfan hayra düşüp de vücudu müsait +oldukça tahlîs-i nefse çalışarak ve kuvvetten kesildikçe emvâcın sevkine teslîm-i +vücut ederek zuhûrâta intizâr eyleyen bî-çâreler gibi -atıldğı girdab-ı mühlikte idare-i +fikre muktedir oldukça bir çare-i necât taharrî ederek ve yorgunluk zihnine galebe +ettikçe kendini bütün bütün hayrete vererek âkıbet-kârı beklemek idi. + +Perihan ise -meşâk ve ezvâk-ı hayâtın hakikatini tamamıyla anlayıp da +hayatından bir cihetle mütelezziz bir cihetle bî-zâr olan bazı hükemâ gibi -Adil +Giray'ı gördüğü için bir taraftan gönlünde âsârını göstermeye başlayan hayat +muhabbet cihetiyle bir insan-ı ademde âkıl olarak dünyaya gelmiş olsa hâsıl +edebileceği meserret kadar safalara müstağrak bir taraftan da visalde tasavvur +eylediği su'ûbetlerden dolayı bin türlü renc-i elîm altında ezilip de âlâmını teskîn +edecek devâlar gözünün önünde dururken el eriştirmekten me'yûs olan mecruhlar +kadar müte'ezzî idi. +Sabaha kadar gözlerine uyku girmedi; zamanı da bayağı rüya gibi geçer idi +çünkü öyle yirmi bir yirmi iki seneden beri içinde ömür sürdüğü bir âlemin -sarf-ı +inkılaptan ibâret olan- tabiatını bütün bütün tahvîl ile cahîm-i hasretle cinân-ı visâl +arasında bir nev' a'raf hükmüne girdiğini görünce halini uyanıklık meşhûdâtını +hakîkat addetmeye kâ'il olmak istemez idiKuvve-i mefkûresi Adil Giray'ın hayalini -hikmet-i tabiiyenin muka'ar ayinelerle peydâ eylediği zıll-i müşahhas gibi- pîş-i +nazarında tecessüm etmiş gösterir kendi ise daima gözünün önünden ayrılmayan +cism-i latîfi kucaklamaya can attığı halde insanın her emelinde olan nokta-i intihâ +gibi ne kadar takarrüb eder ise onu derece tebâ'üd eder gibi gördükçe vücuduna +olan itimâdını bile kaybederek varlığına kendini idrâk cismâniyetine her tarafını +lems ile hükm eylerdiFakat hayalinin galeyân-ı temyîzini yalnız bir gece setr +edebilmişti. +Vaktâ ki sabah oldu; güneşin pertevi cihânı isti'âb eden karanlığı mahv +ettiği gibi seherin feyziyle fikrinde tabiî hâsıl olan incilâda hayalindeki muzlim +muzlim vâhimeleri izâle eylediGönlünde zihninde hiç olmazsa şehriyâr kadar ve +fakat şehriyâr beraber olmaksızın Adil Giray'ın meclisü'l-fitneden müstefîd olmaya +çare taharrîsinden başka bir arzu bir hülyâ kalmamaya başlamıştı. +Vaktâ ki akşam erişti Perihan vücudu mestûr kalacağı için elbisesine +i'tinâya hâcet görmeyecerek tabiatında ne kadar zarâfet var ise mestûriyetini açıklık +kadar hâtır-ribâ intizâmını perişanlık kadar güzel göstermeye hasr eyledi: Arkasına +gümüş damgalarıyla berrak yıldızlı geceleri andıran açık mavi bir câr örtüncü. +Çehresini kapamak için beyaz tülden bir nikâb ihtiyâr eylediÖrtündüğü cârın +uçlarını iç tarafından kuşağına bir halde iliştirmişti ki hariçten günler için endâmının + +tenâsübünü aynıyla tasvîr etmek kâbil olurduNikâbı kadar hafif idi ki teneffüs +ettikçe nesîm-i sehere uğramış berg-i semen gibi dağılıverecek zannolunurdu. +Bu rûhânî câzibeler bu âşıkâne tavırlarla Adil Giray'ın odasına girdiBir +münaspi makam ihtiyar ettiHer tarafın tenâsübünü letâfetini vücudunun beyazlığı +safvetini göstermek için sağ ayağını cârından dışarı bıraktıSol elini dizinin üzerine +koydu oturduBir halde ki oturduğu yerden mumların in'itâf-ı ziyâsıyla çehresi +ta rengine varıncaya kadar seçilirdiAyağındaki zarif bir Acem paşmağı +parmaklarının sûret-i teşekkülünü bile gösterir eli ise bileğine kadar bütün bütü +açıkta bulunurdu. +Adil Giray fevkalâde mütemekkin bir şehzâde olmakla beraber gençliğine +münazzam olan müşerreb-i şâirânesi iktizâsınca câzibe-i hüsne mukâvemet şânından +olmayan ve gönlünün unsur-ı terkîbi yanardağlardan alınmış denilmeye şâyân olan +sîne-sûzân-ı muhabbetten idiReng-i tarâveti hele de pembeliğini gösteren in'itâf-ı +ziyâ kadar dilfirîb bir letâfet-Câzibe-i cemâl ve zînet-i endâmı bârika-i mehtaptan +bir ilâhetü'l-cemâl tasvîri dökülmüş de semânın en rengîn en necm-âlûd bir +parçasına bürünmüş zannolunacak kadar nazar-ribâ bir bedî'a ile karşısında oturan +Perihan'ı görünce vücudunun ellerinin ayaklarının hayâlât-ı ressâmânede bile misli +meşhûd olmayan tenâsübüne dikkat edince Perihan'a hemen bir nazarda perestiş +edercesine meftûn olduZaten bir hüsn-i tabiat sahibine göre güzel bir cemâle +muhabbet-i vakte muhtaç olur hallerden değildir mâhiyetinde isti'dâd olan ecsâma +tenevvür için güneşe bir kere mukâbil olmak kifâyet eder. +Adil Giray ile Perihan birbirleriyle birtakım bahisler müzâkereler ederlerdi. +Lakin yarı uykuda iken işittikleri söze cevap verenler gibi lisanları nâtıkıyet +melekesiyle söz söyler ziinleri derk-i mesmû'ât itibârıyla mi'el anlardı. +hayalleri fikirleri temeyyüzleri vicdanları ise birbirinin temâşâ-yı cemâliyle bir +istiğarak sarf-ı âlemine düşerek ezvâk-ı muhabbetten rûhâniyet-i sevdâdan başka bir +şeyle uğraşmaya vakit bulamazdı. +Öyle iki sevdâzede-i iffet mizâcın hiçbiri diğerinin halinden haberdar +olmaksızın hüsn-i aşkın câzibe-i tâkat-güzârıyla ruh ve vicdan gibi birbirinde +mahvolmuşçasına geçirdikleri ezvâk-ı ma'sûmâne hakîkaten melekleri hande-rîz-i +neşât edecek letâif-i rûhâniyeden ma'dûd olsa revâdır. + +Mektup +Şiirinizi okudum hareketinizin neticesini bilir misiniz! Sevk-i kaza sizi esir +etmiş yine bugün koca İran'a hükmeden bir şâh-ı âl-i şânın sarayında oturuyorsunuz. +Mîzânınız size kendi şehzâdelerinden -akrabasından ziyade ri'âyet ediyor sizinle +resmî mukâvelâta girişmek istiyorHaremini hemşiresini emniyet ediyorTenhaca +odanıza gönderiyorSiz ise padişahın hemşiresine harf-i endâzlığa muhabbet +perdâzlığa kalkışmaktan çekinmiyorsunuzMutlaka düşümüş ve düşündüğünüz halde +elbette yakîn-i hâsıl etmişsinizdir ki bu hareketin cezası kahkaha zindanı değil +mezar-ı ademdir! +Bu kadar muhâtaraları ihtiyâr ettiğinizi tasavvur ettikçe hayretimden ne +söyleyeceğimi bilmiyorumFakat ne yalan söyleyeyim sevincimden de +çıldıracağım geliyorDünyada hiçbir gönül olmasa gerektir ki muhabbetine bundan +mü'essir bundan bedihî delil göstermiş olsun kendi tecrübelerim meydanda duruyor. +Zanneder misiniz ki yanınıza birinci defa tenha geldiğim gece nikâbımın hiffetini +cârımın zîneti tesâdüf kabilinden idi! Sanır mısınız ki geçen akşamki macerada +nikâbımı açtıktan sonra kapamak hatırıma gelmedi! Bir kadına göre imkanın nihâyeti +oddolunacak derecelerde muhabbetime deliller göstermiştimNazarınızda hiçbirinin +hükmü olmadıSiz bana teveccühünüzü benim için nefsinizi muhâtaraya ilkâ etmekle +gösteriyorsunuzBen de size esâret-i vicdânımı inşaallah yolunuzda ölmek +kucağınızda teslîm-i can etmekle isbât ederimHeyhât! Acaba bir bî-çâreye rûh-ı +hakîkîsi olan canânının kucağında teslîm-i can edip de mevtin hayatından ziyâde +lezzet bulmak nasip edecek kadar felekte insaf var mıdır. +Ah! Sen niçin bu memleketlere düştün! Cesîm-i latîfi nûr-ı tecellîden +mahluk bir mülkün bu kara topraklar içinde ne işi var idiBenim için mi geldin. +Allah aşkına söyle benim içinse kudûmüne ne türlü peşkeşler îsâr edeyim cana +cevher demişler fakat senin gibi bir mihmân-ı azîzin kudûmüne ihdâ olunmak için +cevherin de kıymeti bu kadar bak! Ne kadar deli deli söylenip duruyorum ya ne +yapayım! Muhabbetin insanda idrâk mi bırakıyor daha sana mâlik olamadım elimden +kaçırmak korkusuyla helâk olacağım gönlüm sînemden ayrılıp da rûhânî +meclisin nedimliği hizmetinde bulunmak istiyor. + +Bir nûr-ı letâfetsin derûnunda kadar harâret nedirŞiirinin hayâlâtını +ateşle mi terkîb ettin her harfi gönlüme yapışmış can yakmakta muhabbetinle +yarışıyor. +Hevâ-yı muhabbetinde enfâs-ı İsa hâsiyeti mi vardırCemâlin gözümden +dûr oldukça dakikada bir kere helâk oluyorum da hayalin nazarımdan geçtikçe +vücuduma bir rûh-ı diğer ifâza ediyor. +Ârâyiş-i rengârengiyle tecessüm etmiş nev-bahar mısın aksin gönlümde +cilve-sâz oldukça gözlerimden nisyân katreleri gibi girye-i meserret dökülüyor. +Gönlüm riyâz-ı cennet gibi bin türlü ezhâr-ı letâifle mâl-âmâl oluyor. +Muhabbetin dünyada en büyük bir lezzet olduğunu işitirdim fakat azâbında +bile dünyâlar değer bir başka lezzet olduğunu bilmezdimNe söyleyeyim +dehânımdan ruhlar cûşân olsa kalemimden nurlar cereyân etse yine ezvâk-ı +vicdânımı tasvîre muktedir olamayacağımGel! Gel! Sinemi aç gönlüme bak! Gör ki +aşkın ne garip bir kerâmete ne büyük bir i'câza mâlik imiş avâlim-i rûhâniyenin ne +kadar ezvâkı ne kadar bedâyi'i var ise nasıl bir noktaya cem' etmiş! Ah! Gel diyorum +nasıl geleceksin felek gaddarlıkta bir tavr-ı diğer îcâd etmiş âlimi füyûzâtına gark +etmek için yaratılmış bir âfitâbı bir zindan-ı zulm içinde saklıyor! Zararı yok sen +ruhsun velev ki mestûr ol âmâlin seni arayarak ayağına gelir!. +İşte bu gece Perihan'ın geliyorMülâkatta şehriyâr da bulunacak of!. +Meclisine geldikçe zihnimdeki kara kara hülyâlar bile yanımıza takarrüb etmeye +cesâret edemiyor da başı avcumuzda dolaşan kâbus nedir! Acaba benim her ânını +bir ömre müreccah bildiğim rûhânî ezvâk muhabbeti uykuda mı geçiriyoruz. +Birleştiğimiz zaman bahsi kısa keselim erken dağılalım şehriyâr ile +müzâkereye hitâm verdikten sonra ben tenhâ geleceğim zerre gibi âfitâb-ı cemâline +incizâb ile kendi kendimi kaybetmek nur âlemlerine karışmak için geleceğim. +Mektubumu getiren korucu mahremdir bu gece sabaha kadar sizi +bekleyecekSaat beşten sonra ondan başka saray içinde açık bir göz ayakta bir vücut +kalmaz. +Yoksa sen de zaman uyur musun! Uyuma! Ben rüyamda hiçbir zaman +ayrılmayan misâline hayalinden ziyâde müştâk olmasam bir dakika gözlerimi +kapamak istemezdim bütün ömrümü tahayyülüne hasr ederimBilir misin ki seni bir +dakikacık düşünmek vücuduma saatlerce uykudan bin kat ziyade rahatBin kat + +ziyade sükûnet-bahş ediyor fakat rüyada misâlin hiçbir zaman gzümün önünden +ayrılmayan hayalinden daha cismânî daha rûhânî hatta daha nûrânî daha vicdânî +görünüyor da uykuya rahat etmek için değil seni istediğim gibi görmek yolunda +rahatımı kaybetmek için yatıyorum. +Mektubuma cevap istemez! Yanına davetsiz gelmek meziyetini bana +bırakırsan Perihan'ını bir kere daha ihyâ etmiş olursun! Şiir söylemeye muktedir +değilim ki sözünüzü tanzîre heves edeyimMa'amâfih hareketim hakîkat-i halde +cür'etinize bir garip nazîredirŞiiriniz sizi mezar-ı ademe îsâl edebileceğini +mektubumun ibtidâsında yazmıştımSiz ise zaten kefeni boynunda gezen +kahramanlardan olduğunuzu fiiliyât ile ispat etmiş olduğunuzdan tabiî sizin için +ölüm pek korkunç bir şey olamaz lakin şimdiye kadar bir lahzacık hayat gördüm da +iltifâına mazhar olduğum zamanlardırBu cür'etim beni iltifattan mahrum +edebileceği için daha dünyasını yeni anlamaya başladığı vakit irtihâl etmiş masumlar +kadar acınacak bir musîbete uğramayı gözüme aldımBir mezbeleye güneşin ziyâsı +düşer fakat insanın sûrette güneş sîrette insan değil misinizKadınlara layık +olmayacak yolda arz ettiğim iştiyaklardan ihtimal ki..Ah ihtimal ki..İstikrâh +ederseniz ne yapalım! Riyâ-yı arz-ı muhabbetten daha fena buldumMademki halimi +her ne vakit olsa söyleyeceğimKabahatimi bir müddetçik perde-i riyâ altında +saklamak tabiî hem senin hem benim kaderimize mugâyir oluyor. +Hareketim nefretini davet ederse helâk olurumHalbuki derdimi arz +etmemiş olsam yine helâk olacağım iki türlü ölüm arasında kalmış bir bî-çârenin +hayatını kurtarmak ufacık bir nazar-ı iltifâtınıza muhtaçtır. +Bâkî: bilmem ne sihr ettin. +"Resîde-kâr becâyi ki küfr eğer ne-bûd +Terâ perestim vü guftem hüdâyı men enist" +Perihan +Adil Giray odasının köşesine çekilerek ve gözlerini kapıya dikerek hilâl-i +ıyd bekler gibi vakf-ı intizâr olmuştuAradan bir buçuk saat geçer geçmez karşıdan +Perihan zuhûr eylediAdil Giray'ın bütün bütün me'mûlüne mugâyir olarak cârı da +nikâbı da siyah idiBu reng-i hâil ise Adil Giraya sabahu'l-ıyd emel bildiği zaman + +visâli bir devr-i mâtem şeklinde gösterdi fakat Perihan odadan girip de kapıyı +kapayınca hemen üzerinde bulunan setreleri attıYukarıdan aşağı giyindiği beyaz +libaslarla zulmetten sıyrılmış da nur içinde kalmış ebr-i seher gibi ağır ağır yürüyerek +yapraklarından tecerrüt etmiş de çiçeklere gark olmuş nihâl-i semen gibi nazlı nazlı +hırâmân olarak geldiAdil Giray'ın yanında oturdu.. +Adil Giray'ın sarıya mâ'il olan nûrânî çehresiyle Perihan'ın safâ-beyaz +cemâli bazı kere açık havalı sabahlarda birbiriyle imtihân-ı letâfete kalkışır gibi biri +tulû' etmiş ikne biri gurûb etmeyen şems ile kamerin bir manzarada duruşunu +andırırdı. +Gece ayın on altısına müsâdif olarak mehtap odanın pencerelerinden dâhile +doğru bir seylâb-ı nûr akıyorNesîm pencerenin perdelerini ihtirâza getirdikçe in'itâf +ı ziyâda hâsıl olan tagayyürlerden seylâb-ı nûr temevvüce gelmiş gibi görünürdü. +Odanın haricindeki bahçeye dökülen ziyâdan şebnem tanelerinin her biri bir damla +nur kesilerek tıflı tabiato mesîre-i safâdan toplayabildiği kadar ateşböcekleriyle +masûmâne bir şehrâyin icrâ ediyor zannolunurduBaharın feyziyle bahçedeki +güllerin tabiatın fevkinde gerinecek kadar kesretine bakılınca ayıran hayâlâtına +mübtelâ olan bir şâir için sabr ve tâkatsiz çıkıp bir gl dahi peydâ ederHande +sığmaz goncanın güyâ leb-i handânınaTasavvurunu âlem-i hayalden cihân-ı misâle +çıkmış farz etmek kâbil idi. +Güyâ ki bahşâyiş-i kudret böyle perili nüzhetgâhı denilecek kadar latif bir +mekân ile melekler serseri addolunacak kadar ruhperver bir zamanı iki âşıkın ülfet +ma'sûmânesine bir kat daha letâfet vermek için âlem-i tabiata ihsân eylemişti. +Perihan ile Adil Giray hiçbir lakırdı söylemeye muktedir olmaksızın +dakikalarca birbirinin hüsnünde mahvolmuşçasına birbiri temâşâ ettikten sonra +Perihan çifte halkasıyla keyvânın güzelliğini tasvir etmek istermiş gibi iki +kollarıyla Adil Giray'ın çehresini sardı vicdanıBir sohbet-i şevk ve garâma +başladılar. +Böyle renk ve bûy-ı ismetle mestûr olan mecâlis-i muhabbetin ahvâlini +izâha kalkışmak bir goncayı nefesle açmaya çalışıp da soldurmak kabîlinden olacağı +için bu iki âşık-ı iffet-perverin bezm-i safâda hisse-yâb oldukları letâif-i muhabbeti +ta'yîn etmeye ashâb-ı mütâla'anın tahayyülünü tevkîl ederek. + +Adil Giray'dan Perihan'a: +Firâkın bu kadar şedîd bir azâb-ı intizârın bu kadar dil-sûz bir ateş olduğunu +bilmezdim!..Gözlerim temâşâ-yı cemâlinden dûr olalı sekiz gün olmadı vücûdum +seksen sene mezarlarda kalmış da bütün bütün mahvolmaya yüz tutmuş meyyitlere +benziyor âyinedeki aksime baktıkça kendi kendimden korkuyorumHeyhât! Bu hal +ile bana nasıl muhabbetin devam edecek! Muhabbetin benden inkıtâ' ederse ben nasıl +yaşayacağım! Gönül bir türlü muvâsalat amanlarının muayyen bir fâsıla ile mahdûd +olduğunu istemiyor velev bir dakika ile tahdîd olunsun dakîka insana hayatından +uzun görünüyor! +Zararı yok!ölürüm!.senin için ölecek değil miyimSenin için ölmek +indimde ömr-i ebedîye müreccahtırLakin firâka!..Ah zâlim firâka! Ne yapalım +hayatım firâk içinde geçiyor! Ölsem yine firâkına düşeceğim! Fi'l-hakîka mevt +hicran gibi ömür sürmeyecek fakat hicrân-ı ebedîyi davet edecek!.. +Hicrân-ı ebedî!..Ne cangüzâr lakırdı! Ne müthiş tasavvur! +Acaba "en kudretli cebâbire ile en âciz zu'afâ-yı hemhâl" edip de nazar-ı +hikmet önünde adalet-i mutlakaya bir bürhân-ı bedihî gösteren kara toprak adalet-i +mutlaka hürmetine olsun eş yaratılmış iki ruhun ile'l-ebed visâline hâ'il olmaktan +çekinmez mi!. +Hicrân-ı ebedî!..Ne olmayacak vâhime! Ne gülünç hayal! +Acaba ahvâli kendi gibi fânî -o katı duru gibi mahdut olan dünya-yı denînin +yalnız hicrânında mı ebediyet hâsıl olacak!..Hallâk-ı kerîmin kullarına nüzhetgâh-ı +merhameti olan âlem-i âhirette visâl-i âşıkâneden büyük ne mükâfâtı vardır ki +muhabbet gibi Allahın e'azz-ı eltâfı dünyaya münhasır olsun da ömr-i ebedî hicrân +içinde güzâr eylesinAh! Bahtiyarlık aşıklar gider ki alâ'ik-i cismâniyeden tecerrüd +ederek ervâh-ı ulviyeye karışırlar-Ezvâk-ı cemâle lezâyiz-i muhabbete müstağrak +olurlarNur gibi her anda bir âlemden bir âleme intikâl ederlerHayal gibi her +dakikada bir cihân-ı şevk bir cennet-i inşirâh icâdına muktedir olurlar!..Yok! +Aşkın bu cihân-ı fânîde de geçilemeyecek duyulamayacak lezzetleri vardır! Olmasa +idi hiss-i ulvînin bu âlemde zuhûru abes hükmünde kalırdı. +Nefsimizde tecrübe etmiyor muyuzDüşünüyorum hayalini pîş-i nazara alıp +da şu kağıdı karaladığım zamanın bir safâsını neş'e-i uhrâ ezvâkının pek çoklarına +değişemiyorum. + +Hicrân içinde iken hayalinle bu kadar lezzet buluyorumBizim visâlinde +temâşâ-yı cemâlinle ne hallere geldiğimi ondan kıyâs edebilirsek! +Of! Bu hicran nedir! Niçin istediğimiz zaman birbirimizi göremeyeceğiz! +Arada raki var da onun için değil mi? Rakip olacağına kahr olaydı! +Mel'ûna bizden ne ister beni seviyormuş ne yapalımBen kendini +sevmiyorumBana muhabbet etmesini ben mi teklîf ettim ki cezasını çekeyim. +Halimi düşündükçe kan başıma bir derece harâretle su'ûd ediyor ki beynim eriyip da +yerlere dökülecek zannediyorum bilmem senin muhabbetine layık olacak kadar +kıymettar bir şey değilsem onun hevesâtına şâyân olacak kadar da alçak mıyım?. +Aşık öldürümüşMuhabbetler çok gördüm fakat muhabbetin ma'şûk öldüren nev'ini +hiç iştememiştimZâhir felek belâyı da benim için saklamış! +Aramızda seksen adım mesafe yokBende bu kadar iştiyâk sende +derece merhamet varYine birbirimizi sekiz günde olsun göremiyoruzGöremiyoruz +değil kendi ihtiyârımızla göremiyoruzHicrânın bu nev'i de çekilir eziyetlerden +midir. +Ne yalan söyleyim ben bu hale tâkat getiremeyeceğimCadının bir hevesi +için ihtiyarı bir hasret içinde ölmeyi bir türlü gönlüm kabul etmiyorİlk gödüğüm +zaman kendisine doğrudan doğruya nefretimi beyân edeceğim! Benden fâriğ olsun +habîse visâline mâni' oldukça benim hayatımdan yaşıyorBana mahsus olan ezvâk-ı +muhabeti gasp etmiş onunla eğleniyor kıyâs ediyorumMerhamet et!..Bu akşam +yanıma gel! Biraz gönlüm sükûnet bulsun! Biraz aklım başıma gelsin de edeceğim +harekette bir münâsebetsizlik etmeyeyim!.Sözlerimin rabıtsızlığından kuvâ-yı +fikriyemin irtbâtına ne kadar halel geldiğini anlarsın. +Bâkî ne diyeyim emrine muntazırım : Derd-i firâkı çekmeye yok dilde +iktidârBen ölmek isterim bana kat'î cevap ver. +Adil Giray +Perihan'dan Adil Giray'a +Merhametsiz beni kendinden daha rahat bir halde mi sanıyorsun ki +hicrandan kadar acı acı şikâyetler ediyorsun! Ben ıstırâbıma tahammülden âcizim. + +Senin mahzunluğundan gönlüde açılan yaralara da nasıl tâkat getireyim!..Yok!. +Söyle!..Ne derdin var ise bana söyle!..Tek senin gönlün biraz hiffet bulsun da +isterse bütün âlemin bâr-ı âlâmı benim gönlüme yığılsın!..İnsafsız! istiğnâların +nedir? Sen benim için zayıflarsan şeklindeki tagayyur muhabbetimin inkıtâ'ını mı +îcâb eder!! Bana ait ufacık bir te'essürünü gönlümdeki hayalinden kıymettar +bileceğimde şüphe mi edersin!. +Ya hele! Vücuduna biraz za'af ârız olmakla ne olacak hüsnüne zevâl mi +terettüb edecek!.Mehtap bu kadar şekillere giriyor hangisinde letâfetine halel +geldiğini gördün! +Haydi bu istiğnâ na da katlanalımMaksadın sitem olsa bile onu da bir üyük +iltifat addederim! mevt gibi hicrân-ı ebedî gibi hâ'il hâ'il sözlerine nasıl tâkat +gelir!.Bana acımazsan kendine de acımaz mısın! Neş'emden kim ne faide görmüş +tutalım ki faidesi olmadığı gibi zararı da olmasınKalbe vermesi tabii olan beyhûde +eziyetlerini ihtiyâr etmekte ne letâfet vardır!.. +Allah göstermesin sana bir hal olursa benim sağ kalmaklığıma ihtimal var +mıdır! Velev mezarımı ayırsınlar feleğin pençesi bile göklerimizi birbirimizden +koparamaz. +Hayal ile yazı ile eğlendiğini kendin itiraf ediyorsunhalde birkaç günlük +tahassürden kadar şikayete hak bulabilir misin! +Hicranı biz kendimiz ihtiyâr ettikse ihtiyârımız kalbimizin arzusundan mı +neş'et etmişti! Meydanda olan muhâtara mevhum mudur!.Bir hâinenin +şerrinden sakınmak için üç beş günlük tahassürleri ihtiyâr etmeyelim de birbirimize +kavuşmadan kendimizi mezarların koynuna mı atalım. +Of! Niçin mel'ûneyi hatırıma getirdin! Yanıma gelsen de vücudumun +hararetini -hareketinin halini görsen odama insan kıyafetinde bir yıldırım düşmüş +kıyâs edersin. +Seni seviyormuş!!.Dîvâne bilmez ki şirin canına kasd ediyorSenden +saklamam gönlüme haklı bir gayz müstevlî olursa arslanlarla yırtıcılık yarışına +kalkışmak isterimHayır! benden senin bir zerre gubar-ı pâyını almaya muktedir +değildirOf! Bana öyle şeyler düşündürme! Billah! Hınzırı ayağımın altında yılan +ezer gibi tepelerim! Muhabbet nedir bilir misin! Kıskançlık nedir bilir misin!.. +Vücudumun her zerresine ayrı ayrı ateşler yağıyor-Ayrı ayrı hançerler saplanıyor + +yine böyle iken sabr ediyorumSenden de sabr-ı niyaz ederimEğer beni seviyorsan +başım için hınzıra renk vermeBir şey söyleme! Ona mağlup olmaktan hâsıl olacak +netîceyi bilmiyor musun! Hem birbirimize doymadan fena bulacağız hem de yüzüne +birkere bakmakla ateşe atılmış cüz'-i madenî gibi baştan aşağı eritebileceğimiz bir +alçağın pençesinde zebûn olarak telef olacağızBu gece yanına geldiğimi istiyorsun. +Ayakları ateşîn zincirlerle bağlı bir bî-çâreyi cennet kapılarını açıp da +nüzhetgahlarına davet etmek ne büyük gaddarlıktır! Hiç gelmeye muktedir olmasam +senden davetimi intizâr ederdimİnsan ahz-i âmâli eline geçer de iğtinâm için teklife +mi muhtaç olur!. +Bu akşamki nöbetçi bildiğimiz değil! Nasıl gizli geleyim açıktan gelecek +olsam ne bahane ne vesîle bulayım. +Yalnız bana kıyacak olsalar yarım saat zevin için mahşere kadar hicrânına +kâ'ilimFakat sana da kıyarlar seni zerre kadar muhâtarada bulunduracak bir +teşebbüsü senin için senin emrinle de bir türlü zihnime sığdıramıyorumYarın gece +fırsat bulur gelirimAllah aşkına sabr et halimden tafsîlât vermek istemem. +Te'essürünün şiddetinden korkarım. +Baki +Bir levh-i mezarım bi-nüvîsned pes ez-merin +Ey vü ey zemharû'-i dîdâr-ı diger hiç +Perihan +Sûret-i Tezkere +Adil Girydan Şehriyâra +Sîmanızın bu haliyle beraber size zaruri gösterdiğim yalancı muhabbet +emârelerine cidden inandığınıza kâ'il olmak İran'da hiç âyine örmemeye tevakkuf +eder! Kırk yaşında bir kadına yirmi dört yaşında bir adam muhabbet edemeyeceğini +elbette siz de bilirsiniz. +Meyl-i ma'âlî ile muttasıf olan bir gönül Perihan gibi ilâhî bir nûr-ı +mücessem meydanda gezinip dururken senin gibi sîretinin zulmeti çehresinin ruhsuz + +beyazlığı ile düzgünlü zenciye benzeyen bir a'cûbe-i rüzgara meyl etmek nasıl +mümkün olsun. +Zevcenizin nimetini oğlunuzun haysiyetini saçınızın akını iştihânızın +zenâ'etini düşününüz de benden Perihan'dan fâriğ olunuz! Akşam bî-çareye ettiğiniz +ezâları öğrendim tekrar ederseniz intikam zebânîlere aldırmaya mecbur olacağım. +Aklınızı başınıza düşürünüzMektubunuz elde senet duruyorBir daha +Perihan'ın da benim de hatta nâmımızı lisâna alırsanız Kaziyon'da her harfini ayrı +ayrı gözden geçiremedikBiradım bırakmaycağıma Perihan'ın hayatına yemin ile sizi +te'mîn ederim ama beni de bu yolda itlâf ederlermişPerihan sağ olsun zaten +dünyanın ne safâsını sürdüm ki âhirete gitmekten kaçınayımHiç olmazsa elinizde +şehit olur da cenâb-ı haktan mükâfâtını görürüm. +Esirim beni bir gece boğduruvermek kolayElinizden gelir orasını bilirim. +Fakat siz de şurasını biliniz ki bu gün Kuziyon'da biraderim varHer türlü istikbali +açık her türü ikbâli hazırYaşı daha yirmi beşe henüz varmışAnâsırının hâli ömr-i +tabiiye kadar yaşamaya müsta'id serveti müddet-i ömrünü saâdet içinde geçirmeye +kâfî iken her neden ise benim yolumda fedâ-yı can etmeye merak ediyorBir hata +gelmek lazım gelse kâğıt elindedir benim yapacağımdan birkaç kat ziyâde teşhîr +ederAsker olduğu halde bu yolda cellatlığı da göze alıyorGöklerin fevkine +çıksanız yerlerin dibine geçseniz sizi bir saat yaşatmaz. +El altından bir hareketinizi de işitmeyeyimBilirsiniz ki tahkike +muktedirimEğer işitirsem bizim hanedanda kılıca köpek kanı bulaştırmak meş'um +sayılırAma şe'âmeti de irtikâb eder sizi elimle mâlik-i cahîme teslîm eylerim. +Aklını başına al bizden fâziğ ol. +Adil +Adil Giray'dan Perihan'a +İmdada yetiş melek gönlüm şeytan pençesinde eziliyor! +Aşk için cünûn getirir derler gerçek midir bilemiyorumFakat bazı hallerde +insanı cünûndan kurtardığını bu akşam da nefsimde tecrübe eyledimHayalin bir +melekü's-sıyâne gibi karşımda durup da vücudumu âfetlerden hıfz etmese beni + +şimdiye kadar çıldrmış zincirlere bağlanmış görürdünMeğer felek beni ne siyah +belalara mübtelâ olmak için yaratmış of! Halimi söyleyemeyeceğimDüşündükçe +zihnimdeki kara kara hülyâlar tecessüm ediyorMevt gibi üzerime çöküyor. +Kalbimin nabzını vücûdumun teneffüsü kesiliyorBilmem ki halimi nasıl tarif +edeyimBir saat evvel karı yanımda idiBütün bütün perde-i ârı çehresinden kaldırdı. +Bayağı bir çapkın..Tövbeler olsunBana bir iffet-i mücesseme huzûnda sû-i edep +ettirecek..Cebr ve kahr ile kendini sevdirmek istiyorÜç gece sonra yanıma +geleceğini ve mutlak kendisine bir çare bulmazsam ölünceye kadar odamdan +ayrılmayacağını sûret-i kat'iyede söyledi de öyle cehennem oldu gittiUyusam kâbus +gibi rü'yamda gebersem seyyi'ât gibi mezardan ayrılmayacak! Ya beni bu mel'ûnenin +elinden kurtarmaya bir çare bulYa ruhsat ver beni ondan kendi kendimi kurtarırım. +Ah yanıma gelsen de bir iki dakikacık yüzünü görebilsemGönlümün bu halecânı +belki biraz sükûnet bulurduMerhamet edip de yarım saatcik olsun gelemez misin. +Hüdâ bilir çektiğim ezâ-yı rûhânî azâb-ı cehenneme rahmet okutuyorİmdat! +Merhamet! +Adil +Hangi bir derdimi hicrân ile ta'dâd edeyim +Sen de dâd etmez isen ben kime feryâd edeyim +Cevap olarak şu tezkereyi aldı. +Perihan'dan Adil Giray'a +Bu kadın sana değil eceline aşık olmuşArkasında dolaşıp geziyorAcaba +hiçbir kere âyineye bakmaz mıKör olacak gözleri cemâlindeki nûru tavrındaki +ismeti görmz miAcaba yıldırmalar altında ezilecek beyni kendi yaşıyla senin nev +civanlığını mukâyese etmez miSana kadar tasallut ederek benden ölümünü mü +dileniyorYakasından tutup da gayyâ-yı cehenneme atmaklığımı mı istiyor. +Şerrinden Çektiğim azaplara şeytan uğrasa şâyân-ı merhamet olurAma benim +halimi bilmiyormuşBen onun halini bilirimYa Allahım! İntikam intikam! Bir kere + +karşısına durup da tavrındaki endamındaki denâ'eti kerâheti yüzüne karşı söyleyecek +miyimBir kere ayaklarımın altına alıp da çehresinin yılan derilerini yüzmeye +muktedir olabilecek miyimMel'ûne nâ-meşrû' bir muhabbet çıkardıUmum +kadınların namusunu berbâd ettiEl vermedi ortaya bir yalan koyduSeni +muhâtaralara düşürdüEl vermedi bî-çâre birâderini zindanlara attırdıOndan sonra +cellat gibi üzerine musallat oldu kaldıBütün bütün ifnâ edecektiEl vermedi seni +fikrine muhâlif beni hâlime yakışmaz birtakım teşebbüslere mecbur ettiİki en +mahrem adamımız iki en muhâtaralı kâğıdımız kazânın musîbetin en işlek +şehrahlarında dolaşıp duruyorMülâhaza-i âkıbetle hâbımızı huzûrumuzu selb ettiEl +vermedi haftada iki üç gün cadı bakışı yılan nefesi ile gülcemâlini solduruyorEl +vermiyor şimdi de senin ismetini benim hayatımı berbâd etmeye çalışıyorHınzırı bir +latme ile esfel-i sâfilîne göndermek kadar kolay bir şey yokFakat giribân-ı iktidârı +pençe-i mel'anetinden kurtarıp da kendiyle beraber düşmemek mümkün değil. +Üzerine varılsa topuk altında ezilecek fakat bir akrebin zehriyle iki insan da beraber +telef olacakYarabbi! Yarabbi! Ne çıkılmaz bir girye-i belâya tutlduk! +Bilsen gönlümden neler geçiyor? Başka bir baane bulup da sarayın orta +yerinde hançerleyivereceğimKadınlığıma bakma ben hançer kılıç kullanmaya da +muktedir kadınlardanımHançerlerim kardeşimden korkmamÇünkü bî-çâreyi bir +beladan kurtamış olurumHamza belki kasd ederArada sen olmasan billahü'l-azîm +bu yolda ölmeyi de kat'an düşünmemFakat istemiyormSeni bu hallerde bırakıp da +mevt ile kendimi azaptan kurtarmayı sana düşmanlık sanıyomGayz kıskançlık +gönlümde birer ejderhâ-yı cehennem kesilmişÂteşîn dendanlarıyla vücudumun her +zerresini ayrı ayrı koparıyor da yine tahammül ediyoum. +Mümkün değil sana terettüb edebilecek bir muhâtara zihnime gelince hiçbir +şeye teşebbüs etmek benim için mümkün değilYanıma gelse tahkîr etse işkencelere +koysa vücûdumun her tarafını ayrı ayrı paralasa hatta ..Ah ..hatta seni elimden alsa +yine bir şey yapmaya muktedir olamayacağımYine benim için bir dakikacık +endişeye düştüğüe gönlümü kâ'il edemeyeceğim. +Etme! Allah aşkına münâsebetsizlik etme! Merdsen kadınlardan sabır dersi +alma sana yakışmazTahammül et maksadını mümkün olduğu kadar mahallere ta'lîk +eyleOyala ne yaparsan yap eline bir ser-rişte-i husûmet vermeBillahü'l-azîm-Eğer +câ'iz olsa- şeytana rahmet okutacak mel'unlardandırBir de allah aşkına + +peygamber hürmetine olsun beni vakitli vakitsiz davet edip durmaKendim +gelemiyorumEmrine itaat muhabbetine incizâb sâikasıyla ruhumda ne bedenimden +ayrılarak yanına gelmeye ne de yerinde durmaya muktedir oluyorBeni böyle hayat-ı +be her azap ve azap be her hayat işkencesinde bırakmak şanına layık değldir. +Görüyorsun ki fırsat düşürdükçe yanından ayrılmamaya çalışıyorumFelek müsait +olmadıkça birbirimizden mahrûm kalırsak ne yapalım ittihâd-ı rûhâniyetimizle +tesellî buluruz. +"Çün fâsıla-i beyt bûd fâsıla-i mâMâ ez tu cüdâyım be sûret ne bi-ma'nâ" +Adil Giray'ın şehriyârın daireleri bu telaşlara ıstıraplara tehditlere tahkirlere +tecessüslere mücâdelelere i'tilaflara her zamandan ziyâde küşâde bulunduğu öyle bir +leyle-i garâibde Perihan her şeyden bî-haber ve korucunun ifâdesinden anlaşıldığı +üzre bir gece evvel Adil Giray ile bi bez-i tenhâyide bir buçuk saat kadar vakit +geçirdiği için temâşâ-yı cemâle dalarTeşebbüsleri kuvve-i kurbiyeye gelmek +cihetiyle ömrünün saâdetinden emin olarak yatsı vaktini bir saat geçer geçmez +yatağına yatmıştı. +Rüyada Adil Giray'ı görürSabah açılmış güneş doğmuş gözleri nûr ile +dolmuş zannederdi. +Güya ki ma'şûkuyla bir sahrâda dilerBulundukları yerin pîşegâhında bir +ufak su akardıAma bir sûrette hafif akar ve kadar mu'avec şekiller peydâ +ederdi ki geçtiği sahrânın letâfetinden ayrılamıyor ve ara sıra geldiği tarafa avdet +etmek istiyor da sâika-i rüzgara mukâvemet edemiyor gibi görünüyorduBarışı +avuçlarında bir salkım söğüt var idiDalları yaprakları rüsvâyân-ı muhabbete perde-i +istitâr olmaya şâyân olabilecek kadar perişân idi. +Sahrânın ötesinde berisinde öbek öbek kadar mütenevvi' kadar +mütelevvin çiçekler yığılmıştı ki feyyâz-ı kudret oraları tenzîl için feleğin sehâib-i +renk âmizini paralamış da ötesine berisine dağıtmış zannolunurdu. +Mürgân-ı sahrânın nağmeleri kadar hazîn kadar müessir idi ki her biri +vicdân-ı âşıkâneye tecümân olmuş elfâz ile ta'rifi kâbil olmayan ezvâk-ı muhabbeti +gönüllere ifhâm ile uğraşıyorlar kıyâs edilebilirdi. + +Güya ki Perihan suyun kenarına oturmuş arkasını salkım söğüde +dayamış idiAdil Giray da dizine yatmış Perihan'ın misâlini cemâliyle mukâyese için +uyumuş idi. +Kız perişân saçlarını şehzâdenin yüzüne dökerek cemâlini kâh güneşden +bile kıskanırcasına bütün bütün örter kâh bir dakikacık hasretine tahammül +edemezcesine bir cihetini açar temâşâsında gaşî olur dururdu. +Perihan'ın rûhunda inbisât -gönlünde safâ bir derecede idiki +bulunduğu hâlin rüya olduğunu bilmek dahi lazım gelse idi bütün ömrünün böyle bir +rüya içinde geçmesine bin can ile kâil olurduGüya bir insan değil tabiatın firdevs +füyûzâtında yeni peydâ olmuş bir şukûfe-i rengîn idJâlelerle perveriş bulur nurlarla +tena'um ederdi. +Rüstem Han; korucunun tarz-ı ifâde ve sûret-i istidlâlinde olan kuvveti +görünce; muhâvere uzadığı takdirde oradaki haşerâtın azmine bütün bütün halel +geleceğini ve bir kere şah Perihan'ı yanına çağırır asker onun ilzâmiyâtına tutulur +ise kendisi için dünyada hiçbir ümit kalmayacağını düşünerek ve birkaç saat sonra +cellatlar önünde bin türlü eziyetle telef olmaktan ise orada terk-i cân edip gitmeyi +daha hayırlı görerek bahtının bir son tecrübesi olmak üzre hemen sel-i seyf ile "Bu +gayretsiz sefâhet rehberliğinden lezzet almışlar!..Kapının önünde beklete beklete +bizi de kendilerine benzetmek isterlerBiz buraya vezirin emriyle geldikTatar +oğlanı da yanında bulunan karıları da idam edeceğizŞahın fermânı olmasa hiç vezir +böyle emir mi verir?.Yürüyünüz!.Önünüze hâil olanları örünüz?." dediYerinden +hareket eylediHatta koruculardan karşısına duran bir bî-çâreyi kendi kılıcıyla telef +ettiPerihan takımı her ne kadar Rüstem Han avenesine nispet kabul etmeyecek +derecede az ise de her biri fırkaya mukâbil addolunur fedâkarlardan idiler. +Mevki'lerinde sebât ettilerHasımlarıyla kılıç kılıca geldilerBahçede bir büyük +hengâme-i gîrüdâr açıldı. +Perihan ise Adil Giray'ın yanına girdiği gibi kılıcı yere fırlattıHanzâdenin +boynuna sarıldıAşk ve me'yûsiyetten mürekkeb bir nazar-ı garîp ile yüzüne +baktıktan ve birinci defa olarak bir defa ağzını öptükten sonra "Adilciğim! Senin +helâkine ben sebep oluyorum bir dakikalık hayatına bütün ömrümü fedâ etmek +isterken hayatım ömrünü izâ'a ediyor!." dediGayet hazin bir âh ederek gözünün + +yaşı bir letâfetle damlamaya başladı ki her kirpiğine bir elmas pâre ta'lîk olunmuş +zannedilirdiAdil Giray zaten ölüm gadâbını geçirmiş zaten teslîm-i rûh eylemiş de +dünyada başka bir kuvve-i maneviye ile kalmış gibi bir mekâet-i fevkalâde ile "Ne +oluyorsun iki gözüm! Bu te'essürün fâidesi nedir?.Ne zaman olsa yer altına girecek +değil mi idik!..Dünyada hayatın lezzetini birbirinden ayrılmaktan ibâret bilen iki +yâr-ı sâdık için bir zamanda bir mekânda ikmâl-i hayât etmekten büyük sa'âdet mi +olur!.Husûsiyle hem ma'sûmuz hem bir maksad-ı mukaddes yolunda fedâ oluyoruz. +Arada bir de devlet-i şehâdete nâ'il olacağız." dediPerihan'ın kalbindeki meyl-i +ma'âlî rûhundaki büyüklük bu sözler ie birdenbire incilâ ettiÖlüm korkusu +düşman tehlikesi fikirleri bütün bütün aralarından zâyi' oldu; bir eğlence meclisinde +imişler gibi; nazar-ı âşıkânelerini birbirinin seyr-i cemâline kalb-i sâdıkânelerini +birbirinin +ezvâk-ı muhabbetine vakf eylediler ma'sûmâne tebessümlere +müstağniyâne sitemlere neşât-perverâne latîfelere başladılarFakat ömürlerinin +hemen birkaç dakikadan ibâret kalan şu devre-i hitâmını sohbetten ziyâde doya doya +birbirini görmeye sarf ederlerdi. +Bir yirmi dakika müddet onlar bu hal-i istiğrâk içinde eğlenmekte +bahçedekiler ise can pazarıyla uğraşmakta idilerPerihan'ın ekser avenesi; birkaç +düşman telef ettikten sonra; vefat ettilerEkalliyet azaldıkça ekseriyet etraftan +dökülüp glen galip taraftârânıyla çoğalırdıAkıbet Perihan'ın takımı; köşkün +medhalini muhâfazaya iktidarları kalmadığını görünce; şehzâdelerini muhâfaza için +geri köşkün dâhiline çekilmeye başladılar. +Silah sesi asker şamatası kapıya doğru takarrüb edince Perihan bir +müddetten beri bulunduğu gaşî halinden kendini toplayarak "hanzâdem!.Niçin bu +mel'unlara beyhûde yere kendimizi telef ettireceğiz!.Dün akşam Cezmi'ye sipariş +ettiğimiz ipek nerdubân gelmedi mi? Şu pencereden aşağı ineriz belki Cezmi'nin +orada adamlarını buluruzBulamasak da itiml ki talihimiz vardırGecenin +karanlığından üzerimize bir perde çekilir düşman gözünden mestûr kalırız bir +semt-i selâmete çıkarız" deyince Adil "Evet nerdubân gelmişti bakalım bir tecrübe +edelim!." sözüyle pencereye yaklaşıp da nerdubânı takmak için hârice baş +gösterince üzerine yirmi kadar tüfek birden atıldıHatta bir kurşun sağ omzunun +üstünden sıyırtarak; esvabını paraladıBu bâdire üzerine bî-çârelerin ikisi birden "O + +taraftan ümit kalmdı" dediler yine kemâl-i metânetle katillerinin zuûruna ecellerinin +hulûlüne intizâr eylediler. +Gürültü yaklaşa yaklaşa oda kapısından içeri Perihan taraftarlarından bir on +on iki kadar her biri birkaç kahramana bedel; fedâkâr ile elliden ziyâde gözlerini +kan bürümüş sefâk ve methûr koruyucu atıldılar. +Kendi nefisleri için hemen silaha mürâcaatı tenezzül addedecek bir hâl-i +vakar ve tevekkülde duran iki şehzâde; yollarında can veren fedâkârların hâlini +görünce mevkilerine lâyık meziyyât-ı celîlelerine mutâbık bir tavr-ı esdikâ +perverâne ile; ufacık fırklarının riyâsetine geçtiler; en büyük muhârebelere numûne +olacak en büyük ser-askerleri gıbtaya düşürecek bir tarzda müdâfaaya başladılar. +Adil Giray'ın talimiyle ashâb-ı müdâfa'anın her biri; odadaki eşyadan birini +önüne siper ederek; def'-i sâil ile uğraşır hanzâde ile Perihan ise birbirini muhâfaza +etmekle beraber âciz kalan askerlerinin de imdadına yetişir idiNe fâidesi var ki +müdâfi'lerden elef olanların; fevt olmuş fırat-ı ikbâl gibi; telâfîsi kâbil olmaz; +sâillerden helâk edilenlerin hazırlanmış âfât-ı semâviye gibi biri def' edildikçe yerine +ikisi üçü geliri. +Perihan taraftarları bir saatten ziyâde kendilerinin on beş yirmi misli +düşmanla uğraşarak hayfâ ki tarihlere bile yazılamamış olan; namlarını kıyâmete +kadar elsine-i sitâyişte dolaşmaya şâyân edecek kadar merdâne ve fedâkârâne bir +ikdâm ile; efendilerinin pîş-i nazarında birerirer fedâ-yı cân eylediler. +Fedâiler; odadaki eşyâ ile kendilerini muhâfazadan ziyâde; kendi +vücutlarını efendilerine siper eylediklerindn bunların umûmu kurban oluncaya kadar +şehzâdelere bir cerîha bile dokunmamış idi. +Vaktâ ki şehzâdeler tenhâ kaldılar; kan görmş bir çit arslan gibi birbirlerine +zahîr olarak ve müdâfaayı bütün bütün terk ederek haşerâtın üzerine savletler +göstermeye başladılar. +Silah kullanmakta olan mahâretleri cihetiyle düşmandan la-akal iki adam +tepelenmedikçe vücutların bir ara dokundurmanın ihtimâli yok idiYirmi dakikadan +ziyâde uğraştılar bir iki kere muhâcimleri odadan dışarı uğrattılar fakat erâzil; +kühsâra çarpan dalgalar gibi geri çekildikçe savletlerine bir kat daha dehşet vererek +avdet ederlerdi. + +Adil Giray; Perihan'ın ötesinden berisinden seyelân eden kanları +örünce; vakar-ı merdânesini bütün bütün kaybederek sâ'illeriyle muhâtabaya tenezzül +etti "Bu ma'sûme şâhengizin hemşiresidir! Siz hakk-ı nimeti böyle mi gözetisiniz?.." +diyecek olduPerihan hemen lakırdısını keserek "Sus hanzâdem! Bu köpekler hakk-ı +nimeti de velînimeti de ekmek gibi kesilir yenir bir şey zannederlerBunlarla +muhataba şanınıza yakışmaz!." dedi nazarı sırada kapının önüne gelen Rüstem +Hana ta'alluk etti "Ah üzerimize sarılan ejderin başı gözümüzün önünde duruyor da +biz hala kimlerle uğraşıyoruz!" diyerek Hanı tepelemek için kapıya doğru uğradı. +zamana kadar Perihan'ın öteden beri gönüllerde bıraktığı nüfûzun te'siriyle üzerine +bir yed-i ra'şedâr ile silah çeken koruyucular serdarlarını tehlikede görünce meslek-i +gayreti ve bir dereceye kadar da mücâzât-ı âtiye korkusuyla bütün bütün hafv ve +insâfı kaldırdılar Perihan'ı sol memesinin altından ağırca yaraladılar. +Bî-çare kız! Cerihasının te'sîr-i tâkat güdâzıyla vücûdunu idâreden kalarak +ağır ağır birkaç adım geri çekildi Adil Giray'ın ayakları ucuna devrildiKoruyucular; +halin dehşetiyle birkaç dakika beht içinde durduktan sonra; şahlarının hemşiresini +memât hâlinde ve düşmandan aldıkları esirin yine hayatta bulunduğunu düşündüler +serâpâ serâpâ tehevvür kesildiler kat'î bir azm-i hunhârâne ile Adil Giray'a birkaç +taraftan hücûm eyledilerBî-çâre Perihan! Rûh-ı sânîsinin de canı gibi +mühlikede bulunduğunu görünce cisminde ne kadar âsâr-ı hayat kalmış ise bir yere +topladı; +"Benşînem vü ser-pîş pâyet +Ber-hîzem vü cân günem fedâyet!" +Beytini okuyarak yerinden davrandı; yaralı arslan gibi bir savlet-i +mukâvemet-i şeknâne ile; kahr-ı a'dâya başladıAdil Giray ise; ma'şûkasında +gördüğü ateş-i hamiyetin te'essürüyle; bütün bütün bir bârika-i celâdet kesilerek; +vaktiyle her biri elli altmış kişiye mukâbil olan; Tatar kahramanlarının nesl-i necîbi +olduğunu tamamıyla ispat eylediŞöyle ki iki şehzâde birkaç yerlerinden mecrûh +oldukları halde ayaklarının ucuna on beş kadar koruyucunun lâşesini serdiler. +Rüstem Ha telefâtın tekessürüyle bütün bütün bir lehîb-i gazap kesilerek +"Kılıçla uğraşır durursunuz! Tüfeklerinizi hangi düşmana saklıyorsunuz? Ateş +etseniz a!" diye feryada başladıKoruyucular vak'anın hevl ve garâbetine münazzım + +olan can korkusuyla düştükleri gafletten mütenebbih oldular iki bî-çarenin üzerine +eli altmış tüfek birden boşaltarak ikisini de bir anda şehit ettiler. +Rüstem Han zaman odaya girebildi; Perihan'ın anlı vücudunu bir nazar-ı +gayz ve tahkîr ile süzerek. +"Bicer fenâ reft vü nâçiz şed! +Felek goft handân ki în nîz şed!" +Beytini îrâd ile hunhârâne bir de hikmet-füruşluk ederek odadan çekildi. +Tevâbi'i de arkasına düştüler. +Bî-çârelerin sebe-i mevti olan cerîhalar ikisinin de başında idi. +cerîhalardan seyelân eden kan ile çehreleri bütün bütn şafak rengine boyanmış Adil +Giray'ın çehresinde yıldız kadar bir nokta ile Perihan'ın çenesinde iki tarafa doğru +hilal kadar açıklık kalmış idi. +Cezmi bu temâşâyı görünce tabiat-ı şâirânesi her türlü hissiyât-ı hüzn ve +mâtemine galebe etti şehitleri birbirinin koynuna getirdi Adil Giray ile Perihan'ın +başlarını; yüzlerinde kalan beyazlıklar ay yıldız şekli hâsıl edecek sûrette; birbirine +yaklaştırdıŞehidenin kan içinde olan saçlarıyla ikisinin çehresinden müstatîl bir +şekil hâsıl eyledi. +Abbas'a teveccüh etti"Bak temevvüc etmiş uçları yaralanmış Osmanlı +bayrağına ne kadar benziyor! Yed-i kudret yek-vücut muhabbet yarattığı; iki şehidin +sîmâlarında hizmet ettikleri maksadın ne parlak ne güzel bir nişânesini tasvîr +eylemiş! Ben vallahü'l-azîm bunları kabirlerine vaz'da defn ederim! Melâike-i +su'âle maksatlarının numûnesiyle görünsünler!." dediAbbas ile birleştiler +kazdıkları mezara iki bî-çâreyi vaz'da tevdî' eylediler. +Cezmi kadar dehşetli kadar hilâf-ı me'mûl birtakım vekâyi' ve fecâyi' +karşısında tek ve tenhâ kalınca İranlıların ötede beride gezinen koruyucularını +kabristanın servilerinden tefrîk edemedi; sâyelerin yükselmesi cihetiyle; kendini bir +gavl-i beyânî dehşetgâhı içinde görmeye bir yamyamlar memleketi arasında +zannetmeye başladı ihtifâya bir mahal aradı bâdi-i tasavvurda Osmanlılık gayreti + +hatırına geldi Adil Giray'ın Perihan'ın; makbere olsun yanına atılmak istedi +mertebeye lâyık olmadığını düşündü hicâb etti bu hicâb üzerine fıtratın kendine +ihsân eylediği cellât-ı merdâne hatırına geldi ve bu görünen sâyelerin her biri bir +cellât lsa cümlesine karşı durmak ve yolda şehîd olup da; Adil Giray'ın ayağı +ucunda olsun bir mezar-ı mefharet bulmak fikrine düştüNihâyet intikamını almak +böyle bir beyhûde fedâkarlığa müreccah olduğuna hükm eyledi. +Bu iki mütâlaa üzerine teslîm ve tevekkül ile Abbas gelinceye kadar bây-ı +hal ihtifâya zihninde karar verdi yıldızlardan düşen sönmüş meş'alelerden kalan +hafif hafif ziyâarla etrafını aradı baş tarafından çökmüş bir mezar bulduUğraşa +uğraşa içine girdi telkîn-i imama veya ürûd-ı münkerine muntazır bir meyyit gib +uzandı. +Elini bir tarafına attı soğuk katı bir şeye rast geldi. +Mesh ile insan güllesi olduğunu anladıVücudundaki yara; oraya gelinceye kadar ve +husûsıyla mezara giinceye dek rûhânî ve cismânî çekdiği meşakkatlerle açılmak ve +belki kendini imâte ile; fıtratta olan bir sâhib-i hamiyet için mezarından firdevs-i +mükâfattaki makamına bir manzara olmak derecesine gelmişti. +Bir taraftan ise bir çok mevziyât vücûdundan esvabından bir şeyler koparıp +da ta'ayyüş etmeye çalışırlardıEline aldığı gülleyi biraz daha evirdi çevirdi +sevâbıkın kubhiyyâtını idrâk etmekle beraber i'tirâzı insâniyete mutâbık gömeyen +veya ta'bir-i âhirle "Bize nisbet sâbıklar ne kaderde ise bizden sonra geleceklere +nispet bizde kaderde kalacağız!" i'tikâdında bulunan filozoflar gibi çirkinliğini +kokuşmuşluğunu düşünmek istemeyerek yine yerine bıraktı "Acaba sen de benim +gibi bir nsan mı idin! Acaba Adil Giray'ın Perihan'ın; Yusuf'a Züleyhâ'ya sânî +addolunacak kadar güzel olan; çehrelerinin içinde de böyle çirkin bir kemik mi +vardır! Acaba; hüsn-i mücerred adl-i muhakkak olan; hzûr-ı ilâhîye bu kadar çirkin +bu kadar iğrenç bir çehre ile mi gideceğiz! Öyle olmayıp da ne olacak?Daha dünkü +güne kadar bî-çâre Adil'in zavallı Perihan'ın tasavvurları gözümüzün önünde hep +hayâlâttan ma'dûd değil mi idi? hayaller bugün hakikat oldu hem de ne kanlı +hakikat!. +Ya bu hakikat bildiğimiz âlem yarın hayal olmayacak mı? + +Olacak yarın olmazsa öbür gün olacak! Şüphe yok ki olacak! Hem de ne korkunç +hayal!. +Hayır hayır! İnsaniyet elbette bu cism değildirMezarda ruh bulunmazBir +kere ruhu görebilsek kim bilir ne kadar güzeldir! Böyle kemikten etten yapılmış bir +vücûd-ı hakîre ne kadar zinet veriyor! Dünyada niçin kimse en güzel ressamın +yaptığı tasvîri bir çirkin kız kadar sevemiyor! +Değil! Değil başka âlem var insâniyetin zevki âlemdedirİşte bu âlemde +gördüğümüz ikbâlin iclâlin zevkin şevkin neticesi bu mezara girmektirİhtimal ki +şimdi biri gelir çıkabileceğim deliği kapar hayatım zâ'il olurMelâike-i su'âl başıma +çökerDünya için onlara da bu cevabı veririm evet! Bu cevabı veririm. +Ah fakat Adil Giray'ın Perihan'ın hele uğraştığımız şu mübârek maksadın +böyle bir netice vermesi adl-i ilâhîye tevâfuk eder mi idi!. +Sus habîs! İnsan korkusundan mezarlar içine saklanıyorsun da yine levh-i +mahfûzun tahkîk-i esrâr ile uğraşmaya cesâret ediyorsun?.." +Yollu; kendi ahlakını musavver olmakla beraber bulunduğu hâlin ilcâatını +da gösterir; birkaç söz söylendi sıyrıla sıyrıla yine mezardan başını çıkardıAbbas +ise sırada mevki'ine gelmiş koynundan bir şem'a çıkararak yakmış Cezmi'yi +aramakla meşgul bulunmuştuŞem'anın ziyâsı Cezmi'nin başına düşüp de sâyesi +uzadıkça ve Cezmi çıkmaya çalıştığı sırada sâyesinin uzaması dahi büyüdükçe +kabirden eski itikadlara göre yaklaşmakla büyümk şânından olan; bir cadı çıkıyor +zannetti biraz ürktü geri çekildiŞem'anın çekilmesiyle sâye de bi't-tabi' şeklini +değiştirdiAbbas oralarda öyle cadı filan olmadığına hükm eyledi; yine maksûdunu +arayabileceği dâirenin hâricine çıkmayacak kadar; yüksekçe bir ses ile "Cezmi +Cezmi!" diye söylenmeye başladı. +Cezmi bu sadâyı işitti; hâtiften gelmiş bir nidâ-yı da'vet istikbâl edercesine; +sür'atle mezardan vücûdunu bütü bütün sıyırdı Abbas'ın yanına şitâb eyledi. +Derviş hırkaları hazırdıNe fâidesi var ki Cezmi'nin yarası kabre girip +çıkmakla açıldı bir kere daha sarılmaya muhtaç olduAbbas; iki üç saat kadar fânî +durdurmak yarayı sarmak için; bildiği tedbirleri icrâ ile uğraştıCezmi yürmeye +muktedir olabildiİkisi birden arkalarına hırkalarını giydilerAbbas parmağını uzattı +Cezmi'ye maşrıkı gösterdiSubh-ı kâzib Adil Giray'ın Perihan'ın ümîdi kadar parlak +bir ziyâ göstermeye başlamıştıCezmi'nin fikri ise teşebbüsünün netîcesinden kanlı + +kendi girdiği mezardan korkunç bir halde idiAbbas subh-ı kâzib kadar sür'atle +oradan kaybolmayı tavsiye ederdiCezmi mezar gibi bulunduğu yerde kalmak +re'yinden geçemezdiNihâyet Cezmi Abbas'a teveccüh etti"Benim fikrime göre +insan olan +Ve nahnü enâs lâ tavassut beynenâ +Lenâ's-sadr dûne'l-âlemîn evve'l-kabr +Kâidesine ittibâ' etmelidirYa burada Adil Gray'ın kadrini gösterecek bir +hareket ederizYahut mezarlar hazır duruyorŞu kara toprak bizi de kabûl edecek +kadar bir kucak bulmaktan hiçbir vakit âciz kalmazAdil Giray'a felek vefâ etmedi. +Biz de mi bî-vefâlık edeceğiz! Ben vazifemi bilirimBaşının ucuna; velev tahtadan +olsun; bir işâret dikip de üzerine şânını a'lâ edecek ağyârın rağmına taraftarlarının +gayretini gösterecek bir şey yazmadıkça şuradan şuraya kılımdamamHatta +yazacağım şeyi kanımla yazacağım!." dedi iki refîk-i gayret leyle-i musîbet +arasında bir tahta buldularMezarın üzerine diktiler bir kurumuş dal parçası kestiler. +Cezmi dal parçasını eline aldı cerihasındaki sargıların üzerne bulaşmış ve hâla +kurumamış olan kanıyla tahta parçasının üzerine irticâlen söylediği şu birkaç beyti +tahrîr eyledi: +Ey zübde-i san'at-ı ilâhî +İnan idi fıtratın kemâhı +Cârî idi her muâmelende +Ahkâm-ı evâmir vü nevâhî +Fikrindi zekâya matla'-ı nûr +Kalbindi şecâ'atin penâhı +Azminde nasîb olaydı fırsat +Bir günde gedâ iderdi şâhı +Takdîr-i Cenâb-ı Kibriyâda + +Ulviyetin budur güvâhı +Gönlündeki sâ'ik-i hamiyet +Gösterdi cihâna kayz-ı râhı +Târihini gûş eder de gâfil +Açmaz yine çeşm-i intibâhî +Yükselmeye sevk ederdi hâtif +Geçsen bile evc-i mihr ü mâhı +Gelmzdi şehâdet olmasaydı +İclâline tâ ebed tenâhî +Yükseldi ortaya kim makâmının +Arş oldu serîr-i ihtişâmın +Bir halde ki yazıyı bitirmek için bir taraftan kurumak üzre olan fânî +sabahın; âlem-i hayâtı birkaç saat göstermekten mahrûm olduğu için ettiği girye-i +elem denilmeye şâyân olan; şebnemiyle slatmaya çalışır bir tarafında vakit +geçmemek üzre şiirini; "başladıkça ben söze başlar hücûma vâridât +Şöyle kim tâkat getimez onu takrîre zebân" vasfına lâyık olacak kadar; serî' +söylediği halde kalemini kan tutmuş kâtillerin harekât-ı mezbûhânesine teşbîh +olunacak derecede batı bir yolda görüyordu. +Levhanın tahrîrini öyle bir zamanda ikmâl eyledi ki; ümîd-i hayâlâtın aynı +olan; subh-ı kâzib; hakâyık-ı âlemin misâli olan; subh-ı sâdık noktasına tahavvül etti. +Maşrıkda bir kanlı bulut bulutun etrafında toprak rengine tahvîl etmiş bir korkunç +pus pusun altında büyümüş mezar şekli gösterir birkaç çirkin dağ dağların +altında kimi yeni doğmuş da fânî olduğunu bilmediği için tebessüme başlamış birkaç +çiçek kimi fenâ bulduğu halde yine fânî olduğunu anlayamamış üç beş soluk yaprak +görünür ve bu levha-i temâşânın kâffesinde azamet-i ilâhiye tecessüm eder dururdu. + +Cezmi şair idiŞairlerin bir hali de vardır ki: Nazar- hayalini sevk ettiği bir +yer dururken tabiat hazâyin-i bedâyi'inin ne kadar cevheri varsa kâffesiyle beraber +ayağına gelse yine hiçbirini göremez cihetle bâlâda arz ettiğim levhayı temâşâ eden +yalnızca Abbas idi. +**İSTANBUL’DAN HAREKETİMİZ** +Vapurumuz limanda bağlı bulunduğu şamandıranın irtibâtını felek ile +çerhini işletmeye başladığı zaman saat on biri geçmiş idi. +Me'lûf ezvâkı olduğu bizim dilârâ-yı visâli terk etmekte yemîn ve yesâra +müte'enniyâne hatve-endâz-ı tereddüt olan serkeştegân-ı muhabbet gibi vapur +dümen sularının hâsıl ettiği köpüklü izden denizin koyu mavi rengindeki sathı +üzerine beyaz ile nısf-ı kat' nâkıslar resm etmeyi merâk etmişçesine liman içinde +öteye beriye meyl ve inhirâf ederek birkaç dakika vakit zâyi' eylemedikçe hatt-ı +istikâmet hareketini ta'yîn edemedi. +Hareketinden yarım saat evvelden beri vapurun içinde idimmüddet +zarfında ne terk-i vatan hatırıma geldi ne firkat-i aileyi düşündümNe gönlümde bir +hüzün vardı ne fikrimde bir heyecan mevcut idiÇünkü beni bu seyahate kendi +hâhişimden başka icbâr eder bir şey yoktuÇünkü istediğim halde vapurdan +çıkabilirdimFakat vapur hareket ettiği gibi iş başkalaştı İstediğim halde +çıkabilirim fikrî infilâk subh-ı sâdıka karşı gelen bir necm-i seherînin lem'ası gibi +ayıfladıVapur Sarayburnu'nu dolaşıp da Kumkapı açıklarına geldiği vakit ise bu +ümidim bütün bütün mahvolduİşte zaman birdenbire yüreğim oynamaya +başladıRefte refte zihnimi birçok tasavvurât-ı garîbâne -derece derece gönlümü +birtakım hissiyât-ı müheyyice istilâ eyledi. +Kendimi bu te'essürâtın pençe-i tahakkümüne terk ettiğim halde Hâfız'ın: +"Sirişkim âmed vü aynım bigeft rû bâ rû +Şikâyet ez ki konem hângist gammâzem;" +Beyt-i mi'eline mâsadak olmaya halimde isti'dâd gördüğümden zihnimi +başka bir şeyle işgâl için çeşm-i dikkatimi mün'atıf olduğu ahvâl-i kalbiyeden âdetâ +zorlaya zorlaya koparırcasına ayırarak etrâfı temâşâya başladım. + +Tali'a-i ikbâli olan iş'asının birazını ilân feyz-i mukaddemi için kürenin +başka bir nokta-i müzlimesine sevk etmiş ve müvekkeb-i iclâline iltihâk için her +taraftan koşup gelen kara kara bulutlar ise etrafını kuşatmış olduğu halde güneşin +Beyoğlu üzerinden doğru azametiyle şa'şa'asıyla âheste rû-gurûb oluşu nazar-ı +şâirâneye senelerce temâşâ olunsa doyulamayacak bir levha-i bedâyi' nümûn arz +etmekte idi. +Bazı âlî binâların şu'â-ı şemse mukâbil gelen camlarından zâhir olan reng-i +âteşîn bu binâları içerilerinden tutmuş ve ulvî pencerelerinden dışarıya henüz +uğramış gibi gösterirdi. +Güneşin etrafında bulunup her saniyede bir renge giren her dakikada bir +şekl-i diğer olan bulutların in'ikâs-ı elvân ve eşkâli ise sath-ı deryâyı ressam-ı çîre +dest tabiatın bir küçük tecrübe levhasına döndürürdüBulutlarda dem be dem zâhir +olan televvünât bildiğimiz elvânın en tatlısı -hey'etlerin de zaman zaman vukû'a +gelen tagayyürât gördüğümüz eşkâlin en san'atlısı idiVapurumuzun i'âne-i bâd-ı +cenûb ile gurûb cihetine doğru yüksele yüksele giden kara dumanlı tarifine çalıştığım +levha-i bedâyi' hiç olmaz ise gölge makâmında bir letâfet ilâve etmekten hâlî değildi. +Bu manzara ancak yarım saat devam edebildiNihâyet güneş battıBulutlar +da dağılmaya ve bir şâm-ı garîbânenin reng-ihazîni âfâkın çehresini karartmaya +başladıVapur hayırsız adaların açıklarında hayli yol almıştıSular gergi gibi karardı. +İstanbul şehri hatt-ı ufka muhâzî siyah ve tavlânî bir bulut gibi görünür va Ahırkapı +ve Zeytinburnu fenerlerinin kâh açılıp kâh kapanması bulut içinde hafif şimşek +parıltısını andırırdı. +Bu aralık semâya nazar ettimDağınık bulutlar arasından bazı büyücek +yıldızlar leme'ân eder ve şark cihetinin gittikçe ağarıp durması tulû'-ı mâh-ı tâbâna +berâ'at istihlâl olurduTabiî noktaya nasb-ı nazar eyledim. +Tuğ tuğ ey meh nûr-bahş çeşm-i cânımsın benim +Yarsın amma ki yâr-ı mihribânımsın benim +Şem'-i bezm-i vahdetimsin mahrem-i râz-ı dilim +Dil-nevâzım gam-küsârım hâldânımsın benim + +Daha bedr hâlinde bulunan kavs-i mâhtâbın humrete mâ'il bir renk ile kara +ve beyaz bulutlar ile nîm-mestûr olarak kenar-ı ufuktan şa'şa-zây-ı tulû' oluşu henüz +hamamdan çıkmış -çehresi kararmış- saçları omuzlarından aşağı darmadağın +atıvermiş kardan daha beyaz yaşamaktan daha ince fotalara bürünmüş- bir dil +rubânın açık saçık bir halde hürrem-serâ-yı istirahate çekilişine benzetilebilirdi. +Cenûb tarafından yekdiğerini takip ile bir sûret-i muhâcemekârânede gelip +geçen bulutların haylûletiyle zîr-i perde-i ihtifâya çekilip sonra yine arz-ı dîdâr eden +mâh-ı tâbân bâlâyı asumâna doğru bir hayli yol aldıBuluttan kurtulduğu zaman +in'ikâsını deryâda serv-i sîmîn değil Marmara'nın ittisâ'ıyla mütenâsip düşecek kadar +cesîm bir çınar-ı envâr peydâ eder bu çınarın evrâk ve ağsânı ise nesîmden daha +kuvvetlice bir rüzgarın tahrîkiyle nazar-firîb olacak sûrette ihtizâr eder dururdu. +İhtizâr edenler hakîkatte denizin emvâcı idi amma nasıl emvâc!..Emvâc-ı nûr! +İşte bir manzaradan -Mevla kabrini mühbit-i envâr-ı gufrân eylesin- +Saminin meşhur mevc gazelinden: +"Ser vermeden talâtım râz olmaz âşikâr +Kat' olmayınca zâhir eder mi çınâr-ı mevc +Beytine cevap olabilecek şu beyt sânih-i hâtır oldu: +Mehtâba karşı bahrde gör nûrdan çınar +Seyr et ne türlü zâhir edermiş çınâr-ı mevc +Bir taraftan bu ulvî manzaralar pîş-i nazarımda revnak ve letâfetlerini artırır +durur-Bir taraftan vapurun makinesinden hâsıl olan sadâ hâl ve mevki'e en +muvâfık bir âhenk mevzûn-ı âsumânî ile kalbime ilkâ-yı hüzün ve vahşet etmekten +hâlî kalmaz- bir taraftan lisânımda kâh benim: +Yâr her sudan hüveydâdır şeb-i mehtâbda +Cân dil mest-i temâşâdır şeb-i mehtâbda + +Beytim ve kâh Samî'nin: +"Gark-ı mevc-nûr olur mînâ serâ-yı bâsıra +Ab-ı gevher cûş-ı deryâdır şeb-i mehtâbda" +Beyti tekerrür eder-Bir taraftan zihnim birtakım hissiyât-ı mütehâlife-i +vicdâniyemin teşrîhâtıyla uğraşırdıHafif hafif esmekte olan lodos rüzgarı birdenbire +bir rîh-i âsıfe mütehavvil oldukadar kısa bir müddet içinde bilmem nereden peydâ +oldular? Birçok korkunç ve muzlim bulutlar gün yüzünü serâpâ kapladı. +Mehtap bittiDenizin mevc-i safâsı bir çayırın içinde büyüye büyüye beyaz +köpükleriyle birer karlı dağ sûretini bağladıHalk da "Bura..bura." feryâdıyla bir +telaş! Geicilerde tenteleri toplamak kamaraların pencerelerini kapılarını kapamak +telâşıyla bir hareket! Uzaklarda gök gürlemesi şimşek çakması! Vapurun içinde +makaralardan ve iplerin birbirine çarpmasından ince ve fakat korkunç sesler hâsıl +olması! Bacadan etrafa şerâreler saçılması! +İşte bu ahvalden fenâ dehşetlendimGüvertede durmak ise zâten kâbil değil +idiHerkesle berâber karaya indim. +Karada akşamdan beri ser-germ ıyş nûş olarak ağır bir uykuya dalmış +olan ve hal içinde dünyadan tamamıyla bî-haber bulunan birkaç girân-hâb hümar +için vapurun dağlar gibi dalgalar içinde yuvarlanması cümbüş-i kühvâre-i safâdan +farklı değil idiAma bunlardan başka halkın birtakımını deniz tutmuş meyyit gibi +birer köşede sergerdân yatar -birtakımı gezinmek ister fakat her adımda bir kere +secde-i sehv eder gibi yere kapanır- birtakımı birbirinin korkudan bembeyaz olmuş +çehrelerine bakar birbirinden teselliyet bekler fakat hiçbiri aız açmaya cesâret +edemez -herkes dehşetli ân-ı helâkın vürûduna gayet mü'ellem bir intizâr ile muntazır +bulunur- hariçte fırtına kıyametler kopar- aralıkda şimşek çakar gayet dehşetli +bir zulmet içinde iken gayet korkunç bir aydınlık gözleri kamaştırır -etrafa +yıldırımlar düşer- gürültüsü dünya yıkılır gibi kulûba dehşet verirdi! +İşte bu hâl ile bata çıka gidilip dururken bir aralık mu'tâd olan gürültüden +beş on kat daha şedîd- bir taraka-i zühre şikâf işitildi Vapur bir kazaya uğradı artık +batıyoruz -zannettim..Meğer bu gürültü tûfânı ihtâr edecek sûrette şiddetli ve + +sonradan görüldüğü vecihle- her biri ufak çakıl taşı kadar dolu ile karışık olarak +düşen bârandan dolayı imiş. +İşte bu yağmur bir on dakika kadar sürmedi def'aten kesiliverdiAncak +ekser hiddet ve şiddetler..Kendilerinden daha dehşetli bir hiddet ve şiddete tesâdüf +edince derhal mübeddel sükûnet olduğu gibi bârân-ı tûfân nişan üzerine fırtına ber +taraf olarak rüzgar kaldıDalgalar küçülmeye bulutlar gökyüzünden sıyrılmaya +mehtap yine eski letâfetiyle görünmeye başladı. +Herkesin aklı başına- benzi yerine geldiHamd olsun varta-i hülnâki +aşırdığımız için birbirimizi tebrik ettikBu esnâda saat yediyi geçirdBenim ise +akşamdan beri zihnim yorgun -vücudum da istirahata muhtaç olduğundan- biraz +uyumak için yattım. +Recaizade MEkrem +**ŞİİR VE İNŞÂ** +Çünkü mahsûl-i tahsîl bizim memâlike göre yalnız Şiir ve İnşa cihetindedir. +Bunlardan bir nebze bahs edilmek fâideden hâlî değildir. +Şiirin tarif-i umûmîsi kelâm-ı mevzundur; yani iki satır sözün her birindeki +sükûn ve harekâtın müsâvî olmasından ibârettirHattâ kâfiye usûlü milel-i te'hire +beyninde âdet olmuştur eski Yunânîler yalnız vezne riâyetle kâfiye iltizâm etmezler +idi. +Şiir her kavimde tabî’dirRû-yı arz ne kadar milel ve akvâm gelmiş ise +cümlesinin kendilerine mahsûs şiirleri var idiOsmanlılar’ın şiiri acaba nedir? Necâtî +ve Bâkî ve Nef’î dîvanlarında gördüğümüz bahr-i remel ve hezecten mahbûn ve +mahbess kasâ’id ve gazeliyât ve kıt’aât ve mesneviyyât mıdır? Yoksa Hoca ve Itrî +gibi musıkî-şinâsânın rabt-ı makâmât eyledikleri Nedîm ve Vâsıf şarkıları mıdır? +Hayır! Bunların hiçbirisi Osmanlı şâiri değildir; zirâ görülür ki bu +nazımlarda Osmanlı şâirleri şuârâ-yı İran’a ve İranlılar dahi Araplar’a taklîd ile +melez bir şey yapılmıştırVe bu taklîd yalnız üslûb-ı nazımda değil belki efkâr +ma’ânîye bile sirâyet ederek bizim şu'arâ-yı eslâf edâ-yı nazm ve ifâdede ve hayâlât +ü ma’ânide Arap ve Acem’e mümkün mertebe taklide sa’y etmeği ma’âriften + +addetmişler; ve acaba bizim mensûp olduğumuz milletin bir lisânı ve şiiri var +mıdır ve bunu ıslâh kâbil midir? Aslâ burasını mülâhaza etmemişlerdir. +İnşâ yolunda da hal tamamıyla böyle olmuşturMünşe’ât-ı Feridûn ve Asâr +ı Veysî ve Nergisî ve sâ’ir münşe’ât-ı mu’tebere ele alınırsa içlerinde üçte bir +Türkçe kelime bulunmaz! Ve bir maslahat ifâde ederken bedî’ü beyân fenleri +karıştırılarak ibrâz-ı belâgât için öyle müşevveş ve mü’tetâbiü’l-izâfât ibâreler +yazmışlar ki kâmus ve ferheng beraber olmadıkça ve bir adam fenn-i ma’ânî ve +adâb-ı Arap’ta kemâl-i mahâreti oldukdan sonra âdetâ bir ders mütaâlâ eder gibi +birçok zamânlar sarf-ı zihn etmedikçe ma’nâsını istihrâca muktedîr olamaz! +Eski İnşâda lugat-i Arabiye ve ibârât-ı muhayyile var ise de bâri zımnında +iyi kötü bir ma'nâ dahi çıkardıŞimdi ise asr-ı naz gelmiş ve efkâr ve politika +incelmiş olduğundan bazı fermanlar emekub-ı sâmîler ve takrirlerde öyle ibâreler +görülüyor ki lugatler herkesin bildiği şeyler iken ma'nâ-yı sahîhi ne olduğu +anlaşılmak kâbil olmuyor! +Garibi şurası ki böyle anlaşılamayacak ibâre yazabilmek hüsn-i kitâbetten +addolunuyor! Meselâ dâir mufassal bir mektup ..Penâhı ki iki üç yüz satır +sözdürBu yolda melekesi olan en ma'rûf bir zâtın eline verilsin okutulun +hitâmında -şu okuduğunuz maddeyi lisânen takrîr ediniz! -denilsin vakit kâtibimiz +ne kâtiptir meydana çıkar. +Vâkıâ şiir ve inşânın bu hale girmesi bu asrın yapması değildirAcemler +kabûl-i İslâmiyet'ten sonra ulûm-ı şer'iyeyi tahsî için lisân-ı Arap'ın tahsîline +düştükleri sırada kendilisanlarının şiir ve inşasını dahi ona taklîd ettitledi ibi bize +bizzat te'sîs-i devlet-i Osmâniye'de İran allâmesini celbe muhtaç olduğumuzdan +onların terbiyesi üzre kendi lisânımızı bırakıp Acem şîvesine taklîd hatâsına +düşmüşüzdür ki ulemâ-yı Rum'un bu hususta ettikleri ihmâl ve kusûr afv olunmaz +bir hatâdır. +Zîrâ benî âdem arasında medâr te'âtî-i efkâr-ı lisândır; bir milletin lisânı +kavâ'id-i mazbûta altında olmayıp da her eline kalem alan kimsenin keyfine +mütâba'at eder ve hâl-i tabi'îsinden çıkarsa evvel millet beyninde vâsıta-i mu'âmelât +bozulmuş demek olur. + + +.. + +Ta'accübe şâyân değil midir ki bizde yazı bilmek başka kâtip olmak yine +başkadır! Halbuki sâ'ir lisanlarda yazı ve imlâ bilen kâtip olur vâkı'â her lisanda edip +olmak hayli ma'lûmâta tevakkuf ederse de âdetâ murâdını kâğıt üzerinde ifâde etmek +için yazı yazmak kifâyet eylerBizde ise yazı öğrendikten ma'adâ birçok şeyler +daha bilmek lâzım gelir: +Evvelâ Türkçe imlâ bilinmelidir; halbuki en güç şey budur; zîrâ vaktiyle +Trkçe'ye mahsûs lugat kitabı yapılmamış ve Osmanlılar milel-i sâireyi dâire-i +hükûmetlerine aldıkça her birinde gördükleri yeni şeylerin isimlerini ol milletin +lisânından alıp az çok bozarak kullanmış; her kâtip bir lugati sükûn ve harekâının +zihnince uyan bir şekli ile yazıp sâirleri dahi diğer sûrette zabt etmil olduklarından +imlâ öğrenecek kimse evvel emirde bunların hangisine tâbi' olacağında mütehayyer +olur. +Hele yirmi seneden beri..teferrüd eden memurların her biri bir canlı lugat +olmak hevesine düşerek kimisi yâ ile bildirir ve kimisi yâ'sız +yazmaya başlayalı küçük kâtipler ne yapacaklarını şaşırdılar[*] +Sâniyen Arabî ve Farsî imlâ bilmek lâzımdırBu iki lisânın imlâsını bilmek +kavâ'idini tahsîle mevkûf olduğundan en az sarf ve nahvi görmeyince doğru terkîb +yazmak kâbil olamaz. +Sâlisen bunlardan sonra aklâm-ı devletten birinden birkaç seneler +istihdâm olunmak isterimBu olmadıkça yi ya rabt etmenin yolu +bilinemez; ve bu nükte-kemankeş Sırrı gibi kâtiplerin ders-i âhiri olduğundan her ne +zaman bu melekeyi hâsıl eder de Bâb-ı Âlî'nin kullandığı kâtipler sırasına geçer ve +güyâ yazı makinesi olur. +Lakin bu kadar zahmetlerle şu melekeyi ele geçirmiş olan zât ashâb-ı karîha +ve kâbiliyetten ise bu tahsîlinden mütelezziz olacak yerde müte'essif olmalıdır; çünkü +me'lûf olduğu revâbıt-ı Türkiyât kendini bir dâire-i mahdûde içine sokmuştur; ki +zihnine tebâdür eden ma'ânîden yalnız melekesine uyabilenleri yazıp sâiri ki gâyet +[*] Hatta -daki elif-i memdûdeyi fark edemeyecek kadar geç nazar olanlarımızın şerinden- bin +yıllık lafzı sûretine tahavvül eyledi. + + + +nâzik ve gayr-ı me'nûs dekâyıktır; onları terk ve fedâya mecbûr ve mâdemki bu +zincir içinde bağlıdır; emsâli raddesinden ilei gitmekten mahrûm ve ma'zûr olur. +Bu sebeple gerek şiirimiz ve gerek kitâbetimiz ne derece geri kalmıştır. +yere geçecek usûl-i kalem seyyi'âtındandır ki te'liflerde matbû'atta âsâr-ı +ma'rifetlerini ibrâz ile edebiyatta bir inkılâb-ı azîm husûlüne sebep olan zevâtın +ekseri "olmakla bulunmakla ecelden hasebiyle mebnî dolayı derkâr âşikâr" dâire +fâsidesinde inhisâra tenezzül edemedikleri için kalemlerinde lâyıkıyla müstahdem +değillerdiÂli gibi Müşfik gibi [*] birçok girân-ı kıymet cevâhir-i fetânet kaderlerine +lâyık olan ri'âyeti göremeyerek kimi cünûn getirdi kimi işretle telef-i nefes +eyledi. +Vâh bize! Yazık bize! Bu hale göre bizim millette tabi'î hal üzre ne şiir ve +ne de inşâ var demek olur? +Hayır! Bizim tabi'î olan şiir ve inşâmız taşra halkı ile İstanbul ahâlisinin +avâmı beyninde hâlâ durmaktadırBizim şiirimiz hani şâ'irlerin nâ-mevzûn +diyebeğenmedikleri avâm şarkıları [**] ve taşralarda ve çöğür şâ'irleri arasında deyiş +ve üçleme ve kaya başı ta'bir olunan nazımlardır. +Ve bizim tabi'î inşâmız mütercim-i kâmusun itihâz ettiği şîve-i kitâbettir. +Vâkı'â bu nazm ve bu kitâbet matlûb olan derecede beliğ ve tumturaklı görünmez ise +de ümmet-i Osmâniye ilerlediği sırada bunlara rağbet edildiğinden oldukları halde +kalmışlar büyümemişlerdirHele bir kere rağbet cihete dönsün; az vakit içinde ne +şâ'irler ne kâtipler yetişir ki akıllara hayret verir. +Ve'l-hâsıl şi'r-i tabi'î odur ki şâ'ir cüz'î bir mülâhaza üzerine kalemi eline +alıp irticâlen kırk elli beyt nazm edebilmeliKitâbet-i milliye odur ki kalem tutan +zihnindeki murâdını iyi kötü kâğıt üstüne koymalı. + +Üdebâ-yı tabi'îdirBir salkımı çiçek-i zira'attirBir nebâtât sergisi yine +zira'attir. +Bahçıvan üstâd-ı kudretin hâme-i zî-hayâtıdır. +Bir tâcir müte'allik olduğu aileyi tüccar müntesip bulunduğu milleti ihyâ +eder. + +[*] Bunların ikisi de Cerîde-i Havâdis evâ'il-i zuhûrunda muharrir idi. +[**] Sarı Zeybek'in beyt-i +meşhûru gibi. +Küçük bir dükkan veya bir ev ticârettirBüyük bir fabrika veyâ bir şehir +yine ticârettir. +Bir zâri'türâb üstünde olan muharrerâtına her yerde kâri' bulurBir tâcir +dünyânın hiçbir tarafında ecnebî kalmaz. +Bir münşî bir âlim bir zâbit gurbette açlıktan ölebilirZira'at ve ticâret +mektebinden çıkmış bir adam için mevtten başka hâ'il ve hâ'il yoktur. +Şi'ir fikirdirZira'at ve ticâret fa'aliyettirFikir her yerde satılmazFi'il her +yerde geçerBir kitap dâimâ anlaşılmazBir tarla dâima anlaşılırErbâb-ı tedkîk +zira'atle ticârete kadar ehemmiyet vermiştir ki bugün zira'ate fenn-i ticârete kadar +ehemmiyet vermiştir ki bugün zira'ate fenn-i ticârete ilm ıtlâk olunurBu fen ile +ilmin ketebe ve ketb ve mekâtibi vardırkitapları okuyan mektuplardan çıkan +mevcûdâtı mütâla'a ederMütâla'ası da her nazarda hem nefsine ailesine fâide-bahş +olur hem ebnâ-yı cinsine. +İşte siz vâsıta-i servet nâmıyla Osmanlılar için bir zira'at ve ticâret gazetesi +çıkarıyorsunuz himmetiniz meşkûr olurİhvân-ı vatanımıza mekteplerin +usûl-i tahsîlinden kâtiplerin netâyic-i kesbinden bahs edecekseniz +muvaffakiyetiniz temennî olunur. +Gazetenizin her nüshası bir vâsıta-i servettirZira'at ağacından bir yapraktır. +Ticâret kitabından bir sahifedir. +Bendeniz sizi tebrik ile kesb-i mesâr ederim. +Abdülhak Hamit +Victor Hugo'nun yalnız Fransa'ya değil bütün âlem-i insâniyet ve +medeniyete üç rub'-ı asra karîb bir müddet-i medîde zarfında etmiş olduğu hizmetin +Fransa tarafından ta'yîn olunan mükâfât-ı hakîkate hizmet-i mezkûrenin fevka'l +âdedir. +Bu mükâfât-ı fevka'l-âde cenâzenin "Eutval" tâk-ı zarfında üç gün +teşhîrinden ibâret değildirAsrın en büyük şâ'ir-i hikemî olan bu nâsiye-i âliye sâhibi +büyük adamın vedâ'-ı ebedî sûretinde bir daha yüzünü görmek cihân için arzû-yı +umûmî olacağından bu teşhîr insanlar tarafından Victor Hugo'ya mükâfât değil yine +Victor Hugo tarafından insanlara bir hizmet addolunur. + +Cenaze misâfirinin taraf-ı hükûmetten tesviyesi ve masârif-i mezkûrenin +yirmi bin frank olarak ta'yîn olunması dahi Victor Hugo'nun ispât eylediği istihkâka +nispetle ta'yîni lâzım gelen mükâfattan ibâret değildirBu semâhat dahi Victor +Hugo'dan ziyâde Fransa hükûmeti için şandır. +Victor Hugo'nun asıl şâyeste olduğu mükâfât yevm-i vefâtının Fransa için +milî bir yevm-i mâtem addolunması hakkında verilen karardır ki böyle bir mükâfâtın +şimdiye kadar hiçbir kimseye nasîb olduğunu tahattur edemiyoruz. +Vâkıâ Katolik kilisesi izzetini hükm ettiği bazı kimselere azizlik unvânını +vererek eyyâm-ı mahsûsalarının yortularını tutturur ancak Victor Hugo'yu e'izze-i +mezkûreden addetmeye nasıl imkân tasavvur edilebilir ki kendisi Katolik kilisesinin +değil insâniyet-i umûmiye nâmına mensûb bir adam olup kendisi için karar verilen +yortu dahi bir papa tarafından değil bir efkâr-ı umûmiye tarafından tertîb ve tensîb +edilmiştir. +Victor Hugo'ya lüzûmu düştükçe "Şâ'ir-i meşhûr" denilir idiHalbuki +Victor Hugo mevzûn ve mukfî söz söyler bir adamdan ibâret değil idiÂsârı dahi +şi'irden ibâret değildir"Asrın büyük düşünücüsü" sıfatıyla mümtâz olan zât-ı âlî +büyük büyük üşüncelerini nazmen de ortaya koymuştur nesren deUluvv-i fikrinin +en büyük cevelangâhı romanlar olmuş ve romanlarda halk eylediği eşhâs-ı muhayyile +cihânın tahayyülât ve tasavvurâtı karşısında eşhâs-ı sahîha gibi şöhret +bulmuştur. +Victor Hugo yalnız meziyet-i fikriye ve kalemiye ile dahi mümtaz olmakla +kalmamıştırUluvv-i ahlâkı uluvv-i efkârıne hemen de galebe ederek müddet-i +ömründe "fenâlık" denilen şey Victor Hugo'dan sâdır olduğu işitilemiştirElinden +gelebilmiş ise idâma mahkûm olanları afv için hükümdârân hazerâtına +istirhamnâmeler göndererek ölümden adam kurtarmıştırKesesi müsâ'ade göstermiş +ise muhtâc-ı i'âne olanların imdatlarına koşmuşturBir şeye kudreti yetmediği halde +benî nev'inin dûçâr olduğu felâketle beraber ona çâresâz olamamak derecesindeki +kendi aczine dahi ağlamıştır. +Bazı tünek vicdanlar cihandan cihânyândan şikâyet ederler"Bir dehrde +geldik ki bu bazâr-ı fenâya sermâye-i irfânı olanlar zarar eyler" derlerBu me'yûsâne +sözlerde hikmet aramak şöyle dursun sâhib-i fazîlet olan bir adamda bu + +me'yûsiyetlerin bile hiçbir hükmü hikmeti olamayacağını insana teslîm ettirecek +ahvalden birisi dahi Victor Hugo'durİnsan kendisinde sermâye-i irfân olduğunu +kendisi da'vâ ederse "Bizim şeyhin kerâmâtı olur menkûl kendinden" mâ-sadakını +icrâ etmiş olurİnsanın irfân ve fazîletini de insâniyete olan hizmet ve gayretini de +insâniyetin nazar-ı ma'nevî-i umûmîsi görüp takdîr ederİnsâniyet kadar âlî kadar +semîh kadar kadr-senc ve hakşinâstır ki hiçbir kimsenin ketm hakkını kendi şân-ı +mukaddesine şâyân göremez. +Cihanda ibkâ-yı nâm etmek benî nev'inin şâyeste-i mükâfâtı olmak isteyenler +insâniyet ve medeniyete Victor Hugo kadar hizmet ederler de yalnız kendi milletinin +değil bütün milel ve ümemin bile minnettarlıklarını kazanırlar. +Ahmet Mithat +Kızım pirâye- ki dünyaya geldiği saat dünyadan gitmişti- Küçüksu +civârındaki kabristanın bir köşesinde hâk-i ber ser-i sükûndur. +Şimdi bilemem ki zaman ne mütâla'ada bulundum da kimsesizler gibi bî +çârenin gömüldüğü yere bir alâmetcik vaz' etmedimHele hiç bilemem ki +zamandan beri ne türlü mevâni' karşıladı da bir kere ziyâretine gitmedim. +Geçen haziranın yirmi ikinci gübü idi bir kuvvet-i ma'neviye beni oraya +sevk ettiKabristana dâhil oldumLatif bir sâyelikBenden başka da hiçbir kimse +yokİstedim ki ciğer-pâremin kabri yanına oturayım da bir iki saat düşüneyim. +Düşündüğüm kadar hissiyât-ı kalbiyemin ahkâmına ita'at edeyimÇünkü ağlamaya +kendim de isti'dâd görüyordum. +Öyle hatırımda kalmış kızımın meşhedi mezarlığa girilince sağ cihette bir +tepecik üzerinde idiEyvâh ki bakındım aradım öyle kabr-i ittihâzına sâlih bir +tepecik göremedimHatıra zanna zann-ı şüpheye şüphe tereddüde münkalib +ola ola nihâyet iş yakında kar verdiYakın ise tahakkuk-ı meçhûliyetten ibâret. +Bir servin altına me'yûsâne oturdumBedbahtî-i duhter bî-vefâ-yı peder; +biri yetîmâne ve hazîn bir vaz' ile diğeri cellâdâne ve menfûr bir tavır ile mukâbele-i +nigâhımda durdularBirinin gözleri eşk-i tazallum nisâr ederdiDiğerininki kan +içinde görünürdüBiri gül-pûş-ı letâfet idiDiğeri uluvv bir dûş-ı dehşetHâsılı biri +melek idiDiğeri şeytan idi. + +Şiddetlice bir rüzgarın tahrîk-i ağsân ile bir dûziye hâsıl ettiği mâtem-fezâ +şemâtet içinde gönlüm aşağıki mersiyeyi terennüme başladıGözlerimden tane tane +ve birer fâsıla-i mütesâviye ile önümde bulunan bir taş parçasına düşen yaşlar güyâ +ki terennümün usûlünü tutardıBu rahmânî nağmeden şeytan müte'ezzî oldu kaçtı. +Melek ise bil'akis izhâr-ı inbisât ederek ma'sûmâne handeleriyle rûhumu okşadıktan +sonra bir nûr-ı mücennah gibi âlem-i bâlâ-yı safâya süzüldü ve nazarımdan kayboldu. +Recâizâde MEkrem +Söz ne kadar mü'essir bir bedî'a-i fıtrattır ki bunca akvâm-ı fâzılanın +ma'mûre-i irfân-ı beşere yâdigar ettiği te'sîsât-ı âliye ve masnû'ât-ı nefsiyeden binde +birinin - inkılâbât-ı havâdis- a'mâk-ı zeminde mestûr olan parçalarından başka +bir eserini bırakmamış iken âsâr-ı edebiyelerinin -birtakımını bütün bütün mahv +eden- zulm ateşleri cehâlet tûfanları bile birtakımının hattâ bir harfini hâfıza-i +enâmdan izâle edememiştir! +Söz ne kadar mü'essir bir kudrettir ki cihânın en büyük allâmelerinden +birini "Zuhûr- İslâmda seyf-i şeri'ata karşı duran muta'assıbîn Arap hükm-i belâgata +mukâvemet edemediler" mi'eliyle şânına sitâyişhân eylemiştir! +Söz ne kadar câvidânî bir cevher-i tabi'attır ki beyt-i ilâhî birkaç kere tamir +edildiği halde üzerine ta'lîk olunan kasâ'id-i seb'adan hiçbirinin bi beyti tağyîr +edilememiştir! +Söz ne kadar mukaddes bir mâhiyettir ki mevcûdât içinde hâlik-i +mevcûdâttan başka mahluk olmadık bir şey var ise da nev'-i kelâma dâhildir! +İşte bu ulviyet iktizâsındandır ki söz dünyâda her mevcûdun ta'rîf-i +mâhiyetine vâsıta-i münferide iken kendi meziyetinin bihakkın ta'rifinden âciz +kalıyor! +bir hurşid-i rûhânîdir: Eb'âd mutlaka-i zî-hayâtı olan fikr-i nâ-mahdûd +beşerden ziyâ-pâş olduğu avâlim-i tasvîr-i elvân günâgûnü eşkâl-i rengârengi ile +nigâh-ı ibtisâra izhâr ederLâkin mâhiyetini anlamak için âyine-i nazar ve deryâ-yı +hayâle aks ettirilmek istenildikçe görünen aynı değil nûrâniyetliğini bütün +bütün kaybetmemekle beraber şa'şa'a-i âlem arasından tecerrüt etmiş bir muzdarip +sâyesidir! + +bir ressam-ı bedâyi'dir: Bin türlü hayâlî levhalar üzerine bin türlü nazarî +elvân ile- mehâsin-i tabiattan hangisine olsa- bir sûret verirHattâ timsallerini aks-i +müşahhas gibi ma'dûm iken mevcut gösterirFakat kendini tasvîr etmek istedikçe +yalnız zevâhirini tecessüm ettirebilirMa'neviyâtı yine bulunduğu âlem-i bâlâ-yı +istitârda münzevî kalır! +Ya bu cevher-i ulvînin hakîkatini tamâmıyla tasvîr ve belki tasavur kâbil +olmadığı için havâs ve evsâf-ı zâhiresini taharrîden teberrî mi lâzım gelir? Bi'l-'akis +bu taharrî elzemdirÇünkü idrâk-i beşerde bir sîmâşinaslık kuvvet-i garîbesi vardır ki +mücerredât ve rûhâniyât için hâsıl ettiği fikirleri hep kuvvetle evsâf-ı zâhireden +istidlâl ederVelev evsâf-ı zâhireyi olsun acabâ tamâmıyla ta'yîn ve tedvîn etmek +mümkün müdür? Elbette değildirNâ-mahdûd olan fikrin âsârına bir had vaz' etmek +nasıl kâbil olabilsin? Ma'amâfih envâ' mahlûkâtın kâffesi bilinemediği için menâkıb-ı +tabi'atı taksîmât-ı fünûndan hâriç tutmak lazım gelmeyeceği gibi mehâsin-i kelâmın +hasr ve ta'dâdı muhal olduğu için edebiyata birtakım kavâ'id vaz' etmek de abes +addolunamaz. +Ama denilecek ki: Dünyaya bunca mü'ellifîn-i edeb gelmiş hiçbiri -okuyup +yazmak bildiği meçhûl olan- Homeros veyahut Nâbiga gibi bir eser meydana +getirememiş!