instruction
stringlengths 0
2.7k
| input
stringlengths 0
4.47k
| output
stringlengths 11
1.71k
|
---|---|---|
Bazı paragraflarda iki cümlenin yer değiştirerek parçanın anlam akışını bozmakta, bizden o cümleleri eski yerine getirerek parçada ki anlamları bir bütün oluşturmasını isterler. Numaralanmış cümlelerin anlam akışını sağlamak için öncelikle cümle birbiriyle yer değiştirmesi gerekir. Bunu yapmak için öncelikle ilk cümle bulunup daha sonra gelen cümleler birbiriyle bağlanarak bütünlük sağlanmalıdır. Bu sorularda da cümle cümle ilerlenmeli; cümlelerin geliştirilme biçimi veya olay akışı göz önüne alınmalıdır. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirilmesi gerekir? | A) I. ile II. B) II. ile III. C) II. ile V. D) III. ile IV. E) IV. ile V. | Cevap B). Çözümü: Numaralanmış cümleler baştan itibaren verilen sıraya göre okunduğunda I. cümle ile II. cümle, III. cümle ile IV. cümle arasında anlamsal bağlantı kurmada güçlük çektiği görülüyör. Çünkü I. cümlede "İşe yaramayan mobilyalarını atmak istemeyen" kişilerden söz ediliyor. III. cümlede ise "işe yaramayan mobilyalar "eskimiş komodinler, kontraplaklar çıkmış dolaplar, yüzü aşınmış koltuklar" olarak ifade ediliyor ve cümle onlardan sonra gelmelidir. IV. cümlede bazen o eşyalar oludubitiye getirilip satılan kişilerden söz ediliyor. Bunu yapanlar I. cümlede "bu yaşa lan yetişkin yaştaki çocuklardan" olarak ifade ediliyor. O halde II. cümle IV. cümleden önce gelmelidir. Bu durumda II. cümle ile III. cümle yer değiştirdiğinde akış sağlanmış olacaktır. |
Paragraf tamamlama sorularında tamamlamamız gereken bölüm ilim; giriş, gelişme ya da sonuç bölümünde yer alabilir. Paragrafın başına ortaya konduğu ilk cümle o cümlenin paragrafa anlatılanlar bir bütün cümle getirecek olmasına, gelişme bölümündeki bir boşluk tamamlanacaksa getirilecek cümlenin boşluktan önceki ve sonraki cümlelerle birbirine bağlayabilmesine, paragrafın sonuna bir cümle getirilecekse o cümlenin parçada anlatılanları özetleyici nitelikte olmasına dikkat edilmelidir. --- Bütün yapıtlar kendilerinden önceki yapıtlarla yapılmış bir konuşmanın izlerini taşır. Dostoyevski İnsancıklar'da Gogol'la tartışır. Kafkas, "Dönüşüm'de Dostoyevski'nin "sorulunca cevap" gibi soruyu, "İnsan mıyım, yoksa böcek mi?" yılı önce sorudaydı. Oğuz Atay romanları "Yoksul Kili "serisiyle cevap sayılanlar, hamam böcekleri ve Metamorfozların yeraltında ya bir vacide yazar. | A) Hiçbir yapıt boşluğa doğmaz; akan nehre sonradan eklenir B) Hemen her anlatı çoktan kabul edilmiş doğruların üzerinde yükselir C) Her yazar kendinden önce düşünülmemiş metinlerin ilmeği ni közer D) Her yapıt, olay örgüsü açısından biricik olma idealiyle yola çıkar E) Edebi yapıtlar, yazarların iç hesaplamalarının yansıdığı bir aynadır | Çözümü: Parçanın ilk cümlesinde konu ortaya konur, daha sonra o konu gelişir. Parçada buna yapıtlar kendilerinden önce yapıtlarla konuşmuş yapıtlarla yapılmış konuşmanın izlerini taşıdığı söyleniyor. Daha sonra buna örnekler veriliyor. İlk cümlede yapıtların kendilerinden önceki yapıtlarla ilişkisi ifade eden bir cümle söylenmiş olmalıdır. A "daki "Hiçbir yapıt boşluğa doğmaz; akan nehre sonradan eklenir" cümlesi buna uygundur. |
İnsanlar duygu ve akıl arasında tutturdukları dengeyle ayakta kalır ve yaşam denen yolda ilerler. Bunlardan birinin, kontrolü tamamen ele geçirmesi felaket getirir. Bu gerçek şöyle bir benzetmeye aktarılır: Bir arabasızın ve gerçeği göz, güç lü iki tarafından çekiliyor. Attardan biri akılın, diğeri duygunun tarafını. Bir at sıfırı yukarı yolun bir tarafına, öbürü de diğer tarafa çekmeye çalışıyor. Sizin işiniz ....... Bu parçanın sonuna düşüncenin akısına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? | A) güvenli bir şekilde ilerleyebilmek için dizginleri sıkıp ikisini de kontrol altında tutmaktır
B) bir tarafın sizi uçuruma yuvarlamasması için arabadan atılacağınız anı belirlemektir
C) iki atın fırsatlar sundukları kadar kötü bir son getirilebileceğini de aklımızda tutmaktır
D) atların çekişmesinin ilerlemenize engel olduğunu görünce güvenli olan atı seçmektir
E) rasyoneline adına aklınızın buyruğuna girmek yerine sezgilerinize kulak vermektir | Cevap A. Çözümü: Sonuç cümlesi parçada anlatılan özetlendiği, parçanın bağlacı cümlesi. Parçanın ilk cümlesinde insanın duygu ve akıl arasında kurduğu dengeyle ayakta kalıp yaşamını sürdürdüğü anlatılıyor. Sonra kontrol kaybetmenin felaket getireceği söyleniyor. Bu durum iki at tarafından farklı yönlere çekilen araba örneğiyle somutlanıyor. Yolculuğun sürmesi için atları kontrol edip ikisi arasında denge sağlamak gerekir. Kişiye düşen bu dur. Parçaya bu anlamda bir cümle getirilirse akış sağlanır. A seçeneğindeki söz bu anlamı karşılıyor. |
- Paragrafın söylenme gerekçesi olan soruyu bulma | - | Çözümü: Paragrafın hangi soruya karşılık söylendiği ya da hangi sorunun cevabı olduğu soruluyorsa önce paragraf okunup paragrafta ne anlatıldığı belirlenmelidir. Paragrafta anlatılan düşünce soruya dönüştürüldüğünde bizden istenen soruya çok yaklaşılmış olur. |
Paragrafa yazanın hakkında konuştuğu, üzerine söz söylediği varlık veya kavrama "konu" denir. "Yazar, bu paragrafta neyden söz ediyor?" sorusunun cevabı paragrafın konusudur. Konu kısadır, bir veya birkaç sözcükten oluşur ancak parçayı kapsayıcıdır. Konu, parçanın ömrügenişini oluşturur; bütün cümleler bir şekilde konuyla ilişkilidir. Bu parçanın bütününde neden söz edilmektedir? | A) İnsan zihninin güçsüzlüğünden
B) İnsan ilişkilerinin sınırlılığından
C) Yaşamı anlamanın zorluğundan
D) Romanlarda sırların anlatıldığından
E) Romanların sağladığı yararlarından | Cevap E). Çözümü: Parçada yazar romanın, gerçeklerin arasındaki gizleri anlattığını, insanın günlük sorununu, dağınıklarını derleyip toplamasını, insanın kaybolmasını önlediği, sıralı birbiriyle paylaşılmasını sağladığını anlatıyor. Kısaca söylemek gerekirse yazar parçadan romanın sağladığı yararlarından söz ediyor. |
Başlık; bir yazının, bir kitabın bölümlerinin başına konulan ve konuyu tanıtıcılık kısa sözdür. Paragraf konusu çoğu zaman başlık olarak kullanılır. Başlık kısadır, kapsayıcıdır, ilgi çekicidir, bir ve ya birkaç sözcükten oluşur. Paragraflarda en çok geçen sözcük veya kavramların altı çizilerek başlık belirlenebilir. Yukarıdaki parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir? | A) Sanat ve Duş Gücü
B) Sanat ve İnsan
C) Sanat ve Yaratıcılık
D) Sanatın Gelişimi
E) Sanatın Doğuşu | Cevap B). Çözümü: Başlık kapsayıcı olmalıdır. Parçanın bütününde insan ile sanat ilişkisi üzerinde duruluyor. Sanatın, insanı etkilediği ve ona insan sevgisi kazandırdığı, insan sevgisi olmadığı zaman ikileli bir egemen olacağı, dolayısıyla sanatın insan için çok önemli olduğu anlatılıyor. O halde bu parça için en uygun başlık "Sanat ve İnsan" olabilir. |
Paragrafın yapısıyla ilgili sorulardan biri de paragraf oluşturma sorulardır. Bu sorular bir yapboz etkinliği gibi düşünmek gerekir. Bir yapboz tamamlanmakla nesnelerin parçaları birbirine ulay veya resim tamamlanır. Bir ağacın dalı, bir evin penceresi diğer parçayla bütünleştirilerek ilerler. Paragraf sorularda nesnelerin yerini sözcükler alır. Sözcüklerin olduğu diğer sözcük farklı bir cümlede yer alır. Sözcükler birbirine bağlandığında parçada anlam akışı sağlanır ve parça tamamlanır. Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gidermek için, aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır? | A) I. cümleyle II. yer değiştirilmeli
B) II. cümleyle III. yer değiştirilmeli
C) III. cümleyle IV. yer değiştirilmeli
D) IV. cümle I. den sonra gelmeli
E) V. cümle II. den sonra gelmeli | Cevap D. Çözümü: Parçayı okuduğumuzda düşünce akışının tam sağlanamadığını, bazı cümleleri anlamca birbirine bağlamakta güçlük çektiğimizi görürüz. Parçada ilk cümlede "oyun" olayları üzerine kurgulandığı söylenir. II. cümlede "zayf kalıyor", III. cümlede de "izleyenleri rahatsız ediyor" sözleriyle oyunun olumsuz yönleri dile getirilir. V. cümlede bu olumsuzluklar "bu eksiklikler" olarak özetlenmeli. Bu durumda II., III. ve IV. cümlelerde hemen sonra V. cümle gelmeli. IV. cümlede "...olaylar içinde verilmiş kişilerin toplumsal, psikolojik, ekonomik ve kültürel yapılarına uygun olarak kurgulandığı" söylenmiyor. Bu olumsuz bir durum. Olumsuz içeren II., III. ve V. cümlelerin arasında sıkıştırılması yapbozcu parçaların karıştırıldığını gösterir. Sonuç olarak IV. cümle I. cümleden sonra getirilirse bu bozukluk giderilir. |
