|
|\/|
|
|
_____
|
|
<?xml version="1.
|
|
0" encoding="UTF-8"?>
|
|
<metadata>
|
|
<title>El-Edirnevi</title>
|
|
<author>Ruh-i</author>
|
|
<date>1512</date>
|
|
<word_count>1362</word_count>
|
|
<unique_words>798</unique_words>
|
|
<line_count>117</line_count>
|
|
</metadata>
|
|
_____
|
|
|
|
*Temür İlçi Gönderüp Sultânı Kendü Yanına Da‘vet İtdüğidür*
|
|
|
|
Çün Sultân’un bu vechile sît [ü] sadâsı âleme doldı; Temür, Aydınili’nde kışlariken bir Tatar gelüp, Temür’e ayıtdı ki: “Bu gün âlem içinde Sultân Muhammed gibi pehlevân ve bahâdur yiğit yokdur.
|
|
Atasına benzemez, sarp yağıdur.
|
|
Leşkeründen çok kişinün başın almışdur.
|
|
Yolda durup ele girenin mecâl virmeyüp helâk ider.
|
|
Eger anun kaydın görmezsen, sana dahı hayli ihtiyât vardur.
|
|
İhtimâl var ki seni ol tarafa geçürmeye” didi.
|
|
Çün Temür bunı işitdi be-gāyet münfa‘il oldı.
|
|
Ammâ aklı re’yi birle tedbîr idüp, bu melâleti izhâr itmeyüp, ahsen-i vechile Sultânı şâyed ele getürem didi.
|
|
Çün kendüde bu fikr muhkem oldı, meclis içinde Sultânı medh idüp Sultân’a du‘âlar itdi ki ben anı be-gāyet sevüp dilerin.
|
|
Eger ol benüm yanıma gelse ben ana be-gāyet ihtirâm idüp oğul idinüp murâdı ne ise iderdüm.
|
|
|
|
Hele şimdi ana münâsib metâ‘lar ve armağanlarla ilçi gönderelüm, eger da‘vetümüz icâbet idüp gelecek olursa memleketi ana tefvîz idüp, anun hâtırıyçün atasın salıvirelüm ve ana kendü kızum virüp güyegü idinem, didi.
|
|
Temür çün kendü meclisinde bu tedbîri itdi, gice olıcak Yıldırım Hânı kendü katına da‘vet idüp Sultânun ef ‘âlin ve nice askerler sıyup bahadurlık itdüklerin diyüp ve anun hakkında ne fikr itmiş ise, didi.
|
|
Yıldırım Hân:
|
|
“Hâşâ sultân ki bu vechile hareket ide” diyü inkâr idegördi.
|
|
Mecâl bulmayup: “Fermân sizündür” didi.
|
|
Andan Temür, gılâz ve şidâdile yemîn idüp, Yıldırım Hân’ı inandurdı ki eger sultân gelecek olursa Temür’ün ana hiç zararı ve ziyânı yetişmeyüp, anı bağrına basup, kendü kızın virüp güyegü idine ve Yıldırım Hân’ı yene memleketine göndere.
|
|
Bunun üzerine mukarrer olup, birbiriyle inanışup, her biri sultâna ayru mektûblar yazup Hoca Muhammed adlu Temür’ün bir ulu âdemi var idi, anun eline virüp eyü hil‘atler bir[le] sultânı da‘vet itmeğe gönderdiler.
|
|
Hoca Muhammed, Temür’ün ve Yıldırım’un mektûbların alup bî-kıyâs mâl ve genc birle yüriyüp Sultân tarafına müteveccih oldı.
|
|
|
|
Sultâna muştıcılar yetişdi ki atandan ve Temür’den ilçi gelür.
|
|
Sultân bunı işidüp şâd ve handân olup hâsakilerine emr itdi ki: “Tiz turun ilçiye istikbâl idün” didi.
|
|
Beyler karşu varup, kemâl-i i‘zâz ü ikrâm birle ilçiyi getürüp, bir hoş yirde kondurup, şerâ’it-i hızmet ne ise yerine geldükden sonra sultân, meclis idüp, ilçiyi katına okıyup i‘tibâr-ı tâmm birle iltiyâm idüp ziyâfet itdi.
|
|
İlçi dahi atasınun ve Temür’ün selâmların degürüp, mektûbların virüp, maksûd ve murâd ne ise ale’t-tafsîl i‘lâm itdükden sonra, Temür Hân’un hizmetine gelmek müşâveresin itdiler.
|
|
Sultânun mecmû‘ı vezîrleri ve beğleri şöyle maslahat gördiler ki, Sultân bir kadem Temür’den yana müteveccih olmayup Temür bunun hakkında ikdâm idecek olursa, yüce tağlar kenârın gözedüp yüriyeler, hattâ Temür bu vilâyetden çıkup gide.
|
|
Sultân beğlerinden ve vezîrlerinden bu haberi işidicek fikri bunun üzerine musammem oldı ki elbetde Temür’ün da‘vetine icâbet ide.
