id
int64 1
9.2k
| answers
list | title
stringlengths 4
104
| question
stringlengths 2
257
| context
stringlengths 31
11.1k
|
---|---|---|---|---|
7,150 | [
{
"answer_start": "478",
"text": "Tevarih-i Al-i Osman"
}
] | Âşıkpaşazâde | Âşıkpaşazâde Tarihi olarak bilinen kitabın asıl adı nedir? | Sonra Balkanlara dönerek Üsküp'te Paşa Yiğitoğlu İshak Bey himayesinde yaşadı. Bu sırada II. Murad'ın Balkanlarda yaptığı bazı askeri seferlere katılıp ondan şahsen iltifat gördü. 1457'de II. Mehmed'in şehzadeleri Mustafa ve Beyazid'ın sünnet şenliklerine katılmak için Edirne'ye çağırıldı. Sultan ona iltifatlar ve ihsanlar bahşetti. 1469-70'te kızı Rabia'yı müridi Şeyh Seyyid Vilayet ile evlendirdi. Hayatının sonuna doğru ünlü tarihi olan Âşıkpaşazâde Tarihi olarak bilinen Tevarih-i Al-i Osman adlı tarihi yazmaya başladı. 1484'te yaşı 85'e vardığında bu tarihi bitirdi. Büyük olasılıkla bu tarihten hemen sonra vefat etti. |
7,151 | [
{
"answer_start": "367",
"text": "Şeyh Seyyid Vilayet"
}
] | Âşıkpaşazâde | Âşıkpaşazâde'nin kızı kiminle evlenmiştir? | Sonra Balkanlara dönerek Üsküp'te Paşa Yiğitoğlu İshak Bey himayesinde yaşadı. Bu sırada II. Murad'ın Balkanlarda yaptığı bazı askeri seferlere katılıp ondan şahsen iltifat gördü. 1457'de II. Mehmed'in şehzadeleri Mustafa ve Beyazid'ın sünnet şenliklerine katılmak için Edirne'ye çağırıldı. Sultan ona iltifatlar ve ihsanlar bahşetti. 1469-70'te kızı Rabia'yı müridi Şeyh Seyyid Vilayet ile evlendirdi. Hayatının sonuna doğru ünlü tarihi olan Âşıkpaşazâde Tarihi olarak bilinen Tevarih-i Al-i Osman adlı tarihi yazmaya başladı. 1484'te yaşı 85'e vardığında bu tarihi bitirdi. Büyük olasılıkla bu tarihten hemen sonra vefat etti. |
7,152 | [
{
"answer_start": "270",
"text": "Edirne"
}
] | Âşıkpaşazâde | II. Mehmed'in şehzadeleri Mustafa ve Beyazid'ın sünnet eğlencesi nerede tertip edilmiştir? | Sonra Balkanlara dönerek Üsküp'te Paşa Yiğitoğlu İshak Bey himayesinde yaşadı. Bu sırada II. Murad'ın Balkanlarda yaptığı bazı askeri seferlere katılıp ondan şahsen iltifat gördü. 1457'de II. Mehmed'in şehzadeleri Mustafa ve Beyazid'ın sünnet şenliklerine katılmak için Edirne'ye çağırıldı. Sultan ona iltifatlar ve ihsanlar bahşetti. 1469-70'te kızı Rabia'yı müridi Şeyh Seyyid Vilayet ile evlendirdi. Hayatının sonuna doğru ünlü tarihi olan Âşıkpaşazâde Tarihi olarak bilinen Tevarih-i Al-i Osman adlı tarihi yazmaya başladı. 1484'te yaşı 85'e vardığında bu tarihi bitirdi. Büyük olasılıkla bu tarihten hemen sonra vefat etti. |
7,153 | [
{
"answer_start": "55",
"text": "Behcetü't Tevârîh"
}
] | Şükrullâh | Şükrullah hangi kitabı ile ün yapmıştır? | Şükrullâh, 15. yüzyılda yaşamış bir Osmanlı tarihçisi. Behcetü't Tevârîh adlı tarih kitabının yazarı olarak ün yapmıştır. |
7,154 | [
{
"answer_start": "18",
"text": "Amasya"
}
] | Şükrullâh | Şükrullah'ın nerede doğduğu kabul edilmektedir? | Doğumunun 1388'de Amasya'da olduğu kabul edilmektedir. Tüm adı Şükrüllah bin İmâm Şihâbeddîn Ahmed bin İmâm Zeyneddîn Zekîdir. |
7,155 | [
{
"answer_start": "63",
"text": "Şükrüllah bin İmâm Şihâbeddîn Ahmed bin İmâm Zeyneddîn Zekîdir"
}
] | Şükrullâh | Şükrullah'ın tam adı nedir? | Doğumunun 1388'de Amasya'da olduğu kabul edilmektedir. Tüm adı Şükrüllah bin İmâm Şihâbeddîn Ahmed bin İmâm Zeyneddîn Zekîdir. |
7,156 | [
{
"answer_start": "139",
"text": "Karamanoğulları Beyliği"
}
] | Şükrullâh | Şükrullah hangi beyliğe elçi olarak gönderilmiştir? | Osmanlı ilmiye sınıfına mensuptur. II. Murad ve II. Mehmed dönemlerinde 22 yıl Osmanlı Devleti hizmetinde çalışmıştir. II. Murad döneminde Karamanoğulları Beyliği'ne elçi olarak gönderilmiştir. |
7,157 | [
{
"answer_start": "35",
"text": "II. Murad ve II. Mehmed"
}
] | Şükrullâh | Şükrullah hangi padişahlar devrinde Osmanlı Devleti'nin hizmetinde bulunmuştur? | Osmanlı ilmiye sınıfına mensuptur. II. Murad ve II. Mehmed dönemlerinde 22 yıl Osmanlı Devleti hizmetinde çalışmıştir. II. Murad döneminde Karamanoğulları Beyliği'ne elçi olarak gönderilmiştir. |
7,158 | [
{
"answer_start": "48",
"text": "İstanbul Şeyh Vefâ Camisi"
}
] | Şükrullâh | Şükrullah'ın mezarı nerede bulunmaktadır? | 1488 yılında İstanbul'da vefat etmiştir. Mezarı İstanbul Şeyh Vefâ Camisi'nde bulunmaktadır. |
7,159 | [
{
"answer_start": "99",
"text": "II. Mehmed"
}
] | Şükrullâh | Şükrullâh Behcetü't Tevârîh isimli eserini hangi padişahın sadrazamına sunmuştur? | Şükrullâh Behcetü't Tevârîh isimli eserini 1456'da yazmaya başladığı eserini 1459'da tamamlamış ve II. Mehmed'in sadrazamı Veli Mahmud Paşa'ya sunmuştur. Farsça olarak yazılan bu eser Kanuni devrinde 1530 senesinde Türkçeye çevrilmiştir. |
7,160 | [
{
"answer_start": "47",
"text": "dünya tarihinin anlatılması"
}
] | Şükrullâh | Behcetü't Tevârîh neyi hedeflemiştir? | Behcetü't Tevârîh on üç kısımdan oluşmuştur ve dünya tarihinin anlatılması hedeflidir. Eserin sekizinci kısmı II. Mehmed'in tahta çıkmasına 1451 kadarki Osmanlı tarihinden bahsetmektedir. |
7,161 | [
{
"answer_start": "193",
"text": "1939-49"
}
] | Şükrullâh | Behcetü't Tevârîh'in bazı kısımları hangi yıllarda iki defa Türkçe'ye çevrilerek neşredilmiştir? | Behcetü't Tevârîh diğer Osmanlı tarih yazarları tarafından, özellikle Karamani Mehmet Paşa, Sarıca Kemal, Ruhi Çelebi, Mehmet Zaim, kaynak olarak kullanılmıştır. Osmanlı'larla ilgili son kısmı 1939-49'da iki defa Türkçe’ye çevrilerek neşredilmiştir. |
7,162 | [
{
"answer_start": "261",
"text": "kamu işlerine ve hizmetine"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Devletin el koyduğu artık ürün hangi işlere harcanmıştır? | Sencer Divitçioğlu’na göre Osmanlı toplumu sınıflı bir toplum olmasına karşın, bu toplumda sömürgecilik yoktur. Toprakların mülkiyeti devlete ait olduğu için köylerde yaratılan artık-ürün de devlete aittir. Devletin el koyduğu bu artık ürünün bir kısmı mutlaka kamu işlerine ve hizmetine harcanmıştır.
|
7,163 | [
{
"answer_start": "134",
"text": "devlete"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Osmanlı toplumunda toprakların mülkiyeti kime aittir? | Sencer Divitçioğlu’na göre Osmanlı toplumu sınıflı bir toplum olmasına karşın, bu toplumda sömürgecilik yoktur. Toprakların mülkiyeti devlete ait olduğu için köylerde yaratılan artık-ürün de devlete aittir. Devletin el koyduğu bu artık ürünün bir kısmı mutlaka kamu işlerine ve hizmetine harcanmıştır.
|
7,164 | [
{
"answer_start": "55",
"text": "87 yaşında"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu vefat ettiğinde kaç yaşındaydı? | Üniversiteden emekli olan Divitçioğlu, 8 Eylül 2014'te 87 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi İstanbul'daki Kilyos Mezarlığı'na defnedildi. |
7,165 | [
{
"answer_start": "39",
"text": "8 Eylül 2014'te 87"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu hangi tarihte vefat etti? | Üniversiteden emekli olan Divitçioğlu, 8 Eylül 2014'te 87 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi İstanbul'daki Kilyos Mezarlığı'na defnedildi. |
7,166 | [
{
"answer_start": "94",
"text": "İstanbul'daki Kilyos Mezarlığı'na"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu'nun cenazesi nereye defnedilmiştir? | Üniversiteden emekli olan Divitçioğlu, 8 Eylül 2014'te 87 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi İstanbul'daki Kilyos Mezarlığı'na defnedildi. |
7,167 | [
{
"answer_start": "315",
"text": "\"Marx’ta İktisadi Büyüme\" adlı tezi ile"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu yazdığı hangi tez ile doçent olmuştur? | Sencer Divitçioğlu, 14 Şubat 1927'de İstanbul’da doğdu. 1950 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi. Doktora eğitimini Paris Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi’nde tamamladı. 1957'de Türkiye'ye dönerek İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1959 yılında "Marx’ta İktisadi Büyüme" adlı tezi ile doçent olmaya hak kazandı. 27 Mayıs 1960'dan sonra Turizm Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Yine bu dönemde Devlet Planlama Teşkilatı'nın kuruluşunda bulundu.
|
7,168 | [
{
"answer_start": "228",
"text": "İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu Türkiye'de akademisyen olarak hangi okulda çalıştı? | Sencer Divitçioğlu, 14 Şubat 1927'de İstanbul’da doğdu. 1950 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi. Doktora eğitimini Paris Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi’nde tamamladı. 1957'de Türkiye'ye dönerek İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1959 yılında "Marx’ta İktisadi Büyüme" adlı tezi ile doçent olmaya hak kazandı. 27 Mayıs 1960'dan sonra Turizm Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Yine bu dönemde Devlet Planlama Teşkilatı'nın kuruluşunda bulundu.
|
7,169 | [
{
"answer_start": "139",
"text": "Paris Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi’nde"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu doktora eğitimini hangi okulda bitirdi? | Sencer Divitçioğlu, 14 Şubat 1927'de İstanbul’da doğdu. 1950 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi. Doktora eğitimini Paris Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi’nde tamamladı. 1957'de Türkiye'ye dönerek İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1959 yılında "Marx’ta İktisadi Büyüme" adlı tezi ile doçent olmaya hak kazandı. 27 Mayıs 1960'dan sonra Turizm Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Yine bu dönemde Devlet Planlama Teşkilatı'nın kuruluşunda bulundu.
|
7,170 | [
{
"answer_start": "37",
"text": "İstanbul’da"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu nerede doğdu? | Sencer Divitçioğlu, 14 Şubat 1927'de İstanbul’da doğdu. 1950 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi. Doktora eğitimini Paris Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi’nde tamamladı. 1957'de Türkiye'ye dönerek İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1959 yılında "Marx’ta İktisadi Büyüme" adlı tezi ile doçent olmaya hak kazandı. 27 Mayıs 1960'dan sonra Turizm Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Yine bu dönemde Devlet Planlama Teşkilatı'nın kuruluşunda bulundu.
|
7,171 | [
{
"answer_start": "443",
"text": "1975'te "
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu kaç yılında Boğaziçi Üniversitesi'nde ders verdi? | 1962-1963 döneminde İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde davetli profesör olarak çalıştı. 1967'de Kemal Tahir'in önerisiyle başlayarak tamamladığı Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu adlı çalışması Fransızca, Yunanca dahil birçok dile çevrildi. Bu çalışması çok dikkat çekti. Dönemin iç siyasi tartışmalarda önemli bir argüman oluşturdu. 1968-1969'da tekrar Paris'te bir yıl süreyle, 1973'de Cambridge'de ikinci kez üç ay süreyle çalıştı. 1975'te Boğaziçi Üniversitesi'nde doktora dersleri verdi. |
7,172 | [
{
"answer_start": "150",
"text": "Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu'nun Kemal Tahir'in önerisiyle başladığı çalışmalarının ismi nedir? | 1962-1963 döneminde İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde davetli profesör olarak çalıştı. 1967'de Kemal Tahir'in önerisiyle başlayarak tamamladığı Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu adlı çalışması Fransızca, Yunanca dahil birçok dile çevrildi. Bu çalışması çok dikkat çekti. Dönemin iç siyasi tartışmalarda önemli bir argüman oluşturdu. 1968-1969'da tekrar Paris'te bir yıl süreyle, 1973'de Cambridge'de ikinci kez üç ay süreyle çalıştı. 1975'te Boğaziçi Üniversitesi'nde doktora dersleri verdi. |
7,173 | [
{
"answer_start": "60",
"text": "davetli profesör olarak"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu Cambridge Üniversitesi'nde hangi akademik ünvan ile çalıştı? | 1962-1963 döneminde İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde davetli profesör olarak çalıştı. 1967'de Kemal Tahir'in önerisiyle başlayarak tamamladığı Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu adlı çalışması Fransızca, Yunanca dahil birçok dile çevrildi. Bu çalışması çok dikkat çekti. Dönemin iç siyasi tartışmalarda önemli bir argüman oluşturdu. 1968-1969'da tekrar Paris'te bir yıl süreyle, 1973'de Cambridge'de ikinci kez üç ay süreyle çalıştı. 1975'te Boğaziçi Üniversitesi'nde doktora dersleri verdi. |
7,174 | [
{
"answer_start": "198",
"text": "tarihle"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu'un matematik çalışmalarının ardından hangi bilim dalı ile ilgilenmeye başladı? | 1976 yılında profesörlüğe yükseldi. 1983 yılında Paris Üniversitesi'nde konuk profesör olarak dersler verdi. Çeşitli iktisat kuramlarını matematiksel bir dille ele alan teorik çalışmaların ardından tarihle uğraşmaya başladı. |
7,175 | [
{
"answer_start": "72",
"text": "konuk profesör olarak"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu Paris Üniversitesi'nde hangi akademik ünvan ile çalıştı? | 1976 yılında profesörlüğe yükseldi. 1983 yılında Paris Üniversitesi'nde konuk profesör olarak dersler verdi. Çeşitli iktisat kuramlarını matematiksel bir dille ele alan teorik çalışmaların ardından tarihle uğraşmaya başladı. |
7,176 | [
{
"answer_start": "310",
"text": "yurtdışında"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu 1402'likler olarak bilinen olay sonrasında davetli misafir olarak nerede çalışmaya başladı? | 1956-82 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde ve 1975’ten itibaren de Boğaziçi Üniversitesi’nde çeşitli doktora dersleri ve teorik iktisat dersleri verdi. 12 Eylül Darbesi sonrası oluşan baskı ortamı sonucu 1402'likler olarak bilinen olay neticesinde görevine son verildi. Bunun üzerine yurtdışında davetli profesör olarak çalıştı (1982-84). |
7,177 | [
{
"answer_start": "230",
"text": "1402'likler olarak bilinen olay"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu'nun görevinin sonlanmasına neden olan olay nedir? | 1956-82 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde ve 1975’ten itibaren de Boğaziçi Üniversitesi’nde çeşitli doktora dersleri ve teorik iktisat dersleri verdi. 12 Eylül Darbesi sonrası oluşan baskı ortamı sonucu 1402'likler olarak bilinen olay neticesinde görevine son verildi. Bunun üzerine yurtdışında davetli profesör olarak çalıştı (1982-84). |
7,178 | [
{
"answer_start": "25",
"text": "İstanbul Üniversitesi"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu, Boğaziçi Üniversitesi’nden önce hangi okulda ders vermiştir? | 1956-82 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde ve 1975’ten itibaren de Boğaziçi Üniversitesi’nde çeşitli doktora dersleri ve teorik iktisat dersleri verdi. 12 Eylül Darbesi sonrası oluşan baskı ortamı sonucu 1402'likler olarak bilinen olay neticesinde görevine son verildi. Bunun üzerine yurtdışında davetli profesör olarak çalıştı (1982-84). |
7,179 | [
{
"answer_start": "16",
"text": "iktisat teorisi, marksist teori ve Antropolojik tarih"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu'nun hangi konularda çalışmaları bulunmaktadır? | Divitçioğlu'nun iktisat teorisi, marksist teori ve Antropolojik tarih (özellikle Türk tarihi) olmak üzere üç ana konuda çalışmaları bulunmaktadır.