- Asrımızda pek güzel mutavvel okutabilir birçok zâtlar var içlerinden +bazıları edebiyata iki satır bir tezkere yazmaya veya şâ'irâne iki mısra söylemeye +muktedir olamıyor! Böyle musanniflerine muallimlerine bile ifâza-i iktidâr +edemeyen bir fennin tedvîninden ne fâide hâsıl olur? +Fi'l-hakîka her edebiyat okuyan edib olmak lazım gelmiyorBelki birinci +derecelerde edib olarak yaratılanlar isti'dâd-ı fevka'l-âdesinin âsârını ibrâz için +edebiyat ile iştigâle muhtaç olmuyorHatta güneş zulmetten doğduğu gibi ekser +akvâmın en büyük şâ'irleri cehâlet zamanlarında zuhûr edegelmiştirBununla beraber +şurası şâyân-ı dikkattir ki bir vakit mesela İngilterede fünûn-ı edebiye hattıyla +müdevvin değil imiş içlerinde Şekspir gibi dünyaya misli pek nâdir gelenlerden +bir şâ'ir zuhûr etmiş; fakat zamanında ancak birkaç edib daha var imişŞimdi fünûn-ı +edebiye müdevendir aralarında bir Şekspir yok; lakin birkaç bin mü'ellif var! +Kemâlât-ı fikriyeyi ve kuvvetle terakkiyât âlemi bu dereceye getiren +hâssa ashâb-ı kalemin fevka'l-âde olmasıyla beraber nedretî değil fevka'l-âde +olmasıyla beraber kesretîdir. + +Ne hâcet! Lisânımızda daha birkaç sene evvel edebiyat tarz-ı hakîkîsine +meyl ettiTabi'ata mutâbık birkaç misâl meydana geldiŞimdiki eserlerde +görülen letâfet ve husûsıyla âsâr-ı latîfeyi meydana getirmekte olan suhûlet +muhtâc-ı ta'rif değildir. +Milletin edebiyata olan kâbiliyet-i külliyesini tarîk-i istikmâle sevk için +lazım olan esbâbın biri de kavâ'id-i edebin bize mahsus bir tarzda tedvîni idi. +Meziyyâtını ifhâma nâmını zikr etmek kâfî olan edîb-i ma'rifet-perver Ekrem Bey +ta'lîm-i edebiyatında bu ihtiyâcı îfâ eyledi. +Mü'ellif eserinin birinci olduğundan ve cihetle noksanından bahs ediyor. +Fi'l-hakîka eser lisânımızda birincidirVe cihetle noksanı değil hakk-ı tekaddüm +gibi bir fazlı vardırMa'amâfîh ihtimal ki noksanı da bulunabilirFakat bir millette +edebiyat gibi ekser kavâ'idi zaman ve mekan ile tebeddül eden bir fenni tedvîn +etmekde mevcut olabilecek noksan yine başka bir lisandan tercüme etmekte +gösterilecek kemâlâta gıbta-resân olur. +Ta'lîm-i edebiyat nûr-ı seyyid-kâna ne kadar büyük bir hizmet ise min gayri +istihâl mensublarından addolunduğum tarz-ı cedîd taraftarlarından bir birâder +vicdânımın mahsûl-i irfânı olduğu için nefsimce dahi kadar mu'tenâ bir medâr-ı +mufaffarattır. +Hâlık-ı levh ü kalem sa'yini meşkûr etsin. +Nâmık Kemal +Amerika'da vâki' nehrinin ta'rifindedir: +Dağların eteğinden geçerken ref'-i sadâ-yı dehşet efzâ ve âb-ı per +bereketiyle ormanları ve Hindiler mezaristanını istilâ eden bu nehir gibi Nil-i sagîr +ile yâd olunsa sezâdırLakin bu mevâki'-i tabi'iyenin letâfet-i manzarası azamet ve +ulviyetçe herhalde müttehid ve müsâvîdirNehrin orta yeri aşağı doğru akarak +birtakım yeşil yapraklı ağaçları otları alıp götürdüğüne mukâbil taraf-ı muhâlefe +revân olan sâhilini suları dahi nilüfer ve daha mukûle göl içinde peydâ olur +fidanların teşkîl ettikleri yüzücü bitakım küçük küçük adaları yukarı doğru çeker ve +bu fidanların sarı sarı çiçekleri sudan yukarı küçük kelebekleri andırır. +Yeşil yılanlar- mavi balıkçınlar- kırmızı kanatlı bir nev'kuşlar ve yavru +timsahlar nihâl-i ezhârdan teşekkül eden bu sallar üzerine binerek ve bu sallar + +merzekeş bâdbanlarını açarak gâyet betâ'etle nehir içinde seyr ü fer ve müsâdif +oldukları körfeze duul ile vaz'-ı lenger ederler. +Nehrin iki sâhili dahi naara fevka'l-âde bir resm-i mücessem ve mükellef +arz eder: +Garba düşen sâhili üzerinde müntehâ-yı nazara kadar ittisâ' eden deryâ-yı +ahzer çemenin emvâcı yuvarlana yuvarlana sanki atlas kebûd-ı çerha vâsıl +olarak orada mahv ve nâ-bedîd olur. +İşte bu çemenzâr-ı bî-kenâr üzerinde üç dört bin mandadan mürekkep +sürülerin kendi başlarına gezdikleri müşâhede olunur. +Bazı vakit dahi bir yaban öküzü yüze yüze ve dalgaları yara yara +nin bir adasına çıkarak büyük çimenlerin üzerine yatar zînet-i pîşânîsi olan +boynuzları -çamurlu sakalı- nehirde peydâ eylediği dalgaların azametine ve yed-i +tagallübünde bulunan sâhilinin ma'mûriyet-i vahşiyesine nazara endâz haz ve +tefahhur oluşu görüldükçe nehrin mâlikidir zannolunur. +Nehrin sâhil-i garbiyesinde olan temâşâ-yı garâib nümûn işte bu sûrete +merhûn ise de sâhil-i diğerde manzara değişir ve birincisine nisbetle beynlerinde +şâyân-ı ta'accüb bir tezat görülür: Akarsuların üzerine sarkmış ve kayaların dağların +üstünde müctemi'an ve derelerde müteferrikan çıkmış olan her şekilde her renkte her +ağaçlar yekdiğeriyle hem-dest-i ittifâk olarak neşv ü nemâ ve seyyah nazarı +yetişmekten âciz bırakacak bir mertebe-i âliyeye kadar irtikâ ederlerYaban +asmasıyla yabânî hıyar ve kabîlden birtakım fidanlar ağaçlara sarılarak ve ta +yukarılarına kadar çıktıktan sonra birinden öbürüne öbürüden ötekine atlayarak türlü +rtürlü gârlar kemerler teşkîl ederler. +Ekseriyâ bu sarmaşık fidanlar ağaçtan ağaca geçerek ve ırmaklara kol +atarak üzerlerine çiçekten köprüler kurarlar ve mahalle mahsus beyaz çiçek açar bir +nev' eşcâr ile hurma ağaçları tekmî ormanı ihâta eder. +Sâika-i kudret-i sâni'a ile sevk-i çerâgâh vücut olmuş bir hayli hayvânât bu +mevâki'a bahş-ı revnak ve hayat ederMeşcerenin nihâyetinde ekl-i meyve-i tâk ile +mest-i bî-bâk olmuş hırslar kara ağaçların ağsânı üzerinde sallanır geyikler karacalar +bir lâk içinde yıkanır siyah sincaplar sık ağaçların yaprakları arasında oyun oynar +oraya mahsus karatavuğa benzer bir nev' kuşlarla serçe büyüklüğünde güvercinler +sürh renk tarlaları üzerine iner başları sarı kusûr yeri yeşil papağanlar ve daha sâ'ir + + + +kırmızı kuşlar tırmana tırmana döne döne servilerin tepelerine çıkar ve cesîm +ağaçların tepelerinde mâr-ı murghâlar sarmaşık vârî asılıp sallanırlar. +Eğer nehrin öbür cânibi makarr-ı sükût ve sükûn ise bu tarafı bi'l-'akis ser +be ser sad ohareketle meşhûndur! +Meşe kütklerine tuyûrun darb-ı münkâr etmelerinden ve otlayan mevâşînin +meşiy ve hareketiyle yedikleri meyvelerin çekirdekleri dişleri arasında kırılmasından +hâsıl olan sadâ ile suların zemzeme-i cereyânı ve güvercin vesâir tuyûrun latîf âvâz +ve elhânı bu mevâki'-i tabi'iyeyi birçok nağamât-ı vahşiye ile pür âhenk eder! +lâkin gâhîce hubûb rüzgar ile orman müteharrik olarak ağsân ve evrâk-ı eşcâr iki +tarafa bî-karâr oldukça ebyâz mavi kırmızı çiçekler birbirine karıştıkça ve her nev +asvât birleştikçe meşcerenin derûnundan öyle bir sadâ peydâ ve nazara öyle şeyler +rû-nümâ olur ki ne türlü ta'rif ve tasvîrine sa'y etsem anlaşılması bu mevâki'i bi'z-zat +geşt ü güzâr etmeyenler için mümkün olamaz! + +Recâizâde MEkrem + +**AMERİKA’DA BİR GECE** +Kıt'a + +Bülenddir bana takrîrin ey şeb oldum kim +Sükûn hayrete fevk olub tek vü tenhâ +Bakar libâsına zînet veren sitâreler +Gezer safâ ile fikr eylerim nice ma'nâ + +Fontanis + + +Bir akşam idi ki nehrinin bâlâdan zîre kef-afşân hücûm olduğu +mevki'a biraz uzacık olan ormanda tek tenhâ kalmıştımAradan biraz müddet mürûr +ile şem'-i nûrâni-i nehâr mâverâ-yı dâmen garbda istitâr eylediAmerika sahrâlarında +bir leyl-i bî-veylin temâşâ-yı manzara-i hûbnâmesinden kesb-i lezzet ve safâ +eyledim. +Gurûb-ı şemsten bir saat sonra idi ki mâh-ı pür envâra ufuk mehâfilinde +ağaçların üzerinden doğru arz-ı ruhsâr tâbdâr eylediBöyle bî-hemâlik ki leylâ-yı +leyâl dense sezâdırBaharistan şarktan getirdiği nesîm-i hoş-bû enfâs-ı turyesi gibi +ormanlar içinde kendisinin önünce giderlerdiMâh-ı garrâ âheste âheste bâlâ-yı +âsumâna irtikâ ederek târîk-i Nil günü zamanda bir sûret-i dil-pezîr ile seyr eder ve +kâh cebâl-i şâhika-i berf-pûşun tepelerine müşâbih olarak top olmuş sehâb +pârelerin üzerinde vakfe-gîr-i huzûr olurduKâh dağılıp kâh top olan bulutlar bazen +güyâ rûy-ı mâhtâb-ı âlemtâba nikâb olmak için hârîr-i beyazdan ma'mûl gâyet ince +birer yaşmak hey'etine tahavvül edip bazen de ya sath-ı madde ve key köpükler gibi +her cüz'ü diğerinden iftirâk eyler veyâhut sahn-ı semâda temâşâsı nazara gâyetle hoş +gelir pembe-i menfûş sûretinde görür ve bu sûrette göründüğü zaman cisimlerindeki +nermi ve nezâket bile hissolunur zannolunurdu. +Zemînin kesb ettiği manzaraya gelince insana mûcib-i hayret olmakta bu da +semâdan aşağı değildi: Kamerin kadife rengini almış olan pertev mavisi ağaçların +aralarından nâzil ve sümbüle-i sîmîn-târ-ı envârı meşcerenin en mahfî ve muzlim +kemîngahlarına kadar dâhil olurduBulunduğum noktaya doğru akan nehir serî'-l +cereyân gide gide meşcerenin içinde nihân ve sonra mir'at-ı hezâr-pâre-i sutûhı +üzerinde iş'âsını tekrar ettiği yıldızların aks-i envârıyla yavaş yavaş yine nümâyân +olurduMâh-ı âlem ârâ nehrin öte tarafında göz alabildiği kadar ittisâ' eden +çemenzâra pek ziyâde sâkin bir hâletle bahş-ı envâr eyler ve bu çemenzârda şurada +burada dest-i sabâ ile tahrîk olunan bazı ağaçlar ise zıll-i müteharrikten bu yem-i +râkid nûr üzerinde yüzücü birtakım cezîreler teşkîl ederlerdiAğaçlardan bazı +evrâkın yere sukûtu -rüzgarın durup durup da birden bire hubûbu- murgân-ı +şebistanın zemzemesi olmadığı zaman yakında her şey sükût ve sükûn-ı mahzdan +ibâret kalır ve uzakta da vakit vakit nehrinin yardan aşağı dökülüşünden +peydâ ve ovadan ovaya uzayıp nihâyet vahşî ormanlar içinde rehîn-i zevâl ve fenâ +olan şarıltısı işitilirdi. +Bu resm-i mücessem a'zamın ulviyet ve rûhâniney-i acîbesini ta'rif ve tasvîr +havsala-i nutk-ı beşerin hâricinde olduğu gibi Avrupa'nın en revnaklı geceleri dahi +buna kıyâs kabul etmez. +Bizim kırlarımızda hayal yükselmek ve tevsî' etmek istedikçe ne tarafa gitse +birtakım süknâlara tesâdüf eder ama böyle vahşi ve vâsi' fezâlarda insan muhît-i + +ahzar-ı çemenzâra dalarak bâlâdan zîre pertâb eden enhârın tasnî' eylediği yârları +gârları nazar-ı dikkatten geçirir lâk ve ırmakların kenarında durup düşünür ve daha +doğrusu münferiden huzûr-ı kudret-i nuşûr-ı ilâhîde bulunur! +Recâizâde MEkrem +**LİZİMAK** +Vaktâ ki İskender Acemistan üzerine ilm efrâz-ı sefer ve bu seferde +zaferyâb-ı şahbâz-ı zafer olarak Acemlerin esas hükümetlerini zîr ü zeber eyleyince +kendisi oğlu olduğuna teba'asının i'timâdını davet eylediBunun veled-i +sulbîsi olduğu erk ile başka bir peder ittihâz eylemesi ve daha sonra ahlak ve +elbise ve âdât hususlarında dahi Acemlere taklîd etmesi lıları pek +ziyâde muğber eylediLakin bunlar İskender'in Rum milletini tahkîr eden şu +harekâtına tahammülde yalnız birbirlerine 'ızz ü kabahat ederek hiçbiri bizzat +İskender'e mu'ârız olmaya cesâret edemezdi. +nâm filozof ki esnâ-yı seferde İskenderle beraber idiBir gün +mumâileyhi âdet-i milliye üzre selamlamasıyla İskender bundan münfa'il olarak +hikmetini filozof mûmâileyhten su'âl ettikte cevâbında "Devletli bugünkü günde siz +iki milletin hükümdârısınız ki onlardan birisinin daha siz onları cebren taht-ı esârete +almadan evvel boyunları merbût ribka-i inkıyâd idi hâlâ da öyledirDiğeri ise size +bu fütûhâtı iktisâb ettirmeden mukaddem hür ve ser-âzâd idi yine hâlâ da öyledir. +İşte ben de kısm-ı sânî olan RumlardanımRumluğun nâmını siz kadar a'lâ +etmişken şimdi bilâ-sebep onu tahkîre nasıl kıyâm edebilirsiniz?" dedi. +Recâizâde MEkrem +Âtîdeki parçalar Tarîk gazetesi başmuharriri sa'âdetli Sa'it Bey Efendi +Hazretlerinin âsârından müstahreçir: + +**İHTAR** +Dünyada iştihâr neden ibârettirBenim iştihârıma sebep olan şu eser-i +meş'umdur. +Muhakkaktır ki bana câlib-i mükâfât ve sebeb-i bekâ-yı nâm olan işbu +eser olsa olsa vasat derecede bulunan âsardan addolunabilirŞunu da ilâveye cesâret +ederim ki mecmua-i âsâr-ı âciz annemin en âdî münderecâtındandırEğer bu birinci +eser-i kalem layık olduğu derecede takdîr ile telakkî olunmuş ola idi sahibi ne büyük +gayyâ-yı belâya uğramaksızın kurtulmuş olur idi. +Meğer kader ister imiş ki haksız olarak hakkımda edilmiş bir lutf sonraları +beni derece derece daha haksız şedâide dûçâr eylesin. +Kendi kendime dedim ki benim maksadım ilm ve ma'rifeti pây-ı tahkîr +altına almak değil fezâil-i ahlakı fazîletmendler huzûrunda müdâfa'a etmekdir. +İffet ve istikâmetin nezd-i hayırhâhında hâ'iz olduğu mertebe-i izzet ve +muhabbet kemâlât-ı ilmiyenin nezd-i mütebahhirinde hâ'iz olduğu mertebeden bâlâ +terdir. +Öyle ise beni ihâfe edebilecek ne kaldı? Vâkıâ makâlemi kıra'ete rağbet +eden hey'etin envâr-ı fikriyesi beni ihâfe ettiğini teslîm ve itirâf eder isem de bu havf +ve ihtirâz makâlenin usûl-i tertîb ve tanzîmine âit ve sâhib-i makâlenin hissiyâtı +hakkında gayr-ı vâriddir. +Hakkâniyetperverân hükümdârân mebâhis-i müştebih fîhâda kendi +aleyhlerine ısdâr-ı hükm etmekte hiçbir zaman tereddüt etmedikleri gibi iltizâm-ı +adâlet meslek ve mişvârı ve bedrika-i mu'âmelâtı envâr-ı efkârı olan hey'etin kendi +da'vâsında hâkim bulunması esâsında huzurda müdâfa'a hâlinde bulunmak +hakkâniyet için en a'lâ mevki'dir. +İskender tesmiye olunan ve sayd-ı mâhî ile müte'ayyiş bulunan +kabâ'ili zîr-dest-i tâbi'iyetinde ibkâ için onları sayd-ı mâhîden fâriğ ve akvâm-ı sâ'ide +beyninde mu'tâd olan me'kûlât ile müte'ayyiş olmaya icbâr eylemiş ve kâilen üryân +gezip yegâne sermâye-i ma'îşetleri âerde-i dest-şikâr edebildikleri tuyûrdan ibâret +olan Amerika vahşetleriyle hiçbir vakitte başa çıkılamamıştır. +Fi'l-hakîka hiçbir şeye ihtiyaçları olmayan adamların gerdenlerine nasıl +ribka-i ita'at vaz' olunabilir. + +Ey zemâmdârân-ı hükûmet isti'dâd ve kâbiliyete ibrâz-ı muhabbet ve +terbiye-i isti'dâda çalışanları mazhar-ı himâye ve sahâbet edinizEy terbiyeli akvâm +onları iltizâm eyleyinizEy esrâ-yı sa'âdet intimâ ihrâz ile müftehar göründüğünüz +rikkat-i telezzüzât ile beraber beyninizde teshîl ve tezyîn-i mu'âmelât eden hasâ'il-i +mülâyemetkârâne ve ahlâk-ı nâzikâne ve'l-hâsıl fezâ'il-i ahlâkiyeden kat'âbehre-mend +olmaksızın cümlesini câmi' gibi görünmeye müsâ'id ahvâl-i kâzibâne hep onların +sâyesindedirMeydana çıkmaktan muhteriz gibi göründükçe daha ziyâde +söyleyen tarz mu'âmele-i nevâz şikârâne Romalılara ve Atinaılara sitâyişlerle yâd +olunan şa'şa'a-i ikballeri hengâmında sermâye-i imtiyâz olduğu gibi asrımız ve +kuvvemiz dahi tarz mu'âmele ile kâffe-i a'sâr ve akvâma galebe edecektir. +Hele önünü almak için nice zahmetler çektiğimiz müsâvînin isimlerini bile +bilmeyen bahtiyar kavimlerden yani Amerika vahşîlerinden bahs etmeye cesâret +edemiyorumÖyle vahşîler ki nâm filozof onların sade ve tabi'î olan ahvâl-i +zâbıtalarını değil yalnız Eflâtun'un kavânîn-i meşhûresine hatta hükûmet-i akvâm +için filozofların dâhil hayalhâne-i tasavvurât edebilecekleri en mükemmel kavâ'ide +tercih etmekte tereddüt eylememiştirMontan bu babda erbâb-ı takdîre hayret +verecek emsâle zikr etmiş ve hattâ Onlar eteklik kullanmak ihtiyâcından +vârestedirler mi'elinden bir fıkra ile merâmını pek latîf bir tarzda îmâ eylemiştir. +Ahvâlinden bahsettiğim bu kavimlerin iştigâlât-ı fikriyeye iştigâlât-ı sâireyi +tercih etmeleri hak ve belâhetlerinden nâşî değildir. +Anlarda bilmezler mi idi ki başka semtlerde işsiz güçsüz adama imâmet-i +mehâsin üzerine tedkîkât ile imrâr-ı evkât ve azametli +mütefelsifler en büyük takdîrâtı ve sitâyişleri kendilerine hasr ederek akvâm-ı +sâ'ir hakkında nâmıyla îfâl-i tahkîrât ediyorlar idi. +İnsanlar ki habistirler ağer âlem tevellüd etmek belâsına uğramış olsa idiler +elbette bed-ter olurlar idi. +Bu mülâhazât hey'et-i beşeriyeye ne büyük hakârettir! Azamet-i nefsimiz +bunlardan ne kadar müte'zzî olur! Ne demek olsun ki iffet ve istikâmet semere-i +cehâlet bulunsun! Ve kemâlât-ı ilmiye ile fezâ'il-i ahlâkiye nâ-kâbil-i imtizâc +denilsin? Bu i'tikâdât-ı bâtıladan ne netîceler çıkarılmaz? Denilir. + +Ama bu tezat-ı zâhirîyi def' için ma'ârif-i beşeriyenin hayra-sâz uyûnumuz +olan ve bi-gayr-ı hak verilmekte bulunan ünvanlarındaki beyhûdeliği ve hiçliği +dikkatle mu'âyene kâfîdir. +İmdi bi'n-nefs ulûm ve fünûnu tedkîk edelimOnların terakkiyâtından ne +hâsıl olmak lâzım geleceğini görelim ve mülâhazât-ı fikriyemiz istintâcât-ı târihiye +ile hangi noktalarda tevâfuk eder ise onları teslîm ve itirafta tereddüt etmeyelim. +Husus-ı vicdân ile taharriyât ve teftîşât-ı târihiye icrâ edildiği halde +mütebeyyin olur ki zulme ve gadre isnâd olunan pek çok vuku'ât mâzîde zuhûr etmiş +hâlâtın netâyic-i zarûriyesi olup onların zuhûru ahvâl-i sâbıkaya nisbet ve +izâfetle mukadderâttan sayılabilirHattâ şu dahi isbât olunmuşdur ki bazı ahvâlde +hetk perde-i hakkâniyet birtakım efkâr-ı cedîde zuhûruna kavâ'id-i esâsiye hudûsuna +yeni bir hak teşekkülüne rehnümâ-yı teshîl olarak bâ'is-i hayr ve menfa'at olur. +Bundan ma'adâ şimdiki halde âlemin hâl-i aslîsi muhârebe olduğu iddi'â +olunamayacağı derkâr ve hâl-i aslî sulh ve salâh olduğu bedîdârdırHâl-i sulh ve +salâhda ise revâbıt-ı düveliye cebr ve tahakküm esâsına müstenid olmayıp hukûk +esâsına müsteniddirHengâm-ı âsâyişte devletler istiklâlde küçük devletleri büyük +devletler ile müsâvî tutup mazhar-ı ri'âyet ederlerRevâbıt-ı mezbûrenin usûl ve +şerâit venetâyici en kavî devletle en zayıf devlet hakkında zemîn-i müsâvât üzerinde +hukûk-ı beyne'l-akvâm kavâ'idiyle şirâze-gîr-i intizâm olurHiçbir devlet bir tehlike +göze aldırmaksızın kendi kuvvetine isnâden bu hukûku istihkâr edemezDaha ziyâde +şâyân-ı dikkât şudur ki hengâm-ı muhârebede ya'ni kuvâ-yı maddiyenin şa'şa'a-i +ikbâli ve kâffe-i hukûkun ona karşı izmihlâli zamânında dahi hukûk-ı düvel yine ona +vâzıh hudût ve hudûdu tecâvüz eden devlet bütün âlem-i medeniyet nazarında +menfûr ve merdûd olurHukûk-ı beyne'l-akvâm muhâriplerin hiddet-i +muharebelerini peyâ pey teskîn ve ta'dî etmeye muvaffak olmuşturusûl-i +hakem -muhârip devletler ihtilaflarına bir hakem ile hitâm vermek üzre üçüncü bir +devleti intihâb edebilirlerBazı erbâb-ı te'lîf bu babda hukûk-ı âdiye-i şahsiye +kavâ'idini tatbîk etmek isterlerYani tarafeyn hakemleri intihabda muhtar olup bu +babda hükümdârı ya mahkemeyi yâhut efrâddan birini hakem nasb etmek câ'iz +olacağını beyân ederlersenesinde Amerika düvel-i müctemi'ası beyen'd-düvel +tahaddüs edecek ihtilâfâtı bî-taraf bir memleketteki meşâhir-i ehl-i te'lîfe veyâ +kavânîn-i şinâsâna havâle etmek sûretini ve bu zâtlardan nâmus-ı ilmîleri nâmına re'y + +istenilmesini teklîf eylemiştirBu kâ'ide sırf akvâma müte'allik ihtilâfâtta bi'l-hassa +kâbil-i tatbîkdirİki taraf ir hakem intihâbında tevhîd-ârâ edemedikleri halde müsâvî +adet üzre hakemler intihâb ederlerMukâvelât-ı mahsûsa mâni' olmadığı halde +hakemler bir hakem-i sânî intihâb yâhut böyle bir hakem için müntehib intihâb +ederlerHakemler tarafeyni istimâ' eylerler şâhitleri ve asıl ehl-i habereyi celb ve +lâzım gelen delâ'il ve emârâtı cem' ederlerTarafeyne kavâ'id-i hakkâniyet üzre sulh +teklîf edip kabul olunmadığı halde ekseriyet-ârâ ile hükm verirlerBunların +hükümlerine i'tirâz olunmak için dört şart vardır: +Evvelâ hakemlere verilen iktidârın hâricine çıkılmış olması: Saniyen hulûs +ve safvet üzre hareket olunmaması veyâhud kasden mugâyir-i adâlet hükm +verilmesi; sâlisen tarafeyni istimâ' etmek gibi usûl-i muhâkemenin kavâ'id-i +esâsiyesinden birtakımının icrâ edilmiş olmaması; râbi'an verilen kararın hukûk-ı +düvele muhâlif bulunmasıdırLâkin karâr-ı vâki' tarafeynden birinin zararını câlib +olmak veyâhut hakkâniyete muhâlif bulunmak veyâ hakkâniyete tamâmen müstenid +olmamak sebeb-i i'tirâz olamazUsûl-i hakem Yunanistan'da ve Roma'nın ibtidâî +zamân-ı satvetinde kesret üzre cârî idiZamanımızda hey'ât-ı müctemi'a-i düveliyeyi +teşkîl eden küçük büyük hükümetlerin yekdiğeri beyninde tahaddis eden ihtilâfat da +kesîrü'l-cereyandır. +**.MEVT** +Münif Paşa Hazretlerinindir +Mevt mâhiyet-i insandan bir cüz' mesâbesinde olup âlem-i şuhûda bizimle +beraber vaz'-ı kadem-şevm eder güyâ rahm-i mâderde bir zehr-i batî'ü't-te'sîr nûş +etmişiz ki bu dâr-ı fenâda ondan müte'essiren bazımız az ve bazımız çok vakit +mübtelâ-yı elem ve ızdırâb olup nihâyet üftâde-i hâk helâk oluruzÇeşm-i im'ân ile +bakıldıkda insan her an zehrâba-keş memât olup çünkü güzerân eden her bir lahza +kahr ve kin ile binâ-yı ömr-i azîzin bir rükn-i rekînini tahrîp ve bizi garra-i +teng ü târ-ı mezara bir kadem daha takrîb ederişte bu vecihle günden güne +cesed-i fersûde ve sıhhat-i muhtel olur ve hattâ ümîd-i şifâ ve âfiyetle isti'mâl olunan +mu'âlecât îrâs-ı za'af ve tütûr ederHülâsa müddet-i hayâtımız baştan başa mü'ellem +ve dil-hırâş bir hâlet-i nez'den ibârettirİmdi şu mevt hâdimü'l-lezzâttan ziyâde + +bizimle mûnis ve hem-dem olacak ne vardır? Katline hükm olunan bir mücrim-i +tebahkâr hangi tarafa imâle-i nazar-ı kudûret eser etse heykel-i hevl-nâk helâktan +başka ne görebilirMütemettu' ni'met-i hayât olduğumuz zamanın biraz uzun veyâhut +kısa olması beyninde olan fark-ı cüz'î bizi bu harâb-âbâd dünyada rîşeger-i istikrâr +olmak i'tikâdına zâhib edecek kadar bir şey değildir. +Vâkı'â ahkâm kadar cümlemiz hakkında yeknesak olmayıp bazımız +nihâyet-i ömrüne kadar kemâl-i refâh ve sa'âdet-i hâl ile imrâr-ı evkât ve birçok +evlâd-ı ahfâd içinde terk-i hayât eder ve bazımız henüz şecere-i ömr ve ikbâlden ber +hurdâr olmaksızın sen an-fevân civânîde pençe-i ecel-i bî-emâna giriftâr olup tahlîs-i +girîbân cana imkan bulamazBirtakımı dahi saha-i zemînde yalnız ser-nümâ-yı zuhûr +ve birgün içinde mütevâri-i genç-târın kör olurBunlar bazı ezhâr-ı çemenzâra +benzer ki açılmalarıyla berâber solup fenâ-pezîr olmaları beyninde hiç mesâfe-i +zamâniye olmazHer bir şahsın ecel-i müsemmâsı hâme-i dest-i kudretle levh-i +mahfûz-ı ezelde mersûm bir ser-mektumdur. +Benâbirîn müddet-i hayâtın miktarında müştebih olduğumuz halde +yaşarızİşbu iştibâh-ı hulûl ecel-i mev'ûd hakkında bizce sebeb-i tayakkuz ve intibâh +olmak lâzım gelir iken bi'l-'akis bâ'is-i amâ ve gaflet olurMevti müddet-i +hayâtımızın hangi zamanına nispet edeceimizi bilemediğimiz cihetle bunu asla hatıra +getirmeyizVe hatta siz pîrîye dahi zamân-ı hâzır nazarıyla bakılmazİşbu müntehâ +yı hudût hayata vusûlümüzde artık rişte-i tûl-i emel berîde-i mikrâs ye's ve hırmân +olmak iktizâ eder ise de mecbûl olduğumuz amâ ve gaflet-i perde-keş çeşm-i basîret +olarak nefs-i vâ-pesini onun mâverâsında br vakte isnâd ederizİşte ol vecihle dest-i +sâki-i ecelden cür'a-nûş-ı memât olduğumuz zamanı ta'yîn edemediğimiz cihetle +havf-ı memât bizce bir emr-i merhû gibi görünürİştibâh müddet-i hayâtın derece-i +imtidâdına münhasır olmak lâzım gelir iken esas madde hakkında bizi te'mîn ediyor +demek olurCihan câm felek sâkî ecel mey: Halâ'ik bâde-nûş-ı meclis vay: Hülâsî +nîst aslâ hîç kes râEz ân âm ez ân sâkî ez ân mey +Bu âlem-i dünya nev'-i insana nisbetle bir misâfirhâne olduğunu +mutazammın Fransa meşâhir-i üdebâsından Keratiri'nin eser-i hâmesi olan bir +makâle-i hikmet isâlenin tercümesidir. + + +Bir seyyâh-ı bî-ser ü pâ leylen reh-peymâ-yı semt-i maksûd olduğu esnâda +yolunu şaşırarak delâlet-nücûm-ı zâhire ile bir saray-ı âlîye vâsıl ve derû-ı +nefâyis meşhûnnuna dâhil olduBir çok hizmetgüzârân câ-be-küpâ istikbâline +müsâra'at ve herbiri bir lisân-ı mahsûs üzre levâzım-ı refâh ve rahatının istihsâline +me'mur oldukalrını beyân eyledilerBunlardan bazıları mânend-i hût-ı iltizâm sükût +edip ma'amâfîh îfâ-yı vezâif-i mihmân-nevâzîde kusûr etmezler idiOl vecihle +cümlesi bir lahza sükûn ve ârâm etmeyip rûzân ve şebân hizmetinde dâmen-i +dermiyân olarak her tarafta nefis-i av yazalar ve kandiller iş'âl ederler ve mevsim-i +şitâda sobaları yakıp mütenevvi' kürkler ve fasl-ı sayfda günâgûn fevâkih ve +meşrubat götürürler idi ve sarayın her bir dâiresinden görünür bir nefs saat-i evkât ve +saat-i eğlence kabîlinden olan bazı meşgûliyet zamânını gösterir idiİşbu saat kat'â +tahallüf etmeyip bir derece doğru giderdi ki meşhur saatçi Brege bile görse kemâl-i +mazbûtiyet ve intizâmına hayran kalır idi. +İşbu na'am günâ-gûn temettu'undan bî-tâb olarak meyl-i hâb ettikde +pîşegâhına bir perde-i siyeh-fâm keşîde olunarak etrafında bulunanlar kâffeten sükûn +ve sükût ihtiyâr ederler idi ve uyandıkda kemâkân mazhar-ı i'zâz ve ihtirâm olur idi. +Fakat hâne sâhibi olan zât-ı âlişân enzâr-ı misâfirînden nihâl olduğundan halvethâne +mahsûsunda kendi umûruyla meşgûl idüğine zâhib olduBir müddet orada +ârâm ve ikâmet ettikten sonra emîr-i sahiphâne ile mülâkât-mesîr olmaksızın sûb-ı +maksûduna azîmet eylediAncak orada meşhûdu olan hüsn-i inzibât ve intizâm ve +kemâl-i debdebe ve ihtişâm-ı fevka'l-gâye mûcib-i istiğrâbı olup şu hâl bu el-'acebî +bir ân hayalhâne-i hatırından çıkaramaz ve gayrı müterakkib olduğu halde nüzûl +ettiği sahipsiz bir sarayda ikâmet ve şu vecihle mazhar-ı i'zâz ve hürmet oldum +demeye cesâret edemez idi ve kendisinin vürûdundan sonra gelen bazı misâfîrîn işbu +cây-ı dil-küşânın şâmil olduğu na'am-ı nâ-mütenâhîden birâderâna hisse-mend-i +menfa'at olmayarak yekdiğeriyle münâza'a ve mühâsamaya kıyâm eylediklerinden şu +hâle nazaran sâhib-i hâneye sû-i ef'âl isnâdını ise hiç havsala-i insâfa sığıştıramaz idi. +Sarayın güllerinde her türlü me'kûlât ve melbûsât ve havâyic-i sâire bâliğan +meblâğ mevcut ve mebzûl olduğundan misâfirînden birtakımı cümle hakkında +meşmûl ve râyegân olan işbu âsâr-ı mihmannevâzîden mahrûm olarak fakr felâket + +gibi bazı mesâ'ibe mübtelâ olmaları içlerinden bazı bed-münşânın mücerred dâ'iye-i +hırs ve ta'amla adem-i imtizaçlarından neşât eylediğini fehm ve iz'ân eyledi. +Şu müdde'ânın sıhhati ezhân-ı misâfirînde dahi bir mertebe rehîn-i cezm ve +yakındır ki yalnız bazıları müstesnâ olmak üzre en az mazhar-ı iltifât olanları bile +saraydan hıyn-i müfârakatlarında eşk-rîz-i hüzn ve te'essüf olup uğradıkları felâket +ve ızdırâbı hased ve bed-hâhâne ve hattâ bazıları kendi nefislerine isnâd ederler +ve yekdiğerimizle hüsn-i imtizâc ederek umûma şâmil olan na'am-i bî-nihâyeden +sulh ve salâh üzre mütemettu' olmuş olsaydık mahall-i mezkûrda kemâl-i refâh ve +sa'âdet-i hâl ile imrâr-ı vakt etmek mümkün idi derler. +Fakat meşhûdu olan fesat muvakkat misâfire bazı mütâla'âtı dâ'î olup şöyle +ki bilâ-garaz ve avz bu kadar bî-gânegânı kabûl ve haklarında envâ'-ı avâtıf ve +inâyâtı meşmûl eden bu zât-ı kerîmü's-sıfât misâfirînin münâza'ât vâkı'alarında +tavassut ederek yekdiğeri hakkında vuku' bulan mu'âmelât-ı i'tisâfiyenin men'ine +tasdî etmemesinden müte’accib olur idi ve nazarında erbâb-ı zulm ve tegallübün +harekâtı kava'id-i hakkâniyeti ihlâl ettiği misillü şân-ı meyz-bânı görünür idiVe bi'l +husûs fezâ'il-i ahlâk ile muttasıf olup müstahak-ı sa'âdet ve ikbâl oldukları halde +kemâl-i sefâlet ve sergerdânîye dûçâr olmuş olan bazı rüfekâsının hallerini tasavvur +eder idi. +Misâfir işbu hatırın intâc eylediği humûm ve ekdâra müstağrak olduğu +halde yola revân olmuştuEsnâ-yı râhda tesâdüf eylediği bir pîr-i rûşen zamîr edâ-yı +vecîbe-i selâmdan sonra kendisine tevcîh-i hitâb ile "İş merkezde mi kaldı +zannedersin emîr-i sâhibhâne dâimâ orada hâzır ve nâzır olduğundan vuku'âtın +kâffesi meşhûd ve mesmû'u olduMisâfirlerin her biri gerek hayır ve gerek şer cezâ +yı ameline mazhar olacaktırBilmez misin ki şu sahrâdan mürûr eden ebnâ-yı +sebîlin ahlak ve etvarlarını tecrübe ve tahkîk için bunları bir kuvve-i ma'neviye ile +biraz vakit sarayda ikâmete mecbur eder mütrekib-i sehv ve hata olanları hakkında +gafûr ve rahîm ise de irtikâb-ı ma'âsîde ısrar edenlere şedîdü'l-ikâbdırBu civarda +vâki' olup yine kuvve-i mezkûre te'sîriyle menzilgehe reh-revân olan diğer bir saray +da onların kudûmüne muntazırdır.işte orada mücâzât ve mükâfât icrâ edecek ve +herkes tav'an ve kerhen hablü'l-metîn hakkâniyete gerden-beste-i inkıyâd olacaktır. +Bu ifâdâtın üzerine derûn-ı misâfirde envâr-ı hakîkat şa'şa'a-pâş-ı zuhûr +olup dil-sîr-i nevâl-i ihsânî olduğu sâhib-i hâne hakkında pîrâ-mengerd hatırı olan + +şübehâttan mahcûb olup bu vecihle mâzî hakkında mütesellî ve müstakbel için +mutma'in olarak semt-i maksûduna azîmet eylediVe çok geçmeksizin ber vech-i +mev'ûd pîşegâhında bir sarh-ı mühîbü't-tarh nümâyân olmaya başlayıp ol halde nâ'il-i +envâ' lutf ve inâyeti olduğu zât-ı celîlü'ş-şâna tefvîz-i umûr ile iktisâb-ı nisâb emn ve +huzûr eyledi. + +İnsan çocuktan olur; çocuk da terbiye ile insan olurİnsanlarda şi'âr-ı +insâniyet olan sıdk ve vefâ kalmadı..yıkıldı; diye her bâr te'essüf ediyoruzLakin +sebep aradığımızda meselâ..cehâlet gibi birçok esbâb-ı izâfiye görüp hâlin +ıslâhını onların izâlesinde sanırızDaima bu nokta-i nazardan bede'en ile çalışıyoruz; +çabalıyoruz; yine umduğumuz te'sîrât-ı haseneyi göremiyoruz! Belki onun aksini +görüp şaşıyoruz! Ve me'yûs ve mütehayyer kalıyoruzAcaba niçin bir kere de bu +esbâbın mebâdîsine ve onlardan esas olan terbiye-i umûmiye cihetine atf-ı nazar-ı +im'ân etmiyoruz? +Eğer ki olan olmuş ve bizlerin ıslâhı değil fakat men'-i müsâvî ve taklîl-i +ziyânımız ancak kuvve-i kâhire-i nizâm ve kânûna kalmıştır; fakat yetişecek +evladımızı olsun bizim düştüğümüz varta-i hevelnâktan tahlîsin çaresini neden +düşünmüyoruz? Bizim yerimize onlar gelecek değiller mi? Onlar da bizim gibi +olurlarsa bu şikâyet edilen fenâlıklar devam etmeyecekler mi? + +.. +. +Anası babası sulehâdan bulunan bir çocuğu hâl-i sabâvetinde külhan +beylerinin içine bırakın! Onlarla düşüp kalksın; büyüdüğünde elbette bir merd-i afîf +ve perhîz-kâr olamaz. +Bir çingene çocuğunu beşikte iken alıp bir sâlih hânedânın terbiyesine +verin! Büyüsün; me'lûf-ı salâh olurÇingeneyi denî ve bed-ahlak eden çingene +olması değil belki çingene terbiyesinde büyümesidirSabâvet ki ömr-i +insânînin en safvetli zamanıdır: Ne mukûle sûr ve eşkâle mukâbil olursa âyine gibi +cezbederŞu kadar farkı var ki âyinede sûret-pezîr-i intibâ' olan şekil asıl aksin + +zevâliyle zâ'il olur; lakin mir'at-ı isti'dâda bir kere cilveger olan sûret-i misâliye ke'l +nakşi fi'l-hacer yerleşir kalır. +Ancak bu sözden her bir terbiye gören çocuk mutlaka insan-ı kâmil olur +demek çıkmaz zirâ terkîb-i hilkatte nice ihtilâf ve esbâb vardır ki ukûl-i beşeriye +onları ihâta ve idrâkden âciz ve kâsırdırVe isti'dâd ve kâbiliyetin tefâvüt-i derecâtı +dahi bundandırİmdi eğer terbiye vaz'-ı tabi'îyi muhâfaza yolunda olursa ekseriyet +hıfz-ı ahlak cihetinde bulunurŞu az ve nevâdir ise kâ'ide-i mahkeme te'lîs edemez. +Medeniyet ki sa'âdet-i beşeriyeyi müstelzem olacak sûrette olan hâlet-i +cemiyet ma'nâsınadır hüsn-i ahlâk-ı milliyeden mütevellid bir veleddirAhlak-ı +milliyesi olmayan akvâmda medeniyet olmazHangi kavm-i medenî ki ahlakı +bozulmaya başlamıştır medeniyet onda durmaz. +Bütün büyük aamlar medeniyet ve ahlâk-ı milliye ile muttasıf olan +milletlerden zuhûr etmiştirA'sâr-ı sâlifede gelen ve hâlen eserleri ve fi'illeri ibret +bahş-ı enâm olan büyük feylesoflar ve erbâb-ı belâgat ve ma'rifet ve büyük +pehlivanlar ve cihangirler hep bu Yunânîlerden Romalılardan ve Mısırlılardan +geldilerSonradan âfitâb-ı medeniyet-i İslâmiye pertev-sâz-ı ufk-ı âlem olup bu +kevkeblerin revnak ve fürûğı kalmadıVe İslâmın yedi sekiz yüz yılda yetiştirdiği +erbâb-ı fazl ve kemâlât a'sâr-ı sâlifenin iki bin yılda vücûda getirebildiği ashâb-ı +imtiyâzı hem ilmen hem adeden sebkat eyledilerGariptir ki şimdiki Yunanistan ve +Roma hukemâ ve fuzalâ yerine haydut yetiştiriyorlarAcep sebep nedir ki üç yüz +seneden beri icaz ve Mısır toprağı Ebu Bekirler Ömerler Aliler Hâlidler Ebu +Hanîfeler Şâfi'ler Gazâlîler hâsıl etmiyor? Neden dolayıdır ki Irak ve İran ve +Türkistan Zemhaşerîler İbn-i Sînâlar Fahreddinler Mecdeddinler yetiştirmiyor? +Devlet-i Osmâniye'nin evâ'ilinde Çandarlı Haliller Avranoslar Molla +Gürânîler İbn-i Kemâller Ebu's-Su'ûdlar var idiŞimdi bunların emsâli niçin +görülmüyor? İlm ve fazlın tohumu bu diyarlardan büsbütün kesildi mi? Yunanistan'ın +Roma'nın anâsırı değişti mi? Devlet-i Osmâniye Söğüt kasabacığında ser-nümâ-yı +zuhûr olan bir fidan iken iki üç yüz sene zarfında bir dûha-i kesîrü'l-ağsân olup +Macaristan Yunanistan Dağistan Tataristan Habeş Yemen ve Arabistan +iklimlerine nasıl dal budak saldı? + + +.. +. +İnsan ale'l-umûm ne kadar akıl ve ihtiyât ile mağrûr ise ol kadar da câhil ve +bî-basîrettirŞu da'vâda bulunan insanlardan hiç me'mûl olunur mu ki ağaç aşılamak +çiçek yetiştirmek horoz tavuk beslemek hatta ipekböceği tutmak için nice +senelerden beri nice uslu akıllı adamlar nice zahmetler nice himmetlerle nice +kitaplar yazsınlar ve telâhuk-ı efkâr ile her birini bir fenn-i mahsûs olacak derece +tevsî' edip ilm-i nebâtât ilm-i ezhâr ilm-i hayvânât târih-i tabi'î ilm-i arz diye türü +türlü isimer taksınlar da beride mahsûl-i hayatları olan çocuklarının ileride insan-ı +kâmil olması için nasıl terbiye olunmaları lazım geleceğini hiç düşünmesinlerVe +kendilerinden cüz' olan ciğerpârelerine güyâ ağaç çiçek tavuk ve böcek kadar da +ehemmiyet vermesiler. +Bir kimseyi evlâdının mevtiyle emvâlinin telefi arasında muhayyer +kılsalar; zannolunmaz ki evlâdının mevtini tercih edecek kadar yüreksiz ve alçak bir +adam bulunabilsinYa garip değilmidir ki evlâda bu muhabbet yalnız onlara mevt +isâbet etmemesi fikrine münhasır kalıp dünyada yaşadıkları esnâda husûl-ârâm ve +a'âdetlerine şâmil kılınmaz! Terbiyesizlik korkulmakta mevtten aşağı mıdır? Bir +çocuk bed-ahlak ve anasına ve babasına âsî ve sârık olursa onun yaşamasından ne +fâ'ide görülür? Nice terbiyesiz evlat vardır ki karnında yattığı ve sütüyle büyüdüğü +anasını darp eder babası dahi yerine bir hayru'l- halef yetiştirip âhir vaktinde +rahat etmek hayâlâtında iken- âh ne olaydı ömrümde te'ehhül etmeseydim; ve böyle +evlâda mâlik olmaktan ise ağaç gibi büyüyüp gideydim- derBîçâre bilmez ki +evlâdının böyle olması için kendi sebep olmuştur şimdi çektiği kendi mahsûl-i +amelidir. +Acaba bizde buraları düşünür babalar analar var mıdır? Hiç yoktur demek +belki mübâlağa olur; lâkin var ise de per nâdirdirVe çekilen mesâ'ib ve devâhînin de +menba'ı işte budurHele sabâvetimizde nasıl ellerde büyürüz; ne mukûle kimselerden +terbiye görürüz; buraları bir kere düşünürsek bu kadar da olduğumuza ve henüz +çirke-bedûş dağlarda dolaşmadığımıza şükr etmeliyizAnadolu'dan kaçmış; +âdâbınü'l-fennî görmemiş lalalarımız bize ne mukûle edep ve ahlâk ta'lîm edebilirler! + +Bizde en mühim iki me'mûriyet yâhud vazîfe-i insâniyet vardır ki- nedendir +bilinmez güyâ bi'l-iltizâm en kâbiliyetsizlere havâle olunur- onların birisi çocuk +lalalığı diğeri de kazâ müdürlüğüdür. +Hele lalalık müdürlüğe müreccah gibidir; meselâ küberâdan bir zâtın +dâiresinde nâmıyla bulunan bir sürü haşerâttan birisi ihtiyar ve işe güce bî +iktidâr oldukda lakâbı takılırLâkin büsbütün tard ve def'ine merhamet +kâ'il olmaz; ve ayda beş on kuruş verip de hânesinde oturmaklığına da efendi +hazretlerinin hırs ve tama'ı rızâ vermezGetirilir; dâ'irede kahveci edilirHalbuki +herif hasîr ovalarında maslahat-ı arz-ı hâli kullanmaktan başka ömründe bir işe sarf-ı +efkâr etmemiş olmasının üzerine ihtiyarlık ve sersemlik de gelmiş olduğundan +birgün nasılsa sendeleyip kahve tepsisini elinden düşürür; fincanlar kırılır gece +berbâd olurBundan herifin kahveciliği beceremeyeceği tebeyyün edip aralık +kapıcılık hatıra gelir. +Çünkü kapıcılıkta sokak köpeklerini içeri girmeye bırakmamaktan başka bir +iş olmayıp bu ise kahveciliğe nisbetle gergi gibi sade olduğundan eline bir değnek +verilir; kapıya oturtulurBirkaç gün sonra bir sabahleyin efendi hazretleri haremden +çıkıp misâfir odasında bir sürü halk ile ber-mu'tâd hevâ'î sohbetle meşgûl iken bir de +oda kapısından içeri bir kara sokak köpeği girer! Efendi pür ateş olur; misâfirler +şaşarlarHer ne hâl ise bir hây ve hûy ile köpek def' olunur ve esnâda +iskemle üstünde uyur bulunur. +Bu numûne herifin kapıcılığa da yaramayacağını ispât edip fakat yine +def'ine merhamet ve idâresine efendideki haset bir türlü rızâ vermez ne yapalım; ne +yapalım diye düşünülür; mahdûm bey efendiye bir lala da lâzımdı ya işte bu da bir +baba adamdır denir; çocuk ihtiyara teslîm edilir! İstanbul'da cevâmi-i şerîfe +avlularından başka gezecek açıklık mahal olmadığından lala çocuğu bir câmi +avlusuna götürürÇocuk orada akranı olan mahalle çocuklarıyla oynamaya alışırVe +bu sırada ahlaka muzır olacak bin türlü edepsizlikleri de beraber öğrenirNihâyet bir +gün adım atlarken ya kasığı çıkar; ya top oynarken gözü patlarzaman bu herifin +lalalığa da adem-i kâbiliyeti zâhir olur. + +.. +. + +İmdi şu fetânet ve dirâyette olan bir lala çocuğuna mukûle âdâb ve ahlak +öğretebilir ki çocuğun müddet-i ömründe vesîle-i sa'âdeti ola! Yani böyle bir +meyyitten ne hayat mutasavverdir ki henüz yaşamaya başlamış ve benî nev'i arasında +hem kendini hem de kendine takarrüb edenleri bahtiyâr etmek için yaratılmış olan +tıfl-ı ma'sûm ondan esnâ-yı hayâtında müstefîd olacak ders ala! Alsa alsa ondan +alacağı ayn-ı mevt olan ders-i cehâlet ve eğer yalnız cehâlet olsa yine a'lâ! Belki +onun misâlinden yâhut gafletinden ittihâz edeceği sû-i ahlâk ve hecinnettir ki mevt +ondan bin derece iyidirZîrâ mevt ile hem meyyit hem de ondan mutazarrır +olacaklar kurtulurLâkin hay sûretindeki meyyitler hem nefislerine hem de benî +nev'lerine mazarrat ettikleri için onlar insan değil belki insan şeklinde zehirli +akrepler ve yılanlardır. +Ancak nazar-ı insâf ile bakılırsa bu kabahat lalanın mıdır? Hayır! Asıl +kabahat çocuğun babası olacak nâdân-ı bî-iz'ânındır ki semere-i fevâ'idini ve +hânedânında kendinin yerini tutacak ve bir gün kendinin ve ehl ve ıyâlinin ya +sermâye-i huzûr ve sa'âdeti veyâhud bâ'is-i hazelât ve nikbeti olacak evlâdını ve ciğer +köşesini mukûle ellere teslî ile güyâ kendi eliyle boğazlar. +Benim pederim Galata gümrüğünde kâtip ve işini gücünü iyi bilir ve +vazîfesiyle kana'at eder bir merd-i muhâsib idiEnim hengâm-ı sabâvetimde yaz kış +Boğaziçi'nde de sâkin olurdukBenimle beraber mektebe gidip gelmek +hem de evin sokak işlerini görmek için on yedi on sekiz yaşlarında ve Ömer +nâmında bir köle aldı. +Köle memleketinde hırsızlıkla terbiye olunduğundan kiraz üzüm +mevsimlerinde beni bağlara götürür; ve kendisi eli yetiştiği meyvelerden çalardı. +Birlikte yerdikTahmînime göre altı yedi yaşlarında idimBir gün köle ile barber +Damat Halil Paşa'nın Kandilli üzerinde vâki' bağlarından Havuzlu +Bağderler bir bağına gittikBağın etrafı dikenli çalılarla mahfûz olmakla köle bir +medhal bulup da giremediVe elindeki sopa ile çalıları aralayarak güçle bir +küçük delik açabildiVe bana hitâp ile Ben buradan sığamam! Sen küçüksün; içeri +gir! Yakındaki kütüklerden üzümleri koparıp bana ver; birlikte yiyelim! dedi. +Ben de peki! Dedimİçeri daldımVe üzüm düşürmekle meşgul oldum. +Meğer Halil Paşa merhûm ol esnâda nişan atmak için bağa gelmiş; ve nişan testisi +bi't-tesâdüf tamam benim çapul ettiğim mahale konulmuş olmakla uzaktan beni + +görmüş; merhûmun dâ'iresi kavvaslarından Kandillili Ahmet Bey derler; koca bıyıklı +bir kavvas var idi ki her bâr rast geldikçe bıyıklarından korkardımgün paşanın +yanında bulunmuş; ve paşa beni ona gösterip yanına getirmesini tenbih ile +göndermiş. +Ben ise dünyadan bî-haber! Muttasıl üzüm salkımlarını koparıp çalı +arasından köleye vermekle meşgul iken ansızın arkamdan biri gelip beni kucağına +kaptıVe korkutmayarak ve bilmem ne sözlerle te'mîn ve teselliyetler ederek +paşanın yanına götürdüÖnünde duran birkaç tabak üzümü benim önüme sürüp +yemek teklîf eylediOnun bu nevâzişi korkuyu ve heyecânı büsbütün zâ'il edip bilâ +teklif yemeye başladımKimin çocuğu olduğumu evimizin ne semtte olduğunu +sorduBen de söyledim. +Niçin üzüm çaldığımı sorunca hiç ketm etmeyip kölenin ta'lîmâtını +tamamıyla nakl ettimBenim sadâkat ve safvetim besbelli merhûmun hoşuna +gitti; zîrâ elime bir hayli para verdiVe Ahmet Bey'e teslim ile hânemize gönderdi. +Garâ'ib-i ittifâkıyedendir ki merhûmun son kaptanlığında hasbe'l-kader +hizmet-i şâhânede bulundumBir gün saray-ı hümâyuna geldiKendisiyle sohbet +ederken hatırıma gelip bundan on altı on yedi sene evvel Kandilli'de Havuzlu +Bağ'da nişan atmak esnâsında iken yeşil cübbe giymiş bir çocuğu üzüm çaldığı sırada +görü Kavvas Ahmet Bey ile tutturarak celb ve taltîf buyurduğunuz hatıra gelir mi? - +diye su'âl ettimPaşa merhûm gâyet fatin ve zeki olmakla derhal tahattur ettiVe +çocuğa hâlâ acırım; zira çocukta aslâ fenâlığa isti'dâd görmedimÇünkü vuku'atı hiç +ketm etmeyerek bana nakl etti ve pek hoşuma gittiSonra Ahmet Bey dahi çocuğu +tasdîk eylediLakin çocuğu ve bu vak'ayı siz neden bilirsiniz? dediBen de +cevabımda İşte güz sizin bağınızdan üzüm çalarken yakayı ele veren ve lâyık +olmadığı halde mazhar-ı iltifâtınız olan çocuk sakallandıBugün karşınızda yine +iltifâtınıza nâ'il oluyor; yani bendenizim." Dedimben bunu söyler söylemez güyâ +hırsızlığı kendi etmiş gibi kemâl-i edebinden kızardı ve bana teşekküre meydan +vermeyip müstağrak-ı taltîfât eyledi. +Bu köleyi biraz vakit sonra peder merhûm âzâd edip memleketine +gönderdiBeni dahi esnâda İmamzâde merhûmun nezâreti tahtında Süleymaniye +civârında yeni açılmış olan mekteb-i edebiyeye verdiVe terbiyeme bakmak için +İsmail Ağa nâmında ve elli beş altmış yaşlarında bir lala tuttu. + +Bizim lala Kayseri kazâsı dâhilinde karyesinden olup yeniçeri +derûnunda taşra ve zirâsına iç ağalığı etmiş; ve çok şey görmüş oldukça dünyâyı +anlamış; hakîkatte pişkin ve edip ve evlâd-ı harîsî bir adam idi. +Şu kadar ki gece gündüz dert ve fikri beş on kuruş kazanıp bir gün evvel +memleketine gitmek ve âhir vaktini çocuğu çoluğuyla beraber geçirmekten ibâret +olmakla para hânesi gelince lala her türlü hissiyât-ı insâniyeyi unuturduMeselâ: +Peder-i merhûmun lalaya ve bana birinci tavsiyesi câmi avlusuna gidip çapkınlarla +oynamamak iken her gü mektepten çıkıldıkta şerîklerimle beraber biz soluğu +Süleymâniye Cami'i avlusunda alırdıkEğer lala biraz ttizlik edecek olursa pederden +aldığım gündelikten cebimde kalan yirmi para yâhud otuz kırk parayı eline +sıkıştırırdım; derhal yüzü gülüp- haydi! Ben de ikindi namazını kılmadımSen biraz +oyna; ben de namazı kılayım.- derdi ve namazdan sonra ekseriyâ son cema'at yerinde +uykuya varıp bir iki saat beni hâlime terk ederdiSonra avdet edeceğimizde niçin +geçtiğimizi şâyet peder sorarsa ikimizin cevâbı bir olmak için birlikte bir yaşan +hazırladık! +Lâkin bu hâl ile beraber lalam beni dâima dersimde devam ve sınıfımdaki +çocuklara sebkate ikdâm için elinden gelen teşvîkâtı icrâda kusûr etmezdiHatta +nazm-ı iş'âra başlayışım adamın himmet-i mahsûsası ve bir garip vesîle ile +olduğundan burada naklini fâideden hâlî görmem. +Bizim lalanın iş'âra pek muhabbeti vardı; hatta kendinin yazısı güç okunur +derecede imlâsız olduğu halde Âşık Ömer ve Gevherî âsârından mahfuzu bulunan +beyitleri münâsebetli münâsebetsiz sıra getirip okur ve ara sıra kendi de kıt'a ve +gazel gibi şeyler nazm edip içinde mevzûn olanları da bulunurduBu matla' onun bir +gazelindendir: +"Derûnum derdin arz ettim bu kırtasa kalemlerle +Görelim ne zuhûr eyler; ne söyler gonca femler." +Mektebe İsa Efendi nâmında bir Farsî mu'allimi ta'yîn edilmişti: her hafta +salı günü gelirdiÇocukların bazıları ondan ders alırdıLâkin benim mektebe +gönderileceğim vakit peder merhûmdan "Sakın olmaya ki Farsî okuyasın! Zira "Her + +kim okur Farsî gider dinin yarısı" diye almış olduğum nasihat kulağımda küpe +olduğundan Farsîye heves şöyle dursun okuyanlara dinsiz nazarıyla bakardım. +Lala bu hale vâkıf olmakla gizlice bana Farsînin her şeye lazım olduğunu +ve dine dokunmaksızın okunması mümkün idüğini ve her Farsî okuyan dinsiz +olmayıp hatta İsa Efendi pek sâlih ve mütedeyyin bir adam olduğunu ve kendisi bile +vaktiyle okuyamadığına nâdim olup şimdi elinden gelse ak sakalıyla okuyacağını ve +eğer ben okumaz isem imtihan vaktinde şeriklerimden geri kalacağımı ve pederin +bana böyle demesi kendinin Farsî anlamadığından olmakla eğer ben şimdi ondan +gizli öğrenecek olursam hem pederimi geçmiş hem de imtihanda birinci çıkıp onu +memnûn etmiş olacağımı öyle bir lisân ile anlattı ki artık Farsî okumayı iyice +zihnimde kararlaştırdım; ve güyâ gizli bir kabahat eder gibi mektebin demirbaş +kitaplarından bir tuhfe-i vehbî isti'âre edip hafta derse başladım. +İyice hatırımdadır ki henüz tuhfeyi tamam etmemiş idim; bir gece lala ile +beraber karşılıklı oturup el değirmeni ile öğütmekle meşgul idik; değirmeni +çevirirken sıra bana geldiBen çevirmekle meşgul iken gördüm ki lala gözlerinden +yaş döküp muttasıl ağlıyorSebebini sordum cevabında "Sen daha çocuksun +anlamazsın!" dediBen ısrar ettim nihâyet âciz kalıp "Bu değirmen lisân-ı hâl +ile ne diyor biliyor musun?" dedi. +Ben değirmenin lakırdı söylediğini vakte kadar hiç işitmediğimden +hayran hayran lalanın yüzüne baktım; -o zaman değirmenin nasıl lakırdı söylediğini +bana söyle- diye ibrâma başladım. +Lala derûnundan bir âh çekip "Evet! Değirmen söyler; ve bizden daha fasîh +ve ma'kûl söylerFakat onları işitmeye kulak ister! İşte bu değirmen lisân-ı hâl ile +diyor ki: -Ey bana nazar eden gâfiller! Gözlerinizi iyice açın; baba iyce bakın! Zîrâ +ben bu dünyanın bir misâliyimBana koyduğunuz buğdaylara dahi dünyaya gelen +insanların aynıdırKonulan taneleri ben iki taşın arasında yuvarlaya yuvarlaya kırıp +ufaltırımVe matlûb olan mertebe-i kemâle geldiklerinde ki bulgur olur; onları dışarı +atarım; yeni gelenlerle meşgul olurumNitekim dünya dahi kendine gelen insanları +zemin ve semâ arasında envâ' belâyâ ve imtihânât ile ezip geçirip kemâle yani her +şahıs kendine mukadder olan nisâba bâliğ oldukda mezara def' eder; diğerleriyle +meşgul olur. + +Hatta bu mana üzerine şöyle de bir şi'ir hatırıma geldi; şimdi bi'l-bedâhe +nazm ettim" dedi ve "Âsiyâbı devr eden âhenge nazar kılmışım." Mısrâ'ıyla birkaç +beyit okuduHayf ki diğer mısrâ'lar hatırımda kalmadıBen bu sözün +medlûlünü anlayacak yaşta olmadığımdan âsiyâbın böyle güzel söylemesinden +ziyâde lalanın fazl ve kemâline hayran oldumVe âsiyâb ve âhenk kelimelerinin +ma'nâsını anlamakla Farsî okumaya zevk ve hevesim bir kat daha tezâyüd ettiVe +lalanın gözünü kaşını eğerek kemâl-i telezüzle ve bildiğim bir tarzda okuduğu şi'irin +edâsı ma'nâsından ziyâde hoşuma gidip şi'ri bana öğretmesini ricâya başladımLala +cevabında Şi'ir dedikleri bazı 'ibâda mahsus bir 'atiyye-i ilâhiyedir; tevaggul ve +tahsîl ile olmazEğer cenâb-ı bârî sana da mukadder etmiş ise şâ'ir olursun; ve illâ +hiçbir vesîle ile bu şerefe nâ'il olamazsın! Hocan Nu'man Efendi her ilimde mâhir bir +fâzıl-ı mütebahhir iken şi'ir söyleyebilir mi? Bak 'İsâ Efendi Farsî'de yektâ olduğu +halde tabi'at-ı şi'riyeye mâlik mi? İşte şi'ir dâd-ı haktır; ilm ile ele geçmezdedi. +Bunu işitir işitmez güyâ içimde küllenmiş bir ateş kümesi varmıştır körüklemiş gibi +kendimde bir galeyân hissettim; karara mecâlim kalmadıDeğirmeni bıraktım; +ağlayarak lalanın boynuna sarıldım; ve şi'irin nasıl söylendiğini mutlaka bana +öğretmesi için yalvardım. +Lala ehl-i aşk ve bağrı yanık bir kimse idiBana nazar-ı terahhumla baktı; +ve bir tarz-ı dil-nevâzâne ile "Sende bu aşk ve heves oldukça umarım ki şâ'ir olursun! +DediVe şi'ir denilen âdetâ söz olup fakat evzân ve arûz dedikleri fâ'ilâtün +mefâ'ilünlerin harekât ve sükûnuna muvâfık olmasını ve mısrâ'ların âhiri birbirine +uymak lâzım geleceğini bildiği kadar ta'rif ettikten sonra mâdemki şi'ire hevesin +var! İbtidâ ki nazmın teberrüken bir olsun haydi bu gece çalış! +yolda bir şey yapıp yarın bana göster; ve uymayan mahallerini düzeltirizBöyle +böyle sen de şâ'ir olursundediVe şi'irin redifleri olmasını tavsiye +eyledi. +Ben sevinç ile merdivenleri dört el ile çıkarak odama koştum kapıyı +kapadımÖnüme bir tabaka kağıt koydum; hemen kelemi elime aldımGüyâ +zihnimde yıkılmış; kalmış bir çok şeyler yazacak idimDüşün bre düşün!..Aklıma +bir şey gelmez!..Vezn ve arûz nerede! Âdî kelimeler bile güyâ bizi tutup da zorla +silsile-i vezne sokacak havfıyla zihnimden firâr ederler idiVe'l-hâsıl hatırıma hiçbir +söz getiremedimBöylelikle sabah oldu; gözüme bir lahza uyku girmediNasıl olursa + +olsun dedim; kağıda birkaç satır saçma sapan şeyler yazdım; fakat satırların sonlarına +redifini ilâvede kusûr etmedim! Bunları birkaç yüz kere tekrar tekrar +okudumVe zihnimce hepsini mevzûn ve pek âlâ buldum lâin ma'nâ hiç hatırıma +gelmedi. +Ortalık ağarır ağarmaz; sevinerek lalanın odasına koştumVe henüz +yatağından kalkmış; abdest alırken yakaladım; ve muzafferâne kağıdı eline +tutuşturdumLala bir kere gözden geçirdi; kağıdı yine bana verdiVe tebessüm +ederek "Bu da fenâ değil ama şi'irde vezin her satırın harekât ve sükûnu birbirine +muvâfık olmak demektirBunun ise kimisi fâ'ilâtün kimi müstef'ilün olduğundan +başka; hiçbirinden bir ma'na çıkmıyorKelimeler birbirine gibi +bakıyorlarHalbuki şi'irde vezin ile beraber ma'na da şarttırSen yine bunu sakla; +fakat gece dediğim yolda söylemeye çalış; yarın göreyim! dedi. +zaman ben de şi'irimi tekrar okudum; lalanın dediği kusurların hepsini +gördümArtık ders kimin kaydında! Şâ'ir olmak bence cihâna mâlik olmaktan +kıymetli olduğundan gün akşama kadar mektepte şi'ir düşündümCâmi' +havâlisinde ceviz oynarken yine şi'ir tasavvur ettimNihâyet gece de sabahlara +kadar uğraşarak bir şey karaladımErtesi günü lalaya gösterdimLal kağıda göz +gezdirirken benim yüreğim oynardıAcaba ne diyecek diye gözlerinin içine +bakardımBilmem beni teşvîk için miydi; yoksa sahîhan vezni ma'nâsı var mıydı; +yâhut lalaya mı öyle göründüHer nasılsa bu defa lala beni kucakladı; Aferin! Artık +şâ'ir olacağında şüphem kalmadıBaban değil kim men' ederse etsin; artık +korkmamdediBu sözler beni derûnumdaki âteş-i heves güyâ yelpâzelediler. +Birkaç gün gündeliğimden tasarruf edip lala ile beraber gizlice sahaflara gittik; bir +âşık Ömer mecmu'ası aldıkGeceleri onun mütâla'asıyla meşgul oluyordum. +Pek az müddet de lalanın okuduğu ve yaptığı şi'irlerin nâ-mevzûn olanlarını +temyîz etmeye ve hatta okuduğum Âşık Ömer ve Gevherî iş'ârından beğendiğim +beyitlere nazîreler bile söylemeye başladım! Fakat ma'nâ cihetine çocukluk aklım +ermezdiTâ ki merhum Fatin Efendi ile görüştümBen kendimi olmuş bitmiş; bir +şâ'ir-i mâhir ve cihâna misl ve nazîri gelmemiş bir üstâd-ı +müncer sanıp dururken efendi merhûmun ihtârârı bu kusûrumun ikmâline sebep +oldu. + +İmdi eğer mevzun söyleyene şâ'ir ıtlâkı sahih ise bu vesîle ile bizim lalanın +sâye-i feyz ve himmetinde ben de şâ'ir oldum. +İşte eğer köle bizde kalıp da ben onunla dâ'imâ düşüp kalkmış olsaydım. +Başı açık bir hırsız olmazsam da mutlaka 'afîf-i munzır mürtekiblerden biri +bulunurdumEğer lalanın iyiliği galip olmayıp da yalnız paraya irtikâb ile beni hevâ +ve hevesime terk edeydi ben olamadıktan sonra baldırı çıplak bir tulumbacı olurdum. +Âh!..Eğer İstanbul'daki lalaların hepsi bizim İsmâil Ağa'ya benzeseler yine +çocuklara ne mutlu! Eğer insan-ı kâmil olamazlarsa da bâri şâ'ir olurlarLâkin +onların birtakımı para husûsunda tamamıyla Ağa'ya benzerler; fakat ta'lîm-i âdabda +beherleri ve himmetleri yoktur. +Birtakımı da bizim ma'hûd kölenin yaşlılarıdırAllah çocukların yardımcısı +olsunZîrâ ilk bağından üzüm çalan her çocuk müsâ'ade-i baht ile hizmet-i +mülûkâneye nâ'il olamaz; ve kitabını tercüme edip nefsinde vukû'a gelen +hatî'âtı benî nev'ine misâl-i ibret olmak için meydana koyamaz. +El-yevm kendimde ne kadar kötü huylar görürüm ki ben dahi onlardan +rahatsız ve bî-zârımVe dikkat ederim ki bunların her biri hâl-i sabâvetimde +gördüğüm terbiyeden kalmış bir eserdirLâkin hayf ki kırk yaşını geçtim; otuz beş; +kırk yıldır bu huylarla me'lûf olduğumdan şimdi def' ve izâleleri elimden gelmiyor. +Vâkı'â birtakımını cebr-i nefs edip zâhire çıkarmamaya muktedir oluyorum; lâkin bu +cebr-i nefs esnâsında kendimde bir ıstırâp eseri hissetmemeye kâdir olamıyorum. +Âh ne olurdu ki vaktiyle bir hüsn-i terbiye görmüş; ve ahvâl-i âlemi +zamânıyla bilmiş olaydım! Âh ne olurdu gibi bir lala elinde büyüyeydim! +Ziyâ Paşa içinde bulunup da âsâr-ı terakkiyâtıyla mübâhî olduğumuz +devr-i dilârâyı hazreti pâdişâhîde maddî ve ma'nevî mehâsin-i lâ-tahsî müşâhede +edilmekte ve ulûm ve ma'ârif ve sanâyi'in her şu'besinde nice âsâr-ı terakkî +görülmekte olmasıyla bu bâbda atnâb-ı makâle hâcet görülmezKaldı ki mukaddemâ +Dersa'âdet'in matbû'ât-ı mevkûtesi senevî müneccimbaşılar tarafından çıkarılan +takvîm-i sâl ile haftada bir def'a çıkmak üzre müretteb olan Takvim-i Vekâyi' +nüshalarından ibâret iken Cerîde-i Havâdis bunlara sâlis ve bu şekl-i müselles terakkî +ve tevessü' efkâr-ı âmmeye bâ'is olup giderek Tercümân-ı Efkâr umûmiye olunan +matbû'ât-ı mevkûte birdenbire ol kadar tekessür etmiştir ki müddet-i kalîle zarfında + +rû-nümâ olan terakkiyâtın beyân-ı tafsîliyesi şöyle dursun yalnız bu sırada +müneccimbaşı efendi tarafından sâl takvimine ilâve olan fevâ'id-i cedîdenin bâb bâb +şerh ve îzâhına tasdî olunsa bir büyük kitap olur fakat üç dört seneden beri bu +takvimde görülen sene-i şemsiye-i hicriye mes'elesine dâ'ir bazı ebhâs ve mütâla'âtın +ber vech-i âtî erbâb-ı dikkate arz ve ihtârı muvâfık-şi'âr-ı şükr-güzârı görülmüştür. +Evrâk-ı derûnun leyl ü nehâr deste deste şîrâze-beste-i fasl-ı hazân ve +baharı oldukça eyyâm-ı mütevâliyeye göre evzâ'-ı felekiyenin ta'dîl ve takvîmi ile +senelerin ta'yîn-i meâsim ve fusûlü nev'-i beşerin pek eski bir âdet ve usûlüdür. +Cevdet Paşa +**LÂHİKA** +Bu âlem teceddüd ve inkılabdır ihtilâf-ı leyl ü nehârî gibi tahavvül-i edvâr +ve ekvârı dahi hep tekâbül-i sülb ve îcâbdır bunun hakâyık-ı ahvâlini bilmek ve +nazariyâtının ukde-i eşkâlini halledebilmek şöyle dursun müşâhedeye istinâd ile +yakîniyâttan ad ve i'tikâd olunan bazı kazâyâ bile galat-ı his ihtimâl ve mülâhazasına +mebnî mahal-i bahs ve irtiyâbdır. +Ez cümle evzâ'-ı felekiyenin tağyîrine ve leyl ü nehârın tekerrürüne bakıp +bir hareket-i yevmiye müşâhede ediyoruz lâkin mir'at-ı nazara-i evlâya mün'akis +olduğu vecihle devr ve hareket eden şems ve kamer midir yoksa üzerinde +bulunduğumuz küre-i arz dönüp de bu görüşümüz galat-ı hiss-i nazar mıdır burası ez +kadîm-i hükemâ beyninde muhtelifün fîh bir meseledirPisagor ki müddet-i medîde +Mısır'da ve Asya'da dolaşıp tahsîl-i ulûm-ı hikemiye eylemiş bir zât-ı celîlü'l +müessirdirOnun re'yine göre güneş merkez-i âlem olup etrâfında arz ve ecrâm-ı +sâ'ire sâ'ir ve dâ'irdirAsr-ı Eflâtun'a kadar onun mezhebi meslûk felâsife-i Yunan +idiBa'de Aristo arzın sâbit ve etrâfında şems ve kevâkib-i sâirenin müteharrik +olmasına zâhib olduİlm-i hey'ette hükemâ-yı İslâmiyenin me'hazı olan kitâb-ı +Mucassatî dahi onun mezhebi üzre yazıldı bu vecihle her tarafta Aristo mezhebi +i'tibâr bulduVe Pisagor'un mezhebi efkâr-ı âtîka-i mehcûreden ad ve itibâr +edildiMu'ahhiran hükemâ-yı Avrupa şemsin etrafında arzın müteharrik olduğunu +isbat etmeleriyle Pisagoros mezhebi yine meydana çıkıp el-hâlete hâzâ her tarafta +şâyi' olan hey'et-i cedîdeye esas oldu ve Avrupa'da cesîm rasathâneler bünyâd ve + +büyk dürbünler îcâd olunarak ilm-i hey'et şimdi câlib-i nazar-ı hayret olacak +dereceye geldi. +Ve kitâb-ı Mucassatî kûşe-i nisyanda kaldı insan meşhûdâtta böyle ihtilâfa +düşünce ma'kûlâtta ne kadar ihtilâf-ârâ vukû'a geleceği cüz'î te'emmül ile anlaşılır +işte bunun içindir ki mebâhis-i hikemiyenin çoğunda efkâr-ı ukalâ yekdiğere mu'ârız +ve bir adamın bir zamandaki re'yi diğer zamandaki re'yine münâkız olurHer fende +bu misillü ihtilaflar çoktur fakat veche meşrû üzre hey'et-i cedîde ve atîka ihtilâfının +ilm-i zeyc ve takvim hesaplarına te'sîri yoktur zîrâ devr eden gerek şems olsun ve +gerek arz olsun iki takdirce dahi hareket-i yevmiyenin miktarı birdir. +Şu kadar ki şemsin bir devre-i yevmiyesi denilecek yerde şemsin etrafında +arzın bir devre-i yevmiyesi denilmek lâzım gelip hakîkat-i hâl ma'lûm olduktan sonra +böyle bazı ibârâtın tebdîliyle ihtilâf-ı i'tibârâtın ta'dîli ise emr-i sehl olduğundan +bâlâda mebsût olan mesâ'il zeyc ve takvimin hey'et-i cedîde ahkâmına mübâyin +düşmeyeceği emr-i zâhirdir. +Cevdet Paşa +Olanlar feyizyâb-ı intibâh âsâr-ı kudretten +Alırlar hisse-i ibret temâşâ-yı tabi'attan +Ey rûh-ı medhûş! Dalmış olduğun hâb-girân-ı gafletten artık bî-dâr olSeni +ihâta eden şu temâşâgâh-ı şukûhe atf-ı nazar etAsıllarını sûret-i tekevvünlerini +şekillerini fevâidini başka başka sûret-i tahayyüre alÂsâr-ı rahmet-i ilâhiyeye nâzır +olan her kalb-i meşhûn hayret ve i'câz eden revâbıt-ı mâlânihâye-i kâinâta bak! +Bazen gökyüzüne nazar ederimOnun elvân-ı muşa'şa'a ve +mütenevvi'asını âleme neşr-i envâr eden yıldızları pertevî muhât olduğum eşyâyı +bana ayân eyleyen şems-i tâbânı temâşâ ettikçe meftûn ve mütehayyer olarak bu +şeyler kimin eseri olduğunu kendi kendime şu sûretle su'âle başlarım: +Bu kubbe-i fasîha-i semâvâtı kim inşâ eyledi?..Ad ve ihsâya gelmeyen +kanâdili oraya kim ta'lîk etti?..Şa'şa'alarını derece uzak mesâfelerden bize kadar +îsâl eden yıldızlar hangi sâni'in eseridir?..Onlara kadar intizam tahtında seyr ve +hareketi kim ta'lîm etti?..Güneşi tenvîr-i âleme ifâza-i arza me'mûr eden kimdir?. +Ey yüce dağlar! Size böyle tarh esâs-ı istivâr eden sırrınızı bulutlara kadar a'lâ + +eyleyen kimdir? Sizi sebz ü hürrem ormanlarla meyvedâr ağaçlarla bin +türlü nâfi' nebâtât ile rengîn ezhâr-ı mütenevvi'a ile tezyîn eden kimdir? +Şevâhikinizi karla buzla setr eden arzı ervâ ve ihyâ edici menba'ları -her tarafa +feyz ve bereket ve hayat bahş eyleyici nehirleri sînenizde nebe'ân ve cereyân eden +kimdir?.. +Ey güzel çiçekler! Bu zîneti bu arayışı size kim bahş eyledi!..Sizin bu +letâfet-i dilfiribinizi husûle getiren bir avuç toprak birkaç damla sudan ibâret midir?.. +Tefrîh-i müşâm eden revâyih-i tayyibeyi nereden buldunuz?.Tezyîn-i enzâr eden +elvân günâgûn size kim ihsân eyledi? +Ey topakları suları şenlendiren mahlûkât? Hilkatiniz hayatınız ve +tabi'atınıza - sûret-i ta'ayyüşünüze muvâfık olan ve kuvve-i idrâk-i beşeri dûçâr-ı +hayret ve istiğrâb eden bin tülü havas ve hevâs-ı acîbeniz kimin atayasıdır? +Akıl ve idrâkimi kemgüşte-i hayret eden bu garâibi düşündükten sonra bir +aralık kendimi tahatturla ser-efrâz-ı mahlûkât olan nev'-i beşerin hilkat ve mâhiyetini +te'emmüle başlarımBu sırada dahi muhayyer-ı ukûl bir nice hârık fevc fevc pîş-i +nazar-ı ibretime gelir ve gönlümü müte'essir eylerSübhânallah!.Bir avuç toprak +derece muntazam bir vücûda nasıl münkalib oldu? Nasıl oluyor ki vücuttan bir +uzuv kendisini muhît olan eşyayı görüyorBir diğeri etrafında husûle gelen +asvâtı işitiyorBir üçüncüsü havayı ta'tîr eden revâyih-i tayyibeden müstefîd oluyor? +Efkârımızı arzularımızı hem-nev'imiz arasında tamamıyla anlatıp anlamak kâbiliyet-i +girân-kıymetini bize kim ihsân etti?.Hele en büyük bir nimet olan fikir ve nazarı ki- +kâffe-i eşyâyı mîzân-ı dikkate vurmaya aralarındaki revâbıt ve münâsebâtı taharrîye +ve bu sûretle yeniden yeniye birçok ma'lûmât ve fevâid istihsâline ve'l-hâsıl +beşeriyetimizi isbâta medârdır- nereden bulduk?.Ey Rabbü'l-Erbâb olan zât-ı ilâhî! +Hakâyıkı nâ-kâbil-i idrâk olan bunca mü'essir hârikayı te'emmül edip de bunlar bütün +senin hikmetini azametini adâletini ki- mahlûkâtın ve husûsan nev'-i beşerin +mes'ûdiyetine sebep ve âlettir- nasıl müşâhede etmeyeyeim?.Evet Allahım! Bu +kâinât ve onda meşhûd olan âsâr-ı hayât -ve harekât ve sekenât ezelde rahmet-rîz-i +sudûr olan fermân-ı kudret-beyân *kün feyekûn* cilve-nümâ-yı vücûd ve şuhûd +oldu!. +"Ey varlığı varı var eden var +"Yok yok sana yok demek ne düşvâr + +"Der her şeyin lisânı her-gâh +Allah Allah Allah Allah +Recâizâde MEkrem +Sâmi Paşa'nın vefatı üzerine Abdülhak Hamid Beyefendi'nin merhum +müşârünileyhin muhâdiminden birine yazdığı ta'ziyetnâmedir: +Etmedi sırrını aklım temyîz +Hâme-i hayreti ettim tehzîz +Ne acibdi kiyazarmış adım +Ta'ziyetnâme-i tebrîk âmîz +Cihân-ı edebiyatta kıyâmet kopmuş bizim burada haberimiz yokİnsan-ı +kâmil sûretinde mücessem bir asr-ı azîm ma'ârif-i fenâ âbâd mâziye inkılâb etmiş +edvâr âtiye-i edeb sihrinin mâtem olsa becâdırBi'l-cümle ulemâ ve üdebâ ağlasınlar +ki kutb-ı güzînim ve muhteremlerinden dûr oldularBundan böyle mekân-ı +mukaddesi arandıkça arş-ı a'lâya bakılsın nâm-ı sâmi-i mübâreği yâd olundukça +Allah Allah desinlerVâh bedbahtân-ı istikbâle ki temâşâ-yı likâ-yı rûhânîsine +mazhar olmayacak vâh müştâkân-ı devr-i hâzıra ki feyz ve ma'rifetten mahrûm +kaldılarUlemâ ve fuzalânın bedrika-i dil âgâhı üdebâ ce şu'arânın en kadîm +ümitgâhı zu'afâ ve fukarânın en büyük penâhı nazarlardan nihân olmuşHüdâ bilir ki +bu mektubumu giryân giryân tahrîr ediyorumGördüğüm lutf ve merhametler +aldığım pend ve nasihatler okuduğum ders-i ibretler ağlar gözümün önünden birer +birer güzâr ediyorYa nasıl ağlamayım ki pederimin bin kere fevkinde iken bu fakire +peder mu'âmelesi erzân buyurur idiBunda çâkerleri dahi tesellîye muhtâc olduğuma +Allah şâhid olsunEvvelki rahatsızlıkları zamânında lisân-ı kerâmetlerinden +sâdır olan bir haber kerâmâtın vücûduna zâhirî bir bürhân idiBu girâyise ömr-i +azîzinin +yâdigâr bihterini ittihâz buyurdukları mahdûm edîb ve necîb +muhteremlerinin sûr-ı meserret ve musâheretini görür görmez terk-i cihân-ı fânî +buyurmuşlardır ki nezd-i Hüdâda olan mahremiyetlerine bir alâmet-i ma'neviyedir. + +Sûr-ı âli-i devletlerinin tebrîkini Allah'a karşı ahd etmiş olduğumdan îfâ-yı +tehenniyete cesaret ederimYâ rab bu ne rikkat-engîz meserrettirŞehrâyîn-i serverin +leyle-i muhât görülmesi ve çehre-i ümîd nev-husûlünün girye-nâk-ı elem olarak +görülmesi ne hikmettirfecr-i nûrânîden su'ûd eden dûd-ı siyâh kimlere mûcib-i +intibâh olmak içindirMağfûr müşârünileyh herkesten ziyâde ma'mûdunu severmiş +ki bizleri böyle mütehassir bırakarak merci'-i aslîsi olan perver-i derkâra gittiAllah +ise her abdinden ziyâde abdu'r-rahmân müşâr bi'l-benânı severmiş ki cümlemizin +devâ-ı meserret ve memnûniyetine bedel cennet-mekânın husûl-i murâdını takdîr +ettiİşte fakirin hükmedebildiği hikmet budurŞimdi vâcib-i te'âlâ hazretlerinden +şunu temennî ederiz ki merhum müşârünileyhin zât-ı kudsiyeti bârik-i kibriyâya +karîn ve yâd-ı sermedî-i hazîni vicdân-ı İslâiyette defîn oldukça kâffe-i a'zâyı +handân-ı âlişânını na'am ve eltâf-ı ilâhîsine mazhâriyetle mesrûr ve şâdân görelim. +Bundan ziyâde ne bendenizde tahrîr-i mecâl ne de efendimizde kıra'ete hâl +olamamak emr-i tabi'î bulunduğundan ağlamak yine ağlamak üzre feryâda hitâm +veriyorum. +Tasdî' etse de bu âh zârım +Afv eyle ki yoktur ihtiyârım +Her kim vâr ise bungün cihanda +Nâbûd olacak yakın zamanda +Sen hikmete benden âşinâsın +Müstağni-i âlem fenâsın +Benden sana teselliyet ne mümkün +Kim bende de var hüzn-i müzemmin +Bu kânûn-ı sânî içinde bir pazar günü idi ki gökyüzü kâmilen bulutla kaplı +olduğu cihetle güneş arz-ı dîdâr edemiyorsa da soğuk az rüzgar hafif husûsuyla +yerler tamamıyla kuru ve'l-hâsıl bir kış günü için hava her sûretle müsâ'id +olduğundan kendi kendime bir kır gezintisi yapmak isteyerek sâhilhâne-i hakîrânem +civârında dağdan İstinye üzerlerine doğru gitmeye başladım. +Tabi'atın hangi mevsimde hangi vakitte olursa olsun fakat birer başka şekil +ve kıyâfette dâimâ güzel görünmek hâssasına mâlik olduğu ma'lumdurGezindiğim + +yüksek yerlerden etrafa nazar olunduğu halde dağların bayırların derelerin tepelerin +birçok parçaları -elvân içinde kendilerine en çok yakıştırılan- yeşil renk ile +mülevven ve bazı mahaller ise serv gibi fıstık gibi kışın dahi hazret ve nezâreti zâ'il +olmayan ağaçlarla bir kat daha ma'mûr ve müzeyyen görünürdü. +Geze geze zemîni yeşil ağaçları güzelin yeşil olan yerlerden birçoğuna +uğradımNihâyet İstinye çarına inerek derenin çağıltısını dinledimHatta orada +birkaç günden beri cihânı ale't-tevâlî mütena'im envâr-ı hayât eden güneşim hande-i +iltifâtına aldanarak zemherîr içinde açılıp saçılmak tehlikesine uğrayan birkaç +papatyanın ma'sûmâne hande-nümâ-yı letâfet olduğunu da gördüm. +İşte uğradığım gezdiğim yerlerde âsâr ve tezyînât-ı tabi'attan hemen her şey +mevcut ve hatta bahara mahsus olan ezhârın bile hakîr ve fakat pek nâzik ve latif bir +numûnesi meşhûd olduğu halde yalnız bir şey mefkûd idi ki da bülbüldür. +Evet! İhtişâm ve dârât tabi'atın en büyük alkışçısı işte küçücük kuştur ki +hizmetini ne bir cûybâr-ı hurûşânın zemzemesi îfâ edebilir ne de bir bahr-i mevâcın +demdemesi. +Baharda bir ağaçlığa girersiniz bakarsınız ki zemîni zümrüd gibi çayırlar +çimenler mefrûş mine gibi parlak mine gibi nâzik çiçeklerle menkûşturBir taraftan +da ağır ağır akıp gider bir ırmağın hazîn çağıltısı işitilirBaşınızı yukarıya +kaldırırsınız görürsünüz ki her nev' eşcâr- zemîn-i tarâvet nişîni güneşin şiddet-i +harâretinden muhâfaza için müttefikan çalışır gibi- yekdiğerine kol atmış yaprakları +bitişmiş bitişmiş de âdetâ bir kaba şeklini almış; kubbe-i huzerâ-yı bî-karârın- hava +ve aydınlık almaya mahsus pencereleri hükmünde bulunan- şükkâfelerinden semâ-yı +fîrûze renk pâre pâre görünürAralık aralık vezâni-i nesîm ile evrâk ve ağsânın +birbirine sürtünmesinden âh-ı tahassürü andırır vahşî ve garip bir sadâ peydâ olur. +Siz mevki'in zîr ü bâlâsındaki etrâf ve civân-bende âheng-i azamet ve ulviyete +küşdâr ve nikrân ve hayrân iken meşcerenin en çok muzlim ve binâenaleyh nüfûz-ı +enzârdan en ziyâde sâlim bir cihetinde saklanmış bir bülbülün garîbâne bir sadâ +âşıkâne bir edâ ile hazin hazin ötüşünü işittiğiniz zaman yüzünüz daha başka türlü +birtakım hissiyât-ı latîfe ile meşhûn olmaz mı? +Bir neşîdemde dediğim gibi: +olan bu âşık mizâc bu âlî tabi'at kuşcağız nahlistân-ı tabi'atın da âdetâ hayât-ı zî + +nağmesidirBülbülü veyâhut ona vekâlet edecek sâ'ir murgân-ı nağmekârı olmayan +mevâki'-i tabi'iye mürde değilse bile hâbîde gibi görünür. +Hâl-i şânını bir dereceye kadar tavsîfe çabaladığım bülbülden gün hasbe'l +mevsim bir ses almışım ve nâmındaki eserlerin sâhibi +Refik Bey merhûmun- bilmem neden ise- bendenize hazân-resîde bir andelîb-i +garibin son terâne-i hazîni kadar mü'essir gelen: +"Acabâ bülbüle ne hâl olmuş? +"Derd-i hasretle bî-mecâl olmuş +"Sararıp cism-i zârı nâl olmuş. +"Yoksa hâlâ bahar gelmedi mi? +"Müjde-i vasl-i yâr gelmedi mi +Neşîdesini ihtâr ettiHalbuki bahar olunca bülbülün yine feryâdı +işitileceğini merhûmun ise bir daha görülmesi kâbil olmadığını düşündümBî +çârenin şekl ve sîmâsı kendine mahsus olan tavr ve edâsı fart-ı zekâsı mekârim-i +ahlâkı ulûvv-i cenâbı mekânet ve metâneti çalışkanlığı ve bu evsâf ve meziyâtının +va'ad ettiği ehemmiyet-i istikbâli ve en sonra- büyük kollara da kendinden bir iki gün +evvel irtihâl eden birâderi Rızâ'ya refîk-i râh-ı adem olmaya şitâb eder gibi- anfevân +ı şebâbının en parlak en neş'eli bir deminde bağtete giriftâr-ı ecel-i kazâ oluşu birer +birer gözümün önünden hatırımdan geçmeye başladıEtvâr-ı âlemdeki vefâsızlığı +te'emmül ile zavallı refîka acıdımİşte günkü tenezzühümün netîcesi şu te'essürâtın +netîcesi dahi şu manzûme oldu. +Ekrem Bey +Jan Jack Russo'nun nâmındaki romanından birinci +mektuptur ki devletli Münîf Paşa Haretleri tarafından tercüme olunmuştur. +Hânım sizi bırakıp kaçmalıyım bunun lüzûmunu hissediyorum: Hatta bu +kadar beklememeli idim yâhut daha a'lâsı sizi hiç görmemeli idimLâkin ne +yapalım? Bana dostluk va'ad ettiniz; benim ıstırâbımı görün ki ve bana akıl +öğretiniz. + +Bilirsiniz ki ben sizin hânenize mücerred vâlideniz hanımın da'veti üzerine +geldimBazı fünûnda behrem olduğunu bilerek böyle hoca kayıtlı olan bir yerde +sevgili kızının terbiyesi için benden bir hizmet eyittiBen de böyle bir kemâl-i +isti'dâd sâhibesinin bazı ezhâr-ı irfân ile tezyînini medâr-ı iftihâr ad ederek ve +zımnında olan mühlikeyi mülâhaza etmeyerek bu hizmet-i pür hatırı der'uhde +eylemiş idimBu cesâretimin cezâsını çekmeye başladığımı hiç size söylemem: +Me'mûl ederim ki sizce işitilmesi nâ-münâsip sözler söyleyecek ve nâmus ve +asâletiniz ve hüsn-i cemâlinize karşı borçlu olduğum hürmeti ihlâl edecek kadar +gaflet etmem eğer mu'azzeb oluyor isem bâri yalnız ben mu'azzeb olduğum için +müteselliyim ve sizin rahatınızı selb edecek bir rahatı hiçbir vkite istemem. +Ma'amâfih her gün sizinle birleşiyoruz ve görüyorum ki sizce +acımamak ve belki tegâfül etmek lâzım gelen ıstırâb-ı derûnumu bilâ-mülâhaza bî +günâhâne teşdîd ediyorsunuzVâkı'â bu mukûle hâlâtda ümîd olmazsa aklın irâ'e +eylediği tarîk bilirim ve eğer bu maddede akıl ile edep beynini te'lîf edebilseydim +tarîka gitmeye mecbûr olurdumLâkin ciğer-kûşesi için bir fâide me'mûliyle beni +da'vet ve bu kadar i'zâz-ı ikrâma müstağrak eden bir zâtın hânesini hod be hod terk +etmek münâsip olur mu? Birgün zevcinin istiğrâbını celb etmek arzusuyla ma'lûmât-ı +müktesebenizi ketm eden bir vâlide-i müşfikayı bu mahzûziyetten mahrûm etmek +nasıl câ'iz olur? Kendisine hiçbir şey söylemeyerek küstâhâne bırakıp gitmeli mi? +Yoksa çekildikliğimin sebebini kendisine söylemeli mi? Asâlet ve iktidarca kat'an +küfvünüz olmayan bir adamın böyle bir kararı kendisince âdetâ hakâret olmaz mı. +Hânım şu müşkülün halli için yalnız bir çâre görüyoru; bu da beni bu hâle +koyan elin kurtarmasıdır; benim felâketlerim hatâlarım gibi hep sizdendir hiç +olmazsa bana merhamet-i cemâl bâ kemâliniz müşâhedesinden beni mahrûm ediniz +şu mektubumu vâlideniz gösterinizBeni bir daha kapınızdan içeri koymayınız âdetâ +tard ediniz; sizin her türlü mu'âmelenize katlanırım ben kendiliğimden sizi bırakıp +gidemem. +Siz beni tard edesiniz! Ben sizi bırakıp gidemem! Niçin? Cemâl ve +kemâlden müte'essir olmak ve şâyân-ı tevkîr olan bir zâtı sevmek günah mıdır? Hayır +güzelim; sizin şa'şa'a-i cemâliniz gözlerimi kamaştırmış idiFakat siz de buna can +veren daha te'sirli bir câzibe olmasa hiçbir vakitte 'inân-ı ihtiyârımı elimden +alamazdıSiz de fevka'l-gâye bir nezâket ile hilm ve mülâyemetin rikkat-bahş olacak + +sûrette ittihâdı ve başkalarının felâketleri hakkında şefkat ve kalbin safvetinden +münba'is bir akl-ı selîm ve bir hüsn-i tabi'at vardır ki işte ben bunların hayrânıyım. +Hülâsa kemâlât-ı sûriyenizden ziyâde kemâlât-ı ma'neviyenizin meftûnuyumSizi +daha güzel tasavvur etmek kâbildirFakat daha dilnevâz ve bir ehl-i ırz adamın +muhabbetine daha lâyık farz etmek mümkün değildir. +Cenâbı Hak meyl ve mîzâcımız ve sinemiz beyninde bir ittihâd-ı hafî vaz' +etmiş bundan dolayı bazı kere iftihâa cesâret ederimHenüz pek genç olduğumuzdan +bizdeki temâyülât-ı tabi'iye rehîn-i fesâd olmayıp birbirine muvâfık gibi görünür. +Halkın siyâk ve ahd üzre olan meslek-i mezmumlarına sülûk etmezden +evvel efkâr ve hissiyâtça müttehid meslek ve müşvârımız vardırRe'ylerimizde +gördüğüm bu ittihâdın gönlümüzde dahi bulunduğunu tasavvura niçin cesâret +etmeyeyim. +Bazı kere gözlerimiz yekdiğerine karşı gelirBirlikteyi ihtiyâr ederiz +ve bazı gizli gözyaşları dökeriz.Âh Juli bu itihâd eğer takdîr-i ezelî ise.Bütün +dünya yere gelse..Aman Juli affediniz şaşırdımSaçma söylüyorumTemenniyâtımı +addetmeye cesâret ediyorum arzularımın şiddeti mevzu'larına kendilerinde olmayan +imkân rengini veriyor. +Gönlüm benim için ne felâketler hazırladığını dehşetle görüyorum +felâketlerimi ümîd ile tahfîf etmek dâ'iyesinde değilim mümkün olsaydı gönlüme +husûmet ederdimSizden istediğim inâyetin mâhiyetine bakarak niyetimin hâlis olup +olmadığına hükmedinizBeni helâk eden zehr-i hilâhilin mümkün ise menba'ını +kurutunuzŞifâyâb olmak yâhut ölmekten başka bir şey istemiyorumBir âşık-ı +dilfikâr nasıl lutf ve mürüvvetinizi niyâz eder ise ben öyle anf ve şiddetinizi niyâz +ederim. +Hakîkat size söz veririm ve yemin ederim ki ben de aklımı başıma toplarım +yâhut derûnumda zuhûrunu hissedeceğim ıstırâbı onun ka'rında bir noktaya cem' +ederimLâkin Allah için olsun ciğergâhıma işleyen tîr-i nigâhınızı artık bana tevcîh +etmeyiniz; nâz şîvelerinizi nâzenîn ellerinizi sarı saçlarınızı nâzik +edâlarınızı benden saklayınız; nazarımın gaflet-i harîsânesini aldatınız halecansız +işitilmesi mümkün olmayan güzel sesinizi işittirmeyiniz: Hülâsa bambaşka bir zât +olunuz tâ ki benim gnlüm yerine gelsinSize doğrusunu söyleyeyim mi? +Geceleri vakit geçirmek için oynanılan oyunlarda herkesin önünde birtakım cangüzâr + +teklifsizlikler ediyorsunuz; başkalarına karşı nasıl çiğnetmiyorsanız bana karşı da +öyle çiğnetmiyorsunuzHatta dün gece az kaldı ki cezâ olarak bana kendinizi +öptürecektiniz: Pek cüz'i muhâlefet gösterdinizİsâbet oldu ki ben ısrar etmedim. +Gittikçe tezâyüd eden ıstırâbımdan anladım ki helâk olacağım bunun üzerine +durdumÂh hiç olmazsa di'l-hâhım vecihle bu bûse ile istifâ-yı haz edeydimBu +bûse benim son nefesim olurdu; ve dünyada en bahtiyar adam olurdum. +Vahim netîceleri müntec olabilecek şu oyunları lütfen terk edelimBu +oyunların içinde hiçbir zararsızı yoktur bi'l-'akis pek muhâtaralıları vardırAllah +bilir elim elinize tesâdüf eder diye titrerim bilmem nasıl olup da yine her vakit +tesâdüf ediyorHemen eliniz elime değirdiniz bir yürek oynamasına uğruyorum: +Oyun sıtmayı ve belki ihtilâl-i şu'uru mûcib oluyor: Artık bir şey cib oluyor: Artık bir +şey göremez bir şey hissedemez oluyorum; işte ihtilâl esnâsında ne diyeyim ne +yapayım nereye saklanayım kendime nasıl kefil olayım? +Ders esnâsında başka türlü mahzurlar varVâlideniz yâhut halanızın kızı +hazır olmayarak bir lahza sizi görürsem bütün bütün vaz'iyetinizi +değiştiriyorsunuz ve bir sûrette vakar ve mekânet takınıyorsunuz ve öyle soğuk +mu'âmeleler ediyorsunuz ki size olan hürmetim ve sizi gücendiririm korkusu akıl ve +idrâkimi selb ediyor ve kemâl-i fetânetinizle berâber güç hâl ile okuyabildiğiniz ders +üzerine titreyerek ve dilim dolaşarak birkaç söz söyleyebilirimİşte böyle sûretâ +gösterdiğiniz müsâvâtsızlık ikimize de muzır oluyor: Hem beni muzdarip +ediyorsunuz hem de kendinizin ta'limine mâni' oluyorsunuzBu derece ma'kûl bir +zâtın televvün-i mîzâcına sebep ne olduğunu anlayamıyorumHalkın önünde kadar +hiffet ve tenhâda kadar mekânet nasıl mümkün olduğunu su'âle cesâret ederimBen +zannederim ki bunun aksi olmak lâzımdır ve insan sûret-i hâlini hazârın adedine +göre tertîb etmelidirBöyle yapacak bir de mahremiyet hâlinde resmî mu'âmele ve +halk huzûrunda teklifsizlik gösterdiğinizi her vakit müsâvî bir ıstırâb ile görüyorum. +Bundan böyle tenezzülen ıttırâda ri'âyet buyurunuz belki daha az mu'azzeb olurum. +Erbâb-ı necâyetin mecbûl oldukları şefkat bazı kere hürmet göstermiş +olduğunuz bir bî-çârenin hâli hakkında bize rikkat-bahş olur ise mesleğinizce cüz'î +tebeddül onun şiddet-i ıstırâbını biraz hafif eder ve sükûta ve felâketlerine daha +ziyâde sabr ve teslîm ile tahammül ettirirEğer onun mahcûbiyeti ve hâl-i perişânı +size te'essür etmiyorsa ve siz onu mutlaka telef etmek istiyorsanız kendisi + +kat'an dehân-ı şikâyet açmayarak siz buna muktedir olursanız sizin emrinizle helâk +olmayı nazarınızda kendisini kabahatli edecek bir hareket-i gayrı mütebassırâneye +tercîh eder. +Hülâsa hakkımda her ne emr ederseniz râzıyım hiç değil ise mütecâsirâne +bazı ümîde üştüğümden dolayı nefsime itâb etmem; bu mektubumu okursanız red +cevâbından korkmasam bile sizden ricâ edebileceğim her şeye müsa'ade etmiş +olursunuz. +Münif Paşa +Bundan altmış altı sene mukaddem ya'ni hicretin yirmi altısında Mısır ile +İskenderiye hâkimi İbdâh Bin Sa'id Bin Ebi Sürhâ Afrikayı feth için asker sevk +etmiş idiHusemâmız ne derse desin hepsi terhâttırBiz târihimize bir manzûme-i +fütuhât nâmı verebiliriz -Afrika zaman Rum kayserinin idaresinde idi- Trablus'tan +şu bulunduğumuz Sebte Boğazı civârında vâki' Tuncaya kadar yayılıp giden iklimin +hâkimi Çarçîz yüz bin neferi mütecâviz bir ordu ile mücâhidîn-i İslâma sadrullah +olmak isterŞabıtla civârında kırk elli gün muhârebe ederlerÇarçîz ne kadar +suhûletle asker tedârik ederse tuttukları mahal İslam memâlikine ba'îd merkez-i +hilâfetle muhâberede bi't-tabi' munkatı' bulunduğundan tûl-i emel nisbetinde +mesâfeler kat' ederek vürûd eden mücâhidîn ordusunun da istimdâd etmesi kadar +müstahil olurBunun netâyic-i tabi'îsinden olarak gide gide bizim tarafta za'af ve +fütûr alâmetleri zuhûr ederDüşmanın bu fırsatı ne yolda iğtinâm ettiğini size nasıl +şerh edeyim? Ordumuzun makarrı bir şühedâ mahşeri olmuştu! Büyük bir sahrâda +hicret-i ber âhiret olmuş kırk elli bin kadar cenâze nasıl gider? İşte mücâhidîn ordusu +hâli kesb etmişti! Hâneleri kehf-i inzivâ pencerelerine siyah perdeler çekilmiş +kapıları duvar kesilmiş mescitleri ziyâretgahları meclisleri mesîreleri mahbesleri +sarayları sokakları pazarları hâlî ender hâlî samt ve sükûnette kabristân hâline +gelmiş bir büyük ma'mûre-i medeniyet tasavvur edinizİşte mücâhidîn ordusunun +mâtemini tutan merkez-i hilâfetin hâli merkezde idi! Ahâlinin cezîretü'l-Arap'ta +döktüğü gözyaşları mücâhidînin Berberiye'de döktüğü kana iltihâk edecek raddelerde +idi diyebiliriz-Bu menhûs iklim yediği yetim hakkı içtiği mazlum kanıyla haşre +kadar lekedâr addolunsa sezâdır- ashâbtan Abdullah Bin Abbas Abdullah Bin Ömer + +Ukbe Bin Nâfi' bir fırka-i muvahhidîn ile firâr ettikleri sırada imiş ki Abdullah Bin +Zübeyr Ecel-i kazâ gibi habersiz havârık-ı felekiye gibi nâgah zuhûr sarsar-ı belâ +gibi kavm-i deryâlarını hurûşân ederek ma'iyyetinde bir cem-i gafîr serdâr-ı bedbaht +Abdullah Bin Sa'id'in muhârebede tuttuğu mevki'de nümâyân olurİşte kütüb-i +vekâyi'de harbü'l-'ibâdla nâmı el-ân cihâd-ı meşhûr mevki'de vukû bulmuştur. +Hizmet-i yek-vücûdânede çâr-yâr hazretlerinin veresesinden bulunan bu dört serdâr-ı +fedâkâr kef-i gayretlerinde hâme-i seyf-i nusret manzûme-i fütûhât olan Arap +târihine bir zafernâme daha yâdigâr ederÖyle bir zafernâme ki hicü'l-mu'allakta +mahkûk olsa revâdırÇarçîz dediğimiz serdâr-ı Berberî İbn-i Zübeyr elinde hayattan +berî olurErkânıyla ma'iyyeti ise ekseriyet üzre esîr edildiğinden âmâl-i müsâlemet +muvakkaten husûl bulurBundan bir müddet sonra Yezid Mu'âviye Bin Süfyân +zamanlarında da Mısır hâkimi olan 'Ukbe İbni Nâfi' Afrika'ya geldiSirin'i +Kartaca'yı Tunus'u zabt ettiKırvan nâmıyla ma'lûmumuz olan şehri binâ ettirdiNe +büyük eser! Tahrip değil inşâ etmişNe büyük zafer! Atlas dağlarının cenûbuna +doğru şitâbân olurSus memleketi sevâhiline nüzûl ederBen Nâfi'in Kanarya +Adaları mukâbilinde zabt ettiği azametli iklimin sâhilinde devesini bahr-i muhîte +sürmek istediği ve sonra bir denize bir de gökyüzüne tevcîh-i nazar ederek askerinin +rûy-ı deryâda da yürüyebilmesi için şeri'at-ı İslâm'ı kutbîn-i arza kadar îsâl etmek +va'adiyle Cenâb-ı Hak'tan temenni-i iktidâr ettiği meşhûr olmuştur. +Aşağıdan yukarıya edilen bu hitâp yukarıdan aşağıya inen hitaplar kadar +ulvî idi! Onu gökte meleklerin lâyık olduğu vecihle telakkî edebilmesi için +gerdûne-i arzın birkaç saniye durmuş olmasına kâ'ilim! Onlar bu yolda ibtidâ-yı feth +nusret etmişlerBize bir şehrâh-ı ibret küşâd eylemişlerİşte bugün de ben ki halîfe +Abdülmelik Bin Mervân tarafından Hasan Bin Nu'man'ı istihlâfen Mısır'a hâkim +ta'yîn olunan Abdül'aziz'in emriyle Afrika'ya istilâ eden Mûsâ Bin Nasîr'imMağrib-i +aksâda eslâfım olan e'âzımın hakkıyla galebe edemedikleri cengâver Berberîleri +târumâr ettimŞevket-i İslâmiye a'lâyı ilm ederek geçtiğim memleketlerden aksâ-yı +garba kadar pîrûm olduYer muvahhidlerimiz gök tevhîdimizle dolduUkbe'nin +mâlik olduğu mesleğe ben sâlik oldumFakat benim mâlik olduğum yerlere yalnız +vâsıl olmuştuzabt ettiği yerleri eski ashâbından alıp İslâm'a hediye ediyorum. +Şekil ve sîmâda Araplara benzeyip fakat ihtiyâl ile hıyânette hiçbir kavme + +benzemeyen Berberîler vakt-i hazırda bile çıkaramadıkları zırh-ı kavîyi bir tarafa +atıp boyunlarına kefen taktılar da bizden istîmân ettiler. +Öyle siyah çehreli yüz binlerce mahlûkâtın beyaz kefenlere bürünmüş +oldukları halde karşıma gelişi üstüne fırtına bulutu çökmüş bir müteharrik kabristan +gibi mevtâ elbisesi giyinmiş bu dünyevîlerin gönlüme ilkâ ettiği hissiyât diyebilirim +ki cenâb-ı Mesîh'in bir işâret-i i'câzkârânesiyle yeniden iktisâ-yı hayât ettiğini +gördüğü ululara karşı hâsıl olan tasavvurları kadar âlî idi! Biz kavm-i +vahşîden intikâm almak istemedik; istîmân ettikleri için cümlesi affolundular. +İnsâniyetin âşığı olduğum gibi ma'şûku olmayı arzu ettim; bilirsiniz ki Allahın +kimseye benzemez bir mahlûkuyum..Ben Nâfi'in sedd-i râhı olan deryâlar benim +azîmetimi tahvîl edemezŞimdiye kadar geldik; şimdiden sonra da gideceğizYalnız +karaların sultânı değil; İslâmiyeti denizlerin de mâlikesi görmek isterimGeçtiğimiz +ovaların denizden ne farkı vardı? Onların da bahr-i muhît gibi kenarı görünmüyordu-Denizde dağ büyüklüğünde dalga gibi müteharrik dağlar var idiBata çıka geldik. +Yine bata çıka giderizBerberiye ehlini gördükŞimdi de Endülüs halkını +öğrenmeliyizFethini azm ettiğim bu Endülüs kıt'ası arâzisinin letâfeti cihetiyle bir +ilşâma havasının i'tidâli münâsebetiyle emen'e ezhâr ile ıtriyâtının mebzûliyeti +hasebiyle Hindistan'a mahsûlâtının bereketi sebebiyle Mısır'a ma'âdininin zî-kıymeti +olmasından dolayı da Çin'e benzerMaksadım bu kadar memâliğin mehâsin-i +tabi'iyesini cem' eden: Bu kadar ni'mete müstağrak olan bir memleketin halkına +hakkın inâyetini kudretin semahatini diyânetimizin feyz ve hakîkatini ona bir +İslâm'ın mü'essir himmetini insâniyetin ferâ'iz-i ubûdiyetini ta'yîn etmektir. +Abdülhak Hamit +Endülüs hükümdârânının hazîneleri içindesin! Sen nereden gelip nerede +durmuşsun? Azîmetin ne tarafa? Tâ Suriye'den gelip durmuşsun; yarın sana +bir fâtih diyecekler! Bununla berâber sen bir kulübeden çıktınBir saray +hazînesindesinBir mezara gireceksin! Şu gözünün önünde parıl parıl yanan şeyler +nedir? Birtakım hükümdârân-ı mâzînin ser-nigûn olmuş efserleri! Bu şehr bir +tahtgâh-ı saltanat olmasa bile bu oda bir tâcgâh-ı müsahhardır! kralları teşhîs eden +taçlar senin pençende! İktidârının kemâline yirmi beş bürhân yirmi beş şâhit! + +Bununla beraber ey serdâr-ı gâlip sen yalnız bir türbedârsın! Sen bu taçların ashâbı +olan hükümdârâna imtisâl etmeOnlar gâfil ve mağrûr imişlerZü'l-celâlin kudretini +beşerin aczini zamanın inkılâbını düşünmemişlerHep birbirlerinden intikâm alarak +gelip gitmişlerSen onların saray-ı saltanatına girdinHazîne-i servetine mâlik oldun. +Defîne-i esrârını keşf ettinRodrik sana onların istikbâlini gösterdi; sen de âleme +Rodrik'in âtîsini tasvîr ediyorsunİşte koca bir milletin âlme-i istikbâli ayağın altında +yuvarlanıp duruyor! İşte dâhilinde cereyân eden nehr-i ikbâle bir başka mecrâ açıldı; +bu da mahzâ senin getirdiğin inkılâb ile açıldı! Bununla beraber sen hiçbir şey +değilsin ben ziyâd sen mücerred hiçsin!. +**."TEBDÎL-İ TÛRABLA"** +Ne olur? Rabbim! Bana da biraz gurur gelse! Gurur ile çıksam çıksam da +sonra birdenbire düşüp ne kadar âciz ne kadar iktidarsız bir mahluk olduğumu bir +kere daha öğrensem! Oku Bin Ziyad Oku; şu efserlerin her biri bir hükümdâr-ı +bedbahtın ser-güştüdür; oku İbni Nusayr'ın kölesi! + +.. +. +Pencereye takarrüble ve gittikçe tahazzünle +Ey nehir! Kim bilir târih-i tebe'ânın hangi tûfânıdır? Kimbilir kaç bin +inkılâb görüp geçerdinBunca asırlardan beri cereyân edip gelmişsinBir kere +götürüp bıraktığın şeyler bir kere daha gelip geçti mi? Heyhât!Zamanını birtakım +ezvâk-ı pâdişâhâne ile geçirirken yine güvendikleri zamanın mürûruyla nâm ve +şöhretleri unutulmuş binlerce hükümdârân melekeleriyle mahbûbeleriyle kayıklara +tâ devr-i esâtîre kadar gidersek ilâheleriyle perileriyle timsahlara yunuslara binerek +senin üstünde safâlar sefâhetler etmişler! Hiç bilmemişler ki mesîreleri olan nehr-i +ikbâlin menba'ı gibi mansıbı da deryâ-yı ademdirHiç bilmemişler ki bir gün bir +Arap serdârı ordusuyla gelip nehrin sevâhilini ihâta eder; fakat yine cereyânına bir +sedd-i hâ'il yapamayacağını gördüğü için aklı bunun hikmetini ihâta etmez; ne kadar +âciz olduğunu derhal anlar; mağrûr ve mesrûr olacak yerde nefsini tahkîre + +mecbûr olur; birtakım mütâla'at-ı hüzn-engîz ile ağlamaya başlar! "Şehre bakarak" +işte vücûd-ı ihtişamlarının a'zâ-yı meyyitesinden hâsıl olan ziyâ-yı kâzib ma'mûre-i +saltanatlarının şı sönük sönük yanan kandillerinde görünür; bu hâl ile Talyatla şehri +derûnunda fosforlar görünür bir kabristana benziyor! +Abdülhak Hamit +senesi ramazanının on dokuzuncu günü Sultan Abdülmecit Han +Hazretleri vâlidelerinin ihyâsına muvaffak oldukları dârü'l-ma'ârif nâm mektebe +teşrîf ile encümen-i dânişin kırk nefer a'zâ-yı dâhiliyesi ve hey'et-i vükelâ-yı fehâm +hazır oldukları halde encümen-i dânişi küşâd buyurmuşturzaman sadrazam +bulunan Reşit Paşa bi'l-bedâhe nutk-ı âtîyi îrâd eylemiştir: +**SÛRET-İ NUTK** +Veli ni'met bî-minnetimiz pâdişâhımız efendimizin ibtidâ taht-ı saltanat-ı +seniyyelerine revnak verdikleri yevm-i mes'ûduna Allâhü'l-hamd devlet ve mülkte +terakkîsi görülmekte olan kuvvet ve ma'mûriyetin ve âlemin nâ'il olduğu sa'âdet ve +emniyetin mebde'-i mübârekidirİnsanlığı bildirecek ve herkesi dünya ve +âhirette sa'âdet ve selâmete erdirecek ulûm ve ma'ârifin intişârına dahi bir tarîk-i +suhûlet açarak Cenâb-ı Hakka şükürler olsun az vakit içinde semere-i nâfi'asını ve +irfân-ı hakîki-i şâhânelerinin dahi delîl-i kavîsini gösterdilerİşte bunun tedâbir-i +mütemmimesinden olmak üzre bu encümen-i dânişin teşkîlini dahi murad buyurup +vâlide-i muhteremelerinin eser-i âliye iktifâen ihyâ buyurdukları böyle bir eser-i +celîlde bu cem'iyet-i hayriyenin bedâyi'i günü teşrîf-i şâhânelerini dirîğ +buyurmayarak cümle kullarını ihyâ buyurdularBizler nasıl bahtiyâr adamlarız ki +hayırlı bir asra yetişerek envâ' na'am-ı sûriye ve ma'neviye ile mütena'im olmaktayız +ve bizim evlatlarımız bizden ziyâde bahtiyardır ki her ni'mette bizlerle müşterek +olduktan başka kemâlât-ı insâniyeye lâzım olan ulûm ve ma'ârifin esbâb-ı suhûletini +dahi inâyet-i velîni'metle hâzır ve âmâde bulmaktadırlarHak Te'âlâ Hazretleri sâye-i +şâhâneyi üzerlerimizde dâ'im buyursun âminVelîni'met efendimiz encümen-i +dânişin küşâdını emr ve fermân buyurdular. + +Bunun üzerine encümen-i mezkûrun bazı a'zâsı tarafından kaleme alınan +hitâbeler içinden intihâb ve cümlesine tercîh olunan devletli Cevdet Paşa +Hazretlerinin şu hitâbeleri kıra'et olunmuştur: +**.SÛRET-İ HİTÂBE** +Âlemde ilm ve ma'rifet gibi bir şeref ve meziyet olamazVe metâlib-i +insâniyenin esbâb-ı tahsîliyesi sanâyi' ma'rifetinden başka bir şeyle husûl bulamaz. +Ve her neye dâ'ir olursa olsun ve her nerede bulunursa bulunsun ilm ve +hüneri kad ve kıymeti inkâr olunamaz. + +Bu gördüğümüz sâmân ve intizâm ahvâl-i enâm ve hüsn-i mu'âşeret havâs +ve avâm hep ilm ve hünerle husûle gelmiş bir eser değil midir? +Ve meşhûdumuz olan bunca garâ'ib-i umûr ve sûret-i âsâyiş ve huzûrun +nazar-ı im'ân ile bakılıp mîzân-ı dikkat hakâyık şinâsiye vuruldukta dâniş ve +ma'âriften başka bir sebebi var mıdır. +Bunun için feth-i ebvâb-ı hikmet ve tertîb-i esbâb-ı terakkî ve ma'rifet ile +terbiye-i umûmiye kaziye-i hayriyesinin iştihâr ve intişârına sarf-ı himmet eyleyen +devletlerin cerîde-i âmallleri şîrâze-kîrslik intizâm ve re'âyâlarının mes'ele-i âsâyiş +bâlleri sûret-pezîr-i bekâ ve devâm olageldiği bahs ve iştibâh kabûl eder mevâddan +değildir. +Ve insanın mâhiyeti hayvan-ı nâtık olduğundan iki cihetle olup hayâtının +emr-i muhafazası ve his ve hayâtı hasebiyle ihtiyâcât-ı cismâniyesinin husûle +gelmesi ve sâ'ilinin istihsâlinde ve medeni't-tab' olduğundan emr-i temeddünce +zarûri'l-ihtiyaç olan esbâb-ı teshîliyenin istikmâlinde fünûn-ı tabi'iye ve riyâziyeye +muhtaçtırCihet-i rûhâniyesi ya'ni nâtık ve külliyât-ı umûru müdrik olması +hasebiyle dahi istifâ-yı lezâiz-i rûhâniyesi için bi't-tabi' mesâ'il-i hikmet-i ilâhiyeye +mâ'il ve sâlik ve gıdâ-yı rûhânîsi mesâbesinde olan Şi'ir ve İnşâ ve nekt ve mezâyâ +istimâ'ına pek aşırı râgıb ve mütehâlik olagelmiştirBunun için fenn-i hikmet-i +ilâhiyeye dâ'ir birçok kütüb ve mü'esser yazıldığı gibi edebiyattan dahi nice âsârve +mücellidât keşîde-i rişte-i tahrîrât kılınmış ve tezyîn ve tehzîb-i kelâm için fevka'l +'âde vesâir fünûn-ı lâzımeden ziyâde bezl-i ihtimâm olunmuşturYa bir söz için bu + +kadar emek sarf eylemek abes ilw iştigâl demek olmaz mı denilmesin zîrâ bu âlem-i +mezâhirde söz gibi nefs-i nâtıka-i insâniyeye mü'essir bir şey yoktur. +Bu sebepten nâşî meydân-ı ma'reke ve bir hâşîde-cân ve baş telâşında iken +bir söz ile gayrete gelerek nice yüz bin adam mevki'-i fedâkârîde sâbir-kadem olup +indinde en aziz ve lezîz olan hayâtını bir söze değiştiği ve bir söz ile rûh-ı insanı fevk +mâ yetesavver ve bin cihân değer şevk ve şâdmânı kesb edegeldiği pek çokturSözün +rıf'at-ı kadri nasıl inkâr olunabilirİnsanın hayvânât-ı sâ'ireden mâbihi'l-imtiyâzı olan +saffet-i maddihası ve tercümânü'l-kalp ve delâl-i ilm-i gayb olan zebânın olanca +bizâ'a ve sermâyesi söz değil midir? Ve söz gibi âlemde metîn ve pâyidâr bir eser var +mıdır? Eyyâm-ı mâzîde gelip geçmiş ve cemî' âsârı münderis olup dâr ve diyârı +unutulmuş bunca sâhib-i kemâl ve kuvvet adamların adını yâd ettiren ve bunca +ashâb-ı dâniş ve irfânın nâmını encümen-i âlemde dâstân eden söz değil mi? Ve +tûfanzede-i fenâ olan ümem-i sâlifenin ihtirâ' oldukları bunca sanâyi'-i garîbe ve +âsâr-ı acîbe bütün bütün mahv olup gitmiş iken ol vakitler bir şâ'irin söylediği söz +mahv olmayarak bu kadar emvâc-ı havâdis içinde yuvarlanıp geliyorSözün +büyüklüğüne bundan büyk delil ister miLâkin sözün kadr ve kıymeti dahi +söyleyenin ma'lûmât ve ma'rifetine göredirZîr-i söz kâmurgâh-ı derûnda dokunmuş +bir kaş bukalemun olduğundan âb tâb ve tarâvâtı ve çârsû-yı kâbiliyette kıymeti +kuvve-i âkılenin ter-desti-i terbiyesine göre olurBu cihetle sözün gerek böyle dil +dûz ve ciğersûz olması ve gerek dâmen-i haşre kadar pâyidâr olacak derecede +bulunması dahi ilm ve kemâle mütevakkıftırVe her lisâna şeref veren şâmil olduğu +fünûn ve ma'âriftirFünûn ve ma'ârifi hâvî olmayan lisân her ne kadar zâten +mükemmel ve muntazam olsa bile âsâr-ı i'mârdan mahrûm olan arâzi-i hâliye gibi +addolunup nitekim arâzînin hudûdu bi't-ta'yîn kedîmîn ile envâ' tarhlar açılmadıkça +dil-nişîn ve ma'mûr olamaz ise lisân dahi tahdîd olunup da onun üzerine a'mâl-i fikr-i +medîd ile dîvanlar ve fünûn-ı mütenevvi'adan kitaplar yazılmadıkça mu'teber ve +meşhûr olamaz. +Binâ'en'aleyh mahzâ lisânın terbiyesi ve sözün belâgat üzre olması için +ulûm-ı edebiyeden el-sine-i adîde üzre bu kadar kitaplar te'lîf olunmuşturVe'l +hâsıl insanın gerek havâyic-i cismâniyesi ve gerek metâlib-i rûhâniyesi hasebiyle +tahsîl-i ilm ve ma'rifete muhtâç idiği vâreste külfet-i ihtiyaçtırİşte bu emr-i ehemme +hizmet eylemek için muhsinât-ı asriyeye ilâve-i cemîle olmak üzre encümen-i dâniş + +nâmıyla bizim gibi âcizlerden mürekkep işbu cem'iyetin akd ve küşâdı husûsuna +müsâ'ade-i seniyye bî-diriğ buyurulmuşturCenâb-ı Hakka çok şükürler olsun bizi +bir pâdişâh-ı hakâyık iktinâha bende etmiştir ki bendegân ve teba'asını sen temyîz-i +dâniş ve irfâna îsâl için efrâd-ı etfâl gibi mehd-i merhamet-i seniyyelerinde terbiye +ile ihsân ve inâyet-i celîlesini itmâm ve ikmâl ediyorBizim ise her hususta aczimiz +ber kemâl olduğu misillü bu bâbda dahi izhâr-ı acz ve ibtihâlden gayrı bir +diyeceğimiz ve âciz olduğumuzu bilerek vas'-ı kemterânemiz miktârı çabalamaktan +başka işleyeceğimiz yokturHemen müfettehu'l-ebvâb ve müsebbibü'l-esbâb-ı Te'âlâ +azamete şâne ani'ş-şek ve'l-irtiyâb hazretleri intizam bahşâ-yı usûl adl ve merhamet +ve tertîb-fermâ-yı fusûl satvet ve saltanat olan velîni'met-i bî-minnetimiz efendimiz +hazretlerini ömr ve şevket-i şâhânelerin efzûn ve vücûd-ı âlem-sûd mülûkânelerin +âfât-ı sûriye ve ma'neviyeden masûn buyursun âmîn bi hürmeti seyyidi'l-murselîn. + + +Ömr-i insânî fi'l-mesel bir tarîktir ki nihâyeti bir varta-i hevelnâktır. +Vehâmet-i âkıbeti evvel hatveden gûş-ı hûşumuza ilkâ olunur ise de takdîr-i ezelî +yerini bulacağından mecbûren ileriye gidilirDer'akab arzû-yı rüc'at mir'at-ı +mütehayyilede rû-nümâ olurAmmâ sâ'ik kadar müsâ'id olmayıp dâ'imâ ileriye sevk +ederEsnâ-yı râhda mehlike-i mezkûreden ictinâben ihtiyâr olunan envâ' tekellüf ve +meşâk bâ'is-i kemâl ta'b ve ıstırâb olur ise de yine âfetân ve hîzân semt-i ma'hûda +şitâbân olmak lâzım gelip işte mürûr-ı sinîn ve a'vâm bundan ibârettirEğer ki +aralıkta dilküşâ çemenzârlar ve akar sular ve rengârenk çiçekler misillü bazı mertebe +mûcib-i neşât ve teselliyetimiz olacak şeylere tesâdüf olunup bu mukûle yerlerde +biraz tevakkuf olunmak istenir ise de bir lahza sükûn ve ârâma ruhsat olmayıp hâtif-i +gaybdan lâ-yankatı' yürü yürü nidâsı gelirVe orada terk olunan nefâyis-i eşyâya +nazar-ı tahassürle nigâh olundukda onlar dahi pâyidâr olmayıp nakş-ı ber âb gibi az +vakit zarfında mahv ve nâ-bedîd olduğu görülüyor. +misillü güzergahlardan çîde-i dest-arzû olan bazı meyve ve şukûfe +berâber alınmakla kesb-i teselliyet olunur ise de çiçekler sabahtan akşama kalmayıp +pejmürde ve perişân ve meyveler lezzet-bahş-ı dimâğ olur olmaz nazardan nihân +olduklarından cümlesi vehm ve hayâl kabîlindendirİşte bu sûretle dâimâ sâ'ik +takdîrin sevkiyle olmağın helâke tekarrüb olunurOl halde her şeyde âsâr-ı zevâl ve + +inkılâb nümûdâr olarak bahçelerde evvelki revnak ve tarâvet ve ezhârda evvelki +letâfet ve sularda evvelki safvet kalmaz ve mukaddemât-ı ecel-i bî-amân nümâyân +olarak ol varta-i hatırnâke yaklaşıldığı hissolunurAmmâ ki fâ'ide-kenâr-ı vahşet +medârına kadar varılmak mütahtem olduğundan birkaç kadem daha ileri gidilmekten +imtinâ' olunamazVe ol esnâda havf ve dehşet havâs ve kuvâyı ihlâl ederek baş +döner ve gözler kararır ise de yine yürümek lâzımdırGeri dönülmek murâd olunur +ise de heyhât imkân müsâ'id olmaz ve derhal zıll-i zâ'il gibi cümlesi mahv ve +mudmahil olur*Bir leb-cünbüşîn vü gezer bîn* Kîn işâret zi-cihân güzârân mâr +abes. + +Âh birâder can birâder! +Aldığım kara haber sâ'ika-i belâ gibi nâzil olduGönlüm vîrân gözlerimden +sirişk-i hasret rvâdırCümlemiz muhabbet-i evlât esîriyizHusûsâ peder vâlidenin +böyle vuku'ât-ı ciğer-sûzda uğrayacakları te'sîrât-ı kalbiyeyi mülâhaza ettikçe hüzn +ve elem bir kat daha müşetted olmaktadırFeleğin böyle sitemleri çekilir dertlerden +değildirLâkin ahkâm-ı kazâya rızâdan başka çâre var mıdır? Gidenleri ta'ziye +ile uğraşanlar dahi bu âlemden gitmeyecekler mi? Kim hayata mağrûr olabilir? Bu +misâfirhâneye mihmân olanların kimi erken kimi geç giderHer giden nöbetini savar. +Müddet-i misâferetin kasr ve medinde ehemmiyet yokturMes'ele âlem-i bekâda +uğranılacak tavr ve hâlettedir. +Ma'sûm gidenler arkada bıraktıklarını mahzûn ederler amma gâ'ile-i hesap +ve kitaptan masû ve ni'am-ı uhreviye ile ebedi's-sürûr olurlarBu cihet düşünülürse +kalb-i mütesellî olmaya başlarVe cenâb-ı Hakkın idrâkinden âciz olduğumuz hükm +hafiyesine arz-ı teslîmiyet ederHüdâ-yı müte'âl cümlemize sabr-ı cemîl ihsân +eylesin. +Tavtîl-i makâle mecâlim olmadığından bu kadar yazabildim. +Birâderim! Ricâ ederim: Hikmet-i ilâhiyeyi te'emmül ile âteş-i kalbi teskîn +ediniz. +Sa'dullah Paşa + +Saraya cephesinden nazar olundukta ittisâlinde birer dâ'ire ortasında +azametli bir kaleden ibâret fersûde-renk bir binâ görünürManzara-i binâ şâ'irâne +teşbîh olunursa iki cenâhını açmış bir ikâb-ı azîmü'l-heykel pervâza müheyyâdır +denilebilirÖnündeki saha bir ravza-i bedî'ü'l-münazzardır ki fesahat-i arz ve tavlini +ihâtada med-nazar kâsırdırLetâfet ve intizâmını ta'rîf ve ifâdede kuvve-i +mütehayyile-i üdebâ aczini i'tirâfa her zaman hazırdırHer tarh zümrüd-i fâmı üstâd-ı +san'atın nefâyis-i tabi'atı taklitte kemâline kemâline birr nişâne her sath +şukûfezârı arayış bahardan bir numûne-i bî-bahânedirYollarının havâli ve etrâfı +eşcâr-ı mültefitü'l-sâk ile müzeyyendir ki her şâh-ı nezâret vâyesi târ-ı şi'â' âfitâba bir +güzel şâne sâyesi ise altında gezenlerin hayatına sermâyedirZahm-ı hâmdan câ be +câ rekz olunan sanemler güyâ ki bu âlemin nüfûs-ı mülkiyesi ve hânedân-ı +imparatorîden irtihâl edenlerin şehrâh-ı ravzada meşhûd olan tesâvir-i mecmu'ası +güyâ ki bu bâğ-ı sükût âbâdın sekene-i mütehassiresidir. +Bu icmâlin tafsîlini edîb-i merhûm Kema Paşa'nın cezîresine dâ'ir +ta'rîfât-ı belîgânesi müfîdir. +Bu bağda var garip hâlet +Şâyeste eğer denilse cennet +Nasıl cennet denilmesin? Sahasından ahvâl-i ukbâyı andırır bir âleme +girilirBu temâşâdan sonra safâ-yı cennet sürülürYa'ni bu ravza-i vasî'ü'l-inhânın +bir köşesinde şimdiki imparatorun pederi Frederick ve zevcesinin türbesi mevcuttur. +Bahçenin sâye bir cihetinden uzun bir yol ile oraya gidilirYolun etrâfından serv gibi +hüzn artıracak ağaçlar dikilidirYolun hizâsından müntehâsına doğru bakılınca bir +sırât-ı müstakîm ki zulâm-ı zalâl-i eşcâr ile manzarası gâyet mühîb ve muvahhiş ve +tahrîk-i rûzgâr ile ağaçların tesâdümünden hâsıl olan inilti ziyâde hazîn ve +müthiştirZüvâr yolun ortasında sünûhât-ı uhreviye ile öyle müte'essirü'l-cinân olur +ki dûrdan bir mağara deliği gibi meşhûd olan türbe kapısını madhal-i âlem-i âhiret +zannetmeye başlar. +Sa'dullah Paşa + +Birkaç kademeden ibâret merdivenden çıkıldığı gibi orta kapısı önünde +mevzû' heykel hürriyete tesâdüf olunurDestinde asâ olarak bir kürsiye kâ'iddirTarz +ve tavrı nazara bu ma'nâyı muhattardır: +Ey züvâr-ı hüşyâr!.Nazar-ı ribâ-yı hayretin olan bir numûnegâh terakkiyât +ı beşeri temâşâ ederken gâfil olma ki bu kemâlât bütün hürriyet eseridirAkvâm-ı +milel bu sâyede karîn-i sa'âdettir: Hürriyet olmayınca servet olmaz..Servet +olmayınca sa'âdet olmazEy seyyâh-ı sâhib-i i'tibâr!..