madde
stringlengths 1
118
| anlam
stringlengths 0
843
| ornek
stringlengths 0
301
⌀ |
---|---|---|
zihinsizlik
|
Zihinsiz olma durumu
|
Benim uğradığım bu zihinsizlik, sersemlik, taharrüs ve asabi bunalımların hiçbirini onlar duymamışlar...
|
ön almak
|
önlemek, engellemek
| null |
ön almak
|
öne geçmek, öncelik hâline gelmek, bir işi diğerinden önce yapmak
| null |
öncel metin
|
Metinler arasılığa konu olan önceki metin; araç metin
|
Öncel metinle ardıl metin arasında içeriksel aynılık kadar metinsel tür farklılığı da önemlidir.
|
öncelleme
|
Öncellemek işi
| null |
öncelleme sürati
|
Oyun akışının, pozisyon değişimi ve gelişiminin, özellikle de rakip oyuncunun hareketinin önceden veya çok kısa süre içinde saptanabilmesi ile ilgili yeti; sezinleme sürati
| null |
öncellemek
|
Öncelikli duruma getirmek
|
Cabbar ve arkadaşının yaptığı iş birliği, yaşadıkları yozlaşmayı ve çürümeyi gözler önüne sermektedir. Bu karakterler, maddi değerleri öncelleyerek kişiliklerini hiçe saymaktadırlar.
|
öncellemek
|
Ayrıcalıklı duruma getirmek
| null |
öncellemek
|
Öne çıkarmak, önceliğini vurgulamak
|
O tümce bir de şunu belirtiyor ya da öncelliyor: Yaşadığın bir şeyin anlamını, o sırada, yaşarken bilemezsin çoğunlukla ancak senin anlamanın zamanı gelince anlarsın, o yaşadığının anlamını, bu da yıllar sonra gerçekleşebilir.
|
öncellemek
|
Diğer oyuncuya veya topa göre konum belirleyerek hareket etmek
| null |
öncellemek
|
Yazar edebî eserde olacakları önceden sezdirmek.
| null |
ön direk
|
Futbol maçında topun geldiği kanada yakın olan kale direği
| null |
önemsemezlik etmek
|
önemsememek
| null |
ön kabul mektubu
|
Bir isteğin, resmî veya bilimsel bir ziyaretin kabul edildiğini belirten yazı
| null |
önlenebilme
|
Önlenebilmek işi
| null |
önlenebilmek
|
Önleme imkânı veya ihtimali bulunmak
| null |
ön libero
|
Savunmanın önünde oynayan oyuncu
| null |
önlü
|
Ön tarafı olan
|
Bahriye yüzbaşıları arkalarına siyah baruti kumaştan çift önlü, omuz hizasından itibaren soldan sağa iliklenir, kısa kapalı yakalı bir setre ve pantolon giyerlerdi.
|
ön ünlü
|
ince ünlü
| null |
öpücük almak
|
fırsatını bulup öpmek
|
Hemen yanına gidip yanağından kocaman bir öpücük aldı.
|
öpücük almak
|
takdir edilmek amacıyla öpülmek
|
Akif, bu davranışından dolayı anne ve babasından kocaman bir öpücük aldı.
|
öpücük atmak
|
el ve mimiklerle öpme hareketi yapmak
| null |
öpücük beklemek
|
öpülmeyi ummak
|
Bir öpücük bekledi çocuk yanağına / Acele edin diye bağırdı servis şoförü
|
öpücük bırakmak
|
hafifçe öpmek
|
Yanağına yumuşak bir öpücük bıraktı.
|
öpücük vermek
|
öpmesine izin vermek, öptürmek
|
Çanakkale Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne doğru girerken Asya’nın kızı bir öpücük verdi bana…
|
öpücüklere boğmak
|
çok öpmek
| null |
ören yeri
|
örenlik
| null |
örfi hukuk
|
Siyasi otoriteye ve halkın yerleşik değerlerine göre işletilen hukuk sistemi
|
Dede Korkut Kitabı’nda örf âdet hukuku yahut örfî hukuk (geleneksel halk hukuku) açısından oldukça çarpıcı örnekler bulunmaktadır.
|
zikir çekmek
|
Allah’ın adını art arda söyleyerek ibadet yapmak
|
Tanrı aşkıyla zikir çekerek coşmak ve neşelenmek, tarikata bağlılığı artıran etkenlerden biriydi.
