text
stringlengths
7
4.73k
Hasta ve Kontrol Grubunun BDÖ ve BAÖ PuanlarıAçısından Karşılaştırılması 3.
Kadınların %32’sindehastalık aktivasyonu stabil, %56’sında hastalık aktivasyonunda artmamevcut iken, %12’sinde hastalık aktivasyonunda azalma mevcuttur.
Erkeklerin ise %32’sinde hastalık aktivasyonu stabil, %60’ında hastalıkaktivasyonunda artma mevcut iken, %8’inde hastalık aktivasyonundaazalma mevcuttur.
Tedavi açısından değerlendirildiğinde, hastaların%62’si SD için daha önce bir tedavi almış iken, %38’i SD için daha önceAksoy ve ark.
Kadınların %68’i daha önce herhangi birtedavi almış, %32’si almamış iken, erkeklerin %56’sı daha önce tedavialmış ve %44’ü daha önce herhangi bir tedavi almamıştır.
Hastalıklokalizasyonu açısından değerlendirildiğinde, hastaların %12’sinde saçlıderi, %52’sinde saçlı deri ve yüz, %36’sında ise saçlı deri, yüz ve gövdetutulumu mevcuttur.
Kadınların %16’sında saçlı deri, %64’ünde saçlı derive yüz ve %20’sinde saçlı deri, yüz ve gövde tutulumu mevcut iken,erkeklerin %8’inde saçlı deri, %40’ında saçlı deri ve yüz ve %52’sinde isesaçlı deri, yüz ve gövde tutulumu mevcuttur.
Çalışmaya katılan hastalarda, DYKİ toplam puanı minimum 0 vemaksimum 25 olup, ortalama 7,28±5,78 idi.
Hastaların yaşam kaliteleri 25hastada az etkilenmiş veya hiç etkilenmemiş olarak saptanırken, 25hastada orta derecede veya çok etkilenmiş olarak saptandı.
Azetkilenen grup ile ortaçok etkilenen grup cinsiyet, eğitim düzeyi, meslek,hastalık lokalizasyonu, önceki psikiyatrik hastalık öyküsü, hastalık süresi,hastalık aktivasyonu ve tedavi durumu açısından karşılaştırıldığında,medeni durum dışında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir.
Ortaçok etkilenen grupta az etkilenen gruba göre bekar oranıanlamlı yüksek, evli oranı anlamlı düşük bulunmuştur .
Hasta grubunda BDÖ toplam puanı minimum 1 maksimum 35 olup,ortalama 13,28±7,80 iken, kontrol grubunda minimum 0, maksimum29, ortalama 8,12±7,32 idi.
Hasta ve kontrol grubu arasında BDÖpuanlaması açısından istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmiştir.
DYKİ ile BAÖ arasındaki ilişkiHastalık aktivasyonu artmış dönemdeki hastaların BAÖ hastalıkaktivasyonu stabil veya azalmış dönemdeki hastalara göre anlamlıyüksektir.
BAÖ puanları ile meslek ve hastalık lokalizasyonu arasındaistatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmaz iken, psikiyatrik hastalıköyküsü olan ve hastalık süresi 10 yıldan kısa olan hastalarda BAÖpuanları anlamlı yüksek bulunmuştur .
Hasta grubunda DYKİ ile BDÖ ve BAÖ arasında istatistiksel olarak ortadüzeyde bir ilişki saptanırken, BDÖ ile BAÖ arasında istatistiksel olarakgüçlü bir ilişki mevcuttur .
TartışmaSon yıllarda özellikle kronik seyir gösteren dermatolojik hastalıklardayaşam kalitesi, anksiyete ve depresyon düzeylerini değerlendirmeçalışmaları hız kazanmıştır.
Seboreik dermatit gibi yaşamı tehdit ediciolmayan kronik deri rahatsızlıkları, depresyon ve anksiyete gibi çokönemli psikososyal rahatsızlıklara neden olabilirler5,14.
Dermatoloji poliklinik hastalarında anksiyete ve depresyon düzeyleri ileklinik ve sosyodemografik özellikler arası ilişkinin belirlenmesi amacıylayapılmış olan bir çalışmada, deri hastalığı varlığının yaşam kalitesiniolumsuz yönde etkilediği ve dermatolojik yaşam kalitesinde bozulmane kadar fazla ise anksiyete ve depresyon riskinin de o kadar fazlaolduğu bildirilmiştir15.
Seboreik dermatit yaşam kalitesini olumsuz olarak etkilemektedir5.
