text
stringlengths 0
191k
|
---|
Anı gördüm, Haydar nâmında gulâmım, ol dahi mecrûh gelüp vâsıl oldu. |
Başçavuş şehirden cerrâhlar getürdüp cemî'i yoldaşların ve hakîrin zahmlarına merhemler urup niçe zamân zahm-ı cıdayı çekdik. |
Garâbet bunda kim biz ceng ederken zâhir başçavuş askeriyle bir sokak aşırı yanımızda idi, aslâ imdâd etmediler. |
Ala’s-sabâh paşa alay-ı azîm ile Bilbeys sahrâsında meks edüp dîvânda ol gün yüz arzuhâl verdiler kim cümle ol gece nehb ü gâret olmuş âdemler idi. |
Bizimle soyulan yeniçeriler içün başçavuş, |
"Devletli vezîr, benim elli kadar yoldaşım ve Evliyâ Çelebi karındaşım kulunuz dahi yaralanup beş atı ve bir seyishânesi kulağına dek yüklü çadıriyle ve bu kadar mâlı ve gayrı a'yân menâli nehb ü gâret olunmuş kim ta'bîr olunmaz. |
" Yine aslâ kimse su’âl etmeyüp ve harâmîlerin hakkından gelmeyüp andan yine alay-ı azîm ile çelebi Mısır askeri çıkup paşayı sene târîhinde mâh-ı Rebî'ü'l-evvel’in bâlâda tahrîr olduğu üzre, Menzil-i Âlî ile üç gün üç gece çerâğân ve şâdumânlar olup meks olundu. |
Andan yine bir alay-ı kübrâ ile sa'd sâ'atde sene-i mezbûrun mâh-ı Cemâziye’l-âhir’inin evvel bâzârertesi günü Abdurrahmân Paşa sarây-ı Mısır’a dâhil olup alay askerlerine ihsân u Q in'âmlar bezl olunduğu cümle bâlâda mastûrdur, Allâh âkıbet-i hayırlığı vere. |
Abdurrahmân Paşa Mısır’a dâhil olunca Mehemmed Kethudâ'siyle hüsn-i zindegâne edemeyüp âhirü'l-emr Mehemmed Kethudâ'yı sene 'de ma'zûl edüp Âsitâne’den ulaklığla gelen kapucular kethudâsın vekîl-i mutlak edüp cümle akd ü hal anın destinde olup cümle tevâbi' u levâhıkları zabt edüp P Mehemmed Kethudâ'yı Minye şehrine ve şehir havâlesi İbrâhîm Ağa’yı Circe’ye sürüp gılâl tahsîline me’mûr oldular. |
Ammâ bi-emri Hudâ sehl kaht u galâ olup bir erdeb gılâl sekiz guruşa çıkup şehr-i Mısır içre niçe mahzenlerden ahâlî-i şehr gılâli yağmâ ederek Sultân Hasan câmi'i önündeki mahzenleri cümle aşkıyâlar münhedim edüp cümle gılâllerin nehb ü gâret ederken Alî Kethudâ ve Şerîf Çavuş birkaç atlı ile binüp Rûmeli Meydânında Alî Kethudâ on bir âdemin boynun urup ibâdullâhın mâlı gâret olmadan halâs olup şehirden taşra sâyir diyâra gılâl gitmemesiyçün dellâllar nidâ etmişken bir gün üç yüz deve ile çöl Urbânı gılâl kaçırırken derhâl Abdurrahmân Paşa cümle ağavâtiyle atlanup Âdiliyye ensesinde Ayn-ı Mûsâ tarafında Urbâna yetişüp cümle develeriyle gılâllerin bırakdırup hayli ceng-i azîm olup iç ağalarından niçesi mecrûh olup Türkmânoğlu Arab elinde şehîd olup Urbândan bir haylısı dendân-ı tîğden geçüp Abdurrahmân Paşa gânimîn bu kadar gılâl yükü ve develer ile Mısır’a gelüp meks edüp ertesi Süveys’den azîm gâfile ve Şâm-ı Cennet-meşâm’dan kârbân-ı azîm gelüp Mısır ganîmet oldu. |