|
|
|
|
|
|
*Sultân Temür’e Gidüp Yolda Kara Yahyâ’ya Buluşup Ceng İdüp Sıduğıdur*
|
|
|
|
Çün vezîrler nâ-çâr, Sultân’ı Temür’e gitmekden men‘ idemediler; nâ-çâr Sultân’a mutî‘ olup, yarakların görüp ağır armağanlar ihzâr idüp, ilçiyle Tokat’dan çıkup Amâsiye’ye geldiler.
|
|
Anda birkaç gün turup yeyüp içdiler.
|
|
Andan göçüp Osmancuğ’a varup yatdılar.
|
|
Andan kalkup Dervâz’a geldiler.
|
|
Ol iklîme âvâze oldı ki Sultân az kişiyle Temür Beğ’e giderdiler.
|
|
Çün Kara Yahyâ bunı işitdi, be-gāyet şâd ü handân olup eyü fursat buldum deyüp fi’l-hâl İsfendiyâr’un askerin cem‘ idüp ale’l-gafle Sultân’un üzerine geldi.
|
|
|
|
Sultân çün Kara Yahyâ’yı gördi, yanında olan halkına “koman” diyince mecmû‘ı kılıc yalın idüp Kara Yahya’nun üzerine at depüp hamle itdiler.
|
|
Bir sâ‘at içinde Kara Yahyâ’nun hayli âdemlerin helâk idüp, Kara Yahyâ sınup kaçdı.
|
|
Sultân yine ol aradan göçüp gelüp Murtazâbâd içre kondı.
|
|
Meğer anda Tatar beğlerinden Ali Beğ adlı bir kimsene vardı ki, ana Savcı-oğlı dahı dirlerdi.
|
|
Bir kan içici yavuz kişiydi.
|
|
Sultân’un anda geldüğin işidicek, çerisin cem‘ idüp, kendünün bir fesâd başı Ahî Mustafâ adlu âdemin ilçi süretinde câsûslığa gönderdi ki Sultân çerisinün azlığın görüp ve çokluğun görüp bir iş ide.
|
|
İlçi gelüp Sultân’un askerinün ahvâlin bilüp, varup ana haber virince, Sultân bunun hilesine muttali‘ olup,
|
|
/.
|
|
.
|
|
.
|
|
a/ hemân sâ‘at ilçinün ardın sürüp, bin mikdârı yiğit ile Ali Beğ’ün üstin uralum diyü yüriyince gördiler ki Ali Beğ, Sultânun mehâbetin işidüp, ikdâm itmeyüp, hemân ol dem kaçmış.
|
|
Sultân dahı yetüşüp mezbûr Ali Beğ’i kaçmış görüp ardın sürüp kovarak Selâsil kal‘asına düşürdiler.
|
|
Sultân bu hâli görüp gönlüne hayli nesne gelüp birez mütefekkir olup Temür’e gitmekden kendüsin menc itdi.
|
|
Ol aradan göçüp fırsat gözedüp Bolı’ya müteveccih oldılar ve doğru yola girmeyüp tağ tarafın tutdılar.
|
|
|
|
|
|
*Sultân Tağlara Gidüp İlçiyile Hocasın Temür’e Gönderdüğidür*
|
|
|
|
Çün sultân ol yirden kalkup, tağ tarafına müteveccih olup, gelüp bir tağ içine yetişüp, kondı.
|
|
Temür ilçisin katına okıyup sohbete meşgūl oldılar.
|
|
Sultân esnâ-yı sohbetde bu mâcerâyı hikâyet idüp ayıtdı: Görür misiz ki Temür’e giderken bize ne vechile kasd oldı.
|
|
Eger Temür katına varacak olursam hikâyet ne idüği ma‘lûmdur.
|
|
Hâsıl-ı kelâm ihtiyâtum gālib olup, kerem ve lutf eyle, benüm vâkı‘amı Temür’e hikâyet idüp, bu Tatar bana bu vechile iş idüp, yolda gelürken Kara Yahya ile ve bunun ile olan vâkı‘âtı arz idüp, babama dahı selâm eyle.
|
|
Üşte senünle âdem dahi koşup i‘tizâr ideyin, diyüp kendünün bir âlim ve âkıl ve fâzıl ve kâmil Sûfî Bâyezîd adlu hocası varidi.
|
|
Mektûb yazup içinde Temür’e ve babasına du‘âlar idüp, ihtiyât idüp varımadığına bi-hadd özürler dileyüp, kaziyye nice olduğın beyân idüp, ilçiyile bile koşup gönderdi.
|
|
Bunlar Temür’den yana revâne olup gitdiler.
|
|
Sultân yüce tağlar tarafın tutup gitdi.
|
|
Bu yana sultân hocası ve Hoca Muhammed, Temür’e gelüp haber yetişdi ki Sultân kendü gelmeyüp anda varan ilçi Hoca Muhammed’e kendü hocasın koşmış bile geldiler, diyüp bunlar dahı gelüp, Temür öninde şol ki şerâ’it-i edebdür, yirine getürdükten sonra, sultânun mektûbın Temür’ün eline sundılar.