Âgâh ol ki burası nazar-ı ehl-i +hakîkatte teşhirgâh-ı masnû'ât değil belki dârü'l-imtihan masnû'âtıdırMeşhûdun +olacak âsâr-ı nefsiye kânûn-ı hürriyete tâbi' memâlikin mahsûl-i terakkiyâttır. +Merdûdun olacak eşyâyı hasîse zincir-i esârete mübtelâ memâlikin mecmûl +tedenniyâtıdır. +Sa'dullah Paşa +Şu âlemde ikdâm-ı vezâyif-i beşer bekâ-yı şahsî ve bekâ-yı nev'îsine +hizmettirBunun cemî' vezâyife takdîmi akl ve nakl ve tabi'atta vücûbu müsbet +bulunduğundandırŞöyle ki vikâye-i nefs zımnında cemî' mahzûrât şer'an mecâz ve +mübâh olduğuna ve çünkü insan için terakkî ve kemâl mezra'a-i a'mâli olan +vücûduyla hâıl ve onun zevâliyle bâzâr-ı iktisâbı âtıl olup hattâ Ed-dünyâ +mezra'atü'l-âhire eseri bu mi'eli şâmil bulunduğuna nazaran şer'an insan için cemî' +vezâifin ikdâmı bekâ-yı şahsiyesine hizmet olduğu tayakkun olunur. +Bu da'vânın aklen ispâtı her çünd ve hile cây-ı nazar değil gibi görünür ise +de çünkü mütekaddimîn ve müte'ahhirîn-i felâsifeden bekâ-yı rûha kâ'il olanlardan +bazıları bu dağdağa-i dehr-dûndan tahlîs-i giryân cân ve rûhu müntesib ve mâ'il +olduğu âlem-i uvîye îsâl eylemek mihnet ve meşakkatten bi't-tahlîs sa'âdet-i hâle +idhâl demek olduğundan herkese nefsini i'zam-ı sa'âdet-i hâle delâlet vâciptir diye +kendi nefsini katli tecvîz değil tercîh ma'razında makâlât-ı acîbe ve mukaddemât-ı +garîbe serd ve beyân ve bi'l-mukâbele bu za'm-ı fâsidin iptali için nice edille-i +kaviye-i akliye îrâd ve tiyân olunduğuna ve bu bâbda yâdigâr-ı sahife-i rüzgâr olan +Jan Jak Russo'nun iki kıta muharrerâtı tarafeynin edille-i vâcibesini câmi' + +bulunduğundan kat'-ı nazar-ı garâyib mebâhisten ma'dûd olduğuna binâen bu +makâmda tahrîr ve îrâdı münâsip görülmüştür. + +Milord! Artık haml-i sakîl-i hayât altında tâb tahammülüm kesilerek +hayli vakitten beri hâlet-i zindegânı bana bir külfet-i azîm olmuş ve ömre izzet-bahş +olacak esbâb ve evsâ'ilin cem'isinin gayb eylemiş olduğumdan kelâl ve melâlden +gayrı hayattan bana bir semere kalmmaıştır lâkin ihsan ve atâ eyleyen zâtın emr ve +izni olmadıkça nakd-i hayâtı tasarruf-ı memnû' ve haramdır denilirBenim dahi +meczumdur ki bizâ'an hayatım bi'l-vücûh senin mülk-i yemînindir zîrâ himmet-i +mahsûsanızla iki def'a mühlikeden kurtarıldığı misillü i'ânet ve ihsânınızla lâ-yenkatı' +hıfz olunmaktadırBinâ'en alâ zâlik âhire â'it hukuka tecâvüz günahından berî +olduğuna kesb-i itminân eylemedikçe veyâhut vakten mine'l-evkât yine sana fedâ ve +îsâr edebilmekliğin ümîd-i za'ifi bende bâkî oldukça kat'an öyle bir tasarrufa kıyâm +eylemeyeceğim derkârdır. +Benim vücûdum size lâzım olduğunu beyân buyurur idinizBununla niçin +beni tağlîz ve tağrîr edersinizLondra'da bulunduğumuz müddetten beri beni size +dâ'ir müsâlaha ile işgâl eylemek şöyle dursun bi'l-'akis siz hasren bana mukayyed ve +meşgulsünüzBen hayâtımı istikrâh eylediğimden ziyâde gadri istikrâh ederim. +Çünkü zât-ı bâkî benim ma'bûd ve mu'tekidimdirCemî' vârım senindirVe vezâ'if-i +muhabbet bu kem tâli'in pây-bend-i azîmeti olmasa hiçbir bahâne ve mugâlata âlem-i +zindegânîde durmasını mûcib olamaz. +Seni isgâya müsta'id ve müheyyâ olduğumdan mülâhazamda eser-i +noksâniyet var ise tashîh ve îzâh ve gönlüme ilkâ-yı ma'nâ-yı felâh eyleFakat +bu tasavvurâtın eser-i ye's ve fütûr olmadığını dahi mülâhaza buyurMa'lumdur ki +âdet-i devletiniz her hususta vâdi-i mübâhaze ve istidlâle gitmektirPek a'lâ bahse +derkâr olalımİstersiniz ki mütâla'a ve mülâhaza mebhûs-ı anh olan mes'elenin +ehemmiyeti kadar olsunRâzıyım öyle olsun rahat ve sükûnetle hak ve hakkâniyeti +taharrî ve bu kaziye-yi âhire müte'allik gibi görerek bî-tarafâne bahs ve tefekkür +eyleyelimRubek nâm feylesof ihtiyârıyla kat'-ı rişte-i hayât etmek mezmûm bir şey +olmadığına dâ'ir makâle-i meşhûresini bizzatkaleme alarak isbât-ı müdde'â +eyledikten sonra kendini katl eylediBenim maksadım onun kitabına bir nazîre +yapmak olmadığı gibi kitâb-ı mezkûr dahi çendan mütenahhim değildirFakat bu + +bahiste mûmâileyhin temkîn ve sükûnetini taklit ve iltizâm eylemek münevvi-i zamîr +midirPek çok vakitten beri bu emr-i hatır üzerine icâle-i efkâr eylemekte olduğum +ma'lûmunuz olmalıdır zîrâ tâli'-i ber-küştem ma'lûmunuzdurMa'amâfih hâlen hıfz-ı +hayât eylemekteyimNe kadar tefekkür ve mülâhaza eyledimse hakîkati şu kaziye-i +asliyede münderiç buldumŞöyle ki sa'âdet-i hâli temennî ve sekâmetten tevkî âhirin +hukûkuna tecâvüzü mutazammın olmadığı halde hukûk-ı tabi'iyedendirBu takdirce +hayatımız bize muzır ve âhire gayr-ı nâfi' olursa ondan tahlîs-i girîbân olunmak +mecazdırEfkârımca eğer dünyada bir kâ'ide-i sahîha sarîhan var ise ancak bu kaziye +olup ve illâ insan için zımnında günah olmayan hiçbir fi'il ve hareket kalmaz. +Bu mes'ele üzerine bizim mugâlatacıların akvâl ve ârâları ma'lûm değil +midirEvvel emirde bunlar hayatı bizim değil gibi mülâhaza ederler ve derler ki +çünkü hayat bize i'tâ olunmuş bir şeydir bu takdirce hakîkaten bizim değildir. +Halbuki işte bi'l-hassa bize i'tâ olunduğu ecelden bizimdirMeselâ cenâb-ı bârî bize +iki el i'tâ ve ihsân eylemiştirKangren gibi bakıye-i vücûda sirâyeti melhûz olan bir +halde birini ve belki îcâbına göre ikisini dahi kat' ettiririzİşte bekâ-yı rûha i'tikâd +olunduğu halde bu keyfiyet mes'elemize bir mikyâs-ı sahîh olurZîrâ ben +vücûdumdan daha ağır ve eşref bir kısmın muhâfazası için bir kolumu fedâ eylemek +meşrû' ve mecâz olduğu halde cismimden daha ağır ve eşref bulunan rûhumun husûl +sa'âdet-i hâl için cismimi fedâ eylemek dahi mecâz ve meşrû' olmalıdırHer çünd +cenâb-ı bârînin bizlere i'tâ ve ihsân eylediği nesneler bi't-tabi' bize nâfi' ve lâzım ise +de yine bi't-tabi' zî-tağyîr bulunduklarından dolayı bu atâyâya kuvve-i akl ve temyîzi +dahi illet i'tâ ve ihsân buyurduTâ ki bizler bu eşyâ-yı mevhûbenin hâl ve zamâna +göre iyisini ihtiyâr ve temyîz ve kötüsünden ictinâb ve perhîz eyleyelimEğer kâ'ide +akl ve hikmet bu ihtiyâr ve intihâb husûsunda isti'mâl olunamaz ise insanların hangi +maslahatında kullanılmak için i'tâ olunmuşturİşbu i'tirâzât oldukça metîn ve +ma'kûl iken bizim mugâlatacılarımız bin tarz ile tağyîr ve iptâl eylerlerŞöyle ki +bunlar rûy-ı zemînde ber-hayât bulunan bir adamı kulluk neferi gibi ad ve i'tibâr +ederek derler ki Cenâb-ı Hak seni şu âlemde ve daha ahz olmak üzre şehr-i +vücûdunda ikâme eylemiş olduğu halde ondan emr ve ruhsat oldukça bunlardan nice +hurûcu tecvîz edersinVelev böyle olsun emr-i zindegânı kesb-i külfet-i zacret +eylediği sûrette bu hâl Cenâb-ı Haktan işâret-i ruhsat değil midir. + +Cenâb-ı Hak beni gerek rûy-ı zemîn ve gre cismimde ve'l-hâsıl hangi +mahalde ikâme eylemiş ise mutlakâ orada mazhar-ı sa'âdet-i hâl oldukça ikâmet ve +illâ ihtiyâr-ı mübâ'adet eylemek ruhsatıyla ikâme eylemiştirİşte kânun-ı tabi'at ve +kânun-ı ilâhî budurEvet ben de tasdîk eylerim ki ruhsat ve irâde-i ilâhiyeyi +beklemek gerektirLâkin bahs işbu emr ve ruhsatı fırkadadırMeselâ ben bi't-tabi' +vefât eylediğim halde Cenâb-ı Hak bana terk-i hayât etmekliği emr etmez belki kendi +irâdesini bi'l-istişâre icrâ ederRuhsat ve irâdesi ancak sıfat-ı hayâtı bana bir haml-i +sakîl eylediği zamandırBirinci halde elimden geldiği kadar mukâvemet ve ikinci +sûrette mutâva'at bana evvelâ ve âhirvâdırBu mukaddemeden ma'lûmunuz oluyor +mu ki irâde ve kânun-ı ilâhîden firâr olunuyor gibi mevt-i ihtiyârîye takdîr-i ilâhîye +adem-i rızâ ma'nâsını verir nice adamlar vardırHalbuki bir adam kendini katl +eylemesi irâdât-ı ilâhiyeden firâr için olmayıp belki onu tamam icrâ eylemek içindir. +Bu ne ma'nâ-yı ma'kûsturCenâb-ı Hakkın kudret ve tasarrufu yalnız benim cismim +üzerine midir ve avâlimden bir nokta var mıdır ki mevcûdâttan bir zerre orada yed-i +kudret ve tasarruf-ı ilâhîden çıkabilsin ve benim hakîkatim şu kesâfet-i cismâniyeden +kurtulup daha ziyâde kesb-i safvet ve âlem-i lâhûta iktisâb-ı münâsebet eylediği +halde nisbet-i mu'âmele-i ilâhiyeye za'af ve zevâl gelebilsin. +Hayır kaziye bunun hilâfına mülâbistir ve bu bâbda adl ve ihsân-ı ilâhî bana +takviye -bahş-ı ümîd olmaktadır ve eğer mevt mülâbesesiyle insan yed-i kudret-i +ilâhiyeden çıkar efkâr ve i'tikâdından bulunmuş olsam kat'an mevti temennî etmez +idimFüdun nâm kitapta beyân olunduğu vecihle sekerâtın sebeye hitâben eğer senin +bir gulâmın kendini öldürse ve senin için onu te'dîbe imkân müsâ'it olsa senin mal ve +mülküne îsâl-i hasâr eylediği için onu te'dîb eylemez misin dediği mugâlata +kabîlindirBî-çâre Spkrat insan ba'de'l-memât tasarruf-ı ilâhîden çıkar zanneylemiş. +Kaziye böyle değildirBu makâmda şu temsîlin yerine eğer senin bir gulâmın olsa ki +ona ilbâs eylemiş olduğun libâs hizmetine mâni' olacak sûrette bulunduğu ecelden +gulâm merkûm hizmetini hüsn-i îfâ kasdıyla libâs-ı mezkûru çıkarsa ona nazar-ı +mücâzâtla bakar mısın demek gerek idi. +Bu hususta menşe'en galat şu müddet-i kalîle-i hayâta ehemmiyet +vererek ba'de'l-memât metrûk ve mu'attal kalınacak gibi insanın varlığını hemen +müddete münhasır bilmeklik efkârıdırHalbuki bizim hayatımız indallah ve inde'l +'akl lâşî mukûlesi olduğu misillü kendi nazarımızda dahi hiç sayılıp şu cismden + +tecerrüd-i kâmet-i isti'dâdımıza nâ-mülâyim bir libâs tebdîl eylemek gibidirŞöyle +bir şey'-i hakîr bu mertebe kîl ü kâl götürmez. +Milord! Bu tasavvurât ve makâlât ashâbının nazar ve istidlalleri butlân ve +belki zulmden hâlî değildirZîrâ bu hususta za'm ve iddi'â eyledikleri hatâyâyı i'zâm +sırasında izâle-i hayât i'dâm-ı hakîkî gibi i'tibâr ve cezâ bahsine gelince sûret-i te'yîd +ve bekâyı izhâr ve ikrâr eylerlerBunlar sûret-i hakta görünen işbu edille ve +berâhinini sâlifü'z-zikr Fidon nâm kitaptan alıp halbuki kitâb-ı mezkûrda bu bahs +taht-i elfâz sûret-i muhtasarada îrâd olunmuşturÇünkü Sokrat zâlimâne bir +muhâkeme ve hükm ile birkaç saat sonra katl olunacağı mukarrer iken şâkirdânına +verdiği tenbîhâb miyânında bi'l-münâsebe bu edille ve berâhini dahi îrâd eylediğine +ve kendi için terk-i dağdağa-i hayât eylemek mukarrer bulunduğuna mebnî ol halde +bi'l-ihtiyâr kat'-ı rişte-i hayât câ'iz olup olunmayacağını arîz ve amîk mülâhazaya +vakti ve ihtiyâcı yoktuEflâtun'un su'ali mülâbesesiyle mûmâileyh Sokrat her çünd +işbu mukaddemeyi îrâd eylemiş ise de benim mülâhaza ve efkârıma göre hakîm +mûmâileyh bu mes'eleyi beyânda bi'l-fi'il icrâya ihtiyaç hâlinde bulunmuş olsa +idi be her hâl efkârında daha ziyâde iltizâm tedkîk eyler idiMa'amâfîh kitâb-ı +müstetâb mezkûrda bi'l-ihtiyâr kat'-ı rişte-i hayat eylemekliğin memnû'iyetine dâ'ir +edille-i kaviye bulunmadığına kânûn-ı terk-i hayât eylediği gece iki kere serâpâ hatm +eylediği delil kâfîdirYine bu mugâlatacılar da'vâlarına takviyet vermek için eyâ +ni'met-i hayat fenâ bir şey olmak ihtimâli var mıdır diye su'âl ederlerHâl-i hayâtın +muhât ve meşmûl olduğu bu nce zey' ve dalâl ve mahn ve melâl ve müsâvî ve vebâl +pîş-i nazar-ı tefekkür ve i'tibâra alınır ise eyâ hayat denilen şey'in zerre kadar +muhsinâtı var mıdır denilebilirZîrâ benî beşerden en fazîlet mündâdım dahi cünd-i +ma'âsî ve hatâyânın mahsûru olduğu gibi sağ oldukça be her dakîka ya pâzde-i ehl-i +isyân veyâhut bi'z-zat ehl-i isyân olmak mühlikesinden emîn olamazBu takdirce +mücâhede mülâbesesiyle inziğâc ehl-i ırz ve insâfın ve sû'-i sanî'aları cihetiyle +inzi'âc- denî ve gayrı munassıfların nasipleri olup bundan istintâc olunur ki ahvâl ve +evsâf-ı sâ'irede bu iki sınıf birbirlerine taban tabana mugâyir oldukları halde zillet ve +meşakkat-i hayatı çekmekte hemhâl ve hem derttirlerBu keyfiyeti edille-i kaviye ve +vekâyi'-i sahîha ile dahi ispbât edebilirimŞöyle ki nice akvâl hak ve bînât ve nice +ef'âl müstahsene-i fezâ'i-gâyât ashâbı hakkında mûcib-i katl olmuştur. + +Milord bunların cemîsini bertaraf ederek sana tevcîh-i hitâb birle su'âl +ederim ki aklın ve irfânın şu âlme-i süfliyede celâ'il-i himem ve i'tinâları hâriçten +kat'-ı alâka ile kendi kalplarine toplanmaya ve kable'l-memât meyyit ve müstehlik +olmaklığa masrûf değil midir ve beşeriyet belalarından kendimizi tahlîs için akıl ve +hikmetin irâ'e eylediği tarîk yalnız şu âlemden ve belki nefsimizde fânî bulunan cemî' +varlığımızdan kat'-ı alâka ile kendi bâtınımıza cem' olarak seyr-i âlem-i ulvîye +teveccüh husûsu değil midirVe bizim menşe'en ibtilâmız cehl ve ırz olduğu halde +bunların ikisinden dahi bâdi-i halâs olan mevt için ne sebepten âh ve esef edelim. +Şu abdi'n-nefs olan adamlar akıl ve insaftan ârî sûretle kendi lezâ'iz-i +şehvâniyelerini istihsâl için tezyîd-i bâr-ı mahn ve meşakkat edip de ne yapıyorlar. +Dikkatle bakılsa bunlar şu âlemde varlıkları dâ'iresini tevsî' za'mıyla bütün bütün +imhâ ve boyunlarına takılmış olan zincir-i tûl-i emel sıkletini alâyık-ı cedîde-i adîde +ile tezyîde i'tinâ ediyorlarBir zevk ve safâları yoktur ki kendileri bin türlü hırmanla +telhkâm etmeyeBunlar mertebe-i telezzüzlerince mübtelâ-yı meşakkat ve dünyâya +saplandıkça esîr-i meskenet olmaktadırTutalım ki şu sûret-i mükeddere ile rûy-ı +arzda sürünmek umûm için bir ni'met addolunsunBen dahi halk tamamen +kendilerini katl etsin de dünya baştan başa bir mezarlık olsun da'vâsında değilim +lâkin bu tarîka sülûka ehak adamlar var ki mübtelâ oldukları ye's ve hırmân ve +şedâ'id meşâk-ı bî-pâyân tabi'attan kendilere verilmiş mürûr tezkeresi gibidirBu +mukulelere göre hayatı ni'met addeylemek bir nev' cennettirHayat bize leziz olduğu +müddetçe azizdir ve izzeti ancak şedâ'id-i mesâib izâle edebilir. +Çünkü bizim cümlemiz bi't-tab' olmadan be-gâyet tersân olduğumuzdan +işbu havf ve haşyet hayâtın meskenetini bize sûret-i âhirde gösteriyor ve ölmeye +karar verilmezden evvel bu türlü mihnet ve meşakkatle yaşamaya pek çok +vakittahammül olunabilirAncak bir kere hayatın sıkıntısı ölüm korkusuna galebe +ettikte hayatın ne derece fenâ olduğu ta'yîn ederek insan bir sa'at evvel kurtulmaya +can atarHer çünd hangi derecede ni'met-i hayât mübeddel nikmet olduğu sahîhan +kestirilemez ise de hele bize fenâ göründüğünden pek çok evvel kesb ve hâmet +eylediği meczûmdurÇünkü terk-i hayâta salâhiyet buna kasd ve tasdîden çok vakit +evvel hâsıl olduğu her bir akl-ı selîm sâhibi ndinde müsellemdirMüdde'î ve +mu'terizler bu kadarla da iktifâ etmeyip bizi izâle-i hayâta kasddan men' için hayatın +derkâr olan fenâlığını inkârdan sonra sabr ve sebâtsızlıkla da bizi ta'ayyüb eylemek + +üzre tasîdk-i farazî ile tasdîk de ederlerBunların za'mınca mesâ'ibden kaçınmak +hamiyetsizlik alâmeti ve kendisini katle tasdî eylemek mutlaka muhannisler +safiyetidirBu takdirce âlemi kabza-i teshîre el-ân Roma'ya satvet ve saltanat +veren bir alay muhannisler imiş. +Hele Arri ve Aponin ve Lokras nisvân tâ'ifesinden bulundukları için +muhannisler adedine dâhil olsunlar velâkin Brütüs ve Kasiyos'a ve ale'l-husus ism ve +resmi Roma'ya ifâza-i rûh-ı hamiyet ve kulûb-ı zulmeye ilkâ-yı dehşet eyleyen ve +âsâr-ı acîbesiyle sükkân rûy-ı zemînin ta'zîmât-ı fevkal'âdesine mazhar olan Kato'nun +sitâyişle iftihâr eden bunca ukalâ âyâ hatır ve hayâle getirirler miydi ki vakten +mine'l-vakât bazı pinti mektep hocaları mûmâileyhin fedâ-yı cân eylemek şerefini +düşmanlara mutâva'at meskenetine tercîh ettiğinden dolayı hamiyetsizliğini isbât ve +istintâc için bast-ı mukaddemât ve mebâhis edeceklerdirMâşaallah doğrusu zamâne +mü'elliflerinin kuvvet ve azametleri ale'l-'âl kalem-be-dest te'lîf olduklarında cür'et ve +cesâretleri resîde-i mertebe-i kemâldirEy pehlivânân-ı arsa-i besâlet bâdi bana sizler +beyân edin ki müddet-i medîde mihnet-i hayâtı tecri'i göze kestirip bunca gayretle +arsa-i hecâdan kenâr-ı selâmete çıkardığınız dest-i şeca'at peyvestenize bir kabs-i +pâre düşse ne çâbın dest-geş-i ictinâb oluyorsanız eyâ bu keyfiyet şidde-i harâret +ateşe adem-i tahammül cebânetinden midirGâlibhâ bu su'âle cevâbınız şu olacaktır +ki şedâ'id-i harbe îcâb eden esbâb-ı mecbûriyet bilâ mûcib ateşe el tutmak husûsunda +yoktur. +İşte ben de dermeye mihnet-i hayâtı çekmeye benim için ne mecbûriyet +vardırEyâ halka göre bir adamı halk ve îcâd-ı his ve haşâktan daha külfetli midir. +Yoksa bunların ikisi dahi bir hâlıkın eseri mi değildirBelî red ve def'i yed-i +iktidârda olmayan şedâ'ide sabr ve tahammül olunur velâkin tecâvüz ve ta'dîsiz def' +ve reddi mümkün olan mihnet ve meşakkati çekip durmak dîvâne kârıdır ve bilâ +mûcip bir küçük fenâlığa tahammül fenâlığın büyüğüdür ve müngaz ve mü'llim +olmuş bir hayatan fevrî bir mevtle tahlîs-i girîbân etmek istemeyenler şol ahmak +adama benzerler ki amelât-ı cerrâhiyeden ictinâben yarasının teşnecine râzı olurBen +cerraha derim ki şu ayağım benim helâkime bâ'is olacak gel kes ve kesildiğini dahi +gözümü kapamayarak seyredeimBu ameliyâta adem-i cesâretlerinden nâşî +vücutlarını çürüten pehlivanlar ko benim için bakın hamiyetsiz ayağını kestirdi +desinler. + +Âhire âit bazı vezâ'if cihetiyle her bir adam kendi vücûdunu keyfe mâ yaşâ' +tasarruf edemeyeceğini itirâf eylerimLâkin buna mukâbil nicelerde vardır ki +kendine terk-i hayât vazîfe-i mahsûsa olmuşturMeselâ memleketin sa'âdet-i hâli +vücûduna merbût olan bir hükümdâr ve evlâd ve 'iyâlinin infâkı kendine münhasır +bulunan kethüdâ ve memâtı dâyenlerine mûcib-i hasâr olacak bir medyûn her ne hâl +olur ise bu vezâ'if-i mahsûsalar için tahammül ededursunlarBu mukûle familya ve +memleketine müte'allik esbâb-ı sâ'ire cihetiyle ta'dî ve tecâvüz âr ve şinârı gibi +daha büyük bir musîbete sebep vermemek üzre mesâ'ib-i hayâtı çekmeye mecbûr +bulunan ehl-i fütüvvet vardır diye şu mecbûriyetlerin birisiyle mukayyed +bulunmayanlara birtakım aczi ızdırâr ile knedilerinden ma'adâ bir kimesneye müfîd +olmayan hayâtı mücerred mevte adem-i cesâretleri için vikâye eylemek câ'iz olur mu. +Vahşîlerden bir ihtiyar adamı oğlu arkasına alarak br mevki'-i muhârebeden +tahlîse çabalar iken merkûm "Oğlu beni öldür de bırak işte düşmanlar yetiştiler ve +sen git refiklerinle beraber harp ederek evlâdını tahlîse şitâb ve hasımlarını yemiş +olduğum hasımlar eline beni sağ sağ teslîm etmek musîbetinden ictinâb eyle" +demiştirVahşîlerden beter düşman hânedân olan acz ve ihtiyâç ve ıstırâp ve inzi'âc +mülâbesesiyle pister-i ibtilâda yatıp mu'înine kâfî olmayan nanpâre ile sedr-mak-ı +hayât etmeye mecbûr olan bir âciz ve dermândenin ve şu âlemde hiçbir şey'e +yaramayan ve cemî' alâyıktan mücerred olarak tek ve tenhâ kalan ve dünyada vücûd +ı acz âlûddan bir semere husûlü me'mûl olmayan adamların şu ikâmetgâh-ı fânîden +çekilmeye niçin salâhiyetleri olmasın ki gayrı nâfi' ve enîn ve iştikâları mahz-ı +tasdî'dir. +Milord işbu mütâla'âtı mîzân-ı akla vurur ve bu kıyâsâtı cem' ve intâc eyler +isek cümlesini akl-ı selîm ashâbı indinde muhtâc-ı nazar olmayan kavâ'id-i âdiye-i +hukûk-ı tabi'aya mübtenî bulursunHakîkatte hastalıktan tahlîs-i nefs câ'iz olup +da müz'ic bir sağlıktan kurtulmaya sa'y niçin câ'iz olmasın eyâ bunların her birisi +bize takdîr eyleyen hâlik başka mıdırYoksa ölmek zahmetli de mu'âlece isti'mâli +safâlı mıdırMevti mu'âleceye tercîh eder pek çok mübtelâlar bulunduğu bunların +ikisinden dahi tabi'at-ı müteneffir olduğunu isbât ederİmdi def'i kâbil olan bir illetin +mu'âlece ile def'ine çalışmak izâlesi gayrı mümkün bir beliyyeden terk-i hayatla +tahlîs-i girîbân-ı cân eylemeye müreccah olduğu isbâta muhtaçtırMeselâ siteme de +kana kana ve taş sancısında afyon isti'mâl olunurBiri sevap ve biri günahtır. + +Hakîkatine nazar olunur ise şu iki halde de maksat bir fenâlıktan tahlîs-i nefs olup +kullanılan vesâ'itin ikisi dahi tabi'î ve muktezâ-yı haldirEğer tabi'atın nefreti tarafına +bakılır ise tarafeynden müsâvî olup eğer irâde-i ilâhiye pîş-i nazar-ı mutâva'ata +alınmak lâzım gelirse bize gelen belâların hangisi taraf-ı mevlâdan değildir ki ona +mukâbele ve mukâvemet ve yed-i kudretten sâdır olmayan hangi elem vardır ki +ondan mücânebet olunsunKudret-i ilâhiyeye bir hadd-i intihâ var mıdır ve ne hâl ve +mahalde irâde-i ilâhiyeye mukâvemet meşrû' ma'kûl olabilirHer bir şey' irâde-i +ilâhiye ile vücut-pezîr olmuştur diye bizim için hiçbir şeyi tağyîr ve tasarruf câ'iz +değil midir ve kavânîn-i ilâhiyeyi ihlâlden ihtirâzen şu âlemde hiçbir şeyi +yapamamalıyız ve her ne yapsak acabâ ihlâline muktedir miyiz. +Milord kaziye böyle değildirİnsanın a'dâd ve irşâd olunduğu makâsıd daha +ecl ve a'lâdırZât-ı bârî insanı böyle bir betâ'et-i dâimiyede dursun için halk +eylememiştirBelki amel-i sâlih işlemek için irâde-i cüz'iye ihsân eylediği gibi taleb +hayr için kalb-i selîm ve tercîh ve temyîz için akl-ı müstakîm i'tâ ederek kâ'in +mükûnâta mümeyyiz ta'yîn ve sahife-i kalb ilhâm celbinde sana nâfi' ve gayra gayrı +muzır olanı işle düstûrunu tahrîr eylemiştirİmdi nefsim için mevt hayattan infa' +olduğunu idrâkten sonra yaşamaya ısrâr eder isem irâde-i ilâhiyesine muhâlefet etmiş +olurumZîrâ beni mevti istihsân hâline getirdiğini ihtiyâr ve icrâya bir emirdir. +İhtiyârıyla hayat etmeklik husûsunda akıl ve kıyâsın daha esa olarak usûl-i +dînde istinbât edeceği kâ'idedendirNasârî tarafından bu bâbda bast olunan +mukaddemât nakz ve iptâl ne kendi dinleri usûlü ve ne de kitapları ahkâmı olmayıp +felâife-i mecûstan alınmış şeylerdirBu mezheb-i cedîdi evvelâ ittihâz eden Laktans +ve Oksitin olup istinatları dahi bâlâda i'tirâz eylediğim Fidon nâm kitaptırYoksa +Hazreti İsâ buna dâ'ir kelime-i vâhide beyân buyurmamıştırŞöyle ki buna +mütâba'atla ahkâm İncil'e ittibâ' za'mında bulunan efrâd-ı nasârî ancak Eflâtun'a +teb'iyet eylerTevrat'ın bir mahallinde kendi nefsini katl etmekliğin tahrîm veyâhud +takbîhine dâ'ir söz var mıdır ve hattâ kendi kendini katl etmiş bazı eşhâsın +hikâye-i ahvâl sırasında bu ef'allerini tahti'e ve ta'bîre dâ'ir kelime-i vâhide +bulunmadığı garîbeden değil midirDaha ağreb olarak a'dâsından ahz-i intikâmla +beraber nefsini telef eylemiş olan Samson nâm pehlivanın fi'ili bu babda min +İnnâ enzalnâ sûre-i şerîfesinin tefsîrinde beyan olunduğu üzre bu zât bir gazâda küffâr tarafından +tutulup puthâneleri amuduna bağlandığ halde hârkul'âde bir kuvvet amûdu koparıp puthâneyi ve +kavmi ve kendisini ifnâ eden şemsindir. + +tarafillah kendine verilen kuvve-i kahriye mülâbisiyle marazî ve mecâz +tutulmaktadırEyâ bu hârika bir kibre irtikâbını bir kebîre irtikâbını tecvîz için mi +vukû' bulmuşturPehlivan mûmâileyhin bir hâtuna meyl ve mürâvedeti kuvvetinin +zevâline sebep olmuş iken bir cürm-i azîm irtikâbı için mi tekrar kendisine i'tâ +olunmuştuYoksa maksad-ı ilâhi benî beşer tağlit midirHazreti Mûsâ'ya dahi +olunan tenbîhât-ı aşerenin biri emri olup eğre şu irâde-i ilâhiye hafr +be harf alınır ya'ni kemâline sarf olunur ise ne lâzımü'l-izâle etmeleri ve ne de +düşmanlar katl ve i'dâm eylemek lâzım gelip bu sûrette Hazreti Mûsâ bunca +adamların katlini emr ve tecvîz eylemiş olduğundan dolayı kendi şeri'ati ahkâmını +hâşâ bilmezmişBu bâbda bazı ahvâl-i istisnâ'iye var ise birincisi şüphesiz ihtiyarıyla +kat'-ı rişte-i hayat etmeklik husûsudurZîrâ bu sûret zulm ve ta'dîdin vâreste +olup işte bu iki hâl-i âhiri katlin katlin mûcib-i men' ve tahrîmdirVe tabi'atta bunun +için mevâni'-i kâfiye vardır ve kezâ derler ki cenâb-ı Hakkın verdiği şedâ'id ve +mesâ'ib hakkında iltizâm istibâr ve kendi ibtilânı sermâye-i iftihâr ile dîn-i nasârî +ahlâmının +böylece haml ve icrâsı hakîkati lâyıkıyla derk ve iz'ân +olunamadığındandırİnsan bin türlü mahn ve meşakkatin mevzu'u ve câme-i ömrü +târ ve podzil ve havan mensûcu olduğuna nazaran gûyâ tecri'-i câm-ı cefâ için pâ +nihâd bezm-i vücûd olmuşturAkıl ve hikmet işbu mahn ve mesâ'ibden def'i +mümkün olanların def'ini istediği misillü din dahi akıl ve hikmete muhâlif +olmadığından bu arzuyu kabûl ve te'yîd eylerLâkin bu türlü kâbilü'l-indifâ' olan +belâya mübrem bulunanlara nisbeten pek küçük şeyler olup gâlibâ tahammülü +indallah temyîz addolunan mesâ'ib kısm-ı âhirdirBu takdirce Cenâb-ı Bârî zîr-i +destânından mecbûren ve mekrûhen aldığı tekâlifini bir takdime-i fâhire zemîninde +kabûl eden hükümdar gibidir ki fevâ'id-i ukbâ şedâ'id-i dünyayı teslîm ve rızâ ile +telakkîde olunduğunu gösteriyorTarîk-i tevbe ve inâbetin sedîdi tabi'î gösterilendir. +İnsan çekmeye mecbûr ve mudtarib bulunduğu bâr-ı belâyı sabr ve sebâtla çekerse ol +babda irâde-i ilâhîyi hakkıyla yerine getirmiş olur ve eğer bir bu el-fuzûl bu dereceyi +tecâvüz haddinde bulunur ise mukûl adam ya tımara muhtâc deli veyâ te'diye şâyân +edepsizdirİmdi tahlîs-i girîbân edebileceğimiz bunca mahn ve meşakkatten +bilâ pervâ mücânebet eyleyelim zîrâ def'ine muktedir olamadığımız mesâ'ib bize +yeter bizim için mûcib-i inzi'âc olduğu halde nakd-i hayâttan bile bî-mehâbâ dest +efşân-ı istiğnâ olalım. + +Bu vecihle tahlîs-i nefs yed-i iktidârımızda olup zımnında ne hudûdullah ve +ne de hukûk-ı gayra tecâvüz ve ta'dî mahzurları yokturEğer vâcib-i te'âlâ +hazretlerine fedâ lâzım ise fedâ ancak ölmek değil midirBu takdirde akıl vâsıtasıyla +bizden talep eylediği mevti hemen arz ve takdîm ve ircâ'ını murâd ettiği rûhumuz +dergâh-ı ulûhiyete rahatça red ve teslîm eyleyelimAkl-ı selîmin cümle ta'lîm ve irâ'e +eylediği kavâ'id-i külliye-i tabi'iye işte bunlar olup din dahi bunu tecvîz eyler. +Gelelim bizim hâlimize zât-ı devletiniz betâne-i ahvâlinizi bana keşf +buyurmuştunuz sizin sûret-i ibtilânız ma'lûmum ve benim derdim gibi kâbil-i ilâc +olmadığı meczûmumdurKavânîn hıfz-ı nâmus tâli'-i ber-güşte ahkâmından akvî +olmak cihetiyle sizin hâliniz daha müşküldürSiz kemâl-i sebâtla tahammül +eylemekte olduğunuzu mu'terifimMuttasıf olduğunuz fazîlet-i zâtiye size +mu'ayyendirBu hâssa bir derece daha ileri gitmiş olsa bâdi-i halâsınız olurMilord +zât-ı devletiniz beni dert ve belâ çekmekliğe ve ben de sizi dert ve belâdan tahlîs-i +girîbân etmekliğe tergîb eyliyoruzİmdi ahd-i hümâdan hangisi âhiri çok sever +olduğunun ta'yînini uhde-i temyîzinize bırakırım be her hâl atacak olduğumuz adımı +niçin te'hîr eyliyoruzDehr-i denî ve pîrlik ni'met-i hayâtın lezzet ve safâsını izâ'a ve +imhâ ettikten sonra bizi hamiyetsizcesine kayd-ı hayâta düşürüp de envâ' alel ve +istikâm ve rüsvâylıkla şu kalıb-ı şikesteyi süründürmesini bekleyelim mi? Bir Nâlan +bir sendeyiz ki kuvvet-i kalbiye kolaylıkla bizi bu pây-bend-i belâdan tahlîs edebilir. +Ya'ni adamın ihtiyâr-ı mevte kudret ve istitâ'atı çağındayız bir zaman sonra bu +keyfiyet cüz' ve fez'le yapılırİmdi kelâl ve melâl ile mevti bize arzu ettirmekte olan +şu zamandan istifâde ve mevtin talep eylediğimiz bir zamanda şiddetle gelmesinden +havf ve ictinâb eyleyelimHâlâ hâtır-ı nişânımdır ki bir zaman Cenâb-ı Haktan yalnız +bir sa'at vakit talep ve niyâz eder idim şöyle ki eğer niyâzım rehîn-i kabûl olmamış +ola idi mutlakâ ye'sden helâk olacak idim. +Bizim gönlümüz şu âlem-i süflîye olan irtibâtını çözmek ne müşkül şeydir +ve er mülâhaza eyleArtık bu derecede bir alâkanın inkıtâ'ını fırsat ittihâz ederek +âlemden kat'-ı alâka eylemek pek ma'kuldür. +Milord ikimiz de dens-i dünyâdan tahatturla daha safvet ve tahâretli bir +makâma lâyık olduğumuzu tayakkun eyliyorumFazîlet burayı bize irâ'e ve kadr +taharrîsini işâret ediyorBizi birleştiren hubb-ı hakîkî âhir nefsimizi dahi birleştirsin. +Muhabbet-i sahîha ile birbirini seven iki muhibb-i sâdıkın birbirleri kucağında kendi + +irâdeleriyle tekmîl hayat eylemeleri ve nefs-i vâbesbenlerini birbirine katmaları +ve gûyâ yekdiğere mu'ânak bulunan iki can kafes-i tenden bir lahzada uçurmaları ne +şevk-engîz arzudurBu mukûlelerin âhir vakitlerini ne mukûle zahmet ve ne türlü +meşakkat ihlâl edebilirBu tarz ile dünyadan rıhlet edenler neden ayrılırlar birlikte +gider ve geride hiçbir şey bırakmazlar. + + +Be çocukGürâne bir vecd ve heyecan seni endâhte-i vâdi-i dalâl ve tuğyân +eylemişKetm-i hâli iltizâm ve ma'raz-ı istifâde üftâdan kef-i lisân eyleBen senin +dertlerinden başka nice belâlara âşinâyım ma'amâfîh kaviyü'l-kalbim zîrâ İngilizim. +Ben ölmeyi pek ra'nâ bilirim çünkü yaşamayı ve merdâne sabr ve tahammülü bilirim. +Ben mevti daha yakından temâşâ etmiş ve temennî eyleyecek kadar ehemmiyet +vermemişimdirGelelim sanaVâkı'â zâtınız bana lâzım idinizGönlümün gönlünüze +ihtiyâcı var idiHimmetinizden bence istifâde ve ömrümün en mühim ve mu'tenâ +mesâlihde re'yinizden istifâde me'mûl idiÜmîdim vecihle re'y ve himmetinizden +temettu' edemediğime sebep ne olduğunu bilir misinHani sende re'y himmet. +El'ân sen neye muktedirsinŞu hâl ile neye yararsın ve senden ne hizmet ümîd +edebilirimBir gussa-i nâ-ma'kûl seni dergeh-i humk ve belâhete ve rahm ve şefkate +nâ-kâbil bir hâlete ilkâ eylemişSen adam değil hiçsin ve ileride kâbil-i salâh +ve ıslâh olacağını nazar-ı i'tibâra almasam şu halde dünyada senden dûn bir mahlûk +görememBu hâli ispâta kendi mektubunuzdan başka delil istememEvvelleri sende +idrâk ve hakîkat görür idimRâyın sahîh ve efkârın sedîd idi ve seni yalnız zevkim +için sevmez idim belki bence tevsi'-i dâ'ire-i akl ve hikmete seni ziyâdeten ale'l-asıl +bir vâsıta bulduğumdan tercih ve intihâb tarîki ile de severdimŞimdi tahrîriyle +memnûn ve müftehir göründüğün şu ma'hûd mektubunedillesinde ne bulsam iyi +birtakım mugâlata-i müteselsile-i girîhe ki sayâk-ı istidlâlâtı akıl ve idrâkinde zey' ve +zevâl eserlerini gösteriyorEğer düştüğünüz buhrân rahm ve şefkatime mûcib-i +heyecân olmasa bunu bahs sadediyle kâl kaleme almaklığa bile tenezzül eylemez +idimBu söz ile bunların cem'îsini çürütmek üzre sana yalnız bir şey su'âl ederim. + +Sen ki Vâcib-i Te'âlâ hazretlerinin vücûduna ve rûhun bekâsıyla insnaın mürîd ve +muhtar olduğuna mu'tekidsin bî-şüphe akıl ve temyîz sâhibi bir mahlûk-ı keyfa mâ +ittifak şu cihâna yalnız yaşamak ve zahmet çekip ba'de ölmek için götürüldüğünü +tasavvur etmezsen belki insanın hâl-i hayâtında terbiyet-i ma'neviyeye dâ'ir bir +maksat ve bir gâyet vardırBu noktaya cevâbın ne ise lütfen beyân buyur ba'de +mektubunu harf be harf ma'ruz-ı mübâheseye alalım tâ ki böyle bir şey tahrîre +mübâderetin mûcib-i hacâletin olsun kavliyle samâh-ı âlem dolup hiçbir vakit fi'ile +getirilmeyen ahkâm kavânîn-i umûmiyeyi bu bâbda ber-taraf eyleyelim zîr-i +âhire tenbih ve te'kîd olunan bir kâ'idenin bi'n-nefs icrâsı hâlinde dâ'imâ birtakım +şerâyit ve ahvâl-i mahsûsa-i istisnâ'iye bularak herkes kendisini ol kâ'ideye ittibâ'dan +mu'af tutarlar ve ma'lumdur ki kavâ'id-i umûmiye vâzı'larında halkı bir vazîfeye icbâr +ile berâber nefislerini istisnâ hâtırası vardırHer ne ise yine biz senin hâlinden bahse +sarf-ı kelâm eyleyelimSence kat'-ı rişte-i hayât eylemeklik mecâz imiş ve mevte +olan arzunu delîl makâmında îrâd eylemişsin pek garipİşte tâ'ife-i evbâşâna +münâsip ki daha a'lâsı olamazEllerine böyle bir silah verdiğinden dolayı sana +teşekür eylemelidirlerBu takdirce cemî' cinâyât cânîler kasdlarıyla ma'zûr tutulmak +lâzım gelir ve bir kere arzû-yı nefsânî günah havfına galebe ettikde adam icrâ-yı +merâmına cihet-i hak ve salâhiyette bulabilirSen hayattan inkıtâ'ı tecvîz ediyorsun +ben eyâ hayatta mısın derimNe demek rûy-ı arzda betâlete mi me'mursun Cenâb-ı +Hak hayat zımnında sana bir vazîfe ta'yîn ve tahsîs etmemiştirEğer vezâyif-i +yevmiyeni akşamdan bitirmiş isek gündüz ihtiyâr-ı ta'tîl ve istirahat eylemek sana +mecaz olur lâkin bir kere eser-i ameliyâtını göster bakalım senden sermâye-i ömrün +hâsılını su'âl eyleyecek Cenâb-ı ahkamü'l-hâkiine hazırladığın cevap nedirRicâ +ederim söyleBir bî-çâre iffeti idlâl ve bir muhibb-i sâdıkı gussa ve ibtilâda terk ve +ihtimâlden başka ne eserin var bî-çâre ehl-i insâf ve istikâmetten olarak ni'met +hayâta kanmış bir zât var ise bana göster ki sermâye-i hayâtı terke kesb-i istihkâk +eylemek için onu ne türlü isti'mâl eylemek lâzım geleceğini ondan su'âl ve istîzâh +eyleyelimBenî beşerin mazhar olduğu mesâ'ibi ta'dâd ve utanmayarak birtakım +müzahrakâtı küreten ba'de âhiri yâd ve îrâd ediyorsun ve ni'met-i hayâta bela ve +musîbet diyorsunLâkin bir kere nazar-ı im'ân ile bak ki tertîb-i eczâ-yı âlemde hayrı +şer ile ve nef'i hayr ile melhûz bulabilir misin bu sûret artık dünyada hiç hayır ve +menfa'at yok demek midir ve tab'an şer olanı kasran size mukârin ve müsâdif + +bulunanlardan fark ve temyîz edemez misin insanın hayât-ı müste'ârı lâşî +mukûlesinden olup ta'alluku ancak hakîkat-ı insâniyenin yakıncacıkda sıyrılıp +çıkacağı şu cisme mahsûs olduğunu kendin dahi ikrâr ve i'tirâf eyledin lâkin hakîkat-i +insâniyeye â'it olan ahlak ve âdâba dâ'ir ameliyattı ki da irâde ve ihtiyârını hüsn-i +isti'mâlden ibârettirBu takdirce hâl-i hayat sâhibi ikbâl olan bir âsî adam için aynı +şer ve kem tâli' bir fazîlet-mend adama göre mahz-ı hayırdır zîrâ hayâtı sâlih ve gayrı +sâlih addettiren kendini öldürmek gibi muvakkat bir ta'dîl-i sûrî olmayıp belki sarf +olunduğu mesâ'ibdir zannedersin ki şu hâl-i hayâtın mesâ'ibini ta'dâdda ittihâz +eylediğin bir ca'li bî-garazlık mülâbesesiyle senin zikri müstehcen musîbetlerini +fark edemedimLütfen bana i'timâd ve emniyet ile ve muttasıf olduğun evsâf-ı +haseneyi cümleten terk eylemeyip hiç olmazsa evvelki tavr-ı lâübâliyâneni tutarak bu +muhibbine şöylece ikrâr ve i'tirâf et ki bir ehl-i iffeti ifsâd ve idlâl edebilmek ümîd ve +ihtimâlini kaybeylediğim beni ehl-i ber ve takvâdan olmaya cebr eylemesiyle bu +musîbetten ise ölmeyi tercîh ediyorumSana hayattan kelâl geldiğinden hayat fenâ +bir şeydir diyorsunErli geçli mütesellîü'l-bâl olarak hayatın hayr-ı mahz olduğunu +ikrâr ve böyle külfet-i istidlâle düşmek sizin hakîkati pek a'lâ isbât ve izhâr +eyleyeceğin derkârdırZîrâ mevt hâlinde tasavvur eylediğin tagayyür yalnız sende +olacaktırBu takdirce bu günden kendini tağyîr eyle ve çünkü mâ-hasl-ı ibtilâk +ahvâl-i kalbiyenin adem-i intizâmıdır bu takdirce kâ'ideden hâriç meyl ve +muhabbetlerini tashîh ve ta'dîl eyle ve hâneni tanzîm meşgalesinden ictinâben arza-i +ateş ifnâ eylemeDemişsin ki ben mübtelâyım ve bu ibtilâdan tahlîz-i girîbân +eylemek elimde midirBu söz bahsi vâdi-i âhire tahvîl demektir zîrâ mes'elemiz +senin mübtelâ olup olmadığını tahkîkî olmayıp belki saffet-i hayat sana muzır mıdır +değil midir burasını isbât etse de haydi haydi bu vâdiye dönelimVelev sellimsen +musâb ve muztarsın ve nefsini bu varta-i ibtilâdan tahlîse mecbursun bakalım bu +maksadı istihsâl için ölmeye hâcet mes eder miÂlâm-ı rûhâniye ile askâm-ı +cismâniyenin rûşları ve rûh ve cismin unsuriyetleri tab'an birbirine mütehâlif +olduğu gibi zıt ve mukâbil bulunduğunu bir lahza te'emmül eyleŞöyle ki âlâm-ı +cismâniye eskidikçe müzmin ve bed-ter olup en nihâye fenâ şânından olan bir cismi +ifnâ ederÂlâm-ı rûhâniye ise ale'l-'aks basit ve kâ'im dâ'im bir şey'in tagayyürât-ı +sûriye-i gayrı bâkıyesinden ibârettir ki tedrîcen zâ'il ve ol şey bir daha tagayyürü +kâbil olmayacak sûretle hey'et-i asliyesine rücû'a gayrı hâ'il olurHüzn-i melâl + +te'essüf hırmân-ı nihad benî âdemde takarrur etmez acılardandırHatta hıyn-i ibtilâda +çekilen şiddet derdimizi lâ-yetenâhî gösterdiğini ale'd-devâm vâki' olan tecrübeler +tekzîb ederBu mertebeden daha ileri geçerek der ki bâ'is-i fesâd ahlâkımız olan +nakâyisimizi gussa ve kasâvetlerimizden daha ziyâde nefsimize muzâf addedemem. +Bu mülâhaza yalnız gussa ve kasâvet mahall-i ta'yîni olan cismle berâber mahv ve +zâ'il olur efkârında bulunduğumdan değildirBelki gâyet tavîl bir ömr bile insanın +terbiye ve ıslâhına ve hâlet-i 'an-fevânı asırlarca sürmüş olsa dünyada dünyâda e'az +eşyâ hüsn-i ahlâk olduğunu ta'lîm ve ta'yîbine kâfî olmayacağı da'vâsında +olduğumdandırHer nasılsa çünkü âlâm-ı cismâniyemizin ekserîsi ale'd-devâm +tezâyüd eder bu takdirce cismin şiddet-i tevci' ve zahmeti kâbil-i ilâc olmadığı halde +bir adamı her ne sûretle ise kendini kurtarmaya murahhas eylerZîrâ şiddet-i +marazdan cemî' havâs ve kuvâsı muhtel ve mütegayyir olup ilaç dahi olmadığından +böyle bir adamın akıl ve irâdesini isti'mâle istitâ'atı kalmazVe bu halde +bulunan bir kimse kable'l-memât insâniyet ve vezâyif-i insâniyeden munkatı' +olmuştur bu sûretle kendi canına kasd eyleyen adam hemen ki rûhun alâkası kesilip +yalnız kendini inzi'âc eden bir cismin terkini ta'cîlden ziyâde bir şey yapamamış olr. +Lâkin âlâm-ı rûhâniyede hal böyle değildir zîrâ âlâm-ı rûhâniye ne kadar şedîd olur +ise olsun ilacı berâberdirHakîkatte bir elemi adem-i tahammül derecesine getiren +yalnız kendi imtidâdıdırAmeliyât-ı cerrâhiye bâ'is-i icrâsı olan illetten ale'l-ekser +daha emr ve eşed olduğu müttefakun aleyhtirVelâkin illetin elemi mütemâdî ve +muttasıl ve ameliyât-ı cerrâhiyenin te'sîr-i zahmeti ise âcil ve zâ'il olduğuna mebnî +tercîh ve ihtiyâr olunurBittabi' serî'u'l-iltiyâm olan bir yara için bu türlü ameliyâta +hâcet var mıdırİltizâ sabr ve sebâtla eyyâm-ı ibtilâsını zacret hâli mülâbesesiyle +isti'zâm etmeyen bir merd-i kâmile göre vâsıta-i tahlîs-i girîbân olan işbu iki çâreden +ölmek mi yoksa sabr etmek mi hangisi müreccahtırSabrı iltizâm et tâ ki ni'met-i +selâmetten iğtinâm edesinİşte tarîk-i husûl-i maksatDaha ne istersinÂh benim +elemimi tezyîd eden elemin de nihâyet bulması mülâhazasıdırBu da hâlet-i +zacretten mütevellid bir kavl-i gayrı mübrehin ve akıl ve hakkâniyet ve belki îmân ve +insaftan ârî kelâm-ı müzeyyeftirAddeylemek boş ve bâtıl-ı za'mdır. +Bu efkâr-ı müstağribenin tasdîki takdîrinde bile istihsâl-i sıhhat için yakı +açtırmak acısına tahammül olunduğu gibi sıhhat ve selâmet-i âtiyenin tahakkuk +vukû'u hâlinde şiddet ve sekâmet-i hâzıranın bir lahza ızdırâbına tahammülü kim + +tercîh etmez ve dert ve mihnetin biri sabr ve tahammülü rağbet ettirir bir cihet-i +salvet ve selâmeti olduğu halde kat'-ı rişte-i hayatla kendini ondan mahrûm etmek +ileride vukû'unda havf olunan zarar ve zahmeti peşince îkâ' eylemek demek değil +midirÇocuğum bu husûsu bir güzel mutâla'a ile vahy ve dâ'im olan bir zâta nisbeten +on yirmi otuz sene dediğin ne mukûle şeydir söyleSafâ ve cefâ zıll ve hayal gibi +geçip gider ve hayat ise bir lahzada cereyân edip biter bu takdirce hayat bizâtihî lâşî +mukûlesinden olup kadr ve kıymeti ancak cihet-i isti'mâlinden hâsıl olarak bâkî kalan +ve yalnız yapılan hayırdır ve işte hayra nisbeten hayata i'tibâr olunurArtık hâl-i +hayâtın iyiliği yalnız nefsine nisbetle olacağı za'mıyla yaşamak fenâ bir şeydir deme. +Ve eğer şimdiye kadar geçen ömür şer idi ise işte bu da taleb-i tezâyüd ömre +ziyâdeten ale'l-asıl bir sebep addolunur ve sence ölmek mecâz ve mümkün demektir +ve bir de senin bir kimesneye mûcib-i hasâr olmayacağı sözünü bir muhibb-i +sâdıkına söylediğini mülâhaza etmiyor musunSenin ..îrâs zarar eylemez imiş. +anladımBizim hasarımızla senin husûl-i maksadını lâ-be's addediyorsunBu +takdirce bizim gussa ve kasâvetimiz sence hiç imişBa'demâ sana bu derece tahkîr ve +istihfâf eylediğin muhabbetin vezâyifinden bahs eylemem fakat dostluk vezâyifinden +e'azz olarak seni vikâye-i hayata mecbur edecek daha bir şey yok mudurEyâ âlemde +senden sonra yaşamayacak derecede sana rabt rişte-i aşk ve muhabbet etmiş ve şu +âlemde refah ve sa'âdetine yalnız senin adem-i ikbâlin mâni' olmuş bir kimse mevcut +değil midirVe ona hiçbir cihet-i mecbûriyetin olmamak efkârında mısın acabâ şu +maksad-ı mükedderi icrâ eylediğin bunca külfet ve meşakkatle henüz saha-i 'an +fevânîye yetiştirmiş bir gonca-i sellim ve safvetin tekdîr-i hatırına bâ'is olmaz mı. +Onun seniyye-i nezâket rehîninde bir onulmaz yara açmaktan ve senin helâkinle +beraber âlem-i hüsn ve bahânın şöyle bir zîneti ifnâ ve ihlâk ihtimalden havf etmez +misin ve senden sonra kalsa bile senin helâkin onun kalbinde zill-i hayâta +tahammülden daha müşkül gussa ve kasâvet îkâ' edebileceğinden çekinmez misin. +Hâ'in dost bî-vefâ âşık ne vakte kadar fevâ'id-i zâtiyenle meşkul ve kendi derdin +mülâhazasıyla mukayyed olacaksınİndinde azîz olan kimesnenin sa'âdet-i hâlini +gözetmez misin ve seninle ölmek isteyen ile sen yaşamak istemez misin hükûmet +me'mûru ve ehl ve 'ıyâl mecbûrî adamlardan bahs ederek çünkü sen de bu türlü +alâyık-ı vezâyifin hiçbiri olmadığından her şeyden kendini mu'âf addetmişsin. +Ya seni âgûş-ı hıfz ve himâyede besleyip zirve-i a'lâ-yı ilm ve isti'dâda yetiştirmiş + +olan hey'et-i ictimâ'iyeye ne dersinMüntesib ve minnetimi bulunduğun vatan ve +sana muhtaç olan bî-çâregân ve binâ-yı vatana karşı da bir vazîfen yok mudur. +Mâşaallah ne güzel hesâb-ı sahîh etmişsinTa'dâd eylediğin vezâ'if miyânında yalnız +vazîfe-i vatanperveri ve insâniyeti unutmuşsunKanını ancak vatan uğrunda dökmek +vazîfesini gözeterek düvel-i ecnebiyenin hizmet-i askeriyesini fevka'l-gâye +mükâfâtına bakmayıp re den şu civanmerd adama ne olsaydı ki şimdi mugâyir-i şer' +ve kânun olarak ye's ve hırmân mülâbesesiyle kanın nâfile dökmek istiyorBe çocuk +şeri'atı gözet şeri'atıAkl-ı selîm ashâbı şeri'atı tahfîf ve tecâvüz eyler miSokrat bî +cürm ve günâh olduğu halde i'dâmına hükümle haps olunmuş ve mahbustan +hafiyyeten ihrâcına bazı asıkâsı tarafından yol bulunmuş iken mücerred hükm-i şer' +ve kânuna ri'âyeten nefsini fedâ edip mahbustan kaçmayı tecvîz ve irtikâb eylemedi. +Sen ise nâ-hak yere terk-i hayat etmeklikte bile ahkâm-ı şeri'atı bilâ tereddüt ayak +altına almak istiyorsunVe hattâ su'âl ediyorsun ki ihtiyârımla terk-i hayat eylediğim +halde ne günah işlemiş olurumBazı emsâl îrâdıyla bu bâbda kendini murahhasa +addetmek isteyerek Roma dilâverlerinin ismlerini yâd ve îrâda cesâret eyliyorsun. +Sen kim Romalılar kimDoğrusu bu şöhret-i âfâk olan isimlerin irâdı ağzına +yakışıyor yaLütfen bana beyân buyur ki Brütüs bir alâkadan dolayı me'yûsen mi +kendini helâk helâk ve kânûn-ı mahbûbesi için mi sîne-i hayatını çâk eylediSenin +gibi sağîr ve hakîr olan bir adamın kâtunla ne münâsebeti vardırSus be hey beva'l +fuzûl bu himmet-i âliye ashâbıyla senin küfe-i mîzân-ı i'tibâra girmeye ne nisbet ve +salâhiyetin var söyleBen hakk-ı ta'zîmi yerine getiremem havfıyla medh ve senâ +zımnında bile kâtunun ismini lisânıma almaya cesâret edememBöyle büyük +adamların ismine bile herkes ta'zîm etmelidirlerBu bâbda intihâb eylediğin emsâl-i +nâ-becâ ve eğer onlarda hayat kendilerine külfetli olduğu anda terkini tecvîz +ederlerdi za'mında isen Romanlar hakkında gösterdiğin efkâr pek ednâdır. +Romanın cumhûriyet zamân-ı sa'd-i iktirânını seyr eyleHey'et-i +müctemi'aları a'zâsından hiçbir ferd-i fazîlet-mend bulabilir misin ki şedâ'id-i mesâ'ib +mülâbesesiyle bâr-ı külfet ve vezâyif altından bu tarz ile sıyrılıp çıkmış olaFakat +kavânîn-i intizâm bozulup hey'et-i hükûmet birtakım zulme ellerine düştükde artık +ebnâ-yı vatan kendi serbesti-i tabi''iyelerini ve nefisleri üzerine hakk-ı tasarruflarını +ele aldılarÇünkü Roma mahv ve mudmahil oldu artık Romalılara vücuttan inkıtâ' +mecâz idiOnlar rûy-ı arzda me'mûriyetlerini hakkıyla îfâ ve ikmâl eylediler. + +Vatanları mahv ve mudmahil olduğundan kendi nefislerini tasarrufta +mutlak ve muhtâr ve vatanlarına ircâ' ve i'tâya muktedir olamadıkları serbestî ve +hürriyeti nefislerine vermekte sâhib-i ihtiyâr oldularRoma'nın hâlet-i nez'inde +sermâye-i ömürlerini halâsa bezl ve îsâr ve vikâye-i kâvânîne sarf mâ-hasl iktidâr +eyleyerek oldularHâl-i hayatları gibi mematları dahi fazl ve şerefle vâki' oldu. +Romanlar içinde sıfat-ı memdûha-i hubb-ı vatanla mevsûf olan bir zâta +yakışmayacak sûretle birtakım cebâbireye hizmet ve mu'âvenet âr ve şinârını irtikâb +etmiş adam görünmemek garazına mebnî bu tarz ile ihtiyâr-ı mevt ederek Romalı +ismine bir şeref-i mahsûs izâfe eylemek vazîfesini dahi îfâ eyledilerLâkin sen +kimsin ve ne işledinLâşî mukûlesinden bulunduğun sana hakk-ı ma'zeret mi verir +zannedersinAcz ve meskenetin vezâyifinden bâdi-i mu'âfiyet olur mu ve vatanında +bir makâm ve haysiyet sâhibi bulunmadığından dolayı kavânîn-i mevzu'a-i vatana +ita'ata mecbûr olmamak mı lâzım gelirEyyâm-ı hayâtı ebnâ-yı cinsinin fevâ'idinde +kullanmak vazîfesi meydanda durur iken ölmekten dem vurmak gâlibâ lisânına kolay +geliyorMe'lûmun olsun ki tasavvur eylediğin vecihle terk-i hayat mûcib-i fesahattir +zîrâ bu keyfiyet hey'et-i müctemi'a-i benî beşerden sirkat demektirEbnâ-yı cinsini +terkten evvel sana ettikleri ihsanda hakkını îfâ eyleAmmâ bir şeye yaramam âlemde +hiç gibiyim dersen ey hakîm-i yek-rûze eyâ şu âlemde vezâ'ife tesâdüfsüz bir hatve +atmak mümkün müdürVe her bir adamın yalnız mevcut bulunması bile ebnâ +yı cinsine fâ'ide değil midirBe hey deli çocuk benim kelâmımı hakk-ı sem'le isgâ +eyle şu tarz ile varta-i hatâya düşdükten sana acıyorumEğer kalbinde zerre kadar +eser-i insâniyet kalış ise gel ki ni'met-i hayâtı sevmeklik tarîkini sana ta'lîm ve telkîn +eyleyeyimHer ne vakit sana terk-i hayat-ı efkârı ârız olur ise nefsine de ki hele +ölmezden evvel bir amel-i sâlih daha işleyeyim ba'de ahâliden i'âneye muhtâc bî +kesleri ve teselliye ister mübtelâları ve himâye düşkünü mazlumları taharrî eyle ve +bana mürâca'attan hicâb eden bî-çârelere tavassut et benim akçe ve i'tibârımı bu +yolda kullanmaktan ictinâb eyleBenim malımı al verBu yüzden beni zengin eyle. +Eğer bu mütâla'âtın bugün mûcib-i sabr ve sükûn olur ise yarın öbür gün ve'l-hâsıl +bütün ömründe mûcib-i sükûnet olur ammâ bâ'is-i teskîn-i halecân olmazsa ol halde +geber zîrâ sen bir âsî adamsın. +Mütercimi: Edhem Pertev Paşa + +**ÂTÎDEKİ PARÇALAR ÂKİF BEY’DEN MÜNTEHÂBDIR** +Engin mi? Fırtına mı? Onlardan ne olur? Denize binmemişsinFırtınaya +tutulmamışsın ki bilesinDeniz bizim vetanımız-Velî ni'metimiz! Sâyesinde gezer. +Sâyesinde yerizSâyesinde yaşarız. +Âh! Böyle bir havada seni yanıma alıp da engine çıkmayı isterdim. +zaman göürdün ki denizde ne safâ varmışBir kere gemi mütevekkil bir gönül gibi +pervâ rüzgarın önüne düşer-Feleğin her cevrine kendini hazırlamış bir merd gibi +safâ ile bir trafa yaslanır da en isti'dadlı gönüllere uğrayan sevdâlar gibi kararsız.- +Âramsız dokunduğu yerleri yararak ileri doğrulur mu? Bir kere ufak ufak dalgalar ilk +ağlamaya başlamış bir elâketzedenin kirpikleri ucuna gelip de acemiliğinden +gideceği yolu bilmeyen göyşı gibi öteyi beriyi dolanmaya başlar mı? Bir kere her +görünen seyyârenin her büyük sâbitenin ziyâsı denizin içine doğru türlü renkte +kandillere gark olmuş minârelerini salıverir mi? Bir kere denizde mehtâbın aksi +Allah yolu gibi nûrânî bir cadde peydâ eder mi? Hüdâ bilir gökyüzünü yıldızlarıyla +kehkeşânıyla ayağına inmiş veyâhut denizi seninle yol arkadaşınla semâvâta çıkmış +zannedersin. +Engin tıpkı hayat gibidir! İnsanın nazarı dünyada olduğu gibi engin +de yalnız bir dâ'ire içinde gezinir? Ufuk ümîdin aynıdırSen dâ'iâ yaklaşıyorum +zannıyla gidersindâ'imâ senin ilelediğin kadar uzaklaşır. +Niçin öyle hayran hayran duruyorsun? Yine sana anlamayacağın şeylerden +mi bahs ediyorum? +Dilrubâ +Âh? Dâ'imâ zihniniz safâda eflencedeHatırınızda sakın denizler mehtaplı +havalar dolaşıyor bak! Hiç fırtınayı düşünür müsünüz? Ben gemici değilimLâkin +buradan denizi seyrediyorumVakit oluyor ki şu ufacık dalgaların her biri kabarıyor +kabarıyor da bir dağ parçası kesiliyorSâhile doğru çarpına çarpına gelirken kadar +heybetli inliyor kadar heybetli inliyor ki bir hamlede bütn memleketi batıracak +sanıyorum. + +Âkif +Çocuk! Hiç insan birkaç bardak suyun çağıltısından iniltisinden korkar mı? +İçtiğin suları bir yere toplasalar en büyük dalgaların yirmisi otuzu kadar +olur. +Dülrubâcığım! Fırtına açık havadan safâlıdırVallâhi yalan değilŞimdi +ufuktan bir siyah buluttur kalkarHücûm kolu gibi toplanır toplanır da umulmaz bir +sür'atle ileri doğru yürürYerler gökler dağlar taşlar inil inil inlemeye +geminin her makarası her ipi yelkenlerin her dikişi her deliği bir başka havadan +feryâd etmeye başlarDeniz felekle yarışa kalkışır da şişer şişer her dalgası bir kara +bulut şekline girerHer dalganın atılışından çarpışından çağıltısından bir başka +fırtına peydâ olurGökler gözünün önünden yerler ayağının altından kaçarBir +dakikada yükselirsin yükselirsinKollarını uzatsan eline bir yıldız geçecek sanırsın. +Yine dakîkada alçalırsın alçalırsın alçalırsınDenize göz gezdirsen dünya yerinden +oynamış döne döne esfel-i sâfilîne doğru çekilip gidiyor gibi görürsün. +Her bakışta cenâb-ı Hakkın kudreti azameti dört tarafından meydana +çıkıverir. +Dilrubâ +Âh! Vücûdumun her zerresi ayrı ayrı titremeye başladı fırtınanın safâsı bu +mu oluyor? +Âkif +Meydan bırakmadın ki söyleyeyim? Fırtına vakitleri Cenâb-ı Hakkın +kudreti azameti denizin hâlinde bir derece ise insanın hâinde bin derece görünürBir +kere kendini bir kere senin cinsinde olanları düşün! Biz neyiz? İki arşın +boyunda bir mahluk! Elimizde ne varNe olduğu bize de meçhûl bir akıl ile birkaç +lokma etten birkaç damla kandan yapılmış bir gönül değil mi? Ya biz akıl ile bu +kalp ile neler yapmışızNeler yapıyoruzBirkaç tahtayı bir yere toplamışızBir tekne + + + +hâline koymuşuzÜzerine birkaç ağaç dikmişizKenarlarına birkaç arşın bez +bağlamışızsâyede su gibi bulunduğumuz dünyânın dört yanını tutmuş hava gibi +oturduğumuz kürenin her tarafını ihâta etmiş iki mühîb kudretin infâkına gâlip +geliyoruz! Hava ne kadar kuvveti var ise meydana çıkarıyorMeselâ şu taraftan +esiyorAğaçları kökünden söküyorTepeleri birbirine çarpıyorDenizde ne kadar su +varsa önüne katıyorOna da kana'at etmiyorDeryânın ka'rını karıştırıyorRast +geldiği taşları toprakları su yüzüne çıkarıyorBu tarafa doğru sürüyorÖnüne her ne +tesâdüf ederse yutacak gibi görünürBiz yine ağaç kırıklarıyla bez parçalarıyla +karşısına zıddına gidiyoruzUğraşıyoruz uğraşıyoruzRüzgar yoruluyor. +Şiddetinden kuvvetinden kalıyorİnsan yine yorulmuyor. +Âh sana söylememiştimBelki korkarsın da beni bir daha yanından +bırakmak istemezsin diye söylememiştimGeçen ay Trabzon'dan gelirken bir fırtına +geçirdik. +Dilrubâ + +Sanki fırtınanın serpintisi buralara uğramadı mı? + +Âkif +Serpinti başka..Fırtına başka..Gece idiÇıktığımız gece idiHavada bir +buluttur peydâ olduEtrafta her ne varsa kıyâmete tesâdüf etmişAllahın gazabını +görmüş gibi korkunç korkunç sadâlar vermeye başladıDeniz bir taraftan bulut bir +taraftan gece bir taraftan..üzerimize üç karanlık birden çöktüDeniz yükseldi +alçaldıAdetâ yeryüzüyle birleşti arada bir zulmet su mudur? Hava mıdır? Fark +etmek için kerâmet isterSola gitsek nginAdam Varna'yı tutturayım derken meselâ +Hocabey'e düşecekSağa gitsek her taraf sâhilHer taraf kayalıkHer taraf düşman. +Geri +dönsek "ne'ûzü billah" insan müttefik devletlerin kaptanlarına gülünç olacakİleri +gidilecek hava değildiFakat çâresiz gittikGörmeliydin kiHavada deryâda +kıyâmetler kopuyorduGörmeliydin ki altımızda koca kurvet kasırgaya tutulmuş +kağıt parçası gibi nasıl şiddetle ne kadar sür'atle uçup gidiyorduMeğer biz +karanlığın içinde iken üstümüzü gâyet nûrânî bir mehtap ihâta edermişGûyâ +geminin direği dokundu da bulutun bir tarafını paralardıMehtap revnakıyla +saltanatıyla görünmeye başladıHani seni ilk gördüğüm zamanlar geceleri bin türlü +kara kara hülyâlar arasında bin türlü merhamet ederdin de bir dakikacık pencerenin +siyah perdesini aralar güneş yüzünü gösterirdin yaMehtapta hep hatırıma +gecelerin lezzetini rûhâniyetini getirmeye başladı. +Dilrubâ +Of..Canınız muhâtarada iken öyle şeyleri nasıl düşünürsünüz. +Âkif +Bizim hâlimiz odurEfendiciğim! Enginde deniz gönüllere çıkarken +gemimize bir martı konarHepimiz birden nenemizden babamızdan haremimizden +sevdiğimizden ahbâbımızdan akrabâmızdan mektup getirmiş gibi sevine sevine +etrâfına koşarız. +Babacığım! Efendim babacığım! Siz de beni şehit olmuş sandınız da +vasiyetimi yerine getirmek için buralara kadar seferi ihtiyâr ettiniz öyle mi? Âh! +Öldükten sonra da bu derece hatırı sayılacağından emin olmak insana ölümden +kurtulmaktan daha lezzetli geliyorYok babacığım! ÖlmedimBen vatanımın +nâmusunu muhâfaza etmek için canımı fedâ etmek istedimKadere muvâfık gelmedi. +Cancâneyi attımEtrâfımı bir duman bürüdüGürültünündehşetinden biraz zaman +kendimi kaybetmişimAyıldım baktıki denizdeyimYanıbaşımda da bir tahta parçası +yüzüyorHazreti Mûsâ'ya bir beşiği Nuh teknesi cây-ı amân eden rabbim beni de +kadar ateşin kadar dalganın arasından tahta parçasıyla kurtardıYanıma dakikada +bir küle düşürdü de sanki eli kılıçlı bir Türk'e rast gelmiş düşman gibi çekine çekine +etrâfta dolaşırdıBir tarafa dokunamazdı. +Dört kere denizin tâ dibine gittimHele birinde iki avucum çakıl taşıyla +dolduTahta parçası elimden fırladıYine aradan bir dakika geçmeden hakkın +sevdiği kullarına gönderdiği hidâyet gibi beni arayarak üzerime gelmeye başladı +denizin yüzüne yine tahta ile çıktımMeğer karaya yaklaşmışım bir delikanlı Âh +zavallı yiğit! Siz dâ'imâ "Eski Osmanlılarda başka mürüvvet başka fedâkarlık var +idiŞimdi dünyada merdler kalmadı." Der idiniz âİş öyle değil babacığım! + +Şimdiki Osmanlılar da onların hâlis evlâdı imişFırsat düşerse hakîkat anlaşılır +delikanlı beni gördüğü gibi bir kere "batıyor" diye bağırdıSoyunabildiği +kadar soyunduDenize fırladıBeni kurtardıHem kendi canını fedâ etti de öyle +kurtardı ayağımız kuma basmıştı başımızın ucunda bir kumbara patladıYiğit üzerine +kapandı da kendini bana siper ettiOna da kana'at etmediVücûdundan dökülen +kanlar etrafında dal dal mercanlar peydâ etmeye başlamışken hiç hâlini +düşünmeyerek iki eliyle bile sarıldıNe kadar kuvveti varsa bir yere topladı"Alın +kardaşlar! Bir can verdimBir can kurtardım" dediBeni kaldırdıKenara fırlattı. +Sâhile çıktım baktım ki bîçâre bütün bütün tâkatten kalmışDalgalara tutulmuş +gidiyorBatıyor! Allah bilir onu halde görünce kurtulduğuma bin kere pişmân +oldum. +Şâhin +Kendi kendine +Daha kim bilir kaç yüz bin kere pişmân olacaksın? +Âkif +Âh bilmezsiniz insana kendi yolunda bir can telef olduğunu görmek ne +kadar girân gelir? Hemen dakîkada soyundumYalnız ben değil birkaç kişi daha +hazırlandılarNe fâ'ide! Biz daha karadan iki arşın ayrılmadan çocuk gitti. +Dalgadanir türlü kendini kurtaramadıVücûdunda mecâl kalmamıştıYine yüzü +gülüyorduBilmem gülüşü dünyada kendi gibi başkası için can verecek adamlar +gördüğünden miydi? Yoksa ölümden bir adım kurtardığından mı idi. +Arasıra içerek +Of! Başıma bir ağrı gelse de zihnimin parlaklığını hâ-i tabi'îsinden az buçuk +noksan bulsam istediğim gibi iş göremem diye kederimden helâk olacak hallere +gelirken şâyet hastalanır devletimin hizmetinden bir iki gn dûr olurum korkusuyla +meyve yemeğe cesâret edemezken şimdi bu su şeklinde yaratılmış ateşle beynimi +eritiyorumÇiçeklerimi yakıyorum. + +Daha dört gün evvel zihnimdeki hayaller canımdan azîz idiHayal yine +hayalBirbirimize düşman-ı cân oldukİşretle mahvetmeye çalışıyorum. +Mahvetmesem beni kederle öldürecekBir türlü..Bir türlü mahvetmek de kâbil +olamıyorSanki yüreğim kızgın demirlerle dağlanmış! +Ne de zâlim zehir! İnsanı öldürecekLâkin senelerce süründürdükten +âletlerinin her birini ayrı ayrı paraladıktan sonra öldürecekSanki Dilrubâ hâ'ininin +mayasından yapılmış! +Acaba bunun mübtelâları neresinde neş'e bulur? Ağızdan bir alev +gidip de birkaç dakikada bir kere dokunduğu yerleri yakarak kalbi ciğeri ayrı ayrı +her bir damarı dolaştığını hissetmekte insan için ne safâ vardır. +Dîvâne bu halleri bilirsin de yine içiyorsunEvet! Ben öteki yılanın zehri de +işretten bin kat yüz bin kat şiddetli olduğunu bilirken seviyorumİçeceğim. +İçeceğimZamanı işret öldürüyorKalbi işret uyuşturuyorZihnimin iltihâbını işret +köreltiyorOf! Dünya böyle bir belâ zindanı olsun da ben yirmi sekiz yaşına +girinceye kadar onu bir safâ mesîresi bileyim! Ne mecnûn imişim! +Âh! İnanma! İnanma dünyada bir şey'in görünüşüne inanmaBir memleketi +mi gördünKârgîr binâlarını mı beğendin? Bir kere de duvarlarının deliğini bucağını +karıştır bak içinde ne iğrenç renkli yılanlarNe korkunç kıyafetli akrepler bulursun +dağlarda bağlarda zînetli zînetli açılan çiçeklere tatlı tatlı çağlayan sulara mı +aldanıyorsun? Hele bir ağacın dibinden bir çayın kenarından bir iki karış toprak +karıştırBak! Kaç cenâze parçasına rast gelirsin ki ya üzerinde dost bıçağıyla açılmış +yara nişânesinden ya içinde yâr eliyle dökülmüş zehir bakıyesinden geçilmez. +Bir insan seviyorsunVücûdunun tenâsübüne çehresinin hüsnüne +meftûn olmuşsunÖyle mi? bir nikâbdırSeni aldatmak için yapılmış bir nikâbdır. +Yüzüne baktıkça mahzun mahzun duruyor sana muhabbet mi gösteriyor? Âh! Bir +kere de nikâbın altındaki kemikleri görsen..Görsen ki nasıl korkunç korkunç +dururNasıl çirkin çirkin güler de seninle eğlenir! +Of..Dünya dünya!!! Cehennemde bir kul isyân ederse Cenâb-ı Hak +mücâzât için sana göndersin! +Dilrubâ! insan yüzüne baktıkça vefâdan muhabbetten yaratılmış bir +melek gibi görünen dilrubâ! başım ağrısa kederinden can vermek derecelerine +gelen dilrubâ! Mevtime yoktan îcâd edecek kadar müştâk olsun!. + +Yârabbi! İnsanın gözlerine yalandan kadar tatlı baygınlık çöker mi? İnsan +yüzüne yalandan kadar şirin mahzunluk gelir mi hınzırı kudretine bürhân +göstermek için mi yarattın? +Yaptı hepsine muvaffak olduÂkıbet beni bu hâle getirdiKendi bu gece +âh! Bu gece beyinin koynuna girecek! ağız bana "uğrunda ölürüm" diyen ağz-ı +es'ade kim bilir neler söyleyecek! +Bu gece bu gece vücutyanımda yattıkça kendimi iki rûha mâlik +zannettiğim vücut başkasının kucağına nasîb olacak! Bana vaktiyle ne kadar +muhabbet gösterdiyse başkasına da kadar muhabbet gösterecek! Kim bilir? Belki +onu gerçekten seviyor. +Âh ölmeli Dilrubâ gebermeli mutlak mutlak gebermeli yılan dünyadan +vücûdu kalkmayınca ben yaşayamayacağımakrebi ezip de kanını üzerine +sürmeyince yüreğime açtığı yaranın acısına meskûnet gelmeyecekMutlak +gebermeliHem benim elimde gebermeli! Benim canıma kasd etmişSağ iken ölü +göstermeye çalışmış öyle mi? Âkıbet diri diri mevtâ hâline getirdi ya! Rûhum ölmüş. +Yalnız meydanda vücûdum geziyorânideğin intikam nâmında iki peri tuttuOnlar +gezdiriyorHer sa'at ölüyorumCan çekmekteki acıyı her dakîka vücûdumda +hissediyorumÖlüm azâbını hayat kadar uzatıverseler beni hâlimin aynı olur. +Âh! Bu hallerden sonra başkasıyla mı safâ sürecek? Mutlak öldürürü. +Öyle tabi'atın kemâline şüphe getirecek kadar denî bir vücûdun dünyada hiç lüzûmu +yoktur ama kâtil olacakmışım.ne olursam olayımBen onun bir avuç kanını içeyim +de isterse Allah her damlasından gönlümde bir cehennem peydâ etsinBelki yine +çekeceğim azâp bundan ehven olur. +Niçin kâtil olayım? İnsan bir düşman gemisine rast gelir batırıyor +içinde bin bin beş yüz kişide beraber batıyorYine kâtil olmuyorBir gemi düşman-ı +cân yakmakta bu mel'ûnun yerini tutar mı? +Âh! Ben muhabbet için yaratılmıştımAskerlik için terbiye olmuştum. +Şimdi gözüme kâtillikten başka bir şey görünüyor. +Şu dünyada hiçbir şey düşünmeye iktidârı kalmayan aklımla kâtilliğe tuhaf +tuhaf te'viller buluyorum! + +Beni bu hallere getiren kahrolsun! Ben sebep olmazsam nereden +kahrolacak!..ÖldüreceğimMutlak öldüreceğimGönlümün alçaklığına bak! Bu +kadar hıyânetten sonra hâlâ seviyorumHâlâ girip de arkadan bırakmaYaşayıp da +başkalarının koynunda görmeye bir türlü kâ'il olamıyorum. +Ağlayarak bir tarafa yığılır +Kendini mu'âyene ederek +Vücut! Vücut! Ne zayıf âletNe âciz şey imişsin! Üç gece uykusuzluğa üç +gün rahatsızlığa dayanamıyorsunBirkaç salkım üzümden çıkan eczânın ağırlığını +kaldıramıyorsun! Bâri şurada biraz gebereyimYatayımYa sonra uyur kalırsam +sabaha kadar uyanamazsam da murâdına nâ'il olursabu gece gelin olmuşken +yarın sabaha kadar yaşarsa? Âh Cenâbı Hak göstermesin! Sonra vücûdumun +her parçasını dişlerimle koparsam kendi intikâmımı kendimden alamam. +Acı acı gülerek +Benim bu halde gözüme birkaç dakîkadan ziyâde uyku mu girer? Tutalım +ki girsinMeyhâneciye tenbîh edip de kendimi uyandırtmak muhal değil â. +Kimi görecek? Uyumuş da sayıklamaya bile başlamış! Of! Ne de acâyip +san'at! On sekiz yıldır meyhâneyiciyimYanıma kim gelirse tıpkı dünyaya gelir gibi +geliyorDeli ise birkaç lokma şey yiyorBirkaç kadeh şey içiyorHayvan gibi hiç +ma'nâsız yere sıçrıyorSızıp bir tarafa yıkılıyorErtesi gün yine yeniden başlıyor. +Biraz aklı varsa buraya gelirBıraksın ki mahzûnDünyânın her hâlinden bıkmış. +Meyhâneden başka bir eğlence yeri görememişDünyaya geldiği günden beri arayıp +da bir yerde bulamadığı neş'eyi bu şişenin içinde sanmışNe kadar şey içerse ya +gözlerinden ya kalbinden kadar yaş dökerDikkat edersen kalbinden ne kadar yaş +döküldüğü ne kadar kan aktığı çehresinin hâlinden görünürBir cama baktığın öte +tarafına yağmur yağdığı nasıl görünürse bayağı öyle görünürElli sekiz +yaşındayımİnsan içine karışalı kırk yıl oluyorTam kırk dört yıl evvel bizim + +paşanın kilerci yamağıydımBugün şurada meyhâneci ustasıyımDünyanın hâli +dâ'imâ birHer yerde birHer vakitte birDâ'imâ deli şenAkıllı mahzun! +Of.Benim de biraz aklı mı vardır nedir? Şunun bunun hâlini düşünür de +kendi kendime mahzûn olurumBey hırmenden hıyânet görmüş! Vefâ umduğunun +cezâsıdır. +Âkif +Odanın yan kapısından girerek +Bayağı keşf etmişimZifaf bu odada oluyorHanımın yatağı da +hazırlanmış! Bizim zifaf odası da burası idiYatak yine yatakHanım yine +hanım! Bu oda değil âdetâ mezar! İçine kim düşerse çeviriyorMahv oluyorYerine +bir başkası geliyor! Âh! Bu ne kadar sancı? Bilmem rûhumun çektiği azâba +cismimde nazîreler mi yapıyor. +Acı acı gülerek +Altı ay evvel şu minderde oturup da bana "Senden ayrılacağıma canımdan +ayrılırım" diyen bu karı mıydı? +Hâ'in!..İşte du'ânın birazı makbûl olduHem benden ayrıldınHem +canından eyliyorsun..Nasıl kayacağım? Elimde koynumda iken incinir solar +diye korkup da yedi ayda belki yedi kere dudaklarımı dokunduramadığım göğsünü +şimdi nasıl kurşunlarla paralayacağım? Ne de alçak gönlüm varmış! Hâlâ seviyorum. +Hâlâ acıyorum şimdi başkasının koynuna giecekBenim yatağımda başka biriyle +yatacakYatak gözümün önünde duruyor da gönlüm hâlâ yatağı rahat döşeğine +tahvîl etmek istemiyorum! +Âh! GebertirmBillah geberteceğimBunun gibi mel'unları öldürmeyi de +gönül istemezse de insanın tabi'atında kâtilin isti'dâdı bütün bütn abes kalırTamam +yatağa girip de arzusuna dünyada bir mâni' kalmamış zannettiği vakit geberteceğim. +Tamam ümit üzerinde iken canından mahrûm olsun ki cehennemde göreceği azâba +burada alışmaya başlasın. + +Ayak sesi var..GeliyorEsvabına bak! Mel'ûne yılan ne parlak deriler +bürünmüş! +Rovelverle nişan alarak +İnsan şuradan ne kadar da kolay gebertecek! Yan duruyor da tamam sol +böğrünün en lâzımlı yeri kurşunun tâ hedefine rast geliyorŞimdi tetiği çekersem tâ +kalbinden vuracakİki kere nefes aldırmayacak..hayır..beyi yanında bulunsun. +İnsan düşmanını bir ümîde nâ'il olacağı vakit öldürmeli ki intikâmın lezzetini +duysun. +Orada ne yapıyor? Âyineye bakıyormuşAcâyip çehresine düzgün de +sürüyorBen kadar körmüşüm ki yüzündeki riyâ perdeleri nerede kalır zehirli +cuyûh yankılarını kokmuş kunduz kanlarını bile göreezmişim. +Elini başına vurarak +Alçak..Hâlâ seviyorsunHâlâ muhabbet yoluna kâtilliği irtikâb +ediyorsunÖyle mi? Arada intikam bir te'vilden ibâret..onunla kendini +aldatıyorsun..Heyhât..Onunla kendimi aldatmaya çalışıyorum ama ne mümkün! +Tabi'atımda olan denîlik bir türlü gözümün önünden gitmiyorÂh! Acaba +ihtiyarsızlık makbûl bir özür değil midir? GeliyorGel! Gel ki ölümde arkandan seni +kovalayıp geliyor..Gel ki bir adım attıkça kim bilir kaç yıllık ömrün azalıyor. +Kimbilir mezarına kaç arşın yaklaşırsın? Gel ki ecelin âdem kıyâfetine girmiş seni +yakandan tutup da cehennemin esfel-i sâfilînine atmak için burada bekliyor! Seni +Âkif'in elinden alsa alsa mevt alır.Sen başkasıyla bir yerde yatsan yatsan en +dayanıklı kemiği -kim bilir?- kaç sene evvel toprak olmuş mevtâlarla yatarsın. +BitirdiSübhânallah! Yüzünü boyadıÇehresinde olan tarâveti gâ'ib etti de +yine güzel! Ne olacak? Riyânın bozamadığı üsne düzgün ne yapsın? Merdivene +doğru gidiyorGit! Nereye gidersen git! Seni hîlenin hıyânetin beni sâfderûnluğun +muhabbetin numûnesi yaradan rabbimin rakîb ismine müntakîm adına yemîn ederim +ki sen bu gece Azrâ'ilin pençesinden kurtulamazsınMeğer Âkif bir iki sa'at +daha sağ kalmasınBillah geberteceğimHem ölüm gibi hiç düşünmediğin bir vakitte +başına çökeceğim de öyle geberteceğim. + +GeliyorŞimdi belâsını arayan adam gibi koşa koşa geliyor. +Girdiği kapıya doğru giderek +Sen yine istediğin gibi yaşamaya çalış! Ölüm şu kapının arkasında duruyor. +Topu aranızda bir yumrukta kırılacak iki tahta parçası var. +Biri daha peydâ olduOnun da mansıb değişmekten esvâb değişmeye +varıncaya kadar her hâlinde ağzından ne trlü lakırdı çıkıyorÇehresi ne kıyafete +giriyor? Hepsine birer birer dikkat etmeli de ona göre davranmalı ki bey seni kendine +esîr olmuş zannetsin de sana esîr olsun. +Erkek kısmı ne tuhaf hayvandır! Bir kadını sevdi mi? Yanına +yaklaştığı gibi gönlünde ne kadar sırı varsa çehresinden görünmeye başlarYüzüne +bakınca kalbini yarışmalarda başına yapıştırmışlar zannedersin. +Pencereden bakarak +GeliyorKapıdan girdiŞimdi da kendini bir büyük işe muvaffak olmuş +zannederDeğil mi? Biz beyin hüsnüne meftûn olmadık mı? Ama her ay benim gibi +bir câriye alabilecek kadar îrâdı varmış da adamı meftûn eden güzellik çehresinde +değil kesesinde imişBey orasını da düşünebilirse dünyada bizim ne kıymetimiz ne +kadrimiz kalır! +Âkif de böyle idiYokOyundan deli idiÂdetâ deli idiBeni gerçekten +yoluma ölecek gibi severdi de bayağı hâli bana da te'sîr edecekBen de onun gibi +çıldıracağım diye korkardım geliyor. +Gözümle görmüş gibi biliyordum ki içeride adam oluyorHem içerdeki +adamların biri de oğlum idiYine kurtarmaya geldim. +Bir peder bir odada tabanca sesi işitirOğlunun da orada olduğunu bilir de +kolay kolay kapının önünde bekçilik eder mi sanıyorsun? Hiç evlâdın öldü +mü? HayırMutlak ölmemiştirAllah senin kadar alçak bir mahlûkuna da kucağında +kendi vücûdundan ayrılmış bir melek görmek nasîb etsin de sâ'ir kollarına ne +mükâfât ihsân eylesin? + +Kurtarmay geldimBak ölüsü şurada yatıyorKanlar içinde yatıyor da +gözlerimden bir damla yaş çıkmıyorBir kere dönüp de yüzüne bakmak +istemiyorum. +Niçin dersen ben onu daha buraya geldiği vakit ölmüş buldumSenin gibi +Allahın gazap ateşinden yaratılmış bir şeytan Azrâ'ilden evvel davranmış canını +kabzasına almış! Bugün kurtarabilsem yarın yine ölecekti. +Senin için bugün kâtilliği irtikâb ettiÖldürdüğü adam yanında yatıyor. +Yarın ihtimal ki ben sebeb-i hayâtı babası iken canını kurtardığım için benim canıma +kasd ederMel'ûn olurdu. +Anladın mı hanım efendi? Sen öldürdünGemi içinde deniz üstünde +düşman karşısında birkaç yüz okka barutu eliyle ateşlemiş iken ölmeyen delikanlıyı +sen öldürdün şehîd olmaktan başka bir arzusu olmayan Âkif'i sen kâtil ettinBî +çâreye put oldunİ'tikâdından ayırdınBen putu kıracağımBeni kıymetli +evlâdımdan mahrûm ettinBen de seni kıymatli canından mahrûm edeceğim. +Kibr buyur da hâlâ adam aldatmaya çalışıyorAl! Al! can mâhiyetine +girip de vücûduna istilâ eden şeytan cehenneme bir sa'at evvel gitsinGeberdin mi? +Köpek? Cana kıymak nasıl olurmuşAnladın mı? Fâhişe. +Âkif bahtsız çocukYerinde rahat yat! Helâkine sebep olanlar da seninle bir +günde mezara giriyor. +Âh! Ne olurdu? Birkaç dakîka daha sağ olaydın da yoluna öldüğün ne îrenç +çehre imiş göreydinGeberdiRengi küf tutmuş peynire benzerdiYüzü de kalbi +kadar çirkinleşti. +Vah bî-çâre Âkif! Bu kadar alçak bir fâhişe için hem sen kâtil oldunHem +beni bu yaştan sonra kâtil ettinGazâ yolundaDevlet hizmetinde sarf ettiğimiz +emekler hebâya gittiİki dünyâmız birden harâb olduÖyle mi? +Biraz düşündükten sonra +Estağfurullah! Sen hayâtına kasd eden bir adamı öldürdünMa'zursunBen +iki delikanlıya zehirlemiş helâk etmiş bir yılana rast geldimEzdim mahvettim ecir +beklerim. + +"Zavallı çocuk"tan: +Bu kuş kadar gönlümden de ne acâyip haller geçiyor! Ben daha ne adam +oldum ki zihnimde kendimin bile epeyce anlayamayacağım birtakım hayaller +bulunsun? +İki ay evvel bu vakitler nasıl tatlı tatlı uyurdumİki ay gözümü açıp da +dünyayı karanlık görmediğim gün bilmiyorumPek a'lâ! Atâ burada iken erken erken +uyanayımNe kadar erken uyanırsam zarûrî yok ya bir sa'at ziyâde yüzünü görürüm. +Ya bir sa'at ziyâde uyanmasını beklerimYa mektepte iken..Acabâ ne göreceğim? +Acabâ ne bekleyeceğim? Gide gide hiç şüphem kalmıyorMuhabbet-i mutlak budur. +Güzel ama ben nineciğimi de seviyorumNiçin her gece gözümü kapadıkça rüyama +girmiyor? Babacığımı da seviyorum niçin kendi evde olmadıkça hayâli gözümün +önünde görünmüyor? +Geçende mektebe gittiBir ay sonra geleceğini pek a'lâ bilirken her gün +yine acabâ gelir mi? Diye deli gibi sa'atte iki kere pencereye koşuyordum! +Ninem babam çehremden durmadan bir şey anlamasın diye korkumdan +yerlere geçiyorumHâlimi kendinden saklamakta yine bir başka belâ! Anlasa +ârımdan anlamasa kederimden öleceğimÂh! Bu mutlak muhabbetten başka bir şey +değildir. +Dün tâ bendeye insan nasıl sever diye sordumNe cevap verse iyi +"Sen yaşta çocuk sevmeyi ne bilecek" demesin mi budala! Ben yaşta çocuk sevmeyi +ne bilecek imişSenin gibi yanaklarım kirden mi sarkacak çenem yüzüme yapışacak +da ondan sonra sevmeyi öğreneceğim öyle mi? +Sa'at on bire geliyorHâlâ uyanmadıYine ikindi olmadan gidecekYine +ben bî-çâre bir ay yolunu bekleyeceğim duracağım iki gün olsun doya doya yüzünü +görmek bile nasîb olmaz ki..Ne kadar da canım ağlamak istiyor! Aman şimdi yine +ninem gözlerimi kızarmış görür kıyâmet koparÂh! GeliyorOnun ayak atışıİşte. +Ayağının sesini işitir işitmez yüreğim de oynamaya başladı. +Şefîka + +Hatırında mıdır? Bundan iki ay evvel..Tamam iki ay evvel vakitten beri +iki keredir mektepten gelirsin -burada- yine bu odada bir hikâye kitabı okuyorsun +aklına geldi mi? Hani bir paşanın bir kızı varmışKomşusunun oğlunu severmiş. +Sonra kızı başkasına vermişlerÇocuk kendini öldürmüş onun üzerine kız da telef +olmuş yine mi hatırlayamadın? Hani hikâye oraya geldiği vakit ben "Sübhânallah bir +kız istediği adama varmamakla telef mi olur?" demiştim. +Atâ +Evet +Şefîka +Sen kendini kadar tutmaya çalıştınTutamadın gözünde bir damla yaş +peydâ olduYüzünün üzerinde gizlenecek yer arar gibi yavaş yavaş öteye beriye +doğru yürümeye başladıİşte işte yine yüzünde tıpkı onun gibi bir damla geziyor. +Atâ +Of. +Şefîka +Saklama! Beni dinle! Ben günden beri seni bütün bün başka türlü +görüyorum. + +Ne vakit yüzüne baksam gözlerin sanki benim aksimi gâ'ib edip de ruh +teslîm edecek kadar mahzûn duruyorHangi tavrına dikkat etsem bana hâl diliyle +"Senden ayrılırsam ölürüm" diyor? Beni seviyorsun öyle mi? +Atâ + +Bırak! Allah aşkına beni bırak! +Şefîka +Dinle! Daha bitirmedimgünden beri gözleirne baktıkça hayâlimle +berâber yüreğimin mahzunluğu aks ediyor da onun için bu kadar baygın duruyor +sanıyorumHâlini düşündükçe "Atâ'dan ayrılırsam yaşamam" diyemeyen etmekten +başka aklıma dilime bir şey gelmiyor seni seviyorum? Değil mi? +Atâ +Âh! Yârabbi ne yaptım ki beni bu kadar inâyetine lâyık gördün? Zâtı buna +olan muhabbetimle dünyâda herkesten bahtiyâr idimŞimdi de beni sevdiğini +işitiyorumKendi ağzından işitiyorum. +Seviyorum Şefîka'cığım! Seni seviyorumHem dünyâda ne kadar sevmek +mümkün ise kadar seviyorum. +Şefîka +Seviyorsun? Muhabbet sana ne türlü haller getiriyor? Söyle! Söyle! +Bakayım. +Atâ +Ne türlü halleri mi getiriyor? Zamânı zamânına benzemez ki..Günolur. +Yanıma gelsen ağzâmın her biri ayrı ayrı yanmaya başlarSanki vücûduma alevden +bir gömlek giydirirlerYanımdan gitsen canım vücûdumdan çekilirÇekildiğini her +zerrem ayrı ayrı hissederHer tarafa hafif bir titremek gelirGönlüm yerinden +kopacak da arkandan koşacak gibi olur. + +Gün olurZihnimde yoluna ölüp de seni başında ağlar görmekten +büyük dünyada bir devlet bulamamSonra ağlayacağını düşünürümSana açtığımdan +kendime de açmaya başlarım. +Dünyada ne kadar güzel şey' görsem elbette senin bir yerine benzetirim. +Sonra gördüğüm şey'in her tarafında bir kusur bulurum da gözümden düşer yine +yalnız sen kalırsınUykuya rü'yâda seni görmek ümîdiyle yatarımUykudan hayâlini +kaybetmek korkusuyla kalkarım her hâlim ta'rif olunmaz ki nasıl söyleyim? +Şefîka +Söyle! Ta'rif edebildiğin kadar söyle! +Atâ +Ne vakit seni görmesem yâut düşünmesem gönlüme zihnime bir yokluk bir +karanlık çökerSanki canım benliğim kaybolmuş da kendi kendime ecnebî kalmışım +gibi olurSonra birden bire hatırıma gelirsin ölüm döşeğinden kalkmış hasta gibi +dünyâlar benim olurSanki vücûduma baştan aşağı bir safâ bir hayat dolar. +Şefîka +Âh! Ben bu kadar vakit çalıştımGönlümden geçen hisleri bir türlü bir yere +toplayıp da kendi kendime bile anlatamadımSen bilmem nasıl muktedir olup da +ta'rîf edebilirsinLisânın gönlümde mi? Anladım beyimŞimdi lâyıkıyla anladım. +Ben de seni seviyorum. +Atâ +Öyle şeyler söyleme! Beni sevincimden öldüreceksin zararı yok söyle! +Söyle insana dünyada muhabbet sözünü sevdiğinin ağzından işitip de ferahından +ölmekten büyük sa'âdet mi olur? + +Şefîka +Ya muhabbet bu ise niçin kadar şikâyet ederler? İnsanın yüreğini +yakarmışAklını alırmışTelefine sebep olurmuşBen bu lezzet yoluna telef de +olsam memnûnumBeyim! Allah artırsın! Bu kadar kemâlin varHer şey'i bilirsin. +Her şey'-i ta'rif ediyorsunBana da öğretsen â muhabbet nedir? İnsana bu devlet +nereden geliyor? Hekîm sen böyle şeyleri siz bilmeyince kim bilecek? +Atâ +Efendiciğim! Biz vücûda gelen illetleri bilmeye çalışırız rûhun bulduğu +lezzetleri nereden anlayalım? +Şefîka +Ay! Muhabbet ruhta mıdır? Emek âhirete de bizimle berâber gidecek. +Atâ +Şüphe yok +Şefîka +Âh! İki dünyâda beni Atâ'dan ayırmayan rabbim! Bilmem nasıl +şükredeyimne! Bey babam geliyorAman yanımdan ayrıl! Şurada bir şey oku! +Bizi bir yerde görmesin. +Ömrün meşâkı çekilirse yalnız muhabbet sâyesinde çekilirHayatın bir +lezzeti var ise yalnız muhabbettirMuhabbet ne büyük lezzettir ki insan cefâsında da +bir başka lezzet bulur. +Muhabbetle yaşayanlar nasıl yaşarsa memnun yaşıyorMuhabbet için +ölenler nasıl olsa memnun ölüyorSiz şimdi belki muhabbet neden hâsıl olur diye +düşünürsünüzNenize lâzım? Gönlünüzde muhabbet yok mu? Peydâ etmeye çalışın. + +Var mı etrâfınıza bakınYerleri dâ'imâ bahar gönülleri dâ'imâ şafak görürsünüzHer +yaprak nazarınızda canlanırBir tûtî kuşu kesilir size tatlı tatlı gönlünüzün sırrını +safâsını söylerHer bulut gözünüzün önünde açılırBir tel gömleğe dönerSize hayal +meyal sevdiğinizin sînesini gerdenini gösterir. +Bir tenhâlıktan bir vahşette kaldınız mı? Hiç çekinmeyin! Hemen uykuya +yatın dâ'imâ sevdiğinizin şekline temessül etmiş bir cism-i latîf kalbinizin âgûşuna +düşmeye hazırdırYolunuzda bir muhâtara mı gördünüz? Hiç korkmayın! Hemen +ileri gidin ki dâ'imâ sevdiğinizin kalbine dökülmüş bir melek-i mü'ekkel etrâfınızda +muhâfızdırBir âşık için ölürken mezarının üstündeki çiçekleri ya kan ile veyâ +gözlerinin yaşıyla sulayacak bir refîk-i rûhânî mevcut olduğunu bilmek dünyadan +rahatça gitmek için ne büyük kuvvettir! +Âlemde kim vardır ki yârıyla bir döşekte bir sa'atte ölmeye bütün hayâtını +fedâ etmesin? +Of..Meğer insanın ömrü çocukluğundan ibâret imiş meğer ondan sonrası +hep kabir azâbı cehennem ateşi imiş. +Kitapta muhabbeti kim yazmışsa yalan söylüyorAllah muhabbet lezzetini +dünyadaki belâlara bedel değil dünyadaki belâları muhabbet lezzetine bedel etmiş. +Âh! Atâ yalnız odasında kalacak da ben başkasının koynunda nasıl +yatacağım? Âh. +Yok! Yok! Yine aklım başımdan gidiyorYine vücudumun her zerresi ayrı +ayrı ayağa kalkıyorBen gidemiyorum da kederinden Atâ'yı mı öldüreceğim. +Nineciğim! Nineciğim! Hayat sanılsa ömrümü yolunuza fedâ etsem ne kadar +memnûn olduğuma sen de ta'accüb ederdin. +Bu yaşta iken ölmeye âşık olmuş kadar muhabbet edip de ondan bile +mahrûm kalacağım kimin hatırına gelirdi? +Atâ.Atâ..Acabâ hâlimi işittiğin vakit ne diyeceksin? Bana ne türlü +la'netler edeceksin? Soğu! İkrâh et! Benden ikrâh et beyim! Kendinden +ayrılmaya katlandımGönülden ayrılmaya da katlanırımÇektiğim azâbı duyarsan +kim bilir ne hallere gelirsin? +Of! Ya bu akşama yâud yarın sabaha bütün bütün ayrılık göründüÖyle mi? + +Hekîm eni uykuda sandı da Şerife Hanım'a hepsini söylediYalnız bana +söylemezlerYalnız nineciğime babacığıma söylemezlerMeğer dünyada adam +aldatmak dta bir merhamet imiş! +Yârabbi acabâ kulun Şefîka'ya âhirette de azâb edecek misin? İki ay evvel +bana biri bugün verem döşeklerinde telef olacağımı haber verse inanır mıydım nasıl +inanayım? Pek de genç idim. +Bu kadar çiçekler iki üç günde soluyorBu kadar kuşlar iki üç yılda telef +oluyorBenden küçük bu kadar çocuklar ölüyorBunların hepsini görürdüm de yine +ölümü bir türlü kendime yakıştıramazdım. +Babacığımın atlaslarla sarmaya kıyamadığı vücut yarın katı katı kefenlere +bürnecek. +Nineciğimin incinir diye kendi kucağından esirgediği Şefîka yarın kara +topraklarda yatacak. +Atâcığımın öpmeye kıyamadığı çehreyi yarın kurtlar çayanlar yiyecek. +Yârabbi babasını hapisten kurtarmak için nefsini fedâ eden kuluna +merhamet et! Yârabbi! Ninesine kardeşine sefâlet çektirmemek için mezara giren bî +çâreye acı! +Âh! Ölüm canıma minnetAtâ'dan nasıl ayrılacağımÂh dünya durdukça +ayrılık..Mahşere kadar hicrân. +İnşaallah öldüğümü işittiği vakit acımazBana vefâsızlık ettiAllah da +yanına komadı der de hayâlimi bütün bütün hatırından çıkarır. +Âh yok..Yok..Ben Atâ'dan ayrılıyorum hayâlim de mi ayrılsın! Ben +Atâ'nın yoluna öleyim beni vefâsız zannetsin de arkamdan bir damlacık gözyaşı da +mı dökmesin! Ben Atâ'nın muhabbetiyle telef olayım da son nefeste olsun bir kerecik +yüzünü de mi görmeyeyim. +Deli gibi nineme de bana göstermeyin diye tenbîh ettim. +Bir kerecik yüzünü göreyim de uğruna bin cân fedâ olsun onun kucağında +öleyim de Allah isterse mahşerde bile diriltmesin. +İsterimGöreceğim.elbette göreceğimAllahım biraz ecelden amân verBir +dakîka olsun göreyim beni huzûruna me'yûs getirme! Gözlerim kararıyor. +Vücûdumda kuvvet kalmıyorÖlüm ölüm etrâfa yaklaştıGöremeyeceğimÂhirete +hasret gideceğimÂh! Nineciğim! Nineciğim. + +Atâ + +Azâb içindeki cana vücut nasıl bâr oluyorsa azâb içindeki vücûda da esvâb +öyle sıkıntı veriyor..Bilmem felek unutturur on dokuz yaşında ma'sumların bu kadar +eziyetlerle cânına kıymaktan ne lezzet bulur? Of. +Şefîka +Kollarını açarak ve davranmak isteyerek +Atâ!..Atâ..Ah! + +Atâ +Nabızlarını tutarak +Daha..Daha bir iki nefeslik hayâtı varNabızlar sekte içindeAğız sağ +tarafa mâ'ilGözler gitmiş..Allah hastalığına da güzellik vermiş ki yüzünü gören +vereme âşık olacak. +Şefîka +Beyim! Sen misin? Beyim! Hayâlât görmüyorum â! Yanımda sen +oturuyorsun â! +Atâ +Şefîkacığım! Efendim Şefîkacığım! + +Şefîka +Beyim! Acabâ ne kadar ömrüm kaldı? Acabâ iki sa'at seni görebilecek +miyim? Bâri baygınlık gelmese de yüzüne doya doya bakabilsemDoya doya. +Atâ +Allaha emânet. +Şefîka + +Yalan istememHekîm söyleDemin beni uyur zannetti de başımın ucunda +akşama ya çıkar ya çıkmaz dediTesellî lâzım değil senin için..