text
stringlengths 0
159
|
---|
iradesine bağlı olmayı insanın doğuştan sahib olduğu kemallerdir! Asalet, güzel biçim, akıl |
ve zekâ üstünlükleri gibi... Diğer kısmı da, insanların tamamen istekleri ve çalışıp |
kazanmaları ile elde edilen kemallerdir. İlim ve irfan sahibi olmak, doğruluk, emanet, |
tevazu, zühd ve takva gibi güzel huylar edinmek bu kısımdandır. |
Bu iki kısım kemallerden yalnız biri veya birkaçı bir insanda bulunursa, ona büyük bir |
şeref verir, onun için bir öğünme sebebi olur. Ya bu kemallerin hepsi bir insanda |
toplanırsa, artık onun ne kadar büyük bir şerefe ve yüksek bir mertebeye ulaşmış |
olduğunu düşünmelidir. İşte Hazret-i Peygamber Efendimizde bu iki kısım kemallerin |
tümü ve güzelliklerin hepsi pek yüksek bir şekilde toplanmıştır. Bunlardan başka |
Peygamberlik şerefine de kavuşmuştur. O'nun çok yüksek güzel huylarından bazılarını |
kısaca anlatacağız: |
Hazret-i Peygamber'in Asaleti |
179- Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz Kureyş kabilesinden ve Haşim ailesinden |
gelmiştir. Kureyşîler ise, Hazret-i İsmail'in soyundan bulundukları için pek büyük bir |
asalet ve şeref sahibidirler. Bununla beraber, öteden beri en kutsal bir mabed olan |
Kabe'nin hizmet ve idare işlerini yürütüyorlardı. Daima başkanlık görevinde |
bulunmuşlardır. İşte Peygamber Efendimiz böyle şerefli bir kavme ve seçkin bir aileye |
bağlı idi. Bu bağlılık da, O'nun başarısına yardım etmiştir. |
Hazret-i Peygamber'in Şekil Güzelliği |
180- Hazret-i Peygamber bütün yaratılışların en güzeli idi. Azalaranın hepsi birbirine |
uygundu. Kıyafetinde aşırılık yoktu, yakışıklı idi. Mübarek vücudu güçlü ve kuvvetli idi. |
Ne zayıf, ne de semizdi; orta halde idi, etleri sıkıca idi. Nurlu cildi ipekten yumuşaktı. Lâtif |
cisminin kokusu çok hoş idi. Okşadığı şeylerden günlerce güzel kokular alınırdı. Pak |
vücudu beyazdı, nurlu idi. Bu beyazlık içinde hoş bir pembelik parıldardı. Pek sevimli olan |
mübarek boyu, ne kısa ve ne de uzundu. Bununla beraber yanında bulunanlardan daima |
uzun görünürdü. Göğsü berrak ve mübarek omuzlarının arası genişti. Nurlu omuzlarının |
arasında güvercin yumurtası gibi bir kırmızı ben vardı ki, bu "Nübüvvet Mühürü" idi. |
Parmakları uzunca, bilekleri kalınca idi. Mübarek başı uyumlu ve çok güzel bir ölçüde |
büyükçe idi. Ön dişleri seyrekçe idi. Söz söyledikçe inci danelerinden daha berrak olan |
dişlerinin parıltısı görülürdü. Parlak alnı genişti. Hilâl kaşları uzunca idi. Kaşlarının arası |
açıkça idi. İki kaşının arasında öfkelendiği zaman, kabarıp beliren bir damar vardı. Letafet |
nişanı olan kirpikleri, uzun ve siyahdı. Mübarek sakalı sıkça idi, bir tutam boyunda |
bulunurdu. Ahirete göçmeleri sırasında mübarek başının ve sakalının beyaz kıllarının |
sayısı henüz yirmi kadardı. Sünbüllerden daha zarif ve daha hoş kokulu bulunan saçları |
ne pek kıvırcık, ne de pek düzdü ve boyca kulak yumuşaklarını geçmezdi. |
Hazret-i Enes (radıyallahu anh) demiştir ki: |
- "Ben Allah'ın Resulünden daha güzel bir kimse görmedim. Mübarek yüzünde |
sanki güneşin nurları parlardı. O güzel yüzünde parlayan letafet nurları, |
gülümsedikçe lâtif dişlerinden saçılan berraklık parıltıları, karşısında bulunan |
duvarlara yansırdı." |
Evet... Peygamber Efendimizin bütün azaları, bütün duyuları ve kuvvetleri pek |
mükemmeldi. Başkalarının göremeyecekleri ve duyamayacakları kadar uzak yerlerde |
bulunan şeyleri görür, sesleri de işitirdi. Pek vakarlı olan yürüyüşü, yokuştan aşağı iner |
gibi hızlıca idi. Onda her yönden bir mükemmellik ve üstünlük görünürdü. O'nu ilk gören |