Öztaş ve arkadaşları, DYKİ ile değerlendirdikleri SD’li hastalarla sağlıklıkontrol grubu karşılaştırıldığında SD hastalarında yaşam kalitesindeanlamlı bozulma saptamışlardır.
Bu çalışmada hasta grubunda DYKİortalama skoru 3,87±2,84 bulunmuştur16.
Peyri ve arkadaşları tarafından Skindex29ölçeği kullanılarak 2159 hasta üzerinde yapılan çok merkezli birçalışmada, SD hastalarında yaşam kalitesinin bozulduğu gösterilmiştir.
Bu çalışmada Skindex29 ortalama skoru 20,53±14,97 olarakbulunmuştur17.
Çalışmamızda hasta grubunda DYKİ en düşük 0 ve enbüyük 25 olup, ortalama 7,28±5,78 olarak tespit edilmiştir.
Hastaların%50’sinde yaşam kalitesi hastalıktan az etkilenmiş veya etkilenmemişolarak saptanırken, %50’sinde orta derecede veya çok etkilenmişti.
Busonuç, SD hastalarında yaşam kalitesinin olumsuz olarak etkilendiğinigösteren önceki literatür çalışma sonuçlarını desteklemektedir.
Seboreik dermatitte anksiyete ve depresyon oranı yüksek düzeydedir2.
Türkiye’de yapılan bir çalışmada, SD’li olguların depresyona eğilimli veyaşam kalitelerinin de düşük olduğu gözlenmiştir16.
Çalışmamızda,hasta grubunda anksiyete ve depresyon düzeyleri, kontrol grubunagöre anlamlı yüksek düzeyde bulunurken, BAÖ ile BDÖ arasındaistatistiksel olarak anlamlı ilişki tespit edilmiştir.
Seboreik dermatite bağlı yaşam kalitesindeki bozulma ne kadar fazlaise anksiyete ve depresyon düzeyi de o kadar yüksek olmaktadır.
Doğramacı ve arkadaşları tarafından, hastaların yaşam kaliteleribozuldukça anksiyete ve depresyon oranlarında artış saptandığıbildirilmiştir.
Ayrıca bu hastalarda SD olmaması halinde, anksiyete vedepresyon skorları arasındaki pozitif güçlü korelasyonun orta düzeyeindiği, bunun da SD’in emosyonel durumu olumsuz etkilediğiningöstergesi olduğu bildirilmiştir5.
Çalışmamızda, bu literatür sonuçlarıile uyumlu olarak DYKİ ile BDÖ ve BAÖ arasında istatistiksel açıdananlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.
Bu sonuç SD hastalarında yaşamkalitesinde bozulma ne kadar fazla ise, anksiyete ve depresyondüzeyleri de o kadar yüksek olacağını göstermektedir.
Stres ve SD İlişkisi Çift Yönlüdür: Stres sonucu deride hastalıkortaya çıkabileceği gibi, deri hastalıklarında da şekil bozuklukları ya dakronik seyir nedeniyle de stres ortaya çıkabilir.
Psikiyatrik hastalık ve SDbirlikteliğinin sorgulandığı bir çalışmada, 150 psikiyatrik hastadaki SDinsidansı 150 major operasyon bekleyen kontrol grubu bulguları ilekarşılaştırılmış, psikiyatrik hastalarda SD insidansı kontrol grubundananlamlı olarak yüksek bulunmuştur.
En anlamlı yüksekliğin depresyonhastalarında olduğu izlenmiştir.
Bu çalışmada psikiyatrik hastalıkhikayesi olan ve olası depresyon tanısı kontrol grubuna göre anlamlıyüksek olan bir hasta grubu ile çalışılmıştır.
Olası depresif duygudurum hasta grubunu SD için riskli hale getirmektedir.
Yüz tutulumuolan olgularda depresyon daha fazla gözlenmektedir.
Yüz tutulumluolgular, lezyonları diğer bölgelerde olanlara göre daha fazla depresebulunmuştur.
Saçlı deri ve özellikle yüz tutulumunda şekil bozukluklarıortaya çıkar; olguların çevre ile iletişimi ve sosyal ilişkileri etkilenir.
Buçalışmada kontrol grubuna kıyasla anlamlı yüksek anksiyete vedepresyon düzeyi olan hasta grubunun %52’sinde yüz ve saçlı deritutulumu mevcuttur2.