|
örgütsel çalışma
|
örgütsel faaliyet
| null |
örgütsel doküman
|
Bir örgüte ait bilgi içeren yazılı, basılı ve görüntülü belge
| null |
örgütsel faaliyet
|
Örgüte bağlı olarak yapılan çalışma; örgütsel çalışma
| null |
örme kese
|
Ahilikte esnafa ait nakit paraların saklandığı kese
| null |
örtücü
|
Örtü yapan veya satan kimse
| null |
örtücü
|
Belirli ışıklama süreleri elde etmek üzere fotoğraf makinelerinde bulunan mekanik düzen; obtüratör
| null |
örtücü
|
Alıcı veya göstericide pencere önündeki resim yerini kendinden sonraki resme bırakırken ışık kaynağı ile film arasına girerek ışık demetinin film üzerine düşmesini önleyen, böylelikle filmin aşağıya doğru devinimini saklayan parça; obtüratör
| null |
örtük anlam
|
alt anlam
| null |
örtük anlamlı
|
alt anlamlı
| null |
örtük anlamlılık
|
alt anlamlılık
| null |
örtülü anlam
|
alt anlam
| null |
örtülü anlamlı
|
alt anlamlı
| null |
örtülü anlamlılık
|
alt anlamlılık
| null |
örtü pensi
|
Ameliyat yapılacak bölgenin çevresini örten steril örtüleri tutturmada kullanılan, paslanmaz çelikten yapılmış pens; serviyet pensi
| null |
örtüsüzlük
|
Örtüsüz olma durumu
| null |
örümcek ağı
|
Örümceğin ördüğü ağ
| null |
örümcek ağı
|
Örümcek ağına benzeyen
|
İncecik bir örümcek ağı vardı suratında. Kıvırcık saçları seyrelmiş, önlüğü gibi bembeyaz olmuştu.
|
örümcek kızılı
|
Örümcek kuşunun sırt rengi
|
Adamın yağlı vücudu löpür löpür, kumralı örümcek kızılına çalan göğüs kılları ağarmış, beyazlığı pembeye çalan teni insanı öğürtebilir.
|
örümcek kızılı
|
Bu renkte olan
|
Örümcek kızılı kirpiklerinin arasından değiştirilen manşeti okudu.
|
örüşük
|
İç içe geçmiş
|
Birçok Hint-Avrupa dili, Türkçeyle olan örüşük tarihleri ve birbirleriyle olan etkileşmelerinden dolayı önem taşımaktadır.
|
örüşük
|
Birbiriyle bağlantılı
| null |
örüşük kafiye
|
Üç mısralı bentlerde kullanılan, her üçlükte birinci ve üçüncü mısraların kendi aralarında, ikinci üçlükten itibaren birinci ve üçüncü mısraların bir üstteki üçlüğün ortadaki mısrasıyla kafiyelendiği kafiye düzeni; örüşük uyak
| null |
örüşük uyak
|
örüşük kafiye
| null |
öteki dünyayı boylamak
|
ahireti boylamak
| null |
ötekileştirilme
|
dışlanma
| null |
ötekileştirilmek
|
dışlanmak
| null |
ötekileştirme
|
dışlama
| null |
ötekileştirmek
|
dışlamak
| null |
ötüp durmak
|
sürekli ötme sesi çıkarmak
|
Belki zehirlediler, belki Tarsus sıcaklarına dayanamayıp karlı şerbet içti, bağırsaklarda cinler ötüp duruyor.
|
bedensel zekâ
|
Aklın ve vücudun fiziksel bir performansla birleştirilerek dans, spor vb. etkinlikleri sergileyebilme becerilerini içeren zekâ; kinestetik zekâ
| null |
ötüm
|
Kuşlar vb. için ötmek işi
|
Ötüm zamanı ya da çıraklık dönemi bir florya, keyfe göre bir bülbül kafesi koyuyorlar yanına galiba, kuşun hangi sesi alması isteniyorsa.
|
ötüm
|
Kuşlar vb. için ötme zamanı
| null |
ötüm
|
ton (II)
|
Oğuz diyalektlerinde tarığ biçiminin başındaki t ünsüzü de ötüm kazanarak d’ye çevrilmiştir.
|
zimmet defteri
|
Bir evrakın veya eşyanın kurumlardaki bir birimden başka bir birime veya bir kişiden başka bir kişiye teslim edildiğini gösteren, evrakın veya eşyanın niteliğinin, kayıt numarasının ve tarih bilgisinin yazılı olduğu defter
|
Komiserimiz bu kez zarfı alıp zimmet defterini imzaladı.
|
zimmet defteri
|
Kurum veya kuruluşların içerisindeki tüm eşyaların hangi birim ve kişi tarafından kullanıldığını gösteren defter
| null |
zina etmek (veya işlemek)
|
aralarında evlilik bağı olmayan kişiler birbiriyle cinsel ilişkiye girmek
| null |
övünç madalyası
|
Savaşta ve barışta görevini üstün gayretle ifa ederken görevin tesiri ile yaralanan ve Türk Silahlı Kuvvetleri için övünç vesilesi olan Türk ve yabancı asker kişilere verilen madalya
| null |
zindancıbaşı
|
Hapishanede görevli bekçilerden sorumlu kimse
|
Hücredeyken arada zindancıbaşı gelip kontrol ediyordu beni.
|
zindancılık etmek
|
zindan görevlisi olarak çalışmak
|
O, burada yıllardan beri zindancılık ediyordu.