|
7,180 | [
{
"answer_start": "962",
"text": "gücünü muhafaza etmek ve yetkilerini paylaşmamak için"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Asya toplumlarında merkezi otorite neden ülke topraklarını belirli bir bireye devretmez? | Sencer Divitçioğlu, Karl Marx tarafından 1850'li yılların başında ortaya atılan Asya tipi üretim tarzı konusunu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. Divitçioğlu'na göre toplumsal üretim ve bunun yeniden üretimi (üretim biçimi) dünyadaki bütün topluluklar için farklı iki ana yoldan gelişmiştir. Bu yollardan bir tanesi klasik yoldur ve Avrupa’ya ve Japonya’ya özgü bir yapısı vardır. Bu yapıya göre Avrupa’da toprak beyleri kendi denetimi altındaki bölgede toprağın sahibi olmaları nedeniyle bulundukları bölgede kralın yetkilerini paylaşır ve kendi kendilerini yönetirlerdi, feodalizm olarak adlandırılan bu üretim yapısı kapitalizmin klasik gelişme yoludur ve kapitalist üretim süreci bu yapı içerisinde meydana gelmiştir. Ancak Divitçioğlu toplumsal gelişim aşamasının özellikle Asya toplumlarında bu yoldan farlı bir seyir izlediğini belirtmiştir. Ona göre Hindistan, Çin, Osmanlı İmparatorluğu gibi Asya toplumlarında, Avrupa'dakinin aksine merkezi otorite, gücünü muhafaza etmek ve yetkilerini paylaşmamak için ülke topraklarını belirli bir bireye ya da aileye mülk olarak devretmez ancak onun belirli şartlar altında ve kendisine bağlı kalacağına inanması suretiyle kullanma hakkını devrederdi, kullanma hakkına sahip olan kişi bu hakkını miras yoluyla da çocuklarına devredemezdi. Böylece merkezi otorite, kullanma hakkını devreden anlaşmayı feshedip bu hakkı bir başka kişiye verebilirdi. Bu nedenle doğu toplumlarında toprak, bireyin değil, devletin mülkiyetindeydi. Bu durum devletin doğu toplumlarında Batı toplumlarına göre farklı algılanmasına neden olmuştur, Doğu toplumlarında devlet “tanrısal bir güce” sahiptir ve asla sarsılmaz bir yapısı vardır.
|
7,181 | [
{
"answer_start": "1600",
"text": "tanrısal bir güce"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Doğu toplumlarında devlet nasıl bir güce sahiptir? | Sencer Divitçioğlu, Karl Marx tarafından 1850'li yılların başında ortaya atılan Asya tipi üretim tarzı konusunu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. Divitçioğlu'na göre toplumsal üretim ve bunun yeniden üretimi (üretim biçimi) dünyadaki bütün topluluklar için farklı iki ana yoldan gelişmiştir. Bu yollardan bir tanesi klasik yoldur ve Avrupa’ya ve Japonya’ya özgü bir yapısı vardır. Bu yapıya göre Avrupa’da toprak beyleri kendi denetimi altındaki bölgede toprağın sahibi olmaları nedeniyle bulundukları bölgede kralın yetkilerini paylaşır ve kendi kendilerini yönetirlerdi, feodalizm olarak adlandırılan bu üretim yapısı kapitalizmin klasik gelişme yoludur ve kapitalist üretim süreci bu yapı içerisinde meydana gelmiştir. Ancak Divitçioğlu toplumsal gelişim aşamasının özellikle Asya toplumlarında bu yoldan farlı bir seyir izlediğini belirtmiştir. Ona göre Hindistan, Çin, Osmanlı İmparatorluğu gibi Asya toplumlarında, Avrupa'dakinin aksine merkezi otorite, gücünü muhafaza etmek ve yetkilerini paylaşmamak için ülke topraklarını belirli bir bireye ya da aileye mülk olarak devretmez ancak onun belirli şartlar altında ve kendisine bağlı kalacağına inanması suretiyle kullanma hakkını devrederdi, kullanma hakkına sahip olan kişi bu hakkını miras yoluyla da çocuklarına devredemezdi. Böylece merkezi otorite, kullanma hakkını devreden anlaşmayı feshedip bu hakkı bir başka kişiye verebilirdi. Bu nedenle doğu toplumlarında toprak, bireyin değil, devletin mülkiyetindeydi. Bu durum devletin doğu toplumlarında Batı toplumlarına göre farklı algılanmasına neden olmuştur, Doğu toplumlarında devlet “tanrısal bir güce” sahiptir ve asla sarsılmaz bir yapısı vardır.
|
7,182 | [
{
"answer_start": "781",
"text": "Asya toplumlarında"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Toplumsal gelişim aşaması hangi toplumlarda kapitalizmin klasik gelişme yolundan farklı bir rota izlemiştir? | Sencer Divitçioğlu, Karl Marx tarafından 1850'li yılların başında ortaya atılan Asya tipi üretim tarzı konusunu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. Divitçioğlu'na göre toplumsal üretim ve bunun yeniden üretimi (üretim biçimi) dünyadaki bütün topluluklar için farklı iki ana yoldan gelişmiştir. Bu yollardan bir tanesi klasik yoldur ve Avrupa’ya ve Japonya’ya özgü bir yapısı vardır. Bu yapıya göre Avrupa’da toprak beyleri kendi denetimi altındaki bölgede toprağın sahibi olmaları nedeniyle bulundukları bölgede kralın yetkilerini paylaşır ve kendi kendilerini yönetirlerdi, feodalizm olarak adlandırılan bu üretim yapısı kapitalizmin klasik gelişme yoludur ve kapitalist üretim süreci bu yapı içerisinde meydana gelmiştir. Ancak Divitçioğlu toplumsal gelişim aşamasının özellikle Asya toplumlarında bu yoldan farlı bir seyir izlediğini belirtmiştir. Ona göre Hindistan, Çin, Osmanlı İmparatorluğu gibi Asya toplumlarında, Avrupa'dakinin aksine merkezi otorite, gücünü muhafaza etmek ve yetkilerini paylaşmamak için ülke topraklarını belirli bir bireye ya da aileye mülk olarak devretmez ancak onun belirli şartlar altında ve kendisine bağlı kalacağına inanması suretiyle kullanma hakkını devrederdi, kullanma hakkına sahip olan kişi bu hakkını miras yoluyla da çocuklarına devredemezdi. Böylece merkezi otorite, kullanma hakkını devreden anlaşmayı feshedip bu hakkı bir başka kişiye verebilirdi. Bu nedenle doğu toplumlarında toprak, bireyin değil, devletin mülkiyetindeydi. Bu durum devletin doğu toplumlarında Batı toplumlarına göre farklı algılanmasına neden olmuştur, Doğu toplumlarında devlet “tanrısal bir güce” sahiptir ve asla sarsılmaz bir yapısı vardır.
|
7,183 | [
{
"answer_start": "423",
"text": "kendi denetimi altındaki bölgede toprağın sahibi olmaları nedeniyle"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Avrupa’da toprak beyleri hangi sebeple kralın yetkilerini paylaşırdı? | Sencer Divitçioğlu, Karl Marx tarafından 1850'li yılların başında ortaya atılan Asya tipi üretim tarzı konusunu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. Divitçioğlu'na göre toplumsal üretim ve bunun yeniden üretimi (üretim biçimi) dünyadaki bütün topluluklar için farklı iki ana yoldan gelişmiştir. Bu yollardan bir tanesi klasik yoldur ve Avrupa’ya ve Japonya’ya özgü bir yapısı vardır. Bu yapıya göre Avrupa’da toprak beyleri kendi denetimi altındaki bölgede toprağın sahibi olmaları nedeniyle bulundukları bölgede kralın yetkilerini paylaşır ve kendi kendilerini yönetirlerdi, feodalizm olarak adlandırılan bu üretim yapısı kapitalizmin klasik gelişme yoludur ve kapitalist üretim süreci bu yapı içerisinde meydana gelmiştir. Ancak Divitçioğlu toplumsal gelişim aşamasının özellikle Asya toplumlarında bu yoldan farlı bir seyir izlediğini belirtmiştir. Ona göre Hindistan, Çin, Osmanlı İmparatorluğu gibi Asya toplumlarında, Avrupa'dakinin aksine merkezi otorite, gücünü muhafaza etmek ve yetkilerini paylaşmamak için ülke topraklarını belirli bir bireye ya da aileye mülk olarak devretmez ancak onun belirli şartlar altında ve kendisine bağlı kalacağına inanması suretiyle kullanma hakkını devrederdi, kullanma hakkına sahip olan kişi bu hakkını miras yoluyla da çocuklarına devredemezdi. Böylece merkezi otorite, kullanma hakkını devreden anlaşmayı feshedip bu hakkı bir başka kişiye verebilirdi. Bu nedenle doğu toplumlarında toprak, bireyin değil, devletin mülkiyetindeydi. Bu durum devletin doğu toplumlarında Batı toplumlarına göre farklı algılanmasına neden olmuştur, Doğu toplumlarında devlet “tanrısal bir güce” sahiptir ve asla sarsılmaz bir yapısı vardır.
|
7,184 | [
{
"answer_start": "20",
"text": "Karl Marx tarafından"
}
] | Sencer Divitçioğlu | Sencer Divitçioğlu'nun incelediği Asya tipi üretim tarzı kim tarafından ortaya atılmıştır? | Sencer Divitçioğlu, Karl Marx tarafından 1850'li yılların başında ortaya atılan Asya tipi üretim tarzı konusunu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. Divitçioğlu'na göre toplumsal üretim ve bunun yeniden üretimi (üretim biçimi) dünyadaki bütün topluluklar için farklı iki ana yoldan gelişmiştir. Bu yollardan bir tanesi klasik yoldur ve Avrupa’ya ve Japonya’ya özgü bir yapısı vardır. Bu yapıya göre Avrupa’da toprak beyleri kendi denetimi altındaki bölgede toprağın sahibi olmaları nedeniyle bulundukları bölgede kralın yetkilerini paylaşır ve kendi kendilerini yönetirlerdi, feodalizm olarak adlandırılan bu üretim yapısı kapitalizmin klasik gelişme yoludur ve kapitalist üretim süreci bu yapı içerisinde meydana gelmiştir. Ancak Divitçioğlu toplumsal gelişim aşamasının özellikle Asya toplumlarında bu yoldan farlı bir seyir izlediğini belirtmiştir. Ona göre Hindistan, Çin, Osmanlı İmparatorluğu gibi Asya toplumlarında, Avrupa'dakinin aksine merkezi otorite, gücünü muhafaza etmek ve yetkilerini paylaşmamak için ülke topraklarını belirli bir bireye ya da aileye mülk olarak devretmez ancak onun belirli şartlar altında ve kendisine bağlı kalacağına inanması suretiyle kullanma hakkını devrederdi, kullanma hakkına sahip olan kişi bu hakkını miras yoluyla da çocuklarına devredemezdi. Böylece merkezi otorite, kullanma hakkını devreden anlaşmayı feshedip bu hakkı bir başka kişiye verebilirdi. Bu nedenle doğu toplumlarında toprak, bireyin değil, devletin mülkiyetindeydi. Bu durum devletin doğu toplumlarında Batı toplumlarına göre farklı algılanmasına neden olmuştur, Doğu toplumlarında devlet “tanrısal bir güce” sahiptir ve asla sarsılmaz bir yapısı vardır.
|
7,185 | [
{
"answer_start": "697",
"text": " F-104 uçağı "
}
] | ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi | Bilim ve Teknoloji müzesinin açık hava sergisinde hangi araçlar sergilenmektedir? | ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi, 2003 yılında Ankara'da kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne bağlı müze. Müzenin amacı MÖ 7000 yılından beri Anadolu'da gelişen teknolojinin tarihini belgelemek ve günümüz teknolojisini sergilemektir.
Üniversite yerleşkesinde bulunan müze kompleksi 4 ana elemandan oluşmaktadır. Bunlar geçmişten günümüze bilim ve teknoloji gelişimini gözler önüne seren sergi binası "Büyük Silo"; Ulaşım Tarihi sergisi binası "Hangar", 50'den fazla etkileşimli deneyin bulunduğu Uygulamalı Bilim Merkezi binası "UFO" ve açık hava sergisidir. Açık hava sergisinde üniversite birimleri ve diğer ilgili kişi ve kurumların katkılarıyla bir araya getirilmiş lokomotif, C-47 uçağı, F-104 uçağı gibi araçlar sergilenmektedir.
Müzenin kurulma çalışmalarına 2001'de başlanmış ve 2005'te tamamlanmıştır.
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, ilkokul öğrenciliğinden bu yana yaklaşık 70 yıldır kullandığı Erika marka tarihî daktilosunu Ekim 2003'te ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi'ne armağan etmiştir.
|
7,186 | [
{
"answer_start": "419",
"text": "Ulaşım Tarihi sergisi binası \"Hangar\""
}
] | ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi | Hangi binalar ve sergiler vardır? | ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi, 2003 yılında Ankara'da kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne bağlı müze. Müzenin amacı MÖ 7000 yılından beri Anadolu'da gelişen teknolojinin tarihini belgelemek ve günümüz teknolojisini sergilemektir.
Üniversite yerleşkesinde bulunan müze kompleksi 4 ana elemandan oluşmaktadır. Bunlar geçmişten günümüze bilim ve teknoloji gelişimini gözler önüne seren sergi binası "Büyük Silo"; Ulaşım Tarihi sergisi binası "Hangar", 50'den fazla etkileşimli deneyin bulunduğu Uygulamalı Bilim Merkezi binası "UFO" ve açık hava sergisidir. Açık hava sergisinde üniversite birimleri ve diğer ilgili kişi ve kurumların katkılarıyla bir araya getirilmiş lokomotif, C-47 uçağı, F-104 uçağı gibi araçlar sergilenmektedir.
Müzenin kurulma çalışmalarına 2001'de başlanmış ve 2005'te tamamlanmıştır.
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, ilkokul öğrenciliğinden bu yana yaklaşık 70 yıldır kullandığı Erika marka tarihî daktilosunu Ekim 2003'te ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi'ne armağan etmiştir.
|
7,187 | [
{
"answer_start": "122",
"text": "MÖ 7000 yılından beri Anadolu'da gelişen teknolojinin tarihini belgelemek ve günümüz teknolojisini sergilemektir."
}
] | ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi | Müzenin kuruluş amacı nedir? | ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi, 2003 yılında Ankara'da kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne bağlı müze. Müzenin amacı MÖ 7000 yılından beri Anadolu'da gelişen teknolojinin tarihini belgelemek ve günümüz teknolojisini sergilemektir.
Üniversite yerleşkesinde bulunan müze kompleksi 4 ana elemandan oluşmaktadır. Bunlar geçmişten günümüze bilim ve teknoloji gelişimini gözler önüne seren sergi binası "Büyük Silo"; Ulaşım Tarihi sergisi binası "Hangar", 50'den fazla etkileşimli deneyin bulunduğu Uygulamalı Bilim Merkezi binası "UFO" ve açık hava sergisidir. Açık hava sergisinde üniversite birimleri ve diğer ilgili kişi ve kurumların katkılarıyla bir araya getirilmiş lokomotif, C-47 uçağı, F-104 uçağı gibi araçlar sergilenmektedir.
Müzenin kurulma çalışmalarına 2001'de başlanmış ve 2005'te tamamlanmıştır.
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, ilkokul öğrenciliğinden bu yana yaklaşık 70 yıldır kullandığı Erika marka tarihî daktilosunu Ekim 2003'te ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi'ne armağan etmiştir.
|
7,188 | [
{
"answer_start": "32",
"text": "2003 yılında Ankara'da "
}
] | ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi | ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi nerede ve ne zaman kurulmuştur? | ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi, 2003 yılında Ankara'da kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne bağlı müze. Müzenin amacı MÖ 7000 yılından beri Anadolu'da gelişen teknolojinin tarihini belgelemek ve günümüz teknolojisini sergilemektir.
Üniversite yerleşkesinde bulunan müze kompleksi 4 ana elemandan oluşmaktadır. Bunlar geçmişten günümüze bilim ve teknoloji gelişimini gözler önüne seren sergi binası "Büyük Silo"; Ulaşım Tarihi sergisi binası "Hangar", 50'den fazla etkileşimli deneyin bulunduğu Uygulamalı Bilim Merkezi binası "UFO" ve açık hava sergisidir. Açık hava sergisinde üniversite birimleri ve diğer ilgili kişi ve kurumların katkılarıyla bir araya getirilmiş lokomotif, C-47 uçağı, F-104 uçağı gibi araçlar sergilenmektedir.
Müzenin kurulma çalışmalarına 2001'de başlanmış ve 2005'te tamamlanmıştır.
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, ilkokul öğrenciliğinden bu yana yaklaşık 70 yıldır kullandığı Erika marka tarihî daktilosunu Ekim 2003'te ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi'ne armağan etmiştir.
|
7,189 | [
{
"answer_start": "664",
"text": "ktisadî İşbirliği Avrupa Ligi Başkan Vekilliği ve Millî Komitesi Başkanlığı"
}
] | Orhan Dikmen | Nelerde üyelik ve başkanlık yaptı? | Orhan Dikmen, Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Paris Üniversitesi Yüksek Hukuk ve İktisat Etüdleri Programında yüksek lisansını tamamladı.