İspanya’da 2005 yılında 16 yaş ve üzeri 2159SD’li olgu ile yapılan çok merkezli bir epidemiyolojik çalışmada,olguların %76’sında depresyon, stres, yorgunluk ile hastalığıntetiklendiği gözlenmiştir17.
Misery ve arkadaşları tarafından SD’liolgularda çeşitli ölçüm skalaları kullanılarak stres ile birlikte anksiyeteve depresyon derecesi belirlenmiş, SD’te stresin ana tetikleyici faktörolduğu gözlenmiştir3.
Tetikleyici stres depresyon ilişkilibulunmazken, yüksek anksiyete skoru ile birliktelik göstermiştir2.
Kesitsel desende planlanan bu çalışmada aktif hastalık dönemindekiile
Türk derm2012; 46: 3943Aksoy ve ark.
Seboreik Dermatitle Yaşam Kalitesi, Anksiyete ve Depresyon43hastaların anksiyete şiddeti hastalık aktivasyonu stabil veya azalmışdönemdeki hastalara göre anlamlı yüksek tespit edilmiştir.
Ayrıcaanksiyetenin de SD belirtileri üzerine tetikleyici faktör olduğunubelirten çalışmalar mevcuttur18.
Anksiyetenin tetikleyici faktör olarakbelirlenmesi için uzunlamasına takip çalışmalarına ihtiyaç vardır.
Anksiyete ve depresyon belirtileri ayrı olarak yaşanabildiği gibi hastalıkdurumlarında birlikte de görülebilmektedirler.
Son yıllarda yapılançalışmalar, gerek klinik ve epidemiyolojik gerek tedaviye yanıtlarıyönünden depresyon ve anksiyete bozukluklarının ortak özellikleriniortaya çıkarmıştır.
Anksiyete ve depresyonun birlikte görülme oranı%940’dır.
Her iki bozukluğun bir arada bulunması hastalarda ortayaçıkabilecek güçlükleri daha da arttırabilmektedir19,20.
Çalışmamızda,hasta grubunda BDÖ ve BAÖ arasında pozitif korelasyon tespitedilmiştir.
Anksiyete düzeyleri yüksek olan SD hastalarında, bunaparalel olarak depresyon düzeyleri de yüksektir.
Bu sonuç, ilgili literatürçalışmaları ile uyumludur.
Çalışmanın kesitsel desende planlanması nedeniyle SD ve anksiyete,depresyon ilişkisinin birebir değerlendirilememesi çalışmanın sınırlılığıolabilir.
Ayrıca hastaların ruhsal durumlarının yalnızca öz bildirimedayalı klinik ölçeklerle değerlendirilmesi bazı olası tanılarınatlanmasına neden olabilir.
Değişkenlerin eşleştirilmiş kontrol grubu ilekarşılaştırılması çalışmanın güçlü yanıdır.
SonuçlarÇalışmamızın sonuçlarını incelediğimizde, SD hastalarında yaşamkalitesi olumsuz olarak etkilenmekte, yaşam kalitesindeki bozulma ileanksiyete ve depresyon düzeyleri korelasyon göstermektedir.
Ayrıcadepresyon ve anksiyete düzeyi yükseklikleri, birbirlerine paralelseyretmektedir.
Dermatolojik ve psikiyatrik hastalık birlikteliği değişik formlardasıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Gerek birincil, gerekse ikincil olarak buiki grup hastalık birbirine eşlik edebilmektedir21.
Seboreik dermatithastalarında biyopsikososyal yaklaşımın bütüncül olarakuygulanması, hastaların dermatolojik ve psikiyatrik sorunlarının ortakolarak tanımlanması ve başarılı bir tedavi planı yapılabilmesiaçısından önem arz etmektedir1821.
Türkiye Klinikleri JDermatolSpecial Topics.
Türkiye Klinikleri JDermatolSpecial Topics 2009;2:557.3.
Doğramacı AÇ, Havlucu DY, Savaş N: Seboreik dermatitli hastalardayaşam kalite değerlendirmesi.
Aydemir EH: Stres ve deri hastalıkları.
Acıöz E, Gökdemir G, Köşlü A: Dermatolojide yaşam kalitesi.
Köse O, Gür A: Dermatolojide yaşam kalitesi ve ölçümü.
Bilaç C, Öztürkcan S: Dermatolojide yaşam kalitesi.
Hisli N: Beck depresyon envanterinin üniversite öğrencileri için geçerliği,güvenirliği.
Aydemir Ö, Köroğlu E: Psikiyatride kullanılan klinik ölçekler.