Ammâ huccâc-ı müslimîne istikbâle giden Akabe ağasın Arab çevirüp ceng-i azîm ederlerken Abdurrahmân Paşa’ya feryâdcı gelüp ol ân meydân-ı mahabbete yüz kîse mâl döküp sâbıkan emîrü'l-haclıkdan ma'zûl olan Yûsuf Beğ ile iki bin müsellah asker ile üç gün üç gecede imdâd yetişüp hamd-i Hudâ Urbânı bozup cümle huccâc âsudehâl Mısır’a dâhil oldular. |
Bu mahalde Deşîşe-i Kübrâ mübâşiri olan Kadı Abdurra’ûf Şerîf Çavuş sebebiyle Circe’de maktûl olunmuşdur, sene . |
Ammâ beri tarafda yeniçeri başçavuşu Şerîf Çavuş paşayı ve Alî Kethudâ'yı aslâ söyletmez olup her âşda tuz gibi her işde bulunurdu. |
Âhir-i kâr paşa-yı gayyûr bu evza' u etvâra tahammül edemeyüp sene mâh-ı Mevlûdun on ikinci gecesi mevlûd-ı Şeyh Bekrî olduğu gece yine yeniçeri ocağından Küçük Mehemmed Odabaşı re’yile ale’s-sabâh Şerîf Çavuş'u câmehâbından uryân çıkarup Abdurrahmân Paşa huzûrunda cümle neferât "İstemeziz" deyüp mehterbaşı odasında cellâdlar Şerîf Çavuş'u ma'nûkan boğup leşini sarây meydânına atup tevâbi'leri cenâzesin götürüp defn etdiler. |
Anın tevâbi'i Muharrem Çavuş'u dahi İbrîm’e nefy edüp anı da Circe şehrinde katl edüp Mısır âsudehâl olup nizâm intizâm buldu. |
Andan Hasan Kethudâ nâm bir müksirü'l-kelâm bir âdem Âsitâne tarafından kethudâlığa gelüp paşa ile hüsn-i zindegâne edemeyüp Ka'be’ye gitdi. |
Ve Mehemmed Kethudâ'yı der i devletde fermân-ı şehriyârîyle taleb etdiklerinde Âsitâne’ye göndermeyüp Minye gibi şerîf mansıbdan ma'zûl edüp Menfalût ihsân olundu. |
Andan der-i devlet tarafından Kahvecibaşı ve Salâhor Siyâvuş Ağa ve Sarı İmrahor İbrâhîm Ağa ve Freng Beğ ve Gazzâzoğlu Ahmed Ağa ve gümrük emîni Hüseyin Ağa ve Bozoklu Ahmed Ağa ve’l-hâsıl bir yılda yetmiş yedi mükellef ağalar gelüp bunlara bin kırk altı kîse ihsânlar olundu. |
Ammâ hikmet-i Hudâ sene târîhinde Köpürlüzâde Fâzıl Ahmed Paşa vezîr-i a'zam iken Tekirdağı şehriyle Burkaz mâbeyninde Kara Biber Ağa çiftliğinde merhûm olup kâyimmakâm Kara Mustafâ Paşa sadr-ı a'zam olduğunun haberin şehr-i Mısır’a vezîr-i a'zam ağalarından Amasiyyeli Gürcî Osmân Ağa haber getürüp Abdurrahmân Paşa gâyet müte’ellim olup ahâlî-i Mısır ile hüsn-i ülfete başlayup Gürcî Osmân Ağa’ya yetmiş kîse ri'âyet edüp Mısır’ın dördüncü senesi mukarrerin ricâ eyledi. |
Bu mahalde Abdurrahmân Paşa Mısır’ın yeniçeri ocağından Habeşli Kethudâ'yı ve Çınar Mustafâ Kethudâ'yı ocakdan hâh-nâ-hâh çıkarup Çınar’ı Cidde beği etdi ve Habeşli’yi mîrlivâlıkdan afv edüp Mekke’ye izin verdi. |