İstanbul Üniversitesi Senatosu Üyeliği, İktisat Fakültesi Dekanlığı, Maliye Kürsüsü Başkanlığı, Maliye Enstitüsü Vakfı Kurucu Üyeliği, İktisadî Araştırmalar Vakfı Kurucu Üyeliği ve Yönetim Kurulu Başkanlığı, Şişli İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu Öğretim Üyeliği ve Müdürlüğü, Türkiye İktisatçılar Derneği Kurucu üyeliği ve Başkanlığı, Milletlerarası Vergi Hukuku Birliği Üyeliği, Milletlerarası Maliye Enstitüsü Başkan Vekilliği, İktisadî İşbirliği Avrupa Ligi Başkan Vekilliği ve Millî Komitesi Başkanlığı, RCD ve OECD Misyon Üyeliği ve Başkanlığı yaptı.
|
7,190 | [
{
"answer_start": "14",
"text": "Galatasaray Lisesi"
}
] | Orhan Dikmen | Dikmen Hangi okulları okudu? | Orhan Dikmen, Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Paris Üniversitesi Yüksek Hukuk ve İktisat Etüdleri Programında yüksek lisansını tamamladı.
İstanbul Üniversitesi Senatosu Üyeliği, İktisat Fakültesi Dekanlığı, Maliye Kürsüsü Başkanlığı, Maliye Enstitüsü Vakfı Kurucu Üyeliği, İktisadî Araştırmalar Vakfı Kurucu Üyeliği ve Yönetim Kurulu Başkanlığı, Şişli İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu Öğretim Üyeliği ve Müdürlüğü, Türkiye İktisatçılar Derneği Kurucu üyeliği ve Başkanlığı, Milletlerarası Vergi Hukuku Birliği Üyeliği, Milletlerarası Maliye Enstitüsü Başkan Vekilliği, İktisadî İşbirliği Avrupa Ligi Başkan Vekilliği ve Millî Komitesi Başkanlığı, RCD ve OECD Misyon Üyeliği ve Başkanlığı yaptı.
|
7,191 | [
{
"answer_start": "14",
"text": "Galatasaray Lisesi"
}
] | Orhan Dikmen | Orhan Dikmen hangi liseden mezun olmuştur? | Orhan Dikmen, Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Paris Üniversitesi Yüksek Hukuk ve İktisat Etüdleri Programında yüksek lisansını tamamladı.
İstanbul Üniversitesi Senatosu Üyeliği, İktisat Fakültesi Dekanlığı, Maliye Kürsüsü Başkanlığı, Maliye Enstitüsü Vakfı Kurucu Üyeliği, İktisadî Araştırmalar Vakfı Kurucu Üyeliği ve Yönetim Kurulu Başkanlığı, Şişli İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu Öğretim Üyeliği ve Müdürlüğü, Türkiye İktisatçılar Derneği Kurucu üyeliği ve Başkanlığı, Milletlerarası Vergi Hukuku Birliği Üyeliği, Milletlerarası Maliye Enstitüsü Başkan Vekilliği, İktisadî İşbirliği Avrupa Ligi Başkan Vekilliği ve Millî Komitesi Başkanlığı, RCD ve OECD Misyon Üyeliği ve Başkanlığı yaptı.
|
7,192 | [
{
"answer_start": "145",
"text": " Viyana Teknik Üniversitesinde"
}
] | Oğuz Okay | Oğuz okay ikinci yüksek lisansını nerede yapmıştır? | Prof. Dr. Oğuz Okay, 1955'de İstanbul'da doğdu.
İstanbul Üniversitesi'nde (1977) kimya mühendisliğinde lisans ve yüksek lisans okuduktan sonra Viyana Teknik Üniversitesinde ikinci yüksek lisansını (1978) yaptı. Aynı üniversitede 1981 yılında polimer kimyası bölümünde doktora ünvanına sahip oldu.
Kocaeli Üniversitesi'nde profesör oldu. OKAY, TÜBA asli üyesidir ve 2005 yılında TÜBİTAK bilim ödülü aldı.
Ayrıca
(1977 - 1981 )TUBITAK-NATO Doctoral Fellowship,(1988 - 1989 )Alexander von Humboldt Research Fellowship,
(1990)TUBITAK Junior Science Award,(1994)Sedat Simavi Natural Sciences Award,(1995) Science Award given by TUBITAK Marmara Research Center, (1996) Science Award given by Rectorate of Kocaeli University, (2005) TÜBİTAK Science Award, (2006) Principal Member, Turkish Academy of Sciences (TÜBA), (2006) Honorary Membership, Turkish Chemical Society, (2007) Science Award given by Istanbul Technical University Foundation ( Deniz Ceylan ile birlikte ), 2014 ödüllerini almıştır.
150nin üzerinde uluslararası bilimsel makalesi ve 4 patenti bulunmaktadır. 3 uluslararası kitapta bölüm yazmıştır. Halen İTÜ'de öğretim üyeliği yapmaktadır. |
7,193 | [
{
"answer_start": "29",
"text": "İstanbul'da "
}
] | Oğuz Okay | Oğuz Okay nerede dünyaya gelmiştir? | Prof. Dr. Oğuz Okay, 1955'de İstanbul'da doğdu.
İstanbul Üniversitesi'nde (1977) kimya mühendisliğinde lisans ve yüksek lisans okuduktan sonra Viyana Teknik Üniversitesinde ikinci yüksek lisansını (1978) yaptı. Aynı üniversitede 1981 yılında polimer kimyası bölümünde doktora ünvanına sahip oldu.
Kocaeli Üniversitesi'nde profesör oldu. OKAY, TÜBA asli üyesidir ve 2005 yılında TÜBİTAK bilim ödülü aldı.
Ayrıca
(1977 - 1981 )TUBITAK-NATO Doctoral Fellowship,(1988 - 1989 )Alexander von Humboldt Research Fellowship,
(1990)TUBITAK Junior Science Award,(1994)Sedat Simavi Natural Sciences Award,(1995) Science Award given by TUBITAK Marmara Research Center, (1996) Science Award given by Rectorate of Kocaeli University, (2005) TÜBİTAK Science Award, (2006) Principal Member, Turkish Academy of Sciences (TÜBA), (2006) Honorary Membership, Turkish Chemical Society, (2007) Science Award given by Istanbul Technical University Foundation ( Deniz Ceylan ile birlikte ), 2014 ödüllerini almıştır.
150nin üzerinde uluslararası bilimsel makalesi ve 4 patenti bulunmaktadır. 3 uluslararası kitapta bölüm yazmıştır. Halen İTÜ'de öğretim üyeliği yapmaktadır. |
7,194 | [
{
"answer_start": "1007",
"text": "150nin üzerinde uluslararası bilimsel makalesi ve 4 patenti bulunmaktadır"
}
] | Oğuz Okay | Kaç makalesi ve patenti vardır? | Prof. Dr. Oğuz Okay, 1955'de İstanbul'da doğdu.
İstanbul Üniversitesi'nde (1977) kimya mühendisliğinde lisans ve yüksek lisans okuduktan sonra Viyana Teknik Üniversitesinde ikinci yüksek lisansını (1978) yaptı. Aynı üniversitede 1981 yılında polimer kimyası bölümünde doktora ünvanına sahip oldu.
Kocaeli Üniversitesi'nde profesör oldu. OKAY, TÜBA asli üyesidir ve 2005 yılında TÜBİTAK bilim ödülü aldı.
Ayrıca
(1977 - 1981 )TUBITAK-NATO Doctoral Fellowship,(1988 - 1989 )Alexander von Humboldt Research Fellowship,
(1990)TUBITAK Junior Science Award,(1994)Sedat Simavi Natural Sciences Award,(1995) Science Award given by TUBITAK Marmara Research Center, (1996) Science Award given by Rectorate of Kocaeli University, (2005) TÜBİTAK Science Award, (2006) Principal Member, Turkish Academy of Sciences (TÜBA), (2006) Honorary Membership, Turkish Chemical Society, (2007) Science Award given by Istanbul Technical University Foundation ( Deniz Ceylan ile birlikte ), 2014 ödüllerini almıştır.
150nin üzerinde uluslararası bilimsel makalesi ve 4 patenti bulunmaktadır. 3 uluslararası kitapta bölüm yazmıştır. Halen İTÜ'de öğretim üyeliği yapmaktadır. |
7,195 | [
{
"answer_start": "828",
"text": " Honorary Membership, Turkish Chemical Society"
}
] | Oğuz Okay | Oğuz Okay'ın aldığı ödüller nelerdir? | Prof. Dr. Oğuz Okay, 1955'de İstanbul'da doğdu.
İstanbul Üniversitesi'nde (1977) kimya mühendisliğinde lisans ve yüksek lisans okuduktan sonra Viyana Teknik Üniversitesinde ikinci yüksek lisansını (1978) yaptı. Aynı üniversitede 1981 yılında polimer kimyası bölümünde doktora ünvanına sahip oldu.
Kocaeli Üniversitesi'nde profesör oldu. OKAY, TÜBA asli üyesidir ve 2005 yılında TÜBİTAK bilim ödülü aldı.
Ayrıca
(1977 - 1981 )TUBITAK-NATO Doctoral Fellowship,(1988 - 1989 )Alexander von Humboldt Research Fellowship,
(1990)TUBITAK Junior Science Award,(1994)Sedat Simavi Natural Sciences Award,(1995) Science Award given by TUBITAK Marmara Research Center, (1996) Science Award given by Rectorate of Kocaeli University, (2005) TÜBİTAK Science Award, (2006) Principal Member, Turkish Academy of Sciences (TÜBA), (2006) Honorary Membership, Turkish Chemical Society, (2007) Science Award given by Istanbul Technical University Foundation ( Deniz Ceylan ile birlikte ), 2014 ödüllerini almıştır.
150nin üzerinde uluslararası bilimsel makalesi ve 4 patenti bulunmaktadır. 3 uluslararası kitapta bölüm yazmıştır. Halen İTÜ'de öğretim üyeliği yapmaktadır. |
7,196 | [
{
"answer_start": "84",
"text": "kimya mühendisliği"
}
] | Oğuz Okay | Oğuz Okay hangi alan üzerine çalıştı? | Prof. Dr. Oğuz Okay, 1955'de İstanbul'da doğdu.
İstanbul Üniversitesi'nde (1977) kimya mühendisliğinde lisans ve yüksek lisans okuduktan sonra Viyana Teknik Üniversitesinde ikinci yüksek lisansını (1978) yaptı. Aynı üniversitede 1981 yılında polimer kimyası bölümünde doktora ünvanına sahip oldu.
Kocaeli Üniversitesi'nde profesör oldu. OKAY, TÜBA asli üyesidir ve 2005 yılında TÜBİTAK bilim ödülü aldı.
Ayrıca
(1977 - 1981 )TUBITAK-NATO Doctoral Fellowship,(1988 - 1989 )Alexander von Humboldt Research Fellowship,
(1990)TUBITAK Junior Science Award,(1994)Sedat Simavi Natural Sciences Award,(1995) Science Award given by TUBITAK Marmara Research Center, (1996) Science Award given by Rectorate of Kocaeli University, (2005) TÜBİTAK Science Award, (2006) Principal Member, Turkish Academy of Sciences (TÜBA), (2006) Honorary Membership, Turkish Chemical Society, (2007) Science Award given by Istanbul Technical University Foundation ( Deniz Ceylan ile birlikte ), 2014 ödüllerini almıştır.
150nin üzerinde uluslararası bilimsel makalesi ve 4 patenti bulunmaktadır. 3 uluslararası kitapta bölüm yazmıştır. Halen İTÜ'de öğretim üyeliği yapmaktadır. |
7,197 | [
{
"answer_start": "85",
"text": "Türk kimyager, moleküler biyofizikçi ve biyokimyager."
}
] | Oktay Sinanoğlu | Oktay Sinanoğlu kimdir? |
Oktay Sinanoğlu, (d. 25 Şubat 1935; Bari, İtalya - ö. 19 Nisan 2015; Florida, ABD) Türk kimyager, moleküler biyofizikçi ve biyokimyager.
Türkiye'de akademik çalışmalarıyla olduğu kadar, Türkçe ile ilgili politik görüşleriyle de tanınmaktadır.
|
7,198 | [
{
"answer_start": "56",
"text": "19 Nisan 2015; Florida, ABD"
}
] | Oktay Sinanoğlu | Oktay Sinanoğlu nerede ve hangi yıl ölmüştür? |
Oktay Sinanoğlu, (d. 25 Şubat 1935; Bari, İtalya - ö. 19 Nisan 2015; Florida, ABD) Türk kimyager, moleküler biyofizikçi ve biyokimyager.
Türkiye'de akademik çalışmalarıyla olduğu kadar, Türkçe ile ilgili politik görüşleriyle de tanınmaktadır.
|
7,199 | [
{
"answer_start": "23",
"text": "25 Şubat 1935; Bari, İtalya"
}
] | Oktay Sinanoğlu | Oktay Sinanoğlu nerede ve hangi yıl doğmuştur? |
Oktay Sinanoğlu, (d. 25 Şubat 1935; Bari, İtalya - ö. 19 Nisan 2015; Florida, ABD) Türk kimyager, moleküler biyofizikçi ve biyokimyager.
Türkiye'de akademik çalışmalarıyla olduğu kadar, Türkçe ile ilgili politik görüşleriyle de tanınmaktadır.
|
7,200 | [
{
"answer_start": "504",
"text": "\"Sloan Ödülü\""
}
] | Oktay Sinanoğlu | Hangi ödülü(ler) almıştır? | Babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu'nun başkonsolos olarak görev yaptığı İtalya'nın Bari şehrinde doğdu. II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından 1939'da ailesiyle Türkiye'ye döndü.
Oktay Sinanoğlu, 1953 yılında TED Ankara Koleji'nden birincilikle mezun oldu. 1953 yılında okul bursu ile ABD'ye gitti. 1956'da Amerika Birleşik Devletleri'nde, Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden kimya mühendisi olarak mezun oldu. 1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde yüksek lisansını tamamladı. Aynı yıl "Sloan Ödülü"nü kazandı.
Doçentlik tezini tamamlamasının (1958-1959) ardından Berkeley'de kuramsal kimya alanında doktorasını tamamladı (1959-1960). Doktora danışmanı Kenneth Pitzer'di.
21 Aralık 1963 tarihinde Yale Üniversitesi'nde öğrenci olan Paula Armbruster ile evlendi. Evlilik töreni The Branford College Chapel of Yale'de yapıldı. Bu evliliğin ardından, Dilek Sinanoğlu ile evlendi ve bu evliliğinden ikiz çocukları oldu.
19 Nisan 2015 tarihinde Amerika'nın Florida eyâletinde hayatını kaybetti. Ünlü sanatçı Esin Afşar'ın ağabeyidir. Karacaahmet Mezarlığı'nda annesi Rüveyde Sinanoğlu ve kız kardeşi Esin Afşar Aral'ın yanına defnedilmiştir.
|
7,201 | [
{
"answer_start": "429",
"text": "Massachusetts Teknoloji Enstitüsü"
}
] | Oktay Sinanoğlu | Yüksek lisansını nerede yapmıştır? | Babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu'nun başkonsolos olarak görev yaptığı İtalya'nın Bari şehrinde doğdu. II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından 1939'da ailesiyle Türkiye'ye döndü.
Oktay Sinanoğlu, 1953 yılında TED Ankara Koleji'nden birincilikle mezun oldu. 1953 yılında okul bursu ile ABD'ye gitti. 1956'da Amerika Birleşik Devletleri'nde, Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden kimya mühendisi olarak mezun oldu. 1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde yüksek lisansını tamamladı. Aynı yıl "Sloan Ödülü"nü kazandı.
Doçentlik tezini tamamlamasının (1958-1959) ardından Berkeley'de kuramsal kimya alanında doktorasını tamamladı (1959-1960). Doktora danışmanı Kenneth Pitzer'di.
21 Aralık 1963 tarihinde Yale Üniversitesi'nde öğrenci olan Paula Armbruster ile evlendi. Evlilik töreni The Branford College Chapel of Yale'de yapıldı. Bu evliliğin ardından, Dilek Sinanoğlu ile evlendi ve bu evliliğinden ikiz çocukları oldu.
19 Nisan 2015 tarihinde Amerika'nın Florida eyâletinde hayatını kaybetti. Ünlü sanatçı Esin Afşar'ın ağabeyidir. Karacaahmet Mezarlığı'nda annesi Rüveyde Sinanoğlu ve kız kardeşi Esin Afşar Aral'ın yanına defnedilmiştir.
|
7,202 | [
{
"answer_start": "342",
"text": "Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden"
}
] | Oktay Sinanoğlu | ABD 'de hangi üniversiteden mezun oldu? | Babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu'nun başkonsolos olarak görev yaptığı İtalya'nın Bari şehrinde doğdu. II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından 1939'da ailesiyle Türkiye'ye döndü.
Oktay Sinanoğlu, 1953 yılında TED Ankara Koleji'nden birincilikle mezun oldu. 1953 yılında okul bursu ile ABD'ye gitti. 1956'da Amerika Birleşik Devletleri'nde, Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden kimya mühendisi olarak mezun oldu. 1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde yüksek lisansını tamamladı. Aynı yıl "Sloan Ödülü"nü kazandı.
