madde
stringlengths 1
118
| anlam
stringlengths 0
843
| ornek
stringlengths 0
301
⌀ |
---|---|---|
özel kalem müdürü | Kamu veya özel sektördeki üst düzey yöneticinin görüşmelerini düzenleyen, gizlilik derecesi bulunan yazışmalarını yapan kimse; özel kalem | null |
özel kalem müdürlüğü | Özel kalem müdürü olma durumu | null |
özel kalem müdürlüğü | Özel kalem müdürünün çalıştığı yer | null |
özendirici | Özendiren; teşvikçi, teşvikkâr | null |
özenilesi | Özenilen, imrenilen | Bir yazın adamının, halkı adına savaş vermiş bir düşünce adamının, inandığı siyasal düzenle bütünleştiğinde rahat, yetingen olması özlenilesi bir durum. |
öz evlat | Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan çocuk | null |
özgürlüksüzlük | Özgürlüğü olmama durumu; hürriyetsizlik | null |
öz Türkçe | Tüm yabancı kelime ve kurallardan arındırılmış Türkçe | null |
öz Türkçeci | Türkçenin tüm yabancı kelime ve kurallardan arındırılmasını savunan kimse | null |
öz Türkçecilik | Türkçeyi tüm yabancı kelime ve kurallardan arındırmaya çalışan yaklaşım | 1950’li yıllardan itibaren ise Yugoslavya’da öz Türkçecilik cereyanı Türkler arasında yaygınlaşmıştır. |
öz Türkçeleştirme | Öz Türkçeleştirmek işi | null |
öz Türkçeleştirmek | Türkçeyi tüm yabancı kelime ve kurallardan arındırmak | null |
öz Türkçeleştirilme | Öz Türkçeleştirilmek işi | null |
öz Türkçeleştirilmek | Öz Türkçeleştirme işi yapılmak | null |
özümletme | Özümletmek işi | null |
özümletmek | Özümleme işini yaptırmak | null |
özümseyebilme | Özümseyebilmek işi | null |
özümseyebilmek | Özümseme ihtimali veya imkânı bulunmak | null |
özverilice | Özverili biçimde, özverili olarak; fedakârca, fedakârcasına | null |
padıl | İki ucu veya bir ucu enli, kısa ve ince saplı kürek | null |
padıl | Bir tekne pervanesinin suyun pervane kanatlarına yaptığı direnç sonucu oluşan enine hareket | null |
padıl | Balıkçının ayağıyla iterek çamur üstünde kaydırabileceği kadar hafif olan, küçük ve altı düz tekne | null |
padıl | yandan çarklı | O zamanki vapurlar ‘padıl’ denilen yandan çarklı gemilerdi. |
padıl kürek | Küçük deniz araçları ve can sallarında acil durumlarda kullanılan ağaç kürek | null |
padıllı karıştırıcı | Yem fabrikalarında yarı mamul yemleri karıştıran makine | null |
paf | Homurdanmaya benzer bir ses | Paf! Birdenbire evin içinden, süprüntülerin ve molozların altından birtakım homurtular, mırıltılar geldi. |
paf | Bina, gökdelen vb. yıkılırken veya biri veya bir şey yüksek bir yerden düşerken çıkan ses | null |
paf diye | paf sesi çıkararak | Ne oluyorum demeye kalmadı, şemsiye paf dedi delindi. |
paf puf | Yorgunluk, sıkıntı ve üzüntü dolayısıyla çıkan oflama sesi | Kutular açıldıkça, askerin paf pufu kesildi. |
paf puf | Tren vb. hareket ettğinde çıkan ses | Trenin azgın bir boğa gibi paf puf, paf puflarını işitince koştuk. |
paf puf etmek | yorgunluk, sıkıntı, acı ve üzüntü dolayısıyla oflayıp puflamak | null |
paluze | pelte | Midillilerin paluze gibi titrek vücutları üstündeki pırıl pırıl parıldayan koşumlara küçük küçük çıngıraklar takılı bulunduğundan bunların şangırdamasıyla hayvanların sabırsızlandıkları duyulur. |
paluze gibi | pelte gibi | null |
Pamukkale | Denizli iline bağlı ilçelerden biri | null |
panç | Ahşap, alçı, kartonpiyer vb. üzerinde delik açma aleti | null |
panç | Bir tür alkollü içki | null |
panç | yumruk | null |
panç işi | Kumaş üzerine kendi özel iğnesi ile üç boyut etkisi yaratan bir işleme tekniği; panç nakışı | null |
panç nakışı | panç işi | null |