Yeniçeri Bekir Efendi’yı ve Mustafâ Efendi çırâğların ve niçe kimesnelerin dahi haklarından gelmek içün hânelerin basdırdıkda herbiri avret üslûbuna girüp firâr edüp cânların halâs eylediler. |
Ammâ ocaklarından ağır ulûfelerin kat' edüp hazîne-i pâdişâhîye muzâf eyledi. |
Ve Mısır içre niçe gûne cür’etler edüp mâl-ı pâdişâhî tahsîline azîm tekayyüd ü ihtimâmlar etdi. |
Ba'dehu sene-i mezbûrda pâdişâh-ı âlem-penâhın şâtırbaşısı sene 'da Sâlih Ağa Çehriliçse fethi müjdesiyle gelüp yedi gün yedi gece Mısır içre bir şâdumân olmuşdur kim tahrîr ü tavsîfinde lisân kâsırdır. |
Âhir-i kâr Kara Meydânı'nda atılan şâdumân toplarının zelzelesinden paşa sarâyı kal'asının kethudâ sarâyı ve niçe müte'addid ağavât odaları tâ dîvân efendisine varınca münhedim olup yere berâber oldukda Alî Kethudâ'nın bu kadar mâlı ve tevâbi'inin bir gulâmı ve bir müneccim-i Mağribî Şeyh Muhammed ve iki âdem dahi münhedim olan binâlar ile uçup helâk oldular. |
Ba'dehu Kasr-ı Ayn’da bir kasr-ı âlî ve Nîl kesimi olan yerde Ebü'l-müncân cisrinde bir kasr-ı vâlî ve paşalar sarâyı içre hâs bâğçeye nâzır bir maksûre ve İskenderiyye’yi reyy eden Nâsırıyye tur'asın Q niçe kerre yüz bin âdem ile tathîr eyleyüp bir rasîf-i azîm inşâ etdi. |
Ve mâh-ı Muharrem’in on ikinci gecesinde İmâm Hüseyin üzre mevlûdü'n-nebî etdirüp ol gece cemî'i şehri tezyîn eylemeği îcâd edüp buhûr u gülâbı ve ûd u amberi ve şem'a-i kâfûrî ve sükkerî eşribe-i mümessekinden mâ'adâ yigirmi bin para İmâm Hüseyin mevlûduna vakf eyleyüp ilâ-hâze’l-ân cârî bir hayrât-ı hasenâtdır. |
Ve niçe bunun emsâli hayrâtları var kim lâ-yu'addir. |
Bundan mâ'adâ Urbân aşkıyâsına ve hırsız ve harâmî ve neşşâllara amân u zamân vermeyüp Rûmeli Meydânında katl ederdi. |
Ammâ Dimyât yolunda Habîb nâm bir fellâhı köğünde basup firâr edüp Zülfikâr Kethudâ himâyesine girdiği haberin paşa-yı müşârün ileyh haber alup, "Olmaya illâ hayr" deyüp yârân Genc-i Seyyid’e pinhân edüp bir gün evvel Bedevî kuyusundan çıkarup Circe beği Alî Beğ mastabasında başın kesüp kellesin Abdurrahmân Paşa’ya gönderdiklerinde Zülfikâr’ın kellesin paşa görüp, |
"Esîr Allâh hamd-i Hudâ, Ahmed Paşa karındaşımızı ma'zûl edenlerden bu kaldı idi, anı dahi bu hâl üzre gördüm" buyurdular. |
Niçe bin gûne re’y-i tedbîrleri vardır, ammâ biz ben muhtasar kıldık kıldım. |
Âhirü'l-emr sene Tût'unda ma'zûl olup Mısır Anatolu eyâletinden ma'zûl Evvel Osmân Paşa’ya sadaka olunup, şehir havâlesi İbrâhîm Ağa şehr-i Şa'bânın altısında Mısır’a dâhil olup, kâyimmakâm Kaytâs Beğ olup, P Tût gurresinde Abdurrahmân Paşa alay-ı azîm ile aşağı Mısır’da Kal'atü'l-Kepşî dibinde Mehemmed Beğ sarâyında meks edüp hîn-i azilde ağavâtlarına ikişer kat ta'yînât vermeğe başlayup Âsitâne tarafına ulaklar gönderdi. |