Âh..Senin yanında +diyecektimSenin yanında ölüyorumMenûnum sen sakın sıkılma! Sen sakın bana +ağlama sonra beni âhirette de rahatsız edersin sakın sakın senin için öldü derlerse +inanma! Vücûduma hastalık geldiİnsan bu yaKader böyle imiş. + +Getir! Çabuk ol. + +Haydi işine git! Def' ol oradan. + +Şefîka +ilaç benim mi beyim! +Atâ +Hayır! Bî-çâre çocuk! Seni birine zorla nikah ettiler de benim için verem +oldun ölüyorsun öyle? + +Şefîka +Onu sana kim söyledi. +Atâ +Canınla uğraşırken yine Atâ'ya acıyorsun yine Atâ kederlenmesin yine Atâ +ağlamasın diye zihninde tesellî verecek sözler buluyorsunHer nefsin hayâtının bir +büyük parçasını götürüyorEcel ciğerlerini paralıyorAzrâ'il nâzik vücûdunu +pençesine almış eziyorsun yine Atâ'nı düşünüyorsun hem de Atâ'sından sonra sağ +kalırAtâ'sının kara topraklarda yattığına tahammül eder zannediyorsun öyle mi? + + +Şefîka +Âh ne yaptın? +Atâ +Hiç! Arkadaş değil miyiz? Yola hazırlandım aç yatağında yeri mi ver! +Sıkılma kim görürse görsün! Görsün! Ölüm döşeğine Allahtan başka kimse +karışamazBenim senin kadar bile ömrüm kalmadı bâri ruh teslîm ettiğim vakit +yanından uzak düşmeyim. +Şefîka +Atâcığım! Kendini mi zehirledin? Atâcığım! Bu belâların hepsi benim için +mi? Bak tâli'siz şefîka senin başına neler getirdi? +Atâ +Ben tâ bende budalasının sözüne inanıp da mektebe döneydimBaşıma +gelecekler vakit gelecektiSen bir ay topraklarda yatacaktın da haberim + +olmayacaktıSonra duyacaktımÇıldıracaktımTımarhânelere düşecektimSeninle +berâber ölmeye değil yolunda kendimi öldürmeye bile muktedir olamayacaktım. +Âh! Bizi birbirimizden mi ayıracaklardı? Hiç düşünmemişler ki bu kadar +birleşmiş iki kalbi Allahtan başka kimse ayıramazAllah da bir vakit ayırmazAmma +yerin üstünde gezmeyecekmişiz de altında yatacakmışızAma bu dünyâda +birleşmeyecekmişiz de öteki dünyâda birleşecekmişizOnun ne farkı olur? +Hayran hayran biraz yüzüne baktıktan ve sarılıp ötesini berisini öptükten +sonra +Benim için tatlı canını fedâ ettin? Benim için kıymetli nineciğinden +babacığından ayrılıyorsun? Vücûdumdan başka elimde bir şey yok ki teşekkür için +yoluna fedâ edeyim. +Şefîka +Beyim! Şefîkâ dünyâda senin uğruna olmasın da kimin uğruna olsunGel! +Âlemin gamını kederini yine âlemde bırakalım! Biz şimdi dünyânın en son köşesine +misâfir olduk yolculuğumuzdan muhabbetimizden vuslatımızdan safâmızdan başka +bir şey düşünmeyelim! +Âh! Hani birbirimize hâlimizi bildirdiniz sabah nerede? Dünyadan ömür +istenilirse öyle ömür istenilirHani okuduğun kitap? Muhabbeti ne güzel ta'rif +etmişsin. +Bak muhabbet dünyânın her belâsını unutturacak bir lezzet değil mi imiş? +İşte ölüyoruzBizi bilenlerin hepsi arkamızdan ağlayacak da biz yine güle güle +ölüyoruzSöyle! Dünyada birbirini gerçekten seven iki adam için bir yerde +yaşamaktan bir dakîkada ölmekten büyük lezzet düşünebilir misin? +Atâ +Sus!âh!. +Ne oluyorsun? +Şefîka + +Atâ +Bu zehir.Sanki her damlası içimde bir ejder kesildiKoparıyor. + +Şuralar mı koparıyor..Ejder.Ejder.Sişleri ateşten midir nedir? Kopardığı +yerlerden hem kan dökülüyorHem alev saçılıyor. +Âh! Zehir değil ateş..Yaktıİçerimi bütün bütün yaktıAh..Yârabbi +cehennemi âhiretten kaldırdın da gönlüme mi attın? +Şefîka +Atâ! Bana bu hâlini göstermek için mi yanıma geldinBöyle her dakîkada +bir kere öldüreceğine bâri elini yüreğime sokaydın da birdenbire ciğerlerimi kopara +idin. +Atâ +Dur! Gücenme! Ben hiç seni bu hâlinde üzmek ister miyim? Yenemiyorum. +Acıyı yenemiyorumAnla!..Anla!..Ne kadar şiddetli eziyet..Senin için çekiyorum +da yine tahammül edemiyorumSenin yanında çekiyorum da çekdiğimi senden +saklayamıyorumÂh! En ince damarlarım ayrı ayrı yerinden kopuyorSanki +her biri koptukça bir kere can veriyorumBilmezsin ne kadar şiddetli zehirdirÂh +başkasını istesem eczâcı vermezdi ki..Belki de verirdiÖyle bir vakitte kim +düşünecek aklıma bu geldiGeçiyor geçiyorMerak etme! Ölüm hâli..Can acısı. +Az vakitte geçer..Dünya gamı gibi hayat kadar sürecek değil âÂh! Hâlâ mı benim +için ağlıyorsun! Damarlarındaki kan durduGözlerinin yaşı yine dinmiyor! Gel! Gel! + +Âh! BittiNe varsa bittNe acı kaldıNe can kaldıGözlerime bir fenâ karanlık +çöküyorSana bakıyorum da zihnimdeki hayâlinden başka bir şey görmüyorum. +ÖlüyorumKarşımda sen olmasaydın lakırdı da söylemezdimGel bir kere +saçlarını koklayımBelki vücûduma biraz kuvvet gelir de yüzünü bir daha görürüm. +Âh! GidiyorumArkamda çok durma beni..Beni bekletme! Âh..Şefîkam +ölüyorumSenin..Senin yoluna ölüyorumSenin yanında ölüyorumDüştüğü anda +teslîm-i rûh eder. +Şefîka +Atâ! Atâ. + +Gitti..Gitti..Gitti + +Gelin! Gelin! Orada kimse yok mu? İşitmiyor musunuz? +Şefîka +Bakın! İşte ..Atâ..Atâ kendi kendini zehirledi: Benim için zehirlediBiz +birbirimizi severdikBen..Ben onunum ben onun haremiyimPaşanın değilPaşanın +haremi olmayacağımKim ne derse desinİkimizi Allah birbirimiz için yaratmış. +Yarattığı vakit birbirimize nişanlamış huzûruna da berâber çağırdıGelinlik odamızı +kendi dîvânında kendi cennetinde hazırlamışGörüyorum işteİşte gözümle +görüyorumKara toprak değilHer tarafına gül döşenmişHer tarafına. +Beybabacığım gel beni bir kere öp! Gel âhiret hakkını helâl et! Nineciğim! +Nineciğim! +Sakın! Sakın! Canımız için lokma dağıtmayın! Düğün şerbeti verin! +Fukarâya düğün şerbeti verin kızın -kıymetli kızın bu gece gelin oluyorİşte..İşte +beyim batıyorum..Beni ona Allah vermiş Allah..Kimse ayıramaz..Kimse Allahın + +hikmetine karşı duramaz..Beyim! Beyim beni mi çağırıyorsun? Geliyorum +geliyorum. + +Bak! Bak! Yanına geldim de gülüyor âhirette Şefîka kimi görüyorsun? +GeliyorumGeç kalmam korkma! Korkma! +Âh benim gibi ölmek ne kadar lezzetli imiş bilseniz dünyada bir dakîka +kalmak ister misiniz? +Ây..Cemâline ne güzel de nurlar iniyor. +__________________ +Cevdet Paşa Hazretlerinin bir takrît-i âlîleri +Dakîka şinâsân ahvâl-i edvâr indinde müstağni-i beyân ve ihtârdır ki +tahavvül a'sâr ve a'vâm ve tebeddül-i etvâr ve eyyâm ile değil yalnız ahvâl-i eşhâs ve +akvâm belki şîve ve edâ-yı elsine-i enâm bile tagayyür etmektedirBir lisânın yüz +sene evvelki ta'bîrâtı ile şimdiki ıstılâhâtı pîş-i nazar-ı dikkate alınsa ne kadar +tahavvülâta uğramış olduğu basar-ı basîrete rû-şenâ ve ayân olur vaktiyle çavuşluk +devletçe ne kadar mu'tenâ bir ünvân olup da çavuşlar içinde nasıl haysiyetli zâtlar +bulunduğunu bilmeyerek târihlerde çavuşlardan bazı düvel nezdine elçi +gönderildiğini görenler asrımızdaki da'âvî çavuşlarını pîş-i nazara alır ve bu sınıftan +nasıl sefîr gönderiliyormuş diye ta'accüb ve hayrette kalır el-hâsıl mürûr-ı zamân ile +efrâd-ı insan gibi elfâz ve ıstılâhât-ı lisân dahi tagayyür ve teceddüd edip gider ale'l +husus ta'bîrât-ı resmiye vukû'ât-ı cesîme ile vaz'-ı aslîsini bütün bütün +değiştirip başka kuvvetler ve meziyetler peydâ ederİşte bu kabîlden olarak vak'a-i +hayriyeden sonra enderûn ve bir ve nice zibâ nezd olan ta'bîrât-ı resmiye kadar +tebeddül etmiştir ki bu ta'bîrâtın vaz'-ı hakîkîsi ve sûr-ı isti'mâliyesi bilinmedikçe ol +asrın vekâyi'-i tâihiyesinden pek çoğu lâyıkıyla anlaşılamaz ve ol vakte idrâk +edenlerin henüz bakıyesi zîver-i sahife-i hayat olduğu cihetle şimdilik misillü +ta'bîrâtın ma'ânîsine ba'zı mertebe kesb-i vukûf olunabilir ise de onların dahi arkası +alındıktan sonra târihlerde münderic olan pek çok ilkâb ve unvanların tahkîki kâbil +olamazBinâen alâ zâlik mukaddemâ enderûn hümâyunca mukayyed olan pek çok +ilkâb ve unvanların şerh ve îzâhını kâfil ve enderûn hümâyundan mahrec-i meşâhirin +terâcim-i ahvâlini şâmil olan işbu târih-i devlet-i aliyye târihini mütâla'a edenlere +göre bir 'ayn-ı basîret ve dûrbîn-i hakîkat olmakla mü'ellifine lisân-ı sitâyiş ile + +teşekkür olunur ca'l Allah sa'ye meşkûren ve hâzâ'l-eser mebrûren mine'z-zikrü'l +cemîl ve minallahü'l-ecrü'l-cezîl +Ahmet Cevdet +Kezâ +Metâli'-i mehâsin mecâmi'-i tahiyyât dîvân-ı ehadiyet unvân-ı alîm vehhâba +takdîm ve bedâyi'-i meyâ min ve dâyi'-i salavât bârgâh-ı risâletpenâh hâtimiyet +me'âba arz ve teslîm ve pîşgâh-ı hidâyet-i destgâh âl ve ashâba ta'mîm +kılındıktan sonra du'â-yı vâcibü'l-edâyı pâdişâh-ı İslâma bu vecihle girizgâh olunur ki +şu'râ-yı tebâmdan Fatin Efendi tezkere-i sâmiye zeyl olmak üzre gerek eslâftan +terüme-i hâli nakş sahife-i tahrîr kılınmamış olan ve gerek mu'âsırıyetten bulunan +şu'arânın tercüme-i halleriyle bazı âsârını cem' ederek hüsn-i edâ-yı münşiyâne ile +sülk-i beyâna çekip hâtimetü'l-iş'âr ismiyle tesmiye ettiği işbu mecelle-i cemîle ve +mecmu'a-i celîle mısra'-ı berceste-i manzûme-i ezmân olan zamân-ı ma'ârif nişân-ı +şâhânenin muhsinâtı bahsine bir zeyl-i celîlü'l-i'tibâr olarak hakkâ ki bergüzîde-i âsâr +ve ahlâfa bir güzel bergüzâr olup eğerçi sahife-i âlemde ibkâ-yı âsâr ile eslâftan +yâdigâr bırakılmak ve taraf-ı ahlâftan dahi buna nazîre olarak eslâfı hayr ile yâd ve +tezkâr kılmak bu âlemde bir dâb-ı derîn mu'teber ise de mûmâileyh bu bâbda ahlâftan +başka mu'âsırının dahi kendi hakkında hüsn-i edâ-yı teşekkürünü celb etmiş +olduğundan böyle bir eser-i celîle muvaffakiyetinden dolayı cümle şu'arâ tarafından +tebrîk olunur ancak her asrın âsârı pâdişâh-ı asrın ilm ve ma'ârife rağbet ve i'tibârı +müvâzenesince olduğundan gerek sadr-ı selefte ve gerek asr-ı halefte du'â-yı selâtîn +ma'ârifü'l-yef ser-levha-i âsâr ve tesânîf kılınageldiği cihetle varak-ı gerdân dîvân-ı +âtıfet ve ihsân ve şîrâze bend cerîde-i emn ü emânü'l-bestân bin Sultan Abdü'l-mecid +Hân Efendimiz Hzretlerinin du'â-yı bekâ-yı şevket ve şânı hâtime-i kelâm ve +şâhibiyet-i neşîde-i merâm kılınır. + + + +Kezâ + +Evvelîn pâye-i sellim terbiyeye henüz pâ-nihâde-i isti'dâd olan etfâl-i nev +zâdın teshîl-rûş-ı tahsilleri reftârında Rüştü Efendi'nin cem' ve te'lîfine muvaffak +olduğu işbu mecelle-i cemîle bâ küre-i bâğ zindegânı olan her kûdun fusâle destâvîz +feyz ve temyîz olacak bir güzel risâle olarak nahbetü'l-etfâl ve nev-bâve-i bî-misâl ve +belki ravza-i kemâl denmeye sezâ bir eser-i bî-hemtâ olmasıyla bu nihâlistân-ı nev +tarh hünerden herkesin semere-i fevâ'idi iktitâf-ı semer edebilmek için neşrini his ve +tahrîz zımnında takrîz olunmuştur. + +Ketebe'l-fakîr +Ahmet Cevdet + +Şu gazelde muntab' olan nakş ve nigâr-ı ma'ânînin -ki çîde-i dest arzû olan +güldeste-i hayâlin safha-i hâriye mün'akis timsâli mesâbesindedir -renk ve bûy-ı bûy +ı lafz ve ma'nâdan hâ'iz-i nisâb olmaması şi'ir dâ'iresinin dâru'l-gunne tenki-i +havsala-i iktidârımın inzimâmından vücut bulan mâni'adan ileri gelmiştir. + +Tamâmiyet-i ifâdeden mahrûm olan bu mukûle neşâyide ise nâzımları +tarafından -tekmîl lafz ve îzâh-ı ma'nâ yolunda- birer makâle tezyibli de'b-i üdebâya +muvâfık olsa da nefsü'l-emrde kadar münâsebetsiz değildir zannederim. +Binâ'enaleyh ben de lafz ve ma'nâsını noksan veyâ ta'bîr-i diğerle daha ziyâde tevsî'a +şâyân gördüğüm şu gazel-i nâçizimi şerh ve tefsîr yolunda birkaç söz yazmaya cür'et +eyledim. + +Düşdükçe gül cemâline kâkül dem-i seher +Gayretle çâk olur gül ü sünbül dem-i seher + +Ey vücûdu nurdan dökülmüş rengi letâfetten boyanmış güzel! El-amân ne +yapmışsın?..libâs-ı sefîd tâ-benânınla miyân-ı gülzârda pister-i çemen jâledâra +nûr-ı mehtâb gibi mestâne serpilip yatmışsınGül yaprağı gibi ortası pembe kenarı +daha açık bir pembe renk latîf-i seheri ile pûşîde olan yanağının üstüne ahvâl-i âşık-ı +mehcûrunu gösterir gâyet dağınık ve uçları yukarı doğru kıvrık siyah saçlarını +dökmüşsünÖyle görünür ki seherin letâfetine çiçeklerin çimenlerin tarâvetine +mukâbil bülbüllerin hazîn hazîn nağmelerini ninni gibi dinleyerek nazlı nazlı uyumak +istiyorsunLâkin haberin yok ki saçların tahrîk-i sabâ ile safha-i rengîn-i cemâline +düşüp kalktığını bâlâ-yı serindeki güllerle pîrâmen-i pisterindeki sümbüller gördükçe +reşk ve gayretlerinden yakalrını yırtıyorlar!! Ya seni bu vaz'iyette..bu perişanlık +içinde..bu letâfette gören gönüller acabâ ne hâle girerler?!. +Zülf-i siyâh ve ârız-ı gülgûnun etdirir +İnsana hâl-i fecri tahayyül dem-i seher +Husûsiyle bilirsin ki yalnız siyah saçlarının ruhsâr-ı âl âlını âsumâna bir +letâfetle gölgelendirdiğini gören insan -ki en birinci bahtiyar-ı cihâniyândır- +birdenbire yüreğine isâbet eden sâ'ika-i muhabbetin te'sîr-i bârika-i hıred sözüyle +gözü gönlü ateş içinde kaldığı halde kendisini hengâm-ı seher bir gülşen-i baharda +temâşâger-i âsâr şefk ve nûr server ve safâya müstağrak zanneder!. +Hasretle ağlayan güzellik rûyun andırır +Pîrâmeninde jâle ile gül dem-i seher +Hengâm-ı seher -üzerlerindeki çîylerle- mücevherâta gark olmuş benât-ı +nursîdeye benzeyen envâ' çiçekler içinde -gül- pîrâmenindeki katarât-ı jâle ile zulmet +ve vahdet-i şebâneden istifâde ederek tenhâca azm-i gülşen etmiş gözlerini taraf-ı +âśumâna dikmiş; gönlünü pençe-i aşkına esîr olduğu civâna çevirmiş; kulağını +nagamât-ı mürgâna tutmuş; bu halde iken sevdâsı heyecâna gelip tâ be sabâh- uslu +uslu ağlamış; kadar ağlamış ki gözlerinden ruhsâr-ı âteşînine dökülen yaşlar +kurumaya vakit bulamamış; on beş yaşındaki bir kızın çehresini andırmazdı. +Dembeste-i muhabbet eder kâ'inâtı hep +Ötdükce aşk şevkle bülbül dem-i seher +Bâ-müdâd intişâr nûr-ı seherle tabi'at -ki çiçekler ağaçlar çimenler sular +ırmaklar dağlar bayırlar murâd olunur ve her birinde esrâr-ı aşk-ı ulvîden nice +ma'nâlar mütecellî bulunur- işte bu tabi'at intişâr-ı nûr-ı seherle bulut altından + +görünür gibi hayal meyal arz-ı cemâl etmeye başlarBir taraftan da nakkaş şafak +gökyüzünün şark tarafını tatlı bir kırmızıya boyamaya dağların tepelerini yaldıza +gark etmeye kalkışırKâ'inât -ki burada kâffe-i zî-rûhdan kinâyedir- tabi'atın böyle +hâb-ı ademden uyanır gibi zuhûrunu ve şafağın âsârını görünce yüreklerini dolduran +aşk-ı rûhânî ve şevk-i vicdânîye mukâvemet edemeyerek cûş hurûşa gelmek ister. +Lâkin bülbül -ki dîvâne edâ bu kuştur- cümleye müsâbakat ederek aşk-ı fettâna karşı +dâd-ı hâhâne feryâda başlarOnun garip garip ötüşünü işittikçe kâffe-i zî-rûh ve belki +cemâdât bile deryâ-yı istiğrâka dalarSanki dembeste-i aşk ve muhabbet olur!! +Öldün meğer bu tâze hayâlinle +Gülşende gül-trâz tegazzül dem-i seher +Ey nâzım-ı gazel! Şerh ve tefsîr ile tenvîr etmek istediğin bu neşîdenin -ki +eğerki lafzında zarûret-i şi'riyeden münba'is olarak bazı mertebe noksan varsa da +ma'nâsında muhtefî olan hayâlât-ı rengîn ve tasavvurât-ı dil-nişîn çeşm-i dekâyık +bîne mekşûf ve rûşenâdır- gül ganca-i jâle-dâr gibi her bir cihetinde mevc vuran âsâr +ı tarâvete bakılınca besbelli sen bu nakş nigâr letâ'ifi bir sehergâh bir +ülşen-i baharda manzûrun olan âsâr-ı tabi'attan ahz ve iktibâs etmiş ve hayâlini daha +rengîn göstermek için yaprağı üzerine nakş tasvîr eylemişsin!!! +Recâ'izâde MEkrem +Devletli Cevdet Paşa Hazretlerinin yazdıkları +takrîzdir. +Kerîmü'ş-Şeym Efendi +Hamâme-i hâme-i dilkeş terâne ve fesâhat nişânelerinin cümle-i iscâ' latîfe-i +belîgânelerinden olmak üzre muvaffak oldukları in ihdâ +buyrulan cild-i evveli hammâme-i cürm gibi muhterem olarak dest-i mütâla'aya +alındıYok! Öyle değil! Belki hâme-i mübâhâta bir hümâ-yı sa'âdet kondu! Basar +basîret ile mütâla'a olunduMüte'âkıben cild-i sânîsi dahi dest-i ihlâsa vusûl buldu. +Bir kat daha bâdi-i müsâr ve iftihâr olduBu te'lîf-i şerîf sa'âdet elif-i 'âlîleri asr + +ı mehâsin hasr-ı hümâyunu tezyîn eden âsâr-ı cedîdeye pek güzel bir lâhikadır ve +doğrusu bir muvaffakiyet-i azîme ve fâ'ikadırÇünkü divâr-ı i'lân ve intişâra ta'lîk +olunan mü'essir herhangi fenne dâ'ir ise mütâla'ası ol fenne mensûb olan sınıfa +münhasır kalır ve sevk ikâz-ı iştihâra çıkarılan bedâyi'-i âsârın değerini ancak ehl ve +erbâbı bilir. +Her sınıf kendi mahsûl-i vicdânıyla müftehir olurHerkes merâkı ne +ise onun mütâla'asıyla zevk ve halâvet bulurEbyâtın taktî'ini şu'arâ anlarBuyûtun +resm-i mukatta'larına mühendisler merak eylerİbn-i Hayyam'ın "Rubâ'iyât"ını +okuyub da zevkyâb olmayan edib yoktur ammâ "Hülâsatü'l-Hesâb"ını okumakla +meşgûl olanlar içinde onun şâ'ir olduğunu bilmeyenler çoktur. +Mukatta'ât İbn-i Yemîni -ezberlemek bir şâ'ire göre "Kutû'-ı +Mahrûtiyât"tan bir mes'eleyi bellemek kadar güç gelmez ve hesâb-ı "Cezr-i Âsım" +bir riyâzîye göre hall-i rumûz "Şevket" ve "Muhteşem"den daha kolay gelirGel âna +yeter şah bimâ fîhŞerâben tuhûran sahbâ-i tenâfîh. +Mir'atü'l-Haremeyn -ise nazîr-i nâyâb ve herkesin tâlib ve râgıb olacağı bir +kitâb-ı müstetâbdırÇünkü fenn-i muhâzarâttan olmak hasebiyle beyne'l-üdebâ +mazhar-ı hüsn-i kabûl olacağı bî-irtiyâbdır. +Arap târihini ve Arabistan coğrafyasını yazacak mü'ellifîne me'haz olacak +bir güzel kitaptır. +Havas ve avâm onu yarım hacı olmak niyetiyle okurHaccâc-ı kirâm dahi +münâsik-i hac gibi yanında taşır. +Ashâb-ı fenn-i menâzır onun hâvî olduğu resmlere dürbîn-i dikkat ile nazar +ederek nice mahall-i mukaddeseyi kalp gözüyle görmüş olur ehl-i hesâp ve hendese +dahi onda istifâde edecek pek çok şeyler bulurBöyle kabûl-i âmmeye mazhar +olan bir eser-i bî-'ad ile muvaffakiyet behiyyelerinden dolayı zât-ı vâlâlarını lisân-ı +teşekkürle tebrîk eylerim efendim. +Mine'ş-şükr ve't-takrîz* Ve minallâhi'l-ecr ve't-ta'vîz. + +**DEVLETRLİ MÜNİF PAŞA HAZRETLERİNİN TAKRÎZ-İ** +**ÂLÎLERİ** +Insan sâkin olduğu hânenin medhal ve mehâricini ve aksâm ve +müştemilâtını bilmek kendisince nasıl lâzım ve lâbid ise benî nev'imizin müsekkin-i +müştereki olan küre-i arzın dahi mühim olan mevâki' ve mesâlikini öğrenmek öylece +lâzımdır. +Haremeyn-i Şerîfeyn hasbe'l-insâniye +evvel maksad-ı aksâ dâhilinde olduktan başka birisi mehd-i İslâm ve kıble-i +müslimîn olmak ve diğeri sitâyiş-i celîlesine +mazhar olan hâtemü'n-nebiyyîn ve fahrü'l-mürselîn efendimizin mirkad-i +mutahharalarını şâmil bulunmak hasebiyle her türlü ahvâl ve keyfiyetlerine kesb-i +ıttılâ' etmek bizce ehemm-i vezâyif ve e'azz-i âmâldir. +Hakîkat e'âzım mülûk-ı âlem hürmetiyle mübâhî ve şeref-i ziyâret ve tavâfı +sebeb-i ecr ve sevâb-ı nâ-mütenâhî olan işbu emâkin-i mukaddesenin tahkîk ve tafsîl +ahvâli hakkında her ne kadar ihtimâm ve i'tinâ olunsa sezâvâr ve ol sûb-ı mağfiret +ev bihî muhammil süvâr-ı 'azîmet olmak için cümleye mûcib-i şevk-i tâze olacağı +âşikârdırTeveccühgâh-ı kulûb-ı İslâmiyân ve mutâf-ı gurûbiyân olan işbu +emâkin-i mukaddesenin ahvâl-i târihiye ve coğrafyasıyla diğer ba'zı ma'lûmât-ı +nâfi'aya dâ'ir sa'âdetli Paşa'nın nâm bu eser-i +mu'teberi şimdiye kadar bu yolda saha-pîrâ-yı zuhûr olan mü'ellifât beyninde tırâz-ı +zer târ tefevvuk ve imtiyâz ile mu'allim olduğu erbâb-ı dikkat ve insâf 'indinde +müsellemdir. +Doğrusu mü'ellif mûmâileyh bu himmet-i bî-hemtâsıyla mağbût-ı eslâf +olduğu misillü mu'âsırîn ve ahlâfın takdîr ve teşekkürün kesb-i istihkâk eylemiştir. +Hemân cenâb-ı izdimti'âl sa'yini meşkûr ve dâreynde hâ'iz-i nisâb-ı ticâretle +tebevvür buyursun âmîn. +El-'Abdü'z-za'îf +Mehmet Tâhir Münîf +**"ZEMZEME"NİN ÜÇÜNCÜ CÜZ’ÜNÜN MUKADDİMESİ:** + +Edebiyat ve bi'l-hassa şi'ir hakkındaki fikr-i mahsûsama dâ'ir birkaç lakırdı +ki erbâb-ı mütâla'aya arz olunur: +Bedâyi'-i fikriyeye bir saffet-i kâşife ta'yîn etmek isteyen dekâyık-ı +perverân-ı edebden birisi "En güzel eserler insanı ağlatanlardır" demişBen olsam +sâdece: En güzel eserer onlardır ki okunduktan sonra da insanı bir müddet +düşünmeye mecbûr eder derdim. +Fi'l-hakîka mütâla'ası gönülde rikkat -gözde rutûbet husûlüne sebep olan +âsâr mutlakâ güzel addolunsa bile her güzel eser mûcib-i girye değildir. +Kâ'ilin sözden maksadı ne olduğunu taharrî ve tahkîk ile uğraşmak +istememFakat ben kendi maksadımı ve bundaki şumûl-i hükmü bir misâl ile îzâh ve +isbât edebilirm. +Meselâ kırda gezerken bir çiçek müsâdif-i nazarınız olur ki dilberliğiyle +tarâvetiyle nezâketiyle sizi yanına celb ederYakından bakınca daha ziyâde +hoşlanırsınızŞâyed koparmaya kıyamazsanız kendinden ayrılırken gönlünüzde +âdetâ bir hiss-i tahassür peydâ olduğunu anlarsınızKoparırsanız nihâyet bıraktığınız +zaman his daha âşikâr bir sûrette yüreğinizi müte'ellim ederIki halde dahi +düşünürsünüz! Düşündüğünüz nedir? Bunu hattâ siz ta'yîn edemezsiniz ki ben +bileyim!. +dâ'ir taharî-i hakâyıkla iştigâl edenler bu bâbda +birtakım esbâb-ı müteselsile îrâd ederlerse gâyeti mûcib-i tefekkür olan çiçeğin +rûha nâfiz bir letâfeti hâ'iz olmasına varır fakat bu letâfetin mâhiyeti bilinemez. +Akşam garipliğinde dereden aks eden bir kaval sesi veyâ gece mehtâbda +denizden doğru gelen bir nağmesi de sizce tahassür ve tefekkürü mûcib +olduğu gibi: +"Akşam olur güneş batar şimdi buradan +Garip garip kaval çalar çoban dereden +Pek körpesin esirgesin seni yaradan +Gir koyuna kurt kapmasın gel kuzucuğum! +Türküsünü veyâhud: + +Doldur kadehe şarabı Nâbi +Mezc eyle şafakla mâhtâbı +Bilmem ki cihân bitüb dururken +Bitmez mi cihânın ızdırâbı +Bir bâde getir aman aman gel! +Şarkısını bilâ terennüm okumak veyâ işitmekte ve hattâ bir güzel resim +levhasını veyâ elvâh-ı zî-hayât tabi'attan bir manzarayı temâşâ eylemekte kalbinizde +aynıyla te'essürâtı husûle getirir! +Kudemâ-yı bülegâ içinde en çok takdîr etmek istediğim şâ'ir-i 'âlî nazar +Nef'înin meselâ: +Hıred allâme-i idrâkimin bir köhne şâkirdi +Felek şehnâme-i endîşemin bir cild-i zerkârı +Sahn-ı bir tûtî-i mu'ciz beyândır hâmem üstâdı +Kalem bir kahramân tîğ-zendir dil silahdârı +Cem-i endîşemin hurşîd bir câm-ı zer-endûdı +Urûs-ı tab'ımın nâhid bir çeng-i perestârı +Yolunda azametli şa'şa'alı bir çok sözlerini -vâkı'â yine her okuyuşta +zevkyâb-ı belâgât olmak üzre- okuyup geçirdiğim halde yine müşârünleyhin: +Zâhid evvel rind ol hemân sûrette kalma 'ârif ol +'Âlem-i ma'nâda hükm-i pâdişâhî böyledir +Gark eder bir noktada nûr-ı siyâha 'âlemi +'Ârifin sermâye-i gülün siyâĥı böyledir +Veyâ: +Ağyâra nigâh itmediğin nâz sanırdım +Çok lutf imiş ol 'âşıka ben az sanırdım + +Veyâhud: +Aramazsın hiç var mı dilde dâğın yâresin +Böyle mi güzeller 'âşık-ı bî-çâresin +Âh ile derdi bilinmez âşık-ı bî-çârenin +Çâk çâk itsin meğer âhı dil-i sad-pâresin +Gibi tekellüften berî ruhperverâne şi'irlerini her ne zaman okusam elbette az +çok düşünürüm! Zannederim ki bu herkesçe de böyledirSebebi ise bu yolda dil +pezîr hikmetleri -bu türlü hakîkî ve tabi'î hisleri hâvî sözlerin rûha mü'essir birer +güzelliği hâ'iz olmalarıdır. +Asrımızın yetiştirdiği şâ'irler içinde Abdülhak Hâmit Beyefendinin iş'ârı +beni ekseriyâ düşündürdüğü için ma'şûka-i vicdân mıdır! +Ba'zı zevât Hamit Beyefendinin ekser şi'irleri mu'akkid olduğundan bahs +ederlerBu iddi'â müsellem değildirMüsellem 'addolunsa bile türlü zulâm-ı +mübhemiyet içinde şa'şa'a zâ olan hakâyık-ı ulviye ecrâm-ı münîre-i +semâviyeye benzer ki mâhiyetleri anlaşılamamakla berâber yine hayran temâşâsı +olmaktan insan kendini alamaz! Bu da müşârünileyh gibi zekâ-yı hârikul'âde +ashâbına mahsûs nekâyıs-ı ulviyeden bir fazîlettir ki şâyân-ı gıbtadır! +Sözde letâfet ve ulviyet nasıl tahakkuk eder?.Bunu kat'iyyen ta'yîn etmek +nâ-kâbildirFakat rûhun âmâl-i asîlânesine muvaffakiyetle meşrût olan efkâr ve +hayâlât ve hissiyât ile bunları teblîğ için isti'mâl olunan elfâz ve ta'bîrât arasında +tenâsüb bulundukça söz -gerek mensûr olsun gerek manzûm- hemân dâ'imâ güzel ve +ba'zan hem güzel hem de 'ulvî düşüyorEfkâr ve hayâlât ve hissiyâttaki asâlet ise +rûhun germi-i şevk ve garâm ile münbasit veyâ nâ'ire-i hissiyât ve ihtirâsât ile +mületemmi' ve mületehhib olduğu zamanında lâyih ve vâki' olduğu muhakkaktır. +Öyle bir halde nefs-i nâtıkanın izhâr ettiği nagamât-ı şâ'ikâne veyâ nevhât-ı +muzdaribâneyi en muvaffak kelimât-ı leyyine ve latîfe -en münâsip ta'bîrât-ı şedîde-i +vecîde ile tercüme ve tebliğe muvaffakıyet her şâ'ir ve münşî için münferid vâsıta-i +temâyüz olan zevk-i ma'nevîye ve ta'bir-i âhirle hüsn-i tabi'ata müftekırdir. + +'Ulviyet-i hakîkiyeden bî-nasîb olduğu halde yalnız lafzen ulviyeti müşa'ar +sözler balon gibidir: Hevâ-yı iştihârda bir aralık i'tilâümâ olsa bile bil'âhere bir +zemîn-i mechûliyet ve münsiyete düşer kalır! Hakîkat-i hissiyeden mahrûm iken +ateşten kıvılcımdan bahs eden manzûmeler şeb-tâba benzer: zulâm evhâm +içinde fürûzân görünse bile hiçbir kalp üzerinde bir eser-i ihtirâk husûle +getiremeksizin kendi kendilerine söner mahv olur! +Fi'l-hakîka Nef'îden evvel ve sonra kadar kasîde-perdâz gelmiş iken bizim +şi'irlerin envâ'-ı ma'lûmesi içinde azamet tasavvur -semâhat-i hayâl- servet-i elfâz- +halâvet-i âhenk ile temeyyüz eden kasîdeden bahs olundukça neden diğerleri kâle +bile alınmak istenilmiyor da yalnız Nef'î söyleniyor?.. +Fuzûlî'den evvel ve sonra kadar gazel sirâyân ve ta'bîr-i essahile +musavverân vicdân ve işvâk ve âlâm-ı muhabbetle demsâz olmuş iken meziyeti +rikkat-i his -letâfet-i hayâl- nezâket-i elfâz ile tahakkuk eden gazelden söz açtıkça +neden fazîletin en büyüğü yine Fuzûlî'ye ircâ' olunur?.. +Âsâr-ı edîbede ve bi'l-hassa şi'irde üç nev' güzelik takdîr olunur ki birincisi +mehâsin-i fikriyeye ikincisi bedâyi'-i hayâliyeye üçüncüsü de sünûhât-ı kalbiyeye +mahsusturBu güzelliklerden rûha nâfiz olan sünûhât-ı kalbiyeye mahsûs güzellik +olduğu için diğerlerine tekaddüm ederBundan sonra gelen bedâyi'-i hayâliyedir +mehâsin-i fikriye üçüncü derecede güzel addolunurlar. +Mehâsin-i fikriye letâ'if-i hissiye ile karışırsa tabi'îdir ki eserin güzelliği bir +kat daha artacağı gibi kendilerinde letâ'if-i hissiye ile bedâyi'-i hayâliyenin +âheng-i imtizâcı bulunan âsâr-ı letâfetce bir mertebe-i âlle'l-'âle vâsıl olur! Meselâ +Şinâsi merhûmun: +"Ziyâ-yı 'akl ile tefrîk-i hüsn ü kubh olunur +Ki nûr-ı mihrdir elvânı eyleyen teşhîr +Sözü yalnız fikren güzel olan âsârdan ma'dûddur ki bunu fikr-i takdîr eder. +Ne demek bir sâhilhâne vasfındaki neşîdesinden: +Kûh-ı deryâ iki cânibden der-âgûş eylemiş +Sanki deryâ dâyesi kühsâr ise lalasıdır + + + + +Kûh sakınmakta ruhsârın doğar güden onun +Bahr ise âyinedâr-ı tal'at zîbâsıdır + +Beyitleri hayâlen güzel olan âsârdandır ki bunu da zevk takdîr eder. +Nâbizâde Nâzım Bey'in: + +Zevk-i sevda duymadın âşık-perestâr olmadın +Ol kadar sevdim de aşkımdan haberdar olmadın! +Bahtiyar olmaktı sevdân merâmı tab'ımın +Bahtıma düşman kesildin tab'ıma yâr olmadın + +Beyitleri sünûhât kabîlindendir ki bunlar da his ile anlaşılır halbuki Mehmet +Bey merhûmun : + +Ey yâdı bana enîs ü gamhâr +Ey yâdı bana rakipsiz yâr! +Yâdın gibi dil bulur mu dildâr? +Yâdında vefâsızım vefâ vâr! + +Kıt'asında zarâfet-i fikr ile rikkat-i his iki yâr-ı muvâfık gibi mümtezic +göründüğünden kıt'a hakîkaten pek dilşîn iken Hâmid Bey: + +Severim bazı ben şeb-i târı +Veririm subh-ı nevbaharı ona. +Dûş-ı nazından zülf-i zertârı +Görünür yârimin hayali bana. + +Yetişip hâl-i ızdırabımda +Yüzüme nûr-ı hüsnünü serper + +Dâhiliye nezâreti evrak müdürü sa'âdetli Ali Haydar Beyefendi hazretlerinin birâderleridir "Güldân" +nâmındaki mecmu'a-i iş'ârından neşrine muvaffak olabildiği bir cüz'ünün münderecâtı içinde bir iki +parça neşîdesi parlaktır. + + +Sanırım bir perî-i zerrin-per +Dolaşır külbe-i harâbımda. + +Manzûme-i müntehibesi en latif bir his ile en nâzik bir hayâlin hacle-gâh-ı +visâli addolunmaya lâyık olduğu için fikr-i hakîrâneme göre yukarıki sözlerin +cümlesinden daha dilber cümlesinden daha rûh istînâsıdır! Ve okunduktan sonra +insanı bir müddet tefekküre düşürmek de bu yoldaki nefâyis-i nâdîreye mahsûs bir +meziyettir. +Demek olur ki âsâr-ı edebiye ve husûsan şi'ir güzel addolunabilmek için +kendisinde fikir ve hayal ve hisse müte'allik bir iyi şey bulunmak lâzımdır. +Ma'amâfîh yalnız fikr-i hayâl ve his cihetiyle güzel olması vâ hayfâ ki bir +eserin makbûliyetine kifâyet edemiyor! Şi'irde elfâzı hattâ kavâfîyi ve hattâ evzân-ı +ma'lûme içinde mevzu'un tabi'atına en çok muvâfakat eden vezni hüsn-i intihâbda +muvaffakiyet şartından ma'adâ his ve tasavvurdaki hüzn veyâ şâdîye rikkat veyâ +şiddete kasvet veyâ şa'şa'aya ve daha bin türlü hâle göre ifâdeye etvâr-ı beyân içinde +en yakışır olan tavır ve rengi iktisâb ettirmek dahi iktisâ eder ki bu şerâ'iti îfâda +erbâbına rehberlik edecek yine hüsn-i tabi'attır . +Ba'zen pek güzel bir fikr-i sûret ifâdesindeki bir ufak kusur için +kıymetinden düşüyorBa'zan pek latîf bir hiss-i tavr tebellüğündeki cüz'i bir +fenâlıktan dolayı bayağılaşıveriyorBa'zen en canlı bir hayal tarz-ı tasvîrindeki bir +küçük noksan sebebiyle ruhsuz görünüyor! +İşte hüsn-i beyân -tasvîr-i vicdân böyle bir ufak tefek bin türlü mevâni'in +te'sîrâtı altında bulunmasından dolayıdır ki gerçekten şâ'ir olanlar güzel şi'ir +söylemeyi müşkilât-ı 'azîmeden addederler! Hal böyle olunca bendeniz gibi 'acezenin +şi'ir nâmıyla meydana koyacakları âsârın şi'riyetçe ne derece değeri olması lâzım +geleceğini ta'rîfe hâcet göremem. +Bu mütâla'âtı eser-i hakîrânem olan bir mecmu'a-i iş'âra mukaddeme +makâmında îrâddan maksadım ben şi'ri nasıl anladığımı anlatmaktan ibâret olarak +ba'zı zevâtın diyebilecekleri gibi emelim dâ'ir hiçbir şey diyemiyorum. + +Fesâhat bahsi bu sadedden hâric olduğu için ona +nin münderecâtını bu mütâla'âta göre takdîr ettirmek değildir ki +bu hakîkat erbâb-ı mütâla'a içinde meşreb ve meslek-i ahkarânemi bilenlerce zâten +ma'lumdur zannederim. +Zemzemeye gelince münderecâtı içinde öyle şa'şa'ası -tumturâkı- ulviyeti +ile müşekkil pesendân zamânın karîn-i istihsânı olacak hiçbir şey yokturEvvelkiler +gibi bu cüz'ün de külliyeti i'tibârıyla mâhiyetini ise şu üç beyit ta'rîf eder: +Bir zemzemedir bu -bî-hünerdir +Âzâde-i san'at âha benzer +Perverde-i girye-i seherdir +Hayrân-ı semâ nigâha benzer +Bir nakş-ı hevâyi-i kederdir +Kim nûru bile siyaha benzer! +bu kısm ile de tamam olmuyorFakat tevfîk Allahtandır. +İstanbul Fi Nisan Sene +Recâ'izâde MEkrem +Âtîdeki makâlât Şinâsi Efendi merhûmundur: +İstanbul sokaklarının tenvîr ve tathîri hakındadır. +Mâsivâ şâ'ibesinden dili tathîre çalış +Pertev-i hikmet ve irfân ile tenvîre alış +Beytinin ma'nâsını kalpten beden ve bedenden tâ müsekkin ve medin +cihetlerine kadar te'tîl etmek hayır içinse neden câ'iz olmasın? +Tasvîr-i Efkâr mütâla'a güzârı olan zevâtın ma'lûmudur ki pây-ı taht +sokaklarında geceleri fenerler îkâd olunması için sudûr eden tenbih resmîyi +numaramızda neşr etmiştirk. +İstanbul'un sokakları ileride Galata ve Beyoğlu gibi gaz ile tenvî +olununcaya kadar 'âdî fenerlerle itifâ olunmak karargîr olduğu tenbîh-i mezkûr + +mi'elinden anlaşıldığından başka bir fıkrasında "Ahâliden dahi bu usûle ri'âyetle +hânesi önünde kandil yakmaya herkes me'zûn bulunacağı cihetle ol vecihle ahâliden +kendi arzu ve hâhişle kandil yakanlar olur ise işbu hareketleri nezd-i hükûmette +tahsîn ve takdîr olunacaktır" diye musarrah bulunmuştur. +Ahâlinin dahi 'uumen ittibâ' eylemesi hükûmetçe mültezim olan böyle bir +maddenin husûlü ise muktedir olanların hallerine göre masârifinin tesviyesine +müteferri'ât-ı sâ'iresine nezâret etmek için hiç olmazsa her bir mahallede +müntehibân ahâliden mürekkeb bir idâre-i mahsûsa teşkîl olunmaya mütevakkıftır. +Ve bu sûret me'mûrînin mükellef oldukları fener îkâdı vazîfesinin icrâsınca +dahi kemâl mertebe suhûleti mûcib olurBuna iki misâl-i mücerreb îzâh edebiliriz. +Birincisi sene-i hâliye Rabî'ul-Evvelinin on beşinci gecesi Tophâne'de +Sorma Gir yangınının vukû' bulması ve sû'-i kasd eseri olduğunun melhûz olması +üzerine hem-civâr bulunan Fîrûz Ağa mahallesinin sıra servilerden aşağı olan +sokağına bu usulde birkaç fener vaz' olunmuştu. +İkincisi bu def'a Cağaloğlu semtinde daha mükemmel bir idâre-i mahsûsa +sûreti ihtiyâr kılınmıştır. +Fi'l-hakîka bu usûl ta'mîm olunduğu halde geceye mahsus olan birtakım +mahzûrât zâ'il ve bir hayli muhsinât hâsıl olur ki bahse şâyân olanları ta'dâd olunur. +Evvelâ meramlarının icrâsını karanlığa alıkomaktan başka fırsat bulmayıp +eşhâs-ı muzırradan kuvve-i zâbıtaya takarrüb veyâ tesâdüflerinde hayal gibi gözden +nihân olanları ele geçirilmek için hükûmetçe suhûlet peydâ olmasıdır. +Sâniyen ahâlî birbirine gitmek esnâf-ı dükkân küşâd etmek gibi hem ziyâret +hem ticâret maddelerinin tezâyüd bulmasıdırsâlisen fener taşımak zahmet ve +müsâfından herkesin halâs olmasıdır. +Râbi'an sokaklarda fevkal'âde bir hâl zuhûrunda zâbıta ve ahâlice birdenbire +ışığın vücûduna lüzûm terettüb eder ise tedârik için birtakım tekellüfât ve vakit zâyi' +etmek gibi mahzûrât indifâ' bulmasıdır. +Hâmisen sokaklarda gezinenler hakkında ahâlice bir şüphe vâki' olsa +kolaylıkla ber-taraf olmasıdır. +Sâdisen şehirde sokakların şehrâyin gecelerinin rûşenliğine yakın bir letâfet +bulmasıdır. + +Sokaklarda aydınlık olduğunu istemez? Meğer gece karanlığından istifâde +eyleyen ehl-i fesâd ola! Halkın rûşenî-i ezhânına kim kâ'il olmazVarsa ukûl-i +mutlimedir ki ancak âhirin cehli karaltısında pertev-yâb-ı ikbâl olur. +Şehrimiz bir pây-ı tahttır ki yalnız başına bir devlet değerVe ona mâlik +olanlar ise bir sâhib-i hurûcun kavlince cihâna hükm etmeye muktedir olabilir. +Öyle bir dârü'l-mülk ki zamânemizde Asya'nın akl-ı pîrânesi Avrupanın +bikr-i fikriyle izdivâc etmek için bir haclegâh olmuştur. +Letâfet-i tabi'iyesini bir tab'-ı şâ'irâne vasf etmek istese şöyle hayâl etmez +mi: +İstanbul beldesi Avrupa'nın kenar sâhilinde Asya'ya karşı kurulmuş bir +mâlike-i deryâdır ki mânendi zîr-i eflâkda mer'î olmazEl'ân ki âyine-i âbdârı olan +safha-i Haliç'inde mün'akis sûret-i bî-karârıydıÂvâze-i cihnagîri uzaktan işitenlere +bir mertebe hoş gelir ki manzara-i dilküşâsını yakından temâşâ etmeye kulaktan 'âşık +olmamak muhal-i mutlaktırHasretü'l-milel 'ünvânına mazhariyeti nâ-becâ mıdır. +Böyle bir şehr-i şehir ne kadar tahsîn ve tathîr ve ne kadar tezyîn ve tenvîr +olunsa şâyestedir. +Tenvîrine şimdi re'y-i hükûmetle mübâşeret olunduBu bir beşârettir ki +sokaklarının tathîri dahi evvelkinden ziyâde ıttırâd üzre icrâ olunmak zamânının +takrîbine işârettir + +Mâĥiyeti isbât eden âsâr-ı 'ameldir +Mikdârına nisbetle kişi hayır ve şer eyler +Kâ'idesi umûr-ı şahisyeye 'âid olduğu gibi külliyet cihetine neden şâmil +olmasın? Ya bir milletin hâli devletinin mâhiyet-i idâresini isbâta delîl-i 'alenî değil +midir? Hattâ bundan şöyle bir mu'ayyar ittihâz olunur ki bir hükûmet re'yinde ne +kadar müsta'kil ise mâ-hasl ef'âlini kadar mütehammil olmak lâzım gelir. +Memâlik-i Osmâniye'de ise halkın sa'y-i ihtiyârîsiyle temsît bulabilecek +küllî ve cüz'î umûrun ekseri usûl-i idâre iktizâsınca bi'l-fi'il devletin +teşebbüsâtına veyâhud teşvîkâtına vâbeste olduğu gibi medeniyetimizin hâl-i hazırı + +ihtiyâcâtı teksîr ettikçe esbâb-ı ma'îşetin tahsîli için insan ol günde ziyâde zihnen ve +bedenen çalışmaya mecbûr olmak hasebiyle gerek ıztırârı ve gerek ihtiyârı bu sûrete +sülûk edemeyen mes'elenin tanzîm-i ahvâli münhasıran hükûmetin himmetine +kalmıştı. +Tasvîr-i Efkâr'ın numarasındaki bend-i mahsûsun neşri dahi bu +mülâhazaya mebnîdir. +Mu'ahhiran mes'ele hakkında bir nizâm ittihâzını müzâkere için mahsus bir +komisyon teşkîli Ramazan içinde karar-gîr olmuş ve el-yevm Bâb-ı Âlî'de akd-i +cem'iyet etmekte bulunmuştur ki a'zâsı kapı kethüdâlarından mürekkeb olduğu +işitildi. +Bu teşebbüs-i hayır me'ul vecihle husûl buldukda 'asrımızın muhsinât-ı +hakîkiyesi cümleden ma'dûd olsa gerektir ki 'ömrünü sevâl ve 'âkıbeti mechûl bir +halde geçiren 'aceze gürûhu uzur-ı kalp ile du'â-ı saltanat-ı seniyye vakf-ı evkât +eyledikçe her biri bu bâbda uluvv-i merhamet-i pâdişâhîye bir bürhân-ı zî-hayât +olmuş olur. +Cism-i müteneffis-i vâhidde müte'ellim olan bir cüz'ün teskîn-i ıstırâbında +sâ'ir a'zâ müsterih olduğu gibi se'ele gürûhunun mümkün mertebe kesb-i refâh +eylemesinden umûm ahâlî için ne derece inşirâh ve muhammedet hâsıl olacağını +ta'rîfe kâdir değiliz. +Mâdemki infâk-ı muhtâcîn her bir din ahkâmınca edâsı vâcib bir din ve +husûsiyle 'inde'l-İslâm farz-ı 'ayndırVe mâdemki bunca ecnebî millet ve devletlerin +efrâd-ı avâmından tâ mülûk-ı benâmına kadar mülkümüze muhâcir ve milletçi olan +felâketzedegânını himâyeye devletimizi sevk eden sehâvet-i Osmâniye sııfı nice +inkılâbât-ı şedîdeden sonra el-yevm vâreste-i şenîdirKendi memleketimizde kendi +ahâlimizden halkın merhametine kalmış olan birtakım fukarâyı müzillet ve felâketten +tahlîs hükûmetin muktezâ-yı şânından olduğunu kim tasdîk etmezKaldı ki bekâsıyla +pâyidâr olduğu sunûf-ı teba'asının fukarâsını akdâra sarf-ı himmet bir devletin +sadaka-i füruşkûhudur. +Böyle bir madde-i hayriyenin fi'le çıkarılması için halk müştereken i'âneye +teşvîk olunmak lâzım gelir ise bunda dahi fezâ'il-i muhsine senin yeniden bir eserini +daha göstereceği emsâl-i 'adîdesi delâletiyle sâbittir. + + +Bir millet ki insâniyetin tenvîr ve tezhîbine me'mûr olmak i'tikâdında +bulunur; efrâdı dünyaya askerlik için gelir ve askerlik yoluna fedâ-yı cân eder. +İşte bu da'vâyı sûret-i tevâtürde isbâta kâfî olacak millet-i Osmâniyedir ki +avâmından her biri cengâver ve zâten asker oğlu asker olup fezâ'il-i kahramânî +ile müselleh ve akâ'id-i râsiha ile müveşşeh oldukları için muzafferiyetin esbâb-ı +zâhiriyesi olan levâzım ve ma'ârif-i harbiyeleri mükemmel oldukça kendilerine +'âlemin baştan baş askeri denilebilir ki bu kaziyeyi dost ve düşman i'tirâfa +mecburdur. +Bu mücâhid millete askerlik sıfatı ecdâdı olan kahramanlarından +mürevvestir ki dest-i adâletle sel ettikleri seyf sâyesinde tevsî'-i mülk eyledikleri +misillü lem'a-i şimşîrleri bir iklime pertev-bahş olmadan evvel âvâze-i şöhret-i +gâlibiyetleri münteşir oldukça semi'nâ ve ata'nâ cevâbıyla telakkî olunurduBunlara +ise meziyet-i askeriyenin meydân-ı imtihanı denilen ma'rekelerde âl-i Osmân +pâdişahları beyninde aşere-i mübeşşere ıtlâkına şâyeste olan Osman Gâzî'den +Süleyman Kânûnîye kadar geçen mülûk ile Murâdı Râbi' gibi cihangirler refîk-i +cihâd olurlardı ki seferlerde askerliğin bi'l-cümle metâ'ibine iştirâk ettikleri cihetle +unvân-ı saltanatları nisbetinde şân-ı muzafferiyet iğtinâm etmişlerdir. +Ecdâdımızın mü'essir himmetlerinden bize bâkî kalan mülk-i Avrupa ve +Asya ve Afrika kıt'alarının mültekâ-yı hudûdunda ve rub'-ı meskûnun en güzel bir +cihetinde bir devlet-i vâsi'a teşkîl eder ki te'sîsi şerefi onlara 'â'id ise milel-i +ecnebiyenin kemâl-i intizâmı vaktinde muhâfazası şânı dahi bize râci' olmak lâzım +gelir. +Böyle bir vazîfe-i mukaddeseyi cümleden evvel îfâya me'mûr olan +hey'et-i müsliha hakkında her ne kadar ihtimam olunsa şâyandır; binâ'en'aleyh +devletçe nizâm-ı askeriyetin te'sîsinden beri usullerinin başlıca ta'dîlâtına muvaffak +olunarak tensîkât-ı askeriye nâmını almış; ve bunun üzerine külî ve cüz'î +teferru'âtının ikmâline i'tinâ olunmakda bulunmuş olduğu gibi bu def'a dahi hayli +zamanlardır ihdâsı mutasaver olan -Cerîde-i Askeriye- meydana çıkarak asr-ı +hümâyun-ı pâdişâhîde zuhûr eden asâra bir lâhika-i cedîde olmuştur. + + + +Bu gazete askerin ma'ârif cihetine 'âid olduğundan mâ hüve'l-maksûde +zaferyâb olduğu halde ehl-i seyfi sezâ bir eser addolunur; ve mü'essir +muzafferiyetlerine bir târih-i cedîd olması kalben temennî kılınır. + + +**VÂLİDESİNE MEKTUBU** + + +Efendim! +Benim canımdan aziz olan valideciğim +Geçen günkü aldığım mektubunuzda bir yıldan beri hasta olduğunuzu +bildirmiş idiniz; lakin bundan anladığıma göre canınızla uğraşır mertebeye +gelmişsiniz! Öyle ise efendim niçin bu zamana kadar bildirmediniz? Eğer +bildirmiş olaydınız çarçabuk tahsilin arkasını alıp şimdiye dek Asitane’ye gelirdim; +çünkü bundan mukaddem daha kolaylıklar var idi; her ne ise şu günlerde işimi +bitirmek üzereyimdir. +Eğer hastalığınız pek ağırlaşıyor ise tez bize yazınTa ki avdet etmenin +çaresine bakayım; amma yine siz ihmal buyurmayıp şu hastalıktan kurtulmaya +çalışınVücut sağ olmadıktan sonra mal ve mülkü ne yamalıdır? Sakınıp bu hususta +paray ı esirgemeyesinizBirkaç tabibe baktırınEğer borç bile edilirse edasına Allah +kerimdir; hemen siz var olun! Efendim şimdi icap ediyor ki şu ana kadar +gönlümde sakladığım sırları size söyleyeyim ta ki ne sana ne bana dağ-ı derun +olsunÇünkü beni-derun bit-tabi hırslı olduğu aşikârdır amma bu hırs birkaç +türlüdür; benim hırsım şimdiki akıl ve idrakimce biraz geçinecek ile çok hünerden +ibarettirEl-hamdü lillahi Taala şu genç yaşımda bunlardan bir miktar hissedar +oldum; lakin hakikatte hep senin sayendedir; zira beni okutturup yazdırttınSenin +hakkını bin yıl yaşasam ödeyememSenden başka kimsem yoktur. +İşte efendim maazallah size bir hal olacak olsa senden başkasına +valide demeye ağzım varamazVe diyemem alimallahVe seni ben ölünceye kadar +unutamam. + +Müşârünileyhin kendi hattıyla muharrer ve mührüne hâvî olan bu mektbu ki on yedi yaşında +bulunduğu zaman yazılmıştırYâdigâr olarak mahfuzdur. + + + +..Felek müsaade ederse merhum pederimin kemiklerini İstanbul’a +getireceğimdir; inşallahu ta'âla mahsus bir türbe yaptıracağımdır; cümlemizin bir +mekânda toplanmasını arzu ediyorum. +Senin 'indinde en ednâ şeyini zayi etmem ve haneyi söndürmem; ve +rahmete vesile olur asara sa'y ederim. +Din ve devlet ve vatan ve milletim yolunda kendimi feda etmek isterim. + +.. +.Aman canımdan aziz valideciğim! Gençlik ve cahillik +münasebetiyle size her ne kadar kabahat ettim ise cümlesini affeyle ve hakkını helâl +eyle! +İbrahim Şinasi +Fî Kânûn-ı Sânî Sene + +**ÂTÎDEKİ DÖRT MÜTALA���A MUKADDEME-İ İBN-İ** +**HALDUN'UN CİLD-İ SÂLİSİNDEN** +Müntehabdır ki cild-i mezkûr Cevdet Paşa Hazretleri tarafından tercüme +buyrulmuştur. +- Fikr-i insânî Cenâb-ı Hakkın nev'-i beşer mahsus bir lutf ve ihsânıdır ki +sun'-ı bedî'-i samdeânî mutlakâ his ve hareket-i irâdiye ile cins-i hayvanı ecnâs-ı +sâ'ireden mümtâz ve nev'-i insanı dahi fikr ile hayvânât-ı sâ'ire içinde ser-firâz +etmiştir zîrâ sırr-ı hayâtın hasâ'isinden olan mutlakâ his ve idrâkde hayvânât-ı sâ'ire +insana müşârik olup onlar dahi kuvve-i sâmi'a ile asvâtı ve kuvve-i bâsıra ile +mübsırâtı ve kuvve-i şâmile ile ve revâhî ve kuvve-i zâ'ika ile tu'ûmu ve kuvve-i +lâsime ile harâret ve burûdet ve mülâyenet ve galzab gibi evsâfı hissederler işbu +havâs-ı hamse-i zâhire ile bu 'âlem-i şuhûdda mevcut olan umûr-ı mahsûsa +hissolunur ve bunlardan başka dimağda beş kuvvet daha vardır ki hiss-i müşterek ve +hayâl ve kuvve-i mutasarrıfa ve kuvve-i vâhime ve kuvve-i hâfıza denilir zikr olunan +havâs-ı hamse-i zâhire ile hâriçten alınan mahsûsâtı hiss-i müşterek ahz ve idrâk edip +hayâl- hıfz eyler ve bu mahsûsâtta mutasavver olan umûr-ı ma'neviye-i cüz'iyeyi + +Pederi topçu zâbiti olduğu halde kendisi başında iken deki Rusya seferinde şehîd olmuş. +Şumnu'da medfûndur. +vâhime idrâk edip hâfıza-i hıfz eder meselâ koyun kurdu gördükde kurdun sûreti +koyunun deriçe-i çeşminden âyine-i hiss-i müşterekine 'aks edip hayâlinde onu hıfz +eder şöyle ki bir kere dahi görse evvelki gördüğü sûret olduğunu tahayyül eyler +vâhimesi dahi ol sûrette bir adâvet-i mahsûsa hissedip bu ma'nâyı hâfızasında +saklar ve ba'zen olur ki insan mukaddemâ görmüş olduğu birşeyi tekrar gördükde +mukaddemki sûreti her ne kadar hayâlinde mahfûz ise de bunca suver-i mahfûza +içinde onu bulup da tatbîk edemez fakat düşünerek tahattur edebilir işte buna sehv +denilir ve eğer bütün bütün zihninden çıkıp gitmiş ise ol vakitisyân denilir ammâ +kuvve-i mutasarrıfa kuvâ-yı mezkûre beyninde bir âlet-i mutavassıta olup onunla +gerek hayalde olan suver-i mahsûsada ve gerek hâfızada olan ma'neviyât-ı cüz'iyede +tasarruf olunur meselâ kuvve-i vâhime onunla bir tarafı eksik ya başı kesik bir insan +veyâĥud insan gibi iki ayaklı ve arslan gibi sivri tırnaklı gâyet korkunç bir sûret +tasavur eder bunlara evhâm ve hayâlât denilir ve bu cihetle kuvve-i mutasarrıfaya +dahi mütehayyile nâmı verilirİşte idgâs-ı ihlâm denilen birtakım karışık rüyâlar dahi +bundan neş'et eder ki kuvve-i vâhime kuvve-i mütehayyile vâsıtasıyla hayalde olan +suver-i mahsûsayı birbiriyle terkîb veyâhud birbirinden tefrîk etmesi ve birtakım +ma'ânî-i cüz'iyeyi tasavvur eylemesi hasebiyle âlem-i menâmda birtakım karışık +şeyler görülürGerek sâlifü'z-zikr havâs-ı hamse-i zâhire ve gerek işbu kuvâ-yı +hams-ı bâtına insanda olduğu gibi hayvanda dahi vardır ancak Cenâb-ı Hak insana +bunlardan başka bir de akıl ihsân etmiştir ki onunla insan hayal ve hâfızada +mazbut olan ma'lûmât-ı cüz'iyede kuvve-i mutasarrıfasını i'mâl ederek nice +ma'lûmât-ı külliye tahsî eder şöyle ki kuvâ-yı hissiye ile tahsî ve tedârik etmiş olduğu +umûr-ı cüz'iyeden birtakım umûr-ı külliye ve ma'lûmât-ı umûmiye itizâ' ederek +onları kendine kânun ve kâ'ide ittihâz edip selb ve isbât ile tertîb-i mukaddemât +ederek pek çok mechûlâne destres olurMeselâ efrâd-ı insâniyeden gördüğü suver-i +cüz'iyenin teşahhusâtını tecrîd ederek zihninde mutlaka insan tasavvur ve kezâlik fars +ve sâ'ir hayvânât envâ'ında dahi bu vecihle tasarruf edip insan-ı küllî ve fars-ı küllî +veesed-i küllî gibi birtakım ma'lûmât-ı külliye tahsîl ve tedârik eder ve tekrar +bunlarda dahi tasarruf ederek cümlesinden e'am olan hayvan mefhûmunu tasavvur +edip cümlesini onun tahtında derc eyler ve kezâlik eşcâr ve ahcârda dahi böyle +tasarruf ederek takım takım ma'lûmât-ı külliye tahsî edip eşcâr vesâ'ir nebâtâtı cism-i +nâmı ve ahcâr-ı ma'deniyâtı cism-i gayrı nâmî tahtında derc eder ve sonra bu + +külliyâtın cümlesini dahi mutlakâ cism-i tahtında münderic kılar ve bu külliyâtın her +birine birtakım ahvâl-i külliye isbât edip meselâ hayvânâtta 'aliyyü'l-'umûm hareket-i +irâdiye olduğunu bilip bu 'ilm-i umûmî ile gerek efrâd-ı insâniyeden ve gerek sâ'ir +hayvânâttan birini görse onda hareket-i irâdiye olduğuna istidlâl ederİşte bu +tasarrufât-ı zihniyeye fikir denilrVe bu cihetle kuvve-i mutasarrıfaya dahi +müfekkire denilir ammâ sâ'ir hayvânâtta fikr olmadığından külliyâtı idrâk +edemeyip müdrikât-ı hayvâniye birtakım cüz'iyât-ı müteferrikaya münhasırdır hattâ +insnaın vâhimesi dahi külliyâtı idrâk edemediğinden bazen akla mu'ârız olur meselâ +meyyit cemâd olup cemâdâttan ise hiçbir vecihle zarar gelmek ihtimâli olmadığından +mutlakâ meyyitten havf olunmaz diye akıl kat'iyyen hükm ederken kuvve-i vâhime +bu hükm-i küllîyi derk edemediğinden bu hususta akla mu'âraza ederek meyyitin +sûret-i mahsûsasından âverger ve kuvâ-yı sâ'ireye dahi galebe eder binâ'en'aleyh +kuvve-i vâhimeye salâtu'l-kavî denilir. +- Fikrin işbu mertebe-i sâniyesi ber-vech-i meşrûh cem'iyet-i beşeriyeye +müte'allik olan âdâb ve usûlü idrâkten 'ibâret olmakla bu bâbda büyüklere tekâyüd ve +teb'iyet ve âdât-ı umûmiyeye tevfîk-i hareket-i lâzımeden iken ba'zı hod-re'yler âdât +ve te'âmülde halka ittibâ' etmeyip za'mlarınca halkı kendilerine uydurmak isterler +zaman ise hiçbir vakitte insana uymayıp be-her hâl insan zamâna ittibâ' etmeye +mecbûr olageldiği cihetle dest-i zamâneden bir hayli silleler yiyip ve insanı refâh ile +geçindiren keyfiyet hemen halk ile hoş geçinmekten ibâret olduğunu anlayıp nihâyet +halka taklîd ve teb'iyete mecbûr olarak hâl-i sâbıkının nedâmetini çekerler ammâ her +kârında ukalâ sözüne havâle-i sem'-i i'tibâr eden ve âdâb ve etvârında büyüklerin +eserine giden kimse tarîk-i ma'îşet ve mu'âşerette feyz alır ve nazar-ı enâmda +makbûl olarak bu yolda hal ve haysiyeti terakkî bulur ve çünkü hakimet-i 'ameliye +bir minvâl-i meşrûĥ tecârüb-i sahîha ile kesb olunur mevâddan olmağın herkesin +tecrübesine göre bu bâbda bir türlü ma'lûmât-ı mahsûsası olabileceğinden herhalde +pend ve nasihatı ve ukalâ ile olunan meşvereti ganîmet bilmek lâzım gelir bu +sebepten hukemâ insanı dört kısma taksîm ederler kısm-ı evvel âkıl-ı müşâvir ve +kısm-ı sânî âkıl-ı gayrı müşâvir ve kısm-ı sâlis gâfil-i müşâvir ve kısm-ı râbi' gâfil-i +gayrı müşâvir olup kısm-ı evvel insan-ı kâmil ve kısm-ı sânî ile kısm-ı sâlis insan-ı +nâkıs ve kısm-ı râbi' hüç mukûlesi addolunur derler nass-ı +celîlinde dahi bu nükteye işâret vardır sübhânü'l-'alîmü'l-habîrü'l-hâsıl erbâb-ı akıl ve + +tecrübe ile istişâre etmek ve onların ihtârât ve nesâyihini sem'-i kabûl ile istimâ' +eylemek hulk-i hamîd ve şi'âr-ı akl-ı sedîdddirFakat vaktimi hoş geçireyim ve +herkesi kendimden hoşnut edeyim diye nîk ve bed ve hayır ve şer her ne denilir ise +ona muvâfakat kaydında bulunmak dahi en muzır olan hasâ'il-i zemmiyeden olmakla +insan-ı kâmile salâbet ve sebâtın ifrâtı olan 'inattan ictinâb nasıl lâzım ise mümâşât +ve temâyülü derece-i tefrîte getirmekten ittikâ dahi ol mertebe mühim ve muktazîdir. +- Fikrin bu mertebesi ma'lûmât-ı tasavvuriye ile ma'lûmât tasdîkiye +şurût-ı mahsûsası üzerine tertîb olunarak ma'lûmât-ı tasavvuriyeden meçhûl +tasavvuru ve ma'lûmât-ı tasdîkiyeden meçhûl-i tasdîkî iktisâbından ibâret olarak +tafsîlâtı ketb-i mantıkta mebsûttur ve gâyeti hakâyık-ı eşyâya ma'rifet tahsîl ile +merâtib-i insâniyeti tekmîl etmektir çünkü bir minvâl-i sâbık insan mahsûsâttan +ulûm-ı külliye ahz ve tedârik ettiği gibiher şey'in asıl ve hakîkatini teftîş +edegeldiğinden ecsâm-ı mürekkebenin icrâ-i asliyesi olan anâsırdan ve ahvâl-i +sâ'iresinden bahs ile inceden ince düşünerek ve türlü türlü terübeler ederek birtakım +ulûm-ı külliye tahsîl eder ve bununla dahi kana'at etmeyerek semâvâta ve mebde' ve +ma'âd ile mübedda' kâ'inâta ilm ve ma'rifet tahsîl etmek sevdâsına düşer işte fünûn-ı +hikmet-i nazariye buradan neş'et eder ve fikrin bu mertebesi gâyet dakîk ve amîk bir +fikr olmakla bu mertebede herkes isti'dâd ve kâbiliyeti kadar at oynatabilir ve insanın +asıl şeref ve nişanı akıl ve zekâvetçe her birine nisbetle olan fazl ve rüchânı bununla +meydana gelir. +- Rûh-bahş-ı mine'l-kadîm hükemâ beyninde muhtelifün fîh bir mes'ele olup eğer ki +eşcâr ve nebâtât neşv ü nemâ ile ahcâr ve cemâdâttan ve hayvânât dahi his ve +hareketle eşcâr ve nebâtâttan mümtâz olduğu gibi insan dahi hayvânât cinsinden +olduğu halde akıl ve fikir ile sâ'irlerinden mümtâz olduğunda ittifâk ettiler ise +de nebâtâtta olan kuvâ-yı nebâtiyeden fazla olarak hayvanda bir de rûh-ı hayvânî +olduğu gibi insanda dahi bu rûh-ı hayvândan fazla olarak hayvanda bulunmayan bir +cevher-i rûhânî olup olmadığında ihtilâf ettiler ve kudemâ-yı hükemânın ekseri +insanda sâ'ir hayvandan fazla bir rûh olduğuna kâ'il olup dediler ki bu rûh-ı insânî +madde ve mekândan mücerred bir cevher-i rûhânî olarak cism ve cismânî değildir ve +nitekim vâcibü'l-vücûd-ı te'âlâ hazretleri cihât ev meâkandan münezzeh olarak bu + +âlem-i kâ'inâtta fâ'il ve mü'essir ise onun sırr-ı emr-i tekvîni olan rûh-ı insânî dahi +bedenin içinde veyâ bir ucunda veyâhud dışında ve bir tarafında olmadığı halde +bedende mutasarrıf ve müdebbirdir ve bu cevher-i rûhânî ile cism-i insânî beyninde +mübâyenet-i külliye olup rûh-ı hayvânî ise cevelân-ı demden neş'et eden harâret-i +garbiye ile hâsıl bir ince bahar olarak rûh ile cism-i kesîf beyninde bir cism-i latîf +olduğundan rûh-ı insânî ibtidâ ona ta'alluk edip onun vâsıtasıyla bedende tasarruf +eder ve çünkü bu rûh-ı mücerredâttan mücerred on akıl isbât edip ukûl-i aşere ta'bîr +eylediler ve insanın vefâtı rûh-ı insânînin bedene olan ta'allukunun inkıtâ'ında ibâret +olmasıyla kuvâ-yı dimâğiyede olan ulûm-i cüz'iye-i bedenle bile fânî olup eğer +tehzîb ahlak ve tahsîl-i ulûm ile gerek hikmet-i nazariyece kesb-i ma'lûmât-ı +külliye etmiş ise bu ma'lûmât-ı külliye ruhta kalıp bu cihetle 'uķul-i aşereye ittisâl ve +münâsebet kesb eder ve bu ma'lûmât ile mü'ebbeden mütelezziz olup gider ve eğer +böyle ma'lûmât-ı nâfi'a tahsî edemeyip de ömrünü şehevât-ı nefsâniye ve hissiyât-ı +cismâniyesine hasr etmiş ise ruh bedenden müfârakat ettikde hazîz-i celhâlette kalıp +ervâh-ı aliyyîne ittisâlden mahrûm olarak zulmât-ı cehl ve nâdânîde azâb-ı rûhânî +çeker derlerHükemânın bu fırkası edille-i akliye ile rûh-ı insânînin ve âlem-i +rûhânînin ve onda olan melâ'ike-i aliyyînin vücûdunu isbât ederek bu mes'elenin +icmâlinde sevâba isâbet ettiler ise de tafsîlâtında ederek reh-i nâ-sevâba gittiler ve bu +tafsîlâtta olan mu'tekidât-ı bâtılalarını şer'-i şerîf inkâr ve tezyîf ettikten başka çünkü +melâ'ikeyi on adede hasr ederek ukûl-i aşere tesmiye etmeleri seb'a-i seyyâre için +eflâk sa'ye ve cümle-i sevâbât için felek sâmin ve cümlesini muhît ve muhaddid +olmak üzre felek atlas isbât ederek bu eflâk-ı tis'ada müdebbir olmak üzre dokuz +cevher-i rûhânî ve cümlesine mübeddâ ve mü'essir olmak üzre bir akl-ı kül i'tikâd +eylemelerine mebnî olup şimdi ise hükemâ-yı mete'ahhirîn rasad ile bir çok seyyârât +daha keşf ettiklerinden hükemâ-yı kudemânın za'm ettikleri ukûl ondan ziyâde olmak +lâzım gelmekle hikmet-i cedîde dahi bu kelamlarını tekzîb etmiştirFırka-i sâlife +vücûd-ı bârîyi dahi edille-i akliye ile isbât ederek hakka isâbet ettiler ise de +sıfât-ı âlihiyyenin tefâsilini dahi böyle akıl ile isbâta kalkışıp bu yolda dahi çâh-ı +dalâlete düştüler zîrâ aklın yapabileceği ancak vâcibü'l-vücûdun ve âlem-i ervâhın ve +melâ'ike-i kirâmın icmâlen vücûdunu idrâkten ibâret olup tefâsilini müdrik olamaz +ammâ insan her şeyi biliyorum iddi'âsında bir hayvan olduğundan ekseriyâ böyle +dâ'ire-i iktidârından hâriç hülyâlara dalarak girdâb-ı habt ve hatâya düşüp sâhil-i sıdk + +ve istikâmeti bulamaz bazı mütekellimîn ile âmme-i savfiye dahi rûhun bu vecihle +mücerredâttan olmasına zâhib olup sıfât-ı ilâhiyenin cümle-i kâ'inâta ta'alluku nasılsa +rûh-ı insâniyenin dahi bedene ta'alluk ve nisbeti öyle olup nitekim gine bâriyi idrâke +aklımız yetişmezse rûhun hakîkatini idrâke dahi ol vecihle fikrimiz erişmez insan ise +bu ruhtan ibâret olmakla insan kendini bilemez işte men arafe nefsehû fe kad arafe +rabbehû hadîs-i şerîfi dahi bu nükteye remz ve işârettir dediler ki kendini bilen +hâlifini bilir demek olur ammâ ba'zı muhaddisîn bu hadîsi men arafe nefsehû bi'z +zülli ve'l-hakârate fe kad arafe rabbehû bi'l-azamet ve'l-kibr diye tefsîr edip va'az ve +nasihat makâmında olmaküzre îrâd ettiler ki bu sûrette nefsinin zül ve hakâretini +bilen Cenâb-ı Vâcibü'l-Vücûd-ı Te'âlâ hazretlerinin azamet ve ceberrûrunu dahi idrâk +eder demek olup eğer ki nefs kelimesi asl-ı lisân-ı Arabîde kendi demek ise de san'at +tecrîd tarîkiyle gûyâ nefs bir başka şey gibi tasavvur olunmuş olur ve nefs +kelimesi çok yerde bu vecihle isti'mâl olunup umûr-ı hayriye akla isnâd olunduğu +gibi umûr-ı hissiye dahi nefse isnâd olunur evâ'il-i tahsîl-i fakîrânemde bir fâzıl-ı +mütebahhirin meclisinde bulundum rûh bahsine ve bu hadîs-i şerîfin tefsîrine dâ'ir +söz açıldıkda dedi ki ba'zı muhaddisînin men arafe nefsehû bi'z-züll ve'l-hakarate fe +kad arafe rabbehû bi'l-'azamet ve'l-kibriyâ diye tefsîr etmeleri zannıma şundan nâşî +olmalıdır ki fenn-i nahivde beyân olunduğu üzre fâ'il ile mef'ûl müttehid oldukda +nefs yâhud zât kelimeleri tavsît olunarak meselâ Zeyd kendini darb etti denilecek +olduğu halde Zeyd darbe nefsehû yâhud zâtehû denilir fakat ef'âl-i kulûbda böyle bir +şey tavsîtine hâcet olmayarak meselâ Zeyd kendini fâzıl bildi denilecek olsa Zeyd +allemehû fâzılen denir bu sûrette hadîs-i şerîfte kendini bilen ma'nâsı murâd olmuş +olsa nefs lafzına hâcet olmayarak arefehû denilirdi mütâla'asıyla ba'zı muhaddisîn +böyle takyîd ve te'vîle muhtâc oldular ammâ ekser muhakkikîn kendini bilen +ma'nâsına haml ile bu te'vîle gitmediler onlar bu kâ'ide-i nahviyeden gaflet mi ettiler +diye istifsâr ettikde âcizâne bu vecihle cevâba ibtidâr ettim ki ef'âl-i kulûb mutlakâ +kalp ile idrâk olunabilecek fi'iller demek olmayıp belki kalbe mahsus olan fi'illerde +ıstılâh olmuştur ki iki şey beynindeki nisbete ta'alluk eden fi'illerden ibârettir bunun +için ef'âl-i kulûb iki mef'ûle müte'addid olur ilm Zeyd Ömer efâzıla gibi +binâ'en'aleyh rü'yet maddesi ilm ma'nâsına isti'mâl olundukda ef'âl-i kulûbdan olup +göz ile görmek ma'nâsına oldukda ef'âl-i kulûbdan olamaz halbuki görülen şey +elbette kalp dahi idrâk eder lâkin göz ile dahi hissolunduğundan kalbe mahsûs + +olmamakla bu sûrette ef'âl-i kulûbtan ma'dûd olmaz gelelim ma'rifet maddesine +ulemâ-yı edebiye ilm-i külliyâta ve ma'rifet-i cüz'iyâta ta'alluk eder diye beyinlerini +tefrîk ettiler cüz'iyâŧın idrâki ise kalbe mahsus olmadığından ma'rifet ef'âl-i kulûbdan +olmaz bu sebepten bir mef'ûle müte'addî olup ilm gibi iki mef'ûle te'addî etmez buna +nazaran ilm dahi bir mef'ûle müte'addî olarak kullandığı halde bi-'aynehû ma'rifet +ma'nâsına olup ef'âl-i kulûbdan olamaz zîrâ bu savtta nisbeti idrâk ma'nâsına olmayıp +belki müfredi idrâk ma'nâsına olur ma'nâ-yı müfredi idrâk ise kalbe mahsus değildir +ammâ nisbet-i umûr-ı vicdâniyeden olmakla onun idrâki kalbe mahsus olur bu sûrette +Zeyd kendini bildi denilecek yerde Zeyd arefe nefsehû denilmek iktizâ etmekle zikr +olunan kâ'ide-i nahviye muhakkikîn müşârünileyin helâını cerh etmeyip belki te'yîd +eder bu cevâbı Fâzıl müşârünileyh dahi tahsîn ve istisvâb etmekle bahs ve münâzara +tamâm olup bâb-ı muhâvere kapandı ve bu hikâye bu bahsin izâhına medâr +olduğundan vâki' olduğu gibi bu makâmda bast ve îrâd olundu ammâ felâsife-i +tabî'iyyûnun ba'zıları insanda hayvandan fazla bir şey olmamasına zâhib olup +hayvânât-ı sâ'ire gibi insanda dahi ber vech-i meşrûh harâret-i tabi'iye ile hâsıl olan +bahar-ı latîften başka bir rûh yoktur fakat insanın anâsırı hayvânât-ı sâ'ireye nisbetle +daha imtizâclı olduğundan hissi dahi ziyâde olup işte bu hissin ziyâdeliği akıldır +dediler ve bu sûrette ba'de'l-mevt insanda bâkî kalacak bir şey olmadığından bütün +bütün ma'dûm olup gider diye za'n ettiler bu fırka gerek icmâl ve gerek tafsîl +cihetiyle hatâ ederek dergeh-i dalâlette kaldılar ve eğer ki fırka-i evveli dahi bu +bahsin tafsîlâtında hatâ ederek tarîk-i dalâlete gittiler ise de icmâlinde hak ve sevâba +isâbet edip hiç olmazsa ber-hayât oldukları müddetçe kendilerine eğlence olacak bir +haşr-i rûhânî isbât ettiler ammâ fırka-i sâniye +musaddakınca bütün bütün girdâb-ı hayvâniyete daldılar insan ise ta'mîk-i fikr ederek +kendisinde sâ'ir hayvandan fazla bir cevher-i rûhânî olduğunu kendi aklıyla bulabilir +bu cihetle rûh-ı insânî yoktur demek kusûr-ı nazardan neş'et eder bir kavl-i bâtıl ve +bu kadar rü'yâların cümlesi tesâdüftür demek ise mahzâ inat ve mükâbereden başka +bir şey değildir kaldı ki ba'zı emrâz sebebiyle insanın hıfzına veyâhud fikrine halel +geldiği vâki' olup bu misillüler teşrîh olundukda dimâğın muhtel olan yeri hayâl +yâhud hâfıza veyâ müfekkire mahalli olduğu sâbit oluyor ba'zı hastalar ise +gâ'ibten haber verir veyâĥud kendi yatakta iken sokaktan geçen kim olduğunu bilir +halbuki bu misillüler teşrîh olundukda gerek dimâğında ve gerek sâ'ir mahallinde bir + +eser bulunamadından bu hal onda cismânî bir şey olmadığı sâbit olmakla insanda +cism ve cismâniyetten başka bir cevher-i rûhânî olmak ve bu misillü cismânî +olmayan haller ona isnâd olunmak lâzım gelir ve bir de lisân-ı efrencîde sumnanbol +denilen seyrü'n-nevm illetine mübtelâ olanlar uykuda iken yataktan kalkıp damlarda +ve uyanık iken gezemeyeceği sarp yerlerde gezer ve kâh olur ki karanlıkta bir şey +bulup yer ve içer ve ferdâsı sorulsa cümlesinden bî-haberdir hattâ bu illete mübtelâ +olan ba'zı esnâfın gece dükkanına gidip ve ba'zı işlerini tesviye edip ferdâsı dükkanı +kim karıştımış diye hayrette kaldığı rivâyet olunur işte havâs-ı beşeriye mu'attal +olduğu halde insanın böyle hareket etmesi ve bu 'illete mübtelâ olanlar dahi teşrîh +olunduklarında ziyâde ve eksik hiçbir yerlerinde bir eser bulunmaması bir hâlet-i +rûhâniye olmasını iktizâ etmekle bununla dahi rûh-ı insânînin vücûdu sâbit olur ve'l +hâsıl rûhun inkârına mecâl olmayıp ancak tefâsil-i ahvâli bizce mechûl ve gine ve +hakîkatini ta'alluktan aklımız mahrûm ve ma'zûl olmakla gerek âlem-i ervâhın ve +gerek dâr-ı ukbânın tafsîlâtını edille-i şer'iyeye havâle etmek tarîk-i necât ve selâmet +ve bu bahiste akıl ve hikmet yoluna gitmek müntec-i hüsrân ve nedâmettir. + +**ÂİLE** +Ta'ayyüb-i zamânına ve'l-'aybü fînâ +Vemâ li-zamâninâ 'aybü sevânâ +Le kad tahcüvâ ez-zamânü bi-gayrı cezm +Velev nutki'z-zamân bihi hicânâ +Bizde herkesin '��ile mu'âmelâtından az çok bir fikr hâsıl etmek için orta +halli bir efendinin hânesine girilse cârî olan ahvâle nazar-ı ibretle bakılsa ne +görülür? Tabi'atıyla pîş-i nazara en evvel 'âilenin pederi tesâdüf eder; onun +mu'âmelâtına lâyıkıyla dikkat olunursa görülür ki vaktiyle çocuk imişHer türlü +havâyic ve lezâ'izini hazırlayacak bir dadı veyâ beslemesi var imiş her belâsını +çekermişBiraz sinnini almış evlendirmişler; dadı gitmiş yerine bacı gelmiş. +Efendinin münâsebetsiz ne kadar merâkı ne kadar arzusu var ise velev ki her biri kaç +gece uykusuzluğu birkaç gün hastalığı bin türlü meşâk-ı cismânîyi yüz bin türlü + +azâb-ı rûhânîyi mûcib olsun; hanım onların cümlesini yerine getirmedikçe +boğazından rahatça bir lokma geçmek ihtimâli yoktur. +Efendi çocukluğunda meselâ bir de kedi beslemiş; onunla eğlenirmiş. +Te'ehhülden sonra kedi gitmiş; yerine beriki çocuk gelmişEvvelleri kedisine yaptığı +gibi şimdi de terbiye nâmıyla kendinin ne kadar hevesâtı var ise çocuklarının fikir ve +vicdânına inibâ' ettirmeye çalışıyor! +Hanım ise altı yedi yaşında iken kendini vasîsi besler giydirirmiş. On beş +on altı yaşına girince vasî ber taraf olmuş; yerine bir zevc gelmiş-Vakti olsun +olmasın- hanımın eğer bir gün sekiz türlü evet ve hayır ile mi'desini ifsâd etmez ve +iki düğünde bir kat esvâb giydirip de akran ve emsâli arasında mahcûb bırakır ve +zînet nâmıyla güzel başına bâr olmak için birkaç okka taş ve kalan parçası tedârik +eylemez ise zevciyet veyâ insâniyetten çıkmış hükmünü alır! +Hanımın da çocukluğunda bir sevgili bebeği varmışTe'ehhülden sonra +bebek gitmiş yerine bir kıs gelmiş da büyümüşBebek nasıl hanımefendinin emr +ettiği yerde yatmaya mecbûr ise kız da öylece hanımefendinin arzu ettiği beyin +koynuna girmekte muztar olmuş nihâyet teverrüm etmişBîçâre kâh ettiğini ve kâh +cenâb-ı hakkın mücâzâtını düşünerek iki elini böğrüne koymuş; rahat döşeğinin +etrâfını hazin hazin dolaşır durur. +Yâĥud kız kadar içli bulunmaz; kocasının kahrını bir çeker iki çeker +iş mahkemeye dayanırEğer arada bir de çocuk bulunur ise nikah nafaka kavgaları +iki hânedânın ömrüne sürer! +Mahdum beyler ise bu dâr-ı mihnete her türlü hıfz-ı hayât esbâbından +mahrûm oldukları halde gelmişler; kapısı açık yemeği hazır bir mihmanhâne-i +ihsâna konmuşlarYerler içerler gezerler eğlenirleresbâb-ı ma'îşet ve sa'âdeti +hâsıl eden pedere vekil-i harç ve idâre ve terbiyetine çalışan vâlideye kethüdâ kadın +nazarıyla bakarlar! +Âkıbet bir gün evin büykleri terk-i hayât eder; tevârüs eden birkaç parça +mal ve mülkü bir türlü paylaşamazlarOnlar bir taraftan yaka yakaya mahkeme +mahkeme dolaşır âkıbet iki adamın fenâsıyla bir koca hânedân perişân olur gider. +Böyle bir â'ilenin hâline hakîmâne nigâh edenler için büyükleri hâlâ çocuk +ve fakat irileşmiş; küçükleri hâlâ cenîn ve fakat rahm-i mâderden sâkıt olmuş gibi +görünür. + +Ey rûh-ı bî-hayr! Meskeninde bir refîkadır peydâ olmuş; niçin â'ilenin +bârını bütün bütün kendi üzerine yükletir de yalnız kendi meşakkatini bî-çâreye +tahmîl edersin? +Ey bî-nevâ peder! Sebep nedir ki kendin insan iken dünyâya yâdigâr +ömrün ve netîce-i hayâŧın olan evlâdının yalnız mu'allim-i hayvân gibi kaşının +gözün oynayışından tasavvurât-ı fikriye vâridât-ı kalbi yeni öğrenmesi ğruna +bütün zaman tahsîlini izâ'a edersin? +Ey ümmü'l-heves sâhibetü'l-beyt! Sana hânende ehlinle evlâdınla sıhhatinle +rahatınla geçinmek ve gençliğinde hüsn-i cemâl ve yaşını aldıktan sonra evlâd +'iyâl zîneti yetişmez mi ki iki lokma yemek veyâ dört arşın pez parçası için dâ'imâ +bir ıstırap ve keşâkeşi iltiâm edersek de gerek kendine ve gerek yanında olanlara +ni'metimi zehir ve rahatı haram edersin? +Ey bahtsız vâlide! Derdin ne ki daha vücûdundan ayrıldığına te'essüf +edecek kadar mübtelâ olduğun ciğerpâreni kendi istediğin ve onun istemediği bir +ecnebînin yatağına vermek için hâbgâh-ârâmını pamuk şiltelerden kara topraklara +tahvîl etmeye sebep olursun? Veyâhud pederinin yanında hâlinden bahs etmeye +hicâb eden bir muhdereyi muhazzırlara vekâyi' kâtiplerine gönlünün en aziz olan +serâ'irini fâş eylemeye mecbûr edersin? +Ey insafsız evlat! Sen vücûdunun müsâ'adesi gençliğinin kuvveti vaktinde +hicâb etmez misin ki bütün zamânını gönlünü eğlendirmeye sarf edersin de +hânedânının bütün eşâk-ı ma'îşetini ihtiyâr pederinin ağarmış başına ve bükülmüş +boynuna bırakırsın? +Ey mürüvvetsiz birâder! Dünyaya geldiğin zaman vâlidenin rahmini sütünü +kemâ-i kana'atla taksîme râzı olduğun kardeşinle hânenin taşını duvarını +dükkanın mülkünü îrâdını neden paylaşamadın ki bî-çâreyi canı gibi +hükûmetgahlarda sürükleyerek hem onu hem kendini hem de insâniyeti terzîl +edersin! +Başka yerlerde zevcler görüyoruz ki zevcesini rûhunun nısfı addeder. +Kendinin her türlü lezâyiz ve meşâkına onu teşrîk ederse kendi de onun her türlü +lezâyiz ve meşâkına iştirâk eyler. +Pederler görüyoruz ki evlâdını kendi fikri dâ'iresinde hasr etmek değil +kendi fikrinin erişemediği ma'âlîye îsâl etmedikçe bir türlü rahat edemezEvinin en + +büyük masrafı oğlunun terbiyesi uğruna bezl eylediği paradırKendine fâ'ik bir halef +görmeden vefât ederse dünyadan gözü açık giderKendinin bir fikri yetişmiş +oğlunun bir fikrinden müstakîm çıkarsa hicâbından kanterlere batarEvlâdını +galebe-i şeyhûhetle gözlerine amâ geldiği zaman elinden tutup da yedmek için +beslemezSen tahsîl-i hitâma erişip de zihnî süķunet ve inhisâra mecbur olduğu +zaman tarîk-i terakkî de kendine rehber olmak için büyütür istikbâlin ikbâlini bilir; +halefinin her sûretle kemâline çalışır. +Zevceler görüyoruz; ki zevcini iz'âc ederse evlâdının bazı kusurlarını afv +ettirmek için ederElbisesini tezyînâtını zevci kendinin istiğnâ ve kana'atinden hicâb +ederek tedârik eylerKendisi zevcinin muhabbet ve mürüvvetinden hicâb ederek +kabûl ederZevcine hayât-ı sâniye hânesine mülkü's-sıyâne görünür. +Vâlideler görüyoruz ki evlâdı bir dakîka gülmezse kendi bir sa'at ağlar; +evlâdı bir sa'at ağlarsa kendi bir ay hastalanır evlâdı bir ay hastalanırsa kendi bir +yılın ömr-i gâ'ib ederKendi gönlünü evlâdına esîr eder; evlâdının gönlünü irtibât +edecek yer aramakta pâdişahlardan ziyâde hür-i mutlak bırakırEvlâdını insan etmek +için kendi bin türlü mücâhedât ile melek hasletinde bulunmaya çalışırEvlâdını +canından ayırmaz; ki başka bir şey istesin kendi başka bir şey istesin. +Evlat görüyoruz ki pederinin vâlidesinin gümüş delikli saçlarından bir +telini hazîne-i âleme ve belki cevher-i cânına değişmez; vâideyninin gönüllerine +fenâ-yı âlemden tesellâ-bahş olur; fikirlerine bin türlü tecârüb ve müdrikât ile revnak +verirVücutlarına şebâb kadar kudret ve bir müttekâ-yı zî-hayât gibi mu'âvenet arz +eylerÂ'ilenin ne kadar meşâkı varsa gayret ve iftihâr ile der'uhde eder; akrabâsının +görür gözü tutar eli olur. +Birâderler vardır ki neslen ba'd nesl mülâsık doğar tev'emler gibi +kendilerinin ve evlâd ve ahfâdının dünyada iştirâke sâlih her neleri var ise +müşterektirYarım hâneye temellük için değil bir koca mülke tasarruf için bile +birbirine bir kere eğri bakmazlar. +Sa'âdet bahtiyarlık bu türlü 'â'ileler içindir; hayat böyle yaşamaya derler; +insâniyet bu insanların hâlidir. +Kemal + +**MEDENİYET** +Kelimesi Avrupa ile ihtilâtımızdan sonra lisân-ı avâma düşen ta'bîrâttan +olarak vatanımızda pek çok adamlarca makâsıd-ı âliyeden olduğu gibi birtakım +fırkacılara dahi yeni çıkma fahşiyâtı ta'yîbde kullanılır ta'bîrât-ı tahakkümden ma'dûd +olmuştur! +Biraz düşünelim; acabâ medeniyet sahîhan levâzım-ı insâniyeden mi? +Yoksa sû'-i ahlâkın tevellüd ettiği zevâ'id-i muzırradan mı ma'dûd olmak lâzım gelir? +Şüphe yoktur ki medeniyet ba'zıların ve husûsiyle bizim eski hükemânın ta'rîfi gibi +insanın ictimâ' üzre yaşaması ma'nâsına alınırsa hayât-ı beşer için levâzım-ı +tabi'iyedendirBir çocuk sütten kesilir kesilmez tay veyâ buzağı gibi başı boş +salıverilmiş olsa uğrayacağı bin türlü muhâtaradan kat'-ı nazar kendini i'âşe edecek +rızk tedârikinden âciz kalır açlığından ölür. +Kudretin tabi'at-ı beşere ihsân ettiği isti'dâd-ı terakkî dahi infirâd üzre +ta'ayyüş hâlinde meydana çıkamamak zarûrî olmasına bakılırsa insanın temeddüne +ihtiyâcı bir kat daha sâbit olur. +Eğer Diyojen infirâd üzre yaşar bir kavim içinde zuhûr etse yedi elbette +içinde yatacak bir küpe mâlik olmak için milletinin en bahtiyarı addolunmak lâzım +gelirdi. +Fenn-i siyâset nazarında ise medeniyet ictimâ' değil âsâyişte kemâl +ma'nâsını ifâde ettiği için bu mefhûma ebnâ-yı beşere zarûrî lâzım mıdır; değil +midir? Oralarını tedkîk etmek isteriz. +İnsan kendini âdât ve hayâlâttan tecrîd eyler de ahvâl-i âlemi i'tidâl-i dem +ve huzûr-ı fikr ile düşünürse âsâyiş lafzını lâyıkıyla tahdîd edecek ta'rîf bulamaz; ve +bu vecihle bî-pervâ diyebilir ki çavdar ekmeği yemeye ve toprk üzerinde yatmaya +alışmış bir adamın karnını doyurmak ve uykusunu uyumak da gördüğü âsâyiş nefîs +ta'amlar yemeye ve yaldızlı karyolada yatmağa me'lûf olanların rahatından az mıdır? +Ve bu iki türlü ma'îşet arasında fakirin bir lokma siyah ekmekle birkaç arşın kara +toprağı bulabilmekten dâ'imâ emîn olduğundan ganînin ise hr dakîka elindeki +ni'metten mahrûmiyet muhâtarasında bulunduğundan başka bir fark var mıdır? +Vücûdu ısıtmakta Fransız çokosunun âdî abaya ne rüchânı olabilir? Medeniyet insanı +milyonlarla altına mâlik edermiş altın iştihâyı mı ziyâdeleştirir; hayâtı mı çoğaltır? +Medeniyet mermerden masnû' konaklar peydâ edermiş kadar metin binâlar + +ecele mi medhali bırakmaz? Hastalığı mı men' eder? Medeniyet geceleri sokakta gaz +peydâ edermiş Allahın güneşi zâ'il olduktan sonra insana göre akrabâsının arasına +girip de i'tilâf-ı â'ileden müstefîd olmak gibi bir lezzeti terk ederek kahve kahve +dolaşmakta ne letâfet tasavvur olunabilir? Medeniyet vapurlar şimendiferler husûle +getirmiş; ikâmetine bir külpe ve ma'îşetine iki dönüm toprak kâfî olan bir adamın üç +yüz sa'atlik yerlere gitmeye ve beş on gün denizler içinde kalmaya ne ihtiyâcı +olabilir medeniyet telgrafı îcâd edilmiş; yanı başındaki odada geçen ahvâli bilmeyen +bîçâreye göre Amerika'nın vukû'âtını öğrenmeye çalışmakta ne ma'nâ var? Kezâ ve +kezâ. +Bu türlü mütâla'alar insanın tabi'at ve istidâdından bütün bütün gaflet +eseridirGörüyoruz ki insan tevlîd kuvvetinde hemen kâffe-i hayvânâtın dûnunda +iken dünyada meşhûr ve ma'rûf olan hayvânâtın kâffesinden birkaç bin kat ziyâde +bulunuyorVe bu kesret sahrâ-yı vahşette değil sa'âdet serâ-yı medeniyette +görülüyorBundan bi'l-bedâhe sâbit olur ki medeniyet hayât-ı beşerin kâfilidir; bu +sübûttan dahi bi'z-zarûre anlaşılır ki medeniyet aleyhine kıyâm etmek ecel-i kazâya +kâtillerden haydutlardan ziyâde mu'în olmaktadır. +Bundan başka insanın sa'y ve fik ile dünyada izhâr ettiği bunca bedâyi' öyle +bir parça ekmek yemek ve topraklarda yuvarlanıp uyumak için yaratılmış bir +mahluk olmadığına bürhân kâfîdir. +Binâ'en'aleyh medeniyeti zâ'id görmek insanın halkında kudret-i fâtıraya +iltizâm 'abes gibi bir nakîsa isnâd etmek kabîlinden addolunur. +Evet; çuha abdâdan ziyâde ısıtmazFakat tabi'at-ı beşer hüsn-i intizâma +mâ'ildirKimseye zararı dokunmayan bir lezzetten müstefîd olmak neden şâyân-ı +ta'yîb olabilsin; +Evet; altın hayatı çoğaltmazFakat levâzım-ı hayâtı ikmâl ederSıtmaya +uğramış bir adam tabibe mürâca'at etmek iktizâ iden mu'âlecâtı almak için paraya +muhtaç değil midir? İlletinin def'i için ne yapsın? Koluna pamuk ipliği bağlayarak mı +i'âde-i sıhhat etsin? +Evet; kargîr binâlar ecele hastalığa mukâvemet etmezFakat yanmaya +yıkılmaya karşı dururLetâfet ve ma'mûriyetle birkaç karn evlâda kalır. +Evet; geceleri işsiz bir adam için muttasıl â'ilesini terk edip de sokaklarda +eğlence taharrî etmekte bir letâfet yokturFakat gaz olan yerlerde ashâb-ı sa'y ve + +ticâret geceleri de altı yedi sa'at işiyle veyâ alışverişiyle meşgul olur; ve bu sûretle +üzerine bir ömür daha katar. +Şimendifer veyâ vapur ile birkaç yüz sa'atlik yerlere giden veyâ birkaç gün +deniz üzerinde çalkananlar ise ma'rifetin bir kerâmet garîbesiyle tayy-ı mekân +etmiş ve pâbûşuyla sulardan geçmiş ki cihânın tâ öbür tarafına giderlerHavâyic-i +hayâtı getirirlerVatandaşlarının ayağına îsâr ederler. +Telgraf kullanan akvâm eğer eski dünyada ise yeni dünyada ise yeni +dünyada bulunan bir tabibin hazâkatinden veyâ zuhûr eden bir vak'anın te'sîrâtından +hayatlarınca büyük büyük fâ'ideler görürler. +Bir de insanın hak ve maksadı yalnız yaşamak değil hürriyetle yaşamaktır. +Bu kadar milel-i mütemeddineye karşı kâbil midir ki akvâm-ı gayrı mütemeddine +hürriyetlerini muhâfaza edebilsinler? + +.. +. +Âsâyiş-i hakîkiyenin kesreti dâ'imâ meşâk-ı sa'yin kesretiyle mütenâsib +olagelmiştiMedeniyetin her sıkıntısı bir rahat tevlîd eder; vahşetin her rahatı bin +eziyeti mûcib olur. +İnsanın havâyici yalnız arzın kuvve-i nâbitesine sığışmak ihtimâli yoktur; +onu olsa olsa medeniyetin hazâ'in-i iddihârı isti'yâb edebilirHülâsa medeniyetsiz +yaşamak ecelsiz ölmek kabîlindendir. +Eğer medeniyetin Avrupaca fuhşiyâta ve bir gürûhun zarûretine verdiği +revâç cihetlerine hasr-ı i'tirâz olunur ise bu yolda olan ta'rîzâtı hiçbir âkıl yoktur ki +teslîm etmişsinŞu kadar var ki uhşiyâtın avârız-ı zâtiyesinden değil nekâyıs-ı +icra'atındandırÇünkü âsâyişte kemâl ta'rifinde men'-i fuhşiyât dahi dâhildir. +Bir memlekette ki müskirât itlâf-ı nefs ve teksîr-i cidâl edecek derecelerde +şâyi' olur; bir memlekette ki alel efrenciye ve sıbyân mâder-i bahtâ baş ağrısı hayvan +yavrusu kadar kesrette bulunur; bir memlekette ki müdâhene zarâfetten ve yalancılık +kâr-ı güzârlıktan ma'dûd olur; hâsılı bir memlekette ki âdâb ve ahlâk fesâd hâlinde +bulunurÂsâyişte dahi tabi'atıyla kemâl olamaz. +Hele âsâyişte kemâl herkesin âsâyişinde mümkün mertebe kemâl demekte +olduğundan a��lıktan telefât vukû' bulmak gibi medeniyetin sırf hilâfında olduğu + +ta'rîf-i medeniyetle zâhir olan halleri netâyic-i medeniyeden addetmek nakîzini +birbirine 'illet ve ma'lûl tutmak kadar bedîhîyü'l-butlândır. +Bir de farz edelim ki medeniyetin Avrupadaki hâli bin türl nekâyıs ve +seyyi'ât ile mâl âmâll imiş; iktisâb-ı medeniyete çalışan akvâm için tamâmı +tamâmına Avrupa'ya taklîd etmek neden lâzım gelsin? +Birtakım hakâyık-ı ilmiye vardır ki dünyanın hiçbir tarafında değişmez; +yerde sû'-i te'sîri görülmezMeselâ ticârette de olsa hâssa-i inbisâta mâliktir; hâsa-i +inbisâtınıza da olsa vâsıta-i tahrîktir; vâsıta-i tahrîk nerede olsa sa'y-i beşere büyük +büyük mu'âvenetler eder; sa'y-i beşerin mu'âvenetlerinden nerede olsa istifâde +olunur. +Şimdi biz tezvîc-i medeniyeti arzu edersek bu kabilden olan hakâyık-ı +nâfi'ayı nerede bulursak iktibâs ederizTemeddün için Çinlilerden sülük kebabı ekl +etmeyi almaya muhtaç olmadığımız gibi Avrupalıların dansına usûl usûl-i +münâkahâtına +taklîd +etmeye +de +hiç +mecbur +değiliz. + +**MEŞÂHİR-İ HÜKEMÂDAN "PLOTARİK"İN BİR MAKALE-İ** +**MEŞHURESİ** + +Sen bana Pisagor'un hayvânât lahmından niçin ictiâb ettiğini sorarsınLâkin +ben de bi'l-mukâbele sana sorarım ki nasıl cesâret-i insâniyesi var idi adamın ki +ibtidâ ağzını pirelenmiş bir ata yaklaştırdı! Can çekişen bir hayvanın kemiklerini +dişiyle kırdıCism-i bî-canları meyyiteleri önüne götürttü ve bir sa'at evvel meleyen +bu gören yürüyen gören uzuvları mi'desine indirip mahvetti? kimsenin eli hisli bir +mahlûkun yüreğine bir demiri nasıl saplayabildi? Onun gözleri bir katl ve +i'dâma nazar etmeye nasıl tahammül edebilir? Âciz ve î-mededkâr bir hayvanın kanı +aktığına ve a'zâsı çengele takıldığına ve pâre pâre edildiğine nasıl bakabildi? +parçalandığı halde henüz titreyen atların manzarasına nasıl tahammül etti? Etlerin +kokuları nasıl onun gönlünü bulandırmadılar? Ne vakit ki bu yaraların pisliklerine + +eliyle dokunmaya ve onların üzerindeki siyah ve pıhtılı kanı temizlemeye gelince +nasıl iğrenmedi? Nasıl irkilmedi? Nasıl tüyleri ürpermedi? "Yüzülmüş deri yere +serilmişAteşte kebap etler cızlanırİnsan nasıl yer onları ürkmezDoyar karnında +hayvan sızlanır "işte kimse ilk def'a tabi'atı çiğneyip böyle bir iğrenç ta'âm +yaptığında ve ilk def'a canlı bir hayvan için kendine iştihâ gelip henüz otlamakta olan +hayvan ile tağdî etmek istediğinde kendinin ellerini yalayan kuzuyu nasıl +boğazlamalı nasıl parçalamalı nasıl pişirmeli diye kendi kendine söylendiğinde +şuralarını tefekkür ve hissetmeli idiAsıl ta'accübe şâyân bu ziyâfet-i zâlimâneye +başlayanlardır onları taklîd edenler değildir ammâ belki de bu birinciler ba'zı +ma'zeretlerle tebriye-i zimmet edebilirler lâkin bizde bu ma'zeretler yoktur ve +olmayışı bizi onlardan yük kat ziyâde barbar kılar. +Bu evvelki adamlar bize diyebilirler ki Ey Cenâb-ı Hakkın sevgili kulları! +Zamanları kıyâs ve müvâzene edin! Siz ne kadar bahtiyarsınız ve biz ne kadar +zelîl idik nazar idik! Zemin yeni teşkîl olunmuş havayı bahar kaplamış olmakla +henüz fusûl ve mevâsim taht-ı nizâma girmemişler idi enhârın cereyân-ı bî-ıttırâdı +hasebiyle her taraftan sâhillerini tecâvüz edip rûy-ı dünyânın dört bölükte üçü güller +durgun sular derin bataklıklar ile müstağrak idiKalan bir bölük dahi mahsülsüz +ormanlar ve ağaçlarla mestûr idiArz hiçbir iyi meyve yetiştirmez idi bizim de çift +sürecek hiç âlâtımız yoktu biz âlât isti'mâlini bilmiyorduk ve ekmeyen kimse için +aslâ vakt-i hasat gelmez idi bu cihetle açlık bizden ayrılmazdı kışın et'ime-i âdiyemiz +yosun ve ağaç kabukları idiBa'zen yeşil ayrık ve funda kökleri bize bir ziyâfet +olurduVe her ne zaman insanlar koca yemişi ceviz palamut bulabilirler ise bir meşe +yâhud koca yemiş ağacının etrâfında dağı şarkılar türküler çağırarak sevinçlerinden +oynarlar ve arza dâyemiz vâlidemiz ıtlâk ederlerdiOnların bayramları oyunları +ancak bu idi insanın sâ'ir evkât-ı hayâtiyesi acıdan zahmet-i zilletten ibâret idi. +Nihâyet kış gelip arz soyulup üryân kalmakla bize bir şey vermez oldukta hayâtımızı +muhâfaza için tabi'atın şânına lâyık olmayan denâ'eti ihtiyara mecbûr olup bize +sefâlet arkadaşı olanları birlikte telef olmadan ise ekl eyledik. +Lâkin sezâ-yı zâlim insanlar! Kan dökmeye sizi kim icbâr ediyor? +Etrâfınıza bakın ki ne kadar ni'met ve erzâk yığılmış duruyor! Arz size ne kadar +meyveler hâsıl ediyor tarlala üzümlükler size ne kadar servetler bahş ediyorlar! Ne +kadar hayvanlar sizi beslemek için sütlerini ve libâsınız için yüklerini size ihdâ + + + +ediyorlar! Onlardan ne istiyorsunuz ef'âl-i katli size ne mukûle gazab irtikâb ettiriyor +halbuki mal ve rızk ile doymuş ve ta'amlara boğazınıza kadar dalmışsınız! Sizi +beslemiyor diyerek vâlidenizden şikâyetle niçin yalan söylüyorsunuz usûl-i +mukaddese-i zira'ati îcâd eden serz [] ve insanlara teselliyet bahşâ olan 'inâyetkâr +[] karşı niçin oluyorsunuzGûyâ onların avâtıf-ı mebzûlesi nev'-i +beşerin vikâye-i hissiyâtına kifâyet etmiyor mu sizdeki ne yürektir ki sofralarınıza +ma'budların verdikleri meyvelerle kemikleri ve size sütledini veren hayvanların +sütleriyle kanlarını berâber korsunuz? Ve hattâ hayvanlar dediğiniz parslar arslanlar +hiss-i hayvânîlerine ve açlığa teb'iyetle berâ-yı ta'ayyüş başka hayvanları öldürürler +lâkin siz onlardan yüz kat yabânî hayvansıznı ki telezzüzât-ı zâlimânenize uyup +bilâlüzûm hissinize muhâlefet edersiniz yediğiniz sâ'ir hayvanlar yabânî hayvânât +değillerdir siz et yiyen hayvanları yemezsiniz belki onlara taklîd edersiniz sizin +iştihânız ma'sûm ve kendi hâlinde olan ve kimseye mazarratları olmayan ve sizden +tevahhuş etmeyen ve size hizmet eden hayvanlara mahsusdur hizmetlerine mukâbil +onları ekl ve bel' edersiniz. +Ey kâtil tâbi'at-ı nâ-şinâs! Eğer seni tabi'at kendin gibi et ve kemik ve his ve +hayat sâhibi olan emsâlini ekl için yapmış demekte ısrar edersen bu et'ime-i menfûre +üzerine tabi'atın sana verdiği istikrâhı kayd etmeyip hayvanları kendin öldür! Demek +ister mi ki bıçak satır olmaksızın sen kendi ellerinle öldür arslanlar ayılar gibi kendi +tırnaklarınla onları yırt sığırı ısır ve parçala pençelerini onun derisine geçir kuzuyu +diri diri ekl eyle etlerini sıcak sıcak yiyip sömür onun canını kanı ile beraber iç +senin türylerin ürperir mi diri bir et dişlerinin altında kımıldandığını duymaya cesâret +edemez misin? Hey merhametli insan! Gûyâ hayvanı iki def'a öldürmek öldürmek +için sen onu ibtidâ öldürmeye başlar sonra yersin bu da kifâyet etmez lahm-i meyyite +sana mekrûh gelir senin bağırsakların onu kaldırmazlar ateşle şeklini değiştirmek +kaynatmak kızartmak babaharat ile tahvîl etmek lâzım gelir sana sucuk pastırma +yapanlar işçiler kebabçılar gibi katl-i nefretini senden izâle edecek ve seni + +[] Serz esâtir-i putperestân-ı Yunan kavlince baş ma'bûd ittihâz olunan Jübiter kızkarındaşı imiş +birâderinden hâmile olup bir kız doğurmuş ânide duzah hükümdârına kaptırmış gûyâ usûl-i zira'ati +insanlara öğreten ve çift âlâtını düzen bu hâtun imiş hekim olduğu cihetle bunlara i'tikâd +etmezse de kendisi papaz olduğundan kitabını enzâr-ı halkta mergûb etmek için bu lisânı kullanmıştır. +Mütercim +[] Baküs ma'hûd zımpara Jübiter'in nikahsız hâsıl ettiği evlattan beridir kavl-i esâtîre göre ibtidâ +yeryüzüne asma fidanı diken ve üzümü yetiştirip şarap yapan bu imiş. +mütercim +meyyitlerin na'aşlarıyla ilbâs eyleyecek kimseler muktazîdir tâ ki kuvve-i zâ'ikan bu +tebeddül-i şekl ile aldanıp kendine yabancı olan şeyi reddetmesin ve göz bile +bakmaya tahammül etmeyecek ölüleri sana yedirsin!" +**BU MAKALEYE KARŞI ZİY PAŞA’NIN YAZDIĞI** +**REDDİYEDİR.