panço | Soğuk havalarda kıyafetin üzerine giyilen, genellikle kare veya dikdörtgen biçimli, ortasına baştan geçebilmesi için bir delik açılmış, kalınca kumaş parçasından oluşan giysi | null |
pandemi | küresel salgın | null |
pandemi | Küresel salgın ile ilgili olan | null |
pandemik | Küresel salgın ile ilgili olan | null |
pandif | pantufla | null |
pandomimci | Sözsüz oyun sanatçısı | null |
panduf | pantufla | null |
pane | Ekmek kırıntısına bulanarak yapılan kızartma | null |
paneli | Ekmek kırıntısına bulanmış | null |
pangolin | Pangolingillerden, Endonezya, Malezya ve Güney Afrika’da yaşayan, derisi kiremit düzeninde pullarla kaplı, pençeleri kuvvetli, dişleri olmayıp uzun ve yapışkan dili ile karınca veya akkarınca yiyen bir tür memeli hayvan (Manis) | null |
pangolingiller | Örnek hayvanı pangolin olan bir memeli familyası (Manidae) | null |
pantolon etek | Paçaları etek tarzında geniş bir biçimde kesilerek etek görünümü verilen pantolon; etek pantolon | null |
paragat | paraketa | null |
zorunlu eğitim | Yasaların zorunlu kıldığı eğitim | Özellikle 1968 yılı sonrasında eğitim alanında atılan adımlarla zorunlu eğitimi bitirenlerin oranı giderek artarken günümüzde, zorunlu eğitim sonrası liseye gidenlerin oranı %96’ya ulaşmıştır. |
zorunlu öğretim | Yasaların zorunlu kıldığı öğretim | Zorunlu öğretim çağındaki çocukların iki milyona yakını ilköğretime girememiştir. |
z raporu | Bir ticari işletmede gün sonunda yazar kasadan alınan, günlük satışları ve bu satışlara ilişkin KDV tutarlarını gösteren belge | Her akşam 155’in aranması günün z raporu gibiydi âdeta. |
zula olmak | gizlenmek, saklanmak | null |
zulaya yatmak | gizlenmek, saklanmak | null |
zulacı | Bir kimsenin saklanması gereken eşyasını saklayan kimse | Kapının açılmamasından manalar çıkarıyor, kapıyı mahsustan geç açıp zulacılara vakit kazandırmak istediğini sanıyordu. |
zulalama | Zulalamak işi | null |
zulalamak | Kaçak veya yasak şeyleri gizli bir yere saklamak | Arnavut Reşat’ın son partiden payına düşen onluğunu çevreye göstermek istemeden masanın yanından zulaladı. |
zurnalı | Zurnası olan | Zengin yerin güvey hamamı gibi, ortada davullu zurnalı halay kurulsaydı, ... millet bundan daha çok coşup eğlenemezdi. |
zurnasız | Zurna olmadan, zurna olmaksızın | … sonra da boyunlarını büküp davulsuz zurnasız sessizce nikâhlanmışlardı. |
zuzubak otu | atkuyruğu | null |
züğürtleyen bezirgân eski defterleri açar (veya yoklar) | “vaktiyle önemli işler yapmış olanlar düşkünlüklerinde eski durumlarını anarak avunmaya çalışırlar” anlamında kullanılan bir söz | null |
züğürtlük soyluluğu bozar | “soylu olan kişi zenginliğini yitirdiğinde soyluluğu unutulur, saygı görmez hâle gelir” anlamında kullanılan bir söz | null |
paralel bar | Özellikle bedenin üst bölümünü güçlendirmeye yarayan, üzerinde asılma, sallanma, takla, tek veya çift el üzerinde amuda kalkma gibi hareketlerin yapıldığı ikişer çubuk üzerinde yatay konumda birbirine paralel iki esnek çubuktan oluşan jimnastik aleti; paralel, barparalel | null |
paralel bar | Bu aletle bireysel veya takım hâlinde erkekler arasında yapılan jimnastik sporu | null |
paralel bar | Yürüme zorluğu çeken hastaların tedavisinde denge, tutunma, adım atma gibi sorunların aşılmasına yardımcı olan alet | null |
paralı yatılı | Ortaöğretim kurumları pansiyonlarında ücret karşılığında barınan, örgün ve resmî ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören (öğrenci) | Bayram Hediyesi ve Hep Onlar İçin adlı hikâyedeki kız kardeşler de paralı yatılı okulları bitirmişlerdir. |