Ba'dehu Osmân Paşa toksan bir Şa'bân’ının yigirmi tokuzunda bir alay-ı azîm ile Âdiliyye’de serâperdesiyle meks edüp ol gece azîm fişeng şâdumânları oldu. |
Ammâ hilâl-i Ramazân görünmeyüp ale’s-sabâh cümle ehl-i Mısır, Ramazân değildir, deyü orucların yemişken kuşluk zamânı tercümân başı Mirzâ Kâşif ve niçe sulehâ-yı ümmetden âdemler, |
"Biz ahşam ayı gördük" deyü şehâdet etdiklerinde Osmân Paşa dahi eyitdi: |
"Bire âdemler, ya ahşam bize ayı gördük deyü niçün haber etmediniz kim bu kadar kerre yüz bin ehl-i Mısır sıyâmın yediler?" deyü paşa gazab-âlûd olup tercümân Mirzâ Kâşif’i ol ecilden ibtidâ ma'zûl edüp ertesi eyle zamânı dellâllar nidâ edüp eyle vakti oruc dutulduğun ehl-i Mısır tefe’’ül edüp, kaht u galâ olur, dediler. |
Ve yine nefsü'l-emr eyle olup gurre-i Ramazân’da alay-ı azîm ile Osmân Paşa başına sorguc-ı sultânî komadan mükellef ü mükemmel alay ile toksan bir Ramazânı evvelinde Mısır’a dâhil oldu. |
Ertesi Abdurrahmân Paşa Osmân Paşa’ya gelüp, |
"Hayr makdem, safâ geldiniz" deyü ba'de’lletî ve’l-letâ Mısır muhâsebesin görmeğe başlayup Abdurrahmân Paşa üç kerre huzûr-ı Osmân Paşa’ya gelüp muhâsebeleri görmeğe Alî Kethudâ der-uhde edüp Osmân Paşa niçe musâmahalar edüp cüz’î ve küllî şeylere bakmayup niçe eşyâları deftere kayd etmeyüp bir şey almadı. |
Ancak anbâr tarafından mâl-ı bevâkî kalmış idi. |
Anıniçün Abdurrahmân Paşa mîrîye kîse mâl verüp hatm-i defter memhûr rûznâmçe alup Abdurrahmân Paşa eline hüccet-i şer'iyyeler alup deynden halâs oldu. |
Ammâ Alî Kethudâ'nın cürm ü cinâyet içün aldığı bartıl mâl içün ol kadar şakîler Osmân Paşa huzûruna gelüp birine dahi nazar olunmayup dîvân-ı Mısır’dan red olundu. |
Ve kazi'asker dahi "Tezvîr da'vâdır" deyü birinin da'vâsın dinletmeyüp huzûr-ı şer'den dahi red olunup ancak yeniçeri ocağından Bekir Efendi’den ve Mustafâ Efendi çırâğı Alî Efendi’den ve niçe kimesnelerden alınan cürm ü cinâyet-i nâ-şer'î içün Abdurrahmân Paşa’dan kırk yedi aded kîse ber-vech-i sulh alınup anlardan dahi kat'-ı alâka hüccetleri alınup Abdurrahmân Paşa Osmân Paşa ile vedâlaşup sene Şevvâl’inin onuncu gün sebt günü alay-ı azîm ile Âdiliyye’ye mu'azzez ü mükerrem çıkup serâperdesinde meks edüp Osmân Paşa ile vedâ' ziyâfeti olup Abdurrahmân Paşa Âsitâne tarafına revâne olup gitmede. |
Beri tarafda Osmân Paşa gûnâ-gûn re’y-i tedbîr etmede. |
Âsitâne tarafından sadr-ı a'zam hazînedârı Hasan Ağa gelüp şehir havâlesi İbrâhîm Ağa’da meks eyledi. |