** +Eğerki Plotarik'in şu makâle-i belîgası okundukda ve hile-i evlâda çaırda +kendi hâliyle otlayan kuzuların ertesi gün kasap dükkanlarında asılı duruşları göz +önüne gelip insan hemen et yemekten vazgeçeceği gelir lâkin mes'ele etrâfıyla +düşünüldükde bu gürültülerin cümlesi safsata-i feylesofâne ve mücerred belâgat +izhârı için ittihâz olunmuş bir fikr-i şâ'irâneden ibâret olduğu zâhir olurÇünkü gerek +Pisagor'un gerek ondan mukaddem gelen zerdüştün ekl-i lehvimâttan +ictinâbları Platorik'in bu makâlede sayıp döktüğü vecihle tabi'at-ı insâniyeye sahîhan +muvâfık olmadığını cezm ettiklerinden olmayıp belki bir cesetten izâle-i rûh etmek +mezheblerince münâsip olmadığındandır çünkü bunlar her ceseddeki ruhu bizâtihî +kâim bir cevher-i münferid gayrı müte'akkil za'm edip her ne zaman bir cisimden +müfârakat ederse isti'dâdına muvâfık diğer bir kalbe hulûle mecburdur i'tikâd ederler. +Bundaki butlân ise muhtâc-ı beyân olmadığından mes'elenin bu cihetinden sarf-ı +nazarla yalnız et yemek insan için tabi'î olmadığı bahsinde hâtır-ı kâsıra gelen bazı +mütâla'âtı îrâd edelim: +Pisagor'un mezhebini tervîc edenler hayvanı öldürmek yâhud lahmini +yemek mugâyir-i tabi'at-ı insâniye olduğunu iddi'â edip hülâsa-i bürhân olarak rikkat +merhamet şefkat-i ri'âyet-i hukuk şükr-i ni'met gibi sıfât-ı mahsûsa-i insâniyeyi +sened-i mevki'inde şefî' tutuyorlar ve çünkü sâ'ir sebâ' gibi biz hayvânâtı kendi +pençemizle yırtmadığımız ve kasap ve aşçı ellerinden geçtikten sonra yediğimiz ve +mezbûh ile meyyiteyi tefrîk ettiğimiz cihetle bunun insandan vukû'unu tabi'î değildir +demek istiyorlar zannolunur ki bu gürûh hükemâ tabi'ata mevzu' lehinde gayrı +meşreblerince bir ma'nâ verip ondan dolayı yanılırlar. +Cümleden evvel bunlara su'âl olunur ki insanın bu evsâf ile ittisâfı +yalnız zevi'l-ervâhın i'dâm ve istihlâki emrine mi münhasırdır? Elli ayaklı kaşlı gözlü +mâşî müteharrik ecsâmdan başka hayat ya'ni ruh sâhibi mahluk yok mudur? + +Tahkîkât-ı âhire-i ilmiye nebâtâtın ve belki bize cemâd görünen nice ecsâm-ı +salebenin kendi isti'dadlarına mahsus bir rûh-ı ber-hayât ve kâbil-i memât olduklarını +isbât etmedi mi? İmdi koyunların kuzuların sahrâlarda melediklerini işitip +gezdiklerini otladıklarını görüp sütlerinden yüklerinden istifâde olunduğunu +mülâhaza edip artık bu kadar eltâfına mazhar olduğumuz bir canlı mahlûku +boğazlamak ve sonra püryân edip yemek merhamete ve şükr-i ni'mete ve ri'âyet-i +hukûka ya'ni vezâ'if-i insâniyeye mugâyir olduğu görülür de ya tarlalarda altn gibi +sararmış ve reng-i letâfetle sahrâlara zîb ve revnak vermiş olan ve kuzu nasıl doğup +tedrîcle büyürse dahi dâneden ıkdıkda ibtidâ yeşil yaprak sonradan zümrüdîn sâk +ve âkıbet bir tertîb ve intizâm-ı hayret-bahşâ üzre içi sıa sıra tânelerle memlû başak +hâline giren buğdayları ve ağaçların bir sene zahmet ve emek çekerek +yetiştirdiklerigûnâgûn meyveleri orak bıçak ile hiç merhamet etmeksizin kesip +biçmekte bu insaf bu evsâf niçin hatıra gelmiyor? Ama siz nebâtâtı zevi'l-ervâhtan +addetmek isteyeceksiniz ya'ni tertîb-i tabâyi' sâmda ihtilâf olsun da rûhun ecsâm-ı +mütenevvi'aya ta'allukunda merâtib ve derecât olmasın diyeceksiniz bu +tasavvur ise kudret-i ezeliyeyi tahdîd değil midir? Hayvânâtın sûr-i hilkatlerine göre +tenâsülleri bir tohum vâsıtasıyla ve izdivâc tarîkiyle olanları ve anâsırdan mürekkeb +bir cismde kan ve ahlât ile beslenerek büyüyüp sonra bir delikten yâud yumurtadan +çıkanları ve süt ve ot ve et ile müte'ayyiş olarak tedrîcen büyüyenleri zî-rûh tanıyıp +da nebâtât ki onlar da bir tohumdan ve erkekli dişi bir nev' izdivâcdan husûle gelir ve +kendilerine mahsûs diğer anâsır ile terekküb edip toprak denilen bir rahm-i unsûrîden +henüz hal ve keşf olunmayan birtakım mevâdd-ı nâmiye ile beslendikten sonra +meydana çıkarlar ve onlar da ecsâm-ı sâ'ireyi hem ifnâ hem ihyâ eden anâsır-ı vâhiye +ile perveriş bulup terakkub ömr-i hayattaki tufûliyet ve şebâb ve şeyhûhete uğrayarak +ikmâl-i müddet ederlerVe her ne vakit medâr-ı hayatları olan asıldan müttefik +olurlarsa hayvanların katli hâlindeki gibi mevte uğrayıp eser-i hayat kendilerinden +zâ'il olur siz bunlara zî-rûh demeye neden cesâret etmezsiniz? Anbarda yığılı duran +zehâyiriniz ruhları zâ'il olmuş birtakım ecsâd-ı meyyite değil midirler? Siz onları +değirmenlerde ezip ateşlerde tab' edip nasıl ekl ediyorsunuz? Görülüyor ki siz +kuzunun bağırdığını işitiyorsunuz da onun için ona merhamet ediyorsunuz yoksa +yed-i kudretin bu kadar san'at ve kemâl üzre tekvîn ettiği bir binânın +hedminden müte'essir olduğunuzdan dolayı değil zîrâ böyle olsa ağaçtaki meyvelerde + +siz koparırken lisân-ı hâl ile bağırıp "Aman bana dokunma ben tabi'atın tezyîn-i +hadîka-i kâ'inât için yetiştirdiği bir mahlûk-ı zî-rûhum" dediğini de işitmel ve ecsâm +ı hayvânâtta görüp takdîr ettiğiniz kudret-i rabbâniyeyi bie elmada bir üzümde bir +buğday tânesinde bir sarı çiçekde dahi görmeli ve yukarıda saydığınız sıfatlar +sahîhan siz de varsa artık taraftarlığı bırakıp hayvana nasıl acırsanız nebâtâta da öyle +acımalı lahm yemediğiniz gibi nebâtât meyve dahi meyeği tabi'at-ı insâniyeye +muvâfık görmemeli idiniz. +Süt husûsuna gelince siz bundan da ictinâb etmeli idiniz zîrâ bundaki gadr +ve zulmü şi'âr-ı insâniyete mugâyir olan ahvâli görmeli idiniz koyunları ne istihkâk +ile ağıllara doldurup haps ediyorsunuz? Kuzuların buzağıların hakk-ı tabi'îleri olan +sütleri nçin gasb ediyorsunuz? Eğer siz çocuğunuzun vâlidesi ile berâber sizden daha +kuvvetli bir mahlûkun eline esîr düşseniz sizi firâr edemeyecek vecihle taht-ı +nezâretinde tutsalar ve hâtunun sütünü büsbütün çocuğuna vermeyip cebren sağsalar +hattâ sütünü vermemek hâtunun elinde olsa da hani biz de sütünü vermeyen inekleri +aldatmak için buzağılarını yanlarına getilidiği ve ol vecihle sütü sağıldığı gibi +çocuğunu gösterip sonra içmeye bırakmaksızın geri çekseler ve hâtunu sağsalar +hoşunuza gider mi? Onların kisveleri olan yükleri onların sırtından soyup kendi +sırtınıza ne hakla iktisâ ediyorsunuz? Evinizi niçin habs edip boyunduruğa +koşuyorsunuz onun ağzına niçin kim ayağına demirden nal vurup üstüne biz sırtına +yük yükletirsiniz arabaya koşarsınız? Bu hak ve ehliyeti ve bu hayvanların üzerlerine +tegallüb ve istilâ salâhiyetini size kim tevcîh etti? Diyeceksiniz ki ya biz bu +hayvanları hallerine bıraksak yırtıcı hayvanlar onları telef ederler acâyib yine +merhamet! Ya bu hâli onları halk eden zât-ı bârî hiç düşünmedi mi? Ve onları +yaratmak murâd ettikde insanları çağırıp "İşte ben şu mahlûkâtı yaratacağım fakat +onlar zayıf olduklarından yırtıcı hayvanlardan kendilerini koruyamazlar siz onların +muhâfazasına tekellüf edin" gibi bir şart teklîf etti mi? Dağlarda milyonlarca sürü +sürü gezen yabânî koyunlar keçiler vahşî öküzler atlar eşekler nasıl nasıl yaşıyorlar +bunları yırtıcılar niçin yırtmıyolar? Niçin selâları kesilmiyor? Bunların sâhipleri +çobanları köpekleri var mı? Amma bunlar olduklarından vahşîler gibi koşup +kaçamazlar derseniz onları hangi eden yine biz değil miyiz? Hele bir kere yakalarını +bırakalım birkaç batın hâl-i hürriyette tenâsül etsinler bakalım onlardaki betâ'et kalır +mı ahırda beslenen onlarla yaylada büyüyen hergelelerin beynindeki fark bu + +hâli isbât etmez mi? Tavşan kadar za'if ve nâzik ma'sum bir hayvan yoktur ve her +yırtıcı ayvan ona düşmandır dağlarda ovada gezip +bekâ-yı neslini muhâfaza ediyor da koyun ondan pek çok kavî iken niçin nefsini +vikâye edemesin? Sâiyen insanın ağzında karşılıklı dört adet sivri dişler görülüyor ki +azı dişlerinin altlı üstlü yanlarındadır koyun keçi at sığır tavşan gibi ta'ayyüşleri +yalnız nebâtâta münhasır olan havanlarda bu dişler görülmez bil'akis arslan kurt +köpek kedi gibi lahm ile müte'ayyiş olanlar da bunların emsâli müşâhede olunur +bunlara bakıldıkda insanı halk eden vâcibü'-vüûd daha eti otu bilmezden evvel onu et +yemek için yaratmış ve ot ezmeye olan âletleri de ağzının içine koymuş olduğu +istidlâl edilir imdi bu delîl göz önünde değil belki ağzın içinde mıhlı dururken artık +Pisagor'a filâne taklîd garzıyla hilkatin bir cihetini mu'attal mı bırakmalı sâlisen +tabi'atın eşyâ-yı sâ'irede cârî olan âdât-ı umûmiye ve kâ'ide-i külliyesine nazar ve +tatbîk olundukda dahi bunda hilâf-ı tabi'at bir hâl görülmekten fazla belki îcâb-ı +hükm-i tabi'at olduğu görülür çünkü kurt koyunu koyun da nebâtât üzerindeki +böcekleri böcekler de birbirlerini ekl ediyorlar denizdeki balıklar gücü gücü yetene tâ +morinadan süpürge balığına kadar birbirlerini ekl ile geçinirler me'kûlât ve +meşrubâtımız ve teneffüsümüz ile her gün her sa'at nice bin mahlûkâtı birden +bel' ve mahv ediyoruz vücûdumuzdaki nice bin böcekler dahi muttasıl bizim +cesedimizi gıdâ ediyorlar ve'l-hâsıl bütün mükevvenât birbirlerini ekl ile tegaddî ve +yekdiğerini mahv ediyorlar işte muktezâ-yı tabi'at bu hâl görülüyor artık bizim hem +hayvan hem de bi't-tahsîs et beyân-ı cinsinden olduğumuz halde niçin tabi'atın +hilâfına gidelim? Râbi'an bizim hayvanları kendi elimizle zebh etmekten +teneffürümüz dahi ekl-i lemhin tabi'î olmadığını isbât eder bir delîl değildir zîrâ ekser +me'lûfâtımızda âdet-i tabi'at yerine kâ'im olduğu gibi bu nefrette bize âdetten +gelmiştir meselâ ben sabâvetimde kasap şâkirdi olaydım sanırım ki şimdi koyun +kesmek ile değnek yontmak nazarımda müsâvî olurdu hattâ benim i'tikâdımca +mezbûhât ile meyyiteyi tefrîk ve evvelkinden istikrâh etmeyip ikinciden nefret dahi +tabi'attan gelmeyip belki âdetten neş'et etmiş bir tabi'at-ı sâniyedir yoksa bir hayvan +ha kendi kendine ölmüş ha sen öldürmüşsün iki sûrette de rûh zâ'il olup lahm ve +şahm ve ceset kalır ben zannetmem ki eğer sizin aşçı haberiniz olmaksızın bir ölmüş +tavuğu hemen yolup piyaza yatırsa sonra onunla bir güzel ızgara kebabı yapsa siz +onu ekl ederken fark edebilesiniz yâhud bir muhâsara ya kaht içinde bulunasınız da + +ölü bu hayvan bulduğunuzda istikrâh edip yemeyesiniz demek ki bu fark ve temyîz +bize âdetten gelmiş bir haldir her ne zaman âdete bâ'is olan esbâb kalkar ise asıl +tabi'at meydana çıkarhâmisen hükemâ ekl-i lahmin tabi'î olmadığını isbât +sadedinde bize çiğ et yemek ve tırnaklarımızla koparıp yırtmak teklîf ediyorlar ya'ni +bunlara mümteni' demek istiyorlar dünyada ne kadar kavim var ki eti çiğ yerler! +Hattâ ben gözümle Londra'da bir kadın gördüm çiğ eti pişmişe tercîh edip biz pişmişi +nasıl suhûletle koparıp yer isek da çiğ eti öyle ısıra ısıra kemâl-i lezzetle yer idi bir +çocuğu sabâvetten beri tırnaklarıyla et koparmaya alıştırın ve tırnaklarını ona göre +hazırlayın büyüdüğünde eti tırnaklarıyla koparır mıkoparmaz mı görürsünüzMa'sum +hayvanları yiyip yırtıcıları yememek bahsinde dahi meyl-i tabi'atıma tâbi' olurum ben +boğazım husûsunda ismete mükâfât-ı seba'a mücâzât-ı dâ'iyesinde değilim dimâğıma +hangi lahm hoş gelirse onu yerim hem umûmen ekl-i lahm olanlar ekl-i lahm olanları +yemezler zîrâ onların luumunda kadar lezzet yoktur görmez misin ki arslan kaplan +kurt ayı karakuş şâhin atmaca birbirlerini yemezler âhu at sığır koyun keçi turna +güvercin serçe sayd ederler bir diyecek söz daha var ki insanın hilkat-i ekl-i lahm +olduğu teslîm olunduğu takdirce bile mâdemki saffet-i akl ve temyîz mümtâz ve +beyân olunan evsâf-ı insâniye ile sâ'ir sebâ'dan serfirâzdır insan için irhâk-ı rûh gibi +bir fi'l-i mekrûh nâ-sezâdır diyebilirsiniz. +Vâkı'â bu söz bir kalb-i rakîk-i insânîden zuhura gelmeye ve hükm ve +muktezâsıyla her insan amel etmeye şâyandır lâkin hayf ki hâriçte icrâsı mümkün +değildir siz ki tahsîl-i kemâlât-ı insâniye yolunda avâmdan ziyâde tasfiye-i nefs etmiş +ve dekâyık-ı kevn ve tabi'atı gözden geçirip muktezâ-yı hilkat üzre ta'ayyüşü ve can +telef etmeyi kendinize kâ'ide-i hareket tutmuşsunuzdur eğer bu kâ'idede siz fi'ilen +sâbit iseniz zaman bize de teklif için min cehet-i istihâk kesb edersiniz mikroskop +denilir bir nev' dürbün vardır ki gözümüzün göremediği küçük şeyleri bize büyük +gösterir siz eklini tecvîz ve teklîf eylediğiniz sebzelere ve içtiğiniz sulara hiçbir kere +bu âletle nazar ettiniz mi? Nazar ettiniz ise bunların mürekke oldukları küçük +kurtçukları ve uzun solucan şeklindeki böcekleri gördünüz mü? Bunlar canlı mıdır +canszı mıdırlar? Canlı iseler onları ekl ve imhâ irhâk-ı rûh değil midir? Meselâ +başınız bitlendikde hamama gidiyorsunuz ve hayvancıkları sabunla telef +ediyorsunuz ya bunların eti canı yok mu? + +İmdi mâdemki bu kâ'idenin fi'ilen icrâsında siz de âciz oluyorsunuz ya sâ'ir +halkı sizin böyle nâkıs ve imkân-ı aklî ve hâricîsi gayrı müsbet olan da'vânızı tasdîke +nasıl da'vet ediyorsunuz! Bu muktezâ-yı insaf mıdır? Hem siz bu ahkâmı hangi +terâzi-yi hakkâniyetle tarttınız da doğru olduğuna cezm-i yakîn hâsıl ettiniz? Eğer +mîzân akl ise mîzânın doğru tarttığından nasıl emîn oldunuz? Hani +ma'kûlâtın her mes'elesinden hatâlara uğramak şöyle dursun mahsûsâttan olan +mer'iyâtta bile her hatvede sehvden hâlî olmamak şânından olan ve âlemlere nizâm +verdiği ve beş on kitap okumakla ebnâ-yı cinsini hakîr görüp kendini ulûm-ı evvelîn +ve âhirîne vâkıf zannettiği halde bir dakîka sonra vukû'a gelecek şeyden haberdâr +olmayan mîzân akıl değil mi? Demek ki bu ve bunun emsâli ahlak mesâ'ilinde sizin +iltizâm ettiğiniz efkârın çoğu vicdân-ı sahîhinizin mahsûlü değildir belki re'yimi +ebnâ-yı cinsime kabûl ettirip ve kendimi onların arasında mümtaz gösterip takarrur +edeyim gibi nefs-i emmârenin ilkâ ettiği ucb ve gururdan münba'is-i hayâlattıtEy +belâgatı ve hüsn-i ifâde ve mübâlağayı bürhân-ı hak zanneden hükemâ! Bir da'vâyı +husûsan kâ'ide sûretindeki bir müdde'âyı meydân-ı bahse koymazdan evvel lehindeki +aleyhindeki muhtemilât-ı akliyeyi iyice düşünmek ve elfâzın şâ'irâne ve belîgâne +olup da te'sîrini dikkat ettiğiniz kadar olsun mi'l ve mefhûmun hâriç ve vâkı'a +mutâbakatını da hesâb edin. + +Engiziyon br lafızdır ki delâlet ettiği ma'nâ hiçbir millette vuku'a gelmemiş +olduğundan bir lisânda mürâdifi bulunmaz; ve her ne zaman bu kelime telaffuz +olunsa mazmûnunun dehşetinden tyler ürpermemek ve kalbe halecân gelmemek +mümkün olmaz. +Engizisyon me'mûrîn-i dîniyeden mürekkeb bir meclistir ki me'mûriyeti +ahâlinin mezhebce i'tikadlarını teftiştirİşbu engizisyon ibtidâ-yı zuhûru İspanya'da +denilse de te'sîrâtı her yerden ziyâde orada olduğundan lafz-ı mezkûr yâd olundukda +derhal İspanya'da vukû'a gelen te'sîrât-ı hüve'l-engizi tahattur olunup husûsiyle Benî +Ahmer devteninin inkırâzından sonra Hırıstiyan hükûmetlerine ra'iyet olarak kalmış +bulunan ahâli-i İslâmiyenin ne tahammül-i cevr ve âzâr ve ne de tebdîl-i mezheb ve +etvâr ile yine bu mahkeme-i gadr-i şi'ârın elinden halâs olamayıp nice binlercesi + +envâ'-ı ukûbet ile ihlâk edildikten sonra bi'l-âhere bütün bütün mehcûr-ı vatan +olmaları onun himmetiyle vukû'a gelmiştir. +Meclis-i mezkûrun sûret-i vaz' ve îcâdına ve din nâmına icrâ etiği kabâyih +ve seyyiâtına pek çok kitaplar yazılmış ise de cümlesinin muhtasar ve mu'temedî +ile nin İspanya ve Engizisyon hakkındaki eserleri olduğundan telhîs +ve telfîf tarîkiyle lisânımıza nakli münâsip görüldü. + +**ÂTÎDEKİ MEKTUPLAR MÜNŞİ-İ MEŞHÛR ÂKİF PAŞA** +**MERHÛMUNDUR:** + +Posta ile muhabbetnâmeniz vârid olup memnûniyetimiz hâsıl olmuştur. +Vâkı'â iş'ârınız vechile bu derece felâket hatır ve hayâle gelmeyip mukaddem +riyâsette rü'yâsını görmüş isem de başka türlü te'vîl etmiştimİnsan her ne çekerse +kendi kusûrundan olup Cenâb-ı Hak zulmden münezzeh ve müte'âlî olmakla kimseye +diyeceğimiz olmayıp kendi eksiklerimizden olduğuna şüphe yokturSizler de +ciğersûz olduğunuzu bilirimŞu kadar ki Allah bağışlasın siz bir ğarça çocuklar ile +gönlünüzü eğleyip bir sa'at ağlarsınız bir sa'at dahi onlar ile avutabilirsinizYa benim +hâim artık görmeye muhtaçtır! Hak sübhânehû ve Te'âlâ cümlemizi mazhar-ı afv ve +gufrân eyleye âmînSa'id paşa hazretlerinin şefa'atnâmelerine cevap geldi. +Dersa'âdet'e azîmetten sarf-ı nazarla Bursa'ya azîmetmiz ve beş bin kuruş ma'aş +tahsîs olunup irâde-i seniyye dahi bu merkezde sünûh eylediği bildirilmiş olmakla +der'akab yol tedârikine bakılıp bi minnehu ve keremahû te'âlâ târih-i mektûptan beş +altı gün sonraca yine Tekfûr dağından Bursa'ya azîmet olunacağı ve inşa'allâhu'r +rahman Bursa'ya vardığımızda yine taraf-ı afîfânenize iş'âr olunup orası İstanbul'a +daha yakın olmakla mekâtibemiz eshel olacağı beyânıyla şakka-i muhabbet tahrîr ve +irsâl olunduBursa'da buradan iyice tabip bulunmak me'mûl olduğundan +du'ânız berekâtıyla illetlerime dahi tedâvî ve âfiyet me'mûl olunurÇocukların +ağlayarak gözlerinden öperim. + +Fi gurre sene +**BURSA’DAN ITLÂKINI MÜSTAHREM MEKTUPTUR** +Min gayr-i had tehenniyet-i me'mûriyet mutazammınü'l-bereketlerini hâvî +takdîm-i pîşgâh-ı mekârimkâyîleri kılınan arîza-i hakîrâneme cevâben ve tenzîlen +çâkerlerine nisbetle sevâd-ı bahâr adl ve ihsân olan müşerre-i seniyye-i hidivâneleri +behcet-resân vürûd ve kurretü'l-ayn nümûd ve şuhûd olup her kelime-i nemegini +müsta'liye-i lutf ve inâyetten mürekkep ve her satr-ı bedî'üş-şatr dil-nişîni terâkib +nevâziş ve âtıfetten müretteb olmak hasebiyle rehîn-i iz'ân ve istibşâr olan âsâr-ı +teveccühât meyâ min âyât veliyyü'l-na'mîleri ihyâ-yı ramîm derecesinde mağz-ı +istihvân nâ-tuvânıma ilkâ-yı feyz-i diğer etmiştirRabbim te'âlâ zât-ı bezr-i cumhur +seyr ve Aristo nazar-ı bî-medânîlerin hemîşe mesned-i âfiyette ve her hâl ve +istikbâlde dil-hâh-ı âlîleri vechile kâmurân ve kâmkâr eyleye âmîn. +Mâlûm-ı âlîleri buyurulduğu üzre cezâ-yı cinâyâtım olarak hakk-ı +mücrimânemde mahkûm bih olan iki sene-i kâmilenin mahrûse-i Edirne'de münfiyen +inkızâsı mukadder olmuş ise de fazla-i mücâzât olmak üzre beş aydır da Bursa'da +dahi zehr-i şâm ve zâviye-i gurbt ve şu'le-i nûş hâviye-i kürbet olup her âyine +zimâm-ı rızâ dest-i kazâya ve sırr-ı teslî zânüvâ-yı hükm-i mâzîye nihâde ise de +vücûd-ı bî-sûduma müstevlî olan alel ol emrâz-ı adîde günden güne müşted ve her +rûzum sâl-i âhiret gibi mümted olduğundan gayrı fi'l-cümle tahfîfine medâr +olabilecek tedbîr ve tedâvî dahi taşralarda nâ-kâbil olduğundan cism-i nâ-tuvânım +sürâh-ı renc 'inâ ve ciğergâh-ı hunfeşânım laht laht âh-ı vâveylâ olarak kısmen bi +'izzetallâhu te'âlâ tâb tahammülüm kalmamakla binâ-yı ka'be hasâyis-i celîleden +olmağın Allah için velâdet-i hümâyun-ı şâhâne ve mâh-ı gufrân hürmetine bu kere +dahi şu vîrâneyi bünyâd ve merhameten afv ve azâd buyurlmaklığım husûsuna +müsâ'ade-i aliyyeleri sezâvâr buyurulmak bâbında. +Fi Ramazan Sene +**HAREM-İ LİSÂNINDAN VÂLİDE-İ SULTAN ABDÜ’L MECİD** +**HANA** + +Hak te'âlâ hazretleri yeryüzünün halîfesi ve cümlenin gözünün bebeği olan +şevketlü kerâmetlü azametlü velî ni'met-i âlem efendimiz hazretlerinin bir gününü +bin eyleyip dünyâlar durdukça taht-ı âlî-i baht-ı şâhânesinde dâ'ir ve ber-karâr +eylesin! Biz bî-çâreler bunca zamandan beri nân-ı ni'met-i hazreti pâdişâhî ile +beslenip azlmizden biri dahi mahzâ kerem ve kerâmet-i şâhânelerinden ihsân-ı +hümâyun-ı mülûkâneleri buyurulan ma'aş ile geçinerek gece ve gündüz yüzümüzü +yerden kaldırmayıp her an ve her dakîka du'â-yı ömr-i şevket ve ikbâl-i +pâdişâhâneleri hizmetinde kusûr-ı abîdânemiz olmasa dahi yine müstağrak +olduğumuz nâ-mütenâhî-i şâhâneden binde birinin şükrünü yerine getirmeye kudret +ve mecâlimiz yokturLâkin efendim iltifât-ı hazreti pâdişâhîden dûr ve hizmet-i +aliyyesinden mehcûr olmak pek müşkül imişGözümüzün yaşı kesilmiyorKul +kusursuz olmaz; ve ömrü oldukça efendisinin afv ve merhamet ve ihsânına ihtiyaçtan +kurtulmazHerhalde velî-ni'met efendimiz hazretlerinin cümleye şâmil olan sâye-i +mürâhimvâye-i pâdişâhânelerinden gayrı ümidgâhımız olmadığından dünkü gün +Baltalimanı'na teşrîf-i hümâyun-ı şâhânelerinde alîmullah mahzun gönlümüz bir +derece mesrûr ve mütesellî oldu ki mübârek ayaklarının bastığı topraklara +yüzlerimizi sürsek ve tûtyâ gibi gözlerimize çeksek yine kalb-i âcizânemize kana'at +ve tahassür ve iştiyâk-ı abîdânemize hiffet gelmezRabbimiz te'âlâ hazretleri cihânın +bir tânesi olan mübârek vücûd-ı hümâyun-ı şâhânelerine sıhhat ve âfiyet ve ömr-i +şevket ve ikbâl-i pâdişâhânelerine tükenmez bereketler ihsân eyleyip düşmanların +kahr eyleye âmînMücerred teşekkür sürûr-ı âcizânemizi hâk-pây-i ismet-ârâ-yı +veliyyetü'n-nu'mânelerine arz ve beyân zımnında arzıhâl-i câriyâne takdîmine cesâret +olundu emr ve fermân. +Sultan Mahmut Han'ın bizzat kaleme aldıkları irâdât-ı seniyyenin evsâf-ı +bergüzîdesini mutazammın mâbeyn-i hümâyun başkitâbetine tezkere: +Bağdat vâliliğine ve tüccar-ı hayriye şehbenderine ve taraf-ı çâkerîye gelen +kasîde-i tebrîke dâ'ir meb'ûs-ı sûb-ı vâlâları kılınan tezâkür-i çâkerâne ecvibe-i +âliyesi mübârek ve mes'ûd kalem-i müşkîn rakm-ı hazreti şehenşâhîden çekîde-i +ruhsâre-i sutûr buyurulan tesvîd-i hümâyun i'câz-nümûnun aynı olmak üzre tahrîr ve +terkîm buyurulduğu mi'el-i iş'âr-ı sâmîlerinden ma'lûm-ı bendegânem olarak zikr +olunan ecvibe-i aliyye rehîn-i iz'ân ve müntekış-ı hayalhâne-i dil ü cân oldukda + +hakkâ ki elfâz ve ma'âni-i belîgasının birbirinden a'lâ ve bâlâlığı rû-nümûn ve her +fıkra-i mübteniyesi hükm-i bedî'a ile memlû ve meshûn olup ibtidâ Bağdat +husûsundaki mütâla'a-i seniyye-i mülûkâneleri vicdân-ı hümâyun-ı şâhâneye muhtas +olan tedkîkât-ı kerâmet âyât-ı cihanbânî âsâr-ı celîlesinden ve sâniyen şehbender-i +merkûm hakkında irâde-i aliyye-i tâcdârîeri her tarafı câmi' bir re'y-i rezîn isâbet +karîn idüği vâzıhâttan ve sâniyen kasîde-i tebrîkiyye husûsunda mücellâ zîb-i sünûh +ve sudûr buyurulan irâde-i hayriyet ifâde-i şehriyârî ve fermân-ı ihsân iktirân-ı +cihandârîleri kemâl-i adl ve dâd-ı merâhim-küsterâne ve mahz-ı inâyet bi-gâyet +bende perverâne iktizâsından olarak Hüdâ bilir cümlesi te'emmülâne ve hakîmâne ve +pâdişâhâne olmakla rabbime emânet-i zât-ı şevket-semât hilâfet-penâhîleri nasıl +yegâne-i cihân ise mübârek zihn ve zekâ ve secâyâyı bahâyâ-yı şâhâneleri dahi +bî-misl ve hemtâ ve ecvibe-i âliye-i mezkûrenin hâme-i anberîn câme-i ihsân ve +inâyetle tesvîdi zametini ihtiyâr-ı şâhâneleri dahi başkaca bir lutf ve atâ olmakla hak +sübhânehû ve te'âlâ hazretleri müstecmi'-i kemâlât-ı külliye olan mübârek zât-ı +âlemsûd zılliyet-penâhîlerin kâffe-i ekdâr ve rüzgârdan hıfz ve emân-ı samedânîsinde +mahfûz ve mesân ve eyyâm-ı ömr ve azamet ve ikbâl ve avâm-ı şân ve şevket ve +iclâl-i şehenşâhîlerin bî-had ve pâyân eyleyip zıll-i zalîl mekârim-i adîmü'ladîl +şehriyârîlerin âlem ve âlemiyân üzre ebed-resân ederek be-hâhân-ı saltanat-ı +seniyyelerin üftâde-i hazîz nîrân-ı kahr ve hazelân eylemek da'avâtı merfû' dergâh-ı +Cenâbı Rabb-i mennân kılındı fermân. +Hâriciye nezâretinden infisâlinden sonra ol vaktin âdetince nezdinde +bulunan hutût-ı hümâyun ile mâbeyn-i hümâyun-ı mülûkâneden tastîr buyurulan +tezkerelerin iâdesi hakkında mâbeyn-i hümâyun bâşkitâbetine arîza: +Me'mûriyet sâbıka-i abîdânem cihetiyle nezd-i çâkerânemde mevcut olarak +kullarına ilâ âhirü'l-'ömr hırz-cân ve nüsha-i emân olan mübârek hutût-ı hümâyun +mevhibetimiz cenâb-ı cihanbânî ile mâbeyn-i hümâyun-ı şâhâne tezâkür-i aliyyesinin +memhûren irsâli husûsu dün akşamdan sonra devletli baş vekil paşa hazretleri +tarafından vârid olan tezkere-i sâmiyede emr ve iş'âr buyurulmuş olduğundan her ne +kadar bu sûretin usûl-i cedîde-i müstahsene iktizâsından olduğu beyân buyurulmuş +ise de isti'âb -ı telâş ve ıstırâb-ı keâml-âlâm ve inkılâb ile gözlerimden hûnâbe-i hüzn + +ve melâl rîzân ve cism ü hân-ı abîdânem havf ve hirâs ile lerzân olarak cümlesi bir +torbaya mevzû'an ve memhûren irsâl olunmuş ve bütün gecem âh enîn ile geçip +Cenâb-ı Hakk alîm ve dânâdır ki hâl-i abîdânem pek diğer gûn olarak şevketlü +kerâmetlü mehâbetlü kudretlü velî-ni'metimiz velî-ni'met-i âlem efendimiz +hazretlerinin âmme-i enâma şâmil olan ihsân-ı bî-pâyân mekâr-münşân-ı +şehenşâhîlerinden gayrı bir kes ve medresem olmadığından boynumu bükerek cemî' +seyyi'ât ve hatî'âtımdan be-tekrâr-ı mülâz ve mültecâ-yı kâffe-i ibâd olan dârü'l-emân +merâhi-i aliyye-i hazreti şâhâneye düşmüş olduğumdan galebe-i vahşet ve ıstırâb ile +vücûd-ı nâçizâneme müsta'id olduğu illet-i sâbıkanın neksiyle da'avât-ı hayriyet âyât +ı hazreti pâdişâhîden dilim kesilmemek için bakıye-i ramak kabîlinden olan hayât-ı +abîdânemin bir nefha-i ihyâ-yı merâhim ihtivâ-yı şâhâne ile intıfâdan vikâyesi +husûsuna hasbetu'llâh bir kelime-i müşfika ile imdâda lutf ve mürüvvet âciz +nevâzîleri ma'tûf ve meşmûl buyurulmak bâbında. +"Gel ey fasl-ı bahârân mâye-i ârâm hâb mısın" +Enîs-i hâtırım kâm-ı dil-i pür ızdırâb mısın" +Bahar eyyâmı bu köhne cihânın subh-ı safâ-yı nev-civânîsidirBahar +erişince toprağın her tarafı serâpâ tarâvet kesilerek "Yuhyi'l-arza ba'de mevtihâ" sırrı +âşikâr olurkuru kuru ağaçlar -mahşere tesâf etmiş izâm gibi- yeniden can +bulmaya başlarBir halde ki: Tarâvetlerine dikkat olunsa nazar-ı ibretle vücutlarına +süryân eden hayâtı görmek kâbildirBir halde ki: En ednâsındaki neşv ü nemâya +bakılsa âlemin her zerresinde bir rûh tecellî ediyor zannolunurBir halde ki: Sahrânın +her tarafına tecessüm etmiş zevk-i rûhânîBelki rûh bulmuş safâ-yı cismânî denilse +mübâlağa edilmemiş olur. +Nev-bahârın en büyük bir bedî'ası mebzûliyet ve me'lûfiyet cihetleriyle +gâyet hakîr gördüğümüz çimenlerdirDünyâda elvânın hadd-i i'tidâli olan yeşilden +tatlı renk mi olur? Bahar mevsiminde ise gûyâ ki rûy-ı arzın her zerresi yeşillenir. +-Hattâ kendini insan zanneden ve hakîkat aranılırsa nebâttan farkları bi'l +ihtiyâr tahvîl-i makâma iktidârdan ibâret olan birtakım beylerimiz de ötede beride +rast geldikleri hanımlarla yeşillenmeye çalışır- + +Hele bir kere çimenler açıklı koyulu renkleriyle toprağı ihâta etmeyeBir +kere ebr-i bahârın in'itâfı çemenzâ üzerinde mevceler hâreler teşkîl eylemeyeBir +kere sahrânın ötesinde berisinde yığın yığın beyaz çiçekler açılmaya başlar mı! Bir +kere deryâ hafif hafif dalgalanmayaBir kere nesîm âheste revâne güzârıyla sath-ı +madde bir cebîn-i sâfa nazîreler yaparcasına çiğler göstermeyeBir kere ufak ufak +ufak mevceler habablar rüzgarın önüne düşerek bir bir toplanmış semenEtrafa +dökülmüş yâsemen döküntülerinden nişan vermeye yüz tutar mı! Sahrâları +safâsından harekete mecâli kalmamış deryâDeryâları şevkinden ihtirâza gelmiş +sahrâ kıyâs edersinGüller göründükçe zannolunur ki bir çok nevreste nihâl-i cemâl +ağyâr nazarından kaçarak ağaç gölgelerine yaprak aralarına saklanmışAra sıra +rüzgarı muvâfık buldukça hicâb ihtifâlârından çıkarlarBirbiriyle dudak dudağa +gelirlerRüzgar muhâlefete başlayınca yine inzivâya çekilirlerBirbirlerine +mütehassirâne arz-ı iştiyâk ederek hafif hafif gülüşürler. +Sebebi hayâlât-ı şarkiye ile kesret-i i'tilâf mıdır nedir? Ben gülden +bahsettikçe bülbülü bir türlü unutamamVâkı'â güle âık olmadığını bilirimFakat bî +çâre kuşun tavr-ı sevdâvîsine bakılırsa ufacık gönlünde ne büyük bir muhabbet +eseri hissolunurmuhabbet de var ise kendi hürriyetinedir ki tutulup da kafese haps +edilince nağme kârlık etmesi şöyle dursun ekserî yaşaması bile kâbil olamıyor. +Lâlelere bakıldıkça kıyâs edilir ki geceden çemenzârda bir meclis-i 'işret tertîb +olunmuş da ser-mestâne uykuya varan ashâb-ı meclisin her biri şarap ile dolu +kadehini bir köşeye bırakmışKadehlerin kimi havaya veyâ zemîne mâ'il bir vaz'da +duruyorKimi henüz yerleşememiş kâh eğriliyor kâh doğruluyor. +Baharın her mahsûlünü her safâsını her hâlini bir teşbîh ile tasvîr etmek +benim değil gökyüzünü ham eriğe küre-i zemîni kızıl yumurtaya benzeten ashâb-ı +hayâlin dahi pek kolaylıkla muktedir olabileceği şeylerden değildir. +Ma'amâfîh bedâyi'-i baharın yalnız çimeniyle gülüyle lâlesiyle iktifâ +edemeyeceğim. +Acabâ az rüzgarlı hafif bulutlu bir havada bir bahar çemenistanına ziyâ aks +edince hâsıl ettiği hâle hiç dikkat edilmiş midir! Bir taraftan rüzgarın tahrîki bir +taraftan bulutların sâyesi çemenzârı her mevci bir başka şekle girmiş bir yeşil hâreye +benzetmez mi? Ekser sahrâlarda görüldüğü gibi çimenler öbek öbek her renkte her +şekilde çüçeklerle müzeyyen olurlar da güneşin pertevi üzerlerinde temevvüce + +başlarsa rûy-ı arza tavus tüyünden halı ler döşenmiş zannolunmaz mı? +Hurşid-i nev-bahâr feyzini yalnız zemîne hasr etmezSabah akşam eflâkîde nûra +gark ederRenge boğarBaharın küre-i nesîme verdiği letâfetten midir nedir? +fasılda gökyüzünün letâ'if-i elvânı olsa olsa güneş çehreli şafak yanaklı ziyâ saçlı +bir dilberi mâ'i gözlerinde görülebilir. +Baharda havanın feyziyle ulutlara gelen hiffetten midir nedir? zamânın +fecrindeki şefkindeki safâda sâ'ir vakitlerin tulû'una gurûbuna benzemezZiyânın +hâsıl ettiği renkler bir derece parlak bir derece revnaklı görünür ki âfâka binlerce +alâ'im-i semâ yığılmış kıyâs olunur. +Gûyâ felek baharın zemîne verdiği hüsne gıbta eder de ufukta +bahçelerimize nazîre yapmaya kalkışır: Güneş ya tulû' veyâ gurûb edip de sabâ +temevvüce başladığı gibi bulutlar pârelenirKimi kızarır yeni açılmış gül gibi +katmer katmer olur kimi yeşillenir yaprak şeklini bağlarKimi ağarır zanbak gibi +açık saçık salınmaya başlarKimi morarır sünbül gibi kandil kandil öteye beriye +dağılırNazar-ı ib'âd-ı nâ-mütenâhî içinde kendini kaybetmeye başlayıp da kuvâya +hayal galebe edince âdem-i semâ deryânın veyâ deryâ semânın âyinesi olmuş. +Bağlardaki çiçekler semâya veyâ ufuktaki bulutlar deryâya aks etmişHâsılı yerle +gök birleşmiş kıyâs etmemek kâbil değildirBaharımızın mehtâbını da unutmayalım. +Eğer hilâl ise ekseriyet üzre etrâfına bedr büyüklüğünde bedr şeklinde bedr +letâfetinde bir hâle bağlar ki hani "Kamer bir mahlukturBazı saharâlar yere +indirirler de sütünü sağarlar" i'tikâdında bulunanlar yok mu? Onlardan biri bu hilâl ve +hâleyi görünce sütü sağılan mahlûkun hâmile olduğuna zâhib olsa revâdır. +Eğer bedr ise etrâına bir sarı hâle dağıtır ki bizim gibi mehtâbın da bir âlem +olduğunu bilenler dahi felekte ak benizli bir kız pencereden aşağı sarkmış sırma +saçlarını çehresinin etrâfına dağıtmışZemînin ârâyiş-i rengârengini temâşâ ediyor +zanneylese ta'yîb olunmaz. +Mehtâbın baharda deryâya aksini seyr etmelidir ki serv ü sîmînin letâfetinde +olan kemâl anlamak mümkün olabilsinHavalar berrak sular saf serv ü sîmîn ise +gûyâ ki nûrdan dökülmüş bir peri kızı gibi anadan doğma çıplak suya girer. +Şenâverliğe başlarVücûduna dokunan her katre su iken nûr kesilirDeryâ arasında +güzerân-ı hayâl için münhâc-ı hakîkat gibi nûrânî bir cadde peydâ olur..Biz gâlibâ +sadedden çıktıkMurâdımız Çamlıca'nın ta'rîfine evsâf-ı bahardan bir girizgah + +bulmak idiFakat yârin mev'ud-ı telâfîsini ararken yolda çiçek toplamaktan kendini +alamayan hevâdârân-ı muhabbet gibi pîşgâh-ı tasavvura rast gelen birkaç tâze hayâli +çekinip çekmeye gönlümüz kâ'il olmadı. +Ta'cîr ettikse afv-ı niyâz eylerizİşte maksada şürû' ediyoruz. +Ey âlem-i misâlin seyyah-ı hüşyârı +Hiç kasr sûretinde gördün mü nev-bahârı +İstanbul'u görenlere ma'lumdur ki Çamlıca köşkü safâ-bahşâlıkta rûh +perverlikte nev-bahârdan aiağı kalır bedâyi'-i rüzgardan değildirBinâsı bir tarafa +dursun! Yalnız bulunduğu mevki' İstanbul'un en müstesnâ bir noktasıdırİstanbul +âlemin en müstesnâ bir noktası olduğu gibi. +İstanbul bir melâ'ike-i deryâ-yı latiftir ki yalnız hazin hazin sâhillerine yüz +sürerek pîşgâhında akıp giden deryânın safâsı mevki'inin bütün cihân içinde +akransızlığını isbâta kifâyet eder. +İstanbul denilen mecmu'a-i bedâyi'in hâvî olduğu her türlü nevâridi bir +bakışta göserecek bir nokta ise Çamlıca'dır: Boğaziçi'nde bir büyük orman veyâ bir +küçük körfez yoktur ki Çamlıca'nın pâmâl nezâreti olmasın! Pây-ı tahtımızın +Beyoğlu gibi Galata gibi Bâb-ı Âlî civarları gibi Sultan Bayezid gibi hangi ma'mûr +ciheti görülür ki Çamlıca'nın nazar-ı temâşâsından kendini saklayabilsinİstanbul'da +te'sîsât-ı atîka ve ebniye-i meşhûreden hiçbiri varmıdır ki Çamlıca'dan tasvîrini +almak mümkün olamasın? +Çamlıca nazargâh-ı ibrettir ki bahar içinde insan çeşmesinin yanına çıkar +da başını kaldırır etrâfına bakınır ise gözünün önünde tabi'î sanâ'î fennî nice yüz +bin türlü bedâyi'in mürekkeb bir başka âlem görürBayağı hadeka-i basar âlem-i +bedâyi'in bir mahâret-i fevkal'âde ile nokta-i vâhideye sığıştırılmış haritasına döner. +Bir de gözünü aşağı meyl ettirmek isteyince nûr-ı nazar-ı cihânın her türlü ezhârını +câmi' bir şukufe-zâra düşmüş zenbûr gibi dakîkada bir çiçeğe ilişerek sâniyede bir +meyve ile oyalanarak âheste sâhil-i deryâya gidinceye kadar tâb tuvândan kesilir. + +Çamlıca'ya firdevs-i âlânın yere inmiş bir kıt'ası denilse şâyestedir. +Feyyâz-ı kudret âlemde â-ı hayât îcâdını irâde etmiş olsaydı hâsiyeti +Çamlıca suyuna verirdi. +Bundan takrîben sekiz sene evvel orada bir tulû' seyretmiştimSemâdan +zemîne nûr yerine rûh yağıyor kıyâs ettim! +Seyir yerleri zevkim değildirTa'tîl günleri her türlü beşâretten berî bir kuru +işâret için -boyanmış cellad kemendi denilmeye lâyık- bir sıkı boyun bağı takarak ve +süslü tomruk vasfına şâyân bir çift dar potin giyerek sabahtan akşama kadar araba +arkasında devr ile fısk ve hırâmânı cem' etmek ve akşamdan sabaha kadar +hanak eziyeti ve nasır cefâsıyla yatakta inlemek gibi şeylerde bir safâ görememHele +cum'a ve pazar günleri Unkapanı'ndan bir piyâde tutup da yolsa seksen kayığa +çatarak doksan girdab-ı mehâlikten geçerek nâzenîn Kağıthâne deresine duhûl ile +tuzdan dumandan yapma bir insan resmi veyâ -teşbîhin daha doğrusu istenilirse- +"Hazer hazer ki ecel nâr-ı seyyide medfûnum" mısrâ'ına mâ-sadak olmayı iltizâm +etmişcesine mezarını omzuna almış bir cadı şekline girmekSonra da bu hâlin +adını eğlence koymak hiç aklımın erdiği şeylerden değildir. +Fakat ne yalan söyleyeyim? Cum'anın pazarın gri bir açık veyâ sünbülî +hevalı günde Boğaziçi seyirlerinin hemen kâffesini ve husûsuyla baharda Çamlıca'yı +severimİnsan cihan medeniyetinin lezâ'iziyle ne kadar ülfet etse yine ara sırada hâl-i +evveli olan sahrâ-nişînlik meylini bütün bütün hatırdan çıkar umuyor! Şimdi bir +gurûb zamânı bir su başında bir çemenzâriçinde bir ağaç altında oturup da tabi'atın +ulvî ulvî mahzunluğunu temâşâ etmek şehirlerin hânelerin hangi eğlencesine +tercîh olunmaz? Ara sıra beldelerin ufûnetli havasında yeknesak manzarasından +kaçarak nesîmin müsâmât-ı ezhârdan henüz kurtulmuş parçalarıyla teneffüs etmeyi +nasıl gönül olur da istemez? +Sahrânın birbirine benzemez nice yüz bin elvân ve eşkâline dalmayı hangi nazar +vardır ki arzu etmez? + + +Vakit gazetesinin Berin'de bulunan bir muhibbi tarafından gönderilerek +numaralı nüshasında neşr olunan bir mektupta inşâmıza müte'allik ba'zı +mütâla'ât serd olunmuş olduğundan bâbda mecmu'amızdaki bir iki söz +söylemekliğini münâsip addeyledik. +Sâhib-i mektup demiş ki "Bizim inşâyı başlıca yolundan çıkaran şey +ma'lûm-ı âlînizdir ki tasannu' gâ'ilesidir; hattâ geçenlerde İstanbul gazetelerinde +yazılan mübâhasât-ı edebiyeyi okudum; te'essüf ettimHâlâ inşâ tasannu'dan ibâret +zannolunuyor." +Evet! Tekellüf her şeyi vaz'ı tabi'îsinden çıkardığı gibi vâsıta-i müfâhime-i +merâm olan tahrîr ve kitâbeti de tehvîş eylerAma ne çâre ki bundan beş on sene +evvele gelinceye kadar tahrîrimiz de takrîrimiz de tasannu' ve tekellüf gâ'ilelerine +düşmeksizin yazı yazan veyâ lakırdı söyleyenlerimiz tarz-ı kadîm inşâ taraftârânı +cânibinden techîl olunurduHâlâ dahi belâgatın kavâ'id-i asliyesine ittibâ'an lafzî +ma'nâya kalıp addeden nev-restigân inşâ perestişkârân kudemâ tarafından cehl ile +yâd ve zînet-i efkârı zînet-i elfâza tercîh edenlere âmî veyâ mukallid yâhud +alafranga gibi garip garip vasıflar ihsân ve isnâd olunur! +En ziyâde şurası garip ve garâbeti nisbetinde şâyân-ı te'essüftür ki nev +restigân-ı irfânın edebiyâtımızda zamânın etvâr-ı müceddidânesine muvaffak sûrette +olan teceddüd-i pesendân edep ve irfânın olsun mazhar-ı takdîr ve şükrânı olmak +lâzım gelirken onların da sitem-i nâ-çespânına uğranılır! +Binâ'en'aleyh Vakit'in muhibbi tarafından şikâyet olunan tasannu' gâ'ilesini +hep bu türlü ta'rizler idâme ediyorÇünkü yeni inşâ müntesibîn yeni inşâ +tarafdârânından olsun ictihad ve ikdamları nisbetinde mazhar-ı taltîf ve takdîr olup da +şevklenemediklerinden hiç olmazsa kudemâ-yı inşânın olsun bütün bütün nefretlerini +celb etmemek maksadıyla ara sıra -rüşvet-i kemâliye kabîlinden olarak- tasannu' +husûsunda onların eserine iktifâ mecbûriyetinde bulunuyorlar. +Yine sâhib-i mektup diyor ki "Bazı efkâra göre müte'ahhirîn-i inşâmız için +bir doğru çığır açmışlarHalbuki yanımda olan yeni eserleri gözden geçirdim; +eski ta eski hamamHer bir ibâre bir ve her bir ifâde bir +mübâlağaya karîndir. +Zâten nâkıs ve müşkül olan imlâmıza bir de musanna' inşâ müşkülâtı +zam olunursa edebiyâtımız nasıl ileri gider?" + +Müte'ahhirîn edibimiz Âkif Paşa'dan beri gelen zavât olduğu vaktin +Berlin'deki muhibbince de mechûl olmamak lâzım gelir. +Onlar ise Âkif ve Reşid ve Ziyâ Paşa ile allâme-i edeb Şinâsi'den ibârettir. +Eğerki mûcib-i tatvîl ise de sadede tevâfuku cihetle burada +müşârünileyhimin meslek ve hizmetlerini biraz tasvîr iktizâ ediyor. +Âkif Paşa elsine-i ecnebiyeden birine vâkıf olmadığı halde mücerred hüsn-i +tasavvur hiddet-i zekâ tetebbu'-ı hakîkat gibi bir çok meziyât-ı irfânı sâ'ikasıyla +kendi kendine bir tarz-ı inşâ ihtirâğ etmişti; derecede ki "Münşe'ât-ı 'Âkif Paşa" +nâmıyla meşhûr ve matbû' olan mecmu'a-i muharrerâtıyla en sonraki eseri olan +Tabsıra ve birkaç âsâr-ı perâkendesi yan yana getirilecek olsa münşe'âtı evâ'il-i devr +Osmâniyâna mahsus olan tarz-ı inşânın bir numûnesi ve Tabsırasıyla menfâsından +yazdığı mektupları zamânımızın âsâr-ı edebiyesi zannolunacak kadar birbirinin zıdd +ı kâmilidir. +Vâkı'â Tabsırası sâhib-i mektubun "tasannu" diye bi hakkın ta'arruz eylediği +tekellüfât-ı münşiyâneden bütün bütün âzâde değilse de herhalde devr-i cedîd +edebiyâtımızın fâtiha-i âsârı ıtlâkına sezâ bir te'lîf-güzîndir. +Âkif Paşa'dan sonra Reşid Paşa gelir; kendisini idrâk edenlerin +kavlince Reşid Paşa lisânında olan kuvveti kadar Fransızca'ya da vâkıf imişBu +halde müşârünileyhin gerek zamânı ve gerek edebiyât-ı garîbeye ıttılâ'ı cihetle Âkif +Paşa'dan iyi yazmaklığı lâzım gelirdi. +Ne fâide ki ömrünü bir dereceye kadar idâre-i mülke hasret etmiş olan bir +adamdan edebiyat hocalığı beklemek talep ve arzuda pek ileri gitmektirBununla +berâber merhum yazdığı şeylerle edebiyâtımıza da hizmet etmiş; husûsan zamânında +lisân-ı resmiyenin edâsını bütün bütün değiştirerek yolda olsun bir tavr-ı cedîd ve +muntazam husûlüne çalışmıştırHâlâ bugün Bâb-ı Âlî onun mahsûsâtından olan +edib-i siyâsiyenin ba'zı enkâz-ı mütebâkıyesini isti'mâl ediyor. +Reşid Paşa'dan sonra Ziyâ Paşa gelir; merhûmun evâ'il-i zuhûrundaki eşher +âsârı ve ta'bîr-i âhirle bâ'is-i iştihârrı Endülüs târihidir. +Eser-i mezkûr ise bizce mekteb-i ma'rifet sanılan ve müdâvimlerinin +hülâsa-i ta'lîmi yazdığını gördüğüne taklitten ibâret olan aklâm -ı devlette ifnâ-yı +ömr-i şebâb eylediği hengâmda yazılmış olduğundan tumturk-ı elfâz tarafdârânı +indinde makbûl olabilir fakat edebiyât-ı cedîde nokta-i nazarından bakıldığı halde + +tetâbu'-ı izâfât ve kesret-i huşviyât ve bâhusus bir çok tekellüfât ve iğtirâk cihetiyle +medhûldürBuna sebep ise lisân-ı resmiyenin tarz ve şîvesiyle i'tilaftır ki +müşârünileyh gibi nevâdirden bir isti'dâd-ı edîbâne sâhibinin salîkasınca i'tilâfın +hâsıl ettiği te'sîrât-ı seyyi'eye eser-i mezkûru meydana koyduktan sonra tarz-ı kadîmi +terk eylemiştiVâkı'â bir kere iktidâr-ı edebîsini ibrâz ve inşâ-yı kadîm erbâbına +tasdîk ettirdikten ya'ni âlem-i inşâda hesti-i edebîsini isbât ile ihrâz-ı mevki'-i kemâl +eyledikten sonra kendisi için cây-ı ihtirâz kalmayacağından öyle bir isti'dâd-ı +fevkal'âde sâhibine yakışan da bu idi. +İşte ondan sonradır ki evvelce intisâb eylemiş olduğu Fransızcanın +yardımıyla garbın ziyâ-yı ma'ârifiyle dahi tenvîr-i efkâr ederek nazmında nesrinde +zamânının tavrına muvâfık eserler ibrâzıyla lisânına bi-hakkın hizmet etmeye +muvaffak olmuştur. +Ziyâ Paşa'dan sonra Şinâsi gelir; vâkı'â Şinâsi bu âlem-i fenâya Ziyâ +Paşa'dan evvel geldiği halde iştihârı Ziyâ Paşa'dan sonradırMüşârünileyhin meziyât +ı edîbânesi ise Âkif Paşa'dan Reşid Paşa'dan ve hattâ Ziyâ Paşa merhûmdan da +âlîdirÇünkü Şinâsi edebiyâtın garbdan iktibâsı lâzım geleceğini ictihâd eylediği ve +vaktiyle "Encümen-i dâniş" ve "meclis-i ma'ârif" gibi iki hey'et-i ilmiye ve fakat +resmiyenin ecille-i erkânından bulunduğu halde bu ictihâdındaki isâbetini isbât ile +tatbîkâtına imkan göremeyince milletinin tenvîr-i efkârına hizmet maksadıyla +me'mûriyetini dahi fedâ ederek neşriyâta mübâderet ve te'sîs eylediği Tasvîr-i Efkâr +gazetesinde garbın mü'essir hikemiyâtını şarkın elfâz ve kelimâtıyla mezc +ederek bir üslûb-ı cedîd vaz'ına himmetle isbât-ı fazîlet eyledi. +Şinâsi'nin fikri kalemi meşrebi zamânının tavr-ı zâhirîsine ne kadar +mugâyir idiyse tavr-ı ma'nevîsine ol kadar muvâfık idiÇünkü zamânı edebiyâtı +eğlence olarak telakkî eden ya'ni edebiyâtın zevk-i sâmi'aya hizmet edecek elfâz ve +kelimât ile âreste olmaklığı i'tikâdına vâris olan gürûh ile mâl âmâl olduğu halde +Şinâsi edebiyâtın efrâd-ı beşerin bir çok hissiyât ve infi'âlâtını karîha ıtlâk olunan +kuvve-i sânihasını tevsî' ile esas sa'âdeti te'sîs için ittihâz olunmuş bir vâsıta +olduğuna ya'ni "merbi-i rûh ve merkezi-i efkâr olan emsâl-i ahlâkın tezyînine" hâdim +bulunduğuna kâ'il idi. +Bu sebeple edebiyat ile esnâ-yı iştigâlinde metîn ve müfîd kâ'ideler taharrî +veyâ ibdâ' etmeyi zevk ve şetâreti mûcib olacak kelimelere tercîh eylemiş ya'nî sözün + +letâfet ve zarâfet-i zâhiriyesine temâyül etmeyerek letâfet ve zarâfeti fezâ'il-i ahlâka +hizmet edecek muhâkemât-ı dakîka ve hikemiyeden ibâret bilmiştir. +Müşârünileyh belîgâne edâ olunmuş bir fikrin sâmi'adan ziyâde vicdâna +infâz-ı ahkâm ederek fezâ'ilin kulûbda esasgîr olmaklığına en kavî ve en mü'essir bir +vâsıta bulunduğuna i'timâden yalnız inşâda değil şi'irde dahi bu husûsu iltizâm etmiş +ve zamânı zamân-ı tasannû' iken Şinâsi mütehakkimâne tavr-ı zamânın fevkine +çıkarak tarz-ı tarz-ı müttehizîni neşr ve te'sîse sâ'î ve muvaffak olmuştur. +Mâ hâsıl Âkif ve Reşid ve Ziyâ Paşaların edebiyâtımıza olan hizmetleri şi'ir +ve inşâ-yı kadîme karşı birer âlet-i kâsireden ibâret olduğu halde Şinâsi'nin bâbdaki +ikdâm-ı mütecellidânesi tarz-ı kadîmi taraftârânıyla berâber kem-nâm etmeye kifâyet +etmiş ve bu sebeple müceddid-i edeb olmak imtiyâzı bi-hakkın merhûm +müşârünileyhe inhisâr etmiştir. +İşte "İnşâmız için bi doğru çığır açan müteahhirîn" bu zâtlardır"Eski tas +eski hamam" mislinin mâsadak olmak üzre beyân buyrulan "yeni eserler" ashâbı ise +bu doğru çığırda emeklemekle menzile-i kemâl-i edebiyâta vâsıl olmaya sâ'î olan +nev-resîdelerdir ki sâhib-i mektûbun dahi mesleğin pîrânından bulunduğuna tarz-ı +tahrîrinden özge bürhân olamaz. +Şu kadar ki âtîye nakl olunacak bir cümlelerinden dahi anlaşılacağı üzre +kendileri inşâ-yı cedîdin tavr-ı hâzırını zamânımıza nisbetle terakkiyât-ı edebiyeden +addetmeyecek kadar usûl-i inşâmızca inkılâb-ı küllî arzusunda bulunan efkâr-ı +müfrita ashâbından bir müşkülpesend görünmek istiyorlar. +Ezcümle diyorlar ki "Zann-ı âcizânemce mekâtib-i âliyemizce te'sîs +olunan ve mekâtib-i sâ'ireye dahi muhtâc-ı ta'mîm bulunan edebiyat derslerinde +tâlibe en evvel ta'lîm olunacak şey İktizâ-yı tabi'ata muvâfık sâde ve tasannû' ve +tekellüften âzâde olan usuldürBu yolda bizim âsâr-ı edîbemize numûne bulmak +müşküldür. +Bahs edebiyât-ı cedîdemize âit ve sâhib-i mektup ise edebiyat derslerinde +numûne tutulabilecek eserlerin âsâr-ı edebiyemizde fikdânına mu'tekid olarak biz ise +şerâ'it ıtlâk edilen fesâhat ve belâgatı ya'ni sedâcet ve selâmeti câmi' sözlerin +müte'ahhirîn inşâmızın âsârında vücûduna kâ'il olduğumuzdan bâbda îrâdına lüzûm +gördüğümüz emsileyi dahi tarz-ı nüvîn inşâmızın mü'essisleri olan zevât-ı erba' +sâlifü'z-zikrin âsârından intihâb etmek istiyoruz: + +**AKİF PAŞA’DAN MİSAL** +Gönderilen mufassal ve meşrûh tevbihnâmeniz mütâla'a olunup sizce +varlıktan bence te'essüften gayrı bir ma'nâ verilemediZîrâ ben me'mûr olalı daha +kırk gün olur olmaz gûyâ aylar seneler geçmiş; ve evlâd 'iyâl ve müte'allikâtımıza +îrâdlar zâviyeler ma'aşlar yapılmış da size bakılmamış gibi bu derece sitemlere +serzenişlere neden müstahak olduğumuz bilinemedi! Ve İbrâhim Efendi'nin parasız +pulsuz kuru bir kağıtla mesrûriyeti neden bu kadar çok gürültü ve size münâsip olan +ona mı yapıldı münfehim olamadı! +Hazır tarafında hulûs ve muhabbet ve hüsn-i zan ve i'tikâd hâsıl iken bu +kadar gavâ'il ve meşâgilimin arasında zihnimi bulandırıp bu sözleri bana +söylettirmeye mûcib ve muktazî ne oldu? +Hele siz nasılsa böyle şeyleri yazmayı istemişsiniz! Yazan çelebinin de +Dur bakalım aziz! Konmadan göçülmez; ve birdenbire bu münâsip olmazsizin +elinizi öpüyor varın kendine ne söylerseniz söyleyin! Lâkin ben onun eteğini +öpüyorum; benim kalbime yakışmaz! Ve husûsan "Serî'an cevâbını gönderin!" ya'ni +merâmımız üzre hareket etmezseniz tebdîlinizin çâresine bakalım gibi lakırdılar +edebe muvâfık düşmezVe kendisi çekse de hasbe'z-zâhir üzerinde bulunan rütbe-i +hazreti pâdişâhînin hakkı da inkâr olunmazVe tecelli-i ism-i mu'azzezü'l-hay hıyn-i +tecelliyâtında zilleti kâbul etmezNâfile yere ve sarf-ı bilâ-mûcib beyninizde +soğukluk olmasın!- demeyip siz ne buyurdunuz ise yazmasına ve dirâyet ve irfânına +doğrusu âferin!. +Hâsıl azîzim! Siz muhabbette dâ'im ben de hizmette kâ'imLâkin "Seni ben +nasb ettim; bilir misin! Şöyle etmedik gazel edeyim mi? Böyle etmedik değiştireyim +mi? Gibi abur cubur maddelerle iki günde bir başımıza kakılıp durulacak ve bu +mu'âmele iş güç olacak ise tahammül eder dururum desem yalan söylemiş +olurum ne yapalım el-hükm-i lillâh!." + +**DİĞER** + +"..azl ve infisâlim hakd ve hased ve dâ'iye-i teferrüd belâsıyla maslahatı bu +parsaya getirinceye kadar çalışıp hem hasm ve hem hâkim olan ve sâmi'a-i âlem-i +seyyi'ât-ı azîmesiyle dolan Tatar yâdigârının sözüyle vukû' bulacağından tezkere-i +sâmiyenin vürûdunda mağmûm ve mükedder olmadım desem yalan olur. +Lillâhi'l-hamd benim üzerime zâten ve zamânen bunun bir hadîs-i sâliha ve +hizmet-i fâzıla-i mürahhacası olmayıp gerçi riyâsetimde ben de saltanat-ı seniyyeye +di2l-hâhım gibi hizmet edemedim ise de ledyü'l-muvâzene noksanü'l-noksan +evvelü'r-ruhcân mes'elesine ve müşârünileyhin tercüme-i ahvâline ilm-i âlem şümûl-i +şâhâne-muhît olmak hasebiyle onun iştikâ ve ihtimâmından sonra bir kere de bu +hakîri söyletmek muhâkeme-i cenâb-ı şehenşâhî ve adâlet ve tahkîkât-ı hazreti +pâdişâhî iktizâsından idi." + +**REŞİD PAŞA’DAN MİSÂL** +"Devlet-i aliyyenin evvel be evvel meydana koyacağı madde ibtidâ bu +küşâkûşların zuhûruna kendi tarafından aslâ sebep verilmediği ve hıfz-ı +müsâlaha emel ve arzûsuyla bu nizâ'ın tâ bidâyetinden şimdiye değin mu'tedilâne ve +muslihâne hareket ettiği keyfiyâtı olup bu dahi erbâb-ı hakkâiyet indinde pek kolay +isbât olunacak bir keyfiyettir. + +"..bu mukûle isyân ve şekâvet renginde görülen hareketler cümlesi efkâr-ı +muzırra ve niyât-ı fâside netâyic ve haymesi olmayıp ba'zen birtakım halkın meselâ +bir bârgir onun altında ezildiği halde derdini anlatamamasından dahi neş'et eylediği +münker olamamasıyla böyle bir şey zuhûrunda bu misillülerin birdenbire üzerine +varılmaktan ve def'aten esbâb-ı şedîdeye sarılmaktan ise evvel be evvel tedkîk-i +mes'ele ile vuku'atın menşe'i meydana çıkarılarak tedbîri ona uydurulmak eslem +olacağından farazâ bu bir isyân-ı mahz olmayıp da mücerred fikdân-ı dirâyet veyâ + +nâdâniyândan iktizâ etmiş veyâhud ba'zı mu'âmelât-ı takatfersâ sebebiyle tekevvün +eylemiş olduğu anlaşılır ise çünkü cidden ve hakîkaten fesad ve isyâna mütecâsir +olanları bile evvel emirde dâ'ire-i ita'ate da'vete da'vet kavâ'id-i hikmet ve adâletten +olduğuna göre diğer takım hakkında dahi bâdi-i maslahatta mu'âmele-i refikiyye +icrâsı ulviyet mertebesinde kalacağı bedîhâttan bulunduğuna binâ'en bu mukûleler +haklarında evvel bu vâdide davranılarak îrâd olunacak kelimât-ı müşfikâne ve +nesâyih-i rahmânenin ve onu ta'âkib edecek tehdîdât-ı kaviye ve fi'iliyenin bir gûne +fâ'idesi görülemediği halde artık hiç tereddüd olunmayarak vesâ'il-i cebriyeye +teşebbüs olunmak ve bu takdirde dahi ba'zı bî-günâh bulunanların +muhâfazasına bakılmak lâzım geleceğinden bu maddesinde gerek buna şebîh +ve meyl-i vuku'atda sûr-ı meşrûhanın bundan böyle usûl-i ittihâz olunmaklığının +bildirilmesi ve bu takayyüdâttan murâd erbâb-ı fesâd te'dibsiz bırakılmak kaziyesi +olmayarak mücerred müdebbirâne ve hakîmâne hareketle bir küçük şeyi büyütmek +ve beyhûde kan dökülmemeye dikkat kılınmak dakîkasını ihtârdan ibâret olduğunun +gösterilmesi hususlarına emr ve fermân kerâmet-beyân-ı cenâı hilâfetpenâhî +şerefsünûh buyurulmuş olmakla." + +**ZİYA PAŞA’DAN MİSAL** +".Hâkan müşârünileyh cülûsundan kırk yedi târihine kadar on sekiz sene +a'mâl envâ'-ı tedâbir ve ihtiyât ile âkıbet yeniçeri ocağının ref'ine muvaffak olmakla +devletin gözü açıldıVe münkasım olan kuvvet-i müstakile-i saltanat mahalline rüc'at +edip sersem illeti zâ'il olmuş sûretinde alâ'im-i sıhhat nümâyân olmaya başladıLâkin +bu devânın akabinde Rusya ve Mısır mes'eleleri gibi iki buhrân-ı hatır-nişâna uğrayıp +husûsıyla Edirne mu'âhedesi kalbindeki yarayı deşmekle sıhhatçe terakkîsine +durgunluk ve hâkan müşârünileyhe dahi fütûr ve yorgunluk geldiVe bu hâlin +üzerine hızr-ı sânî gibi Reşid paşa merhûm yetişti; Avrupa'nın devlet-i aliyye +hakkında seksen yüz seneden beri beslediği i'tikâdı tahvîl ve esas saltanatı +Avrupa toprağında te'sîs ve takvîm için iktizâ-yı asr üzre lâzım olan ıslahat-ı +mülkiyenin de'âyimini Tanzîmât-ı Hayriye nâmıyla vaz' ve icrâya cesâret eyledi." + +"Bu zâtın hasenât ve seyyiâtı hakkında herksein bir fikr-i mahsûsu olup biz +dahi babda olan mütâla'amızı mahallinde tafsîl edeceğiz; fakat bu mevki'de şu +kadar deriz ki Avrupa'nın devlet-i Osmâniye için zâhib olduğu akîde-i sakîmenin +tehlikesini herkesten evvel gören ve def'i esbâbına teşebbüs eden Reşid Paşa'dırVe +öyle bir asırda böyle bir harekete teşebbüs cehile-i avâmın ve hassâd ve ağyârın +ta'arruzâtını celb ile zâtınca nice nice muhâtarât melhûz iken buraları aslâ +düşünmeyip fâ'ide-i zâtiyesini devlet ve millet uğruna fedâ kılan ya'ni elli beş senesi +Şa'banının yirmi altıncı günü Gülhâne meydanına konulan kürsüye çıkıp alâ milâ'i'n +nâs Tanzîmât okuyan Reşid Paşa'dır." + +**DİĞER** +"*Amin* resimlerinde yolda giderken bir mektebin etfâline bakılsa +hey'etlerinden derece-i intizâm ve terbiyeleri derhal istidlâl olunurZîrâ kimi salta +şalvar giyer; kimi setrî pantolonKiminde uzun entâri! Ve her birinin renkleri de +başka başka! +Önlerinde ilâhi okunur; arkadaki çocuklar onu dinlemezlerHer biri +yanındaki ile oynamak ve etrâfına bakmak ile meşgul bulunurHocalar; kalfalar +âmîn yeri geldikçe "amîn!" diye bağrışırlarVe'l-hâıl bir alayıdır gider! +Ya mektep seyri denilen sahrâ zevkine ne demeli? Bir mudhikin üzünüe +kağıttan yüzlük ve pöstekiden sakal ve köhne hasırdan cübbe geçirirler; paçavradan +başına imâme ve kavuk yaparlar; tesbih şeklinde bir dizi soğan verirler; herifi bir +uyuz merkebe ters bindirip kuyruğunu dizgin makâmında eline teslîm ederler! +Yanına omuzlarında falaka değnek ve ellerinde kabaktan yapma bir terâzi ile çuhadar +tarzında bir takım hergele de takılırBu şekil ile herifi seyir yerinde dolaştırırlar. +Satıcılara rast geldikçe istintâk eder ve yatırıp falaka ile döverBu oyunun adına +"İstanbul Efendisi" derler! Yani kazâ-yı İstanbul mansıb-ı muhtereminde bulunan +kudemâ-yı eslâf şimdiki şehremâneti misillü memleketin havâyicine dahi nezâret +etmek evvelki zamanlarda mu'tâd olduğundan onların esnâ-yı gesşt ü güzârda + +ettikleri harekâtı bu yolda tezyîf ve tahkîr ederlerBu musahharlığın tarîk-i ilme +hakâreti mûcib olduğu kimsenin hatırına bile gelmez!" +"İşte yılda bir kere etfâl-i mektebi nüzhetgâha götürürler; orada da eğlence +makâında bu rezâ'ili seyr ettirirler! Lâin hayf ve sad hayf ki hengâm-ı sabâvet +fotoğrafya ta'bîr olunan üzerlerinde nûr-ı mün'akise sâbit olan elvâh-ı şifâfa +benzerOl esnâda görülen evz��' ve ahvâl ve emsâl-i âyine-i tabi'atta müntabi' ve +mütemessil olarak âhir ömre kadar pâyidâr olur gider imdi henüz mektepte iken +böyle hilâf-ı edep mu'âmelât görerek büyüyen insanlar sonra herhangi tarîk ve +meslekte bulunurlarsa bulunsunlar dâ'imâ bir nizamsızlık içinde yaşarlar; ve sâir +terbiyeli adamlar gibi intizâm-ı hâl bulamayıp ömürleri rahatsızlıkla geçerİşte +bunun da sebebi terbiyedir." + +Şinâsi'den misâl: +Mâhiyeti isbât eden âsâr-ı ameldir; +Mikdârına nisbetle kişi hayr şer eyler. + +"Kâ'idesi umûr-ı şahsiyeye âid olduğu gibi külliyet cihetine neden şâmil +olmasın? Ya bir milletin hâli devletinin mâiyet-i idâresi isbâta delîl-i alenî değil +midir? Hattâ bunda şöyle bir mu'ayyar ittihâz olunur ki bir hükûmet re'yinde ne kadar +müstakil ise mâ hasıl ef'âlini kadar mütehammil olmak lâzım gelir. +Memâlik-i Osmâiye'de ise halkın sa'y-i ihtiyârîsiyle temşît bulabilecek küllî +ve cüz'î umûrun ekseri usûl-i idâre iktizâsınca bi'l-fi'il devletin teşebbüsâtına veyâud +teşvîkâtına vâbeste olduğu gibi medeniyetimizin hâl-i hazırı ihtiyâcâtı teksîr ettikçe +esbâb-ı ma'işetin tahsîli için insan evvelkinden ziyâde zihnen ve bedenen +çalışmaya mecbûr olmak hasebiyle gerek ızdırârı ve gerek ihtyârı bu sûrete sülûk +edemeyen se'ilenin tanzîm-i ahvâli münhasıran hükûmetin himmetine +kalmıştı +Cism-i müteneffis vâhidde müte'ellim olan bir cüz'ün teskîn-i ıstırâbından +sâ'ir a'zâ müsterîh olduğu gibi se'ile gürûhunun mümkün mertebe kesb-i refâh + +etmesinden umûm ahâlî için ne derece inşirâh ve muhmedet hâsıl olacağını ta'rîfe +kâdir değiliz." +**DİĞER** +"Menbâ-yı temeddün madde-i te'âvün olmasıyla efrâdın kifâf-ı nefs +tedârikinden âciz kalmasına himmet etmek hey'et-i ictimâ'iyenin birinci +vezâ'ifindendir. +Binâ'en'aleyh esâs-ı medeniyeti hikmet üzerine mübtenî olan memleketlerde +se'ienin müstahakları esbâb-ı mütenevvi'a ile ikdâr olunur; ve cibillet veyâhud +terbiyet-i reddi'esi iktizâsınca istihsâl-i ta'ayyüşde tabi'î olan meşâk ve mihenden +kaçınarak bu yola sülûk edenler dahi men' ile kâr kesbe icbâr kılınır ki bu sûret +hem umûmun şânını nakîseden himâye ve hem de efrâdı zilletten vikâye +eylediğinden ciheteyne dahi bir nev' merhamettir. +İşte bu sebepten dolayı böyle yerlerde sâ'il nedret üzre olup asıl bunların +kesret-i idâresi istiklâl üzre olan memleketlerde bulunduğu mücerrebâttandır." + +Şu nakl ettiğimiz emsâle acabâ "Edebiyat derslerinde tâlibe en evvel ta'lîm +olunacak" sûrette "İktizâ-yı tabi'ata muvâfık sâde ve tasannu' ve tekellüften âzâde" +değil midir? +Biz öyle i'tikâd ederiz ki Akif Paşa'dan getirdiğimiz birinci misâl ya'ni Şeyh +Müştâk mektubundan müfrez makâle yalnız iktizâ-yı tabi'ata değil asrımızın dahi +tabi'at-ı terakkîperverânesine muvâfık sûrette sâde ve sâdeliğiyle berâber selâset-i +ifâde ve intizâm-ı mü'dî cihetlerince fevkal'âdedirHattâ derece sâdedir ki +edebiyâtımızın tavr-ı hâzırını maksad-ı terakkîye gayrı kâfî görüp de bâbda +mu'ahhizâtta bulunan sâhib-i mektûbun bile kendini alamadığı seci'-perdâzlık +seyyi'esinden tamâmıyla âzâdedir. +Reşid Paşa'nın âsâr-ı siyâsiyesinden nakl ettiğimiz iki misalden evvelkisi +lisânında yazılmış şeylerin en üstâdânesi ve ikincisi olan Erzurum + +emirnâmesi ise inşâ-yı resmîye mahsus olan ve zincirleme ıtlâk olunan tarz-ı +ma'hûdun en kâtibânesidir. +Şurasını da söyleyelim; bu iki misâli zamânımızca muhtâc olduğumuz +edebiyat derslerine numûne tutmak arzusunda değiliz belki tarz-ı cedîdimize çığır +açan müte'ahhirînin zamânı cihetiyle ikincisi olan Reşid Paşa'nın teceddüd +pesendliğindeki arzusunu -o zamanlar mekteb-i ma'rifet sayılan- Bâb-ı Âlî'nin lisân-ı +resmiyesinde tatbîka çalışmış olduğuna bürhân olarak göstermek istedik. +Ziyâ Paşa merhumdan getirdiğimiz misallerin ikisi de belâgatın kavâ'id-i +asliyesine tamâmıyla muvâfık ve binâ'en'aleyh tarz-ı cedîd inşâmız için edebiyat +derslerimizde her zaman numûne tutulmaya lâyık olduğunu iddi'â eyleriz. +Şinâsi'ye gelince; bâlâda dahi söylemiş idik ki müşârünileyh sözün zînet ve +letâet-i zâhiriyesine temâyül etmedikten başka nice asırdan beri gönüllerde +gönülleşip kalmış olan meyelân-ı elfâz-perestiyi mahsûsâtından olan müfîd ve metîn +kâ'idelerin zîr-pây-ı tahakkümünde zebû ederek asrının tavr-ı ceyâdetiyle mütenâsib +bir tarz-ı edeb husûle alışmış ve el-minnetullâh ki muvaffak dahi olmuştur. +İşte bâlâda îrâd eylediğimiz iki misâl gerek fezâ'il-i ahlâk gerek kavâ'id-i +âdâb nokta-i nazarlarından bakıldığı halde müdde'âmızı isbât eyleyecek sûrette iki +şâhid-i âdil meziyâtını hâ'izdir. +Şinâsi hiçbir şey yazmayıp da yalnız şu "Fenn-i edeb bir ma'rifettir ki +insana haslet âmûz-ı edeb olduğu için edeb ve ehl-i edîb tesmiye kılınmıştır." +Cümlesini yazmış olsa idi yine mâhiyet-i efkâr ve meziyet-i irfânına hükmü ve edebî +bir bürhân ve hattâ başlı başına bir ders-i edep ve irfân olur idi. +Mâ hâsıl sâhib-i mektûbun "Bu yolda bizim âsâr-ı edebiyemizde numûne +bulmak müşküldür." Sözüne iştirâk ve îmân etmekte ma'zûruz. +Sâhib-i mektûb hâtime-i mütâla'atı olmak üzre diyor ki "..bu cihetle âsâr-ı +garbiyede bu tarzın sehl-i mümteni' denilecek numûneleri kemâl-i i'tinâ ile +mümkün mertebe harfiyyen kemâl-i i'tinâ ile mümkün mertebe harfiyyen tercüme +olunarak talebeye irâ'e olunur; ve bu yolda mülke hâsıl ettirilir ise edebiyâtımızın +istikbâline büyük hizmet edilmiş olurYoksa kavâ'id-i edebiye ve emsâline dâ'ir +elimizde olan kitaplar numûne-i ta'lîm edilecek olur ise yine içinden çıkmaya +çalıştırdığımız girdaba düşüleceğinde şüphe yoktur." + +Âsâr-ı garîbeden bu tarzın sehl-i mümtenî'i olan numûneleri lisânımıza nakl +için acabâ hangi tarz ifâdeyi ihtiyâr edeceğiz? +Evvelâ şurasını anlamak isteriz; biz numûne-i fesahati mi arayacağız; yoksa +numûne-i hikmeti mi? Eğer sedâcet-i kelâm matlûb ise ona lisân-ı ecnebîden misâl-i +irâ'esi nasıl kâbil olurBir maksadı herkesin anlayacağı yolda tasvîr edebilmek için +başka bir lisâna mürâca'ata ne lüzûm vardır? Yoksa Osmanlıca yazabilmek için +Almanca mı öğreneceğiz! +Bu maksat garbın tarz-ı edebini ya'ni fikr-i hikmetini taklîd ise ona +diyeceğimiz yokÖyle olunca sâhib-i mektubun tarz-ı ifâdeye dâ'ir olan şikâyâtı +arasında fikr-i hükmîyi karıştırmaması lâzım gelirdi. +Binâ'en'aleyh mekâtib-i âliye ve evliyede ta'lîm-i edebiyât için çâre-i +münferid tercüme ile nakl-i mü'dî değil tabi'atl-ı lisâna muvâfık ya'ni fesâhat-ı ma'nâ +yı hakîkîsine mutâbık sûrette ittihâ-yı inşâdır. +Bir cümle ile tasvîr-i fikr-i hikmet edilebilir ta'lîm-i fesâhat edilemez. +Hâime-i kelâm olmak üzre şunu söylemek isteriz ki Vakit'in Berlin'deki +muhibbi inşâmıza dâ'ir olan işbu fikr-i mahsûsunu kağıt üzerine koymadan evvel +Berlin'de bulunan sefîr-i irfan-semîrimiz atûfetli Sa'dullah Beyefendi hazretlerine arz +etmiş olsalar idi şüphesiz mektub-ı mezkûru yazmak külfetine ihtiyaç görmezlerdi. +**.İNTİHÂ** + +Osmanlıların hakîkatperver şâ'iri on dokuzuncu asrın sevgili evlâdı Ekrem +Bey "Zemzeme"nin ikinci kısmını neşr etti; bu eserdeki şi'irlerin teşrîh-i letâfetine +girişmeyeceğiz zîrâ bir tebessümde bir bakıştaki hal gibi bu şi'irlerde de ta'rîf +olunamaz bir letâet var. +Şu bulunduğumuz büyük asırda şi'ir ve edeb serâ'ir-i kalbiye ve hakâyık-ı +fikriyeyi takrîr için bir mülk-i mü'ekkel olduğu cihetle işte mülk bu eserde kâh rûha +gizli bir şeyler söylüyor kâh iğbirâr ile semâya i'tilâ edip gidiyor kadar yükseliyor +ki ruh onu ta'kîbde âciz kalıyor çekildiği semâ-yı letâfetten müteharrî olan insana +baktıı zaman kendisinden şöyle bir sadâ geliyor: + +Cân dil vakf-ı temâşâdır şeb-i mehtâbda +Yâr her sudan hüveydâdır şeb-i mehtâbda +Ara sıra semâdan nüzûl ile yalvararak insanın yanına yaklaşıyor fakat mâh +gibi ne tutuluyor ise ne konuşuluyor yalnız cemâlindeki nûr rûha kadar nüfûz +ediyor; hâlin ne olduğunu anlamak ister misiniz? Şu beyitlere bakınız. +Ben mâhdır sanırdım +Mihr cemâlinizmiş +Vakti iden de tenvîr +Leyli kılan da ihyâ +Bâ'is nedir hebûta +Bu hâk gam-ı medâra +Cây-ı mesîrenizken +Sah-ı semâ-yı a'lâ +Evsâf-ı hâlinizde +Olmak neden nümâyân +Vaz'-ı hazîn-i Şirîn +Hüzn-i latîf-i Leylâ +Bir derdiniz mi vardır +Nâ-kâbil-i tesellî +Kalb-i latîfinizde +Sevdâ mı beslenir ya + +Nûr-ı vücûdunuzla +Handân iken şu yerler +Siz böyle hüzn içinde +Olmak revâ mı âyâ? +Şi'rin zamân ile mekân ile bir büyük münâsebeti var; letâfet-i tabi'iyece +cihân içinde yektâ olan İstanbul bir şâ'ire ilhâm-ı ma'nâ etmekte her memleketin mâ +fevkindedirMeselâ İstanbul'da bir yıldızlı gece düşünelim her tarafta gürültülerin +kesildiği herkesin uykuya daldığı geceyarılarında fezâ-yı bî-intihâ-yı semâvâtta +bütün yıldızların ziyâsı temevvüce başlar; semâın rengi Marmara'nın Boğaziçinin +suları mâ'î olduğu cihetle gecede parlayan yıldızların ziyâsı mâ'i görünür; ufkun +üzerinde meşhûd olan hilâlin hafif ziyâsı denize aks eden şekl-i mâ'i ötede +beride akan sular mâ'i şurada burada uçuşan kuruşlar bile mâ'i. +mâ'i gecenin içinde ufkun üzerinde toplanan bir çok yıldızlar titreyen +ziyâlarıyla bir şâ'irin gözlerinden ya'ni serâ-yı serâ'ir rûhun iki nûrânî +pencerelerinden güzâr ettiği zaman kalbin bir köşesinde hâbîde nice sevdâlar +uyandırır; işte sevdâlar hep şi'irdirMeselâ bir genç vâlide düşünülsün: Bir dakîka +kucağından ayırmak istemediği evlâdını ecel denilen kuvve-i zâlime kullarının +arasından koparıp da toprağa gömdüğü zaman vâlideye dünyâda hiçbir şey +teselliyet veremez; kürelerin ateşli tabakalarını soğutan zaman bile evlâdını +kaybetmiş bir vâlidenin gönlündeki nâr-ı hicrânı söndüremez; zaman vâlide acı +acı ağlamaya başlar; işte gözyaşları hep şi'irdirMahrûm-ı his! İ'timâd etmiyor +musun? Ya bu beyitleri gördüğün zaman ne diyeceksin? +Fâhirem dört buçuk yaşında senin +Yâra şer midir toprağa bedenin +Gömleğin çâk edip yamân +Biçdiler cismine göre kefenin +Şimdi ıslak durur sirişkimden + +Koklayıp öptüğüm pîrehenin +Söyle yalnız mısın ciğerpârem +Issıdan yok mu hâk içinde tenin +Bülbül-i nâtıkan neden sustu +Soldu mu âh gonca-i dehenin +Hûn eder kalbi zikr her hâlin +Ağlatır çeşmi yâd her sahının +Görüyor gözlerim meleklerle +Seyr ü ârâmını semâda senin +Bu manzûmeyi okurken sâmi'a-i vicdânı sâkin sâkin ağlayan kalbin +sadâsını işitiyor kelimelerin münakkah olması sözlerin tabi'îliği rûh için ne güzel bir +âhenk hâıl ediyor. +Bülbül-i nâtıkan neden sustu +Soldu mu âh gonca dehenin +Ekrem Bey'in baharistân-ı şarka gıbta-bahş olan hayâlât-ı şâ'irânesi içinde +yetişmiş bu bedî'a-i edeb bizi takdîr-i ulviyetinde âciz bırakıyorÇocukların hemen +hepsinin dudakları gül rengindedeir her şeyi sorarlar her şeyi anlamak isterler +titreyen seslerinde gizlenen bir âhenk hafif vâlideyni için bülbüllerin sadâsından daha +latif değil midir? çocuklardan birinin vefâtını bundan daha mü'essir bundan daha +mükemmel tasvîre hangi Türk şâ'iri muvaffak olmuş. +Etrâf gark-ı envâr +Envâr gark-ı elvân +İşbâh-ı bî-kesâfet + +Ervâh-ı pür tecellâ +Ecrâm-ı nûr cevâl +Âsâr-ı rûh sârî +Çekmişti sanki arşa +Ekvânı Hak Teâlâ +Mümted olaydı öyle +Âh ol şeb-i münevver +Hiç dönmeseydi âlem +Hiç gelmeyeydi ferdâ +Üstad Kemal Bey'le Hâmid Bey gibileri müstesnâ olarak hangi Türk +şâ'iridir ki böyle nurlar renkler çiçekler saçarak kendisine mahsus bir yolda gitmiş? +Eğer burada kendilerinden birer kelime bahsine müsâ'ade edilir de Üstad Kemal +Bey'in tabi'at-ı şâ'irânesine kuvvet ve kudret Hâmid Bey'inkine mahz-ı ulviyet +tesmiye eder isek Ekrem Bey'inkine de letâfet ve rûhâniyet deriz zîrâ Kemal Bey'in +ateşli fikrinin mahsûlü olan sözleri bir volkandan fışkıran ma'deniyât gibi metin ve +ateşnâktırKemal Bey'in elinde lafızlar kelimeler cümleler bir istatol yapanın yed-i +üstâdânesindeki madiyât gibidir ki istediği gib ezer istediği gibi kullanır istediği +şekle sokar; zaman nazar-ı iştiyâk önünde bakmakla duyulmaz bir timsâl-i ulviyet +vücûda gelir; efkâr-ı şâ'irânesinde bir karanlık taraf bir noksan yer bırakmazBu âlî +şâ'irin eserlerinde dehşetle hitâb ettiği rûh ibtdâlârı ilerler ilk hatvesinde kuvvetini +sonra da cesâretini kaybederek geri çekilmeye başlarcihetledir ki üstâdın şi'irleri +için muzafferiyet muhakkaktırSevk-i sadedle söylediğimiz şu bir iki söze bir kaç +kelime daha ilâve edelim: Hâmid Bey'in efkâr-ı şâ'irânesi dâ'imâ semâda dolaşır +zemîne pek az iner en maddî mebâhisde bile delilleri semâvîdir hayât-ı +insânîyi teşrîh için yazılan tiyatrolarında bile merci'i me'hazi semâdırÖyle +denilebilir ki bu ulvî şâ'irin şi'irlerine gurûblar hüznünü tulû'lar neş'esini semâ +rengini veriyorZemînde kalmaya mecbûr olduğu zaman mahşerde kadîd olmuş + +kollarını güneşin ziyâsına doğru kaldırıp da mezardan kıyâm eden bir mevtâ gibi -söz +ve güzâr ile semâya i'tilâ ederHiçbir hâlini ta'yîn mümkün değildir; eb'âd-ı +mutlakayı tahdîd kâbil olmadığı gibi Hâmid Bey'in mâlik olduğu dehâ şi'irlerinde +anı olarak ibrâz ettiği pertev-i zekâ ile görülürBunları başkaca birer makâleye +bırakarak saded-i bahsimizi kaybetmeyelimEkrem Bey'in tabi'at-ı şâ'irânesi her +tarafta gürültülerin seslerin kesildiği bir zamanda sükûn sükûnet ulvî bir hüzn ile +doğrudan doğruya ruhu tenvîr eden ayın ziyâsına benzer; şi'irleri yine ayın ziyâsı +gibi girdiği kalplarde bir sevdâ dokunduğu yerlerde bir feryâd uyandırırBu ulvî +şâ'irin tasvîr ve tersîm-i tabi'atta kullandığı renkler hiçbir şâ'irde misli görülmemiş +derecede nazar-ı ribâdır; kalbe okşayarak söyler rûhu ebediyetini söyleyerek alkışlar. +Zemzeme'de münderic "Nağme" ünvanlı manzûmenin şu beyitlerine bakalım: +Arşa olunur seninle a'lâ +Külbânın tazarru'u ibâdın +Şu fek galeyân ederdi peydâ +Hûnunda ketâ'ib-i cihâdın +Kudsiyeti gösteren bu şeyler +Ulviyetine delâlet eyler +Burada fikir şâ'irâne ma'sûm gönüllerden çıkan feryâd gibi i'tilâ ede ede +nezd-i ulûhiyete peyveste oluyorEkrem Bey'i terakk��-i edebiyat nâmına tebrîk +ederiz. + +Yedinci asr-ı mîlâdîde idi ki şark imparatorluğu ve İran devleti nâmıyla +cihân üzerine kâbus-ı fetret gibi çökmüş olan iki heykel-i azîm istibdâdın keşmekeş +muhâsamâtı medeniyet-serâ-yı ömrânı harâbe-zâra çevirmekte idi. +Bu sebeple rûy-ı zemînin birkaç asırdan beri devâm etmekte bulunan +teşnecât-ı siyâsiyesi akvâm-ı mevcûdenin asabiyetine za'af getirmiş ahlaklarını +bozmuş va tabi'î fikr-i beşere târî olan durgunluk ve akıllara istilâ eden şaşkınlık + +terakkiyât-ı medeniyeyi yolundan alıkoymuş ve binlerce senelik mahsûl-i mesâ'î-i +beşer olan müktesebât-ı fenniyede bu herc ü merc-i umûmiye arasında mahv olma +raddesine gelmişti. +Halbuki bu iki binâ-yı mühîb devletin sevâbık-ı satırları hâtıra-i dehşeti ne +milel-i metbu'ada gerdenfirâz-ı hurûc olacak cesâret ve ne de düvel-i +mücâverede sâ'ika-i zuhûr ile âfâkı zulumât-ı rehâvetten kurtaracak ve fikr-i beşeri +tenvîr edip terakkiyât-ı medeniyeye seyr-i tabi'îsini verecek bir isti'dâd bırakmıştır. +Hâsılı bu asırda fikr-i beşer bister-i ihtizârda bulunmakta ve insâniyetle ber +hayât olan arz gûyâ ki ecel pençesinde yuvarlanmakta idi. +Bu hengâme-i fetrete nihâyet vermek için te'yîdât-ı semdâniyeye mazhar bir +kavmin zuhûru lâzım idi. +Lâkin acabâ insâniyeti bu felc-i sükûnetten kurtaracak ve tekevvünât-ı +fikriye ve vuku'ât-ı medeniyeyi mecrâ-yı tabi'îsine getirecek millet nereden zuhûr +edecekti?!!. +Roma dârü'l-mülk sefâhetini mezbaha-i mazlûmiyet hey'etine koyan +akvâm-ı şimâliyeden böyle bir hizmet beklenmemekte ekâlim-i cenûbiyeden ise +hâdim-i muhsinât olacak bir milletin zuhûru ümîd olunmakta idi. +Evet memâlik-i hârenin ki i'zâm haşerât tevsî'-i mazarrât ta'mîm-i beliyyât +levâzım-ı tabi'iyesindendir. +Memâlik-i hârenin ki kertenkeleyi timsah yılanı ejderhâ sıtma ve hummâyı +tâ'un ve vebâ etmek hasâyis-i arziyesindendir! Bedeviyet-serâ-yı terbiyetinde +perverde olan insanların şimâlîlerden daha ziyâde vahşî haslet olmaları îcâb eder. +Ammâ meğer bu iklim mukadderât-ı ilâhiye müsâ'id olunca idrâkât-ı beşeriyeye dahi +vüs'at-bahş-ı kemâl olurmuş!. +Çünkü Arabistan'ın kızgın güneşi cihân-ı insâniyete meş'ale-i hidâyet +olacak bir duha-i hikmet yetiştirmeke ve gûyâ ki dâye-i ezel pota-i fesâd ıtlâkına +sezâ olan sahâri-i ateşfeşânı ıslâh-ı âleme me'mûr olan kavme mehd-i vücûd +eylemekte idi ki Arapların lisânı daha feyfâ nurdan vahşet iken mü'essir-i +istikballerine mukaddeme-i beşâret olmak üzre mertebe-i kemâle vâsıl olmuştu. +Vahşet âlemlerinde bedeviyet sahrâlarında yaşayan bir kavimde safa +nişînân-ı medeniyet olanlarda bile meşhûd olmayan kemâl-i lisân gibi bir nişâne-i + + + +terakkî mürebbi-i gaybın bunları infilâbhâne-i rûzgarda büyük bir hizmet +hazırlamakta olduğuna delâet ederdi. +Vuku'ât-ı müte'âkıbe bu zannın doğruluğunu isbât eyledi. +Şöyle ki mîlâdın yedinci asrı evâsıtına doğru birdenbire İslâmiyet berâkin +ve volkânîde remâd-ı istitâr altında sükûnet-pezîr-i intifâ olmuş zannolunan mevâdd-ı +nâriyenin ansızın iltihâb-gîr-i feverân olması gibi Arabistan'dan şa'şa'a endâz zuhûr +olmakla cihân hikmet ateşleri âfâkî ma'rifet şimşekleri içinde bıraktı. +Yarım asır sonra Kıpçak ovalarına Afrika sahrâlarına Anadolu içlerine +Karakurum çöllerine Kafkas dağlarına İspanya vâdîlerine kadar kâffe-i memâlike +nûr-ı İslâm ziyâ-yı adâlet saçmada idi. +İşte âlemin bu günkü hurd-firîb olan bedâyi'-i terakkiyâtı millet-i celîlenin +medeniyet-i atîkayı bulduğu hâl-i tevakkuftan şâhrâh-ı terakkîye idhâli ve cihâın +asrımızda nazar-bâ olan müessir kemâlâtı ümmet-i necîbenin ma'ârif-i +mâziyeyi bulunduğu dergeh-i iftikârdan menzile-i kemâle îsâl sâyesindedir. +Biz Osmanlılar ki en kıymettar kâlâ-yı iftihârımız ve en azîz sermâye-i +mübâhâtımız Araplarla bir dâ'ire-i milliyette bulunmaklığımızdır. +Biz Osmanlılar ki Araplarla bir meşîme-i medeniyette perverde olmuş +uhvîn-i emînizBiz Osmanlılar ki İslâın mihver-i âmâli merkez-i makâsıdı ve nokta-i +ittihâdıyız. +İşte bizce sevâbık-ı ma'âlîsi bu derece şân-ı havârıkla şöhretgîr-i âfâk olan +Arabın tezkîr-i mefâhiri yolunda ne derece uğraşılsa yine azdır. +Bu mülâhazaya mebnîdir ki asr-ı devr-i sa'âdet olan ahd-i tâcdârîde +intisâbile mübâhî bulunduğumuz İslâmın yâd-ı ma'âlîsi hakkında bir şey yazmayı +arzu etmekte idimBu maksaddır ki benim gibi bir âcize mülkümüzün mâbihi'l +iftihârı ve geçende nişân-ı âlîşân ile mazhar-ı iltifât cenâb-ı şehriyârî olan ecille-i +etibbâ-yı kirâmdan nûr-ı be-cân efendi hazretlerinin bu hususta Fransızca olarak +kaleme aldıkları risâleyi tercümeye cesâret verdi. +İnsanlık hâleti ve bidâ'asızlık seyyi'esi olarak edeceğimiz hatâyâ-yı eserin +ulviyet mevzu'u ve kâri'inin vefret-i hamiyeti nazarlarından iskât eder ümîd-i +kavîsindeyim. + +Nesr kısmının hitamı + + +**İKİNCİ BÖLÜM : NAZIM KISMI** + +Müntehebât-ı Cedîde + + +Müntehîbi Mustafa Reşit + + + +Ashâb-ı Âsâr + +Cevdet Paşa - Münif Paşa - Sa'dullah Paşa - Kâzım Paşa - Pertev Paşa - Eşref +Paşa - Sırrı Paşa - Âkif Paşa - Ziyâ Paşa - Fu'âd Paşa - Reşit Paşa - Sâmi Paşa - +Kemal Bey - Abdülhak Hâmid Bey - Şinâsi - Ekrem Bey - Ârif Hikmet Bey - +Sa'it Bey - Reşat Bey - Nâbizâde Nâzım Bey - Ali Ferruh Bey - Abdülhalim +Memdûh Bey - Hoca Tahsin Efendi - Mu'allim Nâci Efendi - Mu'allim Feyzi +Efendi - Ali Rûhi Bey - Münîfpaşazâde Vehbi Bey - Menemenlizâde Tâhir Bey - +Abdülkerim Sâbit Bey - Ali Ulvi Bey + + + +Matba'a ve Kütüphâne Sâhipleri + + + +Ma'ârif Nezâreti Celîlesinin Ruhsatıyla Tab' Olunmuştur +İstanbul + + + +Matba'ası-Bâb-ı Âlî Caddesinde Numara + + + + + + + +**.İFÂDE-İ MAHSÛSA** + + +Mecmuamızın nazm kısmı da tarz-ı nüvin-i edep erkanından olup nesr +kısmında isimleri görülen zevat-ı kiram ile bazı pî-rularının asarına münhasır +bulunacaktır. +Mütekaddimîn-i şuarânın da enfes âsârını mütalaa etmek isteyenlere Ziya +Paşa merhumun "Harabat" namındaki mecelle-i cemilesi tavsiye olunur. + +Mustafa Reşit + + + +**.ŞİİRLER** + + + +Kaside-i Adem + +Can verir âdeme endişe-i sahbâ-yı adem +Cevher-i can mı aceb cevher-i minâ-yı adem + +Çeşm-i im’ân ile baktıkça vücûd-i ademe +Sahn-ı cennet görünür âdeme sahrâ-yı adem + +Galat ettim ne reva cennete teşbih etmek +Başkadır nimet-i asayiş-i me’vâ-yı adem + +Tutalım anda da olmuş ni’âm-ı gûnâgûn +Öyle muhtac-ı tenavül müdür âlâ-yı adem +Kimse incinmedi vaz’ından anın zerre kadar +Besledi bunca zaman âlemi bâbâ-yı adem +Var ise andadır ancak yoğise yoktur yok +Rahat istersen eğer eyle temennâ-yı adem +Ne gam gussa ne renc ü elem ü bîm ü ümid +Olsa şâyeste cihan cân ile cûyâ-yı adem +Yok dedikçe var olur yok mu garâbet bunda +Nâm-ı hestî mi nedir hall-i muamma-yı adem +Etse bir kerre telâtum hep eder kevneyni +Garka-i mevc-i fenâ cûşiş-i deryâ-yı adem +Mâder-i dehr mevâlidi ki durmaz doğurur +Der-kenar etmek içindir anı bâbâ-yı adem +Çarhın evladını baştan çıkarır dâye-i dehr +Etmese terbiye sık sık anı lâlâ-yı adem +Herkesin kısmeti yokdan gelir amma bilmez +Yeri var âleme men eylese selvâ-yı adem +Merdümî neş’et-i âdem’de yok oldu gitti +Vechi var dense benî âdem’e ebnâ-yı adem +İki kâğıttan ibaret nüsah-ı kevn ü mekân + +Biri ibkâ-yı vücud ü biri efnâ-yı adem +Selb ü icab ü taayyün ederek âlemden +Bir netice verir elbette kazâyâ-yı adem +Mim-i imkânını mahv eylese mollâ evvel +Yoksa nefy etmese de âhırıdır lâ-yı adem +Şeyhe bak ketm-i ademden deyu takrir eyler +Bilmez amma ki nedir mani-i ifnâ-yı adem +Sığmaz ol daire-i kevn ü mekâna ne bilir +Geçmeyen arş’ı nedir mülk-i mualla-yı adem +Yok yere zahid urur da da’vi-i hestîden dem +Yakasın tutmuş iken pençe-i kübrâ-yı adem +Sanırım masraf irâdı gelir hep baş başa +Oldu serrâ-yı vücûda göre darrâ-yı adem +Zeyd-i vârid ile sulh olmadı amr-ı âid +Yoğise âlemin aslı ne bu gavga-yı adem +Kays leyla’sı dahi zeyd ile amr’ı gibidir +Diyecek olsam olur ol dahi esma-yı adem +Farkı gûya bu iki suretin aklımca benim +Birisi hubb-ı fenâdır biri bagzâ-yı adem +Nakş-ı nâmık’la aceb nâmık olur mu hâtem +Var gibi bunda vücûd ehline ima-yı adem + +Şeyh efendi sana der miydi ki vârından geç +Varlığın olmasa da sidre-i me’vâ-yı adem +Hizmet et sen ana vârınla ki tâ himmet edip +Eylesin ol da seni ârif-i mana-yı adem +Çekme dünyalık için gam dil-i nâbûdîde +Var iken mâhasal-ı rızk atâyâ-yı adem +Herkese bâr-ı belâ kendisinin varlığıdır +Gam âlâmdan azade berâyâ-yı adem +Sarf edip vârını aklın var ise var yok ol +Rahat istersen eğer eyle temennâ-yı adem +Biz bu mihnetgeh-i hestîye küçükten geldim +Yoksa kim eyler idi terk-i kühencâ-yı adem +Durmasa böyle felek bâri yıkılsa gitse +Bir zaman olsa yeri hayme-i bâlâ-yı adem +Avutan halkı bu gam-hânede oldur yoksa +Olmasa müşkil idi telsiye-bahşâ-yı adem +Doğrusu rahat ederdik gidip âlem ademe +Yerine gelse anın sâha-i pehnâ-yı adem +Bermurad olmayıcak ben yere geçsin âlem +Necm ü mihr ü mehi olsun eser-i pâ-yı adem +Çâk çâk eyler idim ceyb-i kabâ-yı ömrü + +Olmasa zeyli tırâzîde-i damga-yı adem +Ben bîzâr-ı vücudum ki dil-i gamzedeme +Üns-i mavtın görünür vahşet-i sahra-yı adem +Şafak-ı subh-ı bekadır nazarımda gûya +Mevce-i bahr-ı siyâh-ı şeb-i yeldâ-yı adem +Öyle bîmar-ı gamım kim olamam âs��de +Câme-hâb olsa bana şeh-per-i anka-yı adem +Dil-harâbım ben hey’ette ki nisbetle bana +Beyt-i ma’mûr olur hâne-i bîcâ-yı adem +Öyle bîmar-ı gamım sahn-ı fenâda gûya +Yaptı enkaz-ı elemden beni bennâ-yı adem +Ahter-i matlabım âfâk-ı felekten doğmaz +Günde bin şey doğurur leyle-i hublâ-yı adem +Düşmeden sâye-i kilk-i emelim levh-i dile +Nokta-i kiklim olur hâl-i müheyyâ-yı adem +Cevheri su kesilir tâbiş-i ye’simle eğer +Çeşm-i ümîdime dûş olsa merâyâ-yı adem +Yok olur ismi dahi aynı müsemmâsı gibi +Emelim olsa eğer dâhil-i huylâ-yı adem +Bî-vücudum kadar ben ki aransak ikimiz +Ben bulunmam bulunur belki müsemmâ-yı adem + +Hayretim çarha sükûn-âver-i tab’-ı ta’til +Vahşetim bâis-i peydâyi-i sevda-yı adem +Vâlihim öyle ki aks-i nigeh-i germimden +Reng-i hayret alır âyine-i deryâ-yı adem +Vahşetim öyle ki olsa nazar-ı ünsüm olur +Tîr-i rem-gerde-i âhû-yı sebük-pâ-yı adem +Ye’sim ol mertebe kim sûret-i ümmîdimdir +Mâverâ-yı felek-i mahv-ı heyûlâ-yı adem +Bulanır girye-i hûnînim ile bahr-ı vücud +Sararır âhım ile sebze-i sahra-yı adem +Öyle diltengî-i hestî ile rencûrum kim +Hûn olur nâlelerimden dil-i ferdâ-yı adem +Buna takat mı gelir ya buna can mı dayanır +Meğer imdad ede hestî-i dih-i ecza-yı adem +Aferin ey ney-i kilk-i hüner-i îsî-dem +Eyledin nefha-i i’caz ile ihyâ-yı adem +Şule-i nefha-i cansûzum ile lîk yanıp +Olmadan dâğ-ı tenim şem’-i şeb-ârâ-yı adem +Bir gazel söylesen olmaz mı berâ-yı hatır +Ne kadar sıklet ise nazm-ı mukaffâ-yı adem + +Hâl-i anber-şikenin fitne-i eczâ-yı adem +Nigeh-i sihr-eserin nâtıka-bahşâ-yı adem +Can bulur tarf-ı lisanınla hurûf-ı hestî +Çâk olur nâveg-i gamzenle süveydâ-yı adem +Ârâz-ı handeye lâl-i nemekînin cevher +Cevher-i harfe femin nokta-i yektâ-yı adem +Seni görse dökülürken katarât-ı ekşim +Havf-ı gamzenle olur ağabeyle pâ-yı adem +Kavs-i ebrûsunu kursa yıkılır tâk-ı felek +Tîr-i müjgânını alsa titirer cây-ı adem +Can atardı ademe tîr-i nigâhından ecel +Tîr-i hışmından eğer yanmasa beydâ-yı adem +Anlamış nisbetini mihr ü vefâ-yı yâre +Eden oldur dil-i bîçareyi cûyâ-yı adem +tarh-ı suver eyledi hîçâhîçe +Var mı hâmem gibi bir hendese-pîrâ-yı adem +Ârifân yokluk ile etmede isbât-ı vücud +Ben ise varlık ile eyledim inşâ-yı adem +Yoğu var eylemeğe hayli çalıştım lâkin +Oldu sa’y ü talebim hep lev ü levlâ-yı adem +Bu kasîde kaleme kaf-ı fenadan geldi + +Olsa nâmı yakışır beyzâ-yı anka-yı adem +Kimisi nîstî-yi alemle taleb-efzâ-yı adem +Kimi hestî-yi alemle taleb-efzâ-yı adem +Mahv-ı hâk-i reh-i şâhenşeh-i kevneynim ben +Ne tevellâ-yı vücûd ü ne teberrâ-yı adem +Âkif Paşa + +Tıfl-ı nâzenînim unutmam seni +Günler aylar değil geçse de yıllar. +Telhkâm eyledi firâkın beni +Çıkar mı hatırdan tatlı diller. + +Kıyılamaz iken öpmeye tenin +Şimdi ne haldedir nazik bedenin. +Andıkça gülşende gonca dehenin +Yarısın âhım ile kül olsun güller. + +Tegayyürler gelüp cism-i semîne +Döküldü mü siyah ebr cebîne +Yayıldı mı sırma saçlar zemîne +Dağıldı mı kokladığım sümbüller. + +Feleğin kînesi yerin buldu mu? +Gül yanağın rengi rûyın soldu mu? +Acaba çürüdü toprak oldu mu? +Öpüp okşadığım pamuk eller. + +Âkif Paşa +Münâcât +Hak Te'âlâ azamet âleminin pâdişehi +Lâ-mekândır olamaz devletinin taht-gehi +Hâsdır Zât-ı İlâhisine mülk-i ezelî +Bî-hudûd anda olan kevkebe-i lem-yezeli +Eser-i hikmetidir yerle göğün bünyâdı +Dolu boş cümle yed-i kudretinin îcâdı +İzzet ü şânını takdis kılar cümle melek +Eğilir secde eder pîş-i celâlinde felek +Emri vech üzre yer eyler gece gündüz hareket +Değişir tâzelenir mevsim-i feyz ü bereket +Pertev-i rahmetinin lem'asıdır ayla güneş +Tâb-ı hışmından alır alsa cehennem âteş +Şerer-i heybet-i ulviyyesidir yıldızlar +Anların şûlesi gök kubbesini yaldızlar +Kimi sâbit kimi seyyar be-takdîr-i Kadîr +Tanrı'nın varlığına her biri bürhân-ı münîr +Varlığın bilme ne hâcet küre-i âlem ile +Yeter isbâtına halk ettiği bir zerre bile +Göremez zâtını mahlûkunun âdî nazarı + +Hisseder nûrunu amma ki basiret basan +Vahdet-i zâtına aklımca şehâdet lâzım +Can ü gönlümle münâcât ü ibâdet lâzım +Neş'e-i şevk ile âyâtına tapmak dilerim +Anla var Hâlikıma gayri ne yapmak dilerim +Ey Şinâsî içimi havf-ı İlâhî dağlar +Sûretim gerçi güler kalb gözüm kan ağlar +Eder isyânıma gönlümde nedâmet galebe +Neyleyim yüz bulamam ye's ile afvım talebe +Ne dedim tövbeler olsun bu da fi'l-i şerdir +Benim özrüm günehimden iki kat bed-terdir +Nûr-ı rahmet niye güldürmeye rû-yi siyehim +Tanrı'nın mağfiretinden de büyük mü günehim +Bî-nihâye keremi âleme şâmil mi değil +Yoksa âlemde kulu âleme dâhil mi değil +Kulunun za'fına nisbet çoğ ise noksanı +Ya anın kahrına galib mi değil ihsanı +Sehvine oldu sebeb acz-i tabi'î kulunun +Hem O'dur âlem-i ma'nîde şefî'i kulunun +Beni afvetmeğe fazl-ı ilâhîsi yeter +Sanma hâşâ kerem-i nâ-mütenâhîsi biter + +İlâhi +Kâ’inâtı yaradan Hazret-i Hak ‘azze ve cell +Kim anın vahdetidir mebde’-i feyyâz-ı ezel. +Pâdişâhânın odur pâdişeh-i lem-yezeli +Saltanat sürmededir kendiliğinden ezelî +Devlet-i hâssı bekâ üzre olunmuş bünyâd +Öyle devlet ki anın hükmüne olmuş münkâd +Zât-ı a’lâsı vücûd ü ‘ademin sâhibidir +Ehl-i enfâsa hayât ü ecelin vâhibidir +Zulemâtın arasından çıkarır nûr-ı latîf +Dahi envârın içinde yaratır zıll-ı kesîf +Feyz-i lutfu dil-i sâfa erişir eyler eser +Cism-i şeffâfın içinden nitekim nûr geçer +Şinâsi +Yapma bir feylesof nâm-ı meşhûr +Kendini za'm ederdi Fisagor +İ'tikâdı tenâsüh-i ervâh +İ'timâdı tefessüh-i eşbâh +Dedi kim kuyruğunu diken hayvan +Bulur elbette sûret-i insân +Dikilüb bir sühanver ol öküzü + +Ağzına tıktı ot gibi bu sözü +Nasıl etmem bu mezhebe îmân +Sen olurken numûne vü bürhân +Şinâsi +Eşek ile Tilki Hikâyesi +Çıktı bir bağın içinden yola bir yaşlı hımâr +Nakl için beldeye yüklenmiş idi Rûy-i nigâr +Derken aç karnına bir tilki görünce geldi +Böyle bir taze üzüm hasreti bağrın deldi +Öteki çifteyi attı bu yola yanaştıkça biraz +Sonra lâkin aradan kalktı bütün nâz ü niyâz + +Gelsem olmaz mı huzûra benim aslanım +Tâ yakından bakayım hüsnünüze hayrânım +Dâ'im olsun beyimin sâye-i lutf keremi +Gül biter bastığı yerden mübârek kademi +Benzer ol hoş kokulu kuyruğu âlâ miske +Koklarım burnuma vurmazsa efendin fiske +Eyler irfânını îmâ sühan-gû gözler +Yakışır ağzına mevzûn mukaffâ sözler +Eşek ifrât-ı neşâtından anırdı der iken + +Sanki karpuz kabuğu gördü yâhud tâze diken + +Canıma işledi gitti bu ferahnâk hava +Siz sükût etseniz ama yine bir başka safâ +Çünkü bülbül işitip nağmenizi sirkat eder +Çağırır belki gelir dinleyene hüzn ü keder +Tilki böyle nice nice diller dökerek zevk etti +Eşeği bir koyunun başına dek sevk etti + +Burada bir güzel ahır ile yemlik vardır +Neyleyim yükle girilmez kapısı pek dardır +Uyuyup yatma gibi zevk safâ çok anda +Su içip yem yemeden gayrı cefâ yok anda +Anda sâkin dişiler de letâfet başka +Hele bir kere bakın düşmeyin ama aşka +Yaklaşınca eşek âyine-i âba baktı +Yüzü aksin sezerek ağzı suyu pek aktı + +Vâkı'â görmedeyim dilber ü nâzik bir bâş + + +Çağırın tez onu gelsin size olsun oynaş +Buraya gel diye feryâd ederek taştı hımâr +Kapıdan aks-i sadâsın işitip şaştı hımâr + +Gördünüz mü sizi şimdi ediyorlar da'vet +Bu ziyâfette aceb yok mu bana bir hizmet +Bunda kalsın yükünüz tek ininiz siz aşağı +Arkanızdan gelirim olmaya tavla uşağı +Eşek attı yükünü yerlere kendin kuyuya +Tilki mîrasyedi tâ ona rahmet okuya +Şinâsi +Kara Kuş Yavrusu İle Karga Hikâyesi -Bi'l-iltizâm lisân-ı avâm üzre kaleme alınmıştır.