paralimpik | Çeşitli dallarda bireysel veya takım hâlinde engelli sporcular tarafından oynanan (yarışma) | null |
parametrelenme | Parametrelenmek işi | null |
parametrelenmek | Parametreleme işi yapılmak | null |
paramotor | motorlu paraşüt | null |
zülbiye | Bergama tatlısı | Fıstıklı, cevizli baklavaların, bülbülyuvası, şöbiyet, kadayıf, künefe, saray sarması ile zülbiye denilen Bergama tatlısının küçük tepsilerde yan yana sıralandığı tezgâhın arkasında yassı kafasının sadece tepesinde bir tutam saç bırakmış, bıyıkları yeni terlemiş gençten biri oturuyordu. |
zülüflü baltacı | Sarayda yatıp kalkan ve Enderun hizmetlerine bakan, baltacılardan bir bölük | Âdet midir ki haber getiren bir zülüflü baltacının silahlarını alırsınız? |
parasal şişkinlik | enflasyon | null |
zürriyeti kesilmek (veya kurumak) | soyu devam etmemek | Bu suyu kahve ile, şerbetle veya başka suretle Devranzade’ye içireceğiz, delikanlı hemen kısır olur, zürriyeti kesilir, sevdaya gücü, düşkünlüğü kalmaz. |
paravan olmak | birinin veya bir şeyin önüne geçerek onu korumaya almak | null |
paravan şirket | Vergi başta olmak üzere çeşitli giderlerden kurtulmak ve haksız kazanç sağlamak amacıyla yasa dışı bir biçimde kurulan, çalışanı olmadığı hâlde varmış gibi gösterilen, başka şirketlerin gücünden, adından ve ticari itibarından faydalanan şirket | null |
parça parça olmak | parçalara ayrılmak | Eğer şimdi senin yerinde olsaydım hayretten aşağı düşer, parça parça olurdum. |
parça pinçik | Parçalanmış, yırtılmış olan | Üstlerindeki parça pinçik battaniyenin üzerinde kalın bir yolculuk pelerini olduğunu fark etti ve gülümsedi. |
parça pinçik etmek | küçük parçalara ayırmak | Hint kâğıdını boydan boya yırttı, sonra âdeta pençeler atarak parça pinçik etti, kenara savurdu. |
parlamenter sistem | Yürütme organının, seçimle kurulmuş yasama organlarına karşı sorumlu olduğu, genelde devlet başkanı ile hükûmet başkanının ayrı kişilerden oluştuğu siyasi sistem; parlamentarizm | null |
parsayı toplamak | emek vererek veya emek vermeden bir şeyden yararlanmak, nasiplenmek | Yıllardır parsa topladığı şehri geride bırakıp karanlık çökünceye kadar kırlarda yürüdü. |
pasaportunu almak | işine son verilmek | null |
pasif ofsayt | Futbolcunun gol pozisyonunda ve ofsayt durumunda olmasına karşın topa hamle yapmadığı için ofsayt olarak değerlendirilmeyen durum | null |
Paskalya Yortusu | Hz. İsa’nın dirilişinin yıl dönümünü anmak için Hristiyanlarca kutlanan bayram; Paskalya | Paskalya Yortusu’nda, dinî tatillerde, büyük tatillerde Manisa’ya gelirdim. |
Paskalya Yortusu | Yahudilerin Mısır’dan çıkışlarının yıl dönümünü bir hafta süreyle kutladıkları bayram; Paskalya | null |
pastadan pay almak | gelirden kendilerine düşen hisseyi almak | null |
pastayı bölüşmek | geliri aralarında paylaşmak | null |
pastayı büyütmek | gelir getirecek işi büyütmek, geliri çoğaltma | null |
pasta cila | Özel bir karışımla taşıtların kaportalarının gerçek renklerini ortaya çıkarma ve parlatma işlemi | null |
patoz etmek | patozlamak | null |
patoz yapmak | patozlamak | null |
patozcu | Patozuyla ücret karşılığı harman işi yapan kimse | null |
patozculuk | Patozcu olma durumu | null |
patozlamak | Olgunlaşmış buğday, nohut, fındık vb.nin tanelerini patozla sap veya kabuğundan ayrıştırmak | null |
patozlamak | Kaba yemleri, kültür yem bitkilerini patozla öğütmek | null |
patso | İçerisine kızartılmış patates konulan sandviç | null |
patsocu | Patso yaparak satan kimse | null |