Ol mahalde İbrâhîm Ağa havâlelikden ma'zûl olup hazînedâr Yûsuf Ağa şehir havâlesi olup sakal koyverdi. |
Ve İbrâhîm Ağa paşadan yigirmi beş kîse karz-ı hasen verdiği mâlın alup İslâmbol’a vardıkda merhûm olup paşaya toksan iki senesi mukarreri gelüp Kör Ömer Beğ Gazze paşası oldu. |
Ve sâyir vüzerâ-yı Mısır’ |
hazînelerinden ol hazîne ile ceyb harçlığı berâber çıkup Şâm surresi bir ay mukaddem Şâm’a gider oldu. |
Sene Mekke-i mükerremede Şerîf Berekât merhûm olup yerine Q oğlu Şerîf şerîf olup Mekke ve Medîne âsudehâl oldu. |
Bu sene-i menhûsede Gazze paşası Ömer Paşa’yı Râkid nâm bir şeyhü'l-Arab cengde kurşum ile urup şehîd edüp bin mikdârı Rûm yiğitleri dendân-ı rumh-ı sinândan geçüp câm-ı şehâdeti nûş etdiler. |
Yine sene-i mezbûrda Mekke-i mükerreme içre bir azîm yağmurlar yağup Beyt-i Şerîf’i seylâb-ı rahmet gark edüp niçe hânedânlar münhedim olup niçe bin at ve katır ve deve ve niçe yüz âdemler gark olduğu der-i devlete arz olunup hatt-ı şerîf ile emîrâhûr-ı kebîr Süleymân Ağa ve Gürcî Siyâvuş Ağa ve Kürd Ahmed Ağalar cümle mühimmât u levâzımâtlariyle gelüp Ka'be’ye gidüp amâr olunup derûn-ı Mekke’de Hâsekî Sultân bir imâret ve bir dârü’ş-şifâ binâ edüp Cidde şehrine azîm sular gelüp kal'a-misâl bir hân-ı azîm binâ olunup Beyt-i Şerîf’in haremi etrâfına handaklar ve birke-i azîmler ve kırk elli aded çeşmeler ve Arafât’da su yolları ve niçe hayrât-ı hasenâtlar şehr-i Mekke’de olup Medîne-i münevverede dahi seylden harâb olan yerleri ve Ravza-i Mutahhara’nın kubbesini ve şehr içre harâb olan imâretleri cümle ta'mîr ü termîm edüp gûyâ İremezât oldu. |
Ve Osmân Paşa Mekke ve Medîne gılâllerin cümle pâk göndermeğe cidd ü cehd eyledi. |
Ve Âsitâne tarafından İbrâhîm Paşalı Mahmûd Beğ Hâsoda’dan çıkup mîr-i alem-i Mısırlığla geldikde Osmân Paşa kendüye Mansûre hükûmetin verdi. |
Ve Yenikapulu İbrâhîm Kâşif’e ve Mirzâ Kâşif’e ve Sa'îdli Mustafâ Kâşif’e ve kızlar ağası çırâğı Mustafâ Çelebi’ye hil'at-ı fâhire geydirüp dörd aded beğ çırâğ-ı efrûhte edüp her bâr Rûmeli meydânında hırsız ve harâmîlere amân vermeyüp beşer onar bir yerden katl edüp ıslâh-ı Mısır’a mukayyed idi. |
Ve Benî Harb Süveyd Urbânına bir kılıc urup cümle tokuz bin melâ'în tîğden geçüp Şarkıyye ve Mansûre iklîmi emn ü emân oldu. |
Ve sene Buhayre hâkinde âsî Benî Vefâ-yi Mağribî üzre tecride asker gidüp anlar dahi emân ile mutî' olup re'âyâ oldular. |
Ve Şâm’dan Mekke’ye giderken birkesin amâr edüp Halîlü'r-rahmân’a âb-ı hayât su getürüp çeşmeler amâr etdi. |
Ve Şâm ile Kudüs mâbeyninde cübb-i Yûsuf’u tathîr edüp bir hân binâ etdi. |
Ve niçe gûne evsâf hüsniyyâtı vardır, kankı biri kitâbet oluna. |