- +Aç idi bir karakuş yavrusu bir gün yuvada +Anası yoksul anınçün yem arardı ovada +Bir bora çıktı yuva derken ağaçtan düştü +Başına yavrucağın köylü çocuklar üşüştü +Tutulup oldu oyuncak bir ekinci piçine +Bir kafesle kodular bağda dikenlik içine +Kondu bir karga gelip vişne fidânı üzere + +Gaga çaldı yemişe âdet ü şânı üzere +Dedi ol yavru safâ geldin amân Bülbül Ağa +Cânım ister yediğinden sadaka eyle bana + +Var oruç tut aç iken kendimi alçak tutamam +Çık fidân üzere çekirdek vereyim kim yutamam + +Bâri sor akbabadan bir öğüt al kim buradan +Kurtulursam alayım dâdımı zâlim buradan +Karga uslu söz alıp geldi dedi güçlüğü gör +Kavlidir fırtına bir pâdişehin kim gözü kör +Öyle şehdir kim ona can taşıyanlar muhtâc +Kimini pür-ni'am eyler kimini öldürür aç + +Çünkü öğrenmişsin artık adı neymiş söyle +Âhımı almaz hem neyleyeyim ben böyle + +Ana talih denilir herkese olmaz hayrı +Andan öç almağa yok çâre rızadan gayrı + + +Arı ile Sivrisinek Hikâyesi +Gördü bir bal arısın sivrisinek +Dedi böyle ona fahr eyleyerek +Var mı bencileyin nefs-i nefîs +K'ola âzâde vü bî havf-ı re'îs +Nice bir kasr saraya girerim +Rûh-ı dil-berleri takbîl ederim +Olurum mest-i dem-i hurd ü kelân +Kâh raksân ü gehî nağme-künân +Ne belâ kim çalışırsın her dem +Nef’ini görmede ancak âdem +Nâhl verdi ana bir şöyle cevâb +K`ey eden kâr-ı bedi fazlı hesâb +Vâkı'â cinsine yoktur başbuğ +Geçinir her biriniz sâhib-i tuğ +Lîk kâşane vü dârâta bedel +Gübreliktir sana gâhîce mahal +Hem bulunmazsa güzeller yanağı +Bûs edersin nice murdar ayağı +Bir gün ol raks ü tanînin eseri +Cümleye bâ'is olur derd-i seri + +Lâ-cerem bir de biri hiddet eder +Emdiğin kana seni diyyet eder +Biz ki ya`sûba olup fermân-ber +Fırkamız yek-dil olur ser-tâ-ser +Nûr ü ezhâr üzerin cây ederiz +Vus`umuz mertebe işler gideriz +Bir kovanda yaparız şem`ü asel +Zevkimizdir bu iki hüsn-i amel +Mumumuz halka bütün şevk verir +Balımız zâ'ikaya zevk verir +Şinâsi +Manzûme +Mâderle peder olup bahâne +Sevk etti kazâ beni cihâna +Hanzâde idim velâdetimde +Doğdum yine pek kalenderâne +Üryâna sefîl idi vücûdum +Muhtaç değilse âb-u nan'e +Bir katre suda dehân açardı +Me'luf idi girye vü efgâne +Benzetse beni hatâ değildi + +Bir kimse bakıp da ârifâne +Zencirde inleyen esîrin +Koynundaki tıfl nâ-tuvâne +Fıtrata tasavi-i zuhûru +Bu hal ile hâlık-ı yegâne +Etfâlde gösterip dururken +Bin hüccet ile cihâniyâne +Bilmem ne sebeple vardı dâ'im +Gûşumda şu hatifi terâne +Yüksel! Ki yerin bu yer değildir +Dünyaya geliş hüner değildir. +Geldi beden-i za'îfe kuvvet +Oldu yürümek de başka âdet +Yerlerde sürünme vakti geçti +Doğruldu semâya doğru kâmet +Mahvoldu beşik bebek salıncak +Eğlenceye zevke geldi nevbet +Yanımdaki dâyeler ederdi +Her hâlime ayrı ayrı dikkat +Amma yine kendi âlemimde +Mahsus idi kendime hükûmet + +Rü'yâ gibi geçse de çocukluk +Birdir göze hâb ile hakîkat +Hâlâ zamana tâlibim ben +Döndürmeye ömrü olsa kudret +Etrafımı seyreder sanırdım +İnsanı melek cihânı cennet +Derdi yine muttasıl başımda +Amma ki hatîf-i hidâyet +Yüksel! Ki boyun kadar kalırsın +Sa'y eyle ki bî-hüner kalırsın +Geldi dem-i rağbet-i ma'ârif +Oldum nice fenne ben de vâkıf +Her 'ilme ki sarf-ı dikkat ettim +Bir müşküle olmadım müsâdif +Herhangi kitabı ders edinsem +Gûyâ ben idim ana mü'ellif +İdrâkime sa'yim oldu yâver +Tahkîkime hâfızam mürâdif +Bir bahsi unutmadım cihanda +Bir âsi ile düşmedim muhâlif +Eylerdi fuhûle her kelâmım +Ta'yin-i makâsıd mevâkıf + +İrfân-ı ezel mesâ'ilinde +Fikrimdi yine bana mu'arrif +Tahkîk-ı sıfât-ı hâlık ettim +Esrârına olmadımsa ârif +Durmaz yine i'tilâ-yı câha +Bu beyt ile sevk ederdi hâtif +Yüksel! Hünerinle kâni' olma +İhsân-ı Hüdâya mâni' olma +Hân oldu Kırım'a bir birâder +Çekti beni tahtına berâber +Oldu heves-i şebâb metrûk +Geldi yerine umûrı kişver +Olmuştu mukalledim cihanda +Adl-i Ömeri atâ-yı Ca'fer +Azmetmiş idim kalem-revimde +Terk etmemeye harâb bir yer +Bir re'yime bulamadım mu'ârız +Bir emrimi görmedim muhakkâr +Devrimde ib'âdı kibriyânın +Dil-sîr-i sürûr idi serâser +Herkesteki hande-i neşâtın + +Aksiyle açardı dilde güller +Hükmünde sefâ süren ra'iyyet +Evsâfımı vira ederdi yer yer +Amma ki yine ederdi hâtif +Gönlüm bu 'itâb ile mükedder +Yüksel! Ki cihân sefil ü dûndur +Rağbet ana âdeta cünûndur +Harb açtı 'adûya âl-i Osman +Merdim diyene göründü meydân +Evrenk-i şehâmetimden ettim +At sırtına nakl-i merkez-i şân +Tîr olmuş idi elimde nîze +Benzerdi kemâna seyf-i bürran +Meydana girince zannederdim +Her berk-i belâyı verd-i handân +Yanımda kazâ dururdu dâ'im +Başımda ecel dönerdi her an +Top olsa atılsa bağrıma arz +Olmazdı gönül yine hirasân +Can korkusuna değer mi bir 'ömr +Bâki mi olur cihanda insan + +Gösterdiğin iktidâr necdet +Etmişti bütün cihânı hayrân +Hayfâ ki yine sadâ-yı gaybi +Bir böyle me'âl ederdi ityân +Yüksel! Ki bunun da fevki vardır +İnsanlığın ayrı zevki vardır +Bahtım ne siyah imiş ki bilmem +Hâlimle değişti hâl-i âlem +Bir arsa-i gîr dâra düştüm +Hiç mislini görmemiştir âdem +Bir hizb-i kalil idi mu'înim +A'dâ ise leşker-i aremrem +Bir tîga bedel gelirdi bin tîr +Bir ateşe karşı bin cehennem +Hâlimce ecelle pençeleştim +Ettim kadar 'adûya dirhem +Seyfim kırılıp atım vuruldu +Düştüm yere vardı göğsüme dem +Ne kâra yarar sinân hançer +Ne canlı gezer mu'în hem-dem +Geldi dem-i zillet-i esâret +Mevt özler iken dil-i mü'ellem + +Ağreb ki yine derdi tekrar +Hâtif bu sözü bana demâdem +Yüksel! Ki bu da şîve-i Hüdâdır +Esrârını sorma kim hatâdır +Yüksel ne demek nedir bu tahkîr +Hâtif neden eyler emri tağyîr +Düşmanlarıma esîr idim ben +Boynumda eğerçi yoktu zencîr +Maksûd ise rütbe-i şehâdet +Ben hazır idim kim etti te'hîr +Tâ kalbime olmadı halîde +Destimdeki parça parça şimşîr +Hakkın dahi i'tinâsı varmış +Ef'âlini eylemekte tasvîr +Dünyada da bir melek yaratmış +Vermiş ana iktidâr-ı takdîr +Âdil gibi bir esîr tuttu +Gönlüm gibi mülkü etti teshîr +Yüksel ne demek ki hâtif-i gayb +Sensin bana gönlüm etti takrîr +Yükselmeye kalmadı mecâlim + +Bul derdime varsa başka tedbîr +Beneşinem vü ser pîş-i payet +Ber hîzem vü can konem fedâyet +Kemal Bey +Sâkinâme + +Bezm-i safâda seyr et ol câm-ı gül-nisârı +Bir lâle hey'etinde gör feyz-i nev-bahârı +Açmış neşâtı gûyâ her dilde bir gülistan +Etmiş safâsı peydâ her gözde âb-ı câri +Tab'-ı hazîni kılmış pür-neşve-i tarâvet +Koymuş acep kim gül şekline hezârı +Pîrâmeninde kalmış aks-i dehân-ı hûbân +Ol fassa benzemiş kim yâkut ola kenârı +Behlû-yı şevke düşmüş bak şâhid-i şarâba +Sarmış miyân-ı nâzın gör câm-ı şu'ledârı +Gûyâ edip tabi'at tertîb-i bezm-i eflâk +Âgûş-ı mâha vermiş nâhid-i işve-kârı +Yâ eyleyip meşiyet te'lîf-i tab'-ı âfâk +Etmiş şafakla memlû bir ahter-i nehârı +Ya eyleyip temâşâ bezm-i safâda gûyâ + +Hûn-rîz-i tâb-ı haclet verd-i cemâl-i yâri +Dökmüş tahayyüründen mevc-i safâ-yı şebnem +Hayretle su kesilmiş reng-i gül bahârı +Ya eyleyip tecessüm seher ile hande-i yâr +Âyineden görünmüş cism-i latîf-i vârî +Ya eyleyip tahaccür-i kalb-i rakîk cemşîd +Hûn-ı ciğerle eyler âlemde dem-güzârı +Pür-hûn ise aceb mi hâlâ derûn-ı cemşîd +Almış ecel elinden câm-ı safâ medârı +Bir neş'e var ki meyde mahrûmunun sezâdır +Âh etse tâ kıyâmet her sebze-i mezarı +Ol mey ki eyleyince tertîb-i bezm-i fıtrat +Hamhâne-i ademde sâkî-i feyz-i bârî +Peymâne şeklin almış rindân için neşâtı +Tâca temessül etmiş şâhân için humârı +Rûh ile ittihâdı bir rütbedir ki bilmez +Me'lûf-ı can-pezîri mecbûr-ı can nisârı +Dilden sâ'il olmuş engürden mi peydâ +Gözden mi sâ'il olmuş peymâneden mi cârî? +Elmas içinde yâkut envâr içinde gonca +Cevherde âb-ı cârî Mina'da rû-ı sârî + +Gûyâ ki hûşe-i zer-pestân-ı Meryem olmuş +Kim ruhdur serâser âb-ı safâ medârı +Etmiş acep acep kim nev'-i nebâtı zî-rûh +Bilmezdi böyle hakkâ dil tab'-ı rüzgârı +Re'yin tuttu rindâ ehl-i tenâsühün ger +Derdim ki: Rûh-ı cemdir olmuş nebâta sârî +Ayb etme rûh dersem gör feyz-i inbisâtın +İhyâ eden odur hep rindân-ı dil-fikârı +Can dersem hûna çok mu gördükçe ehl-i hikmet +Bu renk içinde zâhir ol feyz-i gird-i kârı +Rengîn perdelerde tutsa nola makâmın +Kim ser be ser tarbdır cism-i sefâ medârı +Sâkîsi hızr-ı irfân bezm-i behişt-i ma'nâ +Mînâsı cevher-i câh mecrâsı feyz-i bârî +Dîvân-ı hamdan eyler tarh-ı nişâne hâlâ +Meyhânenin nizâmı peymânenin vakârı +Bâğ-ı iremden eyler arz-ı numûne gûyâ +Sahbâ-yı lâle reng-i mînâ-yı jâle-dârı +Meyhâne gülistandır peymâne gül-feşândır +Sâkî nihâl-i şûhu matrab-ı hezâr-zârı +Bir gülistan ki etmiş feyz-i nesîm-i kudret + +Hem nüzhet-i zemistân hem duha-i bahârı +Mutrib kıyâfetinde olmuş bâğa bülbül +çeşm-i gül-behiştin reng-i hicâb ârî +Sâkî letâfetinde olmuş hâka bir şâh +Fevvâre-i hayâlin âb-ı safâ nisârı +Sâkî mürüvvet eyle yok mu şarâb-ı nâbın +Olmaz mı def'a fırsat endûh-ı rüzgârı? +Ben telhkâm-ı aşkım mest-i müdâm-ı aşkım +Mahmûr-ı câm-ı aşkım mahrûm-ı hûşyârî +Gönüllemektir ehl-i aşkın merd ü fânihâdı +Tab'ımdır ehl-i derdin şâh-ı safâ şa'bârı +Te'sîr-i bahtım etti devrân çerhi varun +Kıldım i'âde ahd-i cemşîd-i kâmkârı +Pek teşne-i safâyım ol rütbe kim görülmez +Bezm-i muhabbetimde âsâr-ı bî-karârı +Arzın hevâya çıksa erkân-ı bî-sebâtı +Çerhin zemîne geçse bünyân-ı istivârı +Her katre hûn cismim bir mevc-i bâde-i aşk +Her zerre dâğ-ı sînem bir câm-ı feyz-i bârî +Ol rütbe-i gark mıdır kim mûy mûy cismim +Olmuş neşât-ı elemden kilk-i beyâna sârî + + + +Her satır nazmım olmuş bir mevc-i bâda mânend +Kim noktalarla bulmuş zînet habâb-vârî + +Verdim müdâd-ı meyle bir dilrubâya sûret +Hep şevk neş'e cismi hep renk fer-'izâr + +Ettim bu nazm-ı terde rûh-ı neşâtı tasvîr +Mest eylesin safâsı behzâdiyet-nigârı + +Sâf latîf ü nâzik elfâfı câm-ı mânend +Bikr ü ferc rengîn ma'nîsi bâda vârî + +Dönsün misâl-i sâgar bezminde ehl-i tab'ın +İrfânımın cihanda kalsın bu yâdigârı + +Sahbâya fâ'ik oldu bu yâdigâr rengîn +Pür neş'e-i safâdır ammâ ki yok humârı + +Bu nazm-ı terle ettim bî-câm dehri sermest +Ma'dûm olursa lâyık cemşîdin iştihârı + +yeter kelâmın olsa ne rütbe-i mu'ciz +İlzâm mümkün olmaz hasâd-ı nâ-bikârı + +Hiç etme fevt-i fırsat nûş-ı şarâb nâb et +Âlem bahâr-ı fânî ömr ise cûd-ı cârî! + +Mustafa Reşid +Vâveylâ* + + + +* Sa'âdetli Kemal Beyefendinin lerinindir. +Feminin rengi aksedip tenine +Yeni açmış güle misâl olmuş +İn'itâfile bak ne âl olmuş +Serv-i sîmîn sakalı gerdenine +Bu letâfetle ol nihâl-i revân +Giriyor göz yumunca rü'yâma +Bu tasavvur dokundu sevdâma +Ah böyle gezer mi hiç cânân +Gül değil arkasında kanlı kefen +Sen misin sen misin ey garib vatan +Vâveylâ + + +Bu güzellikte hiç bu çağında +Yakışır mıydı boynuna kefen +Cisminin her mesâmı yâre iken +Tuttun evladını kucağında +Sen gidersen bizi kalır sanma +Şühedân oldu mevt ile handân +Sağ kalanlar durur mu hiç giryân +Tende yaştan ziyâdedir al kan +Söyleyen söylesin sen aldanma + + + + +Sen gidersen bütün helâk oluruz +Koynuna can atar da hâk oluruz + +Vâveylâ + + + +Git vatan Ka'be'de siyaha bürün! +Bir kolun Ravza-i Nebî'ye uzat + +Birini Kerbelâ'da Meşhed'e at +Kâ'inâtta hey'etinle görün + +Bu temâşâya Hak da aşık olur +Göze bir âlem eyliyor izhâr +Ki cihanda büyük letâfeti var + +letâfet olunsa ger inkâr +Mezhebimce demek muvâfık olur + +Aç vatan göğsünü ilâhına aç! +Şühedânı çıkar da ortaya saç! + +Vâveylâ + + + +De ki Yâ Rab bu Hüseyn'indir +Su mübarek Habîb-i zî-şânın + +Su kefensiz yatan şehidânın +Kimi Bedr'in kimi Huneyn'indir +Tazelensin mi kanlı yâreleri +Mey dökülsün mü kabr-i eshâba +Yakışır mı sanem bu mihrâba +Haç mı konsun bedel şu mîzâba +Dininin kalmasın mı bir eseri +Âdem evlâdı bir takım câni +Senden alsın mı sâr-ı şeytânî +Mustafa Reşit +İlâhî +Kâ’inâtı yaradan Hazret-i Hak ‘azze ve cell +Kim anın vahdetidir mebde’-i feyyâz-ı ezel +Pâdişâhânın odur pâdişeh-i lem-yezeli +Saltanat sürmededir kendiliğinden ezelî +Devlet-i hâssı bekâ üzre olunmuş bünyâd +Öyle devlet ki anın hükmüne olmuş münkâd +Zât-ı a’lâsı vücûd ü ‘ademin sâhibidir +Ehl-i enfâsa hayât ü ecelin vâhibidir +Zulemâtın arasından çıkarır nûr-ı latîf +Dahi envârın içinde yaratır zıll-ı kesîf +Feyz-i lutfu dil-i sâfa erişir eyler eser + +Cism-i şeffâfın içinden nitekim nûr geçer +Tehlîl +Cenâb-ı Kibriyâ el-hak sezâvâr-ı ibârettir +İbâdet ona zikr fikr hâlisten ibârettir +Garaz bundan i'tirâf zât-ı vahdettir +Ne havf nâr-ı duzahtır ne şevk zevk cennettir +Şinâsi merhûm +Âlem hayâl-hâne-i hikmet-feşânedir +Kevn ü fesâd şîve-i hükm-i zamânedir +Hestî vü nistî-i cihân hep bahânedir +Mecmû’a-ı dü-kevn serâser fesânedir +Bu kâr-gâh-ı sun’ aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir +Konmuş bu çarsûya bir âyine-i hayât +Sûret-ver olmuş anda temâsil-i kâ'inât +Tutmuş cihânı pertev-i meşkût- vahd-i zât +Cevher-i kadîm vü reng-i tesâvir-i bî-sebât +Bu kâr-gâh-ı sun’ aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir + +İtmiş vücûd-ı muhtelifât ile imtizâc +Her sûreti kabûl eder âyine-i mizâc +İllet ilaca lâzımeden illete ilâc +Her şeyde âşikâr müselsel bu ihtiyâç +Bu kâr-gâh-ı sun’ aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir +Devrân ki sad-hezâr cemi eyleyip zebûn +Kılmış nice piyâle-i ser-şârı ser-nigûn +Olur yine bu bezme aceb arzu-füzûn +Bundan ziyâde akla göre olamaz cünûn +Bu kârgâh-ı sun' aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir. +Mîzân-ı Hak'ta bu dahi bir özge mu'addelet +Menfûr olur hünerver ü cehâl mültefet +Mağlûb-ı zümre-i cühelâ ehl-i ma'rifet +Pâmâldir kemâl ü hüner hâr has saffet +Bu kârgâh-ı sun' aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir. +Sa'y eyle keşfe mukanna'a-i râz-ı mübhemi +Anla nedir hayriye-i eczâ-yı âlemi +İdrâk eyle cevher-i nefs-i mukaddemi +Fehm et mi'el-i nüsha-i kübrâ-yı âdemi +Bu kârgâh-ı sun' aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir. +Âsâr-ı zâhir olmadadır gerçi nîk ü bed +Birdir bakılsa çeşm-i hakîkatle k'elbed + +Olsa füzûn ne mertebe ta'dâdda aded +Her bir adedde yite celî ma'ni-i ehad +Bu kârgâh-ı sun' aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir. +Geh cenk ü kâh sulh gehî hub geh nifâk +Geh fark ihtilâf gehî cem' ittifâk +İdbâr için te'essüf ü ikbâle iştiyâk +Bir ömr-i yek du rûze için cümle bu meşâk +Bu kârgâh-ı sun' aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir. +Sath-ı zemîn ü künküre-i âsumân nedir? +Fasl-ı bahâr vasf-ı şitâ vü hazân nedir? +Âsâr-ı dil-şikâri-i nev-civân nevân? +Şevk-i şârâb sûziş-i nây kemân nedir? +Bu kârgâh-ı sun' aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir. +Bir muktezâ-yı şîve-i ahkâm-ı rûzgâr +Her nev' ü cins bir ceeyân üzre bî-karâr +Mebde'-i ziyâ ayân mi'âd ise âşikâr +Yokdur dirîğ gelmede gitmekde ihtiyâr +Bu kârgâh-ı sun' aceb dershânedir +Her nakş bir kitâb-ı ledünden nişânedir. +Ziyâ Paşa +Güller güler figânla geçer ömr-i andelîb +Bîmâr ihtizârda ücret diler tabîb. + +Mânend-i lâşe nâ’ş-ı tüvanger zelîl ü hâr +Kerkes misâl vâris ü gassâl nâ-şekîb. +Bâlîn-i nâza hâce-i şehr eyler ittikâ +Hâk-i mezellet üzre yatır aç bir garîb. +Pertev-fürûz-ı bezm-i tarab şem-i hande-rîz +Pervâne-i şikeste-per üftâde-i lehîb. +Sûm ü basal çü nergis ü lâle güşâde-leb +Mahbûs künc-i mahfaza-i tengnâda tîb. +Bister-nevâz-ı izz ü safâ ahmak-ı hasîs +Külhan-nişîn-i züll ü hevân âkıl-i hasîb. +Geh devlet-i cihândan eder cehl behre-yâb +Geh lokma-i işâdan eder akl bî-nasîb. +Makbûl-i bezm-i sohbet olur müfsid-i leîm +Menfûr-ı tab’-ı âlem olur nâsih-i musîb. +Gâhî muhakkar-ı cühelâ şâir-i beliğ +Gâhî musahhar-ı humakâ fâzıl-ı edîb. +Bir âcizin maîşeti noksan-pezîr olur +Bir zâlimin umûru eder kesb-i fer ü zîb. +Subhâne men tahayyera fî sun’ihi’l-ukûl +Subhâne men bikudretihî ya’cizü’l-fühûl. +Kezâ + +Eyler sabâh şâmı vü leyli nehâr eder +Sayfı kılar şitâ vü hazânı bahâr eder. +Nez’-i hayât-ı hayy eder emvâta cân verir +Eyler gubârı âdem ü cismi gubâr eder. +Cism-i Halîl’e nârı eder nûr kudreti +Nûru Kelîm’e hikmeti hem-reng-i nâr eder. +Leylî-i hüsnü çeşmine Şîrîn edip müdâm +Ferhâd’ı derd-i aşk ile Mecnûn zâr eder. +Demlerce bir tama’la kılar kalbi bî-huzûr +Yıllarca bir emelle dili bî-karâr eder. +Bir mülkü harîs-i bî-sitemkâr için yıkar +Bir kavmi bir münâfık ile târumâr eder. +Bir cismi izz ü nâz ile sâd-sâl besleyip +Encâm-ı kâr pençe-i merge şikâr eder. +Yüz yılda bir vücûdu kılıp genc-i ma’rifet +Âhir yerin nişîmen-i hâk-i mezâr eder. +Ârif odur ki mu’terif-i acz olup Ziyâ +Bu hâdisât-ı câriyeden i’tibâr eder. +Mülkünde hakk-ı tasarruf eder keyfe mâ yeşâ +İsterse kevni yok eder isterse var eder. +Subhâne men tahayyera fî sun’ihi’l-ukûl +Subhâne men bikudretihî ya’cizü’l-fühûl. + +Kezâ +Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-ı fenâdan +Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan +Âsûde olam dersen eger gelme cihâne +Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan +Sâbit-kadem ol merkez-i me'mûn-ı rızâda +Vâreste olup dâire-i havf recâdan +Dursun kef-i hükmünde terâzû-yı adâlet +Havfın var ise mahkeme-i rûz-ı cezâdan +Her kim ki arar bûy-ı vefâ tab'-ı beşerde +Benzer ana kim devlet umar zıll-i hümâdan +Bî baht olanın bağına bir katresi düşmez +Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan +Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar +Rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan +Her âkile bir dert bu âlemde mukarrer +Râhat yaşamış var mı gürûh-ı ukalâdan +Hall etmediler bu lûgazın sırrını kimse +Bin kâfile geçti hükemâdan fudelâdan +Kıl san'at-ı üstâd'ı tahayyürle temâşâ +Dem urma eger ârif isen çün ü çerâdan + +İdrâk-î me'âlî bu küçük akla gerekmez +Zîrâ bu terâzû kadar sıkleti çekmez. +Kezâ +Dehrin ne safâ var acabâ sîm ü zerinde +İnsân bırakır hepsini hîn-i seferinde +Bir reng-i vefâ var mı nazar kıl şu sipihrin +Ne leyl ü nehârında ne şems ü kamerinde +Seyr etdi havâ üzre denür taht-ı Süleymân +Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde +Hür olmak ister isen olma cihânın +Zevkinde safâsında gamında kederinde +Cânân gide rindân dağıla mey ola rîzân +Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde +Hayr umma eger sadr-ı cihân olsa da bi'l-farz +Her kim ki hasâset ola ırk güherinde +Yıldız arayup gökde nice turfa müneccim +Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde +Anlar ki verir lâf ile dünyâya nizâmât +Bin türlü teseyyüb bulunur hânelerinde +Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz +Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde + +Ben her ne kadar gördüm ise ba'zı mazarrât +Sâbit-kademim yine bu re'yin üzerinde +İnsâna sadâkat yakışır görse de ikrâh +Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allâh. +Kezâ +Bir 'abd-i Habeş dehre olur baht ile sultân +Dahhâk’in eden mülkünü bir Gâve perişan +İkbâline idbârına bel bağlama dehrin +Bir dâirede devr edemez çenber-i devrân +Zâlim yine bir zulme giriftar olur âhir +Elbette olur ev yıkanın hanesi vîrân +Ekser görülür çünki ceza cins-i amelden +Encamda inenden olur rahne-i sûhân +Tezkîr olunur la’n ile Haccâc ile Cengiz +Tebcil edilir Nûşirevân ile Süleyman +Kâbil midir elfâz ile tağyîr-i hakikat +Mümkin mi ki tefrik oluna küfr ile îmân + +Bir hâkden inşâ olunur deyr ile mescîd +Birdir nazar-ı Hak’da mecûs ile müselmân +Her derdin olur çâresi her inleyen ölmez +Her mihnete bir âhir olur her gama pâyân +Geh çâk olunur dâmen-i pâkîze-i ismet +Geh iffet eder âdem-i ârâyiş-i zindân +Sabr et siteme ister isen hüsm-i mükâfat +Fikr eyle ne zulm eylediler Yûsuf’a ihvân +Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ +Ta’llahi le-kad âsereka’llâhü aleynâ +Kezâ +Gelmedi hâbına vasla edip nâz bana +Neler etti neler ol gamzesi gammâ bana +Şeb-i hicrânda nûş-ı mey olup mâye-i gam +Olmadı gitti sürâhî dahi demsâz bana +Saklarım gonca gibi sînede dâğ-ı aşkı +Andelîbin olamaz nâlesi hemrâz bana +Gül'izârân-ı Stanbul bırakılmaz ammâ +Oluyor yâd-ı vatan şehper-i pervâz bana + +Geceler azm-i reh-i yâr ederdim Cevdet +Şu'le-i âhım eğer olmasa gammâz bana +Cevdet Paşa +Gazel-i Mülemma' +şehsüvâra ki ser-tâc ola bu Avrupa saç +Sez be gird eger ez diyâr- Mısr harâc +mehlikâya bütün halk müşteri ammâ +Ki az metâ' vü sâliş hemi sitând bâc +Ciğerde tîğ-i nigâhın ne yaralar açtı +Diğer be tîğ keşîden tu nîstî muhtâc +Nigâhın etse ne gam şerha şerha sînemizi +Dehd mukarrah la'lete be zahm-ı gamze ilâc +Hevâ-yı zülfüdür aksâ-yı arzû Cevdet +Sevâd-ı turre nümâyed merâ şeb-i mi'râc +Kezâ +Bir gazelden +Bir beyit +Ger ye's-i humarın verecek ise sonunda +Evvelce şikest olsun peymâne-i ümîd +Gazel +Zannetme hemen çehre-i zser-i demde eser var + +Hicrân eleminden dil-i zârımda neler var +Ey bâd-ı sabâ uğramaz oldun bu diyara +Gel söyle Stanbul tarafından ne haber var +Var hâl-i perişânımı arz eyle yâre +Zîrâ taraftan ne gelir var ne gider var +Takrîr edemem sûz-ı dil ü derd-i derûnum +Söyletme beni hâtır-ı zârımda keder var +Yok hâlimi arz eylemeye tâb tuvânım +Cevdet ser-i şûrumda bu dem derd-i sefer var +Kezâ +Bursa'da iken müsteşar Sadr-ı Âlî Fu'ad Efendi ile Bi'l-iştirâk Bunarbaşı nâm +mesîrede söylenmiş olan gazeldir +Dîde fevâre dil-zâr suyun başıdır +Bu teferrücde akan gözlerimin yaşıdır +Sîm-bâzların akdıkça gümüş suyunda +Gözlerim sanki Burusada Bunarbaşıdır +Der dükkançe-i vaslında kumaşçı peçenin +Pister-i rahat âşık eşiği taşıdır +Kaplıca suyu gibi âteş-i seyyâle-i eşk +Aşıkın bak eser âh şerer-i pâşıdır +Ulu Camideki mihrâbı ne yapsın âşık + +Kıble-i vahdet ona yârin iki kaşıdır +Reh-i nâ-refte Burusada açıp gülün Fu'âd +Bendesi Cevdet onun pîru vü yoldaşıdır +Tahmîs-i Gazel Şeyhu'l-İslâm Ârif Hikmet Bey +Ciğerde gerçi zahm-ı çeşm hun aşâ mı kalmıştır +mest nahvetine hüsnünün encâmı kalmıştır +Melahat bezminin mahmurluk hengâmı kalmıştır +Nigâh-ı mestinin ne tâb ne ârâmı kalmıştır +Tenakkul etmeye işkeste bir bâdâ mı kalmıştır +rütbe derd-i ser çektim bu bezm-i rezm-i âlemden +Ki gönlüm ürker oldu şimdi ism ü resm-i âlemden +Safâ meslûb olmuş bezm-i keremâ kerem-i âlemden +Besât-i neş'e-i cem tay olunmuş bezm-i âlemden +Hemân bu kubbe içre bir tanîn câmı kalmıştır +Vücûd ehl-i cûdu güzellik merak etse de imhâ +Mübârek dâstâfı âlemi eyler yine ihyâ +Nice ehl-i kerem geçmiş ki nâmı söylenir hâlâ +Ecel tay eylemiş tomar-ı ömr hâtemi ammâ +Eyâdi-i cihânda defter-i in'âmı kalmıştır +Teneffüs kûşesi yokdur bu beyt-i târ-ı dünyânın +Tahassür-i rûz nedir rahnesi divâr-ı dünyânın +Pes pîşin gözet altında kalma bâr-ı dünyânın +Deru vü divarı gitmiş köhne resm-dâr-ı dünyânın +Felâket-rîz ü mâ'il bir müzahraf bâmı kalmıştır + +Sakın ikbâline aldanma olma hüznden hâlî +Cihânın bir karâr üzre gider mi hiç bir hâl +Humarı neş'siz idbârı ikbâlin olur tâlî +Nice zû nahvetin esb-i serî'u's-seyr ikbâli +Tarîk-i gam refîk-i câhda encâmı kalmıştır +Beni giryân eden zannetme bir beyhûde hülyâdır +Sirişk-i çeşmime bâ'is ne hülyâdır ne rü'yâdır +Çemende olsa da dil çağlar cây-ı temâşâdır +Mücâzât-ı sirişkim cûy ile zannetme bî-hâdır +Hayâlimde şûhun kadîm endâmı kalmıştır +Yemiş ol gelenler nahl-i nazmın meyve vü bârın +Mecâzi-i hayâlin çiğnemişler hep çemenzârın +Dürüp düşürmüş eslâf hükm-i pîrâ bütün vârın +Mukaddem çîre destân çîde atmış bahta esmârın +Mezâmînin riyâz-ı ma'rifette hâmî kalmıştır +Dil-i Cevdet şârâb-ı nâb ile zevk safâ bulmaz +Çemende olsa da bülbül gibi giryân olur gülmez +Kadeh lebrîz-i sahbâ olsa da dil şevkle dolmaz +Gönül hikmet kadeh peymâ-yı ümîd neşât olmaz +Bu bezm-i gamfezâda neş'e-ver sahbâ mı kalmıştır +Tanzîr-i Gazel Arif Hikmet Bey +Geçip göçmüşse de ehl-i safânın nâmı kalmıştır +Çemende yâdigârı olmak üzre câmı kalmıştır +Nigâhî mest ammâ neş'e-i hüsnü geçip şimdi +Melahat bezminin ancak acı bâdâmı kalmıştır +Cihanda ferş-i himmet tay olunmuştur fakat halkın + +Dilinde hâtemin efsânede in'âmı kalmıştır +Safâsı kalmamış bu saydgâh-ı âlmein ancak +Hevâ-yı câh nâmında kuru bir damı kalmıştır +Esîr-i fırsat olma kim nice bâlâ-rû ikbâl +Uçup hayli pür nahvet ile encâmı kalmıştır +Gümüş servi temâşâ etsin ol meh bahr-i eşkimde +Gözümde çün hayâl-i kadd-i sîm endâmı kalmıştır +Ne Cem kaldı ne câmı neş'esi var bezm-i âlemde +Fakat sâkîlerin resmîce bir ibrâmı kalmıştır +Yemiş içmiş selef bezm-i sühandan şimdi ahlâfa +Tenakkul etmeye ismâr-ı nazmın hâmı kalmıştır +Benim nazmımda yok evvelki Cevdet tab'ımın ancak +Reh-i hikmette pûyân olmaya ikdâmı kalmıştır +fahr-i câh fetvâ-yı Arif Hikmet şinâs-ı asr +Ki medhin etmedin bir ferd-i müstesnâ mı kalmıştır +Hüner-mendân-ı eslâfı geçip nazm ile inşâda +Yanında sâ'ib ü vassâfın ancak nâmı kalmıştır +Kezâ +Gazel +Anılsın yâr ile hem-pây-ı seyrân olduğum yerler +lûtf ettikçe ben mahsûd-ı yârân olduğum yerler + +Tüter dâim gözümde haşre dek hulyâmdan çıkmaz +şûhun âteş-i rûyîle sûzân olduğum yerler +Akıp cûlar gibi çağlar sirişkim yâda geldikçe +Gezip ol serv-kaamet ile handân olduğum yerler +Bana sünbül gerekmez hâtıra geldikçe ey gül-rû +Senin sevdây-ı zülfünde perîşân olduğum yerler +Tecellî-hâne-i hulyâda kaldı cevdetâ ancak +Bakıp mir'at-ı ruhsârına hayrân olduğum yerler +Kezâ +Anılsın yâr elinden câm-ı mey nûş ettiğim demler +Neşât-ı vasl ile dehri ferâmûş ettiğim demler +Anılsın bâri şimdi bezm-i yârân-ı sitanbul'da +Boğaziçi'nde mevc-i mey gibi cûş ettiğim demler +Bana zindân olur mısr'ın sarâyı yâda geldikçe +yûsuf-hüsnü hasretle der-âgûş ettiğim demler +Aceb gülşende olsun hâtır-ı ahbâba gelmez mi +Hezârı âh feryâdımla hâmûş ettiğim demler +Tararken turresin yâdına gelsin bâri cânânın +sevdâ ile kendim hâne ber-dûş ettiğim demler +Meğer sermâye-i şâdî imiş kûy-i dilârâda +Sirişkim nakdini hâk ile mağşûş ettiğim demler + +Sirişk-i elemi gör bâri zâlim yâdına gelsin +Senin şevk-i lebinle hûn-ı dil nûş ettiğim demler +Gelince yâda Cevdet ağlarım sadr-ı keremkârın +Der-i lûtfunda ekdârı ferâmûş ettiğim demler +Tahmîs-i Mutarraf Lugazil Süleyman Fehim Efendi + +Cünûn-ı aşk ile âvâre olmuş sâde levhânız +Ki ser-bahs-i hikmetten geçen âzâde rindânız +Heyûlâ-yı hevesten dûr olan bir cevhre-i cânız + +Ezel nûş eyledik câm-ı sitem âmiz dâsdârı +Ciğer kanıyla kâi' olmuşuz şimdi şefk-i vârî +Şeb-i hayrette her dem hûn-ı eşk-i çeşmimiz cârî +Bizi hüşyâr eder sanma bu câm-ı çerhin edvârı +Sabâh-ı haşre dek bî-hûd olan mestâneler nidânız +Bize sensiz per-i pervânedir bâlîn râhat âh +Düşürdi pister-i derde bize bu sûz-ı hasret âh +Gönül tâb tef-i hicrinle oldu pür harâret âh +Bize beytü'l-hazandır gayrı fânûs-ı selâmet âh +Şeb-i tâın firkatde serâpâ şem'-i sûzândır +Çıkar dûd-ı tahssür sûz-ı aşkınla sırr-ı dilden +Aceb mi başımızda yansa âteş-i ahker dilden +Dimâğ-ı âsûde-i ûd safâya mücmer dilden +Kavgîr oldı nâle şîşe-i rûşen-ter dilden +Çeküb âh firâkın her nefes nârinile nûşânız + +Bize arz-ı cemâl etmez mi Belkıs-ı emel âhir +Gönül kâşânesinde şân-ı haşmet-vâyemiz zâhir +Safâmız var sabâ-yı dilde feyz-i uzlete dâ'ir +Hevâ-yı câh cümle Cevdet âsâ olmayız fâhir +Fehimâ Hanım dâğ-ı muhabbetle Süleymânız +Hayâl-i yâr ile cism-i nizâdım oldu hayâl +Bana visâli ise ol şehin hayâl-i muhâl +Bugün yarın deyu ümidvâr olub kaldık +Kibâr va'desine döndü gitti va'd-i visâl +Cevdet Paşa +Tahmîs-i Gazel Reşid Paşa +Cism-i elfâza revân bahş-edâdır hâmem +Mehd-i hülyâya su rızâ-yı safâdır hâmem +Derd-i eşkâl ma'ânîye devâdır hâmem +Hasta-i nâtıkaya ruh-fezâdır hâmem +Zât-ı İsâ gibi i'câz-nümâdır hâmem +Nakşına şişe hayâlât-ı zarâfet teşne +Nokta vü hattına her sâhib-i hikmet teşne +Katre-i reşhasına ehl-i belâgat teşne +Reşha-i feyzine erbâb-ı fesâhat teşne +Gûyiyâ çeşmime ilhâm-ı Hüdâdır teşne +Sa'yi meşkûr ola kim itdi yüce âdab +Merve-i kalbi safâ-yı rakmile sîrâb +Reşhânı hürrem-i câna verip âb tâb +Oldu icrâ-yı sühan etme ki zerrîn mîzâb +Ka'be-i ma'nâya asılsa sezâdır hâmem + +Sanma kim yazdığı nazmın ne serv ne beni var +Mülhemiyet gibi başında hümâ efseri var +Çerh-i i'câza kadar uçmağa bâl ü peri var +Ser-i şâhenşeh endîşeye konsa yeri var +Evc-i a'lâ-yı ma'ârifde hümâdır +Gezerek münhec-i bârin hayâli her bâr +Tutarım tûr-ı tecellî-i ma'ânîde karâr +Her sözüm sihr-i helâl olduğu çünkim derkâr +Bî-muhâbâra nâm-ı refteye gitsem de ne var +Kahr-ı hasm eylemege elde asâdır hâmem +Feyz-i nîl sünhuna nasb ile mikyâs-ı cedîd +Eyledi râh-ı mecrâ-i hayâli tecdîd +Lezzet-i şîr ü şeker nazm ile nesrimde bedîd +Nîşger mi acabâ Mısr ma'ânîde reşîd +Bak halâvetde tab'-ı beliğğâdır hâmem +Hazreti âsıf-ı Âlî himem ü cem-i haslet +Buyurub şi're tenezzül Felâtûn-ı fikret +Eylemiş bu gazelin nazmında çünkim himmet +Tarz-ı tahmîsi vesîle ederek ey Cevdet +Menkabet-i Hân-ı Reşîdü'l-vüzerâdır hâmem +Kezâ +Gazel + +Eden vuslât deminde fikr-i hicrân ağlasın gülsün +Dökenler eşk-i şâdî böyle her an ağlasın gülsün +Gelüb bezme yine bin nâz ile âgûşa gelmezsin +Bu hâle sâkıya şem’i şebistân ağlasın gülsün +Gül-i ömrün hazânı kesret üzre hande etmektir +Gülüp güller açıldıkça hezârân ağlasın gülsün +Hadeng-i gamzen ile cânı vermek câna minnettir +Bu şîrin merk ile rûh-ı şehidân ağlasın gülsün +Lebi can tazeler bîmar çeşm-i can alur Cevdet +şûha dil-veren dilhasta her an ağlasın gülsün. +Gazel +Örterse yüz bulup rh-ı tâbânı mû be mû +Aç ey sabâ turre-i cânânı mû be mû +Ey şâne kîl kâl ile kırmadan varub +Şerh eyle yâre hâl-i perişânı mû be mû +Kıldan seçilmez ince beli ince fikr ile +Seyr et mumyân-ı hırâmânı mû be mû +Dîvân-ı hüsne bâri sen ey hatt-ı nev çıkub +Arz et seyyahnâme-i hicrânı mû be mû +Bilmem ki zülf-i yâre mi Cevdet dokunmuşuz +Sormaz şûh bu dil-i nâlânı mû be mû + +Dikkatle yarsa tîğ-i zebân kırka bir kılı +Vasf edemezdi hikmet-i devrânı mû be mû +Müfti el-enâm ehl-i ma'ârif ki her sözü +Teşrîh eder dekâyık-ı irfânı mû be mû +Kezâ +Gazel +Gâlip gelip hazan şitâsı bahârına +Devrin safâ-yı neş'esi değmez humârına +Gülçin bûse olunmaya her nev-heves deyu +Hatt-ı hudûd çekti riyâz-ı izârından +Gülberg-i ârızındaki reyhânî hattını +Yazdım hikâye yollu gülistân kenârına +Uymaz zamâne kimseye hakkıyla çâresiz +Lâkayd olub da gitmeli âdem yârine +Lafz vefâyı yazsa da bilmez mi'elini +Kimse güvenmesin bu zamâne kibarına +Yârin vefâsı yok dil-i ağyâr gine cû +Cevdet azîmet etmeli uzlet diyârına +Ey bâd-ı subh söyle dilin yâre hâlini +Şerh et niyaznâme-i hasret mi'elini +Uğrar isen Stanbula lutf eyle ey sabâ + +Ol yâre sor unuttu mu va'd-i visâlini +Kezâ +Tazmin +Es-sehv-i özr aleyhi'n-nâsi mecbûl +Ve'l-'özri inde kirâmü'n-nâsi makbûl +Müfred +Hûbân-ı bî-vefâ gibi dehr-i desîse-bâz +Nâz ehline niyâz eder ehl-i niyâza nâz +Kıt'a +Bezm-i meyde kusûra bakma sakın +Âlem-i âb başka âlemdir +Mey-i ikbâli hazm eden ammâ +Meşrebimce hakîkat âdemidir +Kezâ +Mısrâ' +Şâne-i zülf-i sühandır i'tirâz +Kezâ +Bî-vücûdum çün nigâh ammâ yerim var dîde +Sâye-i baht-ı siyâh altında buldum rif'atimi +Kezâ + +Gazel +Yine ol şehsüvâr-ı nâz perçîn-i çebîn olmuş +Nigâh-ı dîdesi hançer be-dest hışm kîn olmuş +Savul ey dil yolundan câna kasdı var gibi yârin +Ki tîr-i gamzesi kâkül ucunda der-kimîn olmuş +da kendi gibi bir kâfire meftun mudur bilmem +Bugün çâk-ı girîbân eyleyip endûh-kîn olmuş +Dayanmaz tâb-ı ruhsârına nûr-ı dîde ey mehrû +Anınçün çeşmimiz muhtâc-ı câm-ı durbîn olmuş +Aceb kaç bin cihânı pâymâl-i nâz eder Cevdet +Yine ol şehsuvârım böyle perçîn-i çebîn olmuş +Kezâ +Sözüne ben senin ey şûh inandım kaldım +Seni insâf kerem sâhibi sandım kaldım +Olmayım çâh-ı zenehdânına üftâde deyu +Rişte-i kâkül-i dildâre dolandım kaldım +gazâl emeli kendime râm etmek için +Hayli cehd eyledim ammâ ki usandım kaldım +Arz-ı hâl eylemek ister idim ammâ neydeyim +Dem-i vuslatta görüp rûyun utandım kaldım + +Çîn-i gîsûlarını şerh ederim fikriyle +Gece hülyâ ile Cevdet oyalandım kaldım +Makber +Ey zâ'ir-i itbâr perver +Seyr et ne güzel durur şu makber! +Yalnızlığı hoş-nümâ değil mi? +Ya sâdeliği değil mi dilber? +Gâyetle hazîn iken toprak +Üstünde yakışmamış mı mermer? +Nâfende biten nihâl-i gül-bîr +Bak bak ne kadar latîf munzir +Olmaz mı nazar ribâ-yı vicdân +Nezdinde mevc uran çemenler? +Vermiş ona başka bir letâfet +Pîşindeki sarv-i sâye-güster +Düşse bu kadar düşer muvâfık +Bir zılle ziyâ-yı mihr-i enver +Seyr et bunu görmedinse şâyed +Mahzunluk içinde şâd-ı berîr. +Söyle hele pek güzel değil mi +Şu serv ü nihâl kabr yekser? +Hepsinden onun güzeldi eyvâh +Altında yatan zavallı duhter! +Ekrem Bey +Nevbahar +Mukîm-i râğ ol ey gönül fuyûz-ı nev-bahârı gör + +Şukûfelerde mevc uran safâ-yı hüsn-i yâri gör +Ne san'at eyler eşkâr hezâr nağmekârı gör +Kenâr-ı havz-ı pâkde dıraht-ı sâyedârı gör +Verir hayâta ihtizâz hurûş-ı cûybârı gör! +Döner benefşe -gül- semen mücevherâta jâleden +Verir çemende lâleler birer nişân piyâleden +Şarâb-ı nehrin andırır su aks-i reng-i lâleden +Dolar derûn-ı mürgzâr tarbla cûş-ı nâleden +Seherde seyr-i bağa çık sabah feyz-i bârı gör! +Edâ-yı dil-şikâr ile şukûfe çîn ü dem furûş +Hırâm-ı işve-bâr ile dernek-bahş akl hûş +Elinde gül -başında tül- kabâ-yı âl zîb-i dûş + +Çemende nâz ile gezen benât-meh-i izârı gör! +Ser-deruhte meşt-zen-hayyâz-ı bâğa ber girîz +Gussun içinde pür garyû-şukûfelerle pür sitîz +Nihâl-i gülde teb-nümâ-yım çemende mû cihîz +Çemen çemen zemîn gezer- zaman zaman semâ girîz +Hevâperest pürhevesnesîm-i bî-karârı gör! +Dilinde aşk-ı neşve-rîz -lebinde şevk-i handever +Yolunda her çemen na'îm -gözünde her ��içek güher +Şarâb-ı âb-ı hoş-güvâr -gıdâsı şîr ü şehd-ter +Değil melâle âşinâ kelâlden de bî-haber +Çoban kıyâfetindeki garip kâmkârı gör! +Ekrem Bey + +Bu da bir şi'r-i mahzun-ı diğer +Ey talebkâr-ı enfes-i"eş'âr +Eyle dikkatle fevk zîre nazar +Şi'rdir hep gördüğün âsâr +Şi'rdir hep duyduğun sesler +Rûh-perver .latîf..hüzn-âver +Yerde bir kız..semâda bir ahter +Her biri bir bedî'a-i diğer! +Oynatıp hiss-i âşıkânesini +Kavalın savtı aks eden kühsâr +Dinleyip kuşların terânesini + +Çekilip ormana olur nâçâr +Kız çoban gizli gizli girye nisâr! +Bu da bir şi'r-i nâzik-i diğer +Alıp âgûşa genç bir mâder +Emzirirken yetimini meselâ +Eyledikce melek tebessümler +Akıtır mâderi sirişk-i safâ +Rikkat efzâ-yı sâkinân-ı semâ +Bu da bir başka levha-i ulyâ! +Bu da bir şi'r-i bihter-i diğer! +Gece mukammer -semâ sehâb âlûd +Onun altında nurdan deryâ! +Hep menâzır hafî hafî meşhûd +Hep sükûn üzre nûr âb hevâ +Nûr ile imtizâc edip zulmâ + +Hâkim olmuş mevâki'a sevdâ! +Bu da bir şi'r-i eltâf-ı diğer +Vastında lücce-i nûrun +Bir ufak sandal -onda da iki cân +Zinde zâhir melâhati hûrun +İsmet aşk-ı âşıkânda ayan! +Mâsivâ rûh -rûh pür reyhân +Ses yok ancak sadâ-yı bûs-ı dehân! +Bu da bir şi'r-i enfes-i diğer +Zîb-i kürsî bir âfet-i bî-hâb +Ser nâzı yed-i yemîninde +Sol elindeyse bir küşâde kitâb +Aşk-ı mahfî dil-i gamîninde +Okunur safha-i cebîninde +Görünür nazra-i hazîninde! +Bu da bir şi'r-i dilber-i diğer! +Cây-ı tenhâda bir hakîr mezar +Bir kadınla yanandı bir ma'sûm +Kadın ağlar -sabî güler oynar +Ağlayan zevcedir gülen mahdûm +Nev te'ehhüldü gâlibâ merhûm +Zâğlar nevhager ..hevâ mağmûm! +Bu da bir şi'r-i mebki-i diğer +Düşer ormanda zahmnâk âhû +Bakışır zâr zâr beçeleri +Mâteme hissedâr olup tîhû +Doldurur nâlesiyle zîr ü berî + +Nevha eyler nağmla kemik deri +Yâd ederler mezâlim beşeri +Bu da bir şi'r-i mahzûn-ı diğer! +Muhtazar nûr-seyde bir şâ'ir +Bin güzel söz bulup hayâlinde +Yazamaz..nutka da değil kâdir! +Ne hazindir onun bu hâlinde +bakış çeşm-i zî-mi'elinde! +gülüş rûy-ı infi'âlinde! +Bu da bir şi'r-i fâni-i diğer! +Bu râhengâm-ı bahr olur cûşân +Benzer emvâc karlı kühsâra -Geh zülâzille dâ'imâ cunbân- +Yıkılıp doğrulur diğer bâra +Ser te-ser bir cesîm fevâre +Geh saçar muttasıl güher-pâre! +Bu da bir şi'r-i ihsân-ı diğer! +Nâgehân simsiyah olur eflâk +Hayretinden düşer sükûna cihân! +Berklerle sehâlar sâd-çâk. +Girih-âvâz-ı ra'd ile lerzân! +Arkasından azîm bir tûfân! +Mustarib halk nâle-ger sıbyân! +Bu da bir şi'r-i müdhiş-i diğer! +Arz eder her dakîka levh-i şafak +Sarı mor pembe..bî-add renk! +Hande-ver mu'cizât-ı Rabb-i falâk + + + +Merg-zârı kılar bülendâhenk! +Her bulut bir numûne-i ertenk! +Bu temâşâ da başka bir ferhenk! +Bu dabir şi'r-i ulvî-i diğer! + +Tasvîr [*] + +Seyr eyle şu levh-i nâzenîni +Gûyâ bürünür behişte sahrâ! +Fikr et şu hayâl-i nev-zemîni +Gördün mü bu yolda şi'r-i garrâ? + +Gûş et terâne-i hazîni +Üstâd ne san'at etmiş icrâ! +Nisbet bunu diğere hatâdır +Mensûb-ı ileyh ona Hüdâdır. + +Her nakş-ı bedî' hayret endûd +Bir cilvesidir Cenâb-ı Hakkın! +Her şi'r-i belîğ hikmet âlûd +Bir nüktesidir kitâb-ı Hakkın! +Her lahn-ı latîf rikkat-efzûd +Bir nağmesidir rebâb-ı Hakkın! +Hep tab'a safâ veren bedâyi' +Yârabbi! Sana değil mi râci'? + +Şânınla azîm sen ki olmuş +Her zerrede mün'atif cemâin +Alâm hakîm sen ki olmuş + +[*] Bu neşîde "Mir'at-ı Âlem" nâmındaki musavver mecmu'anın 'uncu nüshasında münderic bir resm +için söylenmiştir. +Resm-i mezkûr on üç on dört yaşında bir köylü kızın ve ihtimal ki bir kız çobanın -yeni doğmuş bir +kuzuyu kucağında tutup sevdiğini ve kuzunun anası da müştâkâne ve hâifâne yavrusuna hasr-ı nazar +ederek dehen-kûşâ-yı feryâd olduğunu irâ'e eder. +Her zerrede müncelî mesâ'ilin +Hallâk-ı Kerîm sen ki ki olmuş +Her zerrede muntab' celâlin +Nûr gele sen olmasan numâyân +Zulmette kalırdı hep bu +Eşyâda tenâsül ü tevâlüd +Hükm-i cereyân hikmetindir +Fıtratta temâyül ü teveddüd +Feyz-i süryân rahmetindir +Âlemde şu muttasıl teceddüd +Hep sun'-ı kemâl kudretindir +Sübhânın ey mü'essir gel! +Sübhânın ey müdebbir ge! +Mevlüd neden harîs-i mâder? +Mâder ne için esîr-i nevzâd? +Âyâ ne safâ bulup da duhter +Olmuş kuzusuyla ansa mu'tâd? +Fermân-ı muhabbete serâser +Fıtrat neden oldu böyle münkâd? +Yârab sana doğru fikr-i a'lâ +Etmez mi bu cenneti temâşâ! +Cennetten uçup semâya bir hûr +Bürc-i hamle tekâbül etmiş +Yâud ki düşüp zemîne bir nûr +Kız sûretine temessül etmiş +Bir nazlı kuzu olunca manzûr +Âmizeşne temâyül etmiş +Göğsünde tutup nev hayâtı + +Eyler şu zemînde iltifâtı: +Ey körpe kuzu vefâ-güzîn ol! +Kaçma kadar seni sevenden. +Terk eyle tevahhuşu emîn ol +Gelmez sana bir hasar benden +Çık sîneden çık da dilnişîn ol +Kes rağbetini biraz çemenden. +Kühvâra sana kucağım olsun +Bâlîn serin yanağım olsun +Ey mûnis-i cân nedir bu efgân +İncitti mi kollarım vücudun? +Nevha güle derûnum oldu sûzân +Ateşli midir senin servdin? +Gönlümde melâl eder nümâyân +Sâkin nazar-ı keder nümûdun +Bîzâr mısın muhabbetimden +Rencîde misin harâretimden? +Artar halecân-ı kalb-i zârım +Tuttukça seni cinânım üzre +Bûs etmede kalmaz ihtiyârım +Sürdükçe yüzün dehânım üzre +Me! Me! Deyişin alır karârım +Geldikçe bu söz lisânım üzre: +Sînem ne olurdu sütle dolsa +İrzâ'ına iktidârım olsa! +İrzâ'ına çâre yoksa bâri +Hemşîren olup seninle gezeydim +Bilmem ki neden bu mihr-i sârî + +Bilmem ki neden bu şevk-i mülhem! +Ettirmez idim enîn ü zârî +Olsaydım eğer seninle hemdem +Mâder fakat istemez ayırmak +İster seni kendisi kayırmak. +Ey mâder-i mihribân ne dersin +Hiç kalmadı mı firâka tâkat? +Feryâda niçin kıyâm edersin +Hâlinde aman nedir haşyet? +Sabret kuzunu alır gidersin +Havf halecân bulur nihâyet +Hep ayş safâda âdet üzre +Geçsin gününüz sa'âdet üzre +Kandır şu garyî şîr-nâba +Gezdir derelerde şâd-kâm et +Firkatle düşürme ıstırâba +Âsâyiş-i bâlîn iltizâm et +Emniyetin olmsaın kilâba +Hıfzında onun sen ihtimâm et +Lâkin bu demin sonu hazandır +Encâmı düşünme ki yamandır! +Ekrem +Çiçek +Yeni açmış şükûfe-i rağnâ +Nasıl etmez zamâna istiğnâ? +Sanki bir lem'a-i letâfettir + +Ya ki bir mevce-i tarâvettir! +Lem'a ammâ ki renk renk bahâ +Mevce ammâ ki hand hand safâ +Nakş-ı feyz-i Hüdâ tecelli-i rûh +Neşve-i rûh-bahş câm-ı sabûh +Okunur cephesinde kudret-i Hak +Görünür sînesinde nûr-ı şafak. +Nâzik ü nâzenîn ü işve-furûş +Şûh tınâze-i letâfet-pûş +Nâz ile kâh ihtizâz eyler +Hüsnle âfitâba nâz eyler +Cezbe-i hüsnüne olup hayrân +Âşıkâne sürûr eder mürgân +Bûs edip destini nesîm-i seher +Nefha-i lutfunu tevki' eder +Bu letâfetle âh nâzik ten +Belki şem etmeye kıyılmazken +Çok görür de ona bu ıyşı zaman +Eyler üç günde derd-nâk-ı hazân! +Kırılır neş'esi sular sararır. +Pertev-i ârızı söner kararır. +Hem lemmûr ağzına düşen şebnem +Okşamakla verir nesîm-i elem! +Cismini nûr-ı âfitâb yakar +Gözü hasretle hep zemîne bakar +Bükülür gamla gerden-i pâki +Bir aydır cismi âkıbet hâki +Gerçi âlem bütü fenâya karîn +İki şeydir fakat zavallı hazîn: +Biri solmuş şukûfedir bâriz +Ya nedir diğeri? Verem bir kız! + +Ekrem +Hoşnişînân +Nağme + +Bir zamanlar karargâhım idi +Bedeviler gibi beyâbanlar; +Buna mucib de iştibâhım idi; +Nasıl imrar-ı vakt eder anlar. +Belde halkında görmedin hayfa +Gördüğün ünsü ehl-i vahşette! +Bedevîler sukûn rahatte; +Sürdüğü daima ganemle sefâ. +Beledî muttasıl esir-i cefâ; +İntiâş aleminde zulmetde! +Biri endişeden aman bulmaz; +Biri endişeye zaman bulmaz. + +Nağme +Bildi nûş-ı zehr mihnet eder +Bedevî tâze tâze şîr-i lezîz +ta'ayyüş deyip cihâda gider +Bunu etleri eder telzîz +Medenî sarf-ı nadk edip hattâ +Nefsini sâz ile hamûş eyler +Bedevî külbesinde gûş eyler + +Nağamât-ı tuyûru bâd hevâ +Bunu bir mâkire edip ağvâ +Sanki çerkâb-ı zevki cûş eyler +Âb-ı sîmîn içinde cilve-günân +Onu da hem-seri eyd-i hayrân + +Nağme +Bedevî hem-seriyle çifte gider; +Geçirir zer' ra'î ile demini +Dağ başında mu'af kayd güder +Hiç düşünmez bu gussa âlemini +İnkılâb havâdis-i devrân +Edemez kalb-i sâfına te'sîr; +Lokma-i nân heşk ile dilsîr +Yeter iknâ'a bir çanak ayran +Dâ'imâ pür meserret vü handân +Nefsini eylemez hayâta esîr. +Seyr edip ve elhâna âfâkı +Bî-delâlet bulur hallâkı +Nağme +Ederek kubbe-i semâya nazar +Tapınır kendi kendine dâ'im +Ahter sâbit ziyâ göster +Şem'a-i ma'bede olur kâ'im. +Şeceristân cema'at-i mescîd + +Ki gelip nefh-i bâd ile vecde +Hazreti fıtrata eder secde +Hayy-ı mevcûd vâcid ü mûcid +Görünür kim âbid-i sâcid +Olduğu âlem-i mühîcde +Bakıp etrâfına te'abbüd eder +Tâ'ati muttasıl teceddüd eder. +Nağme + +Bedevînin ibâdeti haktır +da bi'l-farz olunsa bir tahkîk +Hey'et-i kâinâta bakmaktır +Zen hem-râzını edip terfîk +Olduğuçün tabi'ata makrûn +Bu ibâdet gelir ukûla sahîh +Olunur hem de hepsine tercîh. +Müddetin neden ola medyûn +Vaz' eyle i'tiyâda gûnâgûn +Ki ider ehli birbirin takbîh? +Tâ'at-i hak derûna â'ittir. +Ma'bed-i iktiâ zevâ'iddir +Nağme + +Mevsim-i nev-bahâr edince hulûl +Geh tebessüm nümûn olur inhâ + +Subh-ı tâbân gibi usul usul; +Hoş-niş��nân âlem-i sahrâ +Geh bahar onlara gelir bayram +Hâne berdûş olub azîmet için +En güzel noktayı ikâmet için +İhtiyâr eyleyip tutar ârâm; +Sonra yekdiğere eder ikrâm +Nâ'il oldukları sa'âdet için +Bedevîyi semâhat-i kudret +Eylemiş böyle mazhar-ı ni'met +Nağme + +Dâmen-i âsumanda ebr-i seher +Döker evrâka rîze-i elmâs +Şeb hulûl eyleyince aks-i kamer +Eder eşcâra sarmalar ilbâs. +Gel yine döndürüp manzarayı +Sanki icrâ-yı sûr eder kudret. +Onu âdem kıyâs edip cennet +Unutur mevt ile muhâtarayı. +Cây-ı efkâr eder mi hâtırayı +Bu temâşâ-yı hoş-terîn hâlet +Öyle bir âlem-i safâda kişi +Kayd edinmez cihân keşmekeşi. +Nağme + + +Kurb-ı vâdîde menba'-ı cûşân +Aks ile dağlara verir hareket +Çemen-i yâbisi eder reyyân +Yine bir cûybâr pür bereket. +Bir şecer üzre meyve mâl âmâl +Biri üşkûfelerle renk âmîz; +Dâ'ir-i mevsim eyleyip tehzîz +Düşürür zîr-i pâyına derhal +Onu taksîm ederler ehl ü ıyâl; +Destmâl ü semât olur lebrîz. +Koyulurlar muhabbete giderek +Rezzâk-ı âlemi senâ ederek. +Nağme + +Bir koyun yavrusuyla dağda meler; +Ferâce yardan eder pertâb +Bir bayırdan dahi iner sürüler +Kâh kâh aks eder sadâ-yı kilâb +Bir kadın destisiyle suya gider +Erkeği baltasıyla ormana +Yayı omzunda oğlu bir yana; +Ötede süt sağar fakat duhtere +Gösterip sonra pir âile bir +Toplanırlar semât bir yana. +Kayd-ı mâzî vü derd-i istikbâl +Olmayınca gelir sa'âdet-i hâl. +Nağme + + +Yâd-ı bî-neş'esince ol pîrin +Kah anar ömrünün güzâreşini +Nev-bahârın kesip de te'sîrin +Geçirince zaman nümâyişini; +Berf ü bârân ile gelir sarma. +Onda hem başka bir kıyâfet var +kıyâfette letâfet var. +Ederek câme-i sefîd ansa +Âlemi der-kefen kılar gûyâ. +Bunda bilmem ne sırr hikmet var? +Yine gâyet latîf olur etrâf +Yine etrâı setr eder eltâf! +Nağme + +Hava ba'zen olur sükûnet-yâb; +da bir seyr-i diğer ağreb. +Meselâ âfitâb-ı âlem-tâb +Azm-i mağrib kılınca zulmet-i şeb +Çehre-i âleme çeker perde; +Bir sükût-ı amîk olur peydâ +Sanki hâba varır bütün eşyâ. +Aks-i berf zamâna perverde +Görünür vech-i leyl esmerde. +sükût-ı azîmi ihyânâ +Bir kavl-i nağmesi eder ihyâ. +Ninni söyler tabi'ata gûyâ + +Nağme + +Külbelerde olan ocaklardan +Âsumâna çıkan duman ne garip! +Ne de hoş seyri var ıraklardan +Giderek ber sehâb eder terkîb. +Havada incimâd edip bahar +Berf-i rîzân olur yavaşça yere; +Sanki avdet kılar külbelere. +Ötede bir sepîde ser-kühsâr +Zâhir olmakla mihr-i pür envâr +Kalp olur sanki ma'den-i gühere +Efseri ol kadar tenevvür eder +Ki beşer ol kadar tasavvur eder! +Nağme + +Meh tenhâ rû semâ peymâ +Nısf-ı şebde gehî teyakkuz eder +Görerek ol burûdeti ammâ +Sütre-i ebr ile tahaffuz eder +Hiç görünmez zaman barışta; +Başka iklime eyleyip hicret +Dolaşır hem yine eder avdet +Geh güzergâhını küşâyişte +Bulacak olsa ol güzârişte +Şeb-i târâ ne arz eder tal'at + +Nitekim bir esîr-i zindâne +Gelir envâr fikr-i cânâne +Nağme + +Hâneler hep hasîr ile mahsûr; +Birbirinden uzak fakat arası. +Berf ile ol hasîr ise mestûr +Dilber olmaz mı şekl manzarası? +Berfi de aks-i mâh eder tezyîn +Her taraf sîm ile tecessüm eder. +Subh olup âsumân tebessüm eder +Tarz-ı âfâka lâ'ale't-ta'yîn +Gösterir sanki sûret-i tahsîn. +Bedevî seyr ile teressüme der +Şeb-i âzim çekince dâmenini +Terk eder câme-hâb meskenini +Nağme + +Dağda şâhin bakışlı bir duhter +Gezer âhû gibi tevahhuş ile +cibâlin perisine benzer +Zihni işgâl eder tehaddüş ile +Aşka vâkıf değilse de lâyık +Hüsnü mevki' gibi tabi'îdir. +Fıkra-i aşk şöhret-i âık +Yâd olunsa fakat değil fârık + +Sanki bir gülbin-i rabi'îdir +Zemherîr öyle berg ü ber vermiş +Kış gününde kemâle eriştirmiş. +Nağme + +Neşr eder nefh-i subh ile reyhân +Zülf-i müşkini dûş-ı nâzende +Kâh kâh âsumâna nazara günân +Sanki bir hem-nişîn niyâzında. +Geldiği burcu görmeye ol mâh +Hod be hod seyr-i kâ'inât eyler. +Vahşiyâne terennümât eyler +Bir halâvetli savt ile kâh kâh +İsmet-i mürîmânesiçün ele +Ona mümkünse iltifât eyler. +Biri kasd-ı tasallut etse eğer +Cânına hançer-i nigâhî değer. +Nağme + +Hey'eti sâde zîneti mefkûd; +Değer ol sâdelikteki hâlet +Pâdişâhâne elverişli nukûd; +Çünkü kudret veriri ona zînet; +Vechini âb-ı sâf eder tathîr +Zülfüne şâne-zen-i dem ervâh +Uykudan kaldırır nesîm-i sabâh + +Itr-ı ezhâr ile edip te'sîr +Subhu yâhud horoz eder tebşîr +Geh bilip kız bu hâli istiftâh +Sarınır gîsuvân-ı şeb-gûne +Gün gibi fer veriri evhâmına +Nağme + +Her seher vakti tecrübe etmiş +Oynaşı vâkıf tulû'u olur; +Ya'ni idrâk eder ki kız gitmiş; +İki iş birbirin dağda bulur. +Aşka dâ'ir tekellüm etmezler; +Söylemezlerse cân cânândan +Sevişirler fakat dil ü cândan. +Düşseler birbirinden ayrı eğer +Eser eyler gönüllerinde keder; +Yine bilmezler onu hicrandan. +Gülüşürler sevinci bilmeyerek; +Ağlayıp sızlamak da öyle gerek. +Abdülhak Hamid +Lahn +Bildinin nedir mu'âşakası +Nice hâsıl olur safâsı acep? +Bir kokot pençesindedir yakası +Çekilir mi onun cefâsı acep? + +Yüzü düzgünlü sözleri düzme +İşi can yakma ya gönül üzme; +Yine de bin Franga ülfet eder; +Kim bilir âşıkı ne külfet eder; +Sana şundan gelir gözü sözüme +Ki hep dikkat-i kıyâfet eder. +Modaya uymasa süsün farazâ +Etse mümkün değil onu irzâ +Lahn +Haslet-i cem' nakd ü servet için +Kul olurken bir siyah Arap'a +Beyne'l-akrân onunla ülfet için +Ya bir at almalı ya bir araba. +kızın nezd-i i'tibârında +yerin mecmu'-ı kibârında +Araban yoksa pek yavansın; +Gerçi gâyet güzel civansın sen +Ne gezersin lâkın kenarında? +Kimse bakmaz sana yayansın sen. +Yakışır mı bu mevsime bu ceket? +Ne kadar köhne yaptığın tuvalet! +Lahn +Nazar-ı yâri celb için mutlak +Mu'teber bir "kulüp"ten olmalıdır. +Onu "kaskad"da etmeli mülhak +Ya yarış mevki'inde bulmalıdır. +gece var ise grand opera +Loca takdîmini kılıp îmâ + +Bir ta'amgâha etmeli da'vet; +Ki bahâsı sorulmamak âdet. +Ne için yerse uymalı zîrâ +Böyledir mahremiyet-i ülfet: +Farazâ olmasan enîs-i şarâb +Gösterir kahkaha ile istiğrâb! +Lahn +Daha bir âdet-i kibârâne +Mu'riza geç gelip çabuk gitmek; +Bakmayıp sonra berf ü bârâna +"Ekipaj"la biraz dolaşma gerek; +Meselâ bir sa'at edince mürûr +Gelir îfâ-yı resm bezm-i sahûr; +İştihânın zamânı cezm olunur. +Yine dârü'l-it'âma azm olunur. +Sen giranhâb-ı gam mest-i gurûr +Onda vaz'-ı esâs bezm olunur. +Bir de "garson" hesâbı arz eyler; +Kese rîzân olur senin lu'iler. +Lahn +Belki eyler yekûnu sâhib-i dâr +Sonra ol nâzenîn ile taksîm. +Ne ise gelmemiş zâman-ı karâr +Olunur bir oyun yeri tasmîm: +Hem-nişînin "laborda" gitmelidir; +Orası çünkü en mutantan yer +Sende bir para kalmamış; fânise +Başkasıyla şitâb eder dânise + +"Bezik" oynar kazansa kendisi yer; +Kaybederse ziyân senin şansına! +Sonra rahat-ı demi hulûl eyler; +Seni güç hâl ile kabûl eyle +Lahn +Azm ederken mahall-i maksûda +Bir iki eldiven alınmıştı. +Hem de olmuş libâsı fersûde +Onu tebdîle de kalınmıştı. +Başka koltukta gezdiği halde +Bir de yelpâzesi düşer salda; +Ki kırılsa teceddüd eşrâbı +Onda mer'î usûlün îcâbı; +Yoksa teşhîr eder seni "bâlda" +İddi'â-yı timâr erbâbı. +Sonra da bir buket gelir alınır; +Hacle-i ülfete gidip kalınır. +Lahn +İki sa'at kılınca onda huzûr +Erişir müddet beyân-ı vedâ'; +Ki sana gösterip keslle fütûr +Onu bir tarz ile eder esmâ'. +Koşar ilbâsına hemân bunlar: +Yine rîzân olur Napolyonlar; +Elli altın kadar da bi'l-ifrâz +Nâzenîne olunmalı ibrâz; +Hem kılıp mersiyelerle patronlar; +Etmeli hüsn-i zannını ihrâz. + +Sonra masrafı edince hesap +Seni dehşetler eyler isti'âb! +Lahn +İşte centilmenin âlemde +Böyledir ettiği muhabbetler +Genişle yemek değil hem de +Para ister selâm sohbetler +Süfehâ enbiyâ gedâ mürted +Para ma'mûd bankalar ma'bed; +Onda nisvân ise melâ'ikedir. +Her biri bir sefîhe mâlikedir. +Cenneti varsa onların şâyet +Balo nâmında cây-ı tehlikedir; +Onda hep müsrifân olur makbûl. +Kimine dâhil değil ise medhûl +Lahn +Bir kıyâs ile âlem-i sahrâ +Buna râci' değil mi rahatta? +Eğleniş bir vecîbedir a'lâ; +Ne safâ var fakat sefâhette? +Medenî bi't-tab' geçen insan +Elbet eyler zevki istihsân; +Halbuki olsa müntec-i ifrât +Akıl onun kadrini eder ıskât +Onda mermûz olan safâyı hemân +İnbisât ehli etsin istinbât +Zevk-i müftâne-i tabi'atı ben +Severim doğrusu bu halde iken + +Kezâ +Yakacık'ta akşamdan sonra bir mezarlık âlemi -ki hissiyât-ı muhabbetin efkâr-ı +hikmetle âhenk-i imtizâcını tecrübe maksadıyla söylenmiştir. +Bir şebdi köyde âzim geşt ügüzâr idim +İhyâya dûr küşte vü emvâta câr idim. +Metrûk bir mezarlık idi meskenim benim +Yalnızca onda hâk-nişîn-i mezâr idim. +Topraktı her mezar fakîrâne bî-rehâm +Fakrımla ben de zî ibtisâr idim. +Cismimle çün alâmet-i mukîr sükûn-nümâ +Fikrimle lîk musdarip ve bî-karâr idim. +Vahşetle hâzırûn nazar endâz idi bana +Zîrâ ki içlerinde garîbü'd-diyâr idim. +Etrâf perdi nâle-i gûk hezâr ile +Lâkin sükût-ı mevki'a ben küşdâr idim! +Giryân idim..Fakat gözüm âzâde-i demmû' +Yoktu lebimde nâle..Fakat nâlekâr idim! +Çökmüştü ol kadar dile bâr-ı girân-ı dert +Kim âh çekmeye bile bî-iktidâr idim. +Andım bî-vefâyı garîbâne ağladım +Geldi hayâli dîde-i giryâna ağladım! +Âriydi gök nümâyiş-i reng-i sehâbdan +Envâr akardı her tarafa mâh-tâbdan +Samt sükûn mertebe hâkimdi mevki'a +Kim mustaripti bende olan ıstıraptan! +Benzerdi kâh ses kah gelirdi ba'îdden +Ol savta kim tahassül eder âsiyâbdan. +Leylin rutûbeti geçerek tâ zemîne dek + +Bir bûy-ı uhrevî duyulurdu tarâbdan! +Dehşet bulurdu dil-i müreharrik zulâlden +Emvât kaldırırdı serrin sanki hâbdan! +Atf eyledim derûna nigâh-ı tahssürü +Duydum şu gizli nâleyi kalb-i harâbdan: +Var mıydı kimse bende olan derde uğramış +Şunda huzûr içinde yatan şeyh şâbdan? +Ammâ yine bu dert iledir zevk lezzetim +Kurtarma ey Hüdâ beni bu iktirâbdan! +Andım bî-vefâyı garîbâne ağladım! +Geldi hayâli dîde-i giryâna ağladım! +Bir acaba ses gelirdi derinden şebîh âh! +Vahdet-i teneffüs eyler idi sanki kâh kâh! +Eşcârdan zemîne düşen sâye-i kesîf +Çekmişti pîşgâhıma bir perde-i siyâh. +Ol zulmet amîka-i hîçi nümûdda +Pervâz ederdi dehşet ile tâ'ir-i nigâh +Ta'mîk ede ede zulâm-ı şedîdeyi +Fikrimde hâsıl oldu biraz nûr-ı intibâh. +Bir hayrın olmadan -dedim- eyvâh masdarı +Gitti hevâ yolunda hayâtım yazık! Günâh! +Kasriyet-i fa'âlimi söylerdi lîk hep +Feryâd edip ayaklarım altında her kiyâh! +Kandım bu hikmete -dedim- olmuş demek ezel +Dîdâr-ı aşk ile mütecellî bana ala! +Ömrüm ki yandı ateş-i aşka bu anadan +Sevdâ yolunda isterim olsun bütün tebâh. +Endâm-ı bî-vefâyı garîbâne ağladım +Geldi hayâli dîde-i giryâna ağladım! + +Semtin sükûn zulmeti artardı dem be dem +Gûyâ çekerdi ka’rına doğru bizi adem! +Dehşetle doldu hâne-i kalbim fakat yine +Aslâ hayâl ü hâtırıma gelmedi nedem +Nâ-geh tecessüm eyledi karşımda bir vücûd +Bir kahramân-ı işve .Mehâbetli bir sanem! +Emvâc-ı nûrvârı vücûd-ı latîfini +Örterdi nîm-sütre-i beyzâsı ham be ham +Müdhişti gözleri deheni lerzedâr-ı hışm +Gîsûsu târ mâr idi ebrûları behem +Nûr-ı nigâhı berk-i belâdan nişân idi +Seyyâl bir alevdi lebinden çıkan sitem! +Ref' eyleyip hevâya tehevvürle bir elin +Takrîb ederdi nezdime kendin kadem kadem +Ettim kıyâm düşmek için pây-ı kahrına +Eyvâh!.Uçtu gitti nûr-ı semâ-harem +Andım bî-vefâyı garîbâne ağladım +Geldi hayâli dîde-i giryâna ağladım! +Daldım yine zemînine deryâ-yı fikretin +Oldum dûçâr-ı hevlâ nihengân-ı mihnetin +Yârab! -dedim tükendi hayâtım bitmedi +Pâyânı yok mu derd ü belâyı muhabbetin? +Âzâdi-i dili bana rûzî mi kılmadın +Her dem esîri olmadayım ben âfetin! +Gönlümde olmasa kara sevdâ-yı çeşm-i yâ +Ne idi işim içinde şu deryâ-yı zulmetin? +Tebdîl-i ıyş..nakl-i mekân..hepsi bî-eser +Yok mu Hüdâ cihanda devâsı bu illetin? +Yok çünkü pençesinden ümîd-i hâlâs-ı dil +Ver bâri rahm kalbine ol bî-mürüvvetin. + +Bir kerecik daha görün ey nûr-ı çeşm-i cân! +Öldürdü hasretin beni..öldürdü hasretin! +Hayfâ! Dirîğ! Yollu bir âvâze duydum âh +Hâlim dokundu gönlüne sahrâ-yı vahşetin! +Andım bî-vefâyı garîbâne ağladım +Geldi hayâli dîde-i giryâna ağladım +Ekrem +Yaprak +Yaprak! Seni pek sever ki canım +Yarın bana bergüzârsın sen +Baktıkça safâ bulur revânım +Kim mihr ü vefâ bahârısın sen! +Geldin bana mevsim-i hazanda +Hicrânı düşündüğüm zamanda +Cinsinde sayılmasan da nâdir +Nefsince büyük fazîletin var: +Zîrâ ki yüzünde müntab'dır +Hâlâ nigeh-i rahîm-i dildâr! +Ol mertebesin bana mu'azzez +Gönlüm seni cennete değişmez!.. +Kâni' ne güzel hayât-ı sâden +Bir saksıda bir avuç türâba! +Vâbeste cihandan istifâden +Üç günde beş altı katre âba! +Îrâs-ı ziyân eder mi âyâ + +Etsem seni gözyaşımla iskâ? +Mağmûm leyâl-i vahdetimde +Sensin olacak benimle hem-dem +Buldum seni kendi fıtratımda +Müstağrak pür-sükût mahrem +Tâli'lerimizde düştü uygun: +Kim hicr ile sen de ben de mahzûn! +İzzetle çekildi gitti cânân +Eyvâh ki biz garip kaldık! +Me'yûs melûl -lâl hayrân +Bî-çâre vü bî nasîb kaldık! +Fikrin nedir ey garip söyle +Hicrân-ı demi çok sürer mi böyle? +Ekrem +Hâbnâme +Rahat-ı cism ü cansın ey hâb +Lâ-cürm firkatin azâb-ı sa'îr +Sana mi'mâr-ı ten denilse sezâ +Çünkü eylersin onu sen ta'mîr +Mukaddemin tâze can verir bedene +Sana derler eğerçi mevt-i sağîr +Şâd olur dil seng ü sâlinle +Olsa da câygâh-ı köhne hasîr +Def'-i renc ü kelâl için olmuş +Dergehin melce-i sağîr ü kebîr +Birisi etse sa'ide ifrât +Der'akab sensin ona da münkir + +Sen gibi bir aziz mihmâna +Sîm ü zerden sezâ yapılsa serîr +Ceyş hem vü hayâl oldukça +Şeb-i târ içre râhyâb-ı zamîr +Mülk-i dil pâymâl olurdu eğer +Olmasan sen ona mu'în ü zâhir +Vasf-ı nûşin vü şükr eyle müdâm +Ehl-i irfân eder seni tevkîr +İstemem ben seninle olmaz ise +Taht-ı zerrîn ü câme hâb-ı harîr +Gösterip muhtelif alâmetler +Kâh olursun beşîr ü kâh nezîr +Nola ger hâme-i bedî'-i nigâr +Vasfını böyle eylese tahrîr: +Mazhar-ı vâridât âlem-i gayb +Kâşif-i râz nâme-i takdîr +Bârgâh-ı harîm-i ma'nâda +Ne aceb levhalar eder tasvîr +İyi gün dostusun biraz ammâ +Bu sıfat sende kâbil-i ta'yîr +Hem-demin dâ'im ehl-i zevk safâ +Başka yoktur sana enîs ü semîr +Pister-i nâz içinde tâb-ı sabâh +Ni'met-i vuslatın ile dil-sîr +Dâ'imâ bezm-i meyde hazırsın +Eylemezsin bu bâbda taksîr +Derdmendânın âh feryâdı +Sana hayfâ ki eylemez te'sîr +Bir persin ki eylemez aslâ +Hiç füsûn fesâneler te'sîr + +Baht-ı bîdâr olmasa olmaz +Emel-i vuslatın netîce pezîr +Dil-i gam-nâkten kaçarsın sen +Öyle kim avcıdan kaçar nahcîr +Hele uşşâk-ı zâr leyl ü nehâr +Hasretinle firâş-ı gamda esî +Sitemin bârını çeken çoktur +Biri de işte bu Münîf-i hakî +Münif Paşa +Gül +Lamartin'den Tercüme +Tâ ki bu şitâb her kenâra +Hiç med ki yok mudur nihâye +Yeldâ-yı ezelde serserisin +Ârâm rücû'dan berisin +Bir dem olamaz mı ömr-i nâ-sâz +Ummân-ı dehrde lenger endâz +Ey gül nazar et ki bir yıl akdem +Yârimdi bana bu yerde hem-dem +Bu taş ki bûs eder miyâhın +Ârâmgehi iken mâhın +Şimdi bana bir neşîmen hayf +Mehcûra medâr şîven hayf +Böyle yine inleyip dururdun +Yalçın kayalara baş vururdun +Yüzler sever idi kef-i müştâk +Ol pâye ki kıblegâh-ı uşşâk +Yâdında mı bir gece âfet + +Ol hüsn-i melek perî kıyâfet +Çıkmıştı benimle mâhtâba +Bir sandal içinde sîrâba +Olmuştum onunla dûş ber-dûş +Aşk âlemi içre mest-i medhûş +Tenhâca safâ-yı âb ederdin +Zevk-i dem mâhtâba ederdin +Ses gelmez iken semâ vü mâdan +Hâlî iken her taraf sadâdan +Sandalcıların görün sadâsı +Bu halvetin idi hoş-nevâsı +Âhenkle çekerler idi birden +Bu şevk ile mevce-zen idin sen +Nâgah çıkıp hazîn bir ses +Emsâlin işitmemişti hiç kes +Aks ile oldulardı hayra +Etrâf sevâhil-i bahîre +Ya'ni ki gül-fem-i hoş âvâz +Feryâda şu yolda etti âgâz: +Ey çerh tevakkuf et zaman ver +Ey sa'at sa'd amân amân ver +Bir kâm alayım şu baht-ı nevden +Bu leyl neşât-ı tîz-rûdan +Bahtsız bu cihanda var hayli +Mevt onlara tatlı bir temennî +Bu zümreye devrin ile tahsîs +İhlâk ile dertten eyle tahlîs +Mes'utları eylegil ferâmûş +Bu demde ki ıyşdır onlara nûş +Beyhûde talep aman zamandan +Kâbil mi vefâ bî-amandan + +Sür'atle kaçar zaman benden +Âheste rû evvel ben ona derken +Fecr etti zulâm leyl-i nârâc +Meş'al-keş mihr safha-i âc +Fevt olmaya fırsat edelim zevk +Bu bezm-i visâle verelim şevk +Yok âdeme bu cihanda mersâ +Yok dehre kenâr hiç hayfâ +Durmaz geçeriz çü zıll-i zâ'il +Dehr ise misâl-i nehr sâ'il +Ey dehr-i hasûd bu hâlet-i sekr +Müstes'ad dest-i aşk pür mekr +Bizden olacak mı dûr mehcûr +Ol sür'at ile ki rûz-ı gam dûr +Eyâ bir eser kalır mı ondan +Nâbûd olacak mı bu cihandan +Ol dehr ki mûcib hem de sâlib +Hayf olmayacak mı redde tâlip +Ey ey ezel va'dim ki hâk +Ey mâzî vü hafra-i hevelnâk +Eyyâmı ki bel' edip gidersin +Söyle bize neyleyip nidersin +Gasb eylediğin dem-i meserret +Etmez mi bu semte artık avdet +Ey gül ki safâ-yı kalb cânsın +Korkunç kayalar ki bir bansın +Ey bağır dilin muhavvef gârlar +Zindana şebîh pîşezârlar +Âsûde nişîn rüzgarsız +Mecrâ-yı fuyûz nev-baharsız +Bâri siz edin bu leyleyi yâd + +Kim kahr-ı dehrden ola âzâd +Ey manzarası güzel bahîre +Aşk ehline bî-bedel mesîre +Her hâl sükûn şiddetinde +Etrâf be-sîm sûretinde +Eşcâr hazîn edâlarında +Av bahta ser-i kayalarında +Lerzân esip geçen sabâda +Etrâftan aks eden sadâda +Sîmîn-cebîn olan kamerde +Kim aks yüzünde nûr-perde +Dûr etme bu meclisi hayalden +Allah sıyânet et zevâlden +Ettikçe reyyâh burda seyrân +Etraftaki nisyânı nâlân +Eltâf revâyih-i nesîmin +İknâf havâli-i besîmin +Hâsıl burada ne ise me'nûs +Sem' basar vü müşâmme mahsûs +Nakl eyleyeler ki burda bir gün +Hem-bezm-i safâdı iki düşkün +Sadullah Paşa +Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk selametten +Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten +Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten +Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten +Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma + +Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten +Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır +Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten +Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir +Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten +Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-i faniye +Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten +Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler +Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten +Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim +Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten +Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake +Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten +Durur ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette +Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten +Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi +Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten +Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar +Fütur etme sakın milletteki za'f betaetten +Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı +Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten + +Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir +Hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten +Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim +Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı şehâdetten +Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim +Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten +Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette +Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten +Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet +Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten +Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın +Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten +Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin +Dönersem kahbeyim yolunda bir azîmetten + + +Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim +Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten +Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir +Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten + + + +. + + +Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret + +Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten + +Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet +Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten + +Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme +Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten + +Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl +Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten + +Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et +Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten + + + + +Kemal + +Mu'tekif + +Terennüm + +Ne acep çektiğim gam-ı sevdâ +Bulmadı i'tizâl ile gâyet! +Derd-i gurbet verip ana şiddet +Öyle bir sûret eyledim peydâ +Ki yüzüm cinlere verir dehşet! +Ne Hızr-ı kâr ger ne şedr-i hâl +Sevdiğimden ferâgat emr-i muhâl! +Terennüm +Yalnızlıkla her sözüm şuyûn +Otururken medde yârımla +Gurbete düştüm ihtiyârımla +Hastayım yok su'âl-i hâtır eden; +Nola hâlim bu âh zârımla +Dâ'imâ eylerim bu sırrı su'âl; +Ne netîce zuhûr eder ne mi'el +Terennüm +Yoğiken hatır-ı mükedderimin +Revnakı mühevveşim cânibde +Neyleyim belde-i ecânibde? +Gayb olursam ne var ki dilberimin +Âfitâb-ı cemâli gâyibde? +Acabâ şimdi ol ferişteh hemâl +Kimlere eylemekte arz-ı cemâl +Terennüm +Yok vücûdumda tâkat-i heyecân; +Medfene döndü olduğum mesken! +Korkar oldum ilâhi kendimden! +Hod be hod sorduğum şudur her an: +Vatanımdan bu semte yok mu gelân? + +Söyle ey bâd kıble-i âmâl +Oldu mu ceyş-i hasm ile pâmâl +Terennüm +Hâlıkı belledim fakat özümü +Bilmeye mazhar olmadım hâlâ! +Uzleti ihtiyâr edip hattâ +On sene var ki görmedim yüzümü! +Nicedir şekl ü hey'etim acabâ? +Bir vücûdum hele misâl-i zulâl; +Bunu gölgemden ettim istidlâl. +Terennüm +Ne peri var ne de benî âdem; +Ne tasavvur eder isem nâyab! +Meş'alem berk rehberim seylâb +Muhbirim tünd-bâd ateş-i dem! +Bana gûyâ vuhûş olur hem-hâb +Gece deb-i sefîd eder ikbâl +Kara kuş gündüzün irâhe-i bâl! +Terennüm +Fikr ile hatırım tereddüdde: +Acabâ cin miyim veyâ insan? +Dâ'imâ gördüğüm şu bir yaban! +Eyledim külbe-i tecerrüdde +Doğduğum yer lisânını nisyân! +Bir du'â kılmaya olaydı mecâl +Emr-i hakkı ederdim isti'câl! + +Terennüm +Serb-i murgân deşte arz-ı sipâs +Ki kalır ba'zı kere beyzaları. +Onu bulmaz isem gidip seheri +Yediğim geh sakız gehî ananas +İçtiğim de usâre-i şecerî. +Meşcerem meyvelerle olsa da mâl +Meyvelerle olsa da mâl +Kuşlara has aynı meytü'l-mâl. +Terennüm +Baş ucumda döner sehâb-ı kesîf +Yastığım taş yatak yerim toprak +Şiltem ot onda yorgan yaprak; +Hem-serim bir hayâl cism-i latîf +Ki münevver onunla leyl-i firâk! +Gerek eyyâm ola gerekse leyâl +Düşte dünyâda gördüğüm hayâl! +Terennüm +Her tecellîsi nâgehânîdir: +Yatıyorken bana mukâbil olur +Gülerek hâbgâha dâhil olur; +Sanki bir nûr-ı âsumândır +Bir mücerred mezara nâzil olur! +Devr-i ezmân tahavvül-i ahvâl +Dilerim vermesin mihre zevâl! +Abdülhak Hâmid + +Yârab! Bu ne şûriş ü kıyâmet! +Hengâme-i haşre mi alâmet? +Ol nefs-i harîs pür le'âmet +Etmez mi bu fi'line nedâmet? +Bir nâm alacak şâh-ı zâlim. +Dünyâları kaplıyor mezâlim! +Almaz bunu havsalam hayâlim: +İnsanda nedir bu cehl-i muzlim? +Hem-cinsini makbere delâlet! +Îrâs-ı mazarrat vü sefâlet! +Yârab bu ne vahşiyâne haslet! +Eyâ bu mu bizdeki adâlet? +Kan akmada ri'âyet zaferden! +Ma'dûd oluyor bu zîb ü ferden! +Âzâde oldular seferden +Bir ordu çıkardı bir neferden! +Bir köy bularak şehirle şöhret +Bir millet olurdu bir aşîret +Bir melek de bir cihân-ı hayret! +Kâbil iken ey beşer! Bu sûret +Bir katre görüp gözün bu nehri +Hiç eyler mülk ile şehri; +Hem sonra olup zebûn kahrı +Bir şahısta seyr eder bu dehri! +İnsanı görüp er yine pîrâ +Lâzım mı tedellül ü müdârâ? +Her hükmünü eyliyorlar icrâ; +Göstermedi mi hükmü dâra? +Ey cehl ile çâk çâk olan halk! +Evhâm ile ra'şe-nâk olan halk! + +Bir ordu değil helâk olan halk +Akvâm idi ser-be-hâk olan halk! +Bir melek ya bir şehir değildi! +Dehrin kad ü kâmeti eğildi! +Nısf-ı beşerin yere çekildi. +Bir zâlim için ilm değildi!. +"Na'aşa teveccüh ederek" +İşte bu da yâdigâr-ı zulmü! +Nakş-ı gazab nigâr-ı zulmü! +Ol dâhiyenin şikâr-ı zulmü! +Âlem gibi dilfikâr-ı zulmü! +Ey cism-i latîf hâba râm ol +Âsûde-i zulmet-i garâm ol +Rûhun gibi mâil-i hırâm ol +Zîb-âver menzil-i merâm ol. +Bu muzlimeyi getir de yâda +Gez şevk ile âlem-i ziyâda; +Aç çeşmini nezd-i kibriyâda; +Nûrun ola dembedem ziyâde! +Bir sâyedir ihtişâm-ı dünyâ +Tevkîf olunur mu sâye eyâ? +Leşkerleri mahva şeh-i müheyyâ; +Ya bir neferi eder mi ihyâ? +Hûnâb ile tıyneti nihândır; +Her zahmı figân eder dehândır; +Mâlîde-i sadme-i şehândır; +İşte bu yatan çocuk cihandır! +Yârab! Ne de mûcib-i temehhur +Hûn etmede câ be câ tebahhur! +Gâlip görüp eyliyor tefahhur; +Lâkin ecel etmiyor te'ahhur! +Gün olmada ser be ser mukaşşer; + +Feryâd garyû; şu rûz-ı mahşer; +Mûcib ne buna? Nedendir ol şer? +Bir şahs olacak görüp mübeşşer! +Olmaz mı küşâde çeşm-i millet? +Tâ haşre mi sürmeli bu sıklet? +Hep zulmet cehldir ki illet +Dâ'im kalır bu hâb-ı gaflet! +Ey neyyir-i ma'rifet! Zuhûr et +İhyâ-yı mekâbir şuhûr et +Âtîye havâle-i zahûr et +Tenvîr-i metâli'-i dehhûr et! +Uçmuş gidiyor niçin bu duhter? +Gittikçe melâhati füzûnter! +Hallâkı onu böyle tâze vü ter +Nezdinde yakın mı görek ister? +Takdîr denir batar bir ordu; +Bir bülende yanar tesâdüf bu. +Takdîre tesâdüf ey Aristo +Birdir hele akl ise terâzi. +Yârabbi nedir bidâyet-i dehr? +Mâzî gibi yok mu gâyet dehr +Efsâne demek hikâyet dehr +Çıkmazsa bugün nihâyet dehr? +Eydir gehî cümlenin penâhı +Yoklukta vücut ile mebâhı: +Rûh-ı beşerin vusûlgâhı +Nezdinde ademse de ilâhî! +Hem vardır hem de yok bu derkâr; -yoksun- diyen etmiş olmaz inkâr. +Mevlâyı ne türlü etsem efkâr; +İkrâr çıkar netîce-i kâr! +Râh-ı ebediyet iktinâhı! + +Setr etmede zulmet menâhı! +Nezdin mi değil bunun penâhı? +Yârab! Bu kızın nedir günâhı? +Harbin bu siyah gündüzünde +Rûhu uyumakta na'aşı zinde +Düşmüş erimekte yeryüzünde +Kan damlasıdır kazâ gözünde! +Yârab! Ne demek bu kahr-ı tedmîr? +Takdîr değilse mahz-ı tedbîr; +Almış onu da ya ol cihangîr +İskender elinde tîğ-i takdîr! +Abdülhak Hâmid + +Hüsn-i ezelî tecessüm etmiş +Dünyâya bakıp terahhum etmiş +Mahzûn mahzûn tebessüm etmiş +Ol handesinin dehânın olmuş +Girmiş nice gufte-gûy-ı aşka +Her şîveni yâda başka başka +Bülbül gibi tercümânın olmuş +Vermiş kadar makâma revnak +Gülgonca iken terennüm etmiş + +Subh-ı ezel ibtisâma düşmüş +Fecri fem-i gonca fâma düşmüş +Ol fem ne güzel makâma düşmüş +Bir handesi görünce dersin + +Her kûşede bir sabah açılmış +Her zerreye bir güneş saçılmış +Baksan dehâna zannedersin +Mûsâ gibi duracakmış el-hak +Allah ile de tekellüm etmiş + +Hüsnünde bu i'tilâ nedendir +Mehtâb yanında yâsemendir +Parlaklığı mihre hande-zendir +Hiddetle kazarsa da zâlim +Benzer mi cemâli sâf-ı aya +Mihr olsa eğer peyinde sâye +Gîsûsu gibi kalırdı muzlim +Bir şûh kıyâfetinde bak bak +Envâr-ı Hüdâ terâküm etmiş + +Hurşid-i hilâl olur mu yârab +Bir yanı da âl olur mu yârab +Bir böyle cemâl olur mu yârab +Yârab bu ne hüsn-i âlihâne +Elvânda mı ruhlar görünmüş +Ervâha mı nurlar bürünmüş +Arş inmedi ya bu hâkdâne +Nâzende vatan değilse mutlak +Hüsn-i ilâhesi teverrüm etmiş + + + +Zannetme ki bir kenâra gitti +Tâih ile iftihâra gitti +Yerlerde benim gibi sezer mi +Her jâlesi giryeden nişandır +Her goncası parça parça kandır +Bilmem sevişi benim kadar mı +Ya hiç ölü görmemiş mi toprak +Kim tâ bu kadar te'ellüm etmiş +Kemâl + +Ruhsârı siyeh nikâba girse +Mehtâb da bir sehâba girse +Deryâ-yı kamer eder de muzlim +Pür nûr eder eşkimi hayâli +Gösterse cemâlini zâlim +Aslâ olamaz güneş misâli +Ruhsârını halka açmasın hiç +Ta mugarreb nâza kaçmasın hiç +Aks eylese âleme zülâli +Her nûru donuk görür e'âli + +Tanzîrinin olsa ihtimâli +Hüsn-i ezelî ayân olurdu +Hurşid bile nihân idi +Bir âlem-i imtihân olurdu +Mehtâb ile encemin zülâli + +Encemle zulâl olurdu +Bilmem zaman ne hâl olurdu +Envâr bile hayâl olurdu +Rüyâmda girse hüsn ü ânı +Gözden bile saklı pek nihânı +Kemâl +Kızmış gül hayâ bozulmuş +Elvânına bak ziyâ bozulmuş +Bilmem ne sebeple rengi çemen +Sahbâ bulanık safâ bozulmuş +Tâbında cemâli tavrı gamnâk +Mehtâb güzel hava bozulmuş +Meh-rûyuna varsa karşı gelmiş +Hurşiddeki cilâ bozulmuş +Güldeste-i hüsni toplanınca +Bin bâğ ferahfezâ bozulmuş +Rahm etse de başka bir beldâır +Ben hasta mehlikâ bozulmuş +Bir hande niyâz edince gönlüm +Kızmış gül hayâ bozulmuş +Kemâl +Bir Hüsnün Hüznü +bir ferişte-i rü'yâ mıdır nedir bilmem +Ya muttali' şeb-i yeldâ mıdır nedir bilmem +Göründü bir gece baktım ki uçtu misl-i şehâb +Göründü mevce-i deryâ mıdır nedir bilmem +Dokundu fikrime bir fikr idi müşâbih berk + +yüz ki nûr-ı tecellâ mıdır nedir bilmem +Hakîkaten onu gördüm mü ben tesâdüf edip +Ya görmedim de bu hülyâ mıdır nedir bilemem +Bütün sevâbeti çeşmim bu şeb siyâh görür +Bu bir nişâne-i sevdâ mıdır nedir bilmem +Olan derûnuma târı keder midir yoksa +Gubâr-ı çehre-i eşyâ mıdır nedir bilmem +Şafak mıdır şu geçen yâd-ı hüsn-i yâr mıdır +Nücûm-ı sâhire peyâ mıdır nedir bilmem +Sebep nedir beni mecnûn-ı aşk edip gitti +mâh-pâre ki Leylâ mıdır nedir bilmem +Hayâli hâb mıdır? Dâr-ı âhirette miyim? +Ayân bana dünyâ mıdır nedir bilmem +Garip!.elimde kalem zulmet eylerim izhâr +Sevâd hâtır-ı şeydâ mıdır nedir bilmem +Mâ'il-i kâkül-i cânân mıdır bu şi'r-i ba'îd +Nesîm-i cennet-i a'lâ mıdır nedir bilmem +Yazar yazar dururum maksadım tefekkürden +nâzenîni temennâ mıdır nedir bilmem +Bana siyah gelir çeşm-i mâ'î-i cânân +Siyeh midir ya şehlâ mıdır nedir bilmem +Nasıl gözünde nümûdâr olur ulviyet +Delîl-i âlem bâlâ mıdır nedir bilmem +Kalır yazar gibi duvara bî eser-i vâveyl +Bu yazdığım ki takaza mıdır nedir bilmem +Nedir tehâcümü halkın kıyâmet olmaya bu +Gelen serv ü dilârâ mıdır nedir bilmem +Onun letâfeti mi ruhbahş-ı leyl olmuş +Safâ-yı bedr-i musaffâ mıdır nedir bilmem +Çiçek midir açılan yâreler bu gülşende +Ki hûn-ı dil ona mecrâ mıdır nedir bilmem +Benim içimdeki çeşmân-ı ıstırâbı dahi + +Açan gonca-i rağnâ mıdır nedir bilmem +Küşâd eden ya efvâh-ı bî-günâhı bugün +Onu vuran yed-i gubarâ mıdır nedir bilmem +Bu türlü tâze vürûd olmanın nedir ciheti +Ölüm ki maksad-ı aksâ mıdır nedir bilmem +Gubâr-ı hüsnüdür ol mehveşi dilimdeki hâl +Sözümde de hüveydâ mıdır nedir bilmem +Bulur içimdeki hâletinde intihâ şi'rim +İçim ki senin musallâ mıdır nedir bilmem +Abdülhak Hâmid +Hem muârız hem muvâfıktı Ziyâ ile Kemâl +Şule-i berkiyyede mevcûd iki kuvvet gibi +İttihâd olmazsa hâsıl nokta-yı maksûdda +Çehreler ma’kûs idi şu gördüğüm sûret gibi +İttihâd ettikçe ammâ bâşına zâlimlerin +Yıldırımlar yağdırırdık berk-i hürriyet gibi +Bir ziyâdır hâke düştü arşa etti in’itâf +Mazharı bu hâk olan bin nûr-ı ulviyyet gibi +Nûr-ı Hakk’a iltihak etti Kemal-i zârını +Tek bıraktı bu cihanda sevdiği millet gibi +Kemâl +Ey mâtemi her yerde bana hem-reh olan yâr +Oldum yine bak mihr-i hayâlin ile bîdâr +Dönse de hayâle zulumât olsa mekânım + +Mümkün mü unutmak seni ey yâr-ı vefâkâr +Hâk olsa da zihnim seni tasvîr kılar +Mahv olsa şu munzır seni eyler bana ihtâr +Mahşerler içinde tutarım nûrunu her bâr +Pür berf-i çemen açmada âgûş-ı firâkın +Muzlim geceler mâtem-i zülfün kılar ikrâr +Cismin sanırım hâbgehim üzre nesîmi +Senden bana bir nefha vü birer refref-i eşcâr +Feryâd ederim taşlar olur hâlini mazhar +Giryân olurum geçmişi tekrâr eder ezhâr +Emvâc kılar gönlümü pür-hûn-ı te'essür +Encem getirir hatırıma bir nice esrâr +Bir şey yoğiken hâline âgâh acebdir +Her şey beni senden kılıyor bunda haberdâr +Tedkîk ile hâlâtına baksın tarafeynin +Çok fark görürler diyemem yâr ile ağyâr +Sen hâk-i siyeh bense kan ağlar yine bir hâk +Sen meyyit-i sâkin beni mevt etmede biraz +Pâyında mukâbir bana olmuş gibi meftûh +Bâlâda sehâ'ib seni eyler gibi izmâr +Bir söz bulamam kılmaya ta'rif bu hâli +Tekrar ederim söylediğim sözleri nâ-çar +Hayretlenirim hayreti tasvîr ne mümkün +Hayret ile pâyân veririm hayrete tekrâr +Pîşinde geçer yerlere envâr-ı zekâvet +Girdâb be girdâb kalır cuşiş-i efkâr +Baktıkça şu dehre görürüm hâb hayâlât +Baktıkça sana mihr-i hakîkat döker envâr +Bir lahza-i ömrümde durur asr-ı köhne-sâl +Bir katre eşkimde ayandır yem-i zühhâr +Yok şüphe ki bu hâl-i te'essür geçecektir + +Bir gün ne mü'essir kalacak bunda ne âsâr +Ey hâlık-ı âlem azıcık çerhini zabt et +Mahlûkuna gadr eyleye lâyık mı gaddâr +Göster bana tekrar meh-rûyu kıl izhâr +Yıldızlar ki karşı çıkıp arz ede ruhsâr +Eyyâm-ı bahâr oldu çiçekler bütün açtı +Kalsın mı benim gonca-fem hasret-güftâr +İsvâk mesâyir şu mehâsinle ne cennet +Lâyık mı benim hurûşum kılmaya reftâr +Lâyık mı benim rûh-ı revânım kala hâmûş +Pür velvele-i sıhhat iken arz bu miktar +Lâyık mı senin zînet-i sun'un düşe hâke +Lâyık mı senin nûr-ı cemâlinde bu dîdâr +Lâyık mı ki ol matla'-ı envâr ola bir zıl +Lâyık mı ki ol gonca-i ümîd ola bir hâr +Yârab bu temâşâyı bu sevdâyı bu derdi +Kimden kılıp izmâr kime eyleyim izhâr +Nahlinde ufûl eyleye bin âh-ı şerer-bâr +Olsun sana rûh-ı ezelî şem'a-i terebbüt +Ey saf melâ'ik yakışan kabrine duvâr +Abdülhak Hâmid +Hyde Parktan Geçerken + +Nedir mahvolmuş iş'ârım benim îcâd eder bir kuş +Bütün şâ'irleri ahkâmına münkâd eder bir kuş +Neden bilmem bugün kalbimde bir feryâd eder bir kuş +Bu vîrân hatırım bir fikr ile berbâd eder bir kuş + + +Urur feryâda bir yekpâre bâd bâ-müdâd olmuş +Perişandır tutarsan cümle heykeller rimâd olmuş +Zevâl erişmiş bahâra cûylar yekser cemâd olmuş +Onun gelmiş ziyâret birle rûhun şâd eder bir kuş + +Tecessümler kılarken her cihetten serdi-i firkat +Düşerken pâre-i berfe müşâbih girye-i hasret +Acep kimden alıp kılmakta arz müjde-i vuslat +Baharı sevgilim senden mi istişhâd eder bir kuş + +Seninle hem-dem bir saha-i beyzâda ben ey gül +Gelir bir kühsâr-ı ma'nevîden bin dem bülbül +Niçülmüş altı ay zarfında yârab gonca vü sünbül +meş'aller ki yâdımda bu şeb îkâd eder bir kuş + +Ve birer dehşet bugün bir kabr-i seyyârım çemen berdûş +Eder tevhîş esîr-i gurbetim çıktım vatan berdûş +Bulutlar incimâd etmiş ağaçlıklar kefen berdûş +Bakıp yıldızlara hayretle istib'âd eder bir kuş + +Ne anlarsın bu hâlimden benim ey çehre-i reşen +Meserretten mi mâtemden mi bilmem ettiğim şuyûn + +Firâkıyla hûr-ı nâzenînin azm ederken ben +Bu hiçistân-ı nisyânı behişt âbâd eder bir kuş + +Nedir mücrim değil işkenceden dûrum fakat bedbaht +Dahîl-i cennet hem-sohbet-i hûrum fakat bedbaht +Sa'âdet-yâb-ı sıhhat şâd mesrûrum fakat bedbaht +Nasıl bir yâdigârın derdidir bu yâd eder bir kuş + +Baka bahş-ı fenâ bir savttır bu âsumânîdir +Ki her bir nağmesi bir şi'r-i sâf-ı bî-medânîdir +Bu ebyâtın ki şâ'irerce ser tâ ser ma'ânîdir +Ne mümkün bilmeden mefhûmunu inşâd eder bir kuş + +Nasıl mümkün olur denmek onun zevkinde yok bir şey +Figânı bî-sebeptir hüzn ile şevkinde yok bir şey +. +Onun fevkinde istihzâ-yı istibdâd eder bir kuş + +Alır lezzet bizlerden ziyâde âb-ı cârîdir +Nesîm-i kûh peymâdan sehâ'ibden sahârîden +Letâ'iften ne gördüyse bilip eltâf-ı bârîden +Dıraht üstünde bir diğer kuşa ta'dâd eder bir kuş + + +Veriri dünyâya ol ma'mûre-i süflâya ulviyet +Verir vicdâna ol neş'etine edyâna emniyet + +Bu serbâzâna mantıklarla kim îrâd eder bir kuş + +Eser görmekteyim yârab şu hayvancıkta şefkatten +Olur fikrimdeki mağrible bâhis-i rûz hilkatten +Acep gönlüm müdür me'yûs olup nûr-ı hakîkatten +Zulâm-ı leylden karşımda istimdâd eder bir kuş + +Beni sen sevgilim ma'zûr gör ma'zûr mecnûnum +Gözümden yaşlar akmakta fakat billah mecnûnum +Nasıl mehtâba âşıksam sana ben öyle meftûnum +Habîr olsa bu hâlimden bana imdâd eder bir kuş + +Bugün bir makberin müştâkıyım ben eylerim feryâd +Seninçün de yarın hasretle etsin makberim feryâd +Onun gûşunda da bilmem olur mu sözlerim feryâd +Nedir yârab beni feryâd ile mu'tâd eder bir kuş + +Zemistân içre kalmış yâdigâr sayf-ı handândır +Fenâdan bahs eder bir bülbül-i kudsî-i rıdvandır + +Beyruttan gelse lâyık hüdhüd-i sâ'i-i cânandır +Beni îkâz için ihyâ için bîdâd eder bir kuş + +Değil ben kalb-i hâmûş değil ey zühre-i esmer +Senin mührünle söz söyler bugün bir resm-i büt-peyker +Sevâbetten inen nûra seni tercîh eder yerler +Mezâhirden çıkan rûhu sana isnâd eder bir kuş + +Meserret görmek istersen eğer ekdâr hâlinde +Beni seyr et ki handânım ben âh zâr hâlinde +Acep zihnimden istihrâc edip iş'âr hâlinde +Alır fikrim benim kendi gibi âzâd eder bir kuş + +Birisin tâc-ı dânişden fakat pâyında yok bendin +Acep.ey kuş bu milletten mi öğrendin +Bana öğrettiğin ilme acep vâkıf mısın kendin +Bütün insanlara ey arz-ı isti'dâd eder bir kuş + +Güzâr ettim bu gurbetgehde bir çok deşt ü deryâdan +Ne gördümse yazık tefrîk olunmaz şimdi rü'yâdan +Fakat çıkmaz senin âvâz-ı hüznün gûş-ı hülyâdan +Ölürsem de olur rûhum benim feryâd eder bir kuş +Abdülhak Hâmid + +Küçük Melek + +Ey mukaddes çocuk ki çeşmânın +Âsumandan nişânedir mahzâ +Dense olmaz mı lâyık şânın +Sana bir nûr-ı muttali' sevdâ +Pîrler feyz alır şebâbından +Bahrler cûş eder habâbından + +Kisvetin bir melek kıyâfetidir +Yaraşır âb içinde mâlikeye +Bahş eden hâlinin letâfetidir +Bir hakîkat bu şeb melâikeye +Daha kalbin değil iken mahzûn +Gözlerinde ne hüzündür meşhûn + +Meclise arz kıldığın sûret +Berklerden serî' idi gûyâ +Ebedîdir tasavvuru ammâ +Dilde ayn-ı tahayyül cennet +Çocuğa kim demiş küçük şeydir +Bir çocuk belki en büyük şeydir + +Her ne giysen kızım meleksin sen + +Hep mehâsin senin libâsındır +Şemmeler teşne-i temâsındır +Kendi bağında bir çiçeksin sen +Andırırsın şi'r-i sâfîye +Ki eder nazlar kavâfîye + +Gidecektir seninle Londra'dan +Şi'ir-i Türkîye revnak-ı diğer +Verecektir zaman geçip aradan +da âtîye sen gibi zuyûr +Yaşa lutfunla ey sabî-i latîf +Sana muhtaçtır kavî vü zayıf + +Kilk-i ressâm ve levha-i şâ'ir +Doldu sun'ile vech-i zî ferîkin +Per ü bâlinde ey gül-i tâ'ir +Mütebessimdir baharı mâderinin +Seni kimdir güzel kılan böyle +Gül deferdâmızı bu şeb söyle + +Kanadından gelen revâc ile +Gidiyor ıstırâb dillerden +Şevk-i mihrinle bin levâyih ile +Doğuyor mâhtâb dillerden +Eyledin ey ferişte-i rü'yâ +Hem bizi hem bu leyle-i ihyâ + +Abdülhak Hâmid Bey + +Her yer karanlık pür nûr mevki! +Magrip mi yoksa makber mi Yarab? +Ya hâbgâh-ı dilber mi Yarab? +Rüya değil bu aynile vâki! +Bir gülşen