HekimlerYayın Birliği.Şenol M: Psikokutan dermatozlar: Patogenez ve yaklaşım.
Baz K, Yazıcı AE, Köktürk A, ve ark: Dermatoloji poliklinik hastalarındadermatolojik yaşam kalite indeksi skorları ile korele artmış anksiyete vedepresyon düzeyleri.
Mercan S, Altunay IK: Psikiyatri ve dermatolojinin ortak çalışma alanı:Psikodermatoloji.
Kayahan M, Serbaş G: Dahili ve cerrahi kliniklerde yatan hastalardaanksiyetedepresyon düzeyleri ile stresle başa çıkma tarzları arasındakiilişki.
Beser NG, Öz F: Kemoterapi alan lenfomalı hastaların anksiyetedepresyon düzeyleri ve yaşam kalitesi.
Mercan S: Deri Hastalıklarının Psikojenik sonuçları ve komorbiditeler.
DerlemeReviewDOI: 10.4274/turkderm.982153Psoriasis ve ObezitePsoriasis and ObesityGazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye*Malatya Devlet Hastanesi, Deri ve Zührevi Hastalıklar Kliniği, Malatya, TürkiyeMehmet Ali Gürer, Hilal Gökalp* ÖzetSum maryGi rişSon yıllarda metabolik sendrom ve onun komponentlerinden olan obezite ile psoriasis arasında güçlü bir ilişki olduğudüşünülmektedir.
Obezite, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkan klinik bir bulgudur.
Yağ dokusundansalgılanan adipokinlerin ve bunlar içerisinde leptinin psoriasis patogenezinde rol aldığı düşünülmektedir.
Leptinin temel görevi iştahıkontrol ederek enerji dengesini sağlamaktır.
Serum leptin düzeyleri yapılan çalışmalarda şiddetli psoriasisli hastalarda hafifpsoriasislilere ve kontrol grubuna göre yüksek bulunmuştur.
Leptin salınımının artışı sonucu ortaya çıkan biyolojik olayların psoriasisiçin karakteristik olan keratinosit proliferasyonunu tetiklediğine dair görüşler vardır.
Psoriasis ile obezite arasındaki ilişkiyi inceleyençok sayıda klinik çalışmada bu ilişki tespit edilmiştir.
Ancak bazı çalışmalar obezlerde psoriasis görülme sıklığını yüksek bulurken,sınırlı sayıdaki diğerleri psoriasisli hastalarda obezite geliştiğini tespit etmişlerdir.
Bunun yanında obez psoriasisli hastaların klasiktopikal ve sistemik tedaviler yanında biyolojik tedavilere verdikleri yanıt konusunda da özellikler bulunmaktadır.
Sonuç olarakpsoriasis ile obezite arasındaki ilişkinin leptin düzeylerinin artışı ile ortaya çıktığına ve obez psoriasisli hastaların tedavisinde kilokontrolünün önemine dair deliller giderek artmaktadır.
Key Words: Psoriasis, obesity, adipocytokines, leptinPsoriasis, ortalama görülme sıklığı %2 olan, immün aracılımekanizmalarla gelişen, fiziksel olduğu kadar psikolojikproblemlere de yol açan, kompleks kronik inflamatuvar birhastalıktır.
Psoriasis Immun Mediated Inflammatory Disease olarak da tanımlanan kronik inflamatuvar hastalıklariçerisinde en sık görülendir.
Psoriasis etyopatogenezi hala tamolarak bilinmese de birçok genetik ve çevresel faktör hastalıkgelişiminde rol oynamaktadır.
Hastalığın seyri ve şiddetinietkileyen bu faktörler arasında ailede psoriasis öyküsü, sigara,diyet, depresyon, tekrarlayan fiziksel travmalar, major stresbozuklukları gibi birçok faktör yer almaktadır14.
Psoriasis ve ObeziteTürk derm2012; 46: 36obezite ile psoriasis arasında güçlü bir ilişki olduğu öne sürülmüştür5.
Obezite, vücudun gereksiniminden fazla enerji içeren gıda alımınedeniyle yağ dokusu oranında artış olması ve bunun sonucunda davücut ağırlığının artması olarak tanımlanmaktadır.
Obezite için enyaygın kullanılan ölçüm Beden Kitle İndeksi ölçümüdür.
BMIvücut ağırlığının , boyun karesine bölünmesi ile hesaplanır.
README.md exists but content is empty.
Downloads last month
38