|
öyle de böyle de
|
her iki biçimde
|
Halkımızın arasında öteden beri öyle de böyle de yapanlar vardı.
|
öyle de böyle de
|
her şekilde, her hâlükârda
|
Top tekniklerimiz öyle de böyle de en aşılmaz görünen surları yıkmaya kâfidir.
|
zingirdek
|
Köy düğünlerinde ve kına gecelerinde daha çok kadınlar arasında çalınan deflerin bazılarının kasnak içlerinde yer alan, defin sesine kaba ve donuk bir şakırtı katan, sık sıralar hâlinde dizilmiş küçük halkacıklar
| null |
zingirdek
|
Oynak, her an bozulabilen
|
Yumuşak başlı, gülbeşeker, insan sever, yüzü yerde bir kişidir ve de aşk adamıdır ama sinirleri pek zingirdektir. Pehpeh çekmeye ise bayılır.
|
zingirdek
|
Yankılı, yankı yapan mağara
| null |
zingirdek
|
Yaygaracı, kavgacı (kimse)
|
Şimdi de ekranlarımıza Amerikan Elçisi Bay Leishman ile zingirdek ve içi taşkın eşini kaydıracağız.
|
ziraat yumurtası
|
çiftlik yumurtası
|
Ha köy yumurtası, ha ziraat yumurtası. Peyami Efendi ciddi bir şekilde başını iki yana salladıktan sonra cevap verdi.
|
öyle gelip öyle gitmek
|
değişmeden devam etmek
|
Ne bileyim ben, işte öyle gelmiş öyle gidiyor.
|
öylemesine
|
öylesine
| null |
öz anne
|
Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan anne
| null |
öz baba
|
Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan baba
| null |
öz bakım
|
Bireyin yemek yeme, giyinme, el ve yüz yıkama gibi ihtiyaçlarını kendisinin yapabilme becerisi
|
Normal çocuklar anne, baba, arkadaş ve yakın çevresindeki modeller ya da fırsatlar aracılığıyla tuvalet eğitimi, giyinme, yemek yeme gibi en temel öz bakım becerilerini öğrenebilmektedirler.
|
öz bakım gücü
|
Bireyin yaşamını iyi ve sağlıklı durumda sürdürebilme yeteneği
|
Sağlık ve öz bakım gücü arasında sıkı bir ilişki vardır.
|
Özbekistanlı
|
Özbekistan’da yaşayan halk veya bu halkın soyundan olan kimse
| null |
Özbek Türkçesi
|
Özbek Türklerinin kullandığı konuşma ve yazı dili; Özbekçe
| null |
Özbek Türkçesi
|
Bu Türkçeyle yazılmış olan
| null |
ziyan zebil etmek
|
boşuna, boş yere harcamak
|
Kandırırlar, baştan çıkarırlar, ziyan zebil ederler, sonra ortada bırakıverirler.
|
ziyaretçi kartı
|
Bir kurumu ziyaret edenlere geçici olarak verilen, yakaya takılan ya da boyuna asılan tanıtıcı kart
|
Binanın girişindeki görevlilerden ziyaretçi kartı aldı ve üst kata çıktı.
|
özçekim yapmak
|
cep telefonu vb.nin ön kamerası ile kendisinin veya kendisiyle birlikte bir grubun fotoğrafını çekmek
| null |
özçekim çubuğu
|
Özçekim yapmak için kullanılan çubuk
|
Oturmaya devam ettiğim sırada, telefonumu öz çekim çubuğuna bağladım ve disko bölümünün açılmasını bekledim.
|
z-kitap
|
zenginleştirilmiş kitap
| null |
z kuşağı
|
2000 yılında ve sonrasında doğanlar için kullanılan bir söz
| null |
z-kütüphane
|
zenginleştirilmiş kütüphane
| null |
zon
|
bölge
| null |
zon
|
Benzer hayvan ve bitki türlerinin bir arada bulunduğu alan
| null |
zona olmak
|
zona hastalığına yakalanmak
|
Sıkıntıdan zona olmuştu.
|
zonal
|
Yeryüzünde enleme bağlı olarak meydana gelen olay
| null |
zonal
|
bölgesel
| null |
zonal toprak
|
Herhangi bir bölgede etkili olan iklim şartları ve bitki örtüsü özelliklerine göre oluşmuş toprak
|
… iklim şartlarında görülen farklılıklar sonucu bu zonal topraklar değişik özellikler kazanmışlardır.
|
özel eğitim
|
Bireysel ve gelişim özellikleri ile eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösteren bireylerin eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirilmiş eğitim programları ve özel olarak yetiştirilmiş personel ile uygun ortamlarda sürdürülen eğitim
| null |
özel gün kartı
|
Toplum tarafından önem verilen olay veya düzenlenen toplantı, sergi vb. etkinlikleri anmak üzere çıkarılan kart
| null |
özel gün zarfı
|
ilk gün zarfı
| null |
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.