kimse, muhabbet içinde kalırdı. O'nunla görüşüp konuşmak şerefine kavuşan kimse, |
O'na karşı derin bir sevgi duyardı. Onun yüksek hallerini görüp anlatanlar, O'nun bir |
dengini ne daha önce, ne de sonra görmediklerini itiraf ederlerdi. Sonuç olarak: O, bir |
letafet ve mükemmeliyet mucizesi idi. Sallallahu aleyhi ve Sellem. |
Hazret-i Peygamber'in Pek Yüksek Akıl ve Zekâsı |
181- Peygamber Efendimizin mübarek akıl ve zekâsı, her türlü düşüncenin üstündedir. |
O'nun pek yüksek aklı ve zekâsı yanında, en büyük dahilerin ve en parlak fikir |
adamlarının akıl ve dehaları pek sönük kalırdı. Bu gerçeğe, O'nun büyük hayatı pek güzel |
şahiddir. Arab Yarımadasının peygamberlik döneminden önceki durumu ile, peygamberlik |
döneminden sonraki durumunu düşünmek yeterlidir. Yüce Allah'ın o büyük ve son |
peygamberi kadar insanların ruhî hallerini anlamış, insanları güzel bir siyasetle idare |
etmiş, İnsanları doğru yola getirip hallerini düzeltmeyi başarmış, bu konularda gereken |
esasları hazırlamış bir akıl ve hikmet sahibi gösterilemez. |
Hazret-i Peygamber'in Fesahat ve Belâgatı |
182- Hazret-i Peygamber Efendimiz yaratılışça pek fasih (açık ifadeli) idi. Yüksek |
maksatlarını açıkça ve parlak bir şekilde söylerdi. Huzurlarına gelen elçilerin |
konuşmalarına pek açık bir şekilde karşılık verirdi. O'nun mübarek sözleri arasında birçok |
manaları toplayan öyle yüksek parçalar vardır ki, onlara "Cevami'ül-Kelim" denir. Yine |
O'nun mübarek sözleri arasında öyle güzel ve hikmet dolu parçalar vardır ki, bunlara |
"Bedayi'ül-Hikem" denilir. Biz bunların bir kısmını ahlâk bölümünde yazmış bulunuyoruz. |
Şu anlamdaki hadîs-i şerîfler, bu ahlâk ve hikmet esaslarından bazısıdır: |
"Hikmetin başı Allah korkusudur." |
"İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibidir." |
"İnsanlar, tarak dişleri gibi, hukuk bakımından eşittirler." |
"Kendi değerini bilen kişi helak olmaz." |
"Kendisi için istediğini senin için de istemeyen kimsenin dostluğunda hayır |
yoktur." |
"Kendisi için sevdiğini, kardeşi için de sevmedikçe, kişinin imânı kâmil |
olmaz." |
"Yalan yere yemin etmek yurdları harabeye çevirir." |
"Emaneti, sana güvenen kimseye teslim et; sana hıyanet edene sen hıyanet |
etme." |
"Eski dostluğu devam ettirmek, imandandır." |
"Alış-verişinde en çok ziyan eden o kimsedir ki, başkasının dünyası uğrunda, |
kendi âhiretini yitirir." |
"Kardeşinin uğradığı musibetten dolayı sen sevinç gösterme; yoksa Yüce |
Allah onu kurtarır da seni musibete düşürür." |
"Cezası en çabuk verilen şey, zulümdür." |
"İnsanlara kendini sevdirmek aklın yarısıdır." |
"Kanaat tükenmez bir hazinedir." |
"Pişmanlık bir tevbedir..." |
Hazret-i Peygamber'in Mübarek Ahlâkı |
183-Hazret-i Peygamberin ahlâkı, tamamen Kur'ân-ı Kerîm'e uygundu. Kur'ân-ı |
Kerîm'in gösterdiği güzel huyların hepsini kendisinde toplamıştı. O'nun kadar güzel ahlâka |
sahib bir kimse görülmemiştir. |
Onun içindir ki, hakkında Kur'ân âyeti ile: |
"Şüphe yok ki sen, pek büyük ahlâk üzere yaratılmış bulunuyorsun," |
buyurulmuştur. |
Bir hadîs-i şerîfde de buyurmuştur: |
"Ben, ahlâk güzelliklerini tamamlamak için gönderildim." |
Gerçekten Peygamber Efendimiz, ahlâkın en güzel ve en iyi hallerini kendinde |
toplamış, bunları ümmetine de öğütlemiş ve kendisine uyanları melekler derecesine |
yükseltmiştir. |
Hazret-i Peygamber'in Pek Yüksek İlim ve İrfanı |
184- Hazret-i Peygamber, Yüce Allah'ın vahy ve ilhamı ile pek büyük gerçeklere ve |
ilme ulaşmıştı. Hiç kimse ilim ve irfan bakımından O'nun derecesine yetişmemiştir, |
Subsets and Splits