Doçentlik tezini tamamlamasının (1958-1959) ardından Berkeley'de kuramsal kimya alanında doktorasını tamamladı (1959-1960). Doktora danışmanı Kenneth Pitzer'di.
21 Aralık 1963 tarihinde Yale Üniversitesi'nde öğrenci olan Paula Armbruster ile evlendi. Evlilik töreni The Branford College Chapel of Yale'de yapıldı. Bu evliliğin ardından, Dilek Sinanoğlu ile evlendi ve bu evliliğinden ikiz çocukları oldu.
19 Nisan 2015 tarihinde Amerika'nın Florida eyâletinde hayatını kaybetti. Ünlü sanatçı Esin Afşar'ın ağabeyidir. Karacaahmet Mezarlığı'nda annesi Rüveyde Sinanoğlu ve kız kardeşi Esin Afşar Aral'ın yanına defnedilmiştir.
|
7,203 | [
{
"answer_start": "210",
"text": " TED Ankara Koleji"
}
] | Oktay Sinanoğlu | Sinanoğlunun okuduğu lise nedir? | Babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu'nun başkonsolos olarak görev yaptığı İtalya'nın Bari şehrinde doğdu. II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından 1939'da ailesiyle Türkiye'ye döndü.
Oktay Sinanoğlu, 1953 yılında TED Ankara Koleji'nden birincilikle mezun oldu. 1953 yılında okul bursu ile ABD'ye gitti. 1956'da Amerika Birleşik Devletleri'nde, Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden kimya mühendisi olarak mezun oldu. 1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde yüksek lisansını tamamladı. Aynı yıl "Sloan Ödülü"nü kazandı.
Doçentlik tezini tamamlamasının (1958-1959) ardından Berkeley'de kuramsal kimya alanında doktorasını tamamladı (1959-1960). Doktora danışmanı Kenneth Pitzer'di.
21 Aralık 1963 tarihinde Yale Üniversitesi'nde öğrenci olan Paula Armbruster ile evlendi. Evlilik töreni The Branford College Chapel of Yale'de yapıldı. Bu evliliğin ardından, Dilek Sinanoğlu ile evlendi ve bu evliliğinden ikiz çocukları oldu.
19 Nisan 2015 tarihinde Amerika'nın Florida eyâletinde hayatını kaybetti. Ünlü sanatçı Esin Afşar'ın ağabeyidir. Karacaahmet Mezarlığı'nda annesi Rüveyde Sinanoğlu ve kız kardeşi Esin Afşar Aral'ın yanına defnedilmiştir.
|
7,204 | [
{
"answer_start": "2261",
"text": "\"Kuantum mekaniği'nde Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri\""
}
] | Oktay Sinanoğlu | Sinanoğlu çözülemeyen hangi problemi çözmüştür? | 1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi oldu. 1 Temmuz 1963 tarihinde kimya alanında tam profesörlük unvanı alarak, 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde "tam profesörlük" unvanını en genç yaşta kazanan öğretim üyesi olduğu açıklandı. İlerleyen zamanlarda, son yüzyılda tam profesörlük unvanını alan en genç ikinci öğretim üyesi olduğu ortaya çıktı. Yale Üniversitesi'nin son 300 yıllık tarihinde tam profesörlük unvanını alan üçüncü en genç öğretim üyesi olduğuna inanılmaktadır.
1964 senesinde Yale Üniversitesi'nde teorik kimya bölümünü kurdu. Yale'deki görevi boyunca, "Atom ve moleküllerin çok-elektron teorisi" (1961), "Çözgeniter kuramı" (1964), "Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı" (1974), "Mikrotermodinamik"(1981) ve "Değerlik kabuğu etkileşim kuramı" (1983) çalışmalarını gerçekleştirdi. 1988 senesinde, laboratuvar ortamında birleştirilecek olan kimyasalların, birleştirmenin ardından nasıl tepki vereceklerini öngörebilmek amacıyla, kendi geliştirdiği matematik teorilerine dayanan devrimsel bir yöntem olan ve "Sinanoğlu indirgemesi" olarak adlandırılan yöntemini yayınladı. Yale'de 37 sene çalıştıktan sonra, 1997'de emekli oldu.
Yale'de çalıştığı süre boyunca, çeşitli Türk üniversitelerine, TÜBİTAK'a ve (JSPS)'ye danışmanlık yaptı. 1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti Oktay Sinanoğlu'na danışman profesör ünvânı verdi. 1975 yılında çıkartılan özel kanunla devlet tarafından kendisine "cumhuriyet profesörü" unvanı verildi. 1966'da kimya dalında "TÜBİTAK Bilim Ödülü"nü, 1973'te kimya dalında "Alexander von Humboldt Research Award"ı ve 1975'te "International Outstanding Scientist Award of Japan"ı kazandı. 1973'te "fahrî büyükelçi" olarak Japonya'ya gönderildi. Sinanoğlu ayrıca Nobel ödülü için iki defa aday gösterildi.
1997 yılında Yale'den emekli olmasının ardından Yıldız Teknik Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaya başladı ve 2002 senesinde kadar Yıldız Teknik Üniversitesi kimya bölümünde çalışmaya devam etti.
Sinanoğlu birçok bilimsel kitap ve makale yazdı ve birçoklarına da katkıda bulundu. Ayrıca "Hedef Türkiye" ve "Bye Bye Türkçe"(2005) gibi eserlere de imza attı.
Yaşamı boyunca kuantum mekaniği'ne birçok katkıda bulundu. P.A.M. Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözemediği "Kuantum mekaniği'nde Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri" problemini çözdü..
|
7,205 | [
{
"answer_start": "2093",
"text": "\"Bye Bye Türkçe\""
}
] | Oktay Sinanoğlu | Sinanoğlu'nun eserleri nelerdir? | 1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi oldu. 1 Temmuz 1963 tarihinde kimya alanında tam profesörlük unvanı alarak, 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde "tam profesörlük" unvanını en genç yaşta kazanan öğretim üyesi olduğu açıklandı. İlerleyen zamanlarda, son yüzyılda tam profesörlük unvanını alan en genç ikinci öğretim üyesi olduğu ortaya çıktı. Yale Üniversitesi'nin son 300 yıllık tarihinde tam profesörlük unvanını alan üçüncü en genç öğretim üyesi olduğuna inanılmaktadır.
1964 senesinde Yale Üniversitesi'nde teorik kimya bölümünü kurdu. Yale'deki görevi boyunca, "Atom ve moleküllerin çok-elektron teorisi" (1961), "Çözgeniter kuramı" (1964), "Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı" (1974), "Mikrotermodinamik"(1981) ve "Değerlik kabuğu etkileşim kuramı" (1983) çalışmalarını gerçekleştirdi. 1988 senesinde, laboratuvar ortamında birleştirilecek olan kimyasalların, birleştirmenin ardından nasıl tepki vereceklerini öngörebilmek amacıyla, kendi geliştirdiği matematik teorilerine dayanan devrimsel bir yöntem olan ve "Sinanoğlu indirgemesi" olarak adlandırılan yöntemini yayınladı. Yale'de 37 sene çalıştıktan sonra, 1997'de emekli oldu.
Yale'de çalıştığı süre boyunca, çeşitli Türk üniversitelerine, TÜBİTAK'a ve (JSPS)'ye danışmanlık yaptı. 1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti Oktay Sinanoğlu'na danışman profesör ünvânı verdi. 1975 yılında çıkartılan özel kanunla devlet tarafından kendisine "cumhuriyet profesörü" unvanı verildi. 1966'da kimya dalında "TÜBİTAK Bilim Ödülü"nü, 1973'te kimya dalında "Alexander von Humboldt Research Award"ı ve 1975'te "International Outstanding Scientist Award of Japan"ı kazandı. 1973'te "fahrî büyükelçi" olarak Japonya'ya gönderildi. Sinanoğlu ayrıca Nobel ödülü için iki defa aday gösterildi.
1997 yılında Yale'den emekli olmasının ardından Yıldız Teknik Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaya başladı ve 2002 senesinde kadar Yıldız Teknik Üniversitesi kimya bölümünde çalışmaya devam etti.
Sinanoğlu birçok bilimsel kitap ve makale yazdı ve birçoklarına da katkıda bulundu. Ayrıca "Hedef Türkiye" ve "Bye Bye Türkçe"(2005) gibi eserlere de imza attı.
Yaşamı boyunca kuantum mekaniği'ne birçok katkıda bulundu. P.A.M. Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözemediği "Kuantum mekaniği'nde Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri" problemini çözdü..
|
7,206 | [
{
"answer_start": "1195",
"text": "Türk üniversitelerine, TÜBİTAK'a ve (JSPS)"
}
] | Oktay Sinanoğlu | Sinanoğlu kimlere danışmanlık yapmıştır? | 1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi oldu. 1 Temmuz 1963 tarihinde kimya alanında tam profesörlük unvanı alarak, 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde "tam profesörlük" unvanını en genç yaşta kazanan öğretim üyesi olduğu açıklandı. İlerleyen zamanlarda, son yüzyılda tam profesörlük unvanını alan en genç ikinci öğretim üyesi olduğu ortaya çıktı. Yale Üniversitesi'nin son 300 yıllık tarihinde tam profesörlük unvanını alan üçüncü en genç öğretim üyesi olduğuna inanılmaktadır.
1964 senesinde Yale Üniversitesi'nde teorik kimya bölümünü kurdu. Yale'deki görevi boyunca, "Atom ve moleküllerin çok-elektron teorisi" (1961), "Çözgeniter kuramı" (1964), "Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı" (1974), "Mikrotermodinamik"(1981) ve "Değerlik kabuğu etkileşim kuramı" (1983) çalışmalarını gerçekleştirdi. 1988 senesinde, laboratuvar ortamında birleştirilecek olan kimyasalların, birleştirmenin ardından nasıl tepki vereceklerini öngörebilmek amacıyla, kendi geliştirdiği matematik teorilerine dayanan devrimsel bir yöntem olan ve "Sinanoğlu indirgemesi" olarak adlandırılan yöntemini yayınladı. Yale'de 37 sene çalıştıktan sonra, 1997'de emekli oldu.
Yale'de çalıştığı süre boyunca, çeşitli Türk üniversitelerine, TÜBİTAK'a ve (JSPS)'ye danışmanlık yaptı. 1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti Oktay Sinanoğlu'na danışman profesör ünvânı verdi. 1975 yılında çıkartılan özel kanunla devlet tarafından kendisine "cumhuriyet profesörü" unvanı verildi. 1966'da kimya dalında "TÜBİTAK Bilim Ödülü"nü, 1973'te kimya dalında "Alexander von Humboldt Research Award"ı ve 1975'te "International Outstanding Scientist Award of Japan"ı kazandı. 1973'te "fahrî büyükelçi" olarak Japonya'ya gönderildi. Sinanoğlu ayrıca Nobel ödülü için iki defa aday gösterildi.
1997 yılında Yale'den emekli olmasının ardından Yıldız Teknik Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaya başladı ve 2002 senesinde kadar Yıldız Teknik Üniversitesi kimya bölümünde çalışmaya devam etti.
Sinanoğlu birçok bilimsel kitap ve makale yazdı ve birçoklarına da katkıda bulundu. Ayrıca "Hedef Türkiye" ve "Bye Bye Türkçe"(2005) gibi eserlere de imza attı.
Yaşamı boyunca kuantum mekaniği'ne birçok katkıda bulundu. P.A.M. Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözemediği "Kuantum mekaniği'nde Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri" problemini çözdü..
|
7,207 | [
{
"answer_start": "164",
"text": " Eğitim dilinin Türkçe olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savundu"
}
] | Oktay Sinanoğlu | Sinanoğlu'nun Türkçe üzerine çalışmaları nelerdir? | Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok toplumda bir Türkçe bilinci oluşturmaya adadı ve Türkçenin yabancı dillerin istilası altında olduğunu vurguladı. Eğitim dilinin Türkçe olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savundu. Türkçede bulunan yabancı kökenli olduğunu söylediği bazı kelimelere çeşitli karşılıklar önerdi.
Ayrıca Türkçenin matematiksel yapısından dolayı en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir
|
7,208 | [
{
"answer_start": "380",
"text": "Türkçenin matematiksel yapısından dolayı en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir"
}
] | Oktay Sinanoğlu | Sinanoğlu'nun türkçe ile ilgili düşünceleri nelerdir? | Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok toplumda bir Türkçe bilinci oluşturmaya adadı ve Türkçenin yabancı dillerin istilası altında olduğunu vurguladı. Eğitim dilinin Türkçe olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savundu. Türkçede bulunan yabancı kökenli olduğunu söylediği bazı kelimelere çeşitli karşılıklar önerdi.
Ayrıca Türkçenin matematiksel yapısından dolayı en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir
|
7,209 | [
{
"answer_start": "0",
"text": "Osman Hamdi Bey "
}
] | Osman Hamdi Bey | Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam kimdir? | Osman Hamdi Bey (30 Aralık 1842, İstanbul - 24 Şubat 1910, İstanbul) Osmanlı arkeolog, müzeci, ressam ve Kadıköy'ün ilk belediye başkanı.
Sakız Adası'ndan ufak yaşta evlatlık olarak gelen Rum asıllı Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu, İstanbul Milletvekilli, Belediye Başkanı, müzeci, kimyager ve felsefeci Halil Ethem Bey ve nümizmat İsmail Galip Bey’in ağabeyidir.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. Bağdat’ta ilk arkeolojik çalışmalarını yaptıktan sonra asıl gerekli yasanın çıkarılmasını sağlayarak ve tüm arkeolojik çalışmaların kontrolünü üstlenerek modern arkeoloji biliminin Osmanlı'da temellendirilmesini sağladı. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888'de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahdi’ni bulmuştur.
Osman Hamdi Bey İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmiştir. Osman Hamdi Bey'i çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu sayanlar, bunu Osmanlı dönemindeki ilk Türk müze yöneticisi olmasıyla ve müzeyi geliştirmesiyle gerekçelendirirler.
Günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin de kurucusudur.
İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir.
|
7,210 | [
{
"answer_start": "0",
"text": "Osman Hamdi Bey"
}
] | Osman Hamdi Bey | Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi (yani MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi) 'nin kurucusu kimdir? | Osman Hamdi Bey (30 Aralık 1842, İstanbul - 24 Şubat 1910, İstanbul) Osmanlı arkeolog, müzeci, ressam ve Kadıköy'ün ilk belediye başkanı.
Sakız Adası'ndan ufak yaşta evlatlık olarak gelen Rum asıllı Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu, İstanbul Milletvekilli, Belediye Başkanı, müzeci, kimyager ve felsefeci Halil Ethem Bey ve nümizmat İsmail Galip Bey’in ağabeyidir.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. Bağdat’ta ilk arkeolojik çalışmalarını yaptıktan sonra asıl gerekli yasanın çıkarılmasını sağlayarak ve tüm arkeolojik çalışmaların kontrolünü üstlenerek modern arkeoloji biliminin Osmanlı'da temellendirilmesini sağladı. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888'de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahdi’ni bulmuştur.
Osman Hamdi Bey İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmiştir. Osman Hamdi Bey'i çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu sayanlar, bunu Osmanlı dönemindeki ilk Türk müze yöneticisi olmasıyla ve müzeyi geliştirmesiyle gerekçelendirirler.
Günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin de kurucusudur.
İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir.
|
7,211 | [
{
"answer_start": "673",
"text": "1887-1888'de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılar"
}
] | Osman Hamdi Bey | Osman Hamdi Beyin en önemli arkeolojik kazısı nedir? | Osman Hamdi Bey (30 Aralık 1842, İstanbul - 24 Şubat 1910, İstanbul) Osmanlı arkeolog, müzeci, ressam ve Kadıköy'ün ilk belediye başkanı.
Sakız Adası'ndan ufak yaşta evlatlık olarak gelen Rum asıllı Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu, İstanbul Milletvekilli, Belediye Başkanı, müzeci, kimyager ve felsefeci Halil Ethem Bey ve nümizmat İsmail Galip Bey’in ağabeyidir.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. Bağdat’ta ilk arkeolojik çalışmalarını yaptıktan sonra asıl gerekli yasanın çıkarılmasını sağlayarak ve tüm arkeolojik çalışmaların kontrolünü üstlenerek modern arkeoloji biliminin Osmanlı'da temellendirilmesini sağladı. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888'de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahdi’ni bulmuştur.
Osman Hamdi Bey İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmiştir. Osman Hamdi Bey'i çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu sayanlar, bunu Osmanlı dönemindeki ilk Türk müze yöneticisi olmasıyla ve müzeyi geliştirmesiyle gerekçelendirirler.
Günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin de kurucusudur.
İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir.
|
7,212 | [
{
"answer_start": "0",
"text": "Osman Hamdi Bey"
}
] | Osman Hamdi Bey | İlk Türk arkeolog kimdir? | Osman Hamdi Bey (30 Aralık 1842, İstanbul - 24 Şubat 1910, İstanbul) Osmanlı arkeolog, müzeci, ressam ve Kadıköy'ün ilk belediye başkanı.