Ammâ cümleden hüsn-i hâli kimesnenin mâlına ve cânına ve başına ve eşine ve aşına tama' etmeyüp sehâ-yı keremi ne Hâtem-i Tay ve ne Ca'fer-i Bermekî etmişdir. |
Hattâ cümleden biri Circe’den ma'zûl iki bin kîseden ayrılup iki akçe ulûfe ile hayrân u sergerdân kalan Dilâver Beğ'e elli iki pâre ulûfe ile Cidde eyâletin ihsân edüp cemî'i mühimmât u levâzımâtiyle bender-i Cidde’ye gönderüp ve cümle Circe ve Cidde'ye ve her sene Ka'be-i mükerremeye niçe yüz müstahık âdemlere in'âmlar edüp berren ve bahren Ka'be’ye gönderirdi. |
İhtitâm-ı Seyâhatnâme-i küstâhâne Lisân-ı Hindî üzre Îzid Allâ kipenâh çaltı hûn'a bi-lâ had ve lâ gâye ve lâ nihâye hamd ü senâ olsun kim Cenâb-ı Bârî yârî kılup Mısır-ı Kâhire-i nâdiretü'l-asrda bu evrâk-ı perîşânımız hırka-i dervîşân-ı nemed-pûşân gibi elvân elvân olup itmâm buldu. |
Ve elfâz-ı hedâyânın kitâbeti ve bidâyeti ve nihâyeti sene târîhinde Mısır vâlîsi vezîr-i rûşen-zamîr, sâhib-i re’y-i Âsaf-dilîr, Paşa yesserallâhu mâ yeşâ’ hazretlerinin eyyâm-ı devletinde bu elfâz-ı bî-mezemiz âhir olup yine mezeden hâlî olmayup hayrile itmâm buldu. |
Ammâ fuzalâ-yı zevi’l-ukûl beyninde nâ-tamâmdır. |
Ümîzdir kim kesret-i seyâhatimize haml edüp elfâz-ı tumturâk-ı ibârât ile tahrîr etmediğimize nazar etmeyüp me’mûl u mercûdur kim sehv-i galat u muhabbat olmuş nâ-merbût yazılmış uyûbların dâmen-i afv ile mestûr edüp kilk-i hatâ-yı nâ-savâb mahallerin kalemtırâş-ı salâhla hak edüp kilk-i cevâhir-i zebânları ile ıslâh buyuralar. |
Zîrâ bu hakîr-i pür-taksîr bu müsevvedâtımız itmâmı mahalline gelince ekâlîm-i seb'ayı geşt ü güzâr etdiğimiz elli bir sene olmuş idi. |
Kesret-i seyâhatden bir künc-i uzlethânede halkdan münzevî olup gûnâgûn tevârihâtlar tetebbu' etmek müyesser olmamış idi, ve bir kimsenin sergüzeşt ü serencâmın ve bir musannif ü mü’ellifînin tahrîrâtın görüp Seyâhatnâme'mize kayd etmemiş idik. |
Ammâ bu diyâr-ı Mısır’da üstâdımız Şeyh Alî Y Şümürlisî hazretlerinden istimâ' etdiğimiz tefâsîr-i şerîflerden ve ehâdîs-i nebevîlerden mahalle münâsib âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfleri izn-i şerîfleri ile tahrîr eyledik. |
Andan sonra bu müsevvedâtımız cümle kendü sergüzeşt ü serencâmımız ve ifnâ-yı vücûd edüp seyâhatimizdir ki bu minvâl üzre küstâhâne tahrîr olundu. |
El-özr makbûl inde kirâmi’n-nâs mâ-sadakı üzre özrümüz makbûl olup hayr-du'â ile yâd edüp yâd etmeyeler. |
Bâkî olalar bâkî. |
|/\| |
total word count: 11,175,408 |
|\/| |
_____ |
<?xml version="1. |
0" encoding="UTF-8"?> |
<metadata> |
<title>Tercüman-ı</title> |
<author>Şinasi</author> |