olmuş bak şu harabe +Ebr-i seher mi düşmüş türâbe? +Mezarın başında + +Yârim mi medfûn? Ay mı tutulmuş? +Dikkat şu sönmüş nûr-i nigâha! +Kabri çiçekten bir türbe olmuş +Dönmüş türbe bir haclegâha! +Bir haclegâha döndüyse türben +Aç koynunu aç ma’şûkanım ben! + +Tûbâ yaratmış bir şûra zavallı +Yok bir açılmış hûri kucağı! +İsmet yatağı Allah ocağı; +Cennet sediri cânân mezarı; +Ya bir velîdir gelmiş de vücûda +Etmiş mü'ebbed sûrette secde! + + +Mutlak bu yerde olsun zevâlim; +Hurşîdim işte karşımda gârip! +Hurşîd ölgün hurşîd muzlim; +Maşrık kararmış yatmakta mağrib +Mâtem libâsım aksiyle gülşen! +Bir leyl isem de bir leyl-i rûşen! + +Hep başka başka ezhâr açılmış! +Nahl-i emel mi cism-i nezzârın? +Benzer şehâba senin mezarın +Düşmüş zemîne nûru saçılmış! +Gök mü yarılmış yârab nedir bu +Ezhâr pür nûr envâr hoş bû! + +Yarın aranmaz yâri bulunca; +İndimde sensiz cennet de boştur! +Hâkin dişinden böyle olunca +Elbet derûnu bundan da hoştur! +Sen nûr içinde yattıkça öle +Ben mâteminle durmam ya böyle! + +Kudsiyetinde lâzım mı te'mîn? +Bak Leylâ kabrin etmekte ihyâ! +Senin semâvî yâhud gûyâ + +Bahr-i çemende biraz kan etseydim ihdâ +Bilmem ne sûret eylerdi peydâ? + +Dolmuş semenle etrâfı yâhud +Yağmış bu hâke berf-i mu'attar! +İnsan kalıp da mebhût bî-hod +Ölümünde bilmem olmaz mı muztar? +Meyyit değil bu bir rûh-ı nâ'im; +Bense başında bir senf-i kâ'im! + +Ben gece senden ikrâh ederdim; +Çirkindi bence zâtın sıfâtın. +Ma'lûmum oldu sonra vefâtın +Aşkınla işte dûçâr derdim! +Öldükde öyle menkûhan oldum! +Gâyib ne varsa hep sende buldum! + +Kabr-i münîrin mihrâbım oldu: +Zülf-i siyâım zünnârın olsun! +Gönlüm bu dîni ismetle buldu. +Bâtıl değil ki haksız tutulsun! +Ben emr-i aşka ettim ita'at; +Elbette zühre eyler şefa'at! + + +Ey hâbgâh-ı dârü'l-emânım. +Geçmiş zamanı ben yâda geldim! +Aç koynunu aç ferydâda geldim +Hicrân içinde geçti zamânım! +Ömrüm fenâya olmakta müncer; +"Bir küçük hançer çıkararak" +Miftâh-ı kabrin işte şu hançer! + +Bir râhib etti miftâhı teslîm; +Sanki mezarın bâb-ı cinândır! +Varmış desinler bir başka iklim +Aç koynunu aç halkı inandır! +Seyyândır onda her ferd her ins; +Müsellem mesîhi yeniden vü yek cins. + +Mümkün mü olmaz etsen de ihsân +Bez bir kefenle gitsen de behişte? +Bî-çâre kaldım üryânım işte; +Râzıyım olsam hâkinle yeksâ +Aç koynunu aç kopsun kıyâmet! +Çökmüş desinler bir bürce zulmet? + +Bir bürce zulmet bir zılle mehtâp +Bir hüsne mâtem bir nefse vicdân! +Seyr eyle şeytan düşmez mi bî-tâb? +Bir veche münker îmanla handân! + +Ya olmayanlar olmaz mı mefkûr? +Nûr-ı hidâyet toprakla mestûr! +Abdülhak Hâmid +Bunda doğmuştur mesih etmişse de mihre su'ûd +Bunda inmiştir kelime nûr-ı hak bi'l-iftihâr +Âdemi cennetten ib'âd eyleyince girdikâr +Cennete tutmuş bedel etmiş bu hâki ihtiyâr +Hıfz eden tohm-ı hayât âlemi küşti-i nûh +Eyledi bu hâkdânın bir kenarında karar +Âdemi şeytan bu yerlerde nümûd eylemiş +Ateşi Allah da bu yerlerde etmiş lâlezâr +Nağme-i Dâvud senden nâle-i Sokrat ile +Dîn ü aklı eylemiştir birbirine yâdigâr +Zulme tâ mağlûb olunca eyleyen sendin yine +Ordusuyla âleme bin türlü İskender nisâr +Kemâl +Şu ağaç çeşm-i ibrete uruyor +Yazda da kışta da yeşil duruyor +Zannedersin çemen kıyâm etmiş +Kudret-i hakka ihtirâm etmiş +Kezâ +Yârimin düşmüş yine zülf-i siyâhı boynuna +Eski şâ'irlerce küfr etmiş günâhı boynuna +Kim görse gerden-i sâfın Hüdâ göstermesin + +Toplanıp düşmüş sanır nûr-ı ilâhî boynuna +Kezâ +On Dokuzuncu Asır +Erişti evc-i kemâlâta nur-i idrâkât +Yetişti rütbe-yi imkâna kısm-ı mümteni'ât +Besait oldu mürekkeb mürekkeb oldu basît +Bedahat oldu tecârible hayli mechûlat +Mecaz oldu hakikat hakikat oldu mecaz +Yıklıdı belki esasından eski ma'lumat +Mebahis-i felek ü arz ü hikmet-ü kimya +Değil vesavis-i ezhan ü vehm ül temsilat +Mesail-i nazariye tecarib oldu sened +Erişti hadd-i yakine fusul-i zanniyet +Ukuul-i zahire said feza-yi ecrama +Kuva-yi cazibe kaanun-i paye-yi mir kaat +Nüfus-i Rakire nazil kırare-yi arza +Delil-i mebhas-ı tekvin defain-i tabakaat +Heva vü berk ziya vü buhar ü miknatis +Yed-i tasarruf-i insanda unsur-i harekat +Ziya hayalen iken şimdi bi'l-fiil sai +Zılal zail iken şimdi ziver-i mir'at +Seda hisab-i mesafatta muhbir-i sadık +Buhar zulmeti tenvirde ebda'-i ayat +Cihat-ı erbaaya berk nakil-i ahbar +Buhar bahr ü ber üstünde Hızr-ı nakliyyat +Tefahür eylemesin mi bu asr a'sara +Kısalttı bu'd ü mekan ü zamanı muhtereat +Ne kaldı çeşme-yi Hayvan ne Daru-yi Sührab + +Ne kaldı nüsha-yi efsun ne hükm-i tilsimat +Ne kaldı sa'd-ı tevali' ne kaldı nahs-ı kıran +Ne kaldı reml ü kehanet ne kaldı cifriyyat +Ne var hümada saadet ne var şeamet-i bûm +Mukayyed asl-ı iradata cümle me'culat +Ne atlas alemi hamil ne zühre fail-i kü Il +Değil ukuul-i Felatun usul-i tekvinat +Ne kaldı zann-ı tenasüh ne kaldı nar-ı mecus +Değil ukuule ekaanim kıble-yi hikat +Esas-ı hikmet-i asr oldu vahdet-i Barı +Taammün eyledi asl-ül-usul-i mu'tekadat +Bulur gider cihet-i vahdetin umum milel +Vücud-i vahdeti müsbit olunca ma'kuulat +Hudud-i hakk vezaif muayyen ü sabit +Ne kaldı cebr ü tagallüb ne kaldı keyfiyyat +Hukuuk-i şahs ü tasarruf masun taarruzdan +Verildi alem-i umrana başka tensikaat +Ne Amr Zeyd'in esiri ne Zeyd Amr'a veli +Müessis uss-i müsavata nass-ı mevzuat +Münevver eyledi ezhanı intişar-ı ulum +Mükemmel eyledi noksan-ı feyzi matbuat +Megarib oldu dirigaa metali-i irfan +Ne kaldı şöhret-i Rum ü Arab ne Mısr ü Herat +Zeman zeman-ı terakki cihan cihan-ı ulum +Olur mu cehl ile kaabil bekaa-yi cem'iyyat +Sadullah Paşa +Bir Muhâcir Kızın İstimdâdı + + +İşte şu mazlumun teni +Bak lekelenmiş dâmeni +İnsan mı sandın düşmeni? +Allah için öldür beni +Allah hıfzetsin seni. + +Gelmekle bir kız yanına +Kaçmak düşer mi şânına? +Verme zarar imânına. +Allah için öldür beni +Allah hıfzetsin seni. + +Bâr oldu cismim duşuna +Kan oldu bak ağuşuna. +Girmez mi nâlem gûşuna? +Allah için öldür beni +Allah hıfzetsin seni. + +Yekser mezar oldu vatan +Boynumda hâzırdır kefen. +âdâya fırsat değmeden + +Allah için öldür beni +Allah hıfzetsin seni. + +Artık çalışma çareme +Düşmenle gel gir areme +Bir kurşun at da yâreme +Allah için öldür beni +Allah hıfzetsin seni. +Kemal Bey +Vâveylâ + +Feminin rengi aksedip tenine +Yeni açmış güle misâl olmuş +İn'itâfile bak ne âl olmuş +Serv-i sîmîn sakalı gerdenine +Bu letâfetle ol nihâl-i revân +Giriyor göz yumunca rü'yâma +Bu tasavvur dokundu sevdâma +Ah böyle gezer mi hiç cânân +Gül değil arkasında kanlı kefen +Sen misin sen misin ey garib vatan +Nevha + +Bu güzellikte hiç bu çağında +Yakışır mıydı boynuna kefen +Cisminin her mesâmı yâre iken + +Tuttun evladını kucağında +Sen gidersen bizi kalır sanma +Şühedân oldu mevt ile handân +Sağ kalanlar durur mu hiç giryân +Tende yaştan ziyâdedir al kan +Söyleyen söylesin sen aldanma +Sen gidersen bütün helâk oluruz +Koynuna can atar da hâk oluruz +Nevha + +Git vatan Ka'be'de siyaha bürün! +Bir kolun Ravza-i Nebî'ye uzat +Birini Kerbelâ'da Meşhed'e at +Kâ'inâtta hey'etinle görün +Bu temâşâya Hak da aşık olur +Göze bir âlem eyliyor izhâr +Ki cihanda büyük letâfeti var +letâfet olunsa ger inkâr +Mezhebimce demek muvâfık olur +Aç vatan göğsünü ilâhına aç! +Şühedânı çıkar da ortaya saç! +Nevha + +De ki Yâ Rab bu Hüseyn'indir +Su mübarek Habîb-i zî-şânın +Su kefensiz yatan şehidânın + +Kimi Bedr'in kimi Huneyn'indir +Tazelensin mi kanlı yâreleri +Mey dökülsün mü kabr-i eshâba +Yakışır mı sanem bu mihrâba +Haç mı konsun bedel şu mîzâba +Dininin kalmasın mı bir eseri +Âdem evlâdı bir takım câni +Senden alsın mı sâr-ı şeytânî +Kemal Bey +Ukûk erbâbına meydân-ı ibrettir mezaristan +Fenâ-yı âleme bürhân-ı kudrettir mezaristan +Gelenler bilmemiş dünyayı hem bilmek de müşküldür +Bulunmaz sâhil-i ummân-ı hayrettir mezaristan +Hakâyık herkesin mâhiyet-i keyfince zâhirdir +Hayat ehli sanır zindân-ı mihnettir mezaristan +Yatar dehşetli âguşunda bin evlâd-ı hürriyet +Sanırsın mâder-i şebân millettir mezaristan +Bilinmezse müsâvât-ı beşer devrân-ı fânîde +Onu tefrîk için mîzân-ı hikmettir mezaristan +Hikmet Bey +Yâd eder candan zâlim âşıkı yâd etse de. +Mevt ile eyler gâm-ı âlemden âzâd etse de. +Ademe insâfı yoktur âlem-i pür-mihnetin; +Mâtemi der-pey gelir îd ile dilşâd etse de. +Hasbeten lillâh olur zannetme şeyhin himmeti +Kasdı istihlâftur İblis'i irşâd etse de. +Bâr-gâh-ı adli vîrân eyleyenler âdemin + +Başına zindân eder dünyâyı âbâd etse de. +Şeytanetten dûr olan hak-gûyâ sad efsûs kim +Her sözü merdûd olur Allah'a isnâd etse de. +Âlem-i meyden müferreh bir cihân olmaz bize +Ger kazâ her lahzada bin âlem îcâd etse de +Himmet-i reh-berden istiğnâ eden fikr-i hakîm +Bezm-gâh-i Kurb'a varmaz tayy-ı eb'âd etse de. +Râhına hâk olmadan dûr idemez üftâdeni +Devr-i gerdun sâye-yi hurşîdden yâd etse de. +Senk-bâr-i cevr olan tahrîb-i kalb-i âleme +Haşr olur Haccâc ile bin Kâ'be bünyâd etse de. +Merdim ayrılmam yolumdan bîşezar-i himmetin +Her bün-î nahlinde ger bir şîr feryâd etse de. +Ben esîr-i aşkıyım sultân-ı hürriyet Kemâl +Alemi yek-ser alâikten ser-âzâd etse de. +Kemâl +Gül ruhlarının misali yoktur. +Hurşidin rengi âli yoktur. +Ağyar ile ülfet etmek ister +Ben ölmeden ihtimali yoktur. +Cevretme değil fedayı aşka +Öldürse dahi vebali yoktur. +Aşkın ebedî durur gönülde +Mihr-i ezelin zevâli yoktur +Allah’adır istinadım ancak +Nevi beşerin kemâli yoktur. +Kemâl Bey + +Hikâye-i Bâz Hanfesâ +Birleşip şâhin ile bir hanfesâ +Nîk ü bed bir yerde olmuş rû-nümâ +Âşinâ-yı bûm olup nesr-i felek +Eylemiş şeytan ile ülfet melek +Kesb-i sûret eyleyip cem'-i tezâd +Âb ateşte görünmüş ittihâd +Meyl edip yekdiğere mahbûb zeşt +Resm olunmuş bir yere nâre vü behişt +Açılıp bâb-ı sühan ba'de'l-İslâm +Varmış ol serhade kim sevk-i kelâm +Eyleyip bâza senâlar hanfesâ +Demiş "Ey mahsûd sîmurg hümâ! +"Ülfetin kâmyâb etti beni +"Âşıkın oldum görelden ben seni +"Neyleyim ey tâ'ir-i evc-i celâl +"Tıynet-i pâkinde nâkıstır Kemâl +"Meşrebinde yok vefâya intisâb +"Olamazsın lâ-cürm-i âlicenâb +"İnse mâni'dir gurûr nahvetin +"Zulme mâ'ildir mizâc hilkatin +"Bâhusus asl-ı esâsın cüstucû +"Sayd edersin kebin vü tâvûs hümâm +"Ekl edersin lahm-i mekrûh-ı haram +"Dembedem kan içmeye mu'tâdsın +"Gamze-i hûbân gibi bî-dâdsın +"Vahşetin ondan olup dâ'im füzûn +"Hısm ağyârın kavî bahtın zebûn +"Hem cenâh olsan gelip bu kemtere + +"Bir tüyün mutlak düşürmezdim yere +"Gark edip bahr-i nevâl-i ni'mete +"Vâsıl eylerdim kemâl-i izzete +"Çeşm-i im'ânın olup seyr ü karîr +"Lezzet-i dünyâdan olurdun habîr +"Urmayıp dâmân-ı sabra dest pâ +"Ağzının tadın bilirdin dâ'imâ" +Bâz kim bu sözleri etmiş semâ' +Hayretinden eylemiş devr-i semâ' +Fart-ı lînetle demi "Ey yâdigâr! +"Ey hakîm-i zî-fünûn rûzgâr! +"Bast tafsîl eyleyip ahvâlimi +"Senin ta'rîz ile kırdın bâlimi +"Hâl ü şânım hüccet-i kâfi sana +"Pençe-i ta'zîri bâz etme bana +"Sen de ta'yîn et nedir rızkın senin? +"Anlaşılsın cevherinden ma'denin +"Kande hâsıldır sana dâmân-ı pâk +"Var iken sende bu tab'-ı herzenâk +"Ekl ü şürbün tab'ına mir'attır +"Tıynetin terkîb-i kazûrattır +Gûş edince hanfesâ bu sözleri +Hış hiddetten ferâmûş gözleri +"Sen demiş fehm etmemişsin ey herif! +"Bana ihsân kıldığın rabb-i latîf +"Ben tabîb-i hâzık-ı rûşen dilim +"Ârif-i hikmetşinâsım kâmilim +"Reng-i rûyum nûr-ı esveddir benim +"Mağz terkîbim aceb kandedir benim +"Her ta'âmım turfe bir ma'cundur +"Şehd ana nisbet şernek dûndur + +"Kûh ise nâmı nola mânend-i kûh +"Bana ondandır bu âsâr-ı şükûh +"Ona haddin mi hakâretle nazar +"Feyz alır ondan bozulsa müşk-i ter +"Bâğ bostana ederler ta'biye +"Hâke onunla verirler terbiye +"Safreti altına benzer rûyunun +"Şöhreti dünyâyı tutmuş bûyunun +"Terk-i cân eyler yolunda kâğ-ı lâğ +"Ondan olmaz dûr bir enf ü kulâğ +"Ondadır hâsiyet-i eşyâ bütün +"Sûret-i terkîb ü cezâsın düşün +"Eylemem ben sen gibi lâf güzâf +"Sözlerim mahz-ı hikmettir bî hilâf" +Gûş edip bu sözleri bîçâre bâz +"Bak" demiş "Ey feylesof-ı kâr-sâz! +"Maksadım ta'rîzden vârestedir +"Herza hâr-ı mi'deye vâbestedir. +"Çün değilsin fârık- adl ü sitem +.Yiyip hikmetten urma bâri dem!" +Kâzım Paşa +Murassa' +Bekâ yezdâna şâyandır; fenâ ekvâna evlâdır +Vefâ insana çeşbândır; cefâ hayvana ahrâdır. +Kaderdir hep kederdir hep haberdir hep aberdir hep +Bu dünyâdır ne ukbâdır ne rü'yâdır ne hülyâdır. +Gönül ger ilme sâlik hâle mâlik mâhv hâlikse +Mükelleldir mükemmeldir muhallâdır mu'allâdır. +Zeminden ibret al mâdûnu mâfûkunda gör dâ'im + +Ayağı baş yerinde seyr ediş bir hoş temâşâdır. +Kemal Bey +Kürsi-i İstiğrâk +Kenâr-ı bahrde hoş bir mahaldir nâzır-ı âlem +Tahaccür eylemiş bir mevcdir; üstünde bir âdem +Hayâlettir oturmuş fikr ile meşguldür her dem; +Giyinmiştir beyaz amma bakarsın arz eder mâtem +Bulutlar dalgalar yıldızlar etrafımda hep mahrem; +Ağaçlar cûylar kuşlar çiçekler dâimâ hurrem. +Bu tenha yerleri gördün mü sen zannetme hâlîdir +Hayâlâtımla meskûndur bu yerler pür meâlîdir +Muhât-ı aczdir hem lâ-tenâhî birle mâlîdir; +Bu mevkidir yerim sahilde bir kürsî-i âlîdir. +Bulutlar dalgalar yıldızlar etrafımda hep mahrem; +Ağaçlar cûylar kuşlar çiçekler dâimâ hurrem. +Sükûnetle kuşanmış hây hûy-i şehri gûş eyle +Sehâb-ı hande-rîz ü berk-ı yekser-kahrı gûş eyle +Ağaçlardan çıkan efkârı seyret nehri gûş eyle; +Bu dehşetgâhda sen gel benimle dehri gûş eyle. +Bulutlar dalgalar +Ağaçlar cûylar. +Düşün ol zâtı kim emriyle zâtından ıyân olmuş +Vücûd-ı sermedîsinden zemîn ü âsmân olmuş +Düşün deryâyı her bir katre mevc-i bî-kerân olmuş +Bulutlar dalgalar + +Hafâyâ-yı ilâhîdir ki yekdil yekzebân olmuş. +Bulutlar dalgalar yıldızlar etrafımda hep mahrem; +Ağaçlar cûylar. +Odur hîçî-i mâzî lücce-i sürh-i meşiyyette +Bu târîkî-i müstakbel kebûd-ı sermediyyette +Durur bir kibriyâ-yı bî-nihâyet nûr zulmette +Beraber cümle mevcûdât ü eşyâ hep muhabbette. +Bulutlar dalgalar +Ağaçlar cûylar. +eder yekdiğerin takbîl dâim zühre vü zerre +yürür bir yolda murg mâhî vü mehtâb ü şebperre +otur şu minber-i deryâ-muhât-ı senge bir kerre +hemen allah'ı gör şâmil semâdan bahr ile berre. +Bulutlar dalgalar +Ağaçlar cûylar. +yürür her burc bin asr-ı mücessemdir mümâsildir +zılâle sûretâ zannetme lâkin cism-i zâildir +bu hey'et zîr ü bâlâ mercî-i aslîye mâildir +girerler şâd ü handân cümlesi bir feyze nâildir. +Bulutlar dalgalar +Ağaçlar cûylar. +Döner vâdide dûr dûr bir ses rûdlar çağlar +Çemen mâî koyunlar penbe rengârenktir dağlar +Şafaktan bahrdan etmekte cem-i sîm ü zer bağlar. +Bu şenlikte benim gönlümdür ancak varsa bir ağlar. +Bulutlar dalgalar yıldızlar etrafımda hep mahrem; + +Ağaçlar cûylar kuşlar çiçekler dâimâ hurrem. +İner sisler içinde bir küçük kız kûhdan tenhâ +Doğarken necm-i bî-hâb-ı seher peyda vü nâ-peydâ +Geçer peyk-i sabâ dûşunda aks-i cûşiş-i deryâ +Ceres yâd-ı vatanla dilde eyler derdimi ihyâ. +Bulutlar dalgalar yıldızlar etrafımda hep mahrem; +Ağaçlar cûylar kuşlar çiçekler dâimâ hurrem. +Abdülhak Hâmid +Mey +Mey akla vücûda eder îrâs-ı mazarrat +Kılmış ya niçin men' onu şer' ile hikmet? +Meydir sebebi ekserinin bence mücerred +Vâki' oluyorsa ne kadar cürm ü cinâyet +Gitmiş nice canlar ademe bâde yüzünden +Mahv telef olmuş nice sâmân nice servet! +Sönmüş ne kadar şem'a-i ikbâl i'âli +Olmuş ne kadar çâk hele pede-i 'iffet +Âkıldır kim yek deme berzûk için olmaz +Peymâne-keş bâde-i ser-şâr-ı nedâmet +İşret cühelânın işidir çünkü cihanda +Bunlar bulamaz başka husûsatta lezzet +Tahsîl ü ya tahrîr ü kıra'etteki zevki +Hüşyâr alamaz bâde-i gülfâmdan elbet +Meyden ferzâ def'-i gam etmek ise maksat +Gam def'ine bunlar daha eyler iyi hizmet +İnkâr edemem gerçi verir kalbe ferah mey +Ben neyleyim ammâ ki olur hükmü muvakkat +Kim hükmü geçince yine evvelki gam hem + +Hem de daha artık daha bed-ter eder avdet +Tahsîl ü kıra'ette olan neş'e vü lâkin +Bâkîdir onun hükmüne yok hadd ü nihâyet +Bir cümlesi bir câm-ı diğer bence kitâbın +Her nokta habâba bedel artırmada zînet +Her satır birer pâyesidir selm-i aklın +Kim aksine ettikçe gelir âdeme rif'at! +Sığmaz hele ta'bîre kitâbetteki lezzet +Bir lezzeti ben eyleyemem hiç ona nisbet +Insan eline aldığı dem-nîze-i hâme +Bir de vâr ise eşheb-i tab'ında liyâkât +Cevelânına billah gelir sahn-ı sühan-tenin +Gerçi kadar vardır meydanda fesahat +Hal böyle iken meyde taharrî-i safâyı +Ya ben nice ad eyleyeyim cehl ü hamâkat? +Reşad Bey + +Enhâra reşâşe-rîz-i nağme +Asvât tarifzâ-yı ninni +Ebhârına mevchîz-i nağme +Her cünbüşü bir edâ-yı ninni + +Salmış pederi mülke iclâl +Hemşîresi hem-nişîn-i ikbâl +Kuşlar gibi mâderi açar bâl +Her rîşe verir sadâ-yı ninni + +Pertev Paşa -Tıfl-ı Nâ'iminden- +Durma ahmak gibi dolabını tedvîre çalış +Sıdkla iş göremezsen reh-i tezvîre çalış +Kesret-i mâl ile fahr şeref olmaz hâsıl +Ilmini fazlını irfânını teksîre çalış +Nû-ı îmân leme'ân eyler iken seniyyemde +Sen işin yok ise zâhid beni tefkîe çalış +Ortalık ehl-i tasallüfle lebâleb doldu +Ey kalem onların ahvâlini teşhîre çalış +Ol matrûd-ı derk ehl-i nifâk gaybet +Nâkil-i meclis olan müfsisi tekdîre çalış +Tarz-ı İran ile Arabânı bırak eslâfa +Türk isen Türke yarar şîvede tahrîre çalış +Meslek-i sâlime sâlik olarak sen de Sa'îd +Pîrû ol Avni Beyin şi'rini tanzîre çalış +Tarîk-i Muharriri Sa'id Bey +Hadîs-i kâkülün encâmı kıyl ü kâle çıkar +Mebân mebhasın gâyeti hayâle çıkar +Kur'ân-ı nahs ile her sa'ati kurûn-ı şu'ûn +Görür şâm-ı gamım sad hezâr sâle çıkar +Bahâr-ı hüsne goncam abes şukûfe arar +Ki bâğ-ı sîne-i zârımda türlü lâle çıkar +Kitâb-ı aşkta çıkmaz taransa harf ü sâl +Firâka dâ'ir aransa nice makâle çıkar +Gınâ-yı kalb tevekküldedir ki dervîşe +Hemîşe bâb-ı zuhûrâttan nevâle çıkar +Cihânı nezr için inzâr eder zebânile + +Bakılsa her misli vâ'izin su'âle çıkar +Saklamasa leb-i la'inden ol gül endâmın +Afîfe duhter-i rez-âyin-i Cem'de hâle çıkar +Ne bâr dunnet-i sâkî ne minnet-i rândan +Dü çeşmimin mey-i la'li nice piyâle çıkar +Hatîb-i câmi' irfandır Eşrefâ tab'ım +Ki seyf-i hâe ile minber-i kemâle çıkar +Necfde bây gedâ pâ bürhene ser-i bezmin +Huzûr-ı Haydar'a takdîm-i arz-ı hâle çıkar +Eşref Paşa +Lâ-yetegayyer +Bir zulmet-amîka-i hîçî nümâda âh! +Bin lem'a muntafî oluyor bi cihan tebâh. +Hengâm-ı herc ü mercde peyveste zûr-kâr +Sırr-ı pür fezâ zemînine eczâ-yı târumâr +Âfâkı gark-ı zulmet eder heykel-i memât +Titrer hûle karşı söner lem'a-i hayât. +Tûfân basar sevmeli çemenzârı nâgehân +Kumlar yığar: Yeni iklimler eder ayân. +Hurşîde doğru devr ederek kutb-ı müncemid +Bir i'tikâd-ı diğere bağlandı müte'akkid. +Bir milletin tefâhurunu celb eden nizâm +Diğer kumlarla giriftâr-ı intizâm! +Yekrice fazlımız kalıyor hüccete sezâ +Dün hak olan bugün oluyor dâ'î-i cezâ! +Ezhâr açar kemâl-i beşâşetle vâkı'â +Mâtem doğar onun ile birlikte mutlakâ +Bu kadar sebât: Hep değişir her cihân döner +Sönmüşler işti'âl bulur her yanan söner. + +Ölmek için vücûda gelir cüz' ü bî-yahat +Doğmak için helâke gider zürm-i zî-hayât +Âlem kocar tarâvetini iktisâb eder +Kâh dinlenir kâh koşar muttasıl gider. +Zerrât ki durmada hadd-i vücûtta +Devvârdır dâ'ire-i bî-hudutta! +"Edmon Harkor" +Mütercimi +Nâbizâde Nâzım +Tarîk-i hakta cân tenden olmak yâd lâzımsa +Beni hazır bulursun her çi bâd âbâd lâzımsa +Ne minnet intizâr berke ey âhengir-i gayret +Benim gönlümden al gel tîğ için polad lâzımsa +Eden tahrîb-i âlem inkisâr-ı kalbidir halkın +Gönül yıkma cihânı eylemek âbâd lâzımsa +Hayâtında neden hiç iştibâh etmezsin ey gafil +Acâyib gördüğün her hâli istib'âd lazımsa +Fenânın en münîrâniyesi mûy-ı sefîd-i keder +Sana aklınla bir olmak yeter irşâd lâzımsa +Çocukluktan niçin dûr eylemiş inşânı isti'dâd +Eğer her matlabın tahsiline feryâd lazımsa +bu kânun-ı meşiyet ferdi ferde etmemiş muhtâc +Sana Allah eder herhangi işte dâd lâzımsa +Tefevvuk-yâb-ı irfan eylemek ahfadı lâzımdır +Hamiyyet mesleğinde gayret-i ecdâd lazımsa +Hatâ-yı ehl-i kesret ol kadardır bahs-i vahdette +Rakm-ı kâfî değildir cümlesin ta'dâd lâzımsa +Şuhûd erbâbının re'yince rü'yet ayn-ı vâki'dir +Bu da'vâda ederler halkı işhâd lâzımsa + +Zekâ bir şu'ledir kim sânı âlîdir tenezzülden +Bulursun ehl-i istiğnada isti'dâd lazımsa +Gınâ geldi cihanda şöhretin saytın kemâlinden +Kemâli kâh kâh etsin bilenler yâd lâzımsa +Kemâl +İmâm-ı Ali Kerremallâhu Veche Hazretleri Vasfındadır +Girmeden sâğar-ı elfâza mey va'd ü va'îd +Verdi bin neş'e bana keyfiyet bîm ü ümîd +Dâmen-i havf recâ geçti dem kim elime +Tuttuk subh-ı ezelde yok idi reng-i sefîd +Hâb hiddette idi kurre-i 'ayn-ı ayân +Olmamıştı eser meclis-i ervâh pedîd +Sâkî-i bezmin edip pâyına mestâne sücûd +Eyledim neş'e-i sahbâyı safâ-yı tecdîd +Hubzâ câm-revânbahş elestî kim olur +Neşvesi vâsıl eyyâm-ı şuhûr câvid +Leb-i câmında nahfete dem-i enfâs-ı Mesîh +Mey-i nâbında ayân nûr-ı hüdâvend-i vahîd +Cür'ası mâye-i tesnîm revân-ı Cibrîl +Katresi tekme-i eklîl sırr-ı arş-ı mecîd +Âlişân zevkine ol bâde-i nâbın olamaz +Tâlib-i kevser ü dildâde-i câm-ı cemşîd +Meded ey sâki-i gülçehre ayağın öpeyim +Bir kadeh meyle dahi eyle safâmı temdîd +Akl idrâkim edip mest harâb-ı hayret +Fikr ü endîşemi kıl zevk-i sevdâdan tecrîd +Sînem âyine olup şâhid-i feyz-i aşka +Eylesin tab'ımı ilhâm-ı ilâhî + +Demlenip ney gibi ol şevk ile hâmem kılsın +Cevherin nağmesini karta-i gûş-ı nâhid +Muhaverinden feleği oynatıp âsâr-ı safâ +Âlemi raksa getirsin eser-i şevk-i cedîd +Bende ol neş'e-i zor-âvercân perver ile +Eyleyim vasfını bir şâh kerîmin temhîd +Ol şehenşâh-ı cihân şîriz-i rahmân kim +Gelmemiş zâtı gibi âleme bir ferd-i ferîd +Merkez-i dâ'ire-pîrâ-yı uluvv-i azamet +Kutb-ı dîn ka'be-i dünyâ vü cihân tefrîd +Seyyid-i ıttırat vü ashâb-ı 'aliyyü'l-a'lâ +Geh eder şâh-ı resel zâtı ile fahr-i mezîd +Hatta-i haşmete sultân-ı kazâ câmû-celâl +Âlem-i kudrete şâhenşeh-i takdîr-i abîd +Sem'i peymâne-i envâr hitâb-ı izzet +Kalbi hamhâne-i esrâr şarâb-ı tevhîd +Kef-i ihsân lakabı mazhar-ı ism-i a'zam +Dest-berd-i gazabı hançer-i zü'l-batş-ı şedîd +Nâzır olsa feleğe adli ta'dî edemez +Çerh ne dârım mînâ-yı ziyâ-yı hurşîd +Etse şahs-ı semti pençesi çâk temzîk +Tevedde-i remmâl sahârîye döner çerh-i anîd +Âlem fazl kemâlinde iki nâhiyedir +Küşver-i feyz-i ezel mülk-i vesî'-i câvid +Feyz-i ihsânı eğer eylese ebre te'sîr +Haşre dek katre-i bârânın eder mervârîd +Kılsa meyim ademi hâmesi resm ü tahrîr +Rûzen-i çeşmi olur menba'-ı nîl-i ümîd +Cemî' ezdâdı murâd eylese rîh-i sarsar +Mevc-i seylâba eder kuvvetini sedd-i sedîd +Cür'a-i sâgar ihsânını cer eylemeye +Dest-i deryûze olur bezmine câm-ı hurşîd + +Değse bâl perrine mürg-i hayâtın kahrı +Resen-i muktel olur gerdenine habl-i verîd +İltifât eylese erbâb-ı şikâya germi +Sa'dâdan sayılırdı koca nemrut-pelîd +Defterine feleğe sığdıramaz fihristin +Etse münşi-i kazâ nüsha-i vasfın tesvîd +Gömülür k'o zemînin serine vakt ü gâ +Dest-i pâkinde olan kabza-i şimşîr-i hadîd +Seydâ pâdişâha menba'-ı cûd hümâ +Ey ki her mûyudur rahmet-i rahmâna kilit +Bir gazel tarh edeyim la'l-i lebin vasfında +Ola her mısra' bir cüste cûsu şebiyet-kasîd +Ey itâbında nehfete eser ü ad ü va'îd +Deheni cevher-i bîm ü sahnı kân-ı ümîd +Dizilir cevher-i dendânını ettikçe hayâl +Dîdeden sözen müjgânıma bin der-nazîd +Ayda bir mâh-nûy-ı zerd ü hilâl eyler çerh +Tîğ-i ebrûlarının etmeye resmin taklîd +Levh-i âyine-i hüsnünde ayân idi cihân +Kalem-i kudret ile eyledi hat onu resîd +Ağlamaktan beni men' etti gubâr-ı hâtır +Çün olur âba zarûrette bedel hâk-i sa'îd +Ta'accüb her tarafa oynasa hâmem Kâzım +Geh olur tîğ-i elemde gehî çevgân cirîd +Pâdişâhım nazar et hâlime Allah resûl +Kıldı devrân kavlini medrese ye'se mu'îd +Âteş-i fakr ile dilsûhteyim tâ kadar +Eriyip yek nefsimle sû olur kûh-ı cedîd +Kürre-i nârı yakar belki kemîne-i şereri +Eylemezse su sepip lücce-i lutfun tebrîd +Kime arz eyleyeyim hâlimi ben sen vâriken +Sana ben zerre-i hâkim bana sensin hurşîd + +Geceler hâmile-i fitne mi bilmem her gün +Ediyor mâder-i eyyâm belâlar tevlîd +Bir taraftan gam dünyâ-yı denî bir yandan +Fikr-i cür mü günah vü şiddet-i rûz-tehdîd +Selb edip mağz-ı ser-nûr şu'urum kıldı +Beni zulmetgede-i ye'se esîr ü nümîd +Sana kıldı meded ü merhamet ey sihr-i nebî +Ne düşerse onu kıl şânına bast temhîd +Bir resûlü's-sakeleyn ü be-cenâb-ı zührâ +Beden şeper ü şepîr ü be-hallâk-ı hamîd +Söz tamam oldu yeter gayrı du'â eyleyelim +Sıdk ihlâs ile pek muhtasar pâk müfîd +Devr edip tâ kadeh ad ıyd mevlâ +Neş'e-i havf recâdan ola bin güft şenîd +Kıla a'dâyı şaâ pîşesini hak makhûr +Bendegânı ola dârında mebrûr sa'îd +İmâm Ca'fer-i Sâdık Hazretleri Vasfındadır +Ey dü-çeşm-i siyehi mağz-füsûn nîrenk +Rûh-ı kudsî nigeh-i mestine aşüfte vü denk +Dem-i hicrânda menkûşunu ettikçe hayâl +Hûn-ı dilden asılır her müjeme bin avenk +Ârızın câna safâ gönlüme rikkat götürür +Feyz-i hurşîd verir her yere bir vecihle renk +Sînemin dağını teşbîh edemem lâlelere +Eyledi zahm-ı hadenkin beni hem-renk-i pelenk +Kehkeşân sanma olup dil-şede-i ferhâlin +Beline bağladı aşkın feleğin pâlâhenin +Devr-i hüsnünde görüp hâlimi der-top rakîb +Âteş-i reşke yanıp patladı mânend-i tüfenk +Nûr-ı ruhsârını pâ-mâl edemez sebze-i hat + +Cevher-i tıynet mir'ata keder vermez jenk +Tutulur dâm-ı ser-i zülfünü görse nâhid +Lâl olur nâlemi gûş eylese destindeki çenk +Tâbını zemzeme pîrâ-yı tegazzül Kâzim +Eyle evsâfina ol şâh-ı enâmin âhenk +şehenşâh-ı felenk-câh mülk çâker kim +Yaraşır olsa ona arş-ı ilâhi evrenk +hüdâvend-i Hüdâ halk nebî haslet kim +Akl-ı gül pîş rikâbında urur raks şelenk +Şem'-i mihrâb-ı hüdâ câmi'-i esrâr-ı hüdâ +Secdegâh-ı urefâ ka'be-i ehl-i ferheng +Seyyid-i nev'-i beşer kudve-i âl-i Haydar +Mihr-i rûşen nazar-ı künküre-i heft evrenk +Arş-ı temkîn ü kadr-i mukadderet ü dehr-i sebât +Levh-i tersîn ü kazâ temşiyet ü berk-i perenk +Hazreti Ca'fer-i Sâdıka sezâdır el-hak +Nakş-ı pâyin ser-i hurşîde Hüdâ kılsa çelenk +Tab'-ı âlî himemi bedrika-i ehl-i yakîn +Dest-i lutf keremi mahfaza-i şîşe-i nenk +Nahl-i efkâr-ı celîlinde hurd-i nev-bâveh +Tâk-ı eyvân celâlinde semâvât âvenk +Ufk rif'ate hurşîd sa'âdet-i pertev +Tutuk haşmete cemşîd senindir ser-henk +Akl ol nazar mihr eser ü meh-peyker +Müntehâ küşver ü cibrîl fer ü refref renk +Mevkib-i mukaddereti bir azamettir kadar +Arsa-i mahşer olur hayme-i hüddâmına tenk +Kasr-ı kadrin kadar eylemiş allah azîm +Olamaz rûzenne vüs'at-i efkâr kepenk +Olsa feyz-i nazarı şâmil-i erbâb-ı zülâl +Beyt-i ma'mûre döner kadr-i sanemhâne-i tenk +Meclis sohbetine dâhil olan yârânın + +Can verir hâk-i güzegâhına bin pûr peşenk +Lâ-mülâyi per eder edhine-i fehm-i emel +Matbah-ı cûdu eğer acısa sipihre bâ cenk +Değse hâşâk-ı hakîre nazar-ı terbiyeti +Kâb-ı kavseyne olur kadr ü meziyetle hadenk +Olsa tîğ-i gazabı şu'le-feşân kühsâra +Cereyân eyler idi su gibi her tûde-i senk +Kılsa temkînini küşti-i sipihre lenger +Devre-i arş eder izhâr-ı zarûretle drenk +Her biri kâse-i tesnîme olur tafra-nisâr +Düşse pây-ı nazar rağbetine bâde vü benk +Âr eder sayd şikâr etmeye nesr-i feleği +Leb-i deryâyı celâlindeki ednâ har-çenk +Açılır bâb-ı temennâ gibi esrâr-ı kazâ +Kafl-ı takdîre Hüdâ re'yini kılsaydı medenk +Kılsa ebrû-yı hilâl himemi dünyâya +Berk-i hâtif kadar izhâr-ı tecelli-i drenk +Ref'-engüşt-i şehâdet kılıp ihlâs ile hep +Fark olunmazdı dü âlemde müslüman frenk +Hükmü müstelzim tahvîl-i mîzâc olsa kılar +Şu'le-yi âb-revân mâhiyet-i şehdî şrenk +Olsa ebr-i keremi nâmiyeye bâzil-i feyz +Ne revâk feleğe sığmaz en ednâ târenk +Âlem ârâ şeme kevkebe kehfü'l-emâ +Ey hüdâvend-i cihanban kerîm ü kârânın +Sensin ol kâfile salar kirâmı ki olur +Kudsiyân saf çekip ardınca sor bendegânın +Kim olur muktedir îfâya bihakkın âyâ +Ben ki bu hüsn-i tabi'atla olursam dil-tenk +Tab'ım ol lücce-i bî-ka'r ma'ânîdir kim +Fikr ü endîşem olur ancak deryâya nihenk + +Râyiz-i kuvve-i fikrim kadar çâpındır +Eylesem ablak cibrîl ile azm-i âhenk +Erişir menzil-i maksûduna bir demde bu +Kalır ol kademinde geride bin fersenk +Ben ne hâkim ki ola bende bu âsâr-ı kemâl +Fars-ı tab'ıma ihsân oluna böyle gerenk +Şeref ü şân meziyet bana hep sendendir +Eyledin reşk-i berrâk olmuşiken bir harlenk +Kalır âbâr-ı dalâlette azâzil gibi +Resen-i aşkına kim urmasa ihlâs ile çenk +Dostun dehre süleymanlık eder mûr ise de +Hâk-i zillette düşmanın olsa huşenk +Sıdk ile gayrı du'â eyleyelim lâzımdır +Zikr-i tevhîd tamam olsa çekilmek gülbenk +Tâ füsûn-ı nigeh gamze-i âhû çeşmân +Ehl-i aşkın dil-i bîmârın ede vâle vü denk +Kıla mahlaslarının vechini hak bedr-i münîr +Ola düşmanlarının kalbi gibi yüzleri zenk +İmâm Mûsâ Kâzım Hazretleri Vasfındadır +Deşt-i aşkınla urup hüsn-i saykal +Kîneden sînemi pâk eyledi hakkı 'ızz ü cell +Kapladı gönlümü ser tâ be kadem nûr-ı server +Oldu levh-i dilim âyine-i akl-ı evvel +Sûr ârâ-yı vücût oldu derûnumda hemân +Ol kadar sırr-ı ilâhî ki bi-tarz-ı mücmel +Söylesem binde birin âleme bir renge girer +Vech-i pâkize-i takvâ ile evzâ'-ı haşl +Hubzâ âtıfet-i bî-bedel-i rabbânî +Merhabâ merhamet hâs-ı hüdâvend +Nice mihr-âfet-i cân dil âşık ki onun + +Olamaz zerresine mihr-i cihantâb mû-dil +Zerresi mihr-i celî şa'şa'a-i evc-i ebed +Katresi cevher-i tâbende-i deryâ-yı ezel +Ne güher tekme-i eklîl nigîn-i azamet +Ki olur lâmi'ası âlem-i kudse meş'al +Nice mihr âteş-i gül-nihal tecellî ki verir +Feyz-i lutf-ı ereni gülga insana mahal +Ne güher-i şu'le-zen hırmen-i ekvânına çeker +Reşkten dîdesine şâhid-i îmân sebel +Nice mihr-i âl tutuk beste arûs-ı ma'nâ +Ki değil cevher-i cân rü'yetine öşr-i bedel +Ne güher merdümün çeşm-i cihân kim görünür +Cilvesini nûr-ı süveydâyı muhît ü eşmel +Âferîn ol güher mâye-i isti'dâda +Ki olur böyle bir ihsân-ı ilâhîye mahal +Bârekallah âlî şeref fıtrata kim +Eyleye kadrinin idrâki ukûl-i muhtel +Mahz-ı in'âm-ı Hüdâdır yine bu tıynet-i pâk +Hâşâ Allah ki ere dâmenine sa'y ile el +Sebeb-i feyz zuhûru nazar-ı âl-i nebî +İllet-i mûcibesi lutf-ı imâm-ı ekmel +imâm ibn-i himâm ol şeh-i ekmel kim ider +İstese kâf kaderde görünen ukdeyi hal +kazâ hükm ü kader şîve ki lâyıktır ona +Olsa sânî şeref ü kadrde akl-ı evvel +Âsumân sâye-i şehenşâh-penâh-ı dârın +Lâhla pâye hüdâvend cemî' kemâl +Kıble-i şeş-cihet ârâyiş-i dîn ü dünyâ +Şem'-i cem' azamet şa'şa'a-i mülk ü milel +Hükm âmuz sahn-ı sünh ma'ârif perver +Şefkat endîşe-i kerem pîşe delîr ü akl +Hazreti Mûsâ Kâzim gibi kim odur âlemde + +Kıdve-i âl-i şehenşâh sunûf-ı mürsel +Şâh reng-i vilâyetgeh sezâdır dense +Seg-i dergâhı sipihrin esedinden efdal +Meşhed-i pâkidir ol muvakkaf rü'yet ki olur +Her taraftan ona envâr-ı ilâhî münşel +Dest-cûd keremi çeşme-i feyz-i akdes +Ebr-i lutf himemi menba'-ı teslîm-i emel +Sîret-i mâcid irfânı felekten evsa' +Sûret-i şâhid im'ânı melekten ecmel +Tab'ı ibkâr-ı füyûzâta müzeyyen hacle +Kalbi esrâr-ı ilâhîye mu'allâ mücelle +Cihet-i câmi'a-i feyz ü kemâle zâtın +Mazhar etmiş kadar hazreti feyyâz-ı ecel +Hûn edip bağrını şimşîr-i kazânın gazabı +Lutfu ser-i kadrin aklını eyler muhtel +Hâbda eylese şem'-i rahne atf-ı nigâh +Ruh-ı kudsînin olur dîde-i cânı ahval +lüsse-i temkîni eğer şâmil ecsâd-ı latîf +Sadme-i sarsar olur hâne-i dünyâya temel +Kılsa endîşesi efkâr-ı muhâli tasvî +Dâğ-ı derd ü gam olur âdeme mir'at-ı emel +Hükmü tebdîl-i hâs etse kalır bî-temîz +Çeşme-i mihr ile mâhiyet-zehrâb-ı ecel +Cem'-i azdâdı murâd eylese ger mukaddereti +Birleşir şâm ile tutuk subh-ı ezel +Değse bir ehl-i cünûna nazar-ı âtıfeti +Ukalâ haşre dek eyler sözünü darb-ı mesel +Olsa ger muhtesib adli nigehbân-ı enâm +Edemez tîğ-i ecel kimseye izhâr-ı cedel +Ravza-i huld-necâta giremez a'dâsı +Geçse bin sem hayâtı süzülüp cism-i cemel +Çerh ne tâka olur tafra nisâr-ı azamet + +Ravza-i mukadderetinde yetişen sûm besal +Seydâ pâdişaha dâver-i âlî nazara +Ey rikâb-ı kademi bûsene mihr ü zuhal +Salma ferdâya beni bunda kıl izhâr-ı cemâl +Bunu takdîm ederim cümle ricâdan evvel +Âteş-i hicrin ile cân dilim yandı meded +Verme gel devlet-i dîdârına münba'id mihel +Arz-ı kâlây-ı kemâl eyleyeyim sâyende +Olmuşum bak nice eltâf-ı celîle münhal +Benim ol şâ'ir-i mâhir ki açar endîşem +Tîşe-i fikr ile gülzâr-ı behişte cedvel +Beyza-i mihre döner her şerer-i nâçizi +Nûr-endîşim eğer âleme olsa meş'al +Hâmem ol nîşger mısr-ı belâgat ki verir +Zikri bin lezzet bûs-ı leb-i cânâna halel +Bülbül-i nâdire-gûyem nagamât-ı sühanım +Berg-i gûş-ı gül-i firdevse olur cevher-i-i tal +Hızr-ı İsâ dem-i i'câz-tırâz-ı asrım +Tuttu sayt-ı sühanım dehri çü vahy-i menzil +Sâhir-i mu'cize kûyum ki olurdu târı +Görse nâl-i kalem ejder-i Mûsâya vü cel +Doldu elfâz-ı ma'ânile harîm-i tab'ım +Vermeden na'at-ı cihân kadrin için hâmeye el +Nola bu şevk ile cür'etlenip etsem tahrîr +Lâle-i dâğ-ı derûnum gibi bir tâze gazel +Ey nigâh-ı gazabî tîğ-i kazâ darb-ı mesel +Nâvek-i gamzeleri tîr çeker dûz-ı ecel +Âyet-i hatt-ı lebin sâye-i ebrû okuma +Kılma te'vîl ile Kur'ânı meded dâm-ı hayal +Öyle bir hâle getirdi beni ta'rîf edemem +Zikr-i endûhumuzu fikr-i gam müstakbel +Yaktı yandırdı beni mücmire-i aşkında + +Eyleyen hallerin tarf-ı ruhunda haremle +Göreli gamze-i hunrîzini Kâzım yârin +Tîğine and içerim sevmemişim başka güzel +Söz tamam oldu yeter gayrı du'â eyleyelim +Yüz sürüp hâk-i der-i zillete bâ-'acz ü kesel +Tâ ki âyine-i cân dil uşşâka ola +Âteş-i aşk cihansûz-ı ilâhî muskal +Zevk-i rûyıyla olup merdümün çeşmi karîr +Vere her matlabını Hazreti Hak azze ve cel +Ravza-i Mutahhara-i Cenâb-ı Nebevî Vasfındadır +Bârekallâh ey mükerrem ravza-i fahr-i cihân +Livahşillâh ey mu'azzam mescid-i arş-ı âsitân +Ravza ammâ hârdır nisbetle berg ü bârına +Şu'le-i nahl-i tecellâ verd-i bâğ-ı lâ-mekân +Mescid ammâ kıblegâh-ı ka'bedir kim bâbının +Seddesi mahsûd-ı cennet tâkı reşk-i âsumân +Bir gülistân-ı safâdır her mukaddes tarhı kim +Rüzgâr eyler hezâr adne hâkin armağan +Bir riyâz-ı feyz bârîdir ki hâk-i akdesi +Fahr eder arşa vücûduyla onun bu hâkdân +Gonca-i nükhet feşânı lâe-i dâğ-ı derûn +Cedvel-i âb-ı revânı sîm-i eşk-i âşıkân +Şu'le-i müşkâtına pervâne cân-ı cebrâ'il +Âb-ı feyz-i âyâtına dîvâne rûh-ı kudsiyân +Rîze rîze cevher-i cân halâ'iktir bütün +Sahasında pâyimâl-i nâs olan rîk-i revân +Câmi'-i hikmet ki tâk-ı kûşe-i mihrâbına +Secdeden ref'-i ser etmez ebruvân-ı dilberân +Irtifâ' minberin kat' edemez rûhu'l-emîn +Pâye pâye kılsa eflâk ukûlu nerdubân + +San dıraht-ı tûrdur her bir minâr-ı zer-kemer +Kim verir aşk ehline nûr-ı tecellâdan nişân +Kubbe-i huzarâ değil gonca-i lâhûttur +Kim yüzünden berk urur nûr-ı mübîn-i müste'ân +Farkı oldur şânının mahşerle cem' ü intişâr +Onda bir gezip de on def'a olur günde ayân +Rû-nümâ rûzenlerinde câm-ı billûru değil +Merdüm-i çeşm-i melâ'ik kat kat olmuş nerdübân +Hâk-i vahşetten harâşîde gubâr-ı zülf ü had +Rîze senginden tarâşîde 'izâr-ı mehveşân +Her mü'ezzin onda bir nev-bülbül-i şûrîdedir +Kim gül-i firdevs eder âvâzesin menkûş-ı cân +Sîne-çâk dil-perîşân oldular çârubana +Reşkten gönlüm gibi hep zülf-i hûrâ-yı cinân +Çevre-i sathında rûşen kubbeler meydir yâhud +Lücce-i envâr-ı kudrette habâb-ı bî-girân +Dûd-ı âhı zer-i külâhından rehîn-i arş olur +Sanki ruh mevlevîdir her fürûzân-ı şem'den +Ya değil şem'-i rürûzân lâle-i neşgüftedir +Dest-i beyzâ-yı kelîmullahtan olmuş ayân +Tab'-ı bîmâra hevâsı mağz-ı enfâs-ı mesîh +Illet-i aşka likâsı mâye-i rûh-ı revân +Çâhıın bir dilve-i nâçizi olmaz âfitâb +Boynuna târ-ı şe'âin kılsa bend-i resîmân +Ne felek bir karye-i âvâredir bâmında kim +Rû-nümâ gerden batak-ı aşkı olmuş kehkeşân +Her nümâ-yı gıpta-sâz tûtî-i gûyâ kuds +Her rehâmı reşk-i mir'at şeh-i hâveristân +Hâkinin her zerresi candan azîz olsa nola +Onda sâkindir cenâb-ı seyyid-i gûn mekân +Ol şehenşâh-ı serîr âlem-i tefrîd kim +Akl oldur asâ ber-kef derinde pâsbân + +Ol hüdâvend-i azîmü'l-hak kim vassâfıdır +Zât-ı vâlâ şânının zât-ı cenâb-ı müste'ân +Ol habîbullah ekrem kim vücûd-ı pâkidir +Sâni-i bârî te'âlâ ol halk-ı cihân +Böyle zabt etmiş görüp evsâf-ı âlişânını +Levh-i mahfûz-ı Hüdâda hâme-i mu'ciz beyân +Pâdişâh-ı lî ma'allah efser-i sultân-ı dîn +Şehriyâr-ı mâsivâ çâkerini ins ü cân +Neyyir-i evc-i risâlet maşrık-ı nûr-ı zuhûr +İllet-i hilkat vücûd mümkün ü vâcib !inân +Seyyid-i efham nebî-i muhterem fahr-i ümem +Ol âlem-i resûl-i ekrem âhir-i zamân +Ahmed-i mürsel imâ-ı enbiyâ kim zâtıdır +Cevh-i pâk-i hakka hem âyine hem âyinedân +Kabzadâr-ı kâb-ı kavseyn ednâ kim diğer +Rabb-i 'izzet nâvek-i ebsârına vechin nişân +Bir hakîkattir ki âb-ı cevher mâhiyeti +Kıldı onunla ta'yîn nûr-ı zât-ı müste'ân +Bârgâh-ı arşa na'lîn-i şerîfi mâhçû +Çeşm-i cân-ı kudsiyâne nakş-ı pây-ı sermedân +Nâra te'sîr etse feyz-i âb lutf meşrebi +Ahker-i sûzân olur tohm-ı hayât-ı câvidân +Âba îsâl-i harâret kılsa ammâ şiddeti +Berk urur her katreden bin küre-i âteş-feşân +Olsa ger-dest-i adem peymâ nesîm-i mikneti +Her beyâbânın kılar melek vücûda gülistân +İltifâtı peşe-i nâçize verse takviyet +Rüzgara hükmün eylerdi Süleyman-veş revân +Kılsa ger bir andelibe gülşen-i lutfun me'âb +Nâlesi eyler kazâya bin hitâb-ı imtihân +Cem'-i ezdâdı murâd eylerse hükm-i nâfizi +Birleşir yekdiğerin ta'kîb eden devr-i zaman + +Şöyledir te'sîr-i feyzi âfitâb-ı adlinin +Kangı mülke düşse envârı olur bî-imtinâ +Hürremine hasn-ı hırâset şu'le-i şimşîr-i berk +Şem'a fânus-ı himâyet sadme-i bâd-ı vüzân +Deşt-i cûtâ tenâhîden atardı hârice +Ursa dest-i kudreti kûy-ı sipihri sol-cân +Kesse çerh atlasın bin mislini hayyât-ı sun' +Eşheb-i iclâline çıkmazdı bir bir güstuvân +Zannederler şîve-i çeşmân müjgânın gören +Sırr-ı hikmettir kemîn vü nûr-ı kudrettir kemân +Yâ resûlallah cemâl yâ kemâlindir senin +Âfitâb-ı bî-zevâl vü nev-bahâr-ı bî-hazân +Sensin ol peygamber âhir-i rummân kim zât-ı hak +Rahmetullâh-i âlemîn etmiş vücûdun bî-kemân +Nûr-ı dîdârın çerâğ-ı bezm hâs-ı kibriyâ +Hatt-ı ruhsârın rumûz-ı sûre-i leyl-i dûhân +Hâk-i kûyun çekse bir çeşîm-i alîle rûzgâr +Berk urur âyinesinden sûret-i râz-ı nihân +Hasret-i berg-i lebinle olsa çeşmim girye-nâk +La'lden teşkîl eder eşkim hezârân bahr kân +Yok edâ-yı na'tine kudret dil ü endîşede +Bir gazel tarh edeyim bâri şikest ü nâtuvân +Sanma gün kavs-ı fezah izhâr eder şeb-i kehkeşân +Boynu bağlı dergehinde bir kavlindir âsumân +Mâh-ı nev-deryâ kulun ref' eyleyip engüştünü +Gösterir halka hilâl irülerinden bir nişân +Dağdan sîne görünmez oklarından dağlar +Bin dehân açmış vücûdum her dehânı bin zebân +Ey hoş ol sahbâ-perest aşk-ı mutlak bilmeye +Hûn-ı eşk dîdeden başka şarâb-ı erguvân +Yâre isterdim nihânı râzım ibrâz eylemek +Derd ü gamdan çıktı cânım çıkmadı râz-ı nihân + +Bağlıdır fitâk-i zülfünde hezerân cebrâ'il +Olmuşam bir Yusuf-ı hüsnün esîri müslümân +Görmez ey Kâzım sabah haşre dek rûy-ı zevâl +Kılsa mihr ol mâh ile bir gün felekte iktirân +Câna yettim yâ nebî hicr ü firâkından senin +Mahv olup cismim yerine oldu oldu derdim müstebân +Ol garîk-i hayretim kim zevrak-ı endîşeme +Çâr-ı mevc-i ıstırâb olmaktadır her hıyn ü ân +Fikr-i huvel rûz-ı mahşer mihnet-i dünyâ-yı dûn +İ'tisâf-ı tengdesti tâli'-i nâ-mihribân +Cümle-i endûhumun çıkmaz yekûnu hâsılı +Cem ü ta'dâd ettirilse cümle zerrât-ı cihân +Bir nigâh-ı merhametle yâb-ı dil ü yârânımı +İntizâm-ı hâlime reşk eylesin bâğ-ı cinân +Söz tamam oldu yeter artık du'â hengâmıdır +Eyle dâmân-ı niyâz ilticâyı dermiyân +Tâ riyâz-ı heft tarh hâne-i bâlâ-yı cerh +Gonca-i mihrin kıla destâr zîb-i âsumân +Tâ harîm-i mescid pâyende-i kurb-ı kabûl +Ola sadr-ı mahfel âh ânın âşıkân +Nûr-ı zâtıyla münevver eyliyor hak ravzasın +Mescid-i pâkin kıla rûşen mutâf-ı kudsiyân +Ümmet-i merhûmesin hep mazhar-ı gufrân edip +Eyleye dünyâ vü ukbâda karîh kâmrân +Kâzım Paşa +Bülbül +Bugün duydum: Zuhûrun bağda i'lân eder bülbül +Safâ cûyâne arz-ı müjde-i eyyâm eder bülbül +Baharın zevk şevk esbâbını itmâm eder bülbül + +Nevâ-yı dil-keşiyle herkesi hoş-kâm eder bülbül +Niçin ammâ beni melhûf-ı bî-ârâm eder bülbül +Melâl-engîz bir rikkat verip vicdâna öttükçe +Bana âh ettirir hasretle ol dîvâne öttükçe +Olur şevk-âver aşıp sevdâ câna öttükçe +Deminde seyr edin te'sîri!..İhrârâne öttükçe +Dil-i âvâreyi hoş-güzâr-ı dâm eder bülbül +Merâmı aşkının âsârını ihfâ mıdır bilmem +Esîr-i mâl-i hülyâ olduğun îmâ mıdır bilmem +Hâlinde duran ya bir ruh-ı leylâ mıdır bilmem +Heveskâr kudûret..tâlib-i sevdâ mıdır bilmem +Seherden hoşlanır ..meyl zulâm-ı şâm eder bülbül +Kime râci' bilinmez..gönlü meşhûn-ı muhabbettir +Garip ü zârdır..şeb-i zinde dâr-ı hicr ü şikâyettir +Bilir bu bâğda feryâda ruhsat da muvakkattir +Bilâ ârâm onunçün nâleye ikdâm eder bülbül +Ne dem âramgâhım olsa derd-i hicr ile dağlar +Sular vâdîde sû-i bahtıma ağlar gibi çağlar +Peyâ pey gönlüm âh eyler..demâdem gözlerim ağlar +Olup rikkat-pezîr âvâzı bir tavr-ı hazîn bağlar +Benimçün tâli'imden sanki istirhâm eder bülbül +Semâdan sanki inmiş bir ilâhî lahn-i tâ'irdir +Yeşilliklerde peydâdır..karanlıklarda sâ'irdir +Güzel bir şi'r-i nâtıktır gûyâ rûha dâ'irdir +Ki her ma'nâ-yı mestûrunda bir çok nükte zâhirdir +Bu ma'nâlardır onlar kim bana ilhâm eder bülbül + +Recâ'izâde MEkrem +Bülbül +Gülistân-ı garyû vâh ile şeb-i fâm eder bülbül; +Benim gûyâ ki hissiyâtımı i'lâm eder bülbül! +Zevâl-i gülşeni berg-i güle ifhâm eder bülbül! +Teheyyî mi böyle âh zârı istilzâm eder bülbül +Zevâl-i âlemin esbâbın istiğlâm eder bülbül! +Mi'el-i nîsteye gülşen-i âlem olur mesken; +Zulâmında şu bağın bu hakîkattir olan rûşen! +Kemâl-i aczimi bilmem merâmım sa'y ü gayretten! +Bakın bin! Vecihle tasvîr-i hissiyâta kâdirken +Beni bir bî-mi'el efgân ile ilzâm eder bülbül +Uzaklardan gelir bir ses; sadâ-yı sermediyettir! +ses eflâke aks etmiş +Bu mahzûn gönlüme derd ü safânın bahşi rikkattir! +Dil-i hasâsa her şeyden tahazzün bir tabi'attır! +Dil-i mahzûnumu cüz ne onunçün râm eder bülbül! +Uyûnum eşk-i hicrette gönül bahr-i sükûnette! +Cihân hâbîde tâli'-i gün şu nısfu'l-leyl zulmette! +Garîk olmuş meh ü kevkeb sonun bir nûr-ı rikkatte! +Cihân sâkit gönül mahzûn akar cûlar hâlette! +Bu pestîde te'âlîye beni ibrâm eder bülbül! + +Hilâf-ı hükm-i hilkat âdeme mesken-i sefâlettir! +Te'âlâ bunda insandan ziyâde bir tabi'attır! +Bu âciz kuşda eyâ böyle ulviyet ne hâlettir! +Küçüklükle büyüklük gösterir kim cay-ı hayrettir! +Ne ulvîdir ki hep ulviyeti ilhâm eder bülbül +Abdülhalim Memdûh +Ziyâ Paşa Merhûmun +Ey varlığı varı var eden var! +Yok yok sana yok demek ne düş var. +Der her şeyin lisanı her gah +Allah Allah Allah Allah. +Ekserî ta'yîn eder encâmı bezm-i ülfetin +Eyle âmiz şede ey fânî be-gâyet ihtiyât +Cûy-ı hazelânın yanından geçmeyen çok kimseyi +Ka'r-ı deryâyı helâke saldı sû'-i ihtilât +Sa'id Bey +Telakkîler +Bir âb kenârında idim yâr ile tenhâ +Mehtâb görünmekte şafak olmada peydâ: +Karşımda idi sevdiğimin ol gece gûyâ +Hem kendisi hem sûreti hem fikri vü hayâli +Ben olmadım ammâ yine dil-sîr ü sâli! + + +Bir mertebe hâli ki hep etrâf havâli +Sandım periden bile ol mevki'-i hâli +Hem sûreti hem kendisi hem fikr hayâli +Zâ'il gibi geldi bana bir sâniye hattâ +Dil-sîr sâli yine ben oldum ammâ! + +Baktım ki vedâ' etmeye kalkıştı benimle; +Aklım bunu almazdı gönül olmadı kâ'il +Hem kendisi hem sûreti hem fikri vü hayâli +Geçmekte dem sâye-i hûşîde mümâsil; +Envâr-ı cemâl ise kalmıştı benimle! + +Bi'l-âhire ayb oldu çemenzârın içinde! +Ciddî olarak gitti; görünmez idi aslâ: +Yattım tek ü tenhâ çekilip gâzın içinde +Hâli beni işgâlden olmaz idi hâlâ +Hem kendisi hem sûreti hem fikri vü hayâli + +Bir resm yapıp kılmak için fikrimi tebdîl; +Bir şi'r yazıp çıktım edince onu tekmîl; +Bir mevki'e gittim yerine eyledim i'tâ: +Hem kendisi hem sûreti hem fikr ü hayâli +Cânân idi baktım oluyor onda hûvid!!. + + +Gittikçe bana hoş geliyor hüsn ü cemâli +Gönlüm onu vaktinde demek az beğenirmiş. +Pîr olduğu nisbette acep tâzelenirmiş +İnsanda olan hâce-i aşk ile sevdâ! +Abdülhak Hâmid Bey +Şeb tâ be subh topladığın sanma jâle gül +Bezm-i çemende mihre sunarmış piyâle gül +Şebnem değil yağan çemen üstünde saçtım +Hûn-ı sirişk bülbülü eyler isâle gül +Etsin bülend subh-dem efgânın andelîb +Olmuş küşâde goncası erdi kemâle gül +Şürmend etti çâk kabâ-yı necmlen +Atf-ı nigâh edince ruh-ı âl ala gül +Hurşîd tutyâ deyu özler izi tozun +Hasret çeker gubârı ile iktihâle gül +Nisbet olunsa mushaf-ı ruhsâr lebre +Benzer sahife-i kütb-i bî-mi'ele gül +Dermiş ki "Sırrı" bu ne halî'ü'l-gaddârdır +Boy gösterince serv tâze nihâle gül +Sırrı Paşa +Nazîre-i Hasbihal +Garîp-ter görünür hâl ü şâmn ey bülbül +Garip gelmese bilsek lisânın ey bülbül +Namâz vakti gelir fikr-i şâirâne için +Alessabâh ne hoşdur ezânm ey bülbül +Vatan muhabbetine bir nişânedîr ulvi + +Zalâm içinde olan âşiyânın ey bülbül +Yazıldı safha-i nazma hezâr kıssa-i aşk +Numûne gülle senin dâsitâmn ey bülbül +Nazireler ne kadar olsa âşıkane dahî +Olur mu aynı sizin mâcerânm ey bülbül. +Duyuldu nevhâlann fecr subh oldu +Kadîmdir kadar hânedânın ey bülbül. +Bugünkü tarz-ı edebden olur gibi deın-zen +Nevîndir yine tarz-ı beyânın ey bülbül. +Bütün güftelerin nâ-şinîdedir her dem +Olur semâma vâsıl cihânın ey bülbül. +Kasâidin okunur levha-i tabîatte +Garîb şâiri geldin Hudânın ey bülbül +Sen olduğun gibi meftûn-ı hande-i kudret +Senin de biz olalım âşıkanın ey bülbül. +Teessür etmededir ehl-i dil makalinden +Gerektir olmalı bir dil-sitânın ey bülbül. +Sükût içinde bütün kâinat sen bir kuş +Gönül hevâsını söyler figânın ey bülbül. +Abdülhak Hâmid +Ey zâir-i sâhib-nefes hubb-ı sivâdan meyli kes +Dünyâda kalmaz hiç kes Allah bes bâkî heves +Her ten biter bir derd ile geh germ ile geh serd ile +Uğraşmağa bir ferd ile değmez bu dünyâ-yı ehas +Ben de ferîd-i asr idim fass-ı nigîn-i sadr idim +Nakş-ı hümâyûn-ı satr idim gösterdi çarh rûy-ı abes +Dil-haste oldum bir zemân tedrîc ile bitdi tüvân + +Uçdu nihâyet murg-ı cân çünki harâb oldu kafes +Söndü çerâğ-ı âfiyet zulmetde kaldı şeş cihet +Açıldı subh-ı âhiret envâr-ı Hakdan muktebes +Buldum dem Sübhânımı arz eyledim isyânımı +Matlûb idüp gufrânımı rahmetle oldu dâd-res +Yâ Rab! Bu abd-i rû-siyâh etdimse de yüz bin günâh +Dergâhını kıldım penâh afvındır ancak mültemes +Târîhdir ism-i Gafûr Lâbüdd ider sırrı zuhûr +Afv olunur her bir kusûr Allah bes bâkî heves. +Sâmi Paşa +Kasîde-Berâ-yı Şeyhü'l-İslâm Ârif Hikmet Bey +Görmedim hacle-i dehre gireli rûy-ı murâd +Bikr-i fikrime felek eyler iken arz dâd +Gonca-i matlabı mı açmadı bâd-ı ikbâl +Kere müşkül mü etmedi eyyâm-ı küşâd +Felek etti beni âvâre-i deşt-i hayret +Rüzgar eyledi gülzâr-ı karârım berbâd +Oldu mest-i mey ikbâl serâser akrân +Ben ise derd-i ser ye's ile oldum nâ-şâd +Sergüzeştim işiten zümre-i ahbâb ağlar +Nitekim rûşen olur dîde-i huşk-i haşâd +Vahşet zemzemesi şûriş-i haşri uyutur +Her ne dem eylesem efsâne-i ahvâlimi yâd +Dîde-i tâli'imin böyle neden hayralığı +Bana cevr etmeye gördün neden oldu mu'tâd + +Çekemez mi güher kadrimi mîzân-ı felek +Geldi mi yoksa bu bâzar-ı kemâlâta kesâd +Kevkebim bürc-i nahvette mi bilmem yâhud +Feleğin gerdiş-i hem-vârına mı geldi fesâd +Şi'r ü inşâda attâr-ı dile mi yok cinsiyet +Yoksa nîl-i emele bende mi yok istik'dâd +'Iz ile mesned-i fetevâya dahi gelmişken +Böyle bir ehl-i hüner kadrini anlar nikâd +Yine yâr olmadı hayfâ bana baht-ı nâ-sâz +Kadrim yâver olup etmedi avn imdâd +Kesret-i şürm ü hicâbımdan eğer ki bende +Hâk-pâyine varıp eylemedim istimdâd +Pâymâl-i gam olup âh enîn eyleyerek +Böyle çekmekte iken dest-i felekten bî-dâd +Âkıbet tâli'-i hâbîde mi etti bîdâr +Rûz şeb eylediğim nâliş ü âh feryâd +Ya'ni pâbeste-i peygûle-i derd ü gam iken +Hâtif-i gayb beni etti bu güne irşâd +Ki ey üftâde-i girdâb muhît-i hayret +Ey ciğer çâk yegâne güher-i isti'dâd +Pister-i ye'se düşürmüş seni hâb-ı gaflet +Galat-ı fâhişin etmiş seni zâr nâşâd +Şîve-i dehre niçin âgah olup etmezsen +hüdâvendiger-i mekkâre varıp arz-ı murâd +felekcâh cihâ-benîn ü mesîhâ himmet +Ârif nükte-i serbesti-i bahs-i vahdet +Vâkıf-ı mes'ele-i ma'rifet rabb-i ibâd +Enver-i nâtıka tahrîr harîr-i hâme +Muhteşem şöhret ü ehl-i dil ü örfi'ş-şâd +Muktedâ-yı fuzalâ dâd-penâh-ı ulemâ +Bu hanîfe şeym ü kadr-şinâs nikâd +Ya'ni Hikmet Beyefendi-i kerâmet girdâr + +Ki odur kâfile salar kirâm emcâd +Muğsi-i devr ü zamân ârif-i âlişânkim +Sayt-ı nâmı ile per olmada âfâk bilâd +Bu alî menkabet allâme-i vâlâ rütbe +Ki Felâtundur feyzinden eder istimdâd +Nâfizü'l-hükm hurd-mend hükm-perver kim +Olur edvâr-ı felek emrine râm münkâd +Gelmedi mesned-i fetevâya felek devr edeli +Böyle bir müfti-i deryâ-dil ü pâkize nejâd +Tab'-ı sâfî sadef-serhad ne samed +Dil-i pâkidir genciye-i irfân reşâd +Fikridir bedrika-i râh yakîn ü îkân +Re'yidir rehber-i merhale-i rüşd ü sadâd +Lutfu ehl-i dile sermâye-i ızz ü rıf'at +Adli tâkat-şiken şer-zeme-i ehl-i inâd +Âsitîn-i keremi kâfi-i ashâb-ı emel +Âsitân-ı himemi kâfil-i feyz irşâd +Feyz-i İsâ nefesi etse sirâyet hâke +Der'akab zîr-i zeminde dirilirdi ecsâd +Sûy-ı gülzâra güzâr etse nesîm-i halkı +Ser te ser hâk türâb olur idi müşk ü zebâd +Tûtyâ eylese hâk-i kademin görür idi +Pây-ı mûr siyehi bî basar mâder-zâd +İmtizâc eyler idi şîr ile bir yerde yere +Adline etse te'lîf miyân-ı azdâd +Subh-ı sâdık leme'ân etti sanırlar inse +Pertev-i re'yini ki bâm-ı felekte îkâd +Ârif nâ-murâsdır Felâtun kadar +Ey hüdâvend-i sûr-bahş heyûlâ-yı murâd +Fahr eder zât-ı şerîfinle makâm-ı fetvâ +Çâk eder cîb ü girîbânını kere hasâd +Oldu pesmânda zamânında bütün nâ ehlân + +Eyledin lutf ile ehl-i hüneri hürrem ü şâd +Ben dahi bu demi fırsat bilip ettim fi'l-hâl +Ma'rız-ı şerhe perişâni-i hâlim îrâd +Bu vesîleyle salıp vâdi-i şi're fikri +Eyledim sûret-i şekvâda kasîde inşâd +Yoksa iş'âr ile fahr etme değil âr ederim +Etseler Cevdet şâ'ir deyu ger nâmımı yâd +Hiç tenezzül mü eder şi're hümâ-yı tab'ım +Üç tahkîke ederken pür da'vâ-yı küşâd +Neyleyim lâne-i gurbette tükendi sabrım +Kırdı döktü per ü bâlim sitem seb'-i şedâd +Hey'et ü hendeseden yazdığım eşkâl sûr +Oldu beyhûde yere dağdağa pîrâ-yı fu'âd +Şimdi bir zâviye-i rahat dil yok gerçi +Eyledim zâviye teşkîline itlâf müdâd +İlm ü fazl ile ben ettikçe terakkî kadrim +Zîr ü pest olmada mânend-i küsûr a'dâd +Kimse mal etmedi kendine uluvv-i ka'bem +Cebr-i noksân ederek eylemedi çerh-i imdâd +Ne vazîfem idi âdâba emek sarf etmek +Olmayınca cihet-i vahdet ıyşe îrâd +Ben usûl-i hüner ü hikmete sa'y ettikçe +Rüzgâr eyledi evrâk-ı hayâlim berbâd +Neler etti bana keç dûz-ı felek şerh edemem +Edemem çektiğim âlâmı şümâr ta'dâd +Âkıbet gâ'ile-i dehr ile oldum şâ'ir +Dîn ü karz etti benim tab'ımı karza mu'tâd +Bir taraf câ'ize hülyâsı safâ-yı dil ile +Eyledim vasf senânı dile hayru'l-evrâd +Söz tamam oldu yeter gayrı du'âyı ey dil +Edelim arz-ı dür-bâr ki rabb-i ibâd +Tâ ki ashâb-ı kerem hürrem ede ehl-i dili + +Dâd-ı hâhân ede tâ dest-i felekten feryâd +Ede ikbâlini mevlâ veliyyü'n-ni'amın +Câh-ı vâlâ-yı meşihatta füzûn müzdâd +Cevdet Paşa +Kasîde Der Medh-i Reşid Paşa +Hamdülillah ki bana yâver olup baht-ı sa'îd +Eyledi çerh ile ser-nâme-i sulhu tecdîd +Bu riyâ efgen genc esef ü hayret iken +Şîve-i hükm kaar verdi dile şevk-i cedîd +Feleğin cânıma geçmişti hadenk-i sitemi +Kadem etmişti kemân gadga-i dehr-i aşîd +Merkez-i dâ'ire-i hayret olurdu gelicek +Levha-i hatırıma nakş-ı hayâl-i ümîd +Bir figâh-ı feleğin derd-i serin çekmekten +Ye's ile olmuştum öyle nizâr nümîd +Ki hemân mâye-i derd ü gam olurdu dilde +Ne kadar şevkle alsam ele câm-ı cemşîd +Fikr-i matlab ile sırr-ı kerem heves olsam eğer +Felek eylerdi beni cân cihandan tebrîd +Görünen levh-i kamer üzre kelf zannetme +Nüsha-i baht-ı siyâhım felek etmiş tesvîd +Çektiğim bâr-ı girân-ı gam olunmaz ta'rî +Gama sarf ettiğim endîşe olunmaz tecdîd +Şimdi ammâ bu sitemden felek oldu fâriğ +Eyleyip bahtım ile ahd ü fâkı temhîd +Li-vahşi'llâh zehî vaz' dil-fürûz felek +Bârekallah zehî bârika-i baht-ı sa'îd +Hubzâ feyz-i ferahzâ-yı zaman kim oldu +Âlemin her demi reşk âver şevk-i dem-i ıyd + +Bu tesellî gam-ı mâzîyi unutturdu bana +Kendi hâlimce benim de emelim oldu mezîd +Bu tecelli-i celî şa'şa'a-i necm-i şerîf +Eyledi cân dili cây-ı neşât-ı câvid +Ki bu sahbâ-yı safâ ile serâser oldu +Dâğ-ı dirînelerim sînede câm-ı cemşîd +Yüzüme güldü bu takrîb ile rûy-ı eyyâm +Eyledi bahtımı bîdâr nesîm-i ümit +Ya'ni kim şîve-i takdîr-i Hüdâ kıldı beni +Seyr-i çeşm na'm lutf hüdâvend-vahîd +Âsıf-ı devr ü zamân dâver-i dârâ himmet +Nâzım mülk ü milel muhteri'-i tavr-ı cedîd +Sadr-ı sâhib-i dil ü sâfî güher ü sâf nihâd +Nâ-fezâ li-hükm-i hükm-perver vü düstûr-ı reşîd +Muhteşem nazm nizâmı eser-i ehl-i sühan +Sâf-ı takrîri safâ-perver ü hem bî-ta'kîd +Rûşenâ re'y ü kerem-pîşe Reşid Paşa kim +Eder efkârını tevfîk-i ilâhî te'yîd +Mesned-ârâ-yı sadâret ki olunmuş teslîm +Destine mihr ü kemâlât bi-tarîkü'-te'yîd +Ârif hurde-i hikmet ki ser-hâmesidir +Kafl-ı râz-ı feleğin keşf ü küşâdına kilit +Kerem ü lutfu gibi kuvve-i kahrı gâlip +Hiddet-i örfü gibi rahmı olunmaz tahdîd +Hükmü nâfiz feleğe öyle ki be her engâz +Dest-i takdîri urur imzâsına mühr-i te'kîd +Olsa hâsiyet temkîni za'îfân-perver +Hâr-dahs-ı rehgüzer mevce olur sedd-i sedîd +Olsa kahrından eser nâmiyede çâk eyler +Çûb-ı Mûsâ gibi habîb-i hicri hançer-i bîd +Bilse eltâfını gerdûn-ı kemâhî eyler + +İki serpençe-i mihr �� mehi dest-i ümîd +Dâverâ dâd-ı girâ âsıf-ı âlî güherâ +Ey hüdâvend-i hükm-perver vü düstûr hîd +Ey Felâtun-ı zamân re'yine sad tahsîn kim +Eyledin kâr-geh-i köhne cihânı tecdîd +Âb-ı lutfunla zamân etti düşmeni eyler tehdîd +Tab'-ı çâlâkime ben her ne kadar cebr etsem +Yine evsâfını hak üzre edâ emr-i ba'îd +Bir gazel nazm edeyim bâri ki her mısrâ'ı +Bahş ede encemin âleme bir şevk-i cedîd +Gerden-i âşıka zülf-i siyehin habl ü verîd +Dil-i rencûre lebin feyz-i hayât-ı câvid +Kâkül-i yâr gibi hâne-be-dûş oldum âh +Yardan eyleyeli tâ beni gerdûn-ı tab'îd +Iyd-i ezhâda firâkıyla ben oldum kurbân +Bilmem ol şûh ile kim eyledi ıyd üstüne ıyd +Perçemin gibi bizi atma omuzdan şimdi +Göz ucuyla kanı ol eylediğin va'd ü va'îd +Etmeden gâ'ile-i dehr ile terk-i rahat +Cevdetâ devlet-i bîdâr olunmaz ümîd +Lâfı terk ile yeter tâ ki du'â-yı âsıf +Ola merfû' der-âtıfet-i rabb-i mecîd +velîyyü'l-ni'amın tâ ki cihân durdukça +Ede ikbâlini hak câh-ı sadârette mezîd +Cevdet Paşa +Bahâriye Der Medh-i Reşid Paşa +Haceste vakt-i safâ kim erişti fasl-ı bahâr +Cihânı eyledi ferhunde vü ferah-âsâr +Dem-i mesîh gibi tâze cân verir çemene + +Nesîm subh-dem ettikçe lâlezâra güzâr +Kudûm verdi haber verdi nefha-i nefesi +Safâ-yı râyihası hâki etti anber-bâr +Bu müjdelerle gelince berâ-yı müjde-bahâ +Eder şükûfelerin pâyına nisâr-eşcâr +Şükûfelerle çemen oldu öyle rengârenk +Ki bâd subh-dem ettikçe mevcler izhâr +Taraf taraf düşünür hâke bu kalemun +Döner dükkançe-i güher-fürûşa her küsâr +Zemîni erd-behişt eyledi behişte bedel +Zamâna lutf-ı hevâ verdi inbisât müsâr +Gubâr-ı gussayı seyl-i safâya vermek için +Hücûm-ı şevkle her dem akıp gelir enhâr +Dem-i hazanda neler çektiğin hikâyet için +Şikeste beste çıkıp geldi bağa bülbül-i zâr +Dizildi sanma ki berg-i gül üzre şebnemler +Der-sirişkini bülbül nesîme etti nisâr +Ale's-sabâh ki bin sabâ-yı gâliye-sâ +Gezer gönülleri tabîb için diyâr diyâr +demde kâdime canbân olur çemen be çemen +Gürûh-ı ehl-i temâşâ olup katar katar +Cihan bu vecihle hürrem cihanyân-ı bî-gam +Zamâna lutf-i 'amîm Hüdâya şeker-güzâr +Görünce bu eser-i feyzi tab'-ı nâmiyede +Benim de tab'ıma düştü bu gayret-i âhir-kâr +Ki gel kudm-i nev-bahâr ile hürrem +Gülün kudûmüne şükrâna kühzâr-ı hezâr +Terâne-i leb her cûybâr fâ'it-bervâ +Zebân bülbülün evrâdı ya evliyü'l-ebsâr +Ya ben niçin olayım pâ-bend-i kayd-i kelâl +Niçin bu şevkle olmam kemiyet-i tab'a süvâr +Revâ mı gonca gibi böyle beste-leb olayım + +Niçin açılmaya gül gibi tab'-ı güher-bâr +Velî ni'metin tâ ki feyz-i medhiyle +Sabâ gibi edeyim dehre bûy-ı müşk îsâr +Penâh-ı gümüş-dekân be vâdi-i hayret +Nizâm-ı mülk ü milel melce'-i sıgâr kibâr +Cihân cûd sehâ âsmân rif'at şân +Muhît-i âlem ilm ü edeb kerek-girdâr +Cenâb-ı sadr-ı mükerrem Reşid Paşa kim +Şemîm-i şöhreti neşr olmada diyâr diyâr +Vezîr-i a'zam ekrem ki dem-be-dem râyî +Olur zamâneye müşkül-küşâ vü kâr-ı güzâr +Felek şükûh-ı kadr-i kudret ü zemîn-i temkîn +Küşâde baht bülend i'tibâr ehl-i vakar +Haceste re'yi esas usûl-i sülehâ mıdır +Elinde hâmesi nazm umûr-ı mülke medâr +Pür melek der ü dekâhına serâ perde +Felek bâr-geh-i feyze köhne bir kiler +Aceb mi yerde beşer-târım felekte mülk +Senâsın eylese yâd du'âsını tezkâr +Ki âfitâb-ı felektâb fikri etmiştir +Cihânı çerha kadar rûşenâ vü pür envâr +Ne dem ki nazm uur ümem için versi +Deyyir-i feyz ü fütuhâta ruhsat-ı ezbâr +Verir safâ-yı hayâbânı saff-ı erkâmı +Olur sahife-i tesvîd sâha-i gülzâr +rütbe-i âl-ma'a atar adli sârî kim +Gazâla pençe-i îr oldu dest-i istizhâr +Duyup şemâ'im-i halkın şevk hasret ile +Cilâ-yı muvattan-ı Çin etti nâfe-i Tatar +Havaya etse eser lutf-ı tab'ı eylerdi +Şitâ-yı mevsim sayf hazânı fasl-ı bahâr + +Yed-tâb kahr celâli dokunsa gülzâra +Olurdu reşîha-i şebnemleri şerâre-i nâr +Soğuk mu'âmele gösterse gülşene yâhud +Nigâh-ı kerem ile etse ihâle-i enzâr +Tutardı yahce gibi havfla gül-i nesrîn +Yanardı şu'le gibi şürmle şükûfe-i nâr +Gedâ-yı dergehi eflâke eyler istiğnâ +Ganî lutfu olan bir dahi görür mü hasâr +Gubâr-ı pâyına sıdk ile yüz süren gûyâ +Çeker dü-çeşmine kuhlü'-cevâhir ibsâr +Bahâr-ı mu'addel-tâ iftihâr-ı ehl-i dilâ +Eyâ hünerver vü hikmet-şinâs vü mihr-âsâr +Kemâl-i aklına hayrân olur Felâtunlar +Zekâ-yı zihnini ehl-i hükm eder ikrâr +Seng-i isâbet re'y-i rezînine tahsîn +Ki etti rezim ki dehri emn ile gülzâr +Senin kalemle eylediğin kârı kahraman edemez +Sinâna hüsn-i beyân şimdi olmada fahhâr +Felekte kadrini bildi ki kâfir ni'amın +Kim olsa etmededir bir felâkete dûçâr +Cihanda mazhar-ı eltâfın olmadık yoktur +Olur inâyetini bilmeyen zamânede hâr +Kaziyye-i keremin herkese celî vü ayân +Bu müdde'ı benim kimse edemez inkâr +Geçende bendesi dergâh-ı lutfunun bu kavlin +Garîk-i bahr-i inâyâtın olmada her bâr +Edâ-yı şükrüne dâ'ir ne söylesem bilmem +Buna ne dil ola kâdir ne hâme-i iş'âr +Uzatma gayrı yeter mâcerâyı ey Cevdet +Hemân âsıfın ile du'âsını tekrâr +Cihanda tâ mütevârid ola bu çâr-ı fusûl +Ola bu vechile dergâhı mültecâ-ı kibâr + +Cenâb-ı Hak ede kilki ucundaki mûyu +Arûs-ı ma'nâya müjgân çeşm düşmene hâr +Cevdet Paşa +Fu'ad Paşanın Petersburgtan Avdetinde Söylenmiştir +Eğerki nâmiyenin söylenirse de nâmı +Eser görülmedi gitti bahar eyyâmı +Mevâd-ı hâme-i şâ'ir gibi acep dokundu +Nevâ-yı nâle-i bülbülde nağme-i hengâmı +Donandı sanma ki ezhâr ile görüp bağı +Ağardı püjem ile her şahsârın endâmı +Sebep nedir ki bu kânûn-ı âlem olmadı kerem +Takarrüb eylemişken baharın encâmı +Nedir bu çehre-i zâhid gibi cihân-ı târın +Açılmadı feleğin cephe-i siyeh-fâmı +Şitâ zamânı yâhud geçmemiş ola zannım +Yalana çıktı gibi rûz-ı hızrın i'lâmı +Bu bir felâket-i devr-i felektir ey sâkî +Ki koptu hayrete hayli ukûl evhâmı +Beni şarâb ile ser-germ-i keyf şevk ile +Felekle fasl edeyim ben de bâri da'vâmı +Revâ mı bekleyelim tâ ki bir baharı dahi +Getir telâfi-i mâfât için sen ol camı +Bulup âteş-i seyyâle ile germiyet +Çekip sahife-i tahrîr arza aklâmı +Huzûr-ı sâmi-i âlicenâba eyleyeyim +İfâde-i hâl dil-i bî-karâr nâ-kâmı +Küşâde baht şerefmend ü müşteri tal'at +Ki tuttu şöhreti serhad-i Rûm A'câmı + +Haceste rây atâret eser ki nazm eyler +Umûr-ı devleti mânend-i satr-ı erkâmı +şems-i bürc-i ma'ârif ki hadd-i maşrıktan +Diyâr-ı mağribe dek söylenir bütün nâmı +Cenâb-ı sadr-ı keremkâr müsteşârı kim +Ona sezâ vü revâdır bu pâye-i sâmî +Fu'âd Efendi ferah-likâ ki ehl-i dile +Ziyâdedir kerem ü iltifât ü ikrâmı +nüktedân dekâyık-şinâs-ı âlem kim +Peyâm-ı emn ile güldürdü rûy-ı eyyâmı +Nüvîd-i sulh selâmet beyân güftârı +Geldi genc-i sa'âdet beyân aklâmı +Yazılsa berg-i güle dâstân-ı evsâfı +Olurdu bülbülün evrâdı subh-ı hengâmı +Şemîm-i halkını yâhud götürse bağa sabâ +Bulurdu şem ile mürg-i çemen dil-i ârâmı +Acep mi eylese âsâr-ı hâmesi her dem +Şikeste şöhret ü sâf İbn-i Hayyâmı +Safâ-yı tab'ına dem-beste sâ'ib ü şevket +Rahîk-i nazmına hayrân teşnedir câmı +Hüdâ yegân kirâmı güher-i hüdâvendâ +Eyâ mükemmel nâmus-ı mesned-i sâmî +Salâh sulh ile ettik cihânı hürrem ü şâd +Suyûfa olmadı muhtâç adûnun ilzâmı +Seyahat vü seferin müntec-i refâh oldu +Ki selm ü sulh ile buldu umûrun encâmı +Sana hezâr hezâr âferîn ki kandırdın +Kelâm ile bir alay-ı pür dilân-ı hodgâmı +Senânı eyleyemem lâyıkıyla etsem de +Ne denli tab'ıma tîğ-i kalemle ibrâmı +Değil kelemle seng-i bî-nihâye midhatinin +Lisân ile dahi mümkün değildir i'lâmı + +Hemân kemiyet ney-i hâmeyi edip tahrîk +İdem tarîk-i tegazzülde bâri ikdâmı +Yanında olmayıcak âşıkın dil-ârâmı +Çemende olsa da olmaz ona dil-i ârâmı +Küşâd-ı vird-i emel kaldı sâl-i âtîye +Bu yıl da söz ile geçti bahâr eyyâmı +Gören sanır ki gümüş servidir serv-i kaddin +Yem-i sirişkime düştükçe aks-i endâmı +Hevâ-yı gönlü bir başlı derd iken serde +Getirdi kara haberler hatt-ı siyeh-fâmı +Uzatma turre-i dilber gibi sözü Cevdet +Kasîde vü gazelin erdi vakt-i itmâmı +Du'âya başla açıp dergeh-i Hüdâya elin +Hitâm-ı misk ile bulsun kelâmın encâmı +Dem-i baharda tâ âb tâb-ı nâmiyeden +Bu bâğ-ı dehrde serv ü semen ola nâmı +Ona kerem ede Hak tûl-i ömr ile sıhhat +Cihânı nağme-i bülbül gibi tuta nâmı +Cevdet Paşa +Gazel +Yazık ümmü'l-kitâb-ı aşk için tefsir yoktur yok +Tesellî-bahş ehl-i hâl olur ta'bîr yoktur yok +Zaman bir an mümteddir ki geçmez bir geçen ânı +Tecellîhâne-i tekvînde tekrîr yoktur yok +Değildir intihâda zevk lezzet ibtidâdandır +Civanlık âlemin yâd etmeyen bir pîr yoktur yok + +Bütün ef'âlin ilcâ'âtı isti'dâda tâbi'dir +Bilinse sırr-ı hilkat kimsede taksîr yoktur yok +Hersekli Ârif Hikmet +İhyâ olur zemîn ü zamân nev-baharda +Kesb-i neşât eder dil ü cân nev-baharda +Tebşîr edince bağa sabâ mukaddem küllî +Bülbüller içre koptu figân nev-baharda +Uşşâk-ı zârı aradı sıra dört dolandılar +Gülgeşt edip gonca dehân nev-baharda +Yâd etme hicr-i yârı zamân salde +Yoktur mesâğ-ı fikr-i hazân nev-baharda +Gülşen-nişîn olup şeb ü rûz ile i'tiyâd +Ekrem safâ vü zevke hemân nev-baharda +Ekrem Bey +Nazîresi +Benzer safâda cennete vân nev-baharda +Olmaz ona şebîh-i mekân nev-baharda +Yek-dil miyân-ı bağda gülçîn-i nâz olur +Hem-dest olup ricâl-i zenân nev-baharda +Hoştur dem-i şebâbda perhîz-kârlık + +Olsa latîf olur ramazân nev-baharda +Sad-sâle bir şecer buluyor bak hayât-ı nev +Pîrân olursa çok mu civân nev-baharda +Ben de anıp gül teni âh eyler ağlarım +Ettikçe andelîb figân nev-baharda +Nây kemânı dinlemeyiz mutribâ bize +Besdir sadâ-yı cûy-revân nev-baharda +Çık sen de seyr-i bağa gazel-hân olup Reşâd +Böyle durur mu ehl-i beyân nev-baharda +Reşâd Bey +Gazel +Şekvâ edemem doğrusu devrânın elinden +Hep çekdiğim ol âfet-i devrânın elinden +Zehr içmeyi tercîh ederim dest-i civandan +İçmekten ise şerbeti pîrânın elinden +Maksûda eder destres Allah onu elbet +Her kim tutacak olsa yetîmânın elinden +Ebnâ-yı beşer tâbi'-i ahkâm-ı kazâdır +Kimse yakasın kurtaraaz onun elinden +Tefvîz-i umûr eylemek olmaz cühelâya +İş beklenilir mi har-ı nâdânın elinden + +Bir kere şu âsâr-ı terakkîye nazar kıl +Seyr et ki neler gelmede insanın elinden +Kâdir değilim def'ine geldi yine vâ'iz +Yârab beni kurtar şu giracânın elinden +Reşâd Bey +Dehrin ne Kiyomres'i ne İskenderi kalmış +Sâde kuru bir nâm ile şöhretleri kalmış +Eslâfın içinde severim ben Cemi zîrâ +Olmuş ise de rahmet ola sâgarı kalmış +Bir arzadır râh-ı muhabbet kadar kim +Onda gidenin âciz olup ekseri kalmış +Mecnûn-ı mukaddem sayılır deşt-i cünûnda +Ammâ nice yüz merhale benden geri kalmış +Gülzârı hazân arsa-i vîrâna çevirmiş +Ne savt-ı hezârı ne gül-i ahmeri kalmış +Dün meygedede şeyhe içirmişti mey ol şûh +Sızmış orada tâ zamandan beri kalmış +Bak merhamet et hâline bî-çâre Reşadın +Derdinle hemân şöyle kiminle deri kalmış +Reşâd Bey + +Nazîre-i Gazel-i Fuzûlî +Fedâkâr olmalı dildârının uğrunda her âşık +En ednâ emrine koymak gerektir cân ser-âşık +Biri tatlı edâlarla biri sâfî ricallerle +Verir ma'şûkasıyla lezzet şîr ü şeker âşık +Gözü pür sîm eşk-i terle vechi zerd-i hamd olsun +Çeker mi hiç sağ oldukça derd-i sîm ü zer âşık! +Elinden düşmüyor ol âfetin bir türlü âyine +da zannımca kendi hüsnüne benden beter âşık +Şu gurbette Reşâd bî-sabr kaldım arttı hem aşkım +Denir gerçi ya sabr etmek gerektir ya sefer âşık +Reşâd Bey +Hizmet eyler elbette birer maksada herkes +Hakkımdır benim indimde fakat maksad-ı akdes +Dünyâda tasavvur edemem bir iyi haslet +Olmak gibi bir âciz ü mazlûma meded-res +Bir âleme hem-bezm-i sınıf cühelâdan +Ehven görünür zannederim kûşe-i meclis + + +Hiç kimsenin ikbâline aslâ hased etme + +"El-minnetu'llâhi te'âlâ vetekaddes" +Reşâd Bey +Veyl-i Dâverî + +Burca dönse tâb ferden tahtgâh +Müstefîd ondan değil baht-ı siyâh +Halbuki çeşmânın etse bir nigâh +Nûrunu rü'yâda rûhum cezb eder. +Hem siyeh hem kâbil-i neşr-i zîyâ +Gözlerin necm-i siyehdir gûyiyâ +Ya şeb-i firdevse nâzır dâ'imâ +Her seher bilmem ne sûret kesb eder +Böyle -veyl-i dâverîde- kalsak her gece? +Bir ağaç altında yatsak gizlice? + +Gölde hayrânım hele envârına +Gözlerimde yansa lâyık nârına +Eylemiş hak arz için dîdârına +Onu mir'at-ı semâdan intihâb +Aksine bak fecri seyr et âbda. +Handeler kıl subhu gör mehtâbda. +Bak neler var vuslat-ı bî-hâbda +Ben ne mehtâb isterim ne âfitâb +Böyle -veyl-i dâverîde- kalsak her gece +Bir ağaç altında yatsak gizlice? + + +Sanki veyl-i dâverîde etrâf civâr +Saçların feyziyle olmuş hep bahâr: +Nefhini neşr eyledikçe rûzgâr +Hâsıl olmakta hevâ-yı sünbülü +Ya şu gülbinler peridir müstetir +Onların enfâs-ı aşkı münteşir. +İnliyor bî-çâre hayvan muhtazır +Sen fakat ihyâ edersin bülbülü +Böyle -veyl-i dâverîde- kalsak her gece +Bir ağaç altında yatsak gizlice? + +Kuş görünmez aks eder nâz niyâz +Zannedersin kim ağaçlar nağme-sâz. +Sanki her nahlinde yer sûz güzâr +Br semâvî tâ'ir olmuş andelîb. +Böyle cennet görmedim rü'yamda: +Bir bahâr-ı dâ'imî ârâmda. +Rûhuma hep kalmayı ibrâmda. +Râzıyım olsan da matrûd garîb. +Böyle -veyl-i dâverîde- kalsak her gece +Bir ağaç altında yatsak gizlice? + +Bak ne yaklaşmış bu semte âsumân +Âşikâr olmakta sevdâ-yı nihân. + +Bâğ bostândaki bâd zân +Hissedersin kim hevâ-yı aşktır. +Keşke âlem böyle olsa ser be ser +Doğduğun yerden değilsin bî-haber +Gökte sen gördün mü rûhum böyle yer? +Bence her ân ibtidâ-yı aşktır +Böyle -veyl-i dâverîde- kalsak her gece +Bir ağaç altında yatsak gizlice? + +Ben bu hoş teklifi tekrâr eyledim. +Ya'ni kalmakta çok ısrâr eyledim. +Buldu bir mâni' ki ikrâr eyledim +Etti ol kâfir şu yolda i'tizâr: +Berf ile mestûr olunca berg ü ber +Hem leyâl eyler tegayyür hem seher. +Ser sefîd olmakta ya'ni her şecer +İhtiyâr olmuş sanırsın nev-bahâr +Böyle -veyl-i dâverîde- kalsak her gece +Bir ağaç altında yatsak gizlice? +Abdülhak Hâmid +Randevular + +Gerçi hâlî kalmamıştım yâddan İstanbul'u +Pek eleştirmişti seyrâna beni -Koskad- yolu +Ya hele -Van Senle- Arjantoyu- Avtoyla Senkolü- +Bir melek ta'kîb ederdim seyr ile sağı solu + +-Lakda- Koskadda- onunla randevular var idi; +Kuvveden fi'le çıkar bin arzular vâr idi! + +Göl kenârında peyâpey hazır kâr ziyân +Sû be sû seyrân ederdim ki süvârî ki yayan +Sonra bir yandan olup ol mâh-ı tenhâ rû-ayân +Pâyını takbîl ile şükrânım eylerdim beyân-Lakda- Koskadda- onunla randevular var idi; +Kuvveden fi'le çıkar bin arzular vâr idi! + +Sûb-ı tâvûsânesiyle nâz-perver bir peri +Sîne-i pür-sûzişimde titreyip bâl peri +Âteş-efzâ-yı dil mahrûr olurdu her yeri; +Bir hayâl et mâhtâba karşı ol sîmîn-beri -Lakda- Koskadda- onunla randevular var idi; +Kuvveden fi'le çıkar bin arzular vâr idi! + +Dâ'imâ birleşmeyi da'vetle eylerdim ricâ +Birleşip dâru't-ta'âma azm ederdin ibtidâ; +Sonra -ispektakla- ondan sonra seyrân-ı semâ! +Rûz şeb dünyâda rü'yâda hülâsa dâ'imâ -Lakda- Koskadda- onunla randevular var idi; +Kuvveden fi'le çıkar bin arzular vâr idi! + + +Âlem Ebî Ya'kûb seylâb-ı sû'-i ittifâk +Âkıbet gittim ne Koskad kaldı hazırda ne Lâk. +Bir küçük gül yapsa lâyıktır dü-çeşm iştiyâk! +Giryelerle ol yüzü gülden ben ettim iftirâk! -Lakda- Koskadda- onunla randevular var idi; +Kuvveden fi'le çıkar bin arzular vâr idi! + +Dem be dem çeşmimde tütmekte seyrân günlerim +Bunda ben hâlâ onun fikriyle feryâd eylerim +Hod be hod tasvîrine esrâr-ı aşkı söylerim. +Nâmemi alsın dâ yâd etsin ki ol meh-peykerim -Lakda- Koskadda- onunla randevular var idi; +Kuvveden fi'le çıkar bin arzular vâr idi! + +Sen de sevdinse birâder bil ki encâmın yaman +Gönlünü zabt et karışmam sonra bulmazsın amân. +Benzeme dikkat et yedin keşf ederdin sen hemân. +Ben gül-rûyu tanırdım âh bilsen! Bir zaman -Lakda- Koskadda- onunla randevular var idi; +Kuvveden fi'le çıkar bin arzular vâr idi! +Hâmid +Şanzelize + + +Git de bir kere gör seyahatle +Ne kadar hoştur âh -Şanzelize!- +Onda gerdûne-i zarîfe süvâr +Ne kadar hoş geçer -Alis Hovar-! +Yalnızdır gider iken her bâr +Akşam üstü döner cema'atle! +İltifât eylemezdi gece bize. + +Kavuşur herkes onda sevdiğine: +Gündüzün gölgelik; gece pür nûr. +Gündüzün dâ'imâ şebîh-i seher; +Gece bir burcu andırır ol yer. +Var burcun içinde bir de kamer +Ki rekâbet eder semâda gine; +Kim bakarsa olur hemân meshûr! + +Ân-ı vâhidde bin kadar -remîze- +Daha bin türlü bî-hesâb -ekipâj +Her giden mutlakâ tesâdüf eder; +Avdet etmiş zamân-ı mâzîdir. +Bu cema'at -Buvadbolonya- gider +Onda ba'zen ayân olur -Elize; +Zîr-i hükmünde pür şitâb -ekipâj-! + +Görünür bir tarafta -Sirekdete + +Üzeri örtülü bir gülşen. +Bir tarafta: -Mâbil- nümâyândır +Ona da gerçi bir gülistandır +Kasr-ı bî-sakf dense şâyandır. +Vaz' olunmuş yerde her cihete: +Zevk râhat mahalli bir mesken. + +Onu -konser-leriyle medhe kadar +Yetişir mi bu hâme-i kemter. +Konser -ammâ derûnuna gisen +Görürüz birtakım kadın erkek +Bir oyun seyreder yemek yiyerek +Alkış-ı âvezesiyle kahkahalar +Karışıp sözü saza aks eyler. + +Hem gece hem de gündüz olduğunu +Gördüğüm çoktur onda bekler iken +Râkiben ya'ni verdiğim remize +Geçiyorken sâye-pûş Elize +Başka zînet bulurdu Şanzelize! +Her tahatturda öksüz olduğunu +Az görürdüm ona bu zîneti ben +Hâmid + +Meh ü Zen Lâ-Fit + +Şu mezhereye nazar eyle gel; +Hurûşuna bak şu menâbi'in. +Şu manzaraya der isem muhal: +Hülâsa-i kudreti sâni'in. +Perisi midir bu mevâki'in? +Hayâl ise de ne kadar güzel! +Şu çeşme başındaki köy kızı +Acep bu çemende ne hırsızı? + +Râyih-i kisvânı civârına münteşir. +Onun izidir şu nısfı çiçek ile müstetir. +Sudan çıkıyor eser-i latî onu gösterir: +Ya bastığı yer tefeyyüz eder de güher verir. + +Dakîkada bir bana dikkati +Mukârenetimle çoğalmada. +Müsâ'id olur mu ki hilkati +Elinde güğümle su almada? +Terennüm eder dili çalmada +Hemân bu kadar mı ya sirkati? +Şu çeşme başındaki köy kızı +Acep bu çemende ne hırsızı? +Abdülhak Hâmid + +Robenson + +Ne hoş eşcâr içinde bak şu kamer +Ay değil sanki bir küçük ahter; +Muttasıl öyle gaib ü hâzır. +Ba'zı da oynadıkça yapraklar +Kirm-i ahter kadar ufak görünür; +Başucunda uçar uzak görünür; +Müteaddid olur hilâle döner +Hızlı bir rüzgâr esince söner; +Sonra bedr olduğu olur zahir! +Bir güzeldir cemâlini saklar +İnanılmaz anın kıpırtısına. + +Dikkat et bak şu tâir-i pinhân +Acaba hangi hiss ile nâlân? +Bir safa kesbeder mi ormandan +Acaba şen midir yâ nâ-şâd? +Mütemâdi öter de meşcerede +Sesi tezyid samt eder derede; +Bu hazin aks ile desem şâyân +Ötüyorken şüphesiz giryân +Savtının titrek olması andan. +Yine andandır ettiği feryad +Benziyor bir suyun şıpırtısına! + + +Arzeder fevkımızda seyrânlar. +Ana güyâ ufak gelir bu cihan; +Fikre benzer hemîşe pür-heyecân +Çok büyüktür pek küçük hayvan! +Her tarafta sükûta meyleyler +Cümle eşyâyı serbeser dinler +Dâima kendi kendine söyler +Şevk ile gamlı hüzn ile şâdân. +Ana şâir denilse ahrâdır. + +Bir lisandır ki ettiği efgan +Anlamaz en mükemmel insanlar; +Ancak ervâh-ı şâirân anlar; +Çünkü ruhen hakîm olur anlar. +Böyledir aynı hâne-i murgan +Yani bir âşiyânedir bu mekân. +Hepsi birlikte hepsi de şâdân; +Ağaç üstünde cümleten evler +Bak Robenson ne yolda a'lâdır! + +Olamaz müntehi bu yerlerde +Ne kadar itilâ ederse hayâl. +Yuva lâkin bu bir melek yuvası! +Geçiyorken şafak bu mevki'den +Bir sukut eylemiş meleksin sen +Kaçalım! Şimdi avdet eyler de +Seni dergâhına eder isal; +Görüyorsun ki pek yakın burası!" + +Abdülhak Hâmid +Mon Moransi + +Ne hazîn bak şu karşıki dağlar; +Üzerinden geçen sehâb ağlar +Eteğinden akan sular çağlar +Yıkanır sanki bağçeler bağlar + +İşte geçti şimendiferde hele! +İki dağ ortasında sirâyet onu. +Harekâtındaki sadâlar ile +Şimdi bir nehre benziyor dumanı! + +Adamın ömrünü bitirmek için +Burası pek uzak mecâlisten. +Şimdi buradaydı gitti Pâristen +Eçecek bir zaman getirmek için! + +Sana ey nâzenîn-i her câyî +Neye hoş gelmiyor bu tenhâyî? +Küsme maksat latîfedir güzelim! + +Haydi merkeb-süvâr olup gezelim! + + sen sevdiğim berâber iken +Nerde olsam çabuk geçer bu zaman! +Bence merkep ile -tren- sayan +Geçmeyen dem hemân dem hicrân! + +İyi ettin de geldin erkence +İstemem ya'ni başka eğlence. +Bu -Moransi- azîmeti bilsen +Ne büyük yâdigâr olur bence! +Abdülhak Hâmid +Bir Ye's Gecesi + +Târ içinde zemîn semâ yekser; +Sanki mâtemde ser te ser âfâk +Mihr ü mâh sehâ'ib ahter +Dûd-ı hasret saçar ale'l-ıtlak +Bu nedir? Kerbelâ mı mâtem mi? +Yoksa bir gîr ü dâr-ı âlem mi? + + +Kâ'iât ağlıyor cihân pürjenk! +Kahr içinde mükevvenât-ı şu'ûn! +Nec gibi zemîn şeb-renk! +Baht .gibi semâ mağbûn. +Subhu yok bir mesâdayız vâveyl! +Âh bitmez tükenmez oldu bu leyl! + +Dûd-ı hîçî-i leyl jeng-i adem +Rûz-ı pür-nûr âlemin şebidir +Bu karanlık -tehâke leyl-i nedîm. +Bu tegâfülde sırr-ı ağrebîdir. +Asla rüc'at zamânıdır heyhât! +Ya ki rûz telâfi-i mâfât! + +Medfen-i fikr vâpesîmindir +Zulmet âbâd hîçi-i feyfâ! +Gösterir mi acep neler dâ'ir +Fesahatinde setîre-i yeldâ? +Dûd-ı şeb-gûn ridâ-yı hîçîdir! +siyâhî-i cây-ı hîçîdir! + +Târ içinde fezâ-yı hîçistân! +Sanki çökmüş bu şeb zulâm-ı adem! +Tâli'im mi adem midir bu cihân? +Ne için gülmüyor sabâh-ı nedm? +Ne için böyle intizâr gerek + +İnfilâk-ı sabâh mahşere dek? + +Şu ziyâlar; -ki târ içinde yanar! +Ye's içinde ümîdi andırıyor! +Şu denizler -ki aka da her bâr- +İnşilâl-i hayâtı sandıyor! +Böyle bir târa münkalib hayât! +Cûy-ı hîçi habâbîdir heyhât! + +Zulmet-i ye'se hiç verir mi halel? +Subh ile geçse ömr olsa muhal! +Fek-i müjgân eder mi çeşm-i emel? +Leyle-i ye's nice subha bedel! +Şeb-i dî-cûru âh pek severim! +Şeb-i dî-cûrdur benim seherim! + +Meh-i sufret güzîn ufk-ârâ +Bir sönük lem'a arz eder ağreb +Ârız-ı mahzen ü rem gûyâ! +Levn-i rikkat neden mehde acep? +Âh gönlüm rakîk olan her dem! +Böyle rikat verir mi hiç âlem? + + +Şu bulutlar şu meh şu zulmetler +Şu sadâ-yı sükûti-i kühsâr +Hepsi bir levn-i rikkat arz eyler +Hepsi muzlim gözümde hep yer târ! +Hep yarılmış da dehrin aktârı +Ben mi farkında kalmışım bâri? + +Bu tükenmez zulâm-ı gam şu fezâ +Safahât-ı leyâl ömrümdür! +Bu siyehrenk hîçi-i feyfâ +Zulumât hayâl-i ömrümdür +Çeşm-i pür-nem gönül garîk-i yu'ûs; +Ömrümün bahşıdır bana efsûs! + +Şu sevâd sulûm şeb-rgi +Birer âdır ki gözlerimde benim! +Giryedir kalb-i zârın âhengi? +Görünür nakşı sözlerimde benim! +Fesahat-i ye'stir zemîn-i fenâ? +Sanki cû semâ zemîn pîrâ! +Abdülhalim Memdûh +Gazel +Nazın çeker mi dil sana üftâde olmasa +Her bir cefânı çekmeye âmâde omasa + +Zencîr-i zülf-i yâre eder miydi iltifât +Cümle kuyûddan gönül âzâde olmasa +Etmezdi gamze hod be hod âgâz-ı fitneye +Çeşmi bu hâle rızâ-dâde olmasa +Olmaz mı sevdiğim kadar nâza düşmüşsen +Ancak mu'âmelen de yine sâde olmasa +hücûm âteş-i hicrân-ı yârden +Hâlim tebâh olurdu eğer bâde olmasa +Ekrem Bey +Nazîresi +Olmaz sükûn-pezîr gönül bâde olmasa +Gamdan berî vü gussadan âzâde olmasa +Olmazdı ehl-i aşka atâsı bu mertebe +Aslındamı eğer ki hilâli zâde olmasa +Zâhid mesîrede bile kılmaz riyâyı terk +Etmez ku'ûd-ı zîrde seccâde olmasa +Ârâm eder mi hiç kim ehl-i keyftir +Bezminde bir civân mey âmâde olmasa +Mutlak rakîbe vardır şûhun alâkası +Çekmez kişi bu çileyi üftâde olmasa +Gelmez idi vücûda şu ümrân şu intizâm + +"Sa'y ü amel" dedikleri dünyâda olmasa +Etmez idim nazîreye cür'et eğer Reşâd +Ekrem kerem kılıp da rızâ-dâde olmasa +Reşad Bey +Gazel +Aşkla bî-karardır gönlüm +Hicr ile dağdârdır gönül +Hazer et sevdiğim dokunmaktan +Kâbil-i inkisârdır gönlüm +Mübtelâ olmadığı cihetle sana +Doğrusu bahtiyârdır gönlüm +Olur olmaz civâna meyl etmez +Hâr bakma kibardır gönlüm +İstemezsin neden fetâdeliğim +Sana gûyâ ki bârdır gönlüm +Geçmez hep nev-civânân-zen +Bunda bî-ihtiyardır gönlüm +Reşâd Bey +Hicr-i Müteharrik + +Ne hoş bir köylü kız gördüm geçende +Tek ü tenhâ oturmuş bir çemende +Ki baksan korkulurdu uzletinden +Mi'eli kılmış etrâfa sirâyet +Verirdi mevki'a hüsn ü letâfet +Periler şâd olurdu vahşetinden +Kenâr-ı âb idi zıll sanuber +Öperdi pâyını hurşîd anuber +Onu mutlak görürlerdi semâdan +Uyurdu tıfl-ı sevdâ mukaddeminde +Dil-i ma'sûmu titrerdi feminde +Ki akdestir bu hâlet bir du'âdan +Safâ-yı hüsn ile yekser meserret +Denirdi dense bir dilber meserret +Serîrinden yana oldum revâne +Gidilmez nezdine koymaz çiçekler +Sanırdım bekliyor bir çok melekler +Bakardım kâh ona kâh âsumâna +Açık mâ'i gibi çeşmânı bî-renk + +Nigâhı cây-ı şübhe ayn-ı nîrenk +Bakılmazdı fakat bakmak zarûrî +Görür müydü gözler bilmem ammâ +Bakardı rehgüzâra merdüm âsâ +Denirdi cennete müştâk hûri +Evet bir mâ'î güzeli hem de esmer +Değildi öyle ben dersem de esmer +Olur mu öyle esmerlik ne mümkün +Fakat mir'âda vermiş de ma'îşet +Biraz kendümga kılmış tabi'at +İki hatve daha oldum mukârin +Beni hiç bakmadan gördü emînim +Karıştı şevkine hâl-i hazînim +Değildi gerçi maksûdum rekâbet +Siyehdi saçları yâdımda kalmış +Bu pek belliydi bir sevdâya dalmış +Muhabbet doğrusu kılmış isâbet +Görürdüm hüsn ü aşkı yek neşmin +Ki lâyıktır desem bir aşk-ı ahsen + +Ki elyaktır desem bir hüsn-i âşık +Henüz akşam değil gün gâ'ib oldu +Sehâb-ı subh gûyâ mugarreb oldu +meh bekler fakat bir başka maşrık +Ederdi kendini gerçi idâre +Yine bakmaz değildi rehgüzâra +Nüfûzuyla bakmaz değildi rehgüzâra +Nüfûzuyla dil-i nev-ihtizâzın +Görürdüm bunda bir servâr-ı nümâyân +Sanırdım bekliyor cânânı cânân +Veyâhud rûhudur bir cism-i nâzik +Merâkımdan mı bilmem her ne dense +Sezâdır iştiyâkımdan mı dense +Tabi'îdir bu hâlâta tahassür +Kızı görmek için yâriyle mahzûz +Edindim kendime bir cây-ı mahfûz +Kılardım ki temâşâna tefekkür +Bu hâl üzre terakkî-sâz iken ben +Kıyâm etti teheyyücle yerinden + +Nasıl kim rûze-i mahşerde mevtâ +Yakın gelmişti bir tâli'li mahlûk +Güzel miydi bu âşıktan ma'şûk +Tereddüt kılsa şâyesteydi sevdâ +Olurdu görmeye hâ'il dırahtân +Mülâkî oldular hayrân üftân +Gelirdi nâle-i can-sûz-ı bûse +Dedim kimdir acep olmaz mı ma'lûm +Çıkıp baktım ki bir buzgâl-ma'sûm +Ne muvahhiş namzed ol nev-arûsa +Berâber koştular hâher-i birâder +Benim de akl temkînim berâber +Tehevvürler tahayyürlerle kaldım +Ne oldum sanki ben olsumsa insan +Daha mûnis perîveşlerce hayvân +Tefekkürler tahassürlerle kaldım +Şitâbân oldular meydana doğru +Giderdim bense kabristâna doğru +Ne sûretle giderse bir cenâze + +Muhabbetmiş bu sahrâ âleminde +Benim yok muydu mehbûbem deminde +hüsn-i tâzeden bin kere tâze +Devâm ettim yolumda bî-tesâdüf +yolda kimseler kılmaz tehâlüf +Varıp bir semte sordum nerde dilber +Elimle kendime ettim işâret +Dedim işte! Aman yârab cesâret +Yrürdü üstüme bir seng-i muğber +Abdülhak Hâmid +Zühre-i Hindî +Yeşil giymiş emînim ben gelenden +Ya cennetten yâhud çemenden +Tamâmıyla çekilmişti harâret +Harâret bende toplandı demde +İnerdi gökten yalnızdı hem de +Fakat manzar değil bundan ibâret +Olurdu cânibinde nümâyân +Gezen tâvuslardan bir hayâbân + +Hemen her bir kademde bir nezâret +Güzellik kâbil-i ihfâ değildir +Bunun da hâricinden müstedildir +Nüfûz etmiş siyâbından hâlet +bir semâya benzer sâf bir hüsn +Yeşil giymiş değil şeffâf bir hüsn +Çemenlerden pezîrâ-yı hazâret +Hayır pâyına bâlâdan girîzân +Şehâb-ı sebzdir âfitân hîzân +Ziyâsı tarh tarh etmiş sirâyet +Dağılmış âfitâb eşcâr içinde +Eser-i hoş bir nesîm-i envâr içinde +Perîlerden meleklerden beşâret +Bu hey'ette ne mümkün bir sitâre +bir kızdır müvekkel nev-bahâra +Çemenler pâyına eyler dehâlet +Yakın görmekteyim benden fakat dûr +Ağaçlıklar içinde bir yeşil nûr +Şeb-i neylî-i mehtâba rekâbet + +Cehennemler sönermişce esnâ +Güneş batmıştı mahv omuştu ammâ +İnerdi kökten bir böyle âfet +Hulûl etti birden rehgüzâra +Şitâbından çekindim bir kenâra +Yakından bakmaya gelmezdi tâkat +Yakından bakmaya hâcet de yoktu +Peyinden gitmeye cür'et de yoktu +Şaşıp kaldım güzâr etti nihâyet +Olurdu renkler peydâ izinden +Tebessüm-i bâl ü bâlinden dizinden +Nesîmindense reyhân-ı şebâbet +Cesâret vermedi tahrîk-i pâye +Fakat gönlümde tarîk-i havâya +Yetişti gördüğüm şekl ü kıyâfet +Biraz sonra belâ-yı rîh-i menhûs +Çıkıp baktım ağaçlar hep zemîn-bûs +Ederler gittiği semti işâret +Sehâb cûybâr şâm yekser +Mehâsinden ne varsa hep seferber + +İlâhü'l-hüsne kılmışlar refâkat +Nedir? Derdim koşup dehşetle her su +Hayât-ı yâ zâyi'dir -nedir bu? +Bu zulmetine de sahrâ-yı kıyâmet +Bir Leyle-i Ye's +Ne görse dîde-i pür nem siyeh-renk +Ne yâd etse dil bir hem siyeh-renk +Eriştim bir yere her dem siyeh-renk +Sabâh olmaz şeb-i mâtem siyeh-renk +Mihâlin hay meyyît în ü ândan +Heyât olmuş denir fâriğ-i cihândan +Nişân vermekte tayf şebruvândan +Cin ü âdem gibi görsem siyehrenk +Olup zîr-i zemîn yek-ser küşâde +Uçar ifritler cû havâda +Müşâbih kadd-i cânân tünd-bâde +Likâ-yı sâki-i hürrem siyeh-renk +Çekilmiş renk bu gülzârlardan +Nihâlân fark olunmaz dârlardan +Ser-i zülf-i nigârân mârlardan + +Lihâf bister ü hem dem siyeh-renk +Boğulmuş girye-i hasretle hande +Konulmuş pây-ı hürriyetle bende +Siyah açmış bütün güller çemende +Hezâr gonca vü şebnem siyeh-renk +Düşer bin tûr-ı ma'nâ câna muzlim +Tecellîdir iner devrâna muzlim +Mülâz mescit ü meyhâne muzlim +İmâm mutrib mahrem siyeh-renk +Kanâdîl-i semâ bitmiş serâser +Burak hep döküp kalmış berâber +Sabâh cûy ebrû bâğ meşcer +Siyeh kisve siyeh-makdem siyeh-renk +Pür sitâr-ı hicr hep yâr düşmen +Cenâh-ı mel'anetten yok bir emin +Sanemler âb-nûsdandır brehmen +Güzeller heylek-i ebkem siyeh-renk +Benât-ı fikr ü ma'nâ hâne-berdûş +Yürür teşrîhler bed-mest ü medhûş +Gezenler hâneler dağlar kefen-pûş +Umûma hem beyaz hem siyeh-renk + +Çü gayyâ mıdır pür cûşiş-i sem +Yayılmış mı desem dûd-ı cehennem +Veyâ hâb-ı ademdir bu mücessem +Kararmış gökyüzü âlem siyeh-renk +Şeb-i esrârda dîdâr-ı maksûd +Değer mi kalbe hiç envâr-ı maksûd +Gel olma tâ seher bîdâr-ı maksûd +Olursun sende ey sersem siyeh-renk +Hâmid Bey +Tecellî Yâhut Tesellî +Seher vaktiydi çıktım geçen gün kûhsâre +Ki ses yok bir tarafta sis inmişti civâre. +Nümayandı yerden deniz sahrâ hıyâbân +Garîb-ül-hal bir