Sakız Adası'ndan ufak yaşta evlatlık olarak gelen Rum asıllı Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu, İstanbul Milletvekilli, Belediye Başkanı, müzeci, kimyager ve felsefeci Halil Ethem Bey ve nümizmat İsmail Galip Bey’in ağabeyidir.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. Bağdat’ta ilk arkeolojik çalışmalarını yaptıktan sonra asıl gerekli yasanın çıkarılmasını sağlayarak ve tüm arkeolojik çalışmaların kontrolünü üstlenerek modern arkeoloji biliminin Osmanlı'da temellendirilmesini sağladı. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888'de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahdi’ni bulmuştur.
Osman Hamdi Bey İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmiştir. Osman Hamdi Bey'i çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu sayanlar, bunu Osmanlı dönemindeki ilk Türk müze yöneticisi olmasıyla ve müzeyi geliştirmesiyle gerekçelendirirler.
Günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin de kurucusudur.
İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir.
|
7,213 | [
{
"answer_start": "141",
"text": "Sakız Adası'ndan ufak yaşta evlatlık olarak gelen Rum asıllı Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu"
}
] | Osman Hamdi Bey | Osman Hamdi Bey kimin oğludur? | Osman Hamdi Bey (30 Aralık 1842, İstanbul - 24 Şubat 1910, İstanbul) Osmanlı arkeolog, müzeci, ressam ve Kadıköy'ün ilk belediye başkanı.
Sakız Adası'ndan ufak yaşta evlatlık olarak gelen Rum asıllı Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu, İstanbul Milletvekilli, Belediye Başkanı, müzeci, kimyager ve felsefeci Halil Ethem Bey ve nümizmat İsmail Galip Bey’in ağabeyidir.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. Bağdat’ta ilk arkeolojik çalışmalarını yaptıktan sonra asıl gerekli yasanın çıkarılmasını sağlayarak ve tüm arkeolojik çalışmaların kontrolünü üstlenerek modern arkeoloji biliminin Osmanlı'da temellendirilmesini sağladı. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888'de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahdi’ni bulmuştur.
Osman Hamdi Bey İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmiştir. Osman Hamdi Bey'i çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu sayanlar, bunu Osmanlı dönemindeki ilk Türk müze yöneticisi olmasıyla ve müzeyi geliştirmesiyle gerekçelendirirler.
Günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin de kurucusudur.
İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir.
|
7,214 | [
{
"answer_start": "2264",
"text": " Edhem Eldem"
}
] | Osman Hamdi Bey | Osman Bey'in büyük amcası kimdir? | Osman Bey'in çok yönlü yetişmesinde öncelikle ailesi rol oynamıştır. Babası Sadrazam İbrahim Ethem Paşa gibi kendisi de öğrenimini Avrupa’da görme fırsatı bulmuştur. Osmanlı'nın ilk maden mühendisi olan İbrahim Ethem, Sakızlı'daki bir isyanın bastırılmasından sonra devşirilen bir Rum çocuk olduğu söylenir. İstanbul'a getirildiğinde Kaptan’ı Derya Hüsrev Paşa tarafından alınıp yetiştirilmeye başlamıştır. Çocuğu olmayan Hüsrev Paşa, yanına aldığı çocukları çok iyi yetiştirmeye gayret etmiştir. 1829 yılında İbrahim Ethem henüz 9-10 yaşlarındayken Hüsrev Paşa tarafından Fransa’ya eğitim için gönderilen ilk çocuklar arasına katılır. İbrahim Ethem Hariciye Nazırlığı, Ticaret Nazırlığı, Valilik, Berlin Elçiliği, Viyana Elçiliği, Tanzimat Meclisi üyeliği, Encümeni Daniş üyeliği, Şurayı Devlet üyeliği ve Sadrazamlık yaptı, Sultan Abdülmecit’in Fransızca öğretmeni oldu. Pasteur’ün sınıf arkadaşı olduğu da rivayet edilir.
Sultan Abdülmecit’in Yağlıkçılar Kâhyası Hacı Mustafa Ağa’nın kızı Fatma Hanım ile evlenen İbrahim Ethem'in bu evlilikten dört çocuğundan en büyüğü olan Osman Hamdi Bey'in üç kardeşinin adları Halil Ethem, İsmail Galip, Abdullah ve Mustafa'dır. En küçük ve en az ünlü olan Mustafa Bey İstanbul Gümrük Müdürü olür.
Osman Bey'in kardeşi Halil Ethem Eldem (1861-1938) kimya okuduktan sonra felsefe doktorası yapmış, ardından müzecilik, Ser Askerlik Fabrikalar Nezareti Müşavirliği, Genel Kurmay Dairesi Tercüme Şubesi görevliliği, İstanbul Şehremini, Asar-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü, Darülşafaka, Mülkiye Mektebi, Darü’l-Muallimin ve Darülfünun Tabiiye ve Jeoloji Öğretmenliği, Sanayi Nefise Mektebi Müdürlüğü, Tarih-i Osmani Encümeni Üyeliği, Maarif Vekaleti Türk Tarih Encümeni Üyeliği, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Kurucu Üyeliği ve Asbaşkanlığı, TBMM IV.ve V. Dönem İstanbul Milletvekilliği ile IV. ve V. Dönem Kitaplık Encümeni Reisliği gibi çok çeşitli alanlarda faaliyet göstermiştir.
Diğer kardeşi İsmail Galip Bey (1848-1895), Türkiye'de nümizmatik bilimsel disiplininin kurucusu kabul edilir.
Kızı Nazlı Hamdi (1893–1958) bir Osmanlı diplomatı olan Esat Cemil ile evlenmiştir. Onların kızı Cenan Hamdi Sarç(1913-2012), İstanbul Üniversitesi rektörü Ömer Celal Sarç ile evlenmiştir.
Kardeşi İsmail Galip'in torunun oğlu Edhem Eldem, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyelisidir, misafir öğretim üyesi olarak Berkeley, Harvard, École des Hautes Études en Sciences Sociales, École Pratique des Hautes Études ve École Normale Supérieure’de ders vermiş, Berlin’de Wissenschaftskolleg’de araştırmacı olarak bulunmuş ve çok sayıda bilimsel eser vermiştir.
|
7,215 | [
{
"answer_start": "1935",
"text": " İsmail Galip Bey "
}
] | Osman Hamdi Bey | Türkiye'de nümizmatik bilimsel disiplinin kurucusu kimdir? | Osman Bey'in çok yönlü yetişmesinde öncelikle ailesi rol oynamıştır. Babası Sadrazam İbrahim Ethem Paşa gibi kendisi de öğrenimini Avrupa’da görme fırsatı bulmuştur. Osmanlı'nın ilk maden mühendisi olan İbrahim Ethem, Sakızlı'daki bir isyanın bastırılmasından sonra devşirilen bir Rum çocuk olduğu söylenir. İstanbul'a getirildiğinde Kaptan’ı Derya Hüsrev Paşa tarafından alınıp yetiştirilmeye başlamıştır. Çocuğu olmayan Hüsrev Paşa, yanına aldığı çocukları çok iyi yetiştirmeye gayret etmiştir. 1829 yılında İbrahim Ethem henüz 9-10 yaşlarındayken Hüsrev Paşa tarafından Fransa’ya eğitim için gönderilen ilk çocuklar arasına katılır. İbrahim Ethem Hariciye Nazırlığı, Ticaret Nazırlığı, Valilik, Berlin Elçiliği, Viyana Elçiliği, Tanzimat Meclisi üyeliği, Encümeni Daniş üyeliği, Şurayı Devlet üyeliği ve Sadrazamlık yaptı, Sultan Abdülmecit’in Fransızca öğretmeni oldu. Pasteur’ün sınıf arkadaşı olduğu da rivayet edilir.
Sultan Abdülmecit’in Yağlıkçılar Kâhyası Hacı Mustafa Ağa’nın kızı Fatma Hanım ile evlenen İbrahim Ethem'in bu evlilikten dört çocuğundan en büyüğü olan Osman Hamdi Bey'in üç kardeşinin adları Halil Ethem, İsmail Galip, Abdullah ve Mustafa'dır. En küçük ve en az ünlü olan Mustafa Bey İstanbul Gümrük Müdürü olür.
Osman Bey'in kardeşi Halil Ethem Eldem (1861-1938) kimya okuduktan sonra felsefe doktorası yapmış, ardından müzecilik, Ser Askerlik Fabrikalar Nezareti Müşavirliği, Genel Kurmay Dairesi Tercüme Şubesi görevliliği, İstanbul Şehremini, Asar-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü, Darülşafaka, Mülkiye Mektebi, Darü’l-Muallimin ve Darülfünun Tabiiye ve Jeoloji Öğretmenliği, Sanayi Nefise Mektebi Müdürlüğü, Tarih-i Osmani Encümeni Üyeliği, Maarif Vekaleti Türk Tarih Encümeni Üyeliği, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Kurucu Üyeliği ve Asbaşkanlığı, TBMM IV.ve V. Dönem İstanbul Milletvekilliği ile IV. ve V. Dönem Kitaplık Encümeni Reisliği gibi çok çeşitli alanlarda faaliyet göstermiştir.
Diğer kardeşi İsmail Galip Bey (1848-1895), Türkiye'de nümizmatik bilimsel disiplininin kurucusu kabul edilir.
Kızı Nazlı Hamdi (1893–1958) bir Osmanlı diplomatı olan Esat Cemil ile evlenmiştir. Onların kızı Cenan Hamdi Sarç(1913-2012), İstanbul Üniversitesi rektörü Ömer Celal Sarç ile evlenmiştir.
Kardeşi İsmail Galip'in torunun oğlu Edhem Eldem, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyelisidir, misafir öğretim üyesi olarak Berkeley, Harvard, École des Hautes Études en Sciences Sociales, École Pratique des Hautes Études ve École Normale Supérieure’de ders vermiş, Berlin’de Wissenschaftskolleg’de araştırmacı olarak bulunmuş ve çok sayıda bilimsel eser vermiştir.
|
7,216 | [
{
"answer_start": "1318",
"text": "felsefe"
}
] | Osman Hamdi Bey | Osman Hamdi Bey'in kardeşi hangi alanda doktora yapmıştır? | Osman Bey'in çok yönlü yetişmesinde öncelikle ailesi rol oynamıştır. Babası Sadrazam İbrahim Ethem Paşa gibi kendisi de öğrenimini Avrupa’da görme fırsatı bulmuştur. Osmanlı'nın ilk maden mühendisi olan İbrahim Ethem, Sakızlı'daki bir isyanın bastırılmasından sonra devşirilen bir Rum çocuk olduğu söylenir. İstanbul'a getirildiğinde Kaptan’ı Derya Hüsrev Paşa tarafından alınıp yetiştirilmeye başlamıştır. Çocuğu olmayan Hüsrev Paşa, yanına aldığı çocukları çok iyi yetiştirmeye gayret etmiştir. 1829 yılında İbrahim Ethem henüz 9-10 yaşlarındayken Hüsrev Paşa tarafından Fransa’ya eğitim için gönderilen ilk çocuklar arasına katılır. İbrahim Ethem Hariciye Nazırlığı, Ticaret Nazırlığı, Valilik, Berlin Elçiliği, Viyana Elçiliği, Tanzimat Meclisi üyeliği, Encümeni Daniş üyeliği, Şurayı Devlet üyeliği ve Sadrazamlık yaptı, Sultan Abdülmecit’in Fransızca öğretmeni oldu. Pasteur’ün sınıf arkadaşı olduğu da rivayet edilir.
Sultan Abdülmecit’in Yağlıkçılar Kâhyası Hacı Mustafa Ağa’nın kızı Fatma Hanım ile evlenen İbrahim Ethem'in bu evlilikten dört çocuğundan en büyüğü olan Osman Hamdi Bey'in üç kardeşinin adları Halil Ethem, İsmail Galip, Abdullah ve Mustafa'dır. En küçük ve en az ünlü olan Mustafa Bey İstanbul Gümrük Müdürü olür.
Osman Bey'in kardeşi Halil Ethem Eldem (1861-1938) kimya okuduktan sonra felsefe doktorası yapmış, ardından müzecilik, Ser Askerlik Fabrikalar Nezareti Müşavirliği, Genel Kurmay Dairesi Tercüme Şubesi görevliliği, İstanbul Şehremini, Asar-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü, Darülşafaka, Mülkiye Mektebi, Darü’l-Muallimin ve Darülfünun Tabiiye ve Jeoloji Öğretmenliği, Sanayi Nefise Mektebi Müdürlüğü, Tarih-i Osmani Encümeni Üyeliği, Maarif Vekaleti Türk Tarih Encümeni Üyeliği, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Kurucu Üyeliği ve Asbaşkanlığı, TBMM IV.ve V. Dönem İstanbul Milletvekilliği ile IV. ve V. Dönem Kitaplık Encümeni Reisliği gibi çok çeşitli alanlarda faaliyet göstermiştir.
Diğer kardeşi İsmail Galip Bey (1848-1895), Türkiye'de nümizmatik bilimsel disiplininin kurucusu kabul edilir.
Kızı Nazlı Hamdi (1893–1958) bir Osmanlı diplomatı olan Esat Cemil ile evlenmiştir. Onların kızı Cenan Hamdi Sarç(1913-2012), İstanbul Üniversitesi rektörü Ömer Celal Sarç ile evlenmiştir.
Kardeşi İsmail Galip'in torunun oğlu Edhem Eldem, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyelisidir, misafir öğretim üyesi olarak Berkeley, Harvard, École des Hautes Études en Sciences Sociales, École Pratique des Hautes Études ve École Normale Supérieure’de ders vermiş, Berlin’de Wissenschaftskolleg’de araştırmacı olarak bulunmuş ve çok sayıda bilimsel eser vermiştir.
|
7,217 | [
{
"answer_start": "46",
"text": "ailesi"
}
] | Osman Hamdi Bey | Osman Hamdi Bey'in çok yönlü yetişmesinin en önemli sebebi nedir? | Osman Bey'in çok yönlü yetişmesinde öncelikle ailesi rol oynamıştır. Babası Sadrazam İbrahim Ethem Paşa gibi kendisi de öğrenimini Avrupa’da görme fırsatı bulmuştur. Osmanlı'nın ilk maden mühendisi olan İbrahim Ethem, Sakızlı'daki bir isyanın bastırılmasından sonra devşirilen bir Rum çocuk olduğu söylenir. İstanbul'a getirildiğinde Kaptan’ı Derya Hüsrev Paşa tarafından alınıp yetiştirilmeye başlamıştır. Çocuğu olmayan Hüsrev Paşa, yanına aldığı çocukları çok iyi yetiştirmeye gayret etmiştir. 1829 yılında İbrahim Ethem henüz 9-10 yaşlarındayken Hüsrev Paşa tarafından Fransa’ya eğitim için gönderilen ilk çocuklar arasına katılır. İbrahim Ethem Hariciye Nazırlığı, Ticaret Nazırlığı, Valilik, Berlin Elçiliği, Viyana Elçiliği, Tanzimat Meclisi üyeliği, Encümeni Daniş üyeliği, Şurayı Devlet üyeliği ve Sadrazamlık yaptı, Sultan Abdülmecit’in Fransızca öğretmeni oldu. Pasteur’ün sınıf arkadaşı olduğu da rivayet edilir.
Sultan Abdülmecit’in Yağlıkçılar Kâhyası Hacı Mustafa Ağa’nın kızı Fatma Hanım ile evlenen İbrahim Ethem'in bu evlilikten dört çocuğundan en büyüğü olan Osman Hamdi Bey'in üç kardeşinin adları Halil Ethem, İsmail Galip, Abdullah ve Mustafa'dır. En küçük ve en az ünlü olan Mustafa Bey İstanbul Gümrük Müdürü olür.
Osman Bey'in kardeşi Halil Ethem Eldem (1861-1938) kimya okuduktan sonra felsefe doktorası yapmış, ardından müzecilik, Ser Askerlik Fabrikalar Nezareti Müşavirliği, Genel Kurmay Dairesi Tercüme Şubesi görevliliği, İstanbul Şehremini, Asar-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü, Darülşafaka, Mülkiye Mektebi, Darü’l-Muallimin ve Darülfünun Tabiiye ve Jeoloji Öğretmenliği, Sanayi Nefise Mektebi Müdürlüğü, Tarih-i Osmani Encümeni Üyeliği, Maarif Vekaleti Türk Tarih Encümeni Üyeliği, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Kurucu Üyeliği ve Asbaşkanlığı, TBMM IV.ve V. Dönem İstanbul Milletvekilliği ile IV. ve V. Dönem Kitaplık Encümeni Reisliği gibi çok çeşitli alanlarda faaliyet göstermiştir.
Diğer kardeşi İsmail Galip Bey (1848-1895), Türkiye'de nümizmatik bilimsel disiplininin kurucusu kabul edilir.
Kızı Nazlı Hamdi (1893–1958) bir Osmanlı diplomatı olan Esat Cemil ile evlenmiştir. Onların kızı Cenan Hamdi Sarç(1913-2012), İstanbul Üniversitesi rektörü Ömer Celal Sarç ile evlenmiştir.