Anlam akışı düzgün bir paragrafın cümlelerinin karıştırılıp yeniden sayılayarak bir biçimde sıralanmasını istediği gibi bazı paragraf soruları yazıp tamamlamamaya benzer. Bu sorularda cümle varsa işaret dikkat etmek gerekir. Sıfatıyla başlayan bir şıhıs zamiri, ona zamiri veya işaret sıfatını, kü bu tür sözcükler daha önce bir sözün yerini tutar veya ona işaret eder. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerle anlamlı bir bütün oluşturabilmek için, hangi cümlelerin yer değiştirmesi gerektiğini belirleyiniz. | A) I. ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV. D) III. ve V. E) IV. ve V. | Cevap D). Çözümü: Parçada III. cümlenin bir zamiri "o" sözcüğüyle başladığını görüyoruz. Üstelik bir "de, da" bağlacı var. Bu durumda iki cümleye bağlanamaz bu cümle. Çünkü "o" da derken ilk iki cümlede devamında "sanatçı" dan başka birisini kastedilmiyor. Parçanın anlatılanlardan söz edildiği görüyoruz. Dolayısıyla "o" cümle kişi isire. Öyleyse III. cümle IV. den sonra gelmeli. V. den kısade saair III. cümlede ifade edilen yarıtıra parçanın anlam bütünlüğünü sağlamış olur. |
TYT Türkçe soruları içinde şiire dayalı anlam sorusu sık sokak konu değildir. Ancak değişik yıllarda şiirle ilgili bir soru bir gelişmiştir. Şiiri bir anlam dünyası vardır. Sözcüklerin bir çağrışım gücü vardır. Örneğin “bulbul” kelimesi bize “aşkı, baharı, güna, İlmeyi…” çağrıştırır. Şiirde asıl konuya, temel motifle tema denir. Temanın somutlaştrılmış biçimi de konudur. Bazı şiirlerde şair, içinde bulunduğu duygu durumu (öfke, cesaret, korku, kaygı, sevinç, üzüntü...) yansıtır. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. sözlerinde aşağıdakilerden hangisi vurgulanmamıştır? | A) Alçak gönüllülük
B) Sadık olma
C) Eli açık olma
D) Müsaamahaılı olma
E) Dürüstlük | Cevap B. Çözümü: Soru, şiirde geçen bazı sözlerin anlamları üzerine kurgulanmış. Seçeneklerde geçen kavramlar renklendirilerek ilgili sözcüklere bağlandığında B’deki kavramla ilgili bir sözün bu şiirde bulunmadığı görülüyor. |
Bir yazıda konuyu en açık bir biçimde yansıtan kelime veya kelime grubuna "anahtar kelime" denir. Okunan metin bir metni; anlaşılamakta, yorumlanmakta güçlük çekiliyorsa metindeki anahtar kelimeler aranmalıdır. Böylece metnin konusu ve iletişi yani vermek istediği mesaj, parçanın önemli ipucunu yakalamanız için veren anahtar kelimeler, parçada yanılsıtıp isteyen anlami en iyi veren kelimelerdir. "Okunmak; zihinsel, bedensel ve ruhsal yönden gelişmektedir. İster bir kitap olsun ister bir gazete istersen takvim yaprağının arkasında ki yazı olsun, okumanın her şey okuyanı geliştirir. Okumanın önce ki durumunuz ile okumanız sonraski durumunuz arasında fark olur. Bu parçanın anahtar kelimeleri ? " | A) Parçanın ana fikirini anlatan kelimeler
B) Türk dilinin en eski ürünleri
C) Eski Türk şiirinin özellikleri
D) Edebîyat ve dinsel törenler
E) Türk toplumunda şairlerin yeri | - Çözümü: "Edebîyat", parçada anahtar sözcüklerin başında geliyor. An-cak genel olarak edebîyat değil, "İslamiyet'in kabulünden önce Türklerin yani Eski Türklerin edebîyatı" işin özüdür. "Bu parça-da neyden söz ediliyor?" sorusu bize konuyu buldurabilir. Soruyu parcaya yönelttigimizde "Eski Türklerde edebîyat" cevabını alıyoruz. O halde bu parçanın konusu, "Eski Türklerde edebîyat"tır. |
Duyunun yedi harikası olur da üç kıtada yüzyıllarca hüküm sürmüş, altı yüzyılı aşan varlığında genye olağanüstü bir kültür hazinesi bırakmış Osmanlıların yedi harikası olmaz mı? Gerçi ta-rihçiler, sanat tarihçileri ve mimarlar varken en önemli yedi Osmanlı eserinin hangileri olduğuna ben karar verecek değilim. Ancak okudıklarımdan ve gördüklerimden hareketle tamamlanan kişisel bir beğeni listesi oluşturmanın önünde bir engel yok sanırım. İşte benim Osmanlılar Yedi Harikaları: Süleymaniye Külliyesi, Selimiye Camisi, Mimar Köprüsü, Maglova Kemerı, Kavala Mehmet Paşa Ağa Camisi, Kubbetü's-Sahra, Hamidiye Çarşısı. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Öyküleyici anlatım
B) Tartışmacı anlatım
C) Betimleyici anlatım
D) Tanımlamadan yararlanma
E) Kanıtlayıcı veriler kullanma | Cevap B). Çözümü: Tartışma anlatım biçiminde sohbet üslubu hâkimdir. Yazar soru ve sorular cümlesinden sonra "Gerçi tarihçiler, sanat tarihçileri ve mimarlar varken en önemli yedi Osmanlı eserinin hangileri olduğuna ben karar verecek değilim" diyordu. Ardından "Ancak okudıklarımdan ve gördüklerimden hareketle... Daha sonra başlayan cümlede kendi görüşünü ortaya koyuyor. Sözleriyle örneklerle kendi görüşünü kendince kanıtlıyor. Bu yöntem tartışma anlatım biçiminin belirgin özelliklerindendir. |
Yirmi yaşından fazla göstermeyen bir genç, cadının önünde yan yatmış el arabasının üstüne oturmuş şaz çalıyordu. Fenerin aydınlattığı alan, yukarıdan kayan parmaklıkların altında bir canlı gibi bir süratle aşağı doğru damlalarla kaplıydı. Sazın sapı, saşırtıcı bir titriyordu. Tellerde uçan sağ eli, küçük fakat kendinden emin hareketler yapıyordu. Gencin eli, sazın gövdesine yaklaştıkça insan, saz ile arasında gizli fakat çok anlamlı bir konuşma olduğunu duyuyor sanıyordu. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Betimleme
B) Tartışma
C) Açıklama
D) Öyküleme
E) Karşılaştırma | Çözümü: Betimleme gözlemlerin anlatımıdır. Parçada yazar, yirmi yaşından fazla göstermeyen bir gencin davranışlarını gözlemleyip gözlemlediklerini anlatıyor. Burada gencin saz çalması, parmaklarının hareket etmesi, gözlem içindeki hareketlerdir. Bu yüzden bu parçada ağır basan anlatım biçimi öyküleme değil, betimlemedir. |
Türkçede işaret sıfatları ve zamirler bir varlığı işaret eder. Bu, çoğunlukla metin içinde önceden geçmiş olan bir kişi, söz, cümle ve ya durumdur. Örneğin, "Birkaç yıldır yeterince yağmur yağmaması, tarlalardaki ürünlerin gelişmesine yol açıyor. Bu durum, çiftçileri yeni arazilara itti." biçimindeki bir anlatımda "bu durum" sözü; kendinden önceki cümlede yıllarca görülen kuraklığı, ekili alanlara büyümek zarare vermeye başlaması ifadesine gönderme yapmaktadır. Son yıllarda görülen tarz sorular gelmektedir. Yapılması gereken, daha seçeneklere geçmeden önce "bu durum" sözüyle neyin kastedildiğini, o sözün nereye gönderme yaptığını belirlemektir. Bu parçada altı çizili ifadenin gönderme yaptığı söz aşağıdakilerden hangisidir? | A) Suyun arındırılmasını sağlayan aracın geliştirilmesi
B) Su ihtiyacını karşılamada zorlukların saptanması
C) Temiz içme suyunun geniş kitlelere ulaştırılabilmesi
D) İçme suyunun oluşturduğu maliyetin düşürülmesi
E) İçilebilecek düzeyde suya erişimin kolaylaştırılması | Cevap A. Çözümü: Parçada altı çizilen "bu durum" sözü, kendinden önce geçen ifadeye gönderme yapıyor. Önceki cümlede "... çalışmalarıyla birinde sudan, pul büyüklüğünde bir cihaz geliştirildi." deniliyor. Geliştirilen bu büyüklükte bir cihaz %99,99 ü dakikada içinden öldürebilecek suda bakterilerin %99,99 unu 20 dakika içinde öldürerek, temiz su temin ediyor. Yani arındırma. O halde altı çizili ifadenin gönderme yaptığı söz "suyun arındırılmasını sağlayan aracın geliştirilmesi" dir. |
Körlük, Nobel ödüllü yazar Jose Saramago'nun 1995 yılında yayımlanmış romanıdır. Okuyucu, bu kitapta kahramanları; adıyla değil, onları tanıtan ifadelerle görür. Yazar her birini "doktor, doktorun karısı, hırsız, koyu renk gözlü genç kız" gibi çeşitli sıfatlarla adlandırır. Kahramanların diyaloglarında da anlatıcının sesine yedireerek metni uzun bir monoloğa dönüştürür. Okuyucu bu durum karşısında romanı takip etmekte güçlük çeker ve kendini adeta bir labirentin içinde bulur. Ayntcala Saramago, roman boyunca da nokta ve virgül dışında noktalama işareti kullanmaz. Bu da metnin bütüncülüğüne katkıda bulunan bir başka yöntemdir. Bu parçada altı çizili ifadeyle durumlarından hangilerine gönderme yapılmamıştır? | A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III | Çözümü: Parçada geçen "Okuyucu, bu kitapta kahramanları; adıyla değil, onları tanıtan ifadelerle görür." Yazar her birini "doktor, doktorun karısı, hırsız, koyu renk gözlü genç kız" gibi çeşitli sıfatlarla adlandırır, sözlerinden yazanın kişileri isimle değil de "doktor", "doktorun karısı, hırsız, koyu renk gözlü genç kız" gibi kişilik özellikleriyle anlattığını anlıyoruz. O halde "bu durum" sözüyle yazarın eseride kişileri özelliklerle anlatmasına gönderme yapılmıştır. Bu numaralı ifadedir. Ancak soruda gönderme yapılan değil de yapılmayan durumlar soruluyor. Buna göre II ve III cevap olacaktır. |
Bakmayın sahilinin dolguyla denizden yükseltilmiş olmasına; denizin içinden çıkıp içeri doğru yılan misali kıvrılan yoksun ta Galata Kulesi'nin gölgesine kadar uzanır biz. Bu ne tophane. Ana sokaklar bayır, ara sokaklar çıkmaz. Sanki demlendi ki adamlar hafif ağır ve ağır atılır burada. Sanki semti derinlemesine hissettirmek, geçmişi tenefüs ettirmek için yukarı doğru uzadıkça uzanır yol. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Karşılaştırma B) Benzetme C) İkileme D) Niteleme E) Mecazlı söyleyiş | Cevap A. Çözümü: Seçeneklerde geçen ifadelerin parçada nerelerde geçtiğini tespit edelim. |
Osmanlı coğrafyasına yolu düşen seyyahların tamamı; devletin büyüklüğünü, halkın medeni hayat şartlarını, şehirlerinin güzelliğini, kurum ve kuruluşların intizamı ve öve bittiremedikleri Kusursuz işleyen bu sistem; toplamı 15 milyon kilometre kare tutan bir devleti yaşatıyor; içinde 12 eyalet bulunuyor. Bu parçanın anlamıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) İkilereme yer verilmiştir.
B) Açıklama yapılmıştır.
C) Nicel verilerden yararlanılmıştır.
D) Özne ifadeler kullanılmıştır.