<date>1860</date> |
<word_count>402</word_count> |
<unique_words>279</unique_words> |
<line_count>29</line_count> |
</metadata> |
_____ |
ŞİNÂSÎ’NİN TERCÜMAN-I AHVÂL GAZETESİ MUKADDİMESİ Mâdam ki bir hey’et-i ictimaiyede yaşayan halk bunca vezaif-i kanuniye ile mükelleftir, elbette kalen ve kalemen kendi vatanının menafiine dair beyan-ı efkâr etmeği cümle-i hukuk-ı müktesebesinden addeyler. |
Eğer şu müddeaya bir sened-i müsbit aranılacak olsa, maarif kuvveti ile zihni açılmış olan milel-i mütemeddinenin yalnız politika gazetelerini göstermek kifayet edebilir. |
Bu mebhas, Devlet-i aliyye’ce dahi nev’amâ müeyyeddir ki Meclis-i âlî-i Tanzimat’ın teşekkülü sırasında kavanîn ve nizamata müteallik levâyihin tahriren arzolunması için umuma me’zuniyet-i resmiye verilmişti, hattâ Hükûmet-i seniyye’nin müsaadesi ile, dâhil-i memalik-i Osmaniye’de teb’a-i gayr-i müslimenin kendi lisanları üzre hâlâ çıkardıkları jurnaller bile, belki hukuklarından ziyadece serbesttir; fakat asıl Osmanlı gazetelerinin bahsine gelince, gayr-i resmî bir varakanın devam üzre çıkarılmasında her nasılsa şimdiye kadar millet-i hâkimeden hiçbir kimse ihtiyar-ı zahmet etmemiştir. |
Hele şükürler olsun, saye-i adaleti seniyyede telâfî-i mâfat müyesser oldu. |
Şöyle ki : Bu yolda Türkçe bir gazetenin neşri istid’âsına dair geçenlerde takdim olunan müzekkirenin meâlini musaddak Meclis-i maarif-i umumiye’den verilen mazbata üzerine, |
Meclis-i hâss-ı vükelâ-yi fehhâm’da dahi keyfiyet istihsan ve ol bâbta müsaade-i seniyye-i cenab-ı mülûkâne şayan buyurulmuştur ve bundan başka her def’a çıkarıldıkça bir nüshası, lâyık olmadığı hâlde huzur-i hümayuna takdim olunmak hususuna irade-i mahsusa-i şahâne teâkuben şeref-efzâ-yi sudur olmuştur . |
Bu veçhile sâbık ve lâhık ve lâhıkı sâbıkına faik olarak zuhura gelen teşvikat-ı celilenin ifa-yi teşekküründe lisan-i hâlimizden müstebân olan aczimizi, âcizâne umuma dahi ilân ederiz İmdi işbu gazete ahval-i dâhiliye ve hariciyeden müntehap bâzı havadisi ve maarif-i mütenevvia ile sair mevadd-i nâfiaya dair mebahisi neşr-ü beyana vasıta olacağından nâşî, Tercüman-ı ahval ünvanı ile tesmiye olunmak münasip görüldü. |
Ta’rife hâcet olmadığı üzre kelâm, |
ifade-i meram etmeğe mahsus bir mevhibe-i kudret olduğu misillû , en güzel icad-i akl-ı insanî olan kitabet dahi kalemle tasvir-i kelâm eylemek fenninden ibarettir; bu itibar-i hakikate mebnî, giderek, umum halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede işbu gazeteyi kaleme almak mültezem olduğu dahi makam münasebeti ile şimdiden ihtar olunur . |
Subsets and Splits