Kardeşi İsmail Galip'in torunun oğlu Edhem Eldem, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyelisidir, misafir öğretim üyesi olarak Berkeley, Harvard, École des Hautes Études en Sciences Sociales, École Pratique des Hautes Études ve École Normale Supérieure’de ders vermiş, Berlin’de Wissenschaftskolleg’de araştırmacı olarak bulunmuş ve çok sayıda bilimsel eser vermiştir.
|
7,218 | [
{
"answer_start": "2566",
"text": "Sanayi-i Nefise Mektebi"
}
] | Osman Hamdi Bey | Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu neresidir? | 30 Aralık 1842'de İstanbul'da dünyaya geldi. Ülkenin ilk maden mühendislerinden olan babası İbrahim Ethem Bey, 1877’de sadrazamlığa kadar yükselen bir devlet adamıydı. Ailenin ikisi kız altı çocuğundan en büyüğü Osman Hamdi’dir. Erkek kardeşlerinden Mustafa Bey İstanbul gümrük müdürü, İsmail Galip Bey Türkiye’de nümizmatik biliminin kurucularından biri, Halil Ethem Bey ise müzeci olmuştur.
Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Daha 16 yaşındayken yaptığı kara kalem resimlerle çevresinin dikkatini çekti. Babası ile birlikte gittiği Viyana’da, müze ve sergilerle ilgilendi. Oğullarının yurt dışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris'e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean-Léon Gérôme ve Boulanger'in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı. Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu. Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi. Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu.
Yurda döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev aldı. İlk görevi Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü idi. Mithat Paşa’nın Bağdat’a vali olması nedeniyle geldiği bu şehrin çeşitli görünümlerini yansıtan tablolar yaptı, Bağdat tarihi ve arkeolojisi ile ilgilendi. O sırada vali Mithat Paşa’nın yardımcısı olan, geleceğin ünlü romancısı Ahmet Mithat Efendi ile tanışıp dost oldu.
İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi, bu sırada Viyana’da düzenlenen Uluslararası Sergi’ye komiser olarak katıldı. Viyana’da iken tanıştığı adı Marie olan bir başka Fransız hanımla ikinci evliliğini yaptı. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi.
1875 yılında Kadıköy'ün ilk şehremini (belediye başkanı) olarak görevlendirildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü.
Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın şahsi emri ile müze müdürlüğüne atandı.
1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, tarafından bir başka göreve daha atandı. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğü ile görevlendirilmişti. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarladı. Binanın inşası ve akademik kadronun kurulmasının ardından okulu 2 Mart 1883’te öğretime açtı.
Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktı. Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi"ni 1883 yılında yeniden düzenledi ve yürürlüğe soktu. Bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önledi.
Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan İskender Lahiti de bulunmaktadır. Söz konusu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Osman Hamdi Bey, ona uluslararası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazmış ve 1892’de Paris’te yayımlatmıştır.
Osman Hamdi Bey, yakın çevresini de çeşitli kazılarda görevlendirmişti. Oğlu Mimar Ethem Bey’in Tralles antik kentinde (Güzelhisar, Aydın) yaptığı kazılarda Antik Yunan tanrısı Artemis'e atfedilmiş bir tapınağın frizleri ile daha birçok eser ortaya çıkarıldı ve Müze-i Hümayun’a getirildi. Aydın’da Alabanda ve Sidamara antik kentlerindeki kazılarının başında kardeşi Halil Ethem Bey’i görevlendirdi. Müze memurlarından Makridi Bey, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan,Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion kazılarını yürüttü.
Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girdi. Eserler, Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınmıştı ancak burası da yetersiz gelmekteydi. Devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirdi. Üç aşamada tamamlanan müze binasının ilk kısmı 1899'da, ikinci kısmı 1903'de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açıldı. Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırdı.
Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştu. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakıldı ve "Esliha-i Askeriye Müzesi" adıyla düzenlendi. Bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açıldı. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temeli oldu. Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başladı. Tüm bu çabaları, onu çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.
Osman Hamdi Bey, müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmadı. Resimlerini genellikle Eskihisar, Gebze’deki evinde geçirdiği yaz aylarında yaptı. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Resimlerinde okuyan, tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele aldı. Dekor olarak tarihi yapıları, aksesuar olarak tarihi eşyaları kullandı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.
Sanatçı, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’de(İstanbul) yalısında hayatını kaybetti. Ayasofya’da kılınan cenaze namazının ardından müzenin bulunduğu Çinili Köşk’e getirilen cenazesi, vasiyeti üzerine Eskihisar’a götürülerek defnedildi. Mezarının başına Bakanlar Kurulu kararıyla iki isimsiz Selçuklu taşı kondu. Sanatçının Eskihisar' daki köşkü 1987’den bu yana müze olarak hizmet verir.
== Anısına yapılanlar ==
Yönetmenliğini Umut Hacıfevzioğlu'nun yaptığı senaryosunu Emre Caner'in yazdığı "Kaplumbağa Terbiyecisi" belgeseli
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından anısına hazırlanan web sitesi
"Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi" adlı Prof.Dr. Edhem Eldem'in küratörlüğünü gerçekleştirdiği sergi ve aynı adı taşıyan kitap, Homer Kitabevi. |
7,219 | [
{
"answer_start": "2119",
"text": "1875 yılında "
}
] | Osman Hamdi Bey | Hamdi Bey kaç yılında kadıköy'ün ilk belediye başkanı olarak görevlendirildi? | 30 Aralık 1842'de İstanbul'da dünyaya geldi. Ülkenin ilk maden mühendislerinden olan babası İbrahim Ethem Bey, 1877’de sadrazamlığa kadar yükselen bir devlet adamıydı. Ailenin ikisi kız altı çocuğundan en büyüğü Osman Hamdi’dir. Erkek kardeşlerinden Mustafa Bey İstanbul gümrük müdürü, İsmail Galip Bey Türkiye’de nümizmatik biliminin kurucularından biri, Halil Ethem Bey ise müzeci olmuştur.
Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Daha 16 yaşındayken yaptığı kara kalem resimlerle çevresinin dikkatini çekti. Babası ile birlikte gittiği Viyana’da, müze ve sergilerle ilgilendi. Oğullarının yurt dışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris'e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean-Léon Gérôme ve Boulanger'in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı. Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu. Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi. Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu.
Yurda döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev aldı. İlk görevi Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü idi. Mithat Paşa’nın Bağdat’a vali olması nedeniyle geldiği bu şehrin çeşitli görünümlerini yansıtan tablolar yaptı, Bağdat tarihi ve arkeolojisi ile ilgilendi. O sırada vali Mithat Paşa’nın yardımcısı olan, geleceğin ünlü romancısı Ahmet Mithat Efendi ile tanışıp dost oldu.
İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi, bu sırada Viyana’da düzenlenen Uluslararası Sergi’ye komiser olarak katıldı. Viyana’da iken tanıştığı adı Marie olan bir başka Fransız hanımla ikinci evliliğini yaptı. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi.
1875 yılında Kadıköy'ün ilk şehremini (belediye başkanı) olarak görevlendirildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü.
Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın şahsi emri ile müze müdürlüğüne atandı.
1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, tarafından bir başka göreve daha atandı. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğü ile görevlendirilmişti. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarladı. Binanın inşası ve akademik kadronun kurulmasının ardından okulu 2 Mart 1883’te öğretime açtı.
Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktı. Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi"ni 1883 yılında yeniden düzenledi ve yürürlüğe soktu. Bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önledi.
Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan İskender Lahiti de bulunmaktadır. Söz konusu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Osman Hamdi Bey, ona uluslararası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazmış ve 1892’de Paris’te yayımlatmıştır.
Osman Hamdi Bey, yakın çevresini de çeşitli kazılarda görevlendirmişti. Oğlu Mimar Ethem Bey’in Tralles antik kentinde (Güzelhisar, Aydın) yaptığı kazılarda Antik Yunan tanrısı Artemis'e atfedilmiş bir tapınağın frizleri ile daha birçok eser ortaya çıkarıldı ve Müze-i Hümayun’a getirildi. Aydın’da Alabanda ve Sidamara antik kentlerindeki kazılarının başında kardeşi Halil Ethem Bey’i görevlendirdi. Müze memurlarından Makridi Bey, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan,Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion kazılarını yürüttü.
Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girdi. Eserler, Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınmıştı ancak burası da yetersiz gelmekteydi. Devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirdi. Üç aşamada tamamlanan müze binasının ilk kısmı 1899'da, ikinci kısmı 1903'de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açıldı. Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırdı.
Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştu. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakıldı ve "Esliha-i Askeriye Müzesi" adıyla düzenlendi. Bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açıldı. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temeli oldu. Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başladı. Tüm bu çabaları, onu çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.
Osman Hamdi Bey, müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmadı. Resimlerini genellikle Eskihisar, Gebze’deki evinde geçirdiği yaz aylarında yaptı. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Resimlerinde okuyan, tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele aldı. Dekor olarak tarihi yapıları, aksesuar olarak tarihi eşyaları kullandı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.
Sanatçı, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’de(İstanbul) yalısında hayatını kaybetti. Ayasofya’da kılınan cenaze namazının ardından müzenin bulunduğu Çinili Köşk’e getirilen cenazesi, vasiyeti üzerine Eskihisar’a götürülerek defnedildi. Mezarının başına Bakanlar Kurulu kararıyla iki isimsiz Selçuklu taşı kondu. Sanatçının Eskihisar' daki köşkü 1987’den bu yana müze olarak hizmet verir.
== Anısına yapılanlar ==
Yönetmenliğini Umut Hacıfevzioğlu'nun yaptığı senaryosunu Emre Caner'in yazdığı "Kaplumbağa Terbiyecisi" belgeseli
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından anısına hazırlanan web sitesi
"Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi" adlı Prof.Dr. Edhem Eldem'in küratörlüğünü gerçekleştirdiği sergi ve aynı adı taşıyan kitap, Homer Kitabevi. |
7,220 | [
{
"answer_start": "91",
"text": " İbrahim Ethem Bey,"
}
] | Osman Hamdi Bey | Türkiye'nin ilk maden mühendislerinden biri kimdir? | 30 Aralık 1842'de İstanbul'da dünyaya geldi. Ülkenin ilk maden mühendislerinden olan babası İbrahim Ethem Bey, 1877’de sadrazamlığa kadar yükselen bir devlet adamıydı. Ailenin ikisi kız altı çocuğundan en büyüğü Osman Hamdi’dir. Erkek kardeşlerinden Mustafa Bey İstanbul gümrük müdürü, İsmail Galip Bey Türkiye’de nümizmatik biliminin kurucularından biri, Halil Ethem Bey ise müzeci olmuştur.
Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Daha 16 yaşındayken yaptığı kara kalem resimlerle çevresinin dikkatini çekti. Babası ile birlikte gittiği Viyana’da, müze ve sergilerle ilgilendi. Oğullarının yurt dışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris'e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean-Léon Gérôme ve Boulanger'in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı. Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu. Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi. Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu.
Yurda döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev aldı. İlk görevi Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü idi. Mithat Paşa’nın Bağdat’a vali olması nedeniyle geldiği bu şehrin çeşitli görünümlerini yansıtan tablolar yaptı, Bağdat tarihi ve arkeolojisi ile ilgilendi. O sırada vali Mithat Paşa’nın yardımcısı olan, geleceğin ünlü romancısı Ahmet Mithat Efendi ile tanışıp dost oldu.
İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi, bu sırada Viyana’da düzenlenen Uluslararası Sergi’ye komiser olarak katıldı. Viyana’da iken tanıştığı adı Marie olan bir başka Fransız hanımla ikinci evliliğini yaptı. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi.
1875 yılında Kadıköy'ün ilk şehremini (belediye başkanı) olarak görevlendirildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü.
Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın şahsi emri ile müze müdürlüğüne atandı.
1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, tarafından bir başka göreve daha atandı. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğü ile görevlendirilmişti. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarladı. Binanın inşası ve akademik kadronun kurulmasının ardından okulu 2 Mart 1883’te öğretime açtı.
Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktı. Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi"ni 1883 yılında yeniden düzenledi ve yürürlüğe soktu. Bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önledi.
Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan İskender Lahiti de bulunmaktadır. Söz konusu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Osman Hamdi Bey, ona uluslararası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazmış ve 1892’de Paris’te yayımlatmıştır.
Osman Hamdi Bey, yakın çevresini de çeşitli kazılarda görevlendirmişti. Oğlu Mimar Ethem Bey’in Tralles antik kentinde (Güzelhisar, Aydın) yaptığı kazılarda Antik Yunan tanrısı Artemis'e atfedilmiş bir tapınağın frizleri ile daha birçok eser ortaya çıkarıldı ve Müze-i Hümayun’a getirildi. Aydın’da Alabanda ve Sidamara antik kentlerindeki kazılarının başında kardeşi Halil Ethem Bey’i görevlendirdi. Müze memurlarından Makridi Bey, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan,Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion kazılarını yürüttü.
Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girdi. Eserler, Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınmıştı ancak burası da yetersiz gelmekteydi. Devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirdi. Üç aşamada tamamlanan müze binasının ilk kısmı 1899'da, ikinci kısmı 1903'de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açıldı. Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırdı.
Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştu. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakıldı ve "Esliha-i Askeriye Müzesi" adıyla düzenlendi. Bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açıldı. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temeli oldu. Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başladı. Tüm bu çabaları, onu çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.
Osman Hamdi Bey, müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmadı. Resimlerini genellikle Eskihisar, Gebze’deki evinde geçirdiği yaz aylarında yaptı. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Resimlerinde okuyan, tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele aldı. Dekor olarak tarihi yapıları, aksesuar olarak tarihi eşyaları kullandı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.
Sanatçı, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’de(İstanbul) yalısında hayatını kaybetti. Ayasofya’da kılınan cenaze namazının ardından müzenin bulunduğu Çinili Köşk’e getirilen cenazesi, vasiyeti üzerine Eskihisar’a götürülerek defnedildi. Mezarının başına Bakanlar Kurulu kararıyla iki isimsiz Selçuklu taşı kondu. Sanatçının Eskihisar' daki köşkü 1987’den bu yana müze olarak hizmet verir.
== Anısına yapılanlar ==
Yönetmenliğini Umut Hacıfevzioğlu'nun yaptığı senaryosunu Emre Caner'in yazdığı "Kaplumbağa Terbiyecisi" belgeseli
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından anısına hazırlanan web sitesi
"Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi" adlı Prof.Dr. Edhem Eldem'in küratörlüğünü gerçekleştirdiği sergi ve aynı adı taşıyan kitap, Homer Kitabevi. |
7,221 | [
{
"answer_start": "212",
"text": "Osman Hamdi"
}
] | Osman Hamdi Bey | İlk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressam kimdir? | 30 Aralık 1842'de İstanbul'da dünyaya geldi. Ülkenin ilk maden mühendislerinden olan babası İbrahim Ethem Bey, 1877’de sadrazamlığa kadar yükselen bir devlet adamıydı. Ailenin ikisi kız altı çocuğundan en büyüğü Osman Hamdi’dir. Erkek kardeşlerinden Mustafa Bey İstanbul gümrük müdürü, İsmail Galip Bey Türkiye’de nümizmatik biliminin kurucularından biri, Halil Ethem Bey ise müzeci olmuştur.
Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Daha 16 yaşındayken yaptığı kara kalem resimlerle çevresinin dikkatini çekti. Babası ile birlikte gittiği Viyana’da, müze ve sergilerle ilgilendi. Oğullarının yurt dışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris'e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean-Léon Gérôme ve Boulanger'in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı. Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu. Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi. Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu.
Yurda döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev aldı. İlk görevi Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü idi. Mithat Paşa’nın Bağdat’a vali olması nedeniyle geldiği bu şehrin çeşitli görünümlerini yansıtan tablolar yaptı, Bağdat tarihi ve arkeolojisi ile ilgilendi. O sırada vali Mithat Paşa’nın yardımcısı olan, geleceğin ünlü romancısı Ahmet Mithat Efendi ile tanışıp dost oldu.
İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi, bu sırada Viyana’da düzenlenen Uluslararası Sergi’ye komiser olarak katıldı. Viyana’da iken tanıştığı adı Marie olan bir başka Fransız hanımla ikinci evliliğini yaptı. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi.
1875 yılında Kadıköy'ün ilk şehremini (belediye başkanı) olarak görevlendirildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü.
Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın şahsi emri ile müze müdürlüğüne atandı.
1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, tarafından bir başka göreve daha atandı. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğü ile görevlendirilmişti. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarladı. Binanın inşası ve akademik kadronun kurulmasının ardından okulu 2 Mart 1883’te öğretime açtı.
Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktı. Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi"ni 1883 yılında yeniden düzenledi ve yürürlüğe soktu. Bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önledi.
Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan İskender Lahiti de bulunmaktadır. Söz konusu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Osman Hamdi Bey, ona uluslararası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazmış ve 1892’de Paris’te yayımlatmıştır.
Osman Hamdi Bey, yakın çevresini de çeşitli kazılarda görevlendirmişti. Oğlu Mimar Ethem Bey’in Tralles antik kentinde (Güzelhisar, Aydın) yaptığı kazılarda Antik Yunan tanrısı Artemis'e atfedilmiş bir tapınağın frizleri ile daha birçok eser ortaya çıkarıldı ve Müze-i Hümayun’a getirildi. Aydın’da Alabanda ve Sidamara antik kentlerindeki kazılarının başında kardeşi Halil Ethem Bey’i görevlendirdi. Müze memurlarından Makridi Bey, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan,Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion kazılarını yürüttü.
Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girdi. Eserler, Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınmıştı ancak burası da yetersiz gelmekteydi. Devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirdi. Üç aşamada tamamlanan müze binasının ilk kısmı 1899'da, ikinci kısmı 1903'de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açıldı. Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırdı.
Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştu. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakıldı ve "Esliha-i Askeriye Müzesi" adıyla düzenlendi. Bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açıldı. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temeli oldu. Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başladı. Tüm bu çabaları, onu çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.
Osman Hamdi Bey, müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmadı. Resimlerini genellikle Eskihisar, Gebze’deki evinde geçirdiği yaz aylarında yaptı. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Resimlerinde okuyan, tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele aldı. Dekor olarak tarihi yapıları, aksesuar olarak tarihi eşyaları kullandı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.
Sanatçı, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’de(İstanbul) yalısında hayatını kaybetti. Ayasofya’da kılınan cenaze namazının ardından müzenin bulunduğu Çinili Köşk’e getirilen cenazesi, vasiyeti üzerine Eskihisar’a götürülerek defnedildi. Mezarının başına Bakanlar Kurulu kararıyla iki isimsiz Selçuklu taşı kondu. Sanatçının Eskihisar' daki köşkü 1987’den bu yana müze olarak hizmet verir.
== Anısına yapılanlar ==
Yönetmenliğini Umut Hacıfevzioğlu'nun yaptığı senaryosunu Emre Caner'in yazdığı "Kaplumbağa Terbiyecisi" belgeseli
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından anısına hazırlanan web sitesi
"Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi" adlı Prof.Dr. Edhem Eldem'in küratörlüğünü gerçekleştirdiği sergi ve aynı adı taşıyan kitap, Homer Kitabevi. |
7,222 | [
{
"answer_start": "5695",
"text": " \"Kaplumbağa Terbiyecisi\" (1906), \"Silah Taciri\" (1908) "
}
] | Osman Hamdi Bey | Osman Hamdi Bey in en ilgi çeken ve özgün eserleri hangileridir? | 30 Aralık 1842'de İstanbul'da dünyaya geldi. Ülkenin ilk maden mühendislerinden olan babası İbrahim Ethem Bey, 1877’de sadrazamlığa kadar yükselen bir devlet adamıydı. Ailenin ikisi kız altı çocuğundan en büyüğü Osman Hamdi’dir. Erkek kardeşlerinden Mustafa Bey İstanbul gümrük müdürü, İsmail Galip Bey Türkiye’de nümizmatik biliminin kurucularından biri, Halil Ethem Bey ise müzeci olmuştur.
Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Daha 16 yaşındayken yaptığı kara kalem resimlerle çevresinin dikkatini çekti. Babası ile birlikte gittiği Viyana’da, müze ve sergilerle ilgilendi. Oğullarının yurt dışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris'e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean-Léon Gérôme ve Boulanger'in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı. Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu. Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi. Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu.
Yurda döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev aldı. İlk görevi Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü idi. Mithat Paşa’nın Bağdat’a vali olması nedeniyle geldiği bu şehrin çeşitli görünümlerini yansıtan tablolar yaptı, Bağdat tarihi ve arkeolojisi ile ilgilendi. O sırada vali Mithat Paşa’nın yardımcısı olan, geleceğin ünlü romancısı Ahmet Mithat Efendi ile tanışıp dost oldu.
İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi, bu sırada Viyana’da düzenlenen Uluslararası Sergi’ye komiser olarak katıldı. Viyana’da iken tanıştığı adı Marie olan bir başka Fransız hanımla ikinci evliliğini yaptı. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi.
1875 yılında Kadıköy'ün ilk şehremini (belediye başkanı) olarak görevlendirildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü.
Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın şahsi emri ile müze müdürlüğüne atandı.
1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, tarafından bir başka göreve daha atandı. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğü ile görevlendirilmişti. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarladı. Binanın inşası ve akademik kadronun kurulmasının ardından okulu 2 Mart 1883’te öğretime açtı.
Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktı. Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi"ni 1883 yılında yeniden düzenledi ve yürürlüğe soktu. Bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önledi.
Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan İskender Lahiti de bulunmaktadır. Söz konusu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Osman Hamdi Bey, ona uluslararası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazmış ve 1892’de Paris’te yayımlatmıştır.
Osman Hamdi Bey, yakın çevresini de çeşitli kazılarda görevlendirmişti. Oğlu Mimar Ethem Bey’in Tralles antik kentinde (Güzelhisar, Aydın) yaptığı kazılarda Antik Yunan tanrısı Artemis'e atfedilmiş bir tapınağın frizleri ile daha birçok eser ortaya çıkarıldı ve Müze-i Hümayun’a getirildi. Aydın’da Alabanda ve Sidamara antik kentlerindeki kazılarının başında kardeşi Halil Ethem Bey’i görevlendirdi. Müze memurlarından Makridi Bey, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan,Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion kazılarını yürüttü.
Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girdi. Eserler, Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınmıştı ancak burası da yetersiz gelmekteydi. Devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirdi. Üç aşamada tamamlanan müze binasının ilk kısmı 1899'da, ikinci kısmı 1903'de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açıldı. Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırdı.
Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştu. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakıldı ve "Esliha-i Askeriye Müzesi" adıyla düzenlendi. Bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açıldı. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temeli oldu. Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başladı. Tüm bu çabaları, onu çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.
Osman Hamdi Bey, müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmadı. Resimlerini genellikle Eskihisar, Gebze’deki evinde geçirdiği yaz aylarında yaptı. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Resimlerinde okuyan, tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele aldı. Dekor olarak tarihi yapıları, aksesuar olarak tarihi eşyaları kullandı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.
Sanatçı, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’de(İstanbul) yalısında hayatını kaybetti. Ayasofya’da kılınan cenaze namazının ardından müzenin bulunduğu Çinili Köşk’e getirilen cenazesi, vasiyeti üzerine Eskihisar’a götürülerek defnedildi. Mezarının başına Bakanlar Kurulu kararıyla iki isimsiz Selçuklu taşı kondu. Sanatçının Eskihisar' daki köşkü 1987’den bu yana müze olarak hizmet verir.
== Anısına yapılanlar ==
Yönetmenliğini Umut Hacıfevzioğlu'nun yaptığı senaryosunu Emre Caner'in yazdığı "Kaplumbağa Terbiyecisi" belgeseli
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından anısına hazırlanan web sitesi
"Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi" adlı Prof.Dr. Edhem Eldem'in küratörlüğünü gerçekleştirdiği sergi ve aynı adı taşıyan kitap, Homer Kitabevi. |
7,223 | [
{
"answer_start": "6635",
"text": "aynı adı taşıyan kitap, Homer Kitabev"
}
] | Osman Hamdi Bey | Osman Hamdi Bey'in anısına neler yapılmıştır? | 30 Aralık 1842'de İstanbul'da dünyaya geldi. Ülkenin ilk maden mühendislerinden olan babası İbrahim Ethem Bey, 1877’de sadrazamlığa kadar yükselen bir devlet adamıydı. Ailenin ikisi kız altı çocuğundan en büyüğü Osman Hamdi’dir. Erkek kardeşlerinden Mustafa Bey İstanbul gümrük müdürü, İsmail Galip Bey Türkiye’de nümizmatik biliminin kurucularından biri, Halil Ethem Bey ise müzeci olmuştur.
Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Daha 16 yaşındayken yaptığı kara kalem resimlerle çevresinin dikkatini çekti. Babası ile birlikte gittiği Viyana’da, müze ve sergilerle ilgilendi. Oğullarının yurt dışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris'e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean-Léon Gérôme ve Boulanger'in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı. Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu. Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi. Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu.
Yurda döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev aldı. İlk görevi Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü idi. Mithat Paşa’nın Bağdat’a vali olması nedeniyle geldiği bu şehrin çeşitli görünümlerini yansıtan tablolar yaptı, Bağdat tarihi ve arkeolojisi ile ilgilendi. O sırada vali Mithat Paşa’nın yardımcısı olan, geleceğin ünlü romancısı Ahmet Mithat Efendi ile tanışıp dost oldu.
İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi, bu sırada Viyana’da düzenlenen Uluslararası Sergi’ye komiser olarak katıldı. Viyana’da iken tanıştığı adı Marie olan bir başka Fransız hanımla ikinci evliliğini yaptı. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi.
1875 yılında Kadıköy'ün ilk şehremini (belediye başkanı) olarak görevlendirildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü.
Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın şahsi emri ile müze müdürlüğüne atandı.
1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, tarafından bir başka göreve daha atandı. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğü ile görevlendirilmişti. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarladı. Binanın inşası ve akademik kadronun kurulmasının ardından okulu 2 Mart 1883’te öğretime açtı.
Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktı. Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi"ni 1883 yılında yeniden düzenledi ve yürürlüğe soktu. Bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önledi.
Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan İskender Lahiti de bulunmaktadır. Söz konusu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Osman Hamdi Bey, ona uluslararası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazmış ve 1892’de Paris’te yayımlatmıştır.
Osman Hamdi Bey, yakın çevresini de çeşitli kazılarda görevlendirmişti. Oğlu Mimar Ethem Bey’in Tralles antik kentinde (Güzelhisar, Aydın) yaptığı kazılarda Antik Yunan tanrısı Artemis'e atfedilmiş bir tapınağın frizleri ile daha birçok eser ortaya çıkarıldı ve Müze-i Hümayun’a getirildi. Aydın’da Alabanda ve Sidamara antik kentlerindeki kazılarının başında kardeşi Halil Ethem Bey’i görevlendirdi. Müze memurlarından Makridi Bey, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan,Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion kazılarını yürüttü.
Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girdi. Eserler, Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınmıştı ancak burası da yetersiz gelmekteydi. Devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirdi. Üç aşamada tamamlanan müze binasının ilk kısmı 1899'da, ikinci kısmı 1903'de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açıldı. Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırdı.
Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştu. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakıldı ve "Esliha-i Askeriye Müzesi" adıyla düzenlendi. Bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açıldı. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temeli oldu. Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başladı. Tüm bu çabaları, onu çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.
Osman Hamdi Bey, müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmadı. Resimlerini genellikle Eskihisar, Gebze’deki evinde geçirdiği yaz aylarında yaptı. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Resimlerinde okuyan, tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele aldı. Dekor olarak tarihi yapıları, aksesuar olarak tarihi eşyaları kullandı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.
Sanatçı, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’de(İstanbul) yalısında hayatını kaybetti. Ayasofya’da kılınan cenaze namazının ardından müzenin bulunduğu Çinili Köşk’e getirilen cenazesi, vasiyeti üzerine Eskihisar’a götürülerek defnedildi. Mezarının başına Bakanlar Kurulu kararıyla iki isimsiz Selçuklu taşı kondu. Sanatçının Eskihisar' daki köşkü 1987’den bu yana müze olarak hizmet verir.
== Anısına yapılanlar ==
Yönetmenliğini Umut Hacıfevzioğlu'nun yaptığı senaryosunu Emre Caner'in yazdığı "Kaplumbağa Terbiyecisi" belgeseli
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından anısına hazırlanan web sitesi
"Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi" adlı Prof.Dr. Edhem Eldem'in küratörlüğünü gerçekleştirdiği sergi ve aynı adı taşıyan kitap, Homer Kitabevi. |
7,224 | [
{
"answer_start": "1120",
"text": " Osman Hamdi Bey"
}
] | Osman Hamdi Bey | ilk Türk bilimsel kazılarını kim başlatmıştır? | 30 Aralık 1842'de İstanbul'da dünyaya geldi. Ülkenin ilk maden mühendislerinden olan babası İbrahim Ethem Bey, 1877’de sadrazamlığa kadar yükselen bir devlet adamıydı. Ailenin ikisi kız altı çocuğundan en büyüğü Osman Hamdi’dir. Erkek kardeşlerinden Mustafa Bey İstanbul gümrük müdürü, İsmail Galip Bey Türkiye’de nümizmatik biliminin kurucularından biri, Halil Ethem Bey ise müzeci olmuştur.
Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Daha 16 yaşındayken yaptığı kara kalem resimlerle çevresinin dikkatini çekti. Babası ile birlikte gittiği Viyana’da, müze ve sergilerle ilgilendi. Oğullarının yurt dışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris'e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean-Léon Gérôme ve Boulanger'in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı. Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu. Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi. Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu.
Yurda döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev aldı. İlk görevi Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü idi. Mithat Paşa’nın Bağdat’a vali olması nedeniyle geldiği bu şehrin çeşitli görünümlerini yansıtan tablolar yaptı, Bağdat tarihi ve arkeolojisi ile ilgilendi. O sırada vali Mithat Paşa’nın yardımcısı olan, geleceğin ünlü romancısı Ahmet Mithat Efendi ile tanışıp dost oldu.
İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi, bu sırada Viyana’da düzenlenen Uluslararası Sergi’ye komiser olarak katıldı. Viyana’da iken tanıştığı adı Marie olan bir başka Fransız hanımla ikinci evliliğini yaptı. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi.
1875 yılında Kadıköy'ün ilk şehremini (belediye başkanı) olarak görevlendirildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü.
Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın şahsi emri ile müze müdürlüğüne atandı.
1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, tarafından bir başka göreve daha atandı. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğü ile görevlendirilmişti. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarladı. Binanın inşası ve akademik kadronun kurulmasının ardından okulu 2 Mart 1883’te öğretime açtı.
Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktı. Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi"ni 1883 yılında yeniden düzenledi ve yürürlüğe soktu. Bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önledi.
Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan İskender Lahiti de bulunmaktadır. Söz konusu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Osman Hamdi Bey, ona uluslararası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazmış ve 1892’de Paris’te yayımlatmıştır.
Osman Hamdi Bey, yakın çevresini de çeşitli kazılarda görevlendirmişti. Oğlu Mimar Ethem Bey’in Tralles antik kentinde (Güzelhisar, Aydın) yaptığı kazılarda Antik Yunan tanrısı Artemis'e atfedilmiş bir tapınağın frizleri ile daha birçok eser ortaya çıkarıldı ve Müze-i Hümayun’a getirildi. Aydın’da Alabanda ve Sidamara antik kentlerindeki kazılarının başında kardeşi Halil Ethem Bey’i görevlendirdi. Müze memurlarından Makridi Bey, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan,Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion kazılarını yürüttü.
Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girdi. Eserler, Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınmıştı ancak burası da yetersiz gelmekteydi. Devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirdi. Üç aşamada tamamlanan müze binasının ilk kısmı 1899'da, ikinci kısmı 1903'de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açıldı. Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırdı.
Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştu. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakıldı ve "Esliha-i Askeriye Müzesi" adıyla düzenlendi. Bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açıldı. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temeli oldu. Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başladı. Tüm bu çabaları, onu çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.
Osman Hamdi Bey, müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmadı. Resimlerini genellikle Eskihisar, Gebze’deki evinde geçirdiği yaz aylarında yaptı. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Resimlerinde okuyan, tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele aldı. Dekor olarak tarihi yapıları, aksesuar olarak tarihi eşyaları kullandı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.
Sanatçı, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’de(İstanbul) yalısında hayatını kaybetti. Ayasofya’da kılınan cenaze namazının ardından müzenin bulunduğu Çinili Köşk’e getirilen cenazesi, vasiyeti üzerine Eskihisar’a götürülerek defnedildi. Mezarının başına Bakanlar Kurulu kararıyla iki isimsiz Selçuklu taşı kondu. Sanatçının Eskihisar' daki köşkü 1987’den bu yana müze olarak hizmet verir.
== Anısına yapılanlar ==
Yönetmenliğini Umut Hacıfevzioğlu'nun yaptığı senaryosunu Emre Caner'in yazdığı "Kaplumbağa Terbiyecisi" belgeseli
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından anısına hazırlanan web sitesi
"Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi" adlı Prof.Dr. Edhem Eldem'in küratörlüğünü gerçekleştirdiği sergi ve aynı adı taşıyan kitap, Homer Kitabevi. |
7,225 | [
{
"answer_start": "56",
"text": "1961 yılında"
}
] | devrim (otomobil) | devrim otomobili kaç yılında yapılmıştır | Devrim, Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobil. 1961 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla, Eskişehir Demiryolu Fabrikasında, 129 günde üretildi.
|
7,226 | [
{
"answer_start": "155",
"text": "129 günde"
}
] | devrim (otomobil) | devrim otomobili kaç günde üretilmiştir | Devrim, Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobil. 1961 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla, Eskişehir Demiryolu Fabrikasında, 129 günde üretildi.
|
7,227 | [
{
"answer_start": "121",
"text": "Eskişehir Demiryolu Fabrikasında"
}
] | devrim (otomobil) | devrim otomobili nerede üretilmiştir | Devrim, Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobil. 1961 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla, Eskişehir Demiryolu Fabrikasında, 129 günde üretildi.
|
7,228 | [
{
"answer_start": "70",
"text": "dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla"
}
] | devrim (otomobil) | devrim yerli otomobil kimin talimatıyla yapılmıştır | Devrim, Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobil. 1961 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla, Eskişehir Demiryolu Fabrikasında, 129 günde üretildi.
|
7,229 | [
{
"answer_start": "62",
"text": "Devrim Otomobili Belgeseli"
}
] | devrim (otomobil) | devrim yerli otomobili için anadolu üniveristesi iletişim fakültesi tarafından çekilmiş belgeselin adı nedir | "Devrim Arabaları", Devrim'in öyküsünü anlatan film. (2008)
"Devrim Otomobili Belgeseli", Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından çekilmiş belgesel. (1997)
"Yarım Kalan Devrim Rüyası / Cumhuriyet Dönemi Endüstrileşme Maceramız", Prof. Dr. Mehmet Şimşek tarafından yazılmış kitap (2008)
"Yarım Kalan Devrim", Devrim Arabaları hakkında TRT tarafından çekilmiş belgesel. (2008)
Anadol |
7,230 | [
{
"answer_start": "1",
"text": "Devrim Arabaları"
}
] | devrim (otomobil) | devrim yerli otomobilinin öyküsünü anlatan filmin adı nedir | "Devrim Arabaları", Devrim'in öyküsünü anlatan film. (2008)
"Devrim Otomobili Belgeseli", Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından çekilmiş belgesel. (1997)
"Yarım Kalan Devrim Rüyası / Cumhuriyet Dönemi Endüstrileşme Maceramız", Prof. Dr. Mehmet Şimşek tarafından yazılmış kitap (2008)
"Yarım Kalan Devrim", Devrim Arabaları hakkında TRT tarafından çekilmiş belgesel. (2008)
Anadol |
7,231 | [
{
"answer_start": "290",
"text": "Amme Hukukumuz Bakımından İkinci Meşrutiyet'in Fikir Cereyanları"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Tarık Zafer Tunaya'nın doçentlik konusu nedir | 1916'da İstanbul'da doğdu. Galatasaray Ortaokulu ve Saint Benoit Fransız Lisesi'ni bitirdi. 1940'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olarak Esas Teşkilat Hukuku kürsüsünde asistanlığa başladı. "Müessese Teorisinde Fikir Unsuru ve bazı Hususiyetleri" konulu teziyle doktor, "Amme Hukukumuz Bakımından İkinci Meşrutiyet'in Fikir Cereyanları" çalışmasıyla doçent oldu. 1959'da profesör olarak Anayasa Kürsüsü'ndedir, İktisat Fakültesi ile Gazetecilik Enstitüsü'nde ayrıca dersler verir. |
7,232 | [
{
"answer_start": "210",
"text": "Müessese Teorisinde Fikir Unsuru ve bazı Hususiyetleri"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Tarık Zafer Tunaya'nın doktora tezi konusu nedir | 1916'da İstanbul'da doğdu. Galatasaray Ortaokulu ve Saint Benoit Fransız Lisesi'ni bitirdi. 1940'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olarak Esas Teşkilat Hukuku kürsüsünde asistanlığa başladı. "Müessese Teorisinde Fikir Unsuru ve bazı Hususiyetleri" konulu teziyle doktor, "Amme Hukukumuz Bakımından İkinci Meşrutiyet'in Fikir Cereyanları" çalışmasıyla doçent oldu. 1959'da profesör olarak Anayasa Kürsüsü'ndedir, İktisat Fakültesi ile Gazetecilik Enstitüsü'nde ayrıca dersler verir. |
7,233 | [
{
"answer_start": "156",
"text": "Esas Teşkilat Hukuku kürsüsü"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Tarık Zafer Tunaya asistanlığa nerede başladı | 1916'da İstanbul'da doğdu. Galatasaray Ortaokulu ve Saint Benoit Fransız Lisesi'ni bitirdi. 1940'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olarak Esas Teşkilat Hukuku kürsüsünde asistanlığa başladı. "Müessese Teorisinde Fikir Unsuru ve bazı Hususiyetleri" konulu teziyle doktor, "Amme Hukukumuz Bakımından İkinci Meşrutiyet'in Fikir Cereyanları" çalışmasıyla doçent oldu. 1959'da profesör olarak Anayasa Kürsüsü'ndedir, İktisat Fakültesi ile Gazetecilik Enstitüsü'nde ayrıca dersler verir. |
7,234 | [
{
"answer_start": "8",
"text": "İstanbul"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Tarık Zafer Tunaya nerede doğmuştur | 1916'da İstanbul'da doğdu. Galatasaray Ortaokulu ve Saint Benoit Fransız Lisesi'ni bitirdi. 1940'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olarak Esas Teşkilat Hukuku kürsüsünde asistanlığa başladı. "Müessese Teorisinde Fikir Unsuru ve bazı Hususiyetleri" konulu teziyle doktor, "Amme Hukukumuz Bakımından İkinci Meşrutiyet'in Fikir Cereyanları" çalışmasıyla doçent oldu. 1959'da profesör olarak Anayasa Kürsüsü'ndedir, İktisat Fakültesi ile Gazetecilik Enstitüsü'nde ayrıca dersler verir. |
7,235 | [
{
"answer_start": "798",
"text": "1983"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Tarık Zafer Tunaya hangi yılda emekli oldu | 1953-54'te Avrupa ve Amerika'da mesleki incelemeler yaptı. 27 Mayıs Darbesi'nde askerlerin meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara karşı haklılığını belirten 28 Mayıs 1960 tarihli raporu imzalayan 7 kişilik bilim heyetinde yer aldı. Kurucu Meclis İstanbul İli Temsilciliği (6 Ocak 1961 - 25 Ekim 1961) ile 1961 Anayasasının hazırlanmasında komisyon üyeliği yaptı. Komisyon başkanı Sıddık Sami Onar'la anlaşamadı, ayrıldı. MBK onu Paris'te NATO emrinde görevlendirdi. 1961'de Kurucu Meclis üyeliği yapmıştır. 1965'de Melahat Hanım'la evlendi, yeniden üniversiteye döndü, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı, ardından kurucusu olduğu İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi dekanı oldu. 12 Eylül askeri darbesi onu görevden aldı. 1982 yılında yine aynı fakülteye dekan olarak atandı ve 1983 yılında yaş haddinden emekli oldu. 29 Ocak 1991'de öldü. |
7,236 | [
{
"answer_start": "838",
"text": "29 Ocak 1991"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Tarık Zafer Tunaya hangi tarihte ölmüştür | 1953-54'te Avrupa ve Amerika'da mesleki incelemeler yaptı. 27 Mayıs Darbesi'nde askerlerin meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara karşı haklılığını belirten 28 Mayıs 1960 tarihli raporu imzalayan 7 kişilik bilim heyetinde yer aldı. Kurucu Meclis İstanbul İli Temsilciliği (6 Ocak 1961 - 25 Ekim 1961) ile 1961 Anayasasının hazırlanmasında komisyon üyeliği yaptı. Komisyon başkanı Sıddık Sami Onar'la anlaşamadı, ayrıldı. MBK onu Paris'te NATO emrinde görevlendirdi. 1961'de Kurucu Meclis üyeliği yapmıştır. 1965'de Melahat Hanım'la evlendi, yeniden üniversiteye döndü, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı, ardından kurucusu olduğu İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi dekanı oldu. 12 Eylül askeri darbesi onu görevden aldı. 1982 yılında yine aynı fakülteye dekan olarak atandı ve 1983 yılında yaş haddinden emekli oldu. 29 Ocak 1991'de öldü. |
7,237 | [
{
"answer_start": "512",
"text": "Melahat Hanım"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Tarık Zafer Tunaya kim ile evlidir | 1953-54'te Avrupa ve Amerika'da mesleki incelemeler yaptı. 27 Mayıs Darbesi'nde askerlerin meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara karşı haklılığını belirten 28 Mayıs 1960 tarihli raporu imzalayan 7 kişilik bilim heyetinde yer aldı. Kurucu Meclis İstanbul İli Temsilciliği (6 Ocak 1961 - 25 Ekim 1961) ile 1961 Anayasasının hazırlanmasında komisyon üyeliği yaptı. Komisyon başkanı Sıddık Sami Onar'la anlaşamadı, ayrıldı. MBK onu Paris'te NATO emrinde görevlendirdi. 1961'de Kurucu Meclis üyeliği yapmıştır. 1965'de Melahat Hanım'la evlendi, yeniden üniversiteye döndü, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı, ardından kurucusu olduğu İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi dekanı oldu. 12 Eylül askeri darbesi onu görevden aldı. 1982 yılında yine aynı fakülteye dekan olarak atandı ve 1983 yılında yaş haddinden emekli oldu. 29 Ocak 1991'de öldü. |
7,238 | [
{
"answer_start": "154",
"text": "28 Mayıs 1960"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Tarık Zafer Tunaya'nın 7 kişilik bilim heyetinde imzaladığı raporun tarihi nedir | 1953-54'te Avrupa ve Amerika'da mesleki incelemeler yaptı. 27 Mayıs Darbesi'nde askerlerin meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara karşı haklılığını belirten 28 Mayıs 1960 tarihli raporu imzalayan 7 kişilik bilim heyetinde yer aldı. Kurucu Meclis İstanbul İli Temsilciliği (6 Ocak 1961 - 25 Ekim 1961) ile 1961 Anayasasının hazırlanmasında komisyon üyeliği yaptı. Komisyon başkanı Sıddık Sami Onar'la anlaşamadı, ayrıldı. MBK onu Paris'te NATO emrinde görevlendirdi. 1961'de Kurucu Meclis üyeliği yapmıştır. 1965'de Melahat Hanım'la evlendi, yeniden üniversiteye döndü, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı, ardından kurucusu olduğu İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi dekanı oldu. 12 Eylül askeri darbesi onu görevden aldı. 1982 yılında yine aynı fakülteye dekan olarak atandı ve 1983 yılında yaş haddinden emekli oldu. 29 Ocak 1991'de öldü. |
7,239 | [
{
"answer_start": "30",
"text": "1980"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Legion d'honneur nişanını hangi yılda almıştır | Legion d'honneur nişanı aldı (1980), Balıkesir Barosu'nca Anıtlaşmış On Hukukçudan Biri seçildi (1983), Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü kazandı (1989). |
7,240 | [
{
"answer_start": "151",
"text": "1989"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülünü hangi tarihte kazanmıştır | Legion d'honneur nişanı aldı (1980), Balıkesir Barosu'nca Anıtlaşmış On Hukukçudan Biri seçildi (1983), Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü kazandı (1989). |
7,241 | [
{
"answer_start": "104",
"text": "Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü"
}
] | Tarık Zafer Tunaya | Tarık Zafer Tunaya 1989 yılında hangi ödülü kazanmıştır | Legion d'honneur nişanı aldı (1980), Balıkesir Barosu'nca Anıtlaşmış On Hukukçudan Biri seçildi (1983), Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü kazandı (1989). |
7,242 | [
{
"answer_start": "44",
"text": "Türk iletişim bilimci ve akademisyen"
}
] | Filiz Balta Peltekoğlu | Filiz Balta Peltekoğlu kimdir? | Filiz Balta Peltekoğlu (d. 1959, İstanbul), Türk iletişim bilimci ve akademisyen.
Türk sendikal yaşamının önemli isimlerinden Türk-İş Genel Sekreteri ve Tekgıda İş Sendikası Genel Başkanlarından Orhan Balta’nın kızı olan Prof. Dr. Filiz Balta Peltekoğlu İstanbul’da doğdu. |
7,243 | [
{
"answer_start": "127",
"text": "Türk-İş Genel Sekreteri ve Tekgıda İş Sendikası Genel Başkanlarından"
}
] | Filiz Balta Peltekoğlu | Filiz Balta Peltekoğlu'nun babası Orhan Balta'nın ünvanı nedir? | Filiz Balta Peltekoğlu (d. 1959, İstanbul), Türk iletişim bilimci ve akademisyen.
Türk sendikal yaşamının önemli isimlerinden Türk-İş Genel Sekreteri ve Tekgıda İş Sendikası Genel Başkanlarından Orhan Balta’nın kızı olan Prof. Dr. Filiz Balta Peltekoğlu İstanbul’da doğdu. |
7,244 | [
{
"answer_start": "670",
"text": "Balta Peltekoğlu"
}
] | Filiz Balta Peltekoğlu | Türkiye’de Gazetecilik ve Halkla İlişkiler lisans eğitimi alan ilk halkla ilişkiler profesörü olup, halen öretim üyeliğine devam eden insan kimdir? | İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndan mezun oldu (1980). İstanbul Üniversitesi’nde tamamladığı yüksek lisans (1982), Marmara Üniversitesi Gazetecilik, Halkla İlişkiler ve Radyo Televizyon doktora programının ilk mezunlarından biri olarak tamamladığı doktora (1988) derecelerinden sonra, doçentlik (1993) ile profesörlük (1999) ünvanlarını aldı. Peltekoğlu, İletişim Fakültesi’nde Dekan yardımcılığı, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanlığı ve Halkla İlişkiler Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerini sürdürdü. Türkiye’de Gazetecilik ve Halkla İlişkiler lisans eğitimi alan ilk halkla ilişkiler profesörü olan Balta Peltekoğlu, halen aynı fakültede öğretim üyeliğine devam etmektedir. |
7,245 | [
{
"answer_start": "175",
"text": "Marmara Üniversitesi Gazetecilik, Halkla İlişkiler ve Radyo Televizyon doktora programı"
}
] | Filiz Balta Peltekoğlu | Filiz Balta Peltekoğlu'nun ilk mezunlarından biri olarak tamamladığı programın adı nedir? | İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndan mezun oldu (1980). İstanbul Üniversitesi’nde tamamladığı yüksek lisans (1982), Marmara Üniversitesi Gazetecilik, Halkla İlişkiler ve Radyo Televizyon doktora programının ilk mezunlarından biri olarak tamamladığı doktora (1988) derecelerinden sonra, doçentlik (1993) ile profesörlük (1999) ünvanlarını aldı. Peltekoğlu, İletişim Fakültesi’nde Dekan yardımcılığı, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanlığı ve Halkla İlişkiler Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerini sürdürdü. Türkiye’de Gazetecilik ve Halkla İlişkiler lisans eğitimi alan ilk halkla ilişkiler profesörü olan Balta Peltekoğlu, halen aynı fakültede öğretim üyeliğine devam etmektedir. |
7,246 | [
{
"answer_start": "168",
"text": "1982"
}
] | Filiz Balta Peltekoğlu | Filiz Balta Peltekoğlu yüksek lisansını hangi yılda tamamlamıştır? | İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndan mezun oldu (1980). İstanbul Üniversitesi’nde tamamladığı yüksek lisans (1982), Marmara Üniversitesi Gazetecilik, Halkla İlişkiler ve Radyo Televizyon doktora programının ilk mezunlarından biri olarak tamamladığı doktora (1988) derecelerinden sonra, doçentlik (1993) ile profesörlük (1999) ünvanlarını aldı. Peltekoğlu, İletişim Fakültesi’nde Dekan yardımcılığı, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanlığı ve Halkla İlişkiler Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerini sürdürdü. Türkiye’de Gazetecilik ve Halkla İlişkiler lisans eğitimi alan ilk halkla ilişkiler profesörü olan Balta Peltekoğlu, halen aynı fakültede öğretim üyeliğine devam etmektedir. |
7,247 | [
{
"answer_start": "332",
"text": "kurumsal kimlik, imaj, kriz iletişimi, sponsorluk"
}
] | Filiz Balta Peltekoğlu | Filiz Balta Peltekoğlu hangi kavramları Türkçe halkla ilişkiler literatürüne sokmuştur? | Çeşitli mesleki kuruluşlara üye olmasının yanı sıra TÜHİD Yönetim Kurulu’nun sektör dışından ilk akademisyen üyesi oldu. Nebraska Üniversitesi (1992/2005) ve Northern Colorado Üniversitesi’ne (2008/2010) misafir konuk öğretim üyesi olarak davet edildi. Halkla ilişkiler, medya konularında seminerler verdi. Akademik çalışmalarıyla; kurumsal kimlik, imaj, kriz iletişimi, sponsorluk gibi kavramların Türkçe halkla ilişkiler literatürüne dahil edilmesine katkılarda bulundu. |
7,248 | [
{
"answer_start": "253",
"text": "Halkla ilişkiler, medya konuları"
}
] | Filiz Balta Peltekoğlu | Filiz Balta Peltekoğlu'nun seminer verdiği alanlar hangileridir? | Çeşitli mesleki kuruluşlara üye olmasının yanı sıra TÜHİD Yönetim Kurulu’nun sektör dışından ilk akademisyen üyesi oldu. Nebraska Üniversitesi (1992/2005) ve Northern Colorado Üniversitesi’ne (2008/2010) misafir konuk öğretim üyesi olarak davet edildi. Halkla ilişkiler, medya konularında seminerler verdi. Akademik çalışmalarıyla; kurumsal kimlik, imaj, kriz iletişimi, sponsorluk gibi kavramların Türkçe halkla ilişkiler literatürüne dahil edilmesine katkılarda bulundu. |
7,249 | [
{
"answer_start": "121",
"text": "Nebraska Üniversitesi (1992/2005) ve Northern Colorado Üniversitesi"
}
] | Filiz Balta Peltekoğlu | Filiz Balta Peltekoğlu'nun misafir konuk öğretim üyesi olarak davet edildiği üniversiteler hangileridir? | Çeşitli mesleki kuruluşlara üye olmasının yanı sıra TÜHİD Yönetim Kurulu’nun sektör dışından ilk akademisyen üyesi oldu. Nebraska Üniversitesi (1992/2005) ve Northern Colorado Üniversitesi’ne (2008/2010) misafir konuk öğretim üyesi olarak davet edildi. Halkla ilişkiler, medya konularında seminerler verdi. Akademik çalışmalarıyla; kurumsal kimlik, imaj, kriz iletişimi, sponsorluk gibi kavramların Türkçe halkla ilişkiler literatürüne dahil edilmesine katkılarda bulundu. |
Subsets and Splits
No saved queries yet
Save your SQL queries to embed, download, and access them later. Queries will appear here once saved.