E) Örneklerden yararlanılmıştır. | Cevap E. Çözümü: Parçayı anlatım açısından incelediğimizde "öve öve" sözüyle kilometrelere yer verildiği (A), Osmanlı coğrafyası ve seyyahların gezdiği yerlerdeki yerle ilgili tutulmayan hakında bilgi ve ridici için açıklama yapıldığı (B), "15 milyon kilometre kare, 12 eyalet" sözleriyle nicel verilerden yararlandığı (C), "kusursuz işleyen bu sistem" sözüyle özne ifadeler kullandığı (D) söylenebilir. Parçada örneklerden yararlanılmamıştır. |
Kentsel düş gücünü heceleyenler, kentin karakteri olan nesnelerdir. Bu nesneler, kentin tarihine tanıklık eden ve onun gücüler rolundes hep sahnelediler. Galata Kulesi, Dilsiz la bütünleşen varlıklar olarak kendilerini kabul ettirir. Beyoğlu'nun yıkık dökük evleri, bir avlunun gölgesinde zâri bir kuyu, kim bilir güneşin yakıcılığını hangi şöbbelere siper olmuş görkemli asırlık çınarlar, yüzyıllık bir çeşme, küçük bir fotoğrafçının vitrinin süslüyen eski aile fotoğrafları... Bu nesnelerin sürdürv; varlıklarıyla kentin romanını yazmak, varlıklarını işlevi; varlığın çağın yüklediği yeni anlamlara rağmen kente sahip çıkmaktır. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır? | A) Öyküleme
B) Örnekleme
C) Tanık gösterme
D) Tanımlama
E) Karşılaştırma | Çözümü: Örneklendimenin olduğu parçalarda örnekten veya örneklerden önce mantıkca bir "örneğin" sözü gelir. Bu parçada da aynı durum geçerlidir. Parçayı aşağıdaki gibi incelebiliriz: |
Bir paragraf oluşturan cümleler, bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Düşüncenin akışı bu şekilde sağlanır. Bazı sorularda akışı bozan bir düzgün olan bir parçadan bir cümle çıkarılıp soru köküne yerleştirilmekte, yani akışı bozduğumuzda iki cümle arasında ilgili yere yerleştirmemiz istenmektedir. Bu tür sorularda parçayı okuduğumuzda, bir yerde akışın bozulduğunu hissedebiliriz. Hareket noktası cümlelerde geçen ortak sözcükler, cümle eşik olduğunu hareket etmez. Bu test edemiyoruz zaman verilen cümlelerin iç arasında bir işaret sıfatı veya düzgün olan sözcükler belirlemeli. Ortak sözcüklerin yanı sıra açıklamalar, bağlaçlar, işaret sıfatları ve zamirler bizim için birer ipucudur. Örneğin, soru kökünde cümle "ama, fakat" gibi bir bağlaçla başlamışsa bunun iki karşıt düşünceyi bağladığını düşünmeli, cümledeki düşünce ile parçada ona karşıt olacak düşünceyi aramalıyız. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, "Fakat kimi dinleyiciler bir konuşmacının mesajını aktarmasına nadiren fırsat verir." cümlesi getirilmelidir? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap A. Çözümü: İlk cümlede "incelemelerin; dinleyicinin, mesajın içeriğine odaklanmasının önemine işaret ettiği" söylendikten sonra II. cümle "Dinleyicilerin çoğu zaman konuşmacının dinlediğine yalnızca dinlemiş gibi göründüğünü" söyleniyor. Bu iki cümle arasında köprüluk cümle ile de olumlu bir cümle. Ama hem soru kökünde ki cümle hem de III. cümle olumsuz. "Ama fakat, ancak..." gibi bağlaçlar birbirine karşıt durumları bağlar. Bu durumda soru kökündeki cümle, I. cümleden sonra getirilmelidir. |
- Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Eski şiir özgu üslubun çağdaş şiirde kullanılıp kullanılamayacağı konusunda tartışılarda girdi." cümlesi getirilmelidir? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: IV. cümlede "sanatçılarının divan edebiyatı ve halk edebiyatının kimi unsurlarını eserlerine bazen örtülü olarak bazen de açıkça taşıdığı yani özgu üslubun yani divan şiirindeki cümlede "eski şiire kullandığı" söyleniyor. Soru kökünde ait yur. Son cümlede ise "hatta bağlacıyla daha ileri söyleniyor. surların kullanamayacağı tartışmalar yaşandığı" bir boyutuna işaret ediliyor. "Çağdaşlardan bazı sanatçıların tartışmaların ötesine geçerek Biz buradan bazı hiçbir şey yitirmeden divan şiir tarda yazmayı deneyenlerin olduğu" anlamını çıkarabiliriz. Bu durumda soru kökündeki cümle, IV. cümleden sonra gelmelidir. |
Bu eser, insanın taş gibi oturan öykülerle dolu olmasıyla aynı bir yere sahip. Coğunda olaylar doğrudan anlatılmıyor; en çok da bu halüye öyküler, didaktik bazı noktalara düşünmek-ten kurtulur. Yazan öykülerde okumanın tuzağına kendince bir yol, anlatılan öyküler için özlen olarak yine kendince anlamlar üretir. Anlatan okur, metne dahil olarak birilerinin hikayesi oldugundan okur, toplumun icinde bir acici resmile karsilasmiyor. Cunku her gunun sonunda bireye sik yasattigi haksizliga ugramıs-lik duygusunun okunusa hissettiriyor. Bu parçada, kurgunun kalem ustasinın kaleme verdiği ögüt-lere göre kalem basari için sahip olması gereken özel-likler arasinda aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Gerçekci olmak B) Sabırlı olmak C) Umudunu korumak D) Özünü hatirlamak E) Özgun olmak | Cevap A. Çözümü: Kurgun kalem ustasinın kaleme verdiği ögütler incelendiğinde "Zaman zaman ucunu açacaklar ve bu sana acı-reçec faket daha iyi bir kalem olmak için buna katlanma-lisin..." cümlesinde "sabırlı olmak (B)" yapiyor. Bu firsatlar icin, yeniden yazma firsatin olacak daima. "Yeni ustaya yapmal" cümlesinden "umudunu koruma (C)", "Seni sen yapan en önemli parçanın, içindeki kursun olduğunu unut-ma!" cümlesinden "özünü koruma (D)", "Üzerinde dolaş-tigin her yüzeye kendine ait bir işaret bırakmaisin ve yaz-maya devam etmelisin..." cümlesinden "özgün olmak (E)" çıkarılabilir. Kurgun kalem ustasinın kaleme verdiği ögütler arasında, kalemin basari için "gerçekçi olması" gerektiğine yönelik bir ifade yok. |
Bir parçadan ulaşılabilecek yarginin sorulduğu sorularda par-çayı geniş anlamıyla yorumlamalıyız. Bu tür sorular klasik ana fikir sorularından biraz farklıdır. Bir hikâye ve genel bir diyalog-dan, bir örnekten o konuyla ilgili daha geniş genen bir yargı çıkartmanız istenir. Örneğin, bir bilgede domuz yavrularının yı-yen kurtların sayısının azalmasıyla birlikte domuzların çoğal-dığının anlatıldığı bir parçada "Kurt sayısının azalması domuz sayısının artmasina yol açmıştır", yargısına ulaşabiliriz elbette. Ama sadece bu değildir ulaşmamız gereken yargı. Daha genel anlamıyla "Bir canlı türündeki azalış, ekolojik dengeyi bozar" yargısına da ulaşabilirsiniz. "Bir ülkenin uygarlık düzeyi o ülkenin kağıt tüketimi ile ölçülür" diye bir söz hatırlıyorum. Bana göre bu düşünce artık geçerliliğini kaybetti. Çünki bugün, kitap yazmak ve yayımlamak kağıt kullanımından da mümkün. İleride ne olacağını bilmem ama şimdi dilik basılı ve elektronik kitapların birlikte devam ettiğini görüyoruz. Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir? | A) Uygarlık üretme ve yayma aracı olan kağıt, işlevini günümüzün teknolojik imkânlarıyla paylaşarak sürdürmektedir.
B) Uygarlığın önemli öğelerinden olan kağidin tüketimi ile üretimi arasındaki denge gelismislik göstergesidir.
C) Uygarlığın gelişmiş olduğunu bugün açıkça görülüsklendir-menin ne kadar doğru ve yayılımı ile tüketimi ilişkilendir.
D) Uygarlığın yalnızca kağıt üzerinden ölçmeye çalışmanın ne denli bir yanılgı yüzünden olduğu yaygın olarak bilinmektedir.
E) Uygarlığın günümüzde ulaştığı nokta, elektronik kitap çağının kapılarını sonuna kadar açmaktadır. | Cevap A. Çözümü: Bu tür sorularda bazen bir söz çok önemlidir. Anahtar niteliğinde-ki o söz bizi doğru cevaba götürür. Bu parçada da "şimdiki basılı ve elektronik kitaplar varlığını birlikte devam ettiriyor" sözü çok önemli. Çünki her ne kadar kağit eski elektronik kitaplarla birlikte henüz bütünlüğünü ortadan kaldırmadı, yeni versiyonlarda da kağidin varlığını sürdürdüğü söylenebilir. O halde bu parçadan "uygar-lık üretme ve yayma aracı olan kağidin bu kitaplarla yaptığı işlevini-işlevini günümüzün teknolojik imkânlarıyla paylaşa-rak onlarla birlikte sürdürdüğü yargısına ulaşabilirsiniz. |
Günümüzde büyük miktarda veri üretilerek bunlar sürekli depolanıyor. Dijital verilerin saklandığı diskler "sunucu parkı" adı verilen devasa tesislerde tutuluyor. Bu bilgiler Kömürünmaması içinse ciddi bir kaynak harcaması gerekiyor. Bilim insanları çevre dostu olmayan bu veri saklama yöntemine yeşil bir alternatif sunuyor. Bitkilerin biyolojik bir şifre olarak kullanarak tüm bilgileri biyolojik DNA'sının içinde iki sayısod kütüphaneler dolusu bilgi, tek bir ağaca aktarabilecek. Bu buluş, geliştirmeye muhtaç olsa da aile fotoğrafını rafımızda sevdiğimiz kakıtımun içinde saklayabilecek veya gerçekten heyecan verici müzik dinleyebilecek olma ihtimali bahçemizdeki ağaçtan! | A) DNA'larda genetik bilgilerin yanı sıra farklı verilerin de depolanması mümkün görünmektedir.
B) Veriler arttıkça bunların saklanması için gerekli olan alanların da artması beklenmektedir.
C) Ağaçlarda bilgi saklanmasına yönelik çalışmaların geliştirme aşamasında olması.
D) Yeni bilgilerin üretilmesi, bunların depolanma sorununu da beraberinde getirmektedir.
E) Kolay ulaşılabilirlik nedeniyle verilerin dijital ortamda saklanması tercih edilmektedir. | Çözümü: Parçada geçen "Tüm bilgileri bitkilerin DNA'sının içinde iki il kod olarak saklayabilmemize olanak tanıyan bu yöntem sayesinde kütüphaneler dolusu bilgi, tek bir ağaca aktarabilecek..." cümlesinden A, parçanın ilk iki cümlesinden B, "kütüphaneler dolusu bilgi, tek bir ağaca aktarabilecek..." bu buluş, geliştirmeye muhtaç olsa" sözlerinden C, "...büyük miktarda veri üreterek bunlar sürekli depolanıyor. Dijital verilerin saklandığı diskler "sunucu parkı" adı verilen devasa tesislerde tutuluyor. Bu bilgilerin korunması içinse ciddi bir kaynak harcaması gerekiyor. "sözlerinden D'deki yargıya ulaşılabilir. Parçada "kolay ulaşılabilirlik nedeniyle verilerin dijital ortamda saklanmasının tercih edildiğine" (E) ulaşabileceğimiz bir ifade yer almıyor. |
Ert eleme, zor veya istenmeyen işlerden kaçırma, hepimizin zaman zaman içine düştüğü bir durum. Belirli işlen “sonra” yapmaya karar veriniz. “Sonra” geldiğinde ise bir sonrakı “sonra”ya geçeriz. Bu durum, her erteleme kararının verdiği anlık ferahlarıyla bir süre böyle devam eder. Ancak zaman bir şikinti kendini göstereviver ve “mız içinde istediğimiz koyulur. Bu paragdan hareketle “erteleme” ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez? | A) Yaygın görülen bir davranış biçimi olduğu
B) Kısa süreli bir rahatlık sağladığı
C) Öne geçirilenmeyen benzer etkiler yarattığı
D) Kişiler üzerinde benzer rahatsizlik olduğu
E) Belirli bir süreciin ardından son bulduğu | Cevap C. Çözümü: Metinde renklendirilmiş olarak da görüldüğü gibi A, B, D ve E seçeneklerindeki ifadeler ilgili bölümlerden hareketle söylenebilir. Ancak metinde ertelemenin önüne geçilemeyen bir rahatsizlik olduğunu söylememizi sağlayacak bir ifade yer almıyor. |
Faust, Don Juan ve Don Kişot emellerinin peşinden sabit bir fikirle koşar. Bu karakterler her biri aslında mükemmellik arayışıyla kıbrıs, istisnai bir y y önlükle yozlaştıkları bir a rı lı tı n r u c u t a y c u t b u l u m ı ş l a r ı n ı ş l a r ı n n ı s ı z ı l r ı r ı t n i ş t i r. A s l ı n d a c o k d a h a ö n c e y a r a t ı l m ı ş o l a n b u i m g e l e r ı n p ı t l e r i m , a s l ı n d a c o k d a h a ö n c e y a r a t ı l m ı ş o l a n b u i m g e l e r i n r o m a n t ı k d o n e m y u z ü n d e n i m p e l e d i g i n i c a k F a u s t' u n s i r f m e r a k d u y g u s u y ü z ü n d e n l a n e t e d i ğ i n i . D o n J u a n ' ı n G e r ç e k t e n i ş k e n c e r t l i ğ i g e r ç e k d ü ş ü n m e m i n y o r u m . H a t t a D o n K i ş o t ü n c ö m e r t d i ğ i b ı r a r t ı k m ı e m i n d e ğ i l i m . F a k a t b u k a r a k t e r l e r i n b i r e y c i t o p l u m u z i ç i n h a l a ö z e l b i r t ı n s ı o l d u ğ u n a i n a n ı y o r u m . Bu parçanın yazılarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Roman kişilerini, onların karakteristik özellikleri üzerinden değerlendirmiştir.
B) Roman kahramanlarına ilişkin değerlendirmelerinde değiş im ol muştur.
C) Roman kahramanlarına ilişkin analizlerini belirli bir dönem bağlamında ortaya koymuştur.