köy müsadif rehgüzâre. +Harâb olmuş ne varsa türâb olmuş bir köy… +Başında seng-i makber iki vîran minâre… +Uyurdu hep çocuklar fakat kuşlar uyanmış +Sönüp yıldızlar emvâc eder savlet kenâre. +Nedir bilmem eminim ki bir şeyler sorardım +Sorardım cûybâre sorardım rûzgâre. +Ağaçlardan ederdim tazarru’lar içimden + +Ağaçlar kim sararmış tahassürden bahâre. +Sanırdım yâdıdır bu verem bir dilrübânın +Akardı cûy-i ömrüm dü çeşmimden gubâre. +Birinci def’a gördüm gün bir serv-i ebyaz +Karanlık bir beyazlık ki benzerdi mezâre. +Olur mâzisi gûyâ emvâtın nümâyan +Çıkardı selvilikten bulutlar pâre pâre. +Nedir Yarabbi derdim derdim niçin solmuş çiçekler? +Bakardım bir taraftan cibâl-i zî-vekaare +Hani derdim İlâhi sultan-ı melâik +Ki etmiştin bana sen cinânından itâre? +Güneş doğdu nihayet duyup bir hiss-i ta’zim +Kıyam ettim anda gözüm vakfoldu yâre. +Meğer cânân imiş evet timsâl-i cânân. +Ki bâlâ-yı ufuktan çıkar perverdigâre. +Hâmid Bey +Bir İğbirâr + +Bilmem neye bu diyâr muğber +Gönlüm gibi her civâr muğber + +Bürc ü beden ü hisâr muğber +Deryâ muğber kenâr muğber + +Mescidde ne varsa çehre bir hâk +Rûzenleri sanki çeşmimdir hâk +Minberle mezar ser be ser hâk +Mihrâb nigûn minâr muğber + +Matrab serilip türâba bî-hoş +Çeng ü def ü nâylar ferâmûş +Sâkî gelemend ü bemz hâmûş +Rakkâse-i bâde hâr muğber + +Kalsam nola serseri-i mevki' +Geçmiş dem dilberi-i mevki' +Dökmüş tevkini perî-i mevki' +Ebkâr-ı hayâl zâr muğber + +Cennetse de neş'esiz melekler +San her biri ol periyi bekler + +Açmışsa sa renksiz çiçekler +Gelmişse de nev-bahâr muğber + +Çıksın da mâhûş denizden +Arz etsin hâle eş denizden +Batmış gitmiş güneş denizden +Ahterlere hûn-nisâr muğber + +Arz ettiği renk ile vâveyl +Yâdımdaki hüsne arz eder meyl +Mehtâb teverrüm eylemiş leyl +Mâtem-zede eşk-bâr muğber + +Kalsın mı meh ü sitâre hürrem +Hurşîd ne var tutarsa mâtem +Olmuştu onun gibi benim hem +Mahbûbem olan nigâr muğber + +Yok eski safâsı bâğ râğın + +Gör bülbülü pençesinde râğın +Yerden çıkıyor gibi bağın +Sahnındaki rüzgar muğber + +Varmış görerek servi hâba +Olmuş mütevâri-i harâba +Her şey gibi münkalib türâba +Geçmiş çağı cûybâr muğber + +Leb-teşne çemen nihâl üryân +Kühsâr inler sehâb giryân +Kuşlarda da yok sükûta pâyân +Muskatları hâk-sâr muğber + +Her kûşe neşîmin serâ'ir +Gelmekte lisâna sân mukâbir +Meşhûn sükût hep meşâcir +Vâdîde bir âh zâr muğber + +Yek-renk hürremle nev-civânı + +Sevdâ ile hüsn-i bî-müdânı +Müstakbel fikr-i câvidânı +Mâzî gibi hep gubâr muğber + +Nerden oluyor bu hüzn-i târı +Gönlüm ona vâkıf olsa bâri +Benden mi bu iğbirâr-ı sârî +Aslında mı reh-güzâr muğber + +Bin kere onun tutup elinden +Geçtimdi bu rehgüzârdan ben +Mevki' yine belki öyledir şen +Ammâ ki yâdigâr muğber + +Ben sağım oldu gitti küskün +Her gördüğüm olmasın mı ölgün +Geçmişte idi benimle bir gün +Olmuştu bu yerde yâr muğber + +Şeb-i mâtemidir gözümde nâlân +Akşam ise hüznüdür nümâyân + +Envâr tulû' şem' zindân +Fikrim gibi târ mâr muğber + +Fikrim inecek olursa mukaddem +Çıktıkça fakat semâdan akdem +Mânend-i mezâr önümde her dem +Her kûşede âşikâr muğber + +Söyler onu nerde kılsa bîdâr +Hayretle beni tuyûr eşcâr +Eyler onu nerde görsem ihtâr +Bir duhter-i bî-karâr muğber + +Bir fem ki beyân eder tezallum +Bir tâze çiçek ya bir tebessüm +Bir çehre ki gösterir teverrüm +Bir mevc ya bir mezar muğber +Hâmid +Ebedî Bir Sâniye + +Gâyet mahzûn idim ki bir gün +Çıktım sahrâya dağa küskün +Manzar-ı hâli benî beşerden +Vahdet çıkmıştı sanki yerden +Kuşlara peyveste-i sehâ'ib +Bî-pâyânı içinde gâ'ib +Cûlar her su revân olurdu +Giryân bir şey figân olurdu +Mihnet düşümde dağdân aştım +Yorgun yorgun biraz dolaştım +Serim vâdilere emânet +Kılıdım her kûşeye dehâlet +Gönlüm isterdi sanki ol dem +Hem-derd olsun benimle âlem +Her şey lâkin sükût-ı bir-leb +Baktım çökmekte zulmet-i şeb +Mihr-i enver olunca âzim +Râh-ı avdette kaldı muzlim +Ol zulmette bakıye-i rû +Bir tek şeb-tâb-ı meş'al efzû +Gezdim cûyâ-yı râh-ı menzil +Kaldım mebhût-ı hâl-i müşkil + +Pîş-i çeşmimde zulmet efzâ +Vehmi bin şekl olurdu peydâ +Sessiz bir âh bânın mahşer +Dağlar taşlar yürürdü muğber +Sönmüş görmezdi çeşm-i hûşum +Devr-i arzı duyardı gûşum +Cismim yekser olup ark-rîz +Eyler derdim zemîni tehzîz +Birden şeb-tâb buldu vüs'at +Sandım hurşîd kıldı avdet +Nâ-yâb oldu yine birden +Gördüm gitmişti sonradan ben +Berk âsâ ol cemâl-i dil-sûz +Yaksın gönlüm benim şeb ü rûz +Şimşek hâlinde doğdu bir mâh +Uçtuktan sonra gördüm eyvâh +Açmış çeşmin semâya karşı +Rûzenlerdir Hüdâya karşı +İhyâ eyler gibi cihânı +Memlû bir rûh ile dehânı + +Havâ derdi göreydi adım +Rûh-ı a'zam bilirdi Meryem +Giymiş bir hoş beyaz gömlek +Muzlim-i hüsn idi şimşek +Titrer fevkinde efser-i nûr +Aleynîden nişâne-i dûr +Gâyet müşküldü hâl ü şânı +Belli olmazdı hüsn ü ânı +Gâyet hüsnâ yine bu peyker +Her kim görse sanırdı dilber +Gördüm vechinde ben ne hâcet +Ma'şûkamdan da bir işâret +Ya'ni ol çehre-i dilârâ +Kıldı az çok -hakîkat- îmâ +Bir an içre inip cihâna +Uçtu gitti âsumâna +Umk-ı çeşminde bin ihâfe +Zîr-i bâlinde bin mesâfe +Sedt-i hükmünde bin tebeddül +Pây-ı kahrında bin tahayyül +Oldum bilmem nasılsa rehâyâb +Baktım doğmuş izinde mehtâb + +Abdülhak Hâmid +Bir visâl-i ba'îdü'l-İhtimâl +Yârab bu ne mevki-i semâvî +Mecmû' mükevinâtı hâvî +Manzûr oluyor bu yerden âfâk +Her nazarda nûrdan da parlak +Bir yer ki şebîh-i lâ-mekândır +Her cânibi gûyâ ki cândır +Bir kûşe bu meclis-i âsmândan +Hûrî sesi gelmede cinândan +Cânân ile cân hem de cennet +Olmuş bu mahalde vakf hiddet +Lebrîz-i neşât câm-ı kevser +Raks etmede hoş-likâ periler +Bir rü'yet-i mahz-ı bî-nihâyet +Bir gayb-ı mücesseme nezâret +Her kûşede cilve-i yegâne +Tecsîm-i hayâl şâ'irâne +Yârab kim ola bu mâhuşlar +Gökten iniyor mu hep güneşler +Bir âlem-i nûr içindeyim ben +Allah bedîd her cihetten +Eflâke garîb hâlet olmuş +Mahşer mahşer melekle dolmuş +Bir cem-i gafîr rûh-perver +Envâr-ı zevi'l-hayâta benzer +Bu mevki'a hande-rîz-i taltîf +Cânâna cebîn-nümâ-yı te'lîf +Vâki' mi ya hülyâ mıdır bu + +Fecrü's-seher bekâ mıdır bu +Yârab bu ne manzara ne hey'et +Doğmakta mı nîr-i hüviyet +Hep âliheler sücûda gelmiş +Gûyâ ki adem-i vücûda gelmiş +Bî-fark-ı mezâhir ü ma'âdin +Dağlar taşlar bütün mehâsin +Bir hüsn-i azîm edip tecessüm +Kılmış semâvâtı pür tebessüm +İnmişiz ruh-ı gayba perde-i nûr +Bir sır ki bedâhetiyle mestûr +Hoş nâtıka kesb edip muhabbet +Ervâh ile eylemekte sohbet +Şâd melâl hem-dem olmuş +Firkatle visâl mahrem olmuş +Bu sûretin anlamaksa dilhâh +Mefhûmunu ey nedîm-i âgâh +Gel hüsn ile aşkı gör berâber +Ya'ni beni hem-nişîn dilber +Abdülhak Hâmid +Avdet-i Mâzi +Geçmiş güzelim bahâr-ı hüsnün +Ey gönlüm olan şikâr-ı hüsnün +Eyvâh ne işvekâr idin sen +Ben sevdiceğim nigâr idin sen +Gel söyleşelim seninle yâr +Geçmişteki mâcerâyı tekrâr +Gitti öteye hep âşinâlar + +Biz yundayız imdi merhabâlar +Bak ben de senin gibi harâbım +Düştüm müekârib-i türâbım +Mescûd düşe durur mu mescit +Bir gün seni görmesem eğer ben +Bî-zâr idi halk şuyûnumdan +Yâdında mı eski mâcerâlar +Neydi bana ettiğin cefâlar +Sendin uyusam hayâl-i hâbım +Sendin uyanınca âfitâbım +Maksat diyerek koşup giderken +Nâ-gah bizi çevirdi rehzen +Anlat bana sevgilim bu hâli +Kimden ola hüsnünün zevâli +Sen böyle değil idin mukaddem +Meshûrun olurdu cin ü âdem +Keskin nazarın değerdi câna +Hâlâ arasan çıkar nişâna +Dağınıktı saçın misâl-i fikret +Efkâr dalup kalırdı hasret +Sevdâ dökülürdü gözlerinden +Can tâzelenirdi sözlerinden +Temsîl idi hüsn ile cemâlin +Billah ki yoktu bir misâlin +Şimdiyse husûfa müntakilsin +Bak sen bile şimdi sen değilsin +Gönlümde mekîn olan hayâle +Hiç vermedi tal'atın imâle +Yok yok diyemem yok irtibâtın +Bir cilvesidir bu inhitâtın +Sen gerçi bir ecnebî gibisin +Ammâ diyemem ki ecnebîsin + +Gönlümdeki yâdigarsın sen +Mâzim ile âşinâlığın var +Pek sevgili bir fenâlığın var +Bildim ki beyaz kâkülünden +Bir aşk-ı her mersîdeyim ben +Bu şevk ile zevk olur mükemmel +Nâz eyleme gayrı gel otur gel +Mâzîyi tahallîye mahal yok +Ferdâyı dahi düşünme sen çok +Mâdem yakındır azîmet +Bu fırsatı bilmeli ganîmet +Sönmüş esef etme nûr-ı hüsnün +Kalmış yine bak gurû-ı hüsnün +Yârab ne bu gördüğüm tagayyür +Mevc urmadan girye-i tahassür +Meydanda ne yer ne yâr kalmış +Bir çeşme ile çenâr kalmış +Elbet bize de gelir ya nübüvvet +Bir gün uyarır cihâna elbet +Ta'kîb ederiz gün umûmî +Yok olmadan ölmenin lüzûmu +Geçmişse de devre-i visâlin +Pek hoş geliyor bana bu hâlin +Lerzende kamer sehâb ebyâz +Hiç vârid olur mu böyle ma'rez +Hem-derd değil idik biz akdem +Hem-hâl oluruz ne çâre bir dem +Bî-şek bu da bir hesâb-ı haktır +Mahz-ı kerem Cenâb-ı Haktır +Bir âşık-ı pîre asr-ı perver +Ma'şûka-i mû-sefîdi hem-ser + +Abdülhak Hâmid +Aya Hitâb +[İngilizce'den Mütercimdir] +Benzin ne için soluktur ey mâh +Yorgun musun ölmeden semâda +Hâke müteveccihen piyâde +Tenhâ vü garîb âzım-râh? +Mevlidleri başka olduğuçün +Bî-gâne edâ nücûm içinde. +Ol ayna şebîhe kim bütün gün +Pür hüzn durur gamûm içinde +İhlâsına olmak üzre sânî +Görmez de nişân mihribânı. +Mütercimi +Hâmid Bey +Bir Yıldıza + +Ey necm-i hazîn acep nedendir +Hâlinde senin bu hüzn-i târî? +Senden bana oldu hüzn-i sârî; +Gönlümde seninle nâlezndir. + + +Duymazsa da gûşumuz sadânı +Hâlin senin efsahu'l-beyândır +Hissim lisana tercümandır +Tefsîr ediyor bana nevânı. + +Binlerce nücûm içinde yektâ +Te'sirde başkasın kulûba. +Eyyâmımı terk edip gurûba +Daldım seni seyre bî-mehâbâ. + +Sen şâ'ire mülhem edâsın. +Bir şi'r-i latifsin musaffâ: +Elfâz kuyûddan mu'arrâ. +Hissimle şenîde bir nevâsın. +Menemenlizâde Tâir +Giren bu kalbe sanma müsâb olup gidiyor +Gelen bu dehr-i denîye musâb olup gidiyor +Televvünât-ı şu'ûn cihâna aldanma +Semer-i şecer beşer-i âhir türâb olup gidiyor +Yıkar esâsını seyl-i havâdis-i eyyâm +Binâ-yı muhkem âlem-i harâb olup gidiyor +Şarâb-ı işveye doymaz nigâh-ı mahmûru +Bizim de gönlümüz ammâ kebap olup gidiyor + +Görür müsün nice yükseldi dûd-ı ahmerin +Bahâr-ı hüsnüne yârin sehâb olup gidiyor +Değil bu eşek demâdem erir de cevher-cân +Akar ayağına ol servin âb olup gidiyor +Edince âlem-i ma'nâya Sıırrı fikrim urûc +Emîn ü hay Hüdâ hem-rikâb olup gidiyor +Sırrı Paşa +Bir Melek-sîmâya Hitâb +Nasıl da cezbeli çeşm-i şahâneniz vardır +Ne cilve-ger ne ki âşıkâneniz var +Beşer denir mi ulvî cemâlinizle size +Meleksiniz ki feleklerde lâneniz vardır +Eder lezâ'iz-i aşk muhabbeti ta'rî +Ne dil-küşâ ne mûner terâneniz vardır +Olunca bûse kerem etmeye murâdınız âh +Yalan dolan ne tükenmez bahâneniz vardır +Visâlinizle teşerrüf muhâl olup gidiyor +Bizim tarafta da gûyâ ki hâneniz vardır +Yanımda olmasanız da gözüm önündesiniz +Sizin cânibe baksam nişâneniz vardır +Ali Ulvi + +Gazel +Nigâh-ı çeşm-i âşık tâ zülf-i ecmel üstünde +Mücessem sûret zebûrdur titrer tel üstünde +Gören tarf-ı ruhunda hâl hat sâye-i zülfün +Sanır Araptır nazm-ı celîl menzil üstünde +Sakın erbâb-ı dilden dilberile işret eylerken +Latîfe câ'iz olmaz şîr-i nerle mü'ekkel üstünde +Olur nezd-i Hüdâda kadri ehl-i zilletin âlî +Gezer mescidde halkın na'l ü pâpûşu el üstünde +Kur'ân mihr ü mâhı seyredenler bürc-i cevazda +Sanırlar Leylâ vü Mecnûndur bir muhmel üstünde +Sevâd dûdudur rû-şençerâğ âh uşşâkın +Ma'âni-i kesîre dâl lafz-ı mücmel üstünde +Bilenler fevk-i gül zî-alîmin sırrını Kâzım +Görürler veche hakkı her vücûd ekmel üstünde +Salâdır cümle yârân sahn-ı fermâ buyursunlar +Ta'âm mâ-hazırdır nev-zemînim cendel üstünde +Kâzım Paşa +Diğer +Ne hâsıl ol sözün keyfiyet sıdk hilâfından +Ki farkı olmaya şâ'irlerin lâf güzâfından +Safâ-yı bâle sûfî kimseler şimdi nigâh etmez +Musaffâ olunsa kalbin âfitâbın veche sâfından + +Yeter kevserse de lutf ettiğin mey bûse ihsân et +Lebin nûşın terdir sâkiyâ cennet selâfından +Tecellâ intizârr- nûr dîdârım kelîm âsâ +Bana gelmez kana'at nâr-ı tavrın inkişâfından +Şehîd-i aşkıyım bir çeşm-i hun-rîzin ki gördükçe +Gelir cebrile dehşet gamze-i tîğ ittisâfından +Öğünmek hakkın istihsâl eder mi kılmadan imrâr +Habâb-ı cürmün âdem âsiyâb i'tirâfından +Görünmez şâhid-i esrâr-ı ma'nâ çeşm-i nâdâna +Temâşâ etse levhi hâme-i kudret şikâfından +Nigâhı eğridir ebrû perestin genc-i mihrâba +Hârâbât ehline erbâb-ı zühdn inhirâfından +Meğer tab'-ı belîğin Haydar-ı kerrâr ma'nâdır +Kaçarlar pehlivânân sahn-ı Kâzım musâfından +Kâzım Paşa +Kasîde +Âlem-i gûne eden atf-ı nigâh um'ân +Seyr eder cünbüş-i sun'-ı hükm-i hakkı ayân +Eyle der-pîş-i nazar râbıta-i ecrâmı +İntizâm üzre eder âlem-i imkân ceryân +İhtilâfât-ı tulû' kamer şems-i münîr + +Eder îcâb tevâli-i fusûl ü ezmân +İmtizâcât-ı anâsır edip îrâs-ı vücût +Gelir âsâr-ı mevâlid zuhûra her ân +Fıtrat-ı cümleden efzûn olup isti'dâdı +Oldu tekrîm-i âlihiyle mükerrem insan +Hilkate mâ'il cem'iyet olup nev'-i beşer +Medeniyetle cihân eyledi kesb-i umrân +İktizâ eyledi bir râbıta-i dîniyye +Tâ ki muhkem ola şîrâze-i umrân-ı cihân +Hikmet-i bâligasıyla ederek ba's-i resel +Hâlık-ı gûn-ı hüdâvend hakîm-i deyyân +Sırr-ı tevhîdini bi'l-vâsıta teblîğ etti +Oldu zâhir cihet-i vahdet bahs-i edyân +Enbiyâ eyleyip ahkâm-ı Hüdâyı teblîğ +Oldular hâdi-i sırr-ı menzil râh-ı irfân +Erişip debdebe-i nevbet sultân-ı resel +Tuttu âfâkı bütün sayt sadâ-yı îmân +Hayli dem rûşen edip âlemi nûr-ı nebevî +Gitti dillerde olan zulmet bağî vü tuğyân +Bir zaman sonra olup mihr-i nübüvvet gârib +Oldu hurşid gibi mâh-ı hilâfet tâbân + +Etmedi emr-i hilâfet dahi bir yerde karâr +Satvet-endâz-ı cihâ olmadı âl-i Osmân +Oldu bu âl-i celîlin dahi çok zî-şerefi +Şevket ü şân ile reng-i şükûha sultân +Verdi ammâ felek haşmete bir başka safâ +Kevkeb-i mâh-ı ferencet şehenşâh-ı zaman +Şeh-i Cem kevkebe Sultan Hamid-i Sânî +Akl-ı evvel olur idrâkine denk ü hayrân +Şeh reng-i adâlet ki der-i şevketine +Eder ikbâli bugün nev-şirvânı derbân +Ayn-ı ayân-ı ümem rûh-ı revân-ı âlem +Mihr-i gerdûn-ı hışm zıll-i zalîl-i rahmân +Vâkıf-ı nükte-i esrâr ehâdîs-i nebî +Ârif-i cümle-i ahkâm nusûs-ı Kur'ân +Zâtı sadîka-i takayyide bedel gül görünür +Nâmı fârûka adâlette olur atf-ı beyân +Cevher-i tıynetine ver vilâyet mâye +Dil-i pür himmetine feyz-i kerâmet erzân +Şem'-i tedbîrine takdîr-i ilâhî fânûs +Pertev-i re'yine pervâne kazâ-yı yezdân +Vüs'at-i küşver-i iclâline nisbetle kalır +Vasat belde-i câhında felek bir meydân + +Küşti-i saltanatına nûhdur ol hâmi-i melek +Mevc urur bahr-i necât olsa yine bir tûfân +kadar kuvve-i kudsiyeye mazhardır kim +Olsa fermânı eğer râbıta-bend-i zadân +Bir dahi eylememek üzre kabul-i terkîb +Çözülür râbıta-i cümle-i lâ-yüctemi'ân +Gece devr olduğuna hâk-i derinden gündüz +Uruyor kendini yerden yere mihr-i rahşân +Bahr-i eltâfına can atmaya dil-teşne olup +Cûylar cümle düşüp yollara olmuş cûyân +Ebr-i lutfuyla nesîm-i keremi ister ise +Kuru toprağı eder reşk-i riyâz-ı rıdvân +Dem-i ferhunde dem-i fasl-ı bahâr-ı ahdin +Kaldı ezhâr gibi halkı serâser handân +Ey şehenşâh-ı cihân sâye-i lutfunda senin +Kalmadı bir gözü yaşlı meğer ebr-i giryân +Pâdişâhım bilirim encem-i eflâk gibi +Gerçi nâ-yâb ise de vasfına hadd ü pâyan +Böyle mi eyler idim medhini ammâ tahrîr +Âh olsaydı eğer bende safâ-yı vicdân +Hiç kâbil midir ol dilde safâ kim her dem + +Ola muğber şede-i jenk gumûm-ı hırmân +kadar ezdi beni darbe-i kahrı feleğin +Eyledi sûretimi san ki heyûlâda nihân +Elli yıl sâye-i şâhânede hizmet ederek +Pederim vü pes kavlinin olmuşidi ed'iye-hân +Mutasarrıf iken üç yıl oluyor Kayseride +Üstüne yıkılıp oldu yolunda kurbân +Şimdi ben rûh-ı mücerred gibi tenhâ kaldım +Oldu eczâ-yı ten baht ümîdim rîzân +Bî-karâr eyleyerek kerdeş-i nâ-hemvârı +Vatanımda beni seyyâha çevirdi devrân +Destgîri-i inâyetle bütün eylediler +Hâkden pâye-i ikbâle terakkî akrân +Yüreğim gayret-i akrân ile kan ağlamada +Ne kadar halk yanında yüzüm olsa handân +Kalırım çâh-ı melâlinde zarûrî çıkamam +Resen-i âtıfetin olmaz ise çâre resân +İltifât ile bana lutf ederek sultânım +Olayım ben dahi sâyende senin bir hasân +Kurumuş mezra'a-i ma'rifetim âlemde +Cûy-ı dil-cû inâyâtın ile et reyyân + +Feyzân-ı kerem ü âtıfetinden tâ kim +Yeni baştan bulayım ben dahi feyz-i rey'ân +Beni dem-beste eden renc ü anâdır yoksa +Hüsn-i ta'bîrime dem-beste olur ehl-i beyân +Benim ol bülbül-i şîrîn dem-i gülzâr-ı kemâl +Ki safîremden olur ehl-i fesâhat raksân +Âb-rûy-ı şu'arâ dense bana lâyıktır +Ki zemînimden eder âb-ı belâgat feverân +Bence isbât-ı hüner pâdişâhım bir şey mi +Her sözüm da'vâ-i irfâna olur bir bürhân +Ben edersem de eğer terk-i hayât-ı fânî +Rûh-ı evsâfın ile zinde kalır bir dîvân +Feyz-i câvid-i kemâlât iledir âlemde +Bence insan olana ârdır âb-ı hayvân +Vardı pâyâna sahn-ı bânın du'â-yı rûhu +Eyle îsâl icâbetine rabb-i mennân +Kâr-ı fermâ olarak cünbüş-i ecrâm-ı felek +İntizâm üzre bulundukça sipihr-i gerdân +Necm-i ikbâli olup bürc-i şerefte lâmi' +Eyleye zâtını hak kutb-ı medâr-ı devrân +Ali Rûhi Bey + +Cezbe + +Gökten mi indin? Hsnün semâvî +Hey'et-i behişti sevdâle mâlı +Hüsnün kadar da ilhâmın âlî; +Sen bir meleksin kim vahy-i hâvî +Vechinde lâmi' envâr-ı ismet +Aksi demektir dilde muhabbet! + +Bir nazara kâfî vicdânı celbe +Bir hande kâfil ârâmı selbe! +Bir cilve bâdı heyecân kalbe +Nerden gelirsin ey şanlı cezbe! +Oldum esîrin ey hüsn-i âlî +Âlîsin âlî gönlüm misâli; + +Bu hükmü vermiş feyyâz-ı mutlak: +Bir hüsne te'sîr te'sîre şiddet +Bir kalbe sevdâ sevdâya hiddet; +Fi'linde vardır hikmet muhakkak +Ulviyetinde yok iştibâım! +Var ol ey aşkım sensin penâhım. + +Vecde getirdin nâsuteyânî + +Şehrâh-ı aşka olmaz mı sâlik? +Mağlûb-ı hükmün olmuş melâ'ik! +Mebhût kıldın lâhut-yâni. +Mu'ciz-nümâsın billah mu'ciz! +Hayret-fezâsın insan âciz! + +Bir nurdur kim var fıtratında +Bir feyz-i ulvî bir başka te'sîr! +Ervâh nûru etmez mi takdîr? +Bulmakta neşve mâhiyetinde! +Her rûh senden bir feyz bekler! +Pertev-feşân ol ey rûh-perver! + +Binlerce kudret etmekte tevlîd +Kimdir mu'ârız serbâz-ı aşka? +Var mı nihâyet i'câz-ı aşka? +Bin dert içinde bin zevk-i ümîd! +Ağreb değil mi vermez mi hayret? +Duzah içinde cennâtı rü'yet! + +Sensin hayâta lezzâtı mülhem +Zevk-i hakîkî sensin mücerred! +Bir feyz-i haksın lem'an mü'ebbed! +Ervâh-ı bâkîsin anda dâ'im. +Her kalb-i âlî neşve gele meşhûn? +Muğber değildir meftûn memnûn; + +Abdülkerim Sâbit +Sabâvet + +Ey hâtıra etmiyor musun yâd? +Âvân-ı sabâveti vefâsız! +Geçmişti günlerim cefâsız! +Şimdi safâlar oldu berbâd! + +Mes'ûd idim âh ben çocukken! +Bir menba'-ı şevk idi cinânım! +Bir mecmu'-ı zevk idi cinânım! +Heyhât ki şimdi aksi rûşen! + +Ma'şûkası vardı nâmı ezvâk +Meftûnu idi onu severdi. +Ma'zûr idi yoktu başka derdi +Ma'sûm dili safâya müştâk! + +Bir yerde ne mümkün etsin ârâm! +Bir kuş gibi fikri zevle seyyâr. +Vicdanları mahveden şu ekdâr +Efkârına vermemişti evhâm! + + +Lâkayd idi dil cihâna karşı! +Bak şimdi nasıl mukayyed oldu. +Gittikçe bir ihtilâf buldu. +Bedbaht imişim hakîkati bu! + +Zâ'il olarak amâ-yı gaflet; +Göstermede kendini hakîkat +Mâiyeti lerze-bahş-ı haşyet. +Efkâra gelir yine sabâvet! + +Açtım gözümü cihâna baktım; +Dehşetli tahavvülât gördüm! +Tahsîne sezâ sebât gördüm! +Var mı diyerek cinâna baktım. + +Hâlimde bedîd olur felâet! +Mâzîyi tahattur eyledikçe. +Âtîyi tefekkür eyledikçe. +Müstakbelim eyler arz-ı dehşet! + +Hengâ-ı sabâvetin safâsı + +Bir fasl-ı bahâr şevke benzer! +Kim fasl-ı şebâb rikkat âver +Ta'kîb ederek gelir cefâsı + +Geçti zaman pür şatâret +Mahv oldu şükûfe-i sabâvet. +Geldi yerine kelâl ü kasvet! +Hasret hasret hezâr hasret!!! +Abdülkerim Sâbit +Sayyâd + +Kuşlar! Geliyor mühîb sayyâd +Âmâde elinde bak tüfengi! +Gitmez boşa dâne-i hadengi! +Bir lkmaya göz diker cellâd! +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra + +Düşman müterakkib el tetikde +Seslenmeyiniz aman kuşlar! +Âmâde ölüm ecel tetikde +Hiç durmayın ey revân kuşlar! +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra + + +Elvânınıza değil meftûn! +Sayyâd bakar mı levn ü renge? +Davranmada dem be dem tüfenge +Etmek sizi kastı hâke makrûn. +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra + +Hoşiken nağamât-ı can-fezânız +Gûş eylemiyor bî-mürvvet! +Eşkâl-i latîf dilrubânız +Hunrîze verir mi hüsn-i rikkat? +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra + +Âhenginizi eder perişân! +Candûz tüfenginin sadâsı! +Bir saşmanın en küçük bahâsı! +Hem cinsinizin sukût-ı bî-cân! +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra + +Yaklaşmayın avcı pek vefâsız! + +İ'damda mâir eyler ifnâ. +Kalsınmı yavrular nevâsız! +Sayyad bunu düşünmez ammâ +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra + +Meşgûl helâinizle dâ'im; +Gûyâ size münhasır kebâbı +Pîşinde pesinde var kilâbı +Mes'ûm bir arzûya hâdim +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra + +Dağlar ovalar denizler olmuş +Zâlim beşerin şikâr-gâhı +Menhûs merâkı rehber olmuş! +Bir mürgü uçurmuyor nigâhı! +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra + +Yüksekten uçun çıkın semâya +Ammâ yine lâneniz bu yerde! +Heyhât ki dâneniz bu yerde! +Makrunsunuz hemân belâya! +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra + + +İnsanlık imiş medâr fahre? +Vicdânı imiş rahîmHeyhât! +Vicdân ne diyor aceb bu kahra? +Şefkatli beşer! Nedir bu hâlât? +Aldanmayınız şu hîlekâra. +Yaklaşmayınız bu canküşâra +Abdülkerim Sâbit +Nevâ-yı Hicrân +Tâli' ne adû-yı bî-amansın! +Zulm ü semtin gelir nihânı! +Firka ne belâ-yı hânümânsın! +Ateşlere yaktın âh cânı +Firkat çekilir belâ mı yârab? +İnsana bu az cefây mı yârab! + +Çeşmimdeki katre tercümândır +Firkat ile lâl olan lisâna. +Söz yok deme feshu'-beyândır! +Şâhittir ıstırap câna +Ak durma kesilme kanlı katre! +Arz et keder-i derûnu dehre! + + +Dîdem! Ne durursun öyle mahzûn? +Her bir nazarında mündemic gam! +Zannım seni etti böyle pür-hûn! +Hicrân denilen belâ-yı mübrem! +Te'sîre bak şu iftirâkta! +Göz giryede seniyye ihtirakta! -- + +Dilde te'sîrât varken +Dîdemden olur mu eşk zâ'il? +Akmakla biter mi eşk-i şuyûn? +Bir menba'-ı bî-nefâdîdir dil! +Bir yaş ki akar berâ-yı firkat +Elbette olur sezâ-yı şefkat. + +Azm eyledi gitti âh cânân! +Ârâmımı da berâber aldı. +Bir vâlid-i zevk idin ki vicdân +Hicrânın ile yetim kaldı! +Ye's ü gam ıstırap pek çok! +Bir hâtıramı su'âl eden yok! + +Gönlüm yine mi sefîl kaldın? +Yârab yine mi ümitsizlik? +Efkârını bir ümîde saldın! + +Bedbaht imişin ki oldu hâlin! +Ya cânânımı al ya ver tesellî +Allah nedir ..tecellî? + +Cânânım olunca dîdeden dûr +Göz ağlamasın da neylesin âh? +Firkatzedeler değil mi ma'zûr? +Eksik değil ıstırâb-ı cengâh! +İmdât derim gelir devâhî +Şaştım buna merhamet-i ilâhî! + +Ey kalb-i hazîn gussa-mu'tâd! +Kaldın mı yine garip ü bî-kes? +Tâli' acep eylemez mi imdât? +Heyhât gönül ümîdini kes. +Müşküldür ümîdi ye'se vermek +Can tende iken mezara girmek! + +Seyr eyle şu çerh-i künyedârı +Bir lahzada bin gam eyler îcâd! +Bin derde mukâbil etse bârî +Vicdanları bir ümit ile cefâdan! +Nefret bu cihân-ı bî-vefâdan + +Bundan da büyük cezâ olaydı +Olmazdı dûçâr-ı firkat adım! + +Bir çâre buna beşer bulaydı +Oldukça huzûr ederdi âlem! +Gerçi bu da bir merâm-ı haktır! +Gönlümce vazîfe eğlamaktır. +Abdülkerim Sâbit +Tulû' + +Bir fasl-ı bahâr canfezâda +Seyr etmek için tulû'-ı mihri +Bir fecr-i latîf pür safâda +Cây etmiş idim kenâr-ı bahri + +Emvâc-ı yem letâfet-engîz +Sâhillere kef-feşân olurdu +Asvât hazîn rikkat âmiz +Vecd-âver şâ'irân olurdu +Bâd-ı seher latîf ü gülbîz +Neşr eyler idi hayât-ı sârî +Her nefhası eyliyordu tehzîz +Evrâk şükûfe-i bahârı + +Gülbânın hazîn andelîbi +Duydukça hurûş-ı cûybârı + +Âhenk-güzîn dilfirîbi +Vicdâna olurdu aşk-ı târî + +Maşrıkta olunca kars-ı hurşîd +Gülgûn-ı bahâr içinde bârik +Sandım ki tutuştu mülk-i ümîd +Ateşler içinde kaldı maşrık + +Tetvîc ediyordu mihr-i zer-bâf +Pür dola şevâhik-i cibâli +Çâk eyler idi ziyâ-yı şefâf +Âheste guşâve-i zulâmı + +Zînette hârânisîn sen +Çık ufuna çık da âşıkâne +Ma'şûka-i hâkdânsın sen +Envârını saç bu hâkdâne + +Cânânıma benziyor bu işve +Âheste besîm nazlı nazlı +Yârab bu ne tatlı tatlı cilve +Pür tâb hırâmı ihtirazlı + + +Cevelânına saha-i semâda +Şehrâhını nûra gark edersin +Ey mihr tavrın biraz ziyâde +Gerdûneni sevk eder gidersin + +Şevk-âver dildir iltimâ'ın +Oldukça celîs-i taht-ı hâver +Âlûde-i hüzn olur vedâ'ın +Verdikçe gurûbgâha zuyûr + +Elmasa bedel sehâ-yı kudret +Ezhâr çemengehi donanmış! +Her yerde letâfet ü tarâvet +Şebnemleri arza saçış etmiş! + +Rabbim! Ne kadar da şâ'irâne +Cennet mi desem ki pek güzeldir! +İndimde menâzır-ı cihâne +Billah bu bir sihr-i bedeldir! + +Bak bak şu çemendeki çiçekler +Benzer kimi ârız-ı nigâra + +Mahsûs kiminde bûy-ı dilber +Benzer kimi çeşm-i tâbdâra + +Bu manzarada tecessüm etmiş +Aşk âlemi hüsnün intihâsı +Fıtrat ne güzel tebessüm etmiş +Takdîs olunur bu incilâsı + +Hayret! Bu ne cennet tecellî +Rahşân şevârık-ı sa'âdet +Olmaz mı bu cezbe dâr-ı süflî +Hayrân havârık-ı tabi'at + +Sâni! Bu ne hârika nümâyiş +Ulviyetinin nişânı menkûş +Hâlık! Bu nazar firîb-i tâbiş +Hâkîleri eylemez mi bîhuş? + +Dembeste-i hayretim ilâhî +Fikrim ne kadar da olsa âlî +Tasvîr ü tahayyülât âhı +Mâiyetidir ki yok mecâli + +Abdülkerim Sâbit +Verem Bir Kız + +Bir duhteri hâl-i ihtizârda +Tasvîr ediniz hayâlinizde +Pîş-i nazar-ı kemâinizde +Dehşetli memâta intizârda! + +Giryân olarak metâb ederdi! +Merfû' semâya doğru eller! +Saçlar dağınık yüzü mükedder! +Allahına hem hitâp ederdi: + +Allah bana yazık değil mi? +Aç sînemi bak şu ıstırâba! +Dil düştü cehennemî azâba! +Rabbim bana yoksa münfa'il mi? + +Etti bu verem şu genç yaşımda! +Âzâde beni cihâniyândan. +Rûhum uçacak bu âşiyândan +Sevdâ ise gitmiyor başımda! + + +Ey rû yeter mu'azzeb olma! -Allahına git- şu son deminde! +Rabbim ebediyet âleminde! +Mes'ûd edecek kemân bulma! + +Duymaktayım işte âsumândan; +Git merci'ine cihânı terk et +Encâm-ı cihanyânı derk et. +Bir böyle sadâyı tâkat efgen! + +Kanla boyalı firâş içinde +Baygın yatıyor bakın bu hâle! +Gûyâ varıyor güneş zevâle +Ammâ yüreği telâş içinde! + +Etmek diliyor semâyı mü'emmin! +Gözler müteveccih âsumâna! +Mahzûn fakat pek âşıkâne +Dürdâne-i eşk ile müzeyyen! + +Gitti yazık âh genç duhter! +Gözler kapalı 'izârı solmuş +Ahkâm memâta tâbi' olmuş; + +Bu manzaraya tahammül ister! + +Hâb-ı ebedîye vardı gitti +Allahım ona inâyet eyle! +Ma'sûme kıza sahâbet eyle! +Dünyâda olan nasîbi bitti! +Ebvâb-ı cinân değil mi meftûh? +Bak nûr-ı Hüdâ yüzünde bâriz! +On altı yaşında genç bir kız! +Yatmakta yazık vücûdu bî-ruh! + +Düşünde kefen esîr-i tabut +Bu hey'et ile mezara gârib! +Öldü uçuyor rûh-ı tâ'ib +Merci'dir ona makâm-ı lâhut! + +Ey bârika-i cemâl olan kız! +Bir oldu zuhûr ile hebûtun! +Öldürdü beni senin sukûtun +Ey bedrika-i zevâl olan kız! + +Şâyeste değil sana bu sünyâ +Dünyâda durur mu bir ferişteh? +Git git meleğim gidin behişte + +Cennette senin yerin müheyyâ! + +Koş kendini at haclegâha +Tezyîn onu eylemiş serâser +Hemşîrelerin olan melekler! +Sâ'ik nesini bu iştibâha? + +Dünyâsını görmeyen mahzûn! +Hâbîde-i mevt olan şu ma'sûm! +Mestûr-ı türâb olan bu mazlûm! +Şâyeste-i afv rahmın olsun! + +Sâbit nesi var cihân-ı dûnun? +Eşyâ bütün inkılâba uğrar! +Encâm-ı beşer harâba uğrar! +Nerde ruh-ı şefk-nümûnun? + +Heyhât! Gözümden eksik olmaz +Dâ'im dolaşır onun hayâli! +Fikrimde olan güzel cemâli +Rûhum gibidir fenâyı bulmaz! +Kezâ + +İşret +İşret ki mürâdifi rezâlet +Âkıl edemez onunla ülfet. +İşret ki eder vücûdu i'lân +Bî-şüphe eder hayâtı icmâl. +Hiddet verir iltihâb-ı fikre +Bâdî ne acep harâb-ı fikre? +Kim derse ki mey taba'a hoştur +Bu fikr-i sakîm bence boştur! +Kim etse devâm işretinde +Pîrâne döner şebâbetinde! +Bu râh-ı sakîme hiç sapılmaz +Âkıl bu fesâneye kapılmaz. +Âkıl meyi cüstecû eder mi? +Peymâneye ser-fürû eder mi? +Tahrîb-i beden heder değil mi? +İnsanlığa bir keder değil mi? +Ahlâkı eder fesâd-ı âlet +Kem-nâ olur ol zaman fazîlet +Tab'ımda kudûret olsa peydâ +Eyler mi onu izâle sahbâ? +Teskîn-i gamım için hemîşe +İçsem dahi bâde şişe şişe! +Meclûb-ı gama şirleb neyler? +Tezyîd-i gamıma hidmet eyler! +Mâdemki yoktur iktidârı +Tahsîl-i safâ için medârı; +Durmak yakışır mı mest-i dâ'im? +Olsak ne olur biraz da sâ'im? +Farz eyle ki dâfi' elemdir +Humârı inan ki başka gamdır! + +Bir saaat için gamımı nisyân +Vermez sanırım efâdile şân. +Efkâra küşâyiş eyler i'tâ +Tezyîde safâ edermiş ammâ +Fikrimde olur ise şetâret; +Gülsün bu ifâdeye tabi'at. +Versin buna bir cevâb-ı hikmet +Hükm eylesin intizâm-ı sıhhat. +Fikrimde olur ise şetâret +Nûş-ı meye var mı bence hâcet? +Şâ'irlere kalmamış mı mazmûn? +Hep sözleri medh-i âba makrûn? +Teşvîk-i ulûma mâ'il olsa +Kalmazdı atâlet vü cehâlet. +Dünyâ kesilirdi belki cennet. +Her mısra'a âh derc ederler? +Câm-ı Cemi yâd eder giderler? +Gördükçe bu ihtirâmı her dem +Meyhâneci olmak ister âdem +Aklen bunu eylerim müzimmet +Fennen bu sözüm değil mi müsbet? +Yârab bu ne inhimâk bilmem? +Nûş-ı seme âşık olmuş âdem? +Beyhûde geçer zamânı meyle +İnsan şaşar bu fart-ı meyle? +Bulsaydı cihanda âb-ı hayvan? +Düşmezdi bu rütbe meyle insan? +Hamhâneler olsa dâr-ı tahsîl +Etmezdi câyı kimse tebcîl? +Hep servetini verir de âba? +Bir pâre dirîğ eder kitâba? + +Bir sâniyeyi eder mi meyhâr? +Tahsîl-i ulûm fenle imrâr +Kıymet mi verir zamâna gâfil? +Nûş-ı mey ile zamânı zâ'il? +Gûyâ ki cilâ-yı fikr imiş mey +Sus değil miyiz biz öyle hey hey? +Âsâyiş-i fikri eyler ihlâl? +Zannetmeyelim ki eyler ikmâl? +Gördükçe beşer şu mey peresti +Meşgul kadehle meyle desti? +Meyhâra bakar acır da söyler +Meşrûbun olur memâta rehber? +İ'lân-ı rezâlet eyler eyvâh? +Mestâne na'ralarla her gâh? +Gûyâ bu imiş meyin safâsı? +Encâmına bak nedir vefâsı? +Lutf eylese ol mehin düşmen +Bir pîr-i alîl eder civânken. +Her dem bunu etse; eyle tekrîm +Bazan da eder mezarı takdîm. +İnsanı eder idâre efkâr +Efârı sararsa dûd-ı humâr +Berbâd olur iktidâr-ı temyîz +Tedbîri eder hâl-i ta'cîz +Bî-tâb sızar mest-i sahbâ? +Gâhîde bütün bütün sızar ya? +Her şeyde bir i'tidâl lâzım. +Nûş-ı meye infi'âl lâzım. +Abdülkerim Sâbit +Nûr + +Bahşâyiş-i kudretim mübrehen +Feyzimle avâlim oldu rûşen +Benden yaratıldı fahr-i âlem +Lâyık dü cihâna fahr edersem! +Ben sâyesiyim vücûd-ı hakkın +En parlağıyım şuhûd-ı hakkın. +Revnakta sûret-i cemâlim +Sûrette revnak-ı kemâlim +Hurşîd tecessüm demektir +Hüsn ise tebessüm demektir +Feyzim kadar ki cûş pür cûş +Emvâc sürûş dûş-ı berdûş +Yârab! Bu kerem benim değildir +Hep sende serâ'ir ü mezâhir! +Aşkınla döner zemîn ü ecrâm +Lutfunla güneş eyler ârâm! +Mevcutsun semâda yerde +Gündüzde leyâlî vü seherde! +Sen fikr-i muhît cümle âem +Mâhiyetin olmasın mı mübhem? +Her zerre ki titriyor havada +Allahı getirmiyor mu yâda? +Pür mevc havada bânın "Allah" +Söyletti havayı sanki Allah +Mâdemki sığmıyor beyâna +Hâmûş ol sen de ârifâne! +Nâbizâde Nâzım + +Fidandan Güle +[Mugâlatalı cevap] +Mâhasl şevki idin ömrümün +Münferiden zevki idin ömrümün +Hande-i nâzikle edip iltifât +Vermiştin cizm-i nezzâre hayât +Gonca iken cünbüş-i tıflâneden +Olmuştun hayli tahammül-şiken +Lezzet alırdın salınıp yatmadan +Lâlelere sünsünbüle söz atmadan. +Hande feşân olmuştun gülşene +Mâye-i şevk olmuştun her sene +Âlemi tutmuştu safâ-verliğin +Şuhluğun; şevk perverliğin +Zevk ediyordun gece gündüz bütün +Eylemedin sonra kana'at niçin! +Dehri henüz eylemedin tecrübe +Gönlüne girdi heves debdebe +Bilmez iken ahsenini kubhunu +Mâderinin dinlemedin nushunu +Pertev-i hurşîde açıp sînesin +Sîneni ateşlere vermek neden + +Pertevine aldanarak şu'lenin +Ateşe atmak ne revâdır tenin? +Aşk gibi nûr-ı dil efrûzdur +Nûr değil âteş-i cansûzdur! +Yaktı kavurdu seni en sonra bak +Çehre be rûz oldu siyah firâk! +Düştü zemîne beden-i nâzikin +Pest ü hakîr oldu ten-i nâzikin +Gâze-i ruhsârın uçup gitti hep +Rûh-ı latîfin niye uçmaz acep? +Bir afacan ûdek pazı perest +Geldi civân sâkını etti şikest +Eyledi ta'cîl zevâlin senin +Nerde gezer nerde hayâlin senin? +Yoksa hayâlinde senin intizâm +Mâderini etmeli mi ittihâm? +Yavrucuğum! Benim mi nâ-mihribân? +Hay kuruyaydı beden-i nâ-tuvân! +Sevgili annen mi utansın senin? +Kahrını ummam ki dayansın senin +Zâhire aldanma muvâfık değil +Hikmete irfâna mutâbık değil + +Dal değil mi hele sor âkıla +Cümle şu'unât bir fâ'ile. +Cümle esîr yed-i kudret demek +Her işimiz sabr ita'at gerek! +Devr ü teselsül ederek mahv olur +Âkıbetü'l-emr mekânın bulur +Böyle gelir böyle gider kâ'inât +Görmedi mahlûk bekâ-yı hayât +Kezâ +Vâlide Ninnisi +Yavrucuğum! Uykuya dal nâz ile +Cünbüş-i kühvâre-i a'zâz ile +Yat uyu ey tıfl-ı safâ perverim! +Zevkine dünyâmı fedâ eylerim +Vâlideni sanma dalar gaflete +Uyku girer mi nazar-ı dikkate? +Dal yine ezvâk hayâlâtına; +Haydi meleklerle mülâkâtına! +Gönlümü sevgin uyutur ben seni; +Ben seni taltîf ederim sen beni. +Sen de büyürsün çocuğum bir zaman +Sen de bilirsin ne yamanmış cihân! +Gâ'ile-i âlemi çekmek muhâl +Şimdi uyu nâz ile âsûde hâl + +Sonra ararsın bu güzel ânı sen +Nerde bulursun acabâ onu sen? +Boy büyüdükçe büyüyüp gâ'ile +Lâzım olur âdeme bir â'ile +Gâ'ile olsa da dünyâ yine +Â'ile gibi sevimli her âyine +Canlı bebekler çıkarak meydana +Sonra oyuncak atılır bir yana +Hubb-ı 'iyâl ü veledin vârisi +Hubb-ı vatan rûh-ı cihandır desem +Zerre kadar bunda hatâ eylemem. +Hubb-ı vatan fikre ne revnak verir +Âdeme mâhiyetini bildirir +Şâhire ma'riete gitmeli +Ka'be-i umrâna şitâb etmeli +Ömr-i cehûlâne yaraşmaz bize +Kim bakacak öyle hamiyetsize? +Kezâ +Fâtih +Ey berk-i mücessem celâdet! +Ey heykel-i savlet ü besâlet! +Ey âfet-i lerze-bahş satvet! +Ey hârık-ı iktidâr ü necdet! +Ey lem'a-i feyzbâr fıtrat! +Ey şu'le-i meş'al necâbet! +İrfansın sen teşahhus etmiş +Bir mevhibesin tahassus etmiş +Titrerdi hamâsetinle dünyâ +Fahr etse sezâ seninle ukbâ + +Bir hamle ki müftekirdi nahvet +Şimşîrine cân verirdi fetret +Bir darbene kul olurdu tâkat +Bir emrine karşı bir hükûmet +Bir himmetine düşerdi mutlak +İklimler esîrin olmak +Ol sadme gelse taht-ı kayser +Pâmâl şükûhun oldu yek-ser! +Sen fâtıraya kerâmet ettin: +Deryâlara kalb edince beri +Emvâcdan eyledin teberrî! +Sen şark ile garba nûr saldın +Hurşîd gibi cihânı aldın. +Şân günleri berkler saçarken +Hân-ı Yıldırama misâl idin sen +Sen bârika-i şerefsin ekmel. +Çektin yed-i gâlibende meş'al +Sensin bize ma'rifette rehber +Şâhin kemâl ü fikre şehper +Osmanlıların emîr-i şîri +Meydân-ı şehâmetin dilberi! +Sarsardı cihânı nâm-ı "Fâtih" +Darb-ı mesel: -İktihâm-ı Fâtih!- +Pîşinde zafer ederdi secde +Arkanda gaza gelirdi vecde! +Kudrette hemân zamân idin sen +Hayrette kahramân idin sen. +Nâmın anılınca bir sükûnet +Azmin düşününce beht ü hayret! +Türbende olan sükût-ı efsah +Bildirmede kudretin muvazzah! +Sen medh-i habîbe mazhar oldun + +Ni'metler ile mübeşşer oldun +Ben vasfına hayli cür'et ettim +Bir olmayacak tarîka gittim. +Fikrimde ümîd müncelîdir: +Lutfun bilinir ki pek celîdir. +Afvın keremin mi'ele sığmaz +Tasvîre değil hayâle sığmaz! +Nâbizâde Nâzım +Mektup +Ol dilbere kim severdim evvel! +*** +Ey aksi karîn olan zevâle +Gönlümdür olan mezâr-ı aşkın; +Hasretkeşim ah ol hayâle: +Kalmış idi bergüzâr aşkın! +Ey ruh ki asla etti rüc'at +Kâbil olacak mı âh avdet! +Ey berk ki lemha münhasırdır +Yâdın bana hüzn-i müstemirdir. +Ey şu'le-i muntafiye! Nûrun +Benzerdi ziyâ-yı ihtidâya! +Ey hâdise ki dem-i zuhûrun +Mebde' idi hadd-i müntehâya! +Hurşîd ki oldun işte gârib + +Ey nûr ki zulmet içre gâ'ib +Ey kadri bilinmemiş sa'âdet +Ey boş yere mahv olan inâyet! +Ol ra'd ki inliyor semâda +Gûyâ dile bir 'itâb kahrın! +Ol hâtıralar gelince yâda +Billah gider huzûru dehrin! +Bî-çâre gönül ne yaptı bilmez. +Oldukda muhabbetin çekilmez +Kurtulmak için uzağa kaçtı +Bir âfet ona kucağın açtı +Hür olmak için esîri oldu? +Ol âteş-i aşktan kaçarken +Tâ gitti cehenneme sokuldu? +Hâlâ dahi bî-haber bu işten + +Ta'yîb onu özge iftirâdır: +Dîvânede iktidâr yoktur +Temyîzede iktidâr yoktur. +Hâmiş +Her lahzada kısm-ı benâm-ı kahhâr +Dil kahrına olmadı sezâvâr! +Âlemlere bahş eden muhabbet + +Her bir sözüme kılar şehâdet. +Nâbizâde Nâzım + +Hezerân ye's ü hüzne gark eder efkâr enzârı +Sükût âmîz bir kabrin nihânı nâle vü zârı +bir manzûmedir mu'ciz ki meftûn eyler efkârı +İşitmez değilim seyr eyleyen anlar iş'ârı +Sükûtu bir mezarın bir derin feryattır müdhiş + +Mezaristanı istilâ eden samt sükûnettir +Sükûnet pür garyû vü nâledir ..bilmem ne hâlettir +Ki her bir nâle bir fikre mükemmel ders-i hikmettir +Ne hikmettir? kim zulmetli bir nûr-ı hakîkattir +Sükûtu bir mezarın bir derin feryâdıdır müdhiş + +Görüp bir seng-i câmid bî-lisandır sanma ey insan +Onun vardır ilâhı bir lisânı kim olur hayrân +Dem-i vahdette istiğrakta gûş eyleyen vicdân +Saçılır fevâre âsâ nâle her serv-i mezaristan +Sükûtu bir mezarın bir derin feryâdıdır müdhiş +Menemenlizâde Tâhir +Arnol -- + +Yaprak +Kurumuşsun filizinden koparak +Nereye böyle zavallı yaprak? -Bilemem fırtına yıktı meşeyi +Istinatgâhı feridim idi. +Ta günden beridir bâdı sabâ +Nefhai zulmü ile bîpervâ +Sürümekte beni bilmem nereye; +Ovadan dağlara ya meşcereye; +Giderim böyle bilâ havfü keder +Neresiyse varakı gül ki gider +Nereye azim ise her bir şey: + +Nâbizâde Nâzım +Şeniye +Bûm +Gurbetzede bûm şevm-i tâli' +Olmuş yine ibtilâya tâbi' +Bilmem niye hissime dokundun +İ'dâmım sanki hükm okundu +Gönlüm halecâna düştü nâgah +Dîvâne mi oldum Alla Allah +Bir kuşcağızın terennümâtı +İhlâle sebep midir hayâtı? +Bî-çârede cûş hüsn-i deminde +Eğlenmed kendi âleminde + +Bir dilbere belki gösteriş var +Ya illet ni'me şevk-i dîdâr +Hikmet ile perveriş bulurken +Fikrim niye vehme düştü birden +İnsan ne kadar garip mahluk: +Her halk ile eyliyor tehalluk! +Nâbizâde Nâzım +Jan Jak Russo'dan + +Hâb-ı pür ıstıraptır bu hayat +Doğmuşuz ölmek üzre vâ hayfâ! +Vâr ise zerre zerre zevkiyât +Onu da kahr-ı dehr eder ifnâ + +Gideriz böyle cehl ü gaflet ile +Ka'r-ı girdab mevte hasret ile +Türlü mihnetle bin meşakkat ile +Mahv ü kem-nâm eder bizi dünyâ + +Biz se seyr eyleyip bu bünyâdı +Ararız tarhına nedir bâdı +Hâlıkı halkı sırr-ı îcâdı +Cümleyi bilmek isteriz hâlâ! + + +Lîk bu sırr-ı mübhemin halli +Akla teysîr olunmamış belli +Âdeme acz ü gaflet ü cehli +Ettirirler hatâ içinde hatâ + +Sıyrılıp rûh zulmet-i tenden +Süzülüp eyledikde adem-i vatan +zaman hal olur bu şüphe vü zan +Bilinir hâsılı nedir ma'nâ! +Ethem Pertev Paşa +Bülbül +Nihâl-i gülde olunca mekânın ey bülbül +Niçin figân ile geçsin ömrün ey bülbül +Hurûş-ı cûy-ı bahârî mi hande-i gül mü +Eden bu rütbe mü'essir figânın ey bülbül +Gülün solar dökülür tâze berki yine +Süren safâsını sensin cihânın ey bülbül +Hatîb-i minber-i irfânısın gülistânın +Nevâ-yı subh-demindir ezânın ey bülbül + +Revâ denirse bu hüsn-i edâya sihr-i helâl +Hacîl eder übedâyı beyânın ey bülbül +Olurdu belki devâ-sâz gonca femler ona +Bilinse nolduğu derd-i nihânın ey bülbül +Hadîs-i aşkına pervâne olmaz elbette +Olursa hâmem olur tercümânın ey bülbül +Sırrı Paşa +Anadolu Hisarında +Mezarlık +Bu sükût-ı belîğ ü hüzn-i fasîh +Hutbe-i bî-makâl-i rûhânî +San'at-ı kudreti eder tavzîh +Bu ne ulvî cihân-ı nûrânî +Ne neşât safâ-yı vicdânî! +Bu ne vahşet içinde ünsiyet +Bu ne zulmet içinde nûr-ı bekâ! +Bu fezâ-yı semâda bin hayret +Nice bin âfitâb fikr ârâ +Yağdırır nûr hey'etinde safâ! +Taş değil gördüğün seng-i harâb +Şâ'ir mu'ciz-i tabi'attır +Ne belîgâne eylemekte hitâb +Sanki bir nüsha-i fesâhattir +Mütehaccir misâl-i ibrettir + +Her küyâh zemîni başka zebân +Her âvec hâki bir diğer âlem +Her varak bin kitap ile yeksân. +füyûzâtı fikr edip her dem +Mütehayyir mi kalmasın âdem! +Burada münzevî sükûn âdab +Burada cânişîn demek azamet +Zâhir olmuş kemâl-i kudret-i rab +Sanki bir kâ'inât-ı pür hayret +Berk urur her taraftan hürriyet +Uğradıkça sabâ bu ferdûse +Geçemez der'akab safâsından +Başlayıp her şükûfeyi lemse +Bir tarâvet alır temâsından +Hisse almak diler hevâsından -- +Ne kadar nazlı nazlı gitmededir +Hele bir atf-ı dikkat et dereye. +da îlân-ı hayret etmededir +Sanki meftûn gibi bu makbereye +Göksu hasret çeker bu meşcereye! +Servler ihtizâz ettikçe +Nağme-i dilfirîb olur peydâ +Ebediyet içinde gittikçe +Gayb olur mûcizin olup sadâ +ne kudsî hava ne tatlı nevâ! + +Nâbizâde Nâzım +Bir Küçük Çocuğun Nakş-ı Seng-i Mezarı +Küçücük kabrimi ziyâret eden +İbret alsın benim şu hâlimden +Mâder âgûşuna bedel toprak +Ne yaman meskenü'l-hüzndür bak! +Süte hasret değil eğerçi dehen +Hicr-i mâderdir ve ne ateşzen +Ol kadar yâda gelmiyor pederim +Mâderim oldu bâdi-i ederim +Bana ondan şefîk olan var mı? +Bana bir başka âdem ağlar mı? +Yanıyor nâr-ı intizârımda +Dolaşır dâmen-i mezârımda +Görürüm sanki çeşm-i dikkatini +Duyarım rûhunun rikkatini +Söyle ey bâd! mâdere söyle +Sînezen olmak istemez böyle +Hikmet-i Allaha nisbet-i noksan +Acz-i insana karşı nâcisbân + +Nâbizâde Nâzım +Alfred Dumosa +Münâcâtından +Ey günehinin vukûfuna imkân bulunmayan +İnkâra yeltenen seni söyler yaman yalan. +Kıl müstecâb-ı da'vetimi hâlıkım benim +Emrinle hâk mahv olacak şüphesiz tenim +Adam sanır ki gökte ararsa seni bulur +Esrâr-ı zât hikmetine âşinâ olur; +Ammâ yine tenezzül edince vücûduna +Kâni' olur senin ol anda vücûduna +Hüznünde handesinde garâmında her zaman +Allahının irâdesini eyler ittikân +Âlemde en şerefli fazîlet safâ-yı cân +Zikrinle derk 'izz ü celâlin olur hemân. +Ser tâ be ser şükûhuna tahmîd eder cihân +Aşkınla nağme-sâz oluyor mürg-i âşiyân +Bir damla âb için sana bin cân-ı niyazkâr +Olmakta fikretinle gönül hayrete dûçâr +Râzı mıdır merâhim ü eşfâk izzetin. +Düşsün mü ya diz üstü mikrân vahdetin? +Nâbizâde Nâzım +Bir Tasvîr +Ey melek yavrusu! Kuş oyna biraz + +Eyle şûhi-i şetâret ibrâz. +Duymadın gitti henüz otlamaya. +Heves et oynamaya atlamaya. +Dâmenim çîde-i destimle dolu +Fart-ı hubbunla da gönlüm memlû +Zevkine gerçi fedâdır şevkim +Yürü kim şevkle gelsin zevkim +Ey benim körpe kuzum ârâm et +Bu nigehbânını da hoşgâm et! +Meleyip gönlümü mahzûn etme +Bilirim ben de belâ-yı dehri +Doğmadan içtiğim âb-ı zehri +Kurtuluş yok gidilir bir yoldur +Yine esbâb-ı tena'um buldur. +Gussayı vermeliyiz biz bâda +Neye lâzım getirirsin yâda +Hele bak gök ne kadar hande feşân! +Ebr-i dil-keşde hırâmân nâzân +Çemen tâze güler gonca güler +Salınır şâh-ı gül ser be ser. +Gülelim biz de bu dem şâd olalım. +Elem-i dehrden âzâd olalım +Ele bir kere geçer fırsat-ı ömr +Beyhûde zahmet yok tâkat-i ömr: +Sıçrayıp koş yürü ey rûh-ı revân +Dem-i eşvâk ferahtır bu âvân +Nâbizâde Nâzım +Bir Küçük Çocuğun Kabri Üzerinde Mühürdür +Ey salhûde sarmaşık! Ey nev-civân çemen + +Ey türlü türlü tâze nebâtât mûcizin +Ey ma'bed-i âlih ki oldun hüdâ nümâ +Feyzinle aklı ettin ulûhiyet âşinâ +Ey nâlezen meks ki olursun satarsan +Ezhâr içinde uykuya dalmış iken şebân +Bî-çârenin mu'riz olursun ferâgına +Söylersin anlaşılmayacak söz kulağına +Ey bâd! Ey kavâfil-i emvâc-ı bî-karâr +Ey kâ'inât içindeki elhân-ı bî-şümâr +Orman! Ki hep gelip geçen erbâb-ı intibâh +Bir fikr ile eder seni ârâyiş-i nigâh +Ey meyveler ki velvele-i rüzgâr ile +Eylersiniz sukût yere inkisâr ile +Ey âsumân-ı turfe nümâdan edip şitâb +Bir tarz-ı dilfirîb ile sâkıt olan şehâb +Ey nev-bahâr şevki ile eyleyip zuhûr +Âfâkı derler nağme ile inleten tuyûr +Ey köhne hâ'itin arasından çıkıp müdâm +İnsan hem vahşeti müzdâd eden hevâm +Ey muttasıl yetiştirip etraftan hevâ +Emvâc-ı bî-nihâyeyi cûşân eden fezâ +Ey hûşeler yetiştirici hâk-i feyiznâk +Ey inciler nisâr edici bahr-i sîne-çâk + + + + +Yapraklar! Ey şükûfeler açmış gasûn-ter +Dallar içinde koş büyüdün âşiyâneler +Artık kesin gürültüyü dalsın hayâline +Bir parça terk edin çocuğu kendi hâline + +Rahatsız olmasın uyusun tıfl-ı nâtuvân +Mâderde eşk-i dîdesini eylesin revân +Mütercimi: Nâci +Victor Hugo +Kitâb-ı âlemin evrâkıdır ib'âd-ı nâ-mahdûd +Sutûr-ı hâdisât dehr-i a'sâr-ı nâ-ma'dûd +Basılmış destgâh levh-i mahfûz-ı tabi'atta +Mücessem lafz-ı ma'nidardır âlemde her mevcûd +Hoca Tahsin +Vecd +Bir mükevkeb geceydi ben tenhâ +Bulunurdum kenâr-ı deryâda +Pâk idi ebrden fezâ-yı semâ +Bahr ise bâdbândan âzâde +Dalarak gözlerim ederdi hırâm +Mâverâyı cihâna hayret ile! +Kûh eşcâr kâ'inât tamâm +Sanki bir lehce-i garâbet ile +Perestiş eylerdi sırr-ı ma'nâyı +Dalgalardan .nücûm-ı zâhireden +İhtirân tâc-ı pertev efzâyı +Ederek râki'âne bâlâdan +Dalgalar -ki urûş hiddetine +Veremez kimse inkisâr dernek +Ser fürû edirip şehâmetine +Şöyle derler idi hep be hem âhenk: + +Vahdehû lâ ilâhe illallah! + + +Victor Hugo +Çocuklar + +Severim pek ziyâde etfâli +Pek tabi'î değil mi her hâli? +Olsa her evde bir çocuk mevcûd +Nûr-ı ismetle yüzleri mâlî +Kalmaz îrâs şu kaddin hâli +Derd mi hüzün mü eder nâbûd! + +Bir çocuk gördüğüm gibi severim +Parladılar nûr-ı şevk dîdeler +Kendimi bahtiyâr rûşen bulurum! +Yâda geldikçe ömr pür giderim +Akıtır eşk-i hüzn çeşm-i terim +Ben çocuklar ile çocuk olurum! + + +Pek tuhaftır tekellüm-i etfâl +Sem'a pek hoş gelir bu tarz-ı makâl! +Edeyim mi çocukları taklîd? +Bu su'alim de pek acip su'âl! +Ben mıyım garip hayâl! +Fikr-i taklîdi eyledim teb'îd + +Bak şu tıfl-ı ferişteh çehre hemân +Oynuyor bâ kemâl şevk-i cinân +Ne kadar da sevimli bir duhter! +Şâd handân iken olur giryân +Zâr giryân iken olur handân! +Çocuğu sevmeyen çocukluk eder! + +Leyle-i bedr pîş-i rûzunda +Âsmâna bakıp eder hande +"Aydede! Aydede! diyerek bağırır +Berk urur nûr-ı mâh tâbında +Vech-i pâkinde bak ne zîbinde! + +Mâh-ı per tâbı nezdine çağırır! + +Siz uyurken gelir yatağınıza +Atılır der'akab kucağınıza +Çocuğun böyle işleri çoktur! +Bûseler kondurur yanağınıza +Dokunur lebleri dudağınıza +Bence bundan güzel safâ yoktur! + +Ne kadar şâd idim çocuk iken âh! +Geçti vakt-i sabâvetim eyvâh! +Avdet eyler mi ol zamân? Heyhât! +Beni etmişti bahtiyâr Allâh +Şimdi olmaz mıyım sabâvethâh? +Dâ'im artar imiş azâb-ı hayât! +Ali Ulvi +Kanaryam + + +Var kendi odamda bir kanaryam +Ammâ ne güzel kanarya görsen! +Dildâde eder seni görürsen! +Bir mürg-i latîftir kanaryam +Bülbül gibi eyliyor tegannî +Pür zevk ü neşât eder cinânı + +Âvâzesi pek latîf gümrâh +Hayrân ediyor beni şu tâ'ir! +Cisminde kemâl-i acz-i bahâr +Bir savt-ı bülend vermiş Allah +Bir kuş diyerek geçer mi insan? +Bir kuşta kemâl-i hakka bürhân! + +"Kânûn def ü kemân santûr" +Bir şey mi kanaryamın yanında? +Olmaz mı sadâına fetâde +Bir âşık-ı dil-fikâr rencver? +Hânendelere kuşum bedeldir +Titrek sesi ol kadar güzeldir + + +Başlarsa terennüme kanaryam +Bir müddet olur terâne perdâz +Eyler öteye beriye pervâz +En başlı gıdâsı bir su bir yem +Encâm susar zavallı mutrib +Yorgunluk olur sükûtu câlib + +Bir kuş çıkarır sadâ-yı bârid +Civcivleri dinleyip kanaryam +Taklîde şitâb eder demâdem +Şakrak yaramaz yaman mukallid! +Akrânına her cihetle fâ'ik +Medh eylemeye değil mi lâyık + +Girsem odaya apansızın ben +Sâkit bana atf-ı nazar eyler +Pek hoştur simsiyah gözler +Çırpar per ü bâlini olur şen +Her tavrı eder meserret ibrâz +Tekrâr servde eyler âgâz + +Ey kuşcağızım! Bugün nasılsın? +Keyfin iyi mi? Nedir cevâbın? +Yemlikte yemin sulukta âbın + +Kâfî mi bugün için? Nasılsın? +Tarzındaki sorduğum su'âle +Verdi şu cevâbı kuş diliyle: + +["Keyfin iyi mi?" demek de söz mü? +Elbet iyidir: Huzûrum ekmel +Sâyende sa'âdetim mükemmel +Kim bezl eder öyle ihtimâmı +Hâlimden eder miyim şikâyet? +Âvâzımı dinle: Pür şetâret? + +Şâyet beni şimdi etsen âzâd +Bir ökse ya bir kapancasıyla +Ya kullanarak hezâr hîle +Derdest kılar mühîb sayyâd +Kalsam bile hür şu vakt-i sermâ +Elbette hayâtım eyler ifnâ +Kezâ +Venüs +Bir tasvîr-i bî-nazîrine vakf-ı nazar ederek söylenilmiş mitolojik manzûmedir: + +Deyâ-yı latîf sâhilinde +Bir mevki'-i şâ'irâne tutmuş + +Setr-i beden etmeyi unutmuş +Sevdâ eder ihtifâ dilinde! +Deryâda olunca aksi manzûr +Mehâb-veş oldu bahr-i pür nûr + +Ey şanlı [Venüs] deniz perisi! +Ben [Mars] olayım sana beni sev! +[Vülgen] de solmaz â! Beni sev! +Sevdin mi beni? Azîm mersi! +Tâcın ne güzel başında geldin +Bir hâmiye-i cemâlsin sen + +Emvâcı eyledi seni sevk? +Geldin mi köpüklerin içinde? +Birsin hele [siter]in içinde +Teşrîfin ile cezîre pür şevk +Ey zühre! [Olimp]e i'tilâ et +Hâmîleri aşka âşinâ et + +Mefûn-ı cemâl bâ kemâlin +Bir ben miyim? İşte sende böyle! +Mir'âta niçin bakarsın öyle? +Hayrân ediyor beni bu hâlin! + +Dildâde-i tal'atın iken sen +Olmaz mıyım âh âşıkın ben? + +Nezdinde duran sabî-i fettân +Oğlun [Kupidon] değil mi âyâ? +Dehşetli merâmın eyler ihfâ. +Sevdâ oku şehperinde pinhân! +Nevresleri aşk ile eder zâr +Sevdâ okunu cinâna saplar + +Etmekte sana nigâh işte +Sevdâzede hâmi-i sanâyi' +Çıkmaz ya bu intizârı nâfi'? +Bak arkana geldi âh işte! +Gel Vülgeni ye'se mübtelâ et! +Âgûşuma kaç da ihtifâ et! +Kezâ +Sa'âdetli Mahmut Ekrem Beyefendi Hazretlerinin üçüncü [Zemzeme]de münderic bir +manzûme-i şâ'irânelerine nazîre: +Niçin? Neden? + + +Beni görünce siz eylersiniz firâr-niçin? +Bu rütbe âşık-ı sâdıktan ictinâb-neden? +Güneş gibi yüzünüz pâk cezbedâr-niçin? +Eder cemâlinize kalbim incizâb-neden? + +Cihanda en güzel en dilfirîb şeylerde +Olursunuz bana manzûr eşkâr-niçin? +Hayâliniz bulunurken nemli her yerde +Firâkınız ediyor gönlümü harâb-neden? + +Teşerrüf emr-i muhâl olduğun bilirken ider +Nigâh-ı lutfunuza çeşmim intizâr-niçin? +"Bir iltifâtı bana çok görüp de ey dilber!" +Neden edersiniz ağyârı kâmyâb-neden? + +Verir hitâm elem-i kalbe şevk-i vuslatınız +Olur neşâtıma bir handeniz medâr-niçin? +Zamân-ı firkatinizde kalınca ben yalnız +Ne yapsam eyleyemem mahv-ı ıstırâb-neden? + +Meğer sizinle çıkarmış bütün safâsı meyin +Siz olmayınca hemân artıyor humâr-niçin? + +Mübeddel-i gam olup zevk-i dil-küşâsı meyin +Keder verir bana nûş ettiğim şarap-neden? + +Gelince söz sırası dersiniz: "Seni severim" +Severseniz bu kadar nâz-ı can-güzâr-niçin? +Cevapsız kalıyor sorduğum su'allerim +Tenezzülen bana vermezseniz cevap-neden? +Kezâ +İstid'â-yı Merhamet + +Etsen ne olur biraz temâyül? +Lâyık mı bu nâ-becâ tegâfül? +Kâbil mi tegâfüle tahammül? +Ey yâr-ı sitem-'işâr insâf! + +Ağyârına i'tibâr edersin +Uşşâkını zâr zâr edersin +Gel gel derken firâr edersin +İnsâf kıl ey nigâr insâf! + +Yok çektiğim ıstırâba pâyân +Kâ'il mi olur bu hâle vicdân? + +Etmez mi bu rütbe sûz efgân +Vicdânına hiç kâr? İnsâf! + +Bitmez melâl-i iştiyâkın? +Gelmez mi nihâyeti firâkın? +Kalsın mı azâb-ı iftirâkın +Aşkım gibi pâyidâr? İnsâf! + +Görmez mi gözün sirişk-i âlî? +Vicdânın odur lisân-ı hâli +Billah yok iltihâb-ı bâlî +Arz etmeye iktidâr insâf! + +Müdhiş-i elem firâk içinde +Bin türlü gam meşâk içinde +Ümîde bedel merâk içinde +Ömrüm ediyor güzâr insâf! + +Sen etmez isen kim eyler imdâd? +Şâd olmayacak mı kalb-i nâ-şâd? +Oldukça sen öyle cevr-i mu'tâd +Etmez miyim âh zâr? İnsâf! + + +Hicrin beni düşman etti câna! +Ölmek yakışır mı bir civâna? +Âgûş-ı memâta zâlimâne +Çeksin mi beni mezâr? İnsâf + +Hasret bırakır mı dilde tâkat? +Mahv eyleyecek beni nihâyet! +Olsam da şehîd tîğ-i firkat +Eyler mi canşikâr insâf?! +Kezâ +Sa'âdetli Abdülhak Hâmid Beyefendi Hazretlerinin bir gazelini tahmîs + +Sanırsın kalbimin esrârı dîdârımda peydâdır +Yüzümde hâlet sevdâ hemîşe cilve peymâdır +Görenler der: Bu bîçâre esî aşk sevdâdır +"Benim her hâl kalemde senin aşkın hüveydâdır" +"Dil ü cânım senin aşkın senin derdinle şeydâdır" + +Beni bir şâ'ir-i mâhir kılan ey mâh! Sensin sen +Senin aşkın ne rengîn şi'irler ilhâm eder bilsen! +Bulur ulviyet efkârım cemâlin geçse yâdımdan +"Bu âlemde senin feyzinledir bir şâ'ir oldum ben" + +"Seninçün her ne söylersem bir şâ'ir-i dilârâdır" + +Düşündükçe seni zevk-i muhabbet yâda gelmekte +Cemâl-i hûr pür hüsn ü melâhat yâda gelmekte +Safâ-yı canfezâyı bezm-i vuslat yâda gelmekte +"Hayâl-i meclisinle fikr-i cennet yâda gelmekte" +"Bu yüzden bir hidâyet nûru vicdânımda peydâdır" + +Şikâyet eylemek havfıyla yâr-ı dil-küşârımdan +Beyân-ı mihnet-i aşk eylemem; dönemem karârımdan +Eğer endîşe izhâr eyleyip de iğbirârımdan +"Haberdâr olmayı isterse yârân hâl-i zârımdan" +"Beni söyletmeyip sen nâzenîni görse evlâdır" + +dem vâkıf olurdu mihnet-i aşkım nasıl mihnet +Nigâr-ı cevr mu'tâdım nasıl âfet; ne bî-re'fet! +Beni haklı görürdü zâr me'yûs olmada elbet +"O dem hemhâl olup anlardı efkârım nasıl illet" +"Hayâlâtım ne yoldadır rû hâlâtım ne sevdâdır" +Ali Ulvi + +Münîre-Yalnız- +Harp!..İsmi mühîb bir kıyâmet +Esbâbı tedârik-i ma'işet! +Hecâ!..ne celî mi'el-i mübrem +Kavga!.ne büyük zevâl-i âlem! +Figâ-yı cehennemî temâşâ +Bir dâd stidgeh ismi hecâ! +Maksat yaşamakmış ölmemizden!! +Kim kaldıracak bu fikri bizden? +Bir pençe-i iktidâr lâzım +Islâha bizi misâl-i mücrim! +İ'mâra şu dâr-ı dehri uhrâ +Bir zelzele-i garîb ü garrâ! +Efrâdda ihtilâf-ı efkâr +Yoktur içimizde bir fedâkar! +Hâşâ! Unutup da lâzelâli +Bir uykuya göz komuş ahâli! +Efsûs ki dürbünümüz yok +Hâcet mi yâ! Çünkü karnımız tok! +Her şahıs işinde lâübâlî +Herkes gidişinde lâübâlî! +Erkeklerimiz nazîr-i avrat! +Avratlara düştü şimdi gayret! +Meşşâtalar eyliyor serâpâ +Erler ile iştigâl hayfâ! +Bülend +Âlemde olur mu hisli bir er +Zînetçe muhadderâta rehber! + +Nâmus olan bu meyli bilmez +Deryâyı bilen bu seyli bilmez! +Erkek yüzüne sürer mi düzgün? +Kıydın bize kıydın âh gerdûn! +Her ferdde çehreler mülemma' +Her çehrede bir acib berka'! +Efrâdda dîdeler mükehhal +İstikbâlin görür mü ahvel?! +Kim gözleyecek bu mülkü bilmem? +Çıldırsa da rahat etse âdem! +Sürsün kaşına ricâl ü semme +Sen ol da yine ümîdi kesme?! +Ettikçe devâm asr-ı zînet +Lâyık bize böyle bir hükûmet! +Her millet olur cihanda mutlak! +A'mâli gibi serîre mülhak +Uğraşmada birbiriyle evlâd +Bilmem bize kimler etsin imdâd?! +Düşman yine dün hudûdu geçmiş +Hem en de müfîd mülkü seçmiş! +Me'mûrumuza eziyet etmiş +Bayrağımıza hakâret etmiş! +Teslîm-i kabûl edince vâli +Ateşlere uğramış ahâli +Binlerce kişi edip tecennün +Meşhedlere eylemiş tehassun! +Mütehevvir +Mevtâ oyuna girer mi ihyâ? +İhyâya zahîr olur mu mevtâ? +Sürmekle okuma katl-i âmı + +A'dâ yine aldı intikâmı! +Bâdiye-i ve arz +Girdâbe-i kahra oldu me'vâ! +Borç olmuştu mülke imdâd +Akdâm ile her çi bâd âbâd +Sultân serîr-i nâ-be-hengâm +Hûşengi suya etti i'zâm +Etmek için ol diyârı ihyâ +Azm etti peder birâder ihyâ +Sevk etti kahraman Ali +Ordusunu yıldırım misâli! +Mirzâde berâberinde gitti +Aslan gibi önlerinde gitti! +Gönlüm sürünürdü arkasından +Kudret görünürdü fırkasından +Rü'yetteki ihtirâz-ı ceddi +Mirzâdaki heybet-i nebredi +Eyler idi birbirin dü bâlâ +Meftûndu şu hâle pîr ü bernâ! +Eylerdi berî anda gûyâ +Sînemdeki ihtizâzı îmâ +Olmuştu berî denilse şâyân +Şâyeste-i iktidâ bir insan! +Mecmû' kuvâsı kâ'inâtın +Timsâl-i mücessemi sebâtın! +Kalbim çıkacaktı meskeninden +Fırlardı gönül neşîminden +İsterdi rü'yete bürünmek +A'dâya şekl ile görünmek! +Mirzâdım ile ben de istemiştim +Azm etmeyi mâni' oldu ammim! +Koyuvermemek istedidi akdem + +Tercîh olunur lüzûm-ı elzem! +Neden Sonra +Ağlattı beni bıraktı gitti +Bir seyl kadardır aktı gitti! +Seylâb giderse avdet etmez +Hûşenk yürürse rüc'at etmez +Hâk-i vatan öyle çekinirken +Mirzâyı da görmek istemem ben! +Düşmanda kalırsa gâlibiyet +Gelmez mi muhderâtı nübüvvet?! +Zabt eyleyemezsek ol diyârı +İşgâl ederiz birer mezarı!! +Mevtâ malıdır mezarlar hep +Alkışlanır bekâ' her şeb! +Yüz bin kişilik mezar âyâ +Örtmez mi kıt'ayı serâpâ?! +Fi'len edemezsek onu teshîr +Ma'nen ederiz ne şanlı tedbîr! +Me'yûs +Heyhât ki arzû-yı insan +Teşnî'a değilse mahv-ı şâyân! +Mahbûbunu gözlüyor habîbi +Mirzâsını özlüyor garîbi!! +Nümîd +Yollar kapalı diyâr mahdûd + +Tûfân belâ kenâr mefkûd! +Can tehlikede vatan amansız +Mirzâzı da neylerim ben onsuz? +Mirzâyı vatan kadar seveydim +Bî-mecâl +Bilmem ne olurdu şimdi âdem?! +Mirzâsız olur vatan-ı mu'azzez +Mirzâ şu kadar ki onsuz olmaz! +Lâkin yine titriyor vücûdum +Rahm et bana um! +Gönlümdeki ibtilâyı kaldır! +Tereddütle +Kaldırma onu!..vü gâyı kaldır! +Ta'dîle eğer olaydı hâdim +Pençem şu müzahrafât-ı dehri +Dünyâdan elimle kaldırırdım +Âlât gây ber ü bahri +Efrâdı karıştırdım öyle kardeş gibi birbiriyle!.şöyle! +Tebdîl-i Tavr İle +Sevdâlar içinde saklı bir kalp +Heyecanlı gönül meraklı bir kalp +Hem-hâlini özlemez mi yârab? +Mehcûrunu gözlemez mi yârab? +Mirzâ!..Mirzâ! +İbnürreşâd Ali Ferruh + +Nazîredir +Sakın bir kalbi tahrîb eyleme bünyâd lâzımsa +Hârâb âbâdi-i dünyâyı ger âbâd lâzımsın +Ne zahmet-i ihtiyâr azm-i deşt-i Kerbelâ heyhât! +Benim gel gönlümü seyr et melâ-i âbâd lâzımsa +Nedir kastın senin sevdâ vü aşk hiç hecâdan +Rumûz-ı hilkati şerh et sana mu'tâd lâzımsa +Cünûn envâ'ını gel ey meczed bizde seyr eyle +İhâta etmez a'dâd onları ta'dâd lâzımsa +Hebâdır gayretin bir pâre etmez fazl irfânın +Tekâpû et bu dem ibrâz-ı isti'dâd lâzımsa +Kemâl-i ye's vü hüznümden bu nümîdi te'evvühler +Ecel âvânîdir maksûduma mî'âd lâzımsa +Tezâdı iltizâm ettim şu miskîn âleme rağmen +Benim fikrimdir ancak mücemmi'ü'l-ezdâd lâzımsa +Felâkette kasâvette hem hem vü edbâr zillette +Bu hâli eylerim mâzîye rağmen yâd lâzımsa +Eyleyişimiz mi senin çeşmânına şu hûn-ı nâ-hakım +Sutûr-ı nazm-ı dehri hûn ile berbâd lâzımsa + +Eğer varlık için yokluktan istimdâd lâzımsa + +Gelmiş başımız üzre neler dönmektedir meçhûl +Gören yok hâli eyler dil buna feryâd lâzımsa +büyük bir dem musîbet görmedim billah +Gelin tahlîs-i nefse her çi bâd âbâd lâzımsa +Nizâm-ı mâh mihri âleme tatbîk lâzımdır +Edin şu meş'aleğer îkâd lâzımsa +Seni lâ yünkatı' tesbîh "yâ Hay" mevte muvassaldır +. +Vatan efrâdının bir mâbihi'l-ikbâlidir her dem +Su'ûd ettir mülkü nefsini is'âd lâzımsa +Kuvâ-yı ademiyet hak ile mümkündür âlemde +Hukûkun takviyet kıl ömrünü is'âd lâzımsa +Sakın bir ferdi incitme uyup da nefsine bir dem +Temeddün âleminde gayret-i efrâd lâzımsa +Tesâdüftür deyip geçmek revâ mı şekteyim hâlâ +Hudûs âlemi bir menşe'e isnâd lâzımsa +"Biz ol âli himem erbâb-ı cedd ü itihâdız kim" +Uluvv-i şânımızdır gayret-i ecdâd lâzımsa +Bu mülkün ni'meti efrâdına mebzûl şâmildir +Sana muhtas mı sandın herkesi ib'âd lâzımsa +Sutûr-ı akl şer'i hûnu'l-hâd ile fek eyle + +Eğer bir milletin ahlâkını ifsâd lâzımsa +Senin gayr-ı musaffâ hükm keyfin olsun ey gaddâr +Cihânı hûn .ile berbâd lâzımsa +Eyâ üstâd-ı hürriyet nejâd ma'rifet pîrâ +Sen ile maddeten ma'nen bize imdâd lâzımsa +Kemâlâta vusûl-i arzu edersen dehrde el-hak +Bu demde bir kemâl vardır bize üstâd lâzımsa +Abdülhalim Memdûh +Tahmîs-i Gazel Ekrem Bey +Sanır erbâb-ı gaflet dâr-ı kasvettir mesaristan +Kuru bir taşla topraktan ibârettir mezaristan +Ulü'l-ebsâra ammâ cây-ı dikkattir mezaristan +Hükm-i bînâna bir dîvân-ı ibrettir mezaristan +Büyük bir mekteb-i irfân hikmettir mezaristan +Durur samt sükûnet üzre gerçi cümleten emvât +Mezaristanda hayli söz duyar ârif olan bir zât +Bu söz eyler fenâ-yı âlemi pek âşikâr isbât +Eder pür sem' cânı guftegûy hâdimü'l-lezzât +Ne müdhiş mahzen samt sükûnettir mezaristan! +Ne dem etsem seni rencîde zulm-baht nâ-hemvâr +Gidip bir kere ashâb-ı kubûru kıl ziyâret var +Kalır mı bak gönülde hiç gamdan gussadan âsâr? + +Olur lebrîz zikr ü fikr hakla hâtır-ı zevâr +Alâ'ikten müberrâ dâr-ı vahdettir mezaristan +Serâpâ dolmuş altı her mezarın sâde başlarla +Bir olmuşlar bu başlar mûrlardan arkadaşlarla +Düşündükçe bu hâli göz olur lebrîz yaşlarla +Kırılmış dümdüz olmuş lahidler fersûde taşlarla +Fenâ-yı mahza mîzân-ı hakîkattır mezaristan +Mezaristan temâşâsı devâdır bence her derde +Husûsiyle esirse aşk sevdânın yeli serde +Tesellî yâb olur dil hâlıkın der-hâtır eyler de +Ferâğ-ı hâtırı boştur taharrî başka yerlerde +Gidersen işte bak cây-ı selâmettir mezaristan +Edip işgâl-i dünyânın hevâ-yı mansıb câhı +Unutturmuş bize ukbâyı rûz-ı haşri Allahı! +Nedir bizde bu gaflet böyle nâdânı vü gümrâhı? +Gidip bizden birin terk etmedikçe bilmeyiz gâhi +Nasıl hengâme-i rûz-ı kıyâmettir mezaristan! +Reşâd ol kimsedir âlemde indimde tamam âdem: +Gınâyı fakrı ayn-ı i'tibârında tutup tev'em +Onunla şâdmân olmaz bununla çekmez aslâ gam +Tarîk-i zindegânı çoksa da fânîlere ekrem +Yolunda herkesin had ü nihâyettir mezaristan! + +Kıt'a +Yalnız buraya münhasır olmuş kânun +Yok mu kânûn-ı ilâhî öteki dünyâda? +Avukatlıkla bu da'vâda kazandın ammâ +Ne cevap var verecek mahkeme-i kübrâda? +Reşad +Mersiye +Tenhâ ebedî hâbgâhı dilberin işte +Gizlendiği me'vâ güzelliklerin işte +Mümkün mü denilmek meh-i tâbân gibi geçtin +Ey nûr-ı nazar berk-i şitâbân gibi geçtin +Dünyâ görünür çeşmime zulmetgede-i tenin +Yumdurdu güzel gözlerini mürg-i siyehrenk +Ey şi'r-i terim! Eşkim ile hem-ceryân ol +Sînemdeki nîrân-ı gama reşha feşân ol +Sevdâsına binlerce esîr ettiği diller +Taltîf ile ihsân ile seyrettiği diller +Seyr eylediler karşıdan âsûde fenâsın +Hiç almadılar yâre ne hüsnün ne atâsın +Bir âh bile çekmediler mevti için âh +Tâ tesliyetçün ola ol rûh ile hemrâh +Ey şi'r-i terim! Eşkim ile hem-ceryân ol +Sînemdeki nîrân-ı gama reşha feşân ol +Âşıkları hürrem yine yâ rab bu ne âlem +Bir gün de devâm etmedi sahte mâtem +Kabrin cihetinden oluyor munsarifü'l-ebsâr +Kendin gibi âşıklarını sanma vefâdâr +Hicrânın ile ben gibi feryâd eden olmaz + +Feryâd nedir? Nâmını da yâd eden olmaz +Ey şi'r-i terim! Eşkim ile hem-ceryân ol +Sînemdeki nîrân-ı gama reşha feşân ol +Ammâ benim olmaktadır âhım mütesâ'id +Olsam olamam hâbgehinden mütebâ'id +Âlâmımı tezyîd ediyor nûru nehârın +Ahzânını ta'rîf ne mümkün şeb-i târın +Müstakbeliyim eşk-i hurûşân ile fecrin +Döndürdü iki çeşmeye çeşmânımı hicrin +Tahfîf-i elem etmedik ey şi'r-i revânım +Sen dur yürüsün dem' demâdem cereyânım +Parni-Mütercimi:Naci +Komşumun Perdesi +Komşumun perdesinde lerziş var +Pek de âheste oynuyor ancak +Ben hayâl eylemekteyim ki nigâr +Açacak rûzunu hava alacak +Beni görmek midir murâdı acep +Oluyor pencere küşâde aman +Yüzünü bir görür müyüm yârab +Dil-i bîtâbı aldı bir halecân +Bu ne rü'yâ! Bana uyar değil +Onu sevmekte bir sakîl herif +Perdeyi kaldıran nigâr değil +Rüzgar oynatır hafif hafif + + + +Alfred Dumosa-Mütercimi: Nâci + +Avcı [*] + + + +Kuşcağızlar sevmeli fettanlar! +Size meyl etmesin mi vicdanlar + +Bu ne cem'iyet servet âyin! +Bu ne cümbüş ki server âkin! + +Yeridir olsa münşerih dil-tenk! +Çalılık savtınızla pür âhenk! + +Hâliniz sâde şekliniz de zarîf +Sesiniz hoş makâmınız da latî + +Lâkin endîşe eyleyin ki zaman +Bozacaktır bu intizâmı hemân! + +Susunuz kuşcağızlarım susunuz! +Geliyor işte avcı sür'at ile + +Daha yok çantasında serçe bile + +Tek durur mu? Elinde çiftesi var! +Rahmi yoktur sizi görse kıyar! + +Avcıdan merhamet umar mısınız? +Gözü var sizde göz yumar mısınız? + +[*] Fransız şâ'ir-i meşhûru "Beranje"nin bir manzûmesinden muktebestir. +. + +Can yakan şahsı hoş görür mü âlih? +Kime anlatmalı? Ne yapmalı? Âh! +Susunuz kuşcağızlarım susunuz + +Bir gün etmiş idim şu yerde karâr +İki kırlangıç eyliyordu güzâr +Ötüşürlerdi bahtiyârâne? +Vermesinler mi neşve insan? +Ben de avdetlerin edip tebrîk +Oldum onlarla zevk şevke şerîk +Nâgehan ateş etti bir sayyâd +Oldu bî-çâre yolcular berbâd! +Uzak olmak için belâyâdan +İttikâ eyleyin biryâdan! +Susunuz kuşcağızlarım susunuz + +Bilin insanların hasâ'ilini! +Görün efkârının delâ'ilini! + +Zu'afâsı vesîle cûy-ı setîz +Okuyası bütün bütün hun-rîz! +Eylemişler cihânı zulm-âbâd +Bunlar insan mı? Bir alay cellâd! +Olamazlar muhibb-i sâdık-ı hayr +Bunların en rahîmi kâtil-i tayr +Bilirim gerçi vasf lâyık mı +Bana söyletmek hakâyık mı! +Susunuz kuşcağızlarım susunuz + +Dest-i sayyâda yâver oldu tetik +Kanadından uruldu bir keklik +Koşup aldı onu hemân kelbi +Ona vâbeste avlananların celbi +Ne sevindin? Ne güldün ey sayyâd! +Sefk-i demde olur mu âdem şâd? +. +.. +Hem sever şeri hem de düşmen-i şer! +Nedir ağreb cihanda tab'-ı beşer! + +Susunuz kuşcağızlarım susunuz! + +Kuşlarım! Müjde avcınız gidiyor +Gördü bir başka av şitâb ediyor +Bir gelen yok tebâ'üd etti giden +Şimdi âhenge başlayın yeniden +Kalmadı şimdilik mahall-i hazer +Veriniz meşrebimce bir konser +Verdi mühlet zamâna bir miktar +Ötün etrâfı öttürün tekrâr! +Lâkin ol zâlim-i tama'-perver +Buralardan yârın ederse güzer +Susunuz kuşcağızlarım susunuz! +Mu'allim Nâci +Tıfl-ı Nâ'im +Bir tıfl-ı melek-nejâd nev-zâd! +Kühvâre-i 'izz ü rif'at üzre +Ya eylemesin mi hâbı mu'tâd? +Mâder kucağında rahat üzre +Âsûdedir âlem-i gınâdan! +Yoktur haberi bu mâcerâdan +Göz yumduğu demde mâsivâdan + +Lâhûta olur nezâret üzre +Bâlâ-rû âlem-i hayaldir! +Rü'yâları tuhfe vü tarâyif +Kim menzili hazreti hayaldir +Hülyâsı da işte bu letâyif +Bir saha-i senglâh-ı cevher! +Her tûde-i hâki meşk-i ezfer +Emvâc kevâ'ib-i melekper +Ervâh ile bu makâmı tâ'if +Enhâr reşâşe-rîz-i nağme +Asvât tarab-fezâ-yı ninni +Ebhâr ki mevchîz-i nağme +Her cümbüşü bir edâ-yı ninni +Salmış pederi ol meleğe iclâl +Hemşîresi hemnişîn-i ikbâl +Kuşlar gibi mâderi açar bâl +Her rîşe verir sadâ-yı ninni! +Envâ' sor hezâr ma'nâ +Mir'at-ı hayâline verir fer +Ezhâr çemenle verd-i ra'nâ +Etrâfını eylemiş mu'anber! +Safvetle server havz-ı ser-şâr +Ka'rındaki nû necm-i seyyâr +Mevc âver feyz olunca her bâr +Cevherle dolar sevâhil-i zer +Âsûdenizin hâb-nâz ol! +Ey nû-ı basar sûzil-i safâya +Gör nereye çıkar bu tuttuğun yol + +Devrân işte nolur nihâye! +Mânende-i berk verd-i handân +Seylâb-ı havâdis içre gıltân +Girdâb-ı belâya sen şitâbân +Yok sende vukûf mâcerâya +Bî-rehber ü yâr yâver eyvâh! +Bu râh-ı hatırda hâba varmış +Sayyâd-ı kazâ tutup kemingâh +Tahcîri yataklamış da sarmış +A'lâ bu sabâhat sabâvet +Ra'nâ bu huzûr istirâhat +Ammâ gelicek sabâh hasret +Seyr et ne tağyîrât varmış +Bî-çâre ganûda hâb-ı nâza +Hayrân bu hâle hep ser ü şân! +Evzâ' sipihr-i tâs-bâza +Seyrân ile cümlesi hurûşân! +Gördükte bunu esîr-i gaflet +Âzâde-i kayd havf haşyet +Nâzik elini öpüp temâmet +Şefkatle olur demû'ı cûşân! +Gülberg-i lebin eder iken bûs +Nergisleri öyle jâle efşân! +Bu bülbül gülistân-ı kuddûs +Ol halde açıp uyûn-ı irfân +Cibrîli bilince yek-nazarda +Nâmus buna acep ederdi +Bir destin edip dehâna perde +Hayretle kılar senâ-yı yezdân! + +Mâder görücek bu iştigâli +Can pâresine olur şitâbân +Kâbûs-ı belâ sanır bu hâli +Efsûn dilinde elde pistân +Mehde sarılır kât-ı vârı +Hiç kalmaz elinde ihtiyârı +Ancak zaman bulur karârı +Bir bûse ile ederse handân +Victor Hugo-Mütercimi: Pertev Paşa +Gazel +Nasıl cemâlini görsün tamam nazarı +Şükkâf rûzun hamyârezen görür yâri +Nigâhı ayn-ı belâ çeşmi tercümân-ı kazâ +Neler çeker mehin mübtelâ-yı dîdârı +yaramaz söze yatmaz visâle meyl etmez +Alaydı âşıkı rü'yâda bûsesin bâri +Gönül dolaşmaz idi hâle-veş kenârında +mâhın olmasa dîdârının harîdârı +Hezârı serv ü kaddin sâha-i hırâmı olur +Bahâr gelse bu bağın açılsa ezhârı +Şarâb-ı köhnesine âfitâb rengi verip +Kadehte muğbeçe gösterdi nû ile nârı + +Verir nakîsa havf ile bedr kâmile hep +Felek hemîşe eder lekedâr ebrârı +Ne kâleler çıkarırdı hüner-verân-ı zaman +Olaydı şehr-i kemâlin revâc-ı is'ârı +Ne müşkler getirir turreden bana Eşref +Sabâdır işte haberdâr Çin Tatarı +Müyesser oldu ziyâret bana lehü'l-minne +Penâhgâh-ı mukaddes darîh-i kerârı +Eşref Paşa +Ana koynunda iken ülfet-i yâb +Kaldırımlarda dolaşmak bî-hâb +Da'vet etsin diyerek bir murdâr +Hasta hâlinde çıkıp geşt ü güzâra +Bir taş üstünde görünmek râhat +Uyumak üç gecede bir sâ'at! +Âhirin keyfi için nûş-ı şarâb +Mezeler birle muhabbet-i işrâb! +Vâr iken aklı görünmek bî-huş +Dâne-i mühlike açmak âgûş! +Göz göre hakkı ferâmûş etmek +Zehri memnûn olarak nûş etmek +Nefes almak diye azm-i mahbes +Zabt-ı âh etmek için habs-i nefes +Soyunup kirli yatağa girmek +Onda bir hasma tesellî vermek! +Rahat etsin diyerek bir kanlı ezilir bir döşek olmak canlı! + +Bûse vermek ona nefretlerle +Almak âgûşuna dehşetlerle! +Hâmid +Sabî ma'sûmun hâl-i sahvende münâcâtı +Tercüme +Ey rab ki sana eyler ebim hasr-ı ibâdet! +Nâmın olunur secde ki şükrde tezkâr +Ol nâm ki hâsiyetidir havf halâvet +Rû-mâl kılar mâderimi yerlere her bâr +Derler ki bu hurşîd-i zer endûd cihantâb +Kim olmada der-pîş-i celâlinde fürûzân +Kandil-i musanna' ki eder âlemi i'câb +Bâzîçesidir kudretinin ey ulu yezdân! +Derler ki bütün sensin olan hâlıkı hep sen +Kırlardaki murgân serî'ü-lharekâtın +Etfâle de sensin veren ancak kereminden +Ol rûh-ı latîfi ki ola ârif zâtın. +Derler ki senin lutfun ile olmada peydâ +Pîrâyede bâğ besâtîn olan ezhâr +Feyz almasa senden hele mânend-i ahsâ +Hâli bulunurdu ebedî meyveden eşcâr +İn'âmının ihsânının âsâr-ı güzîni +Hayvana nebâtâta cemâdâta da şâmil +Bir dâr-ı ziyâfet ki cihân hân-ı behîni +Nâçiz hevâmın da olur rızkına kâfil! +Mahz-ı kereminden yine her sâniye her ân +Halk ettiğin efrâd-ı inâyâtına yârab +Gönlünce sezâvâr olabilmek için insan + +Etmek yetişir nâmını takdîs iledir leb! +Ey havf-ı derûn pederim dağlayan Allah! +Kıl vâlidemi kesret-i insâl ile hurrem +Tâ etmek için vâlidemi vâsıl-ı dilhâh +Eyle beni de hikmet ü irfân ile mükerrem! +De Lamartin +Ekrem Bey +Tahassür +Acabâ şimdi kimi şâd eyler; +Kime eğlenceler îcâd eyler? +Ne yalanlar düzer îrâd eyler! +Beni nefretle mi âh yâd eyler! +Bana rağmen kime imdâd eyler? +Bu tahayyül beni berbâd eyler. +Takınıp şimdi takıştırmıştır; +Süsünü hoşça yakıştırmıştır; +Handeyi kibre karıştırmıştır; +Bir iki meyde çakıştırmıştır. +Bana rağmen kime imdâd eyler? +Bu tahayyül beni berbâd eyler. +Kime sâkîlik eder şimdi acep +güzel zâlim ü mekkâra bu şeb? +Sîne vü sa'di açmıştır hep +Kimedir bunca sa'âdet yârab!? +Bana rağmen kime imdâd eyler? +Bu tahayyül beni berbâd eyler +Çözerek şimdi zülf-i zerrîni +Örterek nice güler hallerini: +Hangi zânûya komuştur sırrını? + + + +Hangi el silmede müşkîn terini? +Bana rağmen kime imdâd eyler? +Bu tahayyül beni berbâd eyler +Şimdi yatmış mıdır eyvâh! Acabâ? +Ediyor mu yine bin istiğnâ; +Kimle hem-demdir kıymetli belâ; +Kimedir yine bin va'd-i vefâ? +Bana rağmen kime imdâd eyler? +Bu tahayyül beni berbâd eyler + +Münîf Paşazâde Vehbi + +Nâ-Kâfî + + + +Nasıl şerh eyleyim ben derdimi îcâd nâ-kâfî +Du'â nâkıs tazarru' bî-eser feryâd nâ-kâfî +Melekler bürcler ger kılsalar imdâd nâ-kâfî +Gam levh-i semâya eylesem inşâd nâ-kâfî + + + + + + + + + + +Güler mi mâteme dünyâda hiçbir sâhib-i insâf +Felâket görmemişsin derdimi eylersin istihfâf +Felâket olsa lâyıktır bu halka sendeki evsâf +Kifâyet gösterip ey eyleyen îrâd nâ-kâfî + +Acep hûn-ı dil-mecrûhumu sen mey mi zannettin +Sadâ-yı makberi bir na'ra-i heyhey mi zannettin +Veyâhud kendini âlemde sen bir şey mi zannettin +Bugün ben yazdım elbette yazar ahfâd nâ-kâfî + +Evet tarz-ı kadîm şi'ri bozduk herc ü merc ettik +Nedir şi'r-i hakîkî safha-i irfâna derc ettik +Bu yolda nakd-i vakti cem' kuvvet birle harc ettik +Bize gelmişti zîrâ meslek-i ecdâd nâ-kâfî + +Ne dersen de emînim bu yolda sermediyetten +Olur lâkin cihanda kimse mahvolmaz hamiyetten + +Ne rütbe olsa da tab'ımda isti'dâd nâ-kâfî +Hâmid + +Bir bahârın seher-i zamânında +Her taraf ibtisâm ederdi bana +Bülbülün zîr-i âşiyânında +Ben de tuttum bir âşiyân-ı tenhâ + + +Bülbül öttükçe ol hazîn nagamât +Gönlüme inbisât ederdi nisâr +Neş'esinden gülerdi hissiyât +Nitekim nûra gark olur ezhâr + +Duyduğum nağme-i garîp +Gönlümü pâk ederdi mihnetten +Neş'e-i girye-bahş-i rikkatten +Dilde bin zevk olur idi peydâ + +Nitekim bâd hoş vüzân-ı bahâr +Âsumânı eder buluttan pâk +Encem-i bî-hesâb ile eflâk +Çehre-i inbisât eder izhâr + +zaman ben de andelîb-âsâ +Nağmekâr-ı safâ idimFeryâd!! +Yine ettim günleri ben yâd +Genç idim bahtiyâr idimHayfâ!! + +Başka bir şeydi ettiğim tasvî + +Nakl-i mâzîye başladımHeyhât! +Bitti fikrimde kudret-i takrîr +Galeyân etti dilde hissiyât + +zaman bâğ-ı aşk olan gönlüm +Zevk-i mâzîye bir mezâr oldu +Bana bu kâ'inât dar oldu +Yaşamaz dert ile dolan gönlüm + +Dağda sahrâda gezdiğim demler +Görürüm gülde goncada her an +Reng-i mâzi-i ömrümü handân +Duyarım -hayf- der cihân yekser + +Geceler encem münîr-i semâ +Gündüz ezhâr dil-pezîr ü latîf +Görsem ihtâr eder mâhı bana +Nâmını eder nesîm hafîf + +Gökte manzû olan şu mâh-ı münî +Sûret-i hüznünü eder tersîm +Gül-i nevrestede örnek besîm +Levha-i inbisâtını tasvîr + + +Elli yıl geçti etmedi itfâ +Dildeki âteş-i muhabbetini +Yâda geldikçe ağlarım hâlâ +Kaybetmez gönül harârertini +Menemenlizâde Tâhir +Victor Hugonun Bir Manzûmesinden İktibâsen Tercümedir +Değilim bülbül-i zamân seher +Gelse de nev-bahâr-ı dil-perver +Bana en tatlı savt cüdâver +Nağme-i bülbül makâlindir +Gökte kevkebler olmasın tâbân +Kayd edinmez hâli hiç vicdân +Bana en parlak ahter-i rahşân +Dîde-i mest pür mi'elindir +Etmesin kâ'inâtı gülşen-zâr +Neme lâzım nihâl olursa bahâr +En güzel gülşen-i letâfet-bâr +Gülşen levha-i cemâlindir +Nağme-i bülbül makâlinde +Dîde-i mest pür mi'elinde +Gülşen levha-i cemâlinde +Müncelî aşk bî-misâlindir +Menemenlizâde Tâhir +Tenhâyi-i Firkat + +Dünyâ ne kadar letâfet âmîz +Her yer mütebessim vü safâ rîz +Bir dîdeye benzemiş ki âlem +Mahmûr şarâb-ı vasl! Hurrem +Ulvî ulvî cihân-ı handân +Diller buna olmasın mı hayrân +Zikr etmede kâ'inâtı her gâh +"Allah Allah Allah Allah" +Ulvî kadar cihân serâser +Kim kalb-i Muhammedîye benzer +Feryâd hezâr rikkat efzâ +Ulviyet dehre ruhbahşâ +Ecrâm sönük sönük nümâyân +Gayb olmaya cümlesi şitâbân +Yârab bu ne âlem-i bedî' +Her kûşede bin bedî'a şâyi' +Eflâk ü zemîn birbirinden +Baksan görünür ziyâde rûşen +Dünyâ mı güler semâ mı ağlar +Hayrette kalır bu hâle âdem +Aks eylemiş âsumân zemîne +Âkis bu zemînde âsumâna +Âyine-i in'ikâs olmuş +Her birisi diğeriyle dolmuş +Ulviyet eder misâl-i deryâ +Etrafta mevceler hüveydâ +Her mevce olur gözümde münşak +Arz eyler şekl-i yâri mutlak +Eyvâh ne rütbe olsa âlem +Ezvâk letâfet ile hürrem +Gönlüm yine yârini unutmaz + +Ol nazlı nigârını unutmaz +Herhangi cihet olursa manzûr +Mutlak görünür cemâli pür nûr +Mehtapa her cihette nâzır +Görmez mi safâ vü zevki zâhir +Bu levhada ol cemâl-i enver +Bir hande içinde şevk-i muzmer +Yârab bu ne hâl-i pür letâfet +Gülmekte gönülde derd-i firkat +Bir böyle zamanda fikre vuslat +Etmez mi dili garîk-i lezzet +Feryâd ki et devâm bülbül +Dinler seni dil müdâm bülbül +Gönlümdeki hiss-i aşkı tasvîr +Etmekte âh vâh dilgîr +Sen âhlar ile durma öyle +Gönlüm mütelezziz âhlarla +Yârab ne idi leyl-i ağreb +Etmez mi tekerrür âh ol şeb +Bir leyl içinde yemeye dâ'im +Hurşîdine muntazır dü çeşmim +Hurşid mi zâhir oldu ayâ +Bak bak ki ndir nûr-ı peydâ +Hurşîd fakat ziyâsı hande +Bir başka safâ göründü bende +Yârab bu nasıl güneştir ayâ +Bir mevce-i şevk olmasın ya +Etrâfını kaplamış melekler +Her nazarda başka bir letâet +Arz etmede ol şeh-i melâhat +Hayretler içinde kaldı gönlüm +Hurşîdini seyre daldı gönlüm + +Eyvâh hayâl-i yâr imiş +Gönlümdeki şîve-kâr imiş +Ben mihr sanırmışım nümâyân +Gezdikçe gözümde şekl-i cânân +Her lahza gözümdedir hayâli +Gönlümde tefekkür-i visâli +Bir vuslatı uğruna fedâyım +Var anla ne rütbe mübtelâyım +Menemenlizâde Mehmet Tâhir +Bahar + +Yine geldi bahar âlem ârâ +Açıldı gül gibi diller safâdan +Göründü mihrimiz ebr-i hafâdan +Cihânı kapladı güllerle çemenler +Tebessüm eyledi nâzik dehenler +Gülerler şimdi hep âh eyleyenler +Tecellîler iner hâke Hüdâdan + +Bakarsın bir takım mehrû güzeller +Gezerler bu gibi gülşende her dem +Safâdan mest olur gördükçe âdem +Safânın handesin gülşende yer yer +Sabâ bahş-ı hayât eyler cihâna +Ferahlar bahş eyler estikçe câna +Urur arzın safâsı âsumâna + +Bakılsa hande eyler arşa âlem + +Bu yâr-ı elvân gûnâgûne hurşîd +Şafak vaktinde levh-i âsumânı +Gece envâr ile kaplar cihânı +Eder zevk-i nehârı mâh-ı tecdîd +Biri aks-i dehânla'l-i handân +Biri aks-i safâ kalb-i şâdân +Olur baktıkça her yerde nümâyân +Çiçek şeklinde zevk bezm-i cemşîd + +Bitsem pûş olur dağlar çayırlar +Temevvücyâb olup bahr-i letâfet +Cihânı doldurur şevk şetâret +Yeşillendikçe sahrâlar bayırlar +Akar enhârdan gûyâ ki sevdâ +Letâfet arz eder çeşme serâpâ +Döner bir gülşen-i pür zevke dünyâ +Sezâ dense cihâna aks-i cennet +Menemenlizâde Mehmet Tâhir +Üç sene mukaddem on sene evvelki resmin arkasına yazılmıştı +Ben miyim gördüğüm bu şekl-i garip +Bana baktıkça bahş-ı hayret eden +On yıl evvel bu resm imiş şeklim + +Ne kadar benzemez mişim bana ben +Menemenlizâde Mehmet Tâhir +Gazel +Kıyâm eyler kıyâmet kâmet-i afet-rehîninden +Ayandır şû-ı mahşer dîde-i seher âferîninden +Ne canlar terk-i ten kılmış ne tenler tâze can bulmuş +şûhun canşikârâne nigâh-ı nâzenîninden +Ferahnâk olmasın yârab sürûd-ı hüsrevânîden +Tegâfül eyleyenler âşıkın âh enîninden +gevher-hîz-i deryâdır dü çeşm-i hunfeşânım kim +Biter her dem hezârân şâh-ı mercân ser-zemîninden +Bulursun zîrâ pâkinde nigâristan-ı lâhûtî +Nazar kılsın ol kalemiye muhabbet dûbîninden +Ayâğ-ı bâde zannetme kef-i sâkîde Mûsâ-veş +Yed-i beyzâdır olmuş âşikâr âstîninden +Hüdâ cûyân-ı deryâ dil-rehîn-i inkılâb olmaz +Ne nâsın i'tirâzından ne halkın âferîninden +Serâ'ir âşinâ-yı âlem-i irfân olan ancak +Hâlâvet-yâb olur Feyzi'nin iş'âr-ı metîninden +Mu'allim Feyzi Efendi + +Gelmez yâda aşk ile âh ettiğim zaman +Ahvâl her düğünü tebâh ettiğim zaman +Hûnâ bahâ-yı dâğ-ı cünûn mevc mevc olur +Bahr-i sirişk dilde şenâh ettiğim zaman +Bir zerre gelmez aynıma sad âfitâb-ı çerh +Mihr-i cemâl-i yâre nigâh ettiğim zaman +Ol hayâl pûse-i la'lin düşer dile +Fikr ü hayâl meyl günâh ettiğim zaman +Hikmet-i melâl-i aşk ile âsûde hâl idim +Gam âleminde terk-i refâh ettiğim zaman +Hersekli Hikmet Bey +Hayâl-i zülf ile çeşm-i eşk-bâr artar +Karardıkça bulut elbette âb-ı cûybâr artar +Sirişkimle olur dâğ-ı derûnum tâzeden tâze +Sehâbın rîzişinden âb tâb-ı nev-bahâr artar +Olur akşama doğru ıstırâbı sâ'imin efzûn +Zamân-ı vasl yaklaştıkça renc-i enzâr artar +İlâhî bir kalenderden +Meyin keyfiyetin sordum +Dedi meyle gam eksilmez velî derd-i humâr artar +Azîzü'l-kadr kılmış ihtifâsı leyle-i kadri +Gınâ-yı tab' gösterdikçe Feyzi i'tibâr artar +Feyzi +Ömre tercîh ederim rü'yâmı + +Dâr-ı dünyâda bulundukça tenim +Seni çeşmimle gören aksindir +Seyr eden hüsnünü rü'yâda benim! +Kemal Bey +Kâr-ı tıfl-ı nev hemân feryâd olur hikmet nedir? +Âdeme feryâd-ı mâder zâd olur hikmet nedir? +Çünkü sûret bir heyûlâdan bulur nev'-i beşer +Ya kimi şâd kimi nâ-şâd olur hikmet nedir? +Neşvesin ta'kîb eder bir gam şebâbın bir meşîb +Hâl-i âlem böyle bî-bünyâd olur hikmet nedir? +Ehl-i hikmet zebûr-ı dünyâ iken dünyâ-yı dûn +Düşman erbâb-ı isti'dâd olur hikmet nedir? +Aşktan demler ururken şimdi tab'ın +Niteki cûy-ı hikmet îcâd olur hikmet nedir? +Ali Rûhi Bey +Gazel +Ey nerm-sîne dilber âhen-dil âşinâ +Îkâş olmayaydı seninle dil-âşinâ +Nakd-i hayâtı ortaya koymaksızın dirîğ +Âsân değildir ülfetin ey müşkül âşinâ +Bîgâneden beter eder insanı dil-harâb + +Ahvâl-i âşinâdan olan gâfil âşinâ +Düşman eder mi düşmana hiç ihtimâli yok +Bir âşinâya ettiğini câhil â��inâ +Zannetme olsa da pür cibrîl bâd-bân +Felek ümîd ola sâhil âşinâ +Feyzi Efendi +Vuslata vâsıta şevk-i dil çalâk yeter +Meş'al-i râh-ı heves âh şerer-nâk yeter +Feyz-i te'sîri bütün dert iledir dermânın +Zehr-i gam ârif isen zahmına tiryâk yeter +Bir kemâlin var ise mu'terif-i noksân ol! +Derk-i acz eyleme her âkıla idrâk yeter +Zıll-i mevhûm ademdir bu sevâd-ı imkân +Seyr-i mâhiyet-i dehre nazar-ı pâk yeter +Zâhiri servete kâni' olur ehl-i dünyâ +ahsâya meğer kim his hâşâk yeter +Tenindir sâha-i âlem cevelân -ı fikre +Sanma teftîş-i kemâle küre-i hâk yeter +Dâmen-i hakkı tutan ehl-i vefâya +Der ki pâdişâha küşver-i evlâk yeter +Hersekli Hikmet Bey + +Hacle + +İnsan bu hacle olmasa neylerdi ey âlih +Evlenmemek değil mi hakîkatte bir günâh +Hep âh vâh ile geçiyordu demim benim +Teskîne yetti fikrimi bir nâzenîn-i nigâh +Gitsin belâ-yı firkat ile zahmet ü ta'ab +Gelsin safâ-yı vuslat ile râhat refâh +Siz mûnis-i latîf behişti likâ-yı rûh +Siz yâr-ı ilâhî nazar-ı nev-bahâr-ı câh +Şâyân-ı gıbta-i seher ol handenizle siz +Bahş ettiniz bu şeb-rû gümrâha intibâh +Gösterdiniz ki bir şeb maşrık mi'el imiş +Âfâk rûze-i keder ol devre-i siyâh +Bir yardan aşağı düşerken zuhûr edip +Siz tuttunuz beni yed-i şefkatle vâh vâh +Necm-i ümîdimi görürüm i'tilâ kılar +Benden yana nigâhınız ettikçe kâh kâh +Takbîl-i pâyınız bana rıf'at değil midir +Allah için bakın buna câ'iz mi iştibâh +Hep kâ'inât hüsne mukâbil gelince +Şâ'ir bulur mu kendine bir başka secde-gâh +Fikrim tevellüd ettiği yerden mi indiniz +Ben görmedim zemînde bu hey'ette bir penâh +Tıfl-ı muhabbetin ki yamandır çocukluğunu +Bâzîçeniz olursa vücûd değil tebâh + +Olsun fedâ size şeb nîli-i mâhtâb +Ben neyleyim bu mumları siz varken âh âh +İsterse tâ be haşr sabâh olmasın bu şeb +Ey fecr renk renk bahâr olmasıdır âh +Gûşum duyar sizinle ederken bu sohbeti +Bin nağme-i tuyûr ile bin cûşiş-i miyâh +Oldukça nûr-bahş dil ü dîde vechiniz +Rü'yâ gelir hayâlime envâr-ı mihr ü mâh +Muzlim kalır sedîrinize nisbeten zekâ +Rif'at bulur bu mukaddemede rütbe-i cebâh +Yârab bu lutf için ne sevâb işledim acep +Ettim mi yoksa cümle minâhîden intizâh +Gönlüm benim bu şevk ile olsun mu mübtesem +Bir bedr-i enverin yeri lâyık mı zîr-çâh +Ey hüsn-i nev-muhabbet nâzik-i hırâm siz +Siz siz benim yerimde görürlerdi bir kiyâh +Varken cihanda hâdimü'l-lezzât bir nasîb +Hiçbir zamanda sûr olamaz emr-i nâbgâh + +Ey gönlümün sa'âdeti bir ibtisâmınız +Bilsem sizin melek mi ya hûri mi nâmınız +Cism-i lutfunuzla gelip türbegâhıma +N'olsun bana hayât verişten merâmınız +Şehbâl-i nâz-ger mi bu nûr-ı siyeh zuhûr +Pervâz-ı ruhtan daha ulvî hırâmınız +Görsem fezâ-yı mahşeri gelmez bu his bana +Gaşî etti cism ü cânımı birden kıyâmınız +Ger varsa ihtirânı semâ-yı mu'azzamın +Ondan geri kalır mı sizin ihtişâmınız +İkmâl için nevâkısını şâm subhumun + +Vardır sizin de gün gibi bir bedr-i tâmınız +Bilmem sabâhınız ne hıred-sûz olur sizin +Nûr-ı cemâli andırıyor çünkü şâmınız +Enfâs-ı ömr ile müteşekkil vücûd ile +Efkâr-ı aşk ile mütecellî makâmınız +Zî-rûhu andırır ne görsem esâs beyt +Cennet midiz sizin acabâ zîr-bâmınız +İş'âra benziyor bu gece sözlerim bütü +Olmuş gibi hayâlime sârî nizâmınız +Anlar desem mi fikrinizi bir içek sizin +Ey şi'r olan nigefte-leb gonca fâmınız +Lâyık değil isem de Hüdâ kısmet eyledi +Hoş oldu hoş bu makbereden intikâmınız +Eyvâh da sizin gibibir dil-rubâ idi +Rahmettir ol garibe sizin ihtirâmınız +Kalmaz gider mürâret-i ömrüm bu vechile +Telzîz-i cana şâmil olursa kelâmınız +Gittikçe artıyor ne aceb hüsnünüz sizin +Gelmez latîfeye bu gidişte devâmınız +Heyhât idâre eyleyecek sizsiniz beni +Derler benim elimde ne mümkün zamânınız +Ben almışım sizi bu rivâyet gariptir +Nâ'il değilken almaya bir dem selâmınız +Hûrî olur mu âdeme münkâd sevdiğim +Memlû geliş nedir bana kevserle câmınız +Ben isterim bu şeb biraz ârâm-ı neş'eden +Bir saltanat hayâline düştü gulâmınız +Mümkün mü görüp de acep sevmemek sizi +Gerçek mi şüpheyi bu kadar iltizâmınız +Tezyîf için bu hâlimi demdir şeb-i zifâf +Bu böyle fırsatı sevilir iğtinâmınız +|/\| \ No newline at end of file