|
|
Mâbeynde sû’âl ve cevâb her ne vâkı‘ olmış ise tamâm arz idüp Temür, sultânun mektûbına gāyetde ta‘zîmât ve tekrimât idüp: “Ataları merhûm Yıldırım Hudâvendigâr dâr-ı fenâdan dâr-ı bekāya rıhlet itdi.
|
|
Kendüler sağ ve selâmet olsun” didi.
|
|
Yıldırım Hân’a bu vâkı‘a hicretün sekiz yüz beşinci yılında idi.
|
|
Sultânun hocası Sûfî Bâyezîd’i Temür girü gitmeğe komayup kendü katında alıkoyıcak sultâna mektûb birle atasınun mevti haberin i‘lâm itdi.
|
|
İşidüp hayli ceza’ ve feza’ idüp bir nice gün yas tutdı.
|
|
Andan beğleri cem‘ olup ve nasîhat idüp yas tonın çıkarup gine devlet ve sa‘âdet birle hil‘at-i şâhâne geyüp ata süvâr oldılar.
|
|
Dâyim tağlar başında seyr idüp atasınun firâkında gözlerinden kan yaş döküp ağlardı tâ şuna dek ki Temür tamâmet Germiyan ve Saruhan ve Aydın memleketlerin urup gāret idüb, oğullarınun ve kızlarınun irilerin esîr idüp ve kiçilerin kılıcdan geçürüp, Yıldırım Hân’ı Akşehir’de koyup, Germiyan-oğlı Ya‘kūb Beğ’e ısmarladı ki: “Eger Muhammed bunda gelüp atasın ve karındaşın taleb idecek olursa, Yıldırım’ı ve oğlı Mûsâ Çelebi’yi viresiz.
|
|
Zîrâ İldırım eyle vasiyet itmişdür” diyüp, askeriyle kalkup, Tatar’a çıkup, Tatar’ı dahı gāret idüp, andan sonra karâr itmeyüp yine vilâyetine azm itdi.
|
|
|
|
|
|
*Temür Erzincân Tarafından Kendü Memleketine Gitdüğidür*
|
|
|
|
Çün Temür kalkup Erzincan’a yetişdi, Sultân ol demde Aruş adlu bir yirde idi.
|
|
Emir Ya‘kūb anda Sultâna yetişüp azâ idüp elin öpdi.
|
|
Biraz merhûm Hudâvendigâr içün ağlaşdılar.
|
|
Andan vezîrler ve beğler ayıtdılar ki: “Bu yir turacak yir degüldür.
|
|
Mebâdâ bizi bunda isteyeler diyüp, yüce tağa çıkalum gidelüm” diyüp, ol aradan gitdiler.
|
|
Gelüp bir yirde inüp, sultân anda bir kaç gün tevakkuf idüp, il ve şehr gelüp sultâna du‘â itdiler.
|
|
Sultân bunları görüp, gönli güşâde olup ferah oldı.
|
|
Andan sultân kalkup Burusa’ya göneldi.
|
|
Emir Ya‘kūb önince ser-leşkerlik itdi.
|
|
Yolca giderken Ermeni Derbendi’ne yetişüp haber oldı ki: Karındaşun Îsâ Beğ şimdi gelüp yolun derbend ağzını bağlar” didiler.
|
|
Çün sultân bunı işitdi, Tomaniç bilünün yolı eyüdür diyü ol tarafa müteveccih oldılar.
|
|
Yine gördiler ki önlerin Îsâ Beğ askeri bağlamış.
|
|
“Allah Allah” diyüp görmeze urup uğradılar.
|
|
Anlar dahı bunları görüp mukābele itmeğe ikdâm itmedükleri ecilden mukayyed olmadılar.
|
|
|
|
Bunlar geçdiler.
|
|
Sultân, Emir Ya‘kūb’a ayıtdı ki: “Şimden girü bizi tayına değin ilet.
|
|
Biz anda varmayınca beğlik ele girmez” diyüp, yortup, Ya‘kūb Beğ’ün tayısı Eyne Beğ Sübaşı’ya yetişdiler.
|
|
Ol zamânda Eyne Beğ Sübaşı Balıkesir’de sübaşı idi.
|
|
Çün Eyne Bey Sübaşı sultân geldüğin işitdi; andan istikbâl idüp, atı ayağına harîrler döşeyüp, izzetle alup şehre iledüp, anda birkaç gün yiyüp içüp, bunda oturmağıla olmaz diyüp, kalkup asker cem‘ idüp, Ulubâd’a gelüp anda kondılar.
|
|
Ol tarafdan Îsâ Beğ, sultânun geldüğin işidüp askerin cem‘
|
|
idüp gelüp Ulubâd’un Burusa’dan tarafın tutup kondı.
|
|
|
|
|/\| |