D) İdealizm ve kontrolsüz eylemlerin kurgusal başarıya a r ı t ı d ı ğ ı n a ı n a n m a k t a d ı r .
E) Roman karakterlerinin toplum üzerinde süregelen bir etki olduğunu düşünmektedir. | Çözümü: Parçanın yazar, roman kişilerini “kibirlilik, yiğitlik, c o m e r t l i k ” gibi karakter özellikleri üzerinden değerlendirdiği için k e n d i s i y l e i l g i l i o l a r a k “A ... a r t ı k d ü ş ü n m ü y o r u m ” s ö z ü n d e n h a r e k e t l e B , “t e s p ı t l e r ı m , a s l ı n d a c o k d a h a ö n c e y a r a t ı l m ı ş i z l e r i o l a n b u i m g e l e r i n r o m a n t ı k d o n e m d a y a n a n i z l e m l e r i b i r e y c i t o p l u m u z i ç i n h a l a ö z e e l b i r t ı n s ı o l d u ğ u n a i n a n ı y o r u m ” c ü m l e s i n d e n h a r e k e t l e C . F a k a t b u k a r a k t e r l e r i n n ı y o r u m ” c ü m l e s i n d e n s ö y l e y e n i l e r P a r ç a d a y a z a r ı n “i d e a l i z m v e k o n t r o l s ü z e y l e m l e r i n k u r g u s a l b a s a r ı y a a r ı t ı d ı ğ ı n ı i n a n d ı ğ ı n ı ( D ) s ö y l e m e m i z i s a ğ l a y a c a k b i r i f a d e y e r a l m ı y o r . |
Paragraf sorularında sözcüklerin mecaz anlamlarına, neyi sembolize ettiklerine, çağrışım gücüne dikkat etmek gerekir. Örneğin 'be-yin' sözcüğü 'düşünceyi, akıl ve mantığı', 'kalp' ya da 'yürek' sözcüğü 'duyguyu' ifade eder. "Kalbim Unut Bu Şırı" diye yazarken bile "Kalbim Unutma Bu Şırı" diyen bir ses duyulur sözcükler arasında. Neset Er-taş'ın "Kalpte kalbe bir yol vardır, görünmez." dediği gibi... Ahmet Teli, kalbiyle yazdıkça kalbe yazar ve yazdıkları kalbe uğrar. Gönül adami dedir, türden bir genislik degildir bu. Tüm yaşadıklarınca acılar rağmen huzünle gülümseyen bir şirin, düşünce ve ihmal etmeden genislemesi, soluk al-masidir, sözünü ettiğim. Bu, olsa olsa Teli'nin kalp coğraf-yasının büyüklüğü ve enginliğinden kaynaklanır. | A) Duygu dünyasına B) Sözcük evrenine C) Yenilik tavrına D) Şirinin kurgusuna E) Sanatsal tutumuna | Cevap A). Çözümü: "Kalp", "yürek" ve "gönül" sözcükleri insanın duyguyu" ifade eder. Parçada sürekli kalp vurgusunun yapılması ve "Teli'nin kalp coğrafyasının büyüklüğü ve enginliği" sözünden parçada Ahmet Teli'nin duygu dünyasına değindiğini anlıyoruz. |
Bu eser, insanın içine taş gibi oturan öykülerle dolu olmas-ya; en çok da bu haliyle öyküler doğrudan anlatımı-yor; ayrı bir yere sahip. Cogunda olaylar didaktik olmanin tuzağına düşmekten kurtuluyor. Yazanın öykülerindeki bazı noktalari kendince birleştiren okuyur, metne dahil olarak yine kendince anlamlar üretiyor. Anlatılan öyküler içimizden birer hikâ-ye olduğu ürdün okuyur, gün sonununda açı bir resimle karşılaşmıyor. Çünkü her öykü, toplumu bireye sık sık ya-sattigi haksizliga ugramış duygusunu okuyuna hissettiriyor. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada söz edilen okuyla-rın bir özelliği değildir? | A) Etkileyicilik B) Yorum açiklik C) Yaşanmışlik D) Farklilik E) Yol göstericilik | Çözümü: Parçada geçen "...insanın içine taş gibi oturan öyküler..." "...haksizliğa uğramış duygucusunu okuyuna hissettiriyor..." sözlerinden öykülerin etkileyici olduğunu (A) , "...olaylar doğrudan anlatılmıyor..." "okur, metne dahil olarak yine ken-dince anlamlar üretiyor" sözlerinden yorum açik oldugu-nu (B), "öyküler içimizden birer hikayesi olduğunu" sözlerinden yaşanmış olayları anlattığını (C), "...ayrı bir ye-re sahip" sözlerinden sıra dışı, özgün yanı farklı olduğunu (D) anlıyoruz. Öykülerin. E seçeneğinde söylenen "yol gös-tericilik" özelliği yok. Tam aksine "didaktik olmanın tuzağı-na düşmekten kurtuluyor" denerek öykülerin öğreticilikten veya yol göstericilikten uzak olduğu söyleniyor. |
Sorguk bir istanbul sabahı... Gökyüzünde bulut kanyyor; yağmur yağdı yadaacak... Biz yola koyuluyoruz. Yarım saat sürecek yolculuğumuzu. Maltepe'nin sokakları ise yetmek için koşuşan önce bitme telaşında bizdik. Şiddetli soğuktan geçerek bir an larla dolu. İnsanlar, raylı tren üzeri, sağa sola bakarak, hızla adımla geçiyor. Bir banliyöde Gebze yönüne doğru gütürülye yol alıyor. | A) Öyküleme - betimleme B) Açıklama - betimleme C) Karşılaştırma - öyküleme D) Tanımlama - açıklama E) Karşılaştırma - tanımlama | Çözümü: "Biz yola koyuluyoruz" cümlesi olay anlatımı olduğu için öyküleme. "Gökyüzünde bulut kanyyor", "İnsanlar, rayların üzerinden, sağa sola bakarak, hızla adımlarla geçiyor" ifadeleri gözlem ürünü olduğu için betimlemeye örnektir. |
Ey insan! Etrafında yaratılığın düşmanları seni kendi kusurlarınla, eksikliklerinle farkına varmamalarıyla alıkoyar. Başkalarının cezasını kendilerine, aşağılağının hata yoluna yüzünü çevirtisi kendilerine yönetmişlerdir. Böylece kendileri etiğine dikkatini dahi hissetmezsin. Yarattıklarının çatışını özensizliğini yıkının öncüler sayesinde zayıflığının düşmanları beterleşir. Şunu aklında çıkar; "Sandığın gibi başkalarının günahları, seni aziz yapmaz!" Bu parçada hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşabiliriz? | A) Birşeyin çirkin ve başkalarına yansıttığı öfke ve nefret, zamanla kendi zaaflarını anlamasına neden olur.
B) İcat edilen aletlerin ortaya koyduğu yenilikler, bu aletlerin esas amacının dışında farklı amaçlara da hizmet etmesine neden olur.
C) Birşeyin yaptığı toplumdaki bireylerin hatalarına karşı geliştirdiği tavır, kendi benliğiyle kurduğu bağ güçlendirir.
D) Ötekileştiren ve ötekini düşman gibi gören birey, kendini eleştirme ve yargılama ihtiyacını hissetmeyerek kendini yüceltir.
E) Kendilerine ve başkalarına yönelttiği eleştirel sesle kulak vermeyi başaramayanlar hatasız ve dengeli bir yaşam sürebilirler. | Cevap D. Çözümü: Parçada sürekli düşman yaratan kişilerin kendi kusurlarını, eksikliklerini farkına varmayacağını, onları uğraştıktan dikkatini kendi eksikliklerine yönelteceğini söylüyor. Yanlışlığı düşmanların onun için yönetimi üstlenmiş olduğunu dolayısıyla kişinin kendisinin lekelenme ve ötekini düşman gibi algılayıp, bu durumdan ötekileştiren ve ihtiyacı duymayan anlayışını bireyin kendini eleştirme ve yargılama ihtiyacını hissetmeyerek kendisini yücelttir. |
QWERTY sisteminin kullanıldığı daktilo, harf düzeninin sıkışmasının en aza indirmesi, İzcan anlamda başarılı ilk daktilo olarak 1874'te ortaya çıkmıştır. Ancak QWERTY klavyesinde vurulan tek bir harfe ortaya "ü" işareti ve üst üste üç da ulaşılması zor olan alt sırada yapılar. Serçe parmağı çok fazla kullanılan sol elin ve en azıyla olan daha bu diziliş, daha ziyafiyet olan ve en az sayıda yapılan sağ elin güç kullanması daha zor olan gerektirir. Aynıntılı çalışmaların ardından Dvorak 1932 de, QWERTY klavyesini öğrenmeden, klavyeye ilk kullanıcından başlaması kısa sürede öğrenilebilecek için genellenme zamanı da ve Dvorak klavyesi, o günden bugüne İngilizce dilinin standardize edilmiş olması, aralarında yer alan klavye gelişimi. Ancak bu parçada QWERTY nin yerini alamadı. Bu parçada hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşabiliriz? | A) Bir yeniliğin eski yöntem veya fikrinden belirgin şekilde iyi olması uzun vadede de o toplumda kabul edileceği gözükür.
B) İcat edilen aletlerin ortaya koyduğu yenilikler, bu aletlerin esas amacının dışında farklı amaçlara da hizmet etmesine neden olur.
C) Yeniliğin ortaya çıkaran kişinin ünvanı, bu yeniliğin insanların tarafından kullanım olasılığının artmasında etkilidir.
D) Bir yeniliğin benimsenmesi için toplum içinde gelenek, değer ve hedefleriyle görece uyum içinde olması gerekir.
E) Uygun sağlamaya gerek kalmak bir yeniliği kabul etmek yerine alışıklarına bağlı kalmak insanlara daha kolay gelir. | Çözümü: Parçada "QWERTY sisteminin kullanıldığı daktilo"nun klavye düzeninin kullanım zorluklarından söz ediliyor sonra Dvorak tarafından kusa sürede öğrenilen ve hızlı çalışılan yeni bir yöntem olan Dvorak klavyesinin geliştirildiği söyleniyor. Ancak Dvorak klavyesinin QWERTY'nin yerini alamadığı söyleniyor. Biz burada etmek yerine "Uygun sağlamaya gerektirebilen bir yeniliği kabul etmek yerine alışıklarına bağlı kalınmak insanlara daha kolay gelir" yargısına ulaşabilir. |
Yeni nesil, maas değil unvan peşinde! Bu köşe yazısıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Kanıtlanamayan varsayımlar üzerinde yorum yapılmaktadır.
B) Kendi içerisinde tutarsızlıkları ve yanıltıcıları bulunmaktadır.
C) İstatistiki verilerin gerçeği yansıtmadığı ortaya koyulmaktadır.
D) Güncel bir konunun ekonomik etkilerine değinilmemektedir.
E) Toplumun farklı kesimlerinin bakış açıları karşılaştırılmaktadır. | Cevap B. Çözümü: Köşe yazısının başlığıyla yazıda anlatılanlar çelişiyor. Günlük basınlıkta "yeni neslin maaş değil unvan peşinde" olduğu söylenirken ankete katılanların %80'i yani büyük çoğunluğu "unvan değil maaş öncelikli" diyor. Bu durumda, bu köşe yazısının kendi içerisinde tutarsızlıkları olduğu söylenebilir. |
Neden şiir yazar ki insan? Havassızlıktan boğulmak üzere olan evrende nefes alabilmek mi var olabilmek, elinde iyi-kötü ne varsa dökebilmek için mi etkilerine? İç dünyasının dışarıyla olan kavgasında anlatabilir mi orada derdini kendini kanıtlamak ya da kanıtlamak? Şairler, görünürde ardındaki gizemleri ortaya çıkararak bize rehberlik mi ederler? Bu sözleri söyleyen kişiye göre yazımın ne denleri arasinda aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Yaşamının bunaltıcılığından sıyrılma
B) Kendini, anlatarak ortaya koyma
C) Ruhsal durumuyla yaşam arasındaki çatışmayı yansıtma
D) Yalnızlıktan kurtulma
E) Yaşamın, ayrımına varılmayan yönlerini duyumsatma | Cevap D. Çözümü: Bu parcadaki kişi, yazma nedenleriyle ilgili olarak "havasızlık-tan boğulmak üzere olan evrende nefes alabilmek" sözüyle A, "elinde iyi-kötü ne varsa dökebilmek" sözüyle B, "iç dünyasının dışarıyla olan kavgası" sözüyle C, "görünürde ardındaki gizemleri ortaya çıkararak" sözüyle de E seçeneğinin söyleyen gerekçeleri belirtmiştir. Yazma nedenleri arasında "yalnızlıktan kurtulma (D)" yoktur. |
- Zaman zaman televizyonlarda toplu balina ölümleriyle ilgili haberler, karaya vurmuş balina görüntülerine karşımıza çıkar. Araştırmalar bu ölümlere, okyanusların endüstriyel ve kimyasal atıklara kirletilmesi, su alanlarının lanıklaşması ve yanlış avlanmalar gibi etkenlerin sebep olduğunu gösterir. Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Farklı görüşlerin aslında birbirini desteklediğini göstermektedir.
B) İki farklı konuya ilişkin ortak bir görüş olduğunu vurgulamaktadır.
C) Aynı olguyu farklı yönleriyle değerlendirip ele almaktadırlar.
D) Aynı düşünceyi pekiştirmeye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar.
E) Farklı üsluplar kullanılsalar da konuyu benzer nedenlerle açıklamaktadırlar. | Cevap C. Çözümü: İki parçayı incelediğimizde balinaların farklı nedenlerle karaya vurduğundan söz edildiğini görüyoruz. Bu iki parçada ortak olgu, "balinaların karaya vurması" dır. Bu olgu, değişik açılardan ele alınmıştır. Bu durumda iki parçayla ilgili olarak "aynı olgunun farklı yönleriyle değerlendirilip ele alındığı" söylenebilir. Parçada birbiri destekleyen farklı görüşler olmadığından A, tek bir konu olduğundan B, farklı örnekler değil, durlar söz konusu olduğundan D, balinaların durlar benzer değil farklı nedenlerden kaynaklandığı için E söylenemez. |
- Neyi, neden yazacağımız, koku alabilmek ve iz sürebilmek önemli retler değerlendirmek, zoru bir süresi adır. Konu bulmada isıdar. Merak, içgörü, zengin bir dus, yüzü de temel ögelerdir. Yalı zaman kapısı çaşları ve insanlığımızı sorunun romanı nasıl hangi dil ve yapı içinde anlatacağımıza karar vermeli, uzun süre bir romanın taşımını ve kalendirme su. Bu soruyu için de: Ne anlatmak istiyoruz? Demyurt. Bekleylem arılada neyi anlatmak hem nerisyi sorusı, bir cümle. Bu yanıtlama soruları katıfamız kengık demek, anlatamaya uzerrdi duyumsatmak. Yine de niteliklerin nesil anlatacağımiz uzerinde dusunu. | A) Bir yazıda bulunmasını zorunlu saydıklarınız nelerdir?
B) Yaptığınız genellikle nasıl bir çalışmadan sonra ortaya çıkar?
C) Yaptığınızda hangi türden sonuçlan yeğlersiniz?
D) Roman yazarlarına neleri önerirsiniz?
E) Yazmaya başlarken çıkış noktanız nedir? | Cevap C. Çözümü: Parçada "Yazacağımız romanı nasıl, hangi dil ve yapı içinde anlatacağımıza karar vermeli, uzun süre kafamızda taşımalı ve olgunlaştırmalıyız." cümlesi A'daki 'Beklerken. Bu arada neyi anlamak istediğim netlestirmek nesil anlatacağımiz üzerinde düşünürüm.' yine de niteliklerin nasıl kazanarak bir biçim almaması için hemen her zaman sayısız giris denemesi yapmışımdır. |
Bir yazar olarak tercim, okuyucuya huzur vermek veya vermek düşüncesinden çok, onu eğlendirmektir. Bazen uçan hal sererim öykünün tabanına ve her okuyucu istediği yere gider, olayların akışı gökyüzü gibi, görünce dedizdir, türlü sürprizlere açıktır daima. Boylesli hoşuma gidiyor, çünkü hayal gücünü ne kadar inbileceğim konusunda küçümseme, bu derince bir magadir, derínligi bilmediğimize ve oku-mek gerek. Asıl heyecan burada yani bazen sonunu bil-mek yıldır, bazen de sonunu bilmeden yaşamak. Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur? | A) Her öykünün varmak istediği bir yer mutlaka vardır, diyebilir miyiz?
B) Bir yazar olarak eserlerinizde endişeyi mi, heyecanı mı uyandırmak istersiniz?
C) Bir öykünün sonunu bilmek, o öyküyü okuyanı sakinleştirebilir mi? Öykülerinizin bu nitelikte olmadığını söyleyebilir misiniz?
D) Öykü bittiğinde kahramanı başına geleceklerle ilgili oku-run kafasında soru işaretleri kalıyor mu?
E) Okuyu kahramanı sevecen bir dille kendilerini sorgulamaktan. Bu durum bireyin kendisine ve dünyaya katlanabilmesinin bir yolu mudur? | Çözümü: Parçada geçen "... ucan hal sererim öykünün tabanına ve okur, gönlünce istediği yere gider ..." sözleri A'daki, "... ter-cihim okura iç huzuru vermek veya vermek düşüncesinden çok, onu eğlendirmektir ... Asıl heyecan burada..." den B'deki, "... bazen sonunu bilmek yıldır, bazen de so-nu bilmeden yaşamak" sözleri C'deki, ... sürprizlere açık-tır daima. Boylesli hoşuma gidiyor, çünkü hayal gücü ma-gara gibi, derinliğini bilmediğiniz ... " sözleri D'deki soruya cevap niteliğindedir. Ancak parçada "Okuyu kahramanınız sevecen bir dille kendilerini sorgulamaktadır. Bu durum bi-reyin kendisine ve dünyaya katlanabilmesinin bir yolu mu-dur? (E) sorusuna cevap olabilecek bir söz yer almıyor. |
Vurgulanmak, bir yazı veya konuşmada sürekli olarak öne sürülen, önemli birleştiriciyi belirten düşünceye dikkat çekmek, belli bir noktanın altını çizmek belirtmektir. Paragrafta yazanın özellikle belirtmek istediği düşünce, vurgulanıp düşüncede "Yazı parçada özellikle neyin altını çiziyor?" sorusu vurgulanon düşünceyi bulmaya yarar. Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır? | A) Farklı ülkeleri gezmeyi çok sevdiğini
B) Her meslekte bir ev olduğunu
C) Farklılıklara saygı duyulması gerektiğini
D) Bütün dünyayı kendi evi gibi hissettiğini
E) Her insanın bir bütünün parçası olduğunu | Cevap E. Çözümü: Parçada geçen "...benden daha küreselini bulamazsınız." "Küresellik ve..." sözcükleriyle yazar, insanların bütünü bir parçası olduğunu vurgulamak ister. "Küresellik" bütünü ifade eden bir açıdan bütünü bir parçası olmayı da "Han-gı memlekete gidersem yalnız orada olduğumu sanıyorlar." sözleriyle sezdiriyor bize. |
Ünlü psikolog William James şöyle diyor: "Eylem, duyguyu izler gibi görünür ama aslında duygu ve eylem birlikte gider. Bu yüzden, iradenin denetlenebilminde eylem düzeni düzenlemek duyguyu da düzenleyerek yapılan düzenlemeye yöneliktir. William James bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır? | A) Genellelikle duygular, bütün davranışların biçimlendiği yerden kaynaklanır.
B) Her davranış, aslında farkında olunmayan bazı duygulardan kaynaklanır.
C) İnsan, duygularını kolaylıkla denetim altına alabilir.
D) Davranışları kontrol edebilmek, duyguları da kontrol edebilmeyi sağlar.
E) Duygulara uyum sağla ya da yanlış davranışlardan vazgeçilmelidir. | Çözümü: Ünlü psikolog William James, "eylem ile duygunun birlikte gittiğini", eylemi düzenleyerek duyguları düzenleyebileceğimizi söylüyor. Bu durumda davranışları (eylem) kontrol ederek duygularımızı da kontrol etmiş oluruz. Vurgulamak istediği budur. |
Ülkemizde; alanında uzman, yetişmiş birçok çevirmen var. Ancak bu, çeviri alanındaki yetersizliğimizi gidermez. Giderek, okulların yetiştirmesine, editörlerin sabredebilmesine, yayıncıların da çevirmenin emeklerinin karşılığını vermesine bağlıdır. Bununla birlikte bir başka yönü daha var bu konunun. Günümüzde herkes yorumlamadan para kazanma dinde. Yalnızca iyi bir çeviri yapmış olmanın hazını pesinde koşanların sayısı bilmem kaç değil. Sözcükleri kokusunu, derdini, derinliğini sanıryorlar için nedır ki çevirmen! Bu parçada aşağıdakilerden hangisi bir çevirmenden beklenenler arasında sayılmamıştır? | A) İyi bir eğitim geçmiş olma
B) İstenilen nitelikte eserler seçme
C) Çeviriyi zevk alarak yapma
D) Hak ettiği ücreti alabilme
E) Çalışmalarını titizlikle sürdürme | Cevap B. Çözümü: Parçayı incelediğimizde "okulların yetiştirmesine" sözüyle A, "iyi bir çeviri yapmış olmanın hazı peşinde koşanlar" sözüyle C, "emeklerinin karşılığını vermesine bağlıdır" sözüyle D, "Günümüzde herkes yorumlamadan para kazanma derdinde..." sözleriyle de E'de söylenenlerin çevirmenden beklendiğini anlıyoruz. Ancak parçada çevirmenden "istenilen nitelikte eserler seçme" sinin beklendiğini ifade eden bir söz bulunmuyor. |
Parçada değinilen düşüncelere ilgili sorular, genelde "değinilmemiştir" biçiminde olumsuz olarak sorulurlar. Ancak kimi sorular, "değinilmemiştir" biçiminden olumlu olarak da sorulabilmektedir. Burada yapılması gereken, bir ana düşünceye bakmak değil, seçeneklerin birinde dile getirilen görüşün parçada olup olma-dığını bakmaktır. Parçadan birden çok konuya veya düşünceye değinilmiş ama bunlardan sadece biri sorulmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalar, bugüne kadar koleksiyoncu-luk veya hobi olarak tanımlanan davranışın istifleme bağımlı-lığı olarak adlandırılan bir hastalık olabileceğini göstermiştir. Yıllardir birlikte bir yığın eşyanın içinde hangi lerin kalıp hangilerinin gideceğine karar verme anında kişilerin büyük ihtimalle hastalıklarıyla kez yüzleşiyolar. Küçük ve işine hiç yaramayan/yaratmayan üzüntü sey bile gözden çıkararak, istif-lemeden derin travmatik izler biriktiriliyor. | A) Yakın bir geçmişte yapılan araştırmalarda tedavisi bulunmuş bir hastalık olduğuna
B) Kişinin, yakın çevresinin uyarılarını dikkate alarak bu bağımlılıktan kurtulabileceğine
C) Hastaların, eşyalar duydukları bağlılığı psikolojik bir rahat-sızlık olarak kabul ettiklerine
D) Tedavi sürecinde, depresyona neden olabilecek muha-delelerden kaçınmak gerektiğine
E) Eşyalarından ayrılma durumuyla karşı karşıya kaldıklarının da bağımlı kişilerin verdiği tepkiye | Cevap E. Çözümü: Travma, bir durum karşısında örselenme, sarsıntı geçirmedir. Travma üzüntü ise travmaya yol açan üzüntü demektir. Parçadaki istifleme bağımlı olan kişilerle ilgili olarak "...biriktirilen bir yığın eşyanın içinden hangilerinin kalıp hangilerinin gide-ceğine karar verme anında... Küçük... bir şey bile gözden çıkarmak, istifçilerde derin travmatik üzüntüler yaratabilir" denmektedir. Bu sözlerle istifleme bağımlı kişilerle ilgili olarak "eşyalarından ayrılma durumuyla karşı karşıya kaldıklarının da bağımlı kişilerin verdiği tepkiye (E)" değinilmiştir. |
Başından beri biliyorum ki şu veya bu çevreden, şu veya bu sayıda insanı iyi ve sevimli bulduğu şiirler yazmak mümkündü. Böyle bir yol seçtikten sonra, geçerli ortalamayı fark etmek ve o norma uygun şiirleri üretmeyi sürdürmek de gerekiyordu. Ama böylesi bir yol, toplumun beğenilerinin sürekli değişmesi yüzünden beni kendime yabancılaşma batağına götürdü. Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen bir şairin düşüncesi olabilir? | A) Toplumdaki eğilimleri izlemek şairlerin üretkenliğini yitirmesine neden olur.
B) Bir şair beğenilmek için ortalamanın üstünde ürünler ortaya koymalıdır.
C) Geniş okur kitlelerinin bir şairi takdir etmesi onun sanatı adına kötüye işarettir.
D) Şirini kurallarına sıkıya uymamak şairin popülaritesini olumsuz etkiler.
E) Bir şair özgün ve özel kılan, popüler olanı tercih etmiyor olmasıdır. | Cevap E. Çözümü: Parçada şair, "İnsanların sevimli bulduğu şiirler yazmanın mümkün olduğunu ancak bunu yaptıktan sonra geçerli ortalamayı etkilediğin durumda toplumun beğenelerinin ifade eden fark edip o normlara göre yazmak gerekçeceğini" sürekli değişeşi yüzünden toplumun yabancılaşma batağına yolculuğunun anlatıyor. Kendisini sürekli değişen beğenileri popülerlik kavramıyla ilgilidir. Şair popüler eğilimlere dolayısıyla kendisi olmktan çıkacağını söylüyor. Bir şairin kendisi olabilmesi özgünlüğüne bağlı bir bataklık olarak görüyor ve kendi özgün çizgisinde şiir yazmanın daha doğru olduğunu düşünüyor. |
Ozanlar, şiirin düzyazidan üstünlüğü konusunda kanıt üretmeye bayılır. "Şiir kolay ezberlenir, demek ki üstündür. Kimileri de düzyazidan anlatım gücünün bir yerde üstündür. şair, demek ki üstündür; zor anlaşılır, demek ki üstündür; yine ama şiirin anlatım gücünün hiç tükenmediğine inan- dikları için "Düzyazının bittiği yerde başlar." deyip çıkarlar işin içinden. Düzyazının bir yerde tikandığı nereden çıkar bilinnmez. Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir? | A) Şiirin dile getirdiği romani da öykü de dile getirilebilir, sorun sanatçının hangi türde yazdığında değil başarısındadır.
B) Bir şair kafamızda yıllarca taşıyabilir ama düzyazı de- ğil, onun yirmi yaşına odagına yerleşmesini engeller.
C) Şiirin girintiligi karşısında romanın, öykünün kendini oku- runa açması, kolayca anlaşılır olması okurun seçimlerini etkiler.
D) Şairler kendi konularının altını çizmeye iten şey, düzyazının günümüz okurlar tarafından gördüğü yoğun rağ- bettir.
E) Her türün yükseldiği dönemler vardır; şiir yavaşladığın- da düzyazı, düzyazı yeni ufuklar bulamadığında şiir ön- cülüğü üstlenir. | Çözümü: Parçada yazar, "ozanların şiirin düzyazidan üstün olduğu nu, düzyazının anlatım gücünün tükendiğini, düzyazının bir yerde tikanaceğini savunduklarını söylüyor. Kendi gö- rüşü ise parcanın sonunda "Düzyazının bir yerde tikandığı nereden çıkar bilinmez." biçiminde ifade ediyor. Biz burdan yazarkan "düzyazının tükendiğine inanmamız" anlıyoruz. Yazar, basarını türe değil, sanatçıya bağlı bir du- rum olarak görüyor. Bu durumda yazarın A'daki sözü söylemesi beklenir. |
Bazı sorularda bir yazanın, şairin veya düşünürün kısa bir sözü verilir ve o sözle anlatmak istediği şey sorulur. Bu sorularda çoğunlukla benzetme ve mecazî bir anlatım söz konusudur. Sözün mecazî anlamının gerçekteki karşılığına bakılmalıdır. Genelde mistik Doğu'nun, özelde Türk edebiyatının en büyük mutasavvıflarından biridir Mevlana. Halık ve Hak aşığı olan Mevlana, kişisel gelişim serüvenini "Hamdım, piştim, yandım." ifadesiyle özetler. | A) Bu dünyanın geçici olduğunu
B) Her insanın kendine özgü bir serüveninin olduğunu
C) Olgunluğun aşamalar sonucu gerçekleştiğini
D) İnsanın ruhunun mükemmelleşmek zorunda olduğunu
E) Hiçbir gelişimin sebepsiz olmayacağını | Cevap C. Çözümü: Mevlana'nın "Hamdım, piştim, yandım." sözünden kişisel gelişimin yani olgunlaşmanın, belli süreçlerin yani aşamaların sonunda gerçekleştiğini anlıyoruz. |
Reşat Nuri Güntekin'e atfedilen güzel bir söz var: "Niye kitap okumayı demek, niye piyano çalmayı demek gibi bir şeydir. Kafayı kitap okumaya alıştırmak, parmakları piyano ya alıştırmaktan daha kolay değildir." Bu parçada kitap okumayla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Zihinsel yönüyle öne çıkan bir edinim olması
B) Okuma becerisinin zaman ve çaba gerektirmemesi
C) Küçük yaşta kazanılabilecek bir davranış olması
D) İnsanın sonradan geliştirdiği bir eylem olması
E) Uzun zamanda edinilecek bir alışkanlık olması | Çözümü: Reşat Nuri Güntekin'e atfedilen sözde kitap okumaya piyano çalmak arasında bir benzerlik ilgisi kurularak kitap okumanın da piyano çalmayı öğrenmek gibi bir emek gerektiği, birden olamayaacağı, o alışkanlığı kazanmak için belli bir alışma dönemi gerektiği anlatılmak isteniyor. |
Çevresi açılar içinde kıvranırken sanatçının, mutluluk şarkıları söylemeye dili varmaz. Bütün acıları kendi acısı bilmeyen kişiye sanatçı denemez. Romantizmin "En iyi yazar, kuş gibi öten yazarı" görüşünü Sartre, elinin tersiyle itek şöyle der: "Yazar kuş değildir." Evet, yazar kuş değildir. Yazar niçin bu parçadan hareketle sanatçının ilmanı bir gereği bu. Bu parçadaki zarurette insanlara ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz? | A) Toplumun bütün acılarını kendi yüreğinde duymalıdır.
B) Toplumdaki gelişmelere ve değişimlere kayıtsız kalmamalıdır.
C) Her zaman gerçekçi olmalı ve neyi, hangi nedenle söylediğini bilmelidir.
D) Toplumun sıkıntılarını unutmak için umut dolu şeyler söyleyebilmelidir.
E) Öncelikle içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olduğunu unutmamalıdır. | Cevap D. Çözümü: Parçayı incelediğimizde sanatçılarla ilgili olarak "Bütün acıları kendi acısı bilmeyen kişiye sanatçı denemez." cümlesinden A, "Çevresi açılar içinde kıvranırken sanatçının, mutluluk şarkıları söylemeye dili varmaz." cümlesinden B, "görüşünü Sartre, elinin tersiyle itek şöyle der: "Yazar kuş değildir." Evet, yazar kuş değildir. Yazar niçin yazdığını bilmek zorundadır." sözlerinden C, ilk iki cümleden de E'deki yararlara varılabilir. Parçada sanatçılar "toplumun sıkıntılarını unutmak için umut dolu şeyler söylemesi" gerektiğini çıkarabileceğimiz bir söz yok. |
Sözcükler asıl, uysal, renkli, yaramaz, çığırttan ve sevecen olabililer ama her zaman çok değişkendirler. Taşıdıkları yalın anlamların ötesine geçip bambaşka şeyler söyleyebiliyorlar; dizilis sırasına göre farklı çağrışılar yaratıyor; oturduklari yeri beğenmiyorlar bazen, dikkat etmezsen sus mayan şık dokunuşlar edebiliyorlar. Onları kullanırken ince eleyip sık gereken yerde. Eğip büküyor, kesip biçiyorum. Gül dükerim, ağladıklarını duyuyorum ama onların uğraşmaktan yılmıyorum. En başın büyük sözcükler elimla altında, dilimin ucunda, beynimin içinde ama büsbütün ele geçiremiyorum onları. Onların sahibi olabilmek için yıllardır uğraşıyorum. Bu parçadan sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? | A) Belirli bir anlama göre cümleye dönüşür.
B) Doğadan yeni yöntemler yakındakilerde bunu sezdirir.
C) Kullanımlarını yadırgadıklarında bunu sezdirir.
D) Farklı nitelikler içerirler.
E) Seçilişleri titiz davranmayı gerektirir. | Çözümü: Parçada geçen "Taşıdıkları yalın anlamın ötesine geçip bambaşka şeyler söyleyebiliyorlar; dizilis sırasına göre farklı çağrışılar yaratıyor...." sözlerinden B, "oturduklari yeri beğenmiyorlar bazen, dikkat etmezsen susmayan şık dokunuşlar edebiliyorlar" sözlerinden C, "asıl, uysal, renkli, yaramaz, çığırttan ve sevecen olabililer ama her zaman çok değişkendirler" sözlerinden D, "Onları kullanırken ince eleyip sık dokunuyorum. Eğip büküyor, kesip biçiyorum." sözlerinden de E çıkarılabilir. Parçada sözcüklerin "belli bir yönteme göre cümleye" dönüştüğünü çıkarabileceğimiz bir söz yer almıyor. |
Ödüller, genç bir şairin adının alt fosforlu bir kalemle çizilerek şilerinin tanınmasına olanak sağlıyorsa az şey mi bu? Ya da usta bir şairin, şiire verdiği emeğin ödülle taclandırmasının ne sakıncası olabilir ki? Üstelik kitaplarının hemen hiç satılmadığı, dolayısıyla kitaplarını, bu "kitapları raflara koymaya yanaşmadığı ve dağıtımcılarının "sır sözcüğünü duyduğunda gözleri buruşturduğu günümüzde de... Şirinin bu konumuna yönlü razı olmayan şairleri verdiğini kanısındayım. Bu parçada yazar aşağıdakilerinin hangisinden yakınmaktadır? | A) Ödüllere karşı çıkılmasından
B) Ödüllerin gelişigüzel dağıtılmasından
C) Günümüzde değer yargılarının değişmesinden
D) Genç şairlerin ödül alınca ustaslıklarına inanmalarından
E) Sanatçıların, yaratılarını oluştururken gerekli özünü göstermemelerinden | Cevap A. Çözümü: Parçada yazar, "ödüllerin, genç bir şairin adının alt fosforlu bir kalemle çizilerek şilerinin tanınmasına olanak sağlama-sının az şey olmadığı; usta bir şairin, şiire verdiği emeğin ödülle taclandırmasının ne sakıncası olabileceğini" söylüyor. Üstelik şair kitaplarının hemen hiç satılmadığı ve kitapçıların, bu "kitapları raflara koymaya yanaşmadığı, dağıtımcıların, "sır" sözcüğünü duyduğunda yüzleri buruşturduğu günümüzde bu "rasturduğu bir dönemde ödülleri takdirle karşılamasını gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla yazar, ödüllere karşı çıkılma-sını doğru bulmuyor. Bu durumdan yakınıyor. |
Sanatçıların bütün eserlerinin bir arada yayınlanması, benim öteden beri özlemini çektiğim bir kültür etkinliğidir. Biz sanatçılarımızın antolojilerden, tesadüfen ele geçen bazı kitaplardaki hükümlerden parça parça tanımaya veya o kısımın derecesinde olmayan kişilerin sadeleştirmelerinden okumaya mahkûm gibiyiz. Yabancı ülkelerde sadece belli başlı sanatçıların değil, ikinci hatta üçüncü derecedeki sanatçılarla bile birden fazla yayınlandığını bilistiğimiz, yayınların karışlaştıkça biraz kıskançlık tarafından basılan külliyatlarla karşılaştığımız kıskançlığı tiraf etmeliyim, ne-den bizde de böyle değil diye. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada yakınılan durumlardan biridir? | A) Sanatçılarla ilgili akademik çalışmaların azlığı
B) Sadece tanınmış sanatçılarla ilgili araştırma yapılması
C) Sanatçıların yüzeysel bilgilerle değerlendirilmesi
D) Sanatçıların yönelik tanıtım etkinliklerinin yetersizliği
E) Sanatçıların eserlerinin bir bütün olarak okuyucuya sunulmaması | Çözümü: Parçada geçen "Sanatçıların bütün eserlerinin bir arada yayınlanması, benim öteden beri özlemini çektiğim bir kültür etkinliğidir. Biz sanatçılarımızın antolojilerden, tesadüfen ele geçen bazı kitaplardaki hükümlerden parça parça tanımaya ... mahvî tarafından. Yabancı ... sanatçılarıyla bile birden fazla yayınlanmadığını, parçada yakılan durumdan böyle değil di-ye. "sözlerinden itiraf etmeliyim, neden bizde de böyle 'sanatçıların eserlerinin bir bütün olarak okuyucuya sunulma-ması" olduğu anlaşılıyor. |
Özellikle ilgi duyduğum için sinema konusu üzerine çok düşünürüm. Bana göre, birisi bir ürün ortaya koyuyorsa ilk koşul ürünün teknik açıdan başarılı olmasıdır. Ancak ondan sonra ürünün sanat açısından iyi mi, kötü mü olduğu tartışılır. Bu parçadaki düşünceye en yakın görüşü aşağıdakilerden hangisinde vardır? | A) Yayımlanan romanlardan zaman ayırabildiklerimi ilk on sayfasına kadar okuyor, onları ana özellik olan dil, anlatım ve zaman bakımından değerlendiriyorum. Olma-mışsa devamını okumaya gereği duymuyorum.
B) Her kuşağın, edebiyata daha çağdaşlaştırmıştır. Gün-dünya değişiklik edebiyat da değişir. Buna ayak uy-durabilmek gerekir.
C) Bir dönemin sanatçılan güçlüyle oluşturdukları ürünler de yarışlı tarihinde, eleştirmenlerin süzdüğünden geçerek edebiyat uyarlanmış eserleri alırlar.
D) Yazmaktan başka hiçbir şey düşünmedim ve kendimi geliştirmekten başka bir amacım olmadı hiç. Bu kadar çok ödül almamı buna borçluyum.
E) Yazmaya yeni başlayan bir insanın, beğendiği sanatçı-lara kurgu bakımından öykünmesi çok doğaldır. Önem-li olan, yazdıklarının içerik bakımından yenilikler taşıma-sıdır. | Cevap A. Çözümü: Parçada geçen "birisi bir ürün ortaya koyuyorsa ilk koşul ürünün teknik açıdan başarılı olmasıdır... ondan sonra ürünün sanat açısından iyi mi, kötü mü olduğu tartışılır." sözlerinden yazarın, sanat eserinde kullanılan anlatım yön-temlerini teknik, bir sanat eserininde tekniği öncelediğini müzde dil, anlatım ve zaman; teknikle ilgili kavramlardır. A'daki cümleyi söyleyen kişi, teknik açıdan kusurlu bir ya-pıt okumaya devam etmeyeceğini söylüyor. Bu görüş, par-çadaki görüşe yakındır. |
Sanatçı, yaşama ilişkin bilgi edinme yükümlülüğü altındadır. Bu demektir ki yaşadığı zaman diliminde olup bitenlere göz numaralı camlar gerekirse o camların takılı olduğu kaç numaralı bakmak. Bu zorunlulukça bilinçine varamayan bir sanatçı, gerçek dünyayı ya bulanık görecek ya da hiç göremeyecektir. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilenleri destekler niteliktedir? | A) Avrupa tiyatrosunda natüralizm öncesi dönemde, yeni biçim ve üsluplara denenmesine karşın artık çok değişen dünya, eski ölçütlere göre algılandığı için büyük bunalımın içine düşülmesi.
B) James Joyce'un Ulysses örneğinde olduğu gibi pek çok yazar okunmak için değil, ünlü olmak ve incelenmek için yazar.
C) Sanatın tarihi, geleneksel biçimlere ve üsluplara neredeyse öykünüldüğü bağlı kalarak yeni olabilimiş sanatçıla-rın büyüklüyüe doludur.
D) Franz Kafka'nın yüz yıl sonra da ününü koruyup gele-ceğe kalacağını öngörmek için yaşadığı zamanın şartlarını göz önünde bulundurmaya gerek yoktur.
E) Bir yazar, anlatacaklarını değiştirmeden olduğu gibi di-le getirirse yazar değil, gazeteci ya da politikacı olur. | Çözümü: Parçada "sanatçının, yaşadığı zaman diliminde olup bitenlere göz numaralı camlar gerekirse o camların takılı olduğu kaç gözlüklerle bakması gerekiyor, bunu yapamadığı zaman dünyaya ya bulanık görecek ya da hiç göremeyeceği" söyleniyor. A seçeneğinde "yeni biçim ve üsluplara denenmesine karşın artık çok değişen dünya, eski ölçütlere göre algılandığı için büyük bunalımın içine düşülmesi" söylenmesi, bu düşünceyi destekler niteliktedir. Çünkü za-mana uygun gözlüklerle bakılmamıştır. |
SaleP üretimi için yapılan orkide toplayıcılığında kullanılan yöntemler acı fakturaları ortaya çıkarmaktadır. Yukarıdaki parçada, numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Ancak zamanla bu üç sairin anlayışlarında bir değişime olur." cümlesi getirilirse parcanın anlam bütünlüğü bozulmaz? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap C). Çözümü: Soru kökünde verilen cümlede "üç sairin anlayışında bir değişme olduğundan" söz ediliyor. Anlam açısından bakıldığında parcanın bir yerinde bu değişimin nasıl olduğunun anlatılması gerekir. Dikkat edilirse IV. ve V. cümlelerde üç sairin girişimde ki değişim anlatılıyor. O halde verilen cümle III. cümleden sonra getirilmelidir. |
Türkiye'de de orkidelerin korunmasıyla ilgili girişimler yapılmıştır. Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Çözümü: Bu tür sorularda öncelikle ilk cümle saptanmalı, daha sonra diğer cümleler birbirine bağlanarak ilerlenmelidir. İlk cümle tespit edilirken paragrafın ilk cümlesinde bulunması gereken özelliklerin göz önüne alınmalıdır. Bu cümleleri incelediğimizde IV. cümlenin ilk cümle olmaya uygun olduğunu görüyoruz. Çünkü bu cümle ile anlamca önceki bir bölüme bağlı değil, IV. cümleden sonra II. cümle gelmelidir. Çünkü bu cümle "Türkiye'de de orkidelerin korunması" derken cümle IV. cümleye bağlanıyor. II. cümlede "İlgili girişimler" denmiş, V. cümlede ise "ancak bu girişimler deniyor. Bu durum II. cümleden sonra V. cümle gelmeli. V. cümlede "saleP yapımı için toplanmaktadır" deniyor. I. cümle "saleP üretimi için yapılan" derken V. cümleye bağlanıyor. I. cümlede acı fakturalardan söz edilerek III. cümlede o acı faktüra "örkide sayısının azalması bir yana, bazı türler, uzun arama lara rağmen artık bulunamamaktadır" olarak açıklanıyor. Bu durumda cümleler, IV-II-V-III biçiminde sıralanır. Baştan IV. cümle ise 1 numaralı cümle olur. |
(1) Bütün varlıkların üzerinde yaşadığı yer olarak tanımlanan mekân, insan için de gittikçe daha çok şey ifade etmektedir. (II) Çünkü insanoğlu var olduğundan beri bir mekân üzerinde yaşamakta ve ona şekil verme uğraşı için de bulunmaktadır. (III) Başlangıçtan bugüne kadar coğrafya, doğal ve tarihsel olaylar, siyas ve ekonomik sebepler, bilimdeki gelişmeler, yeni icatlar ve teknolojik gelişmelere insanoğlunun mekân ilişkisinde zamanla değişikliklere sebep olsa da insan - mekân ilişkisini değiştirmemiştir. (IV) Michel Foucault un “Başka Mekânlar Daır”, adlı kuramsal eserin de işaret ettiği gibi Orta Çağda Rönesans ve sonrasında modern dönemde mekân anlayışı farklıdır. (V) Hatta buna postmodern dönemde de eklenmek gerekir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? | A) I. cümlede mekân ve insan ilişkisine dair aşamalı bir durumdan söz edilmiştir.
B) II. cümlede insanın tarih boyunca mekâna şekil verme gayretine değinilmiştir.
C) III. cümlede insan-mekân ilişkisinin zaman içinde her şeye rağmen değişmediğinden bahsedilmiştir.
D) IV. cümlede, tarihsel dönem içinde mekân anlayışında değişiklik olduğu ifade edilmiştir.
E) V. cümlede postmodern dönemdeki mekân anlayışı ile diğer dönemlerin tümünün farklılığından söz edilmiştir. | Cevap E). Çözümü: I. DOGRU - Mekân insan ilişkisi var. Aşamalı durum 'gittikçe' paragrafa kayıtlı var. |
(1) Sabahattin Ali’nin ilki Aydın’da 1931, ikincisi Konya’da 1932 ve üçüncüsü İstanbul’da 1948 yılında tutuklandığı; bir süre Aydın, Konya, Sinop ve İstanbul mahpushanelerinde yattığı bilinmektedir. (II) İşte bu kaldığı hapishane ortamları onun hikayelerinde su ya da bu şekilde vücut bulmuş, buralarda oluşan hafıza yazarın metnlerine farklı tonlarda ve zeminlerde girmiştir. (III) Asim Bezirci’nin ifadesiyle “ile ani raporlar arası bir hikaye” olarak sayılabilecek “Saka” da yazar, hapis hanede yaşadığı olayları anlatır. (IV) Hikayede iki ayrı olay sağlam olmayance bir şekilde birbirine bağlanmıştır. (V) Bu olaylar, gittikçe ciddileşen ve karmaşık bir yapı göstermektedir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? | A) I. cümlede, Sabahattin Ali’nin hangi cezaevlerinde kaldığından söz edilmiştir.
B) II. cümlede Sabahattin Ali’nin hapishanelerde gördüklerinin eserlerine yansıdığından bahsedilmiştir.
C) III. cümlede Sabahattin Ali’nin “Saka” adlı hikayesinin gerçeklikle ilişkisine değinilmiştir.
D) IV. cümlede yazarın iki hikayesindeki olayların kurgu gücünden bahsedilmiştir.
E) V. cümlede aşamalı bir durumdan söz edilmiştir. | Çözümü: I. DOGRU - Aydın, Konya, Sinop, İstanbul cezaevlerinde yatmıştır. |
(I) Aydınlanmanın en etkin uyarani hiç kuşkusuz 17. ve 18. yy.da meydana gelmiş bilimsel gelişmelerdi. (II) Kiliseye rağmen Galileo ve Isaac Newton gibi büyük bilim adamları doğayı akıl yoluyla inceleyerek müthiş bilimsel keşifler gerçekleştirdiler. (III) Doğanın akıl yoluyla incelenme fikri kilise'nin dogmalarına aykırı bir durumdu. (IV) Kilise'nin yüzyıllar savunduğu akısın ne, bilmişmel metodun dünyanın etrafında döndüğü' nü kuşkuya yer bırakmayacak netlikte ortaya koymuştu. (V) Bu netlik, aykırı bilim adamlarının açıklamalarında varken kilise açıklamalarında yoktu. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır? | A) I ve II B) II ve III C) II ve IV D) III ve IV E) IV ve V | Cevap B. Çözümü: I. en etkin uyarani...
IV. kilise - bilimsel metot karşılaştırılması
V. Aykırı bilim adamlarının açıklamaları - kilisenin açıklamaları |
(I) Dîlin en ilginç yönlerinden biri, belli bir toplumun maddi ve manevi kültürüyle olan sıkı bağı ve bu bağılığın, bütünüyle dilin söz varlığına yansımışındır. (II) Dîl ve kültür arasındaki bağ dikkate alındığında çoçuğunun ana dîli doğru ve güzel kullanma ve yazın edinmesini sağlamada ailelere, öğretmenlere bilinçli lara büyük görev düştüğünü umarımca söylememiştir. (III) Türkçenin geçmiş günümüzde uzanan süreçte yüz yüz geze söndükleri sorunlardan biri, yabancı diller den alınan sözcükler ve bunların dil istilacı konusundadir. (IV) Geçmişten günümüze, birçok nedenden ötürü pek çok diilden sözcük, Türkçeye girdi; bunların yaygın olarak kullanılmaya başlandığı hatta birçok nun Türkçenin yerini aldığı bilinen bir gerçektir. (V) Türkçenin bu denli istilaya uğramış olması yakın gele ceke di sorunun ortaya çıkacağını işaret eder. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? | A) I. cümlede karşılaştırma yapılmıştır.
B) II. cümlede öneri vardır.
C) III. cümlede saptama yapılmıştır.
D) IV. cümlede sezgi anlamı vardır.
E) V. cümlede çıkarm yapılmıştır. | Çözümü: I. Dîlin (en) ilginç... - Karşılaştırma var.
II. Dîli etkili kullanmada ailelere, öğretmenlere görev düşüyor. Bunu uzmanlar söylüyor. Yani öneri vardır.
III. ...sorunlardan biri dil istilacı konusudur.
Araştırma / gözlem neticesinde bir sonuca varmıştır.
SAPTEMA vardır.
IV. Sezgi YOKTUR. Geroçesin deney ya da akla dayanma dan birden bire kavranmasdır sezgi. Burada da yoktur.
V. Çıkarm vardır. Istiladan, dil sorunu olacağı çıkarımına varılmıştır. |
- Belirgin bir figüratif doküya ve letrızme | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap E. Çözümü: Cümle oluşturmaya bu cümlelerle başlayamayız. Çünkü bu unsurlarla yepeyni bir cümleye başlanmaz. |
İki paragraf da okuyalım. Ama okuma sıramız çok önemli!! Örneğin "II. cümle ile ilgili söylenebilen soruluyorsa" önce I. okunmalı, sonra II. okunmalı. "I. cümle ile ilgili söylenebilen" soruluyorsa önce II. okunmalı, sonra I. okunmalı. Popüler edebiyat halk edebiyatından farklı olarak "seçkin" ya da "elit" olanın zıddına "avam"ı muhatap almaktadır. | A) II. cümlede açıklaması yapılan kavramın ilgi alanlarından söz edilmiştir.
B) II. cümlede söz edilen kavramla ilgili örnekler ortaya konmuştur.
C) II. cümlede açıklaması yapılan kavram tanık göstererek kanıtlanmıştır.
D) II. cümlede tanımlanan kavramın hedef kitlesi ile ilgili açıklama yapılmıştır.
E) II. cümlede söz edilen kavramla ilgili çıkarımlara yer verilmiştir. | Cevap D. Çözümü: "Popüler edebiyat" kavramı tanımlanmıştır. |
- Yenilenebilir kaynakların enerjinin üretimi ve dönüştürülmesi sırasında yenilenemez enerji kaynaklarına göre daha az çevresel sorunlara sebep olması nedeni ile kullanımını her geçen gün artırmaktadır. | A) II. cümle gerekçesiyle verilen yargı, karşılaştırmalar ve nedenleriyle derinleştirilmiştir.
B) II. cümlede söz edilen kavram, benzetmeler yapılarak somutlaştırılmıştır.
C) II. cümlede ortaya konan düşünce, farklı bakış açısıyla değerlendirilmiştir.
D) II. cümlede söz edilen kavram, örnekler verilerek açıklanmıştır.
E) II. cümlede açıklaması yapılan kavramla ilgili karşıt ifadeler verilerek aktarılmıştır. | Çözümü: Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik gerekçesiyle / nedeniyle (çevre kirliliği, küresel ısınma) verilmiştir. |
Verilen iki cümleden hareketle paragraf oluşturma Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hali aşağıdakilerden hangisidir? | A) Günümüzde sağlıklı yaşamak için sporu hayatına vazgeçilmez yapan insanlar, 1960 yıllardan itibaren düşük kalorili yiyecekler tüketmektedir.
B) 1960'lardan itibaren başlayan az kalorili yiyecek tüketme alışkanlığı, günümüzde sağlıklı beslenme ve sporun daha da önem kazanmasını sağlamıştır.
C) İdeal kilosunu korumak isteyen kişilerin tercih ettiği düşük kalorili yiyecekler 1960'dan sonra sağlıklı beslenmenin gereği olarak görülmüştür.
D) İdeal kiloyu korumak için günümüzde sağlıklı beslenme ve spor önemsemeksizin 1960'larda düşük kalorili yiyecek ve içecekler tercih edilmiştir.
E) İnsanlarda 1960'lara kadar çok artan kilo artışı insanları ideal kilolarına ulaşmak için düşük kalorili yiyecekler yönelmesini sağlamıştır. | Cevap D. Çözümü: I. Yağ - enerji alımını azaltma - düşük kalorili yiyecek/ içecek tüketimi - Boya uygun beden ağırlığı koruma |
- Hedef kitlesinin düşüncelerini biçimlendirme gücüne sahip olan televizyon, toplumsal değerleri aktaran en etkili kitle iletişim aracıdır. | A) Bireyin hem kendi toplumuya hem de diğer toplumlara sosyalleşmesini sağlayan televizyon, muhatap aldığı kişilerin düşünce biçimini etkiler.
B) Televizyon, bireyi toplumsal bütünleştiren ve toplumlardan en güçlü iletişim kılan toplumsal değerleri aktaran diğerlerinden farklı araçtır.
C) Toplumu biçimlendirerek toplumsal normların oluşmasını veya değişmesini sağlayan televizyon, bireyleri toplumundan uzaklaştırabilmektedir.
D) Bir toplumu diğerlerinden ayıran en önemli niteliklerini barındıran toplumsal değerler, televizyonda yapılan programlarla yayılır.
E) Bireyi zihinsel olarak geliştiren en etkili kitle iletişim aracı olan televizyon, toplumlurın düşünce yapısını olumlu ya da olumsuz olarak etkilemektedir. | Çözümü: I. Televizyon - Hedef kitlenin düşüncelerini bütünleştiren - Toplumsal değerleri aktaran |
Aşağıdakilerden hangisi "Fikir romani kişilerinin durağan olmak yerine gelişim kaydetmesinin fikir romanına katkısı nedir?" sorusuna cevap vermektedir? ... fikir romanına katkısı nedir? | A) Fikir romani karakterleri genellikle farklı mizaçlara ve tavırlara sahip biricik, ilginç olan, bu roman kişinin anlatı boyunca mizaç ve tavır bakımından değişikliklere uğraması, yani bireysel olarak gelişim sergilemesi de fikir romanına farklı bir zenginlik katar.
B) Farklı ruhsal yapılara sahip olan fikir romani kişiler, roman süresince okuyucuya gösterilen asil gönüllü bir dirme göreviyle üstlenen yol önlerme, okuyu yörenin bezi, düşünceyi okuma tanıtmak ve okurun da bunu benimsemesini sağlamaktadır.
C) Fikir romanlarında anlatım zenginliği, bu romanın geniş kitlelere ulaşmasını sağlamasının yanında insan rollerini geliştirmemesi yönüyle de tercih edilmektedir ve roman kişilerinin gelişmişsel özelliklerini romana yansıtmaları beklenen bir durumdur.
D) Fikir romanları zaman zaman evrensel değerleri savunan benzersiz sanat objeleri olmaktadır, çkıp belli dünya görüşlerine ve düşünce sistemlerine doğrudan göndermeler yapan yazılara roman kişileri nedeniyle dönebilir.
E) Fikir romancısının ana amacı karakterinin fikir yönünden gelişimine görülen çelişkili noktaları ortaya çıkarmaktır ve bu durum romanın her şeyden önce bir insan öyküsü olduğu ve insan durumunu ele aldığı gerçeğinin yansımasıdır. | Cevap A. Çözümü: ... fikir romanına farklı bir zenginlik katar. (Zaten A seçeneğinde zenginlik de açıklanmıştır.) |
Aşağıdakilerden hangisi "Postmodern romanlarda anlatıcının tavrına okurun yaklaşımı nedir?" sorusuna cevap vermektedir? ... anlatıcının yaklaşımına okurun yaklaşımı nedir? | A) Anlatıcı, postmodern romanlarda okur ve eser arasında bağdır. Onun eserine ilgisi yönlendirilir, sındaki en azından sezdirme görevi vardır. Okur, onun sayesinde eserde kıyıda köşede kalmış yerleri algılayabilir ve eseri daha rahat anlayabilir.
B) Postmodern romanlarda çizgisel, kronolojik zaman kullanılmadığı anlatıcının "şimdi"nin, anında maya çalışış göz tarafından çoğunlukla aktarmanın belirgin bir şekilde öne çıktığı der romanlarda zaman klasik ve modern postmodern oranla önemsizleşmiştir.
C) Postmodern romanda anlatıcı oldukça etkin bir rol üstlenir. Figüratif kadronun önemli bir elemanı olabilecek gibi kurgu konusunda yazım aşamasına müdahale etmesi de söz konusudur. Bu duruma okur fından yadırganmaz çünkü hemen her şey tuhaftır.
D) Çoğu zaman mekâna ait çok genel özellikler lir okuyucuya ve geri kalanı okuyucunun kendi zıhının oluşturması beklenir. Postmodernistlerde "hyper mekân" diye tabir edilen mekân anlatıcı sayesinde okurun zihninde canlandırılır.
E) Modern metinlerdeki özne, postmodern metinlerde önemini kaybetmiş, onun yerini söylem almıştır. Her şey söylemin akışına göre anlamlanır, şekil alır. Anlatıcı, söylemleri okur aktarken okurun beklentilerini karşılamak durumundadır. | Çözümü: ... okur tarafından yadırganmaz çünkü her şey tuhaftır. (Yaklaşımda yadırgama yoktur.) |
(1) Eğitim ve felsefe yazınında değerlerin varlığı yadsınamamaktadır. (II) Felsefe yazınında söylem oluşturma çabasının yadsınmaması gerekir. (III) Felsefede yapılan tartışmalar hala devam ettiği gibi eğitimde de hangi değerlerin aktarılcağına dönük bir fikir ortalıği sağlanamamıştır. (IV) Bir kısım değerlerin pek de tartışılmadan, toplumsal hakimiyete göre belirlenip aktarılması gerektiğini ileri sürerken, diğer bir kısım ise buna karşı çıkarak aktarılarkak değerlerin ve bu bakışın meşruluğunu sorunsallaştırır. (V) Bu iki yönlü tartışmada değerlerin kaynağının ortaya konması, hangi değerlerin seçilebileceği ile ilgili de önemli bir fikir verecektir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap B. Çözümü: I. eğitim Değerler vardır.
II. felsefe Değerler vardır.
III. felsefe Söylem oluşturma çabası
IV. eğitim Tartışmalar üzerine
V. felsefe Değerler vardır.
Değerler hususunda fikir ayrılıkları vardır.
Değerlerle ilgili varılması istenen sonuçlar vardır. |
(1) Eğitimde bireyin, kendisine aktarının niçin yapıldığı-ni bilmesi ve bu aktarının içinde kendi konumuyla ilgili bir fikre sahip olması gereklidir. (II) Peters'ın da belirttiği gibi "bilinsel bilgi öğrenimlis olan ancak doğruyu dert etmeyen veya bilgine yalnızca sıcak su ve sosisli sandviç için itibar gösteren "eğitim" olarak anılmaz. (III) Davranışta meydana gelen süreklilik olan davranışlar öğrenilmiş sayılır ancak öğrenmenin zevki olup olmaması da önemlidir. (IV) Eğitim olmalı, eğitim ara-çılığıyla aktarılan bir uyma (tabiiyet) gerektirmemeli, bilinç ve dolayısıyla seçme özgürlüğünü ve özgür düşün-nü korumak zorundadır. (V) Dolayısıyla eğitim anlamı-kılan şey yalnızca bir uyma ve bunun sonucu oluşan davranış değişikliği değil, özellikle aynı zamanda sürec-ten ve aktarımın amaçlarından da haberdar olmak. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: I. Birey eğitiminin niçin yapıldığını bilmeli.
II. Birey sadece öğrenirse eğitim olmaz.
III. Sorgulamalı da.
IV. Öğrenmenin zevkle olması gerekir.
V. Bireyin eğitim seçme özgürlüğü olmalı.
Bireyin eğitim amacından haberdar olması gerekir. |
(1) Yeni Türkiye’nin oluşumuna bağlı olarak ülkemizin öncelikli sorunları da başka nitelikler kazanmıştır. (II) Buna bağlı olarak da köye yaklaşım, köyle kurulabilecek ilişki nitelik değiştirmiştir. (III) Bunu, devletin henüz kurulma sürecinde gerçekleştirilen Izmir İktisat Kongresi’ne sunulan metinlerden başlayarak görmek mümkündür. (IV) Yeni devletin kuruluşu ile yapılan ilk düzenlemelerden birisini, 1924 tarihli Köy Kanunu ve asar vergisinin kaldırılması oluşturmaktadır. (V) Bu düzenlemelerin ardından, köye yönelik tüm alışım resmi bir nitelik kazandırdı ve devlet kadroların eliyle yürütüldüğü görülecektir. (VI) Halkçevlerin yayın organı olan Ülkü dergisi aracılığı ile köylere ait çeşitli bilgilerin toplanması için hazırlanan yayıncılık materyalleri, resmi görevde eliyle yürütülen “köylücülük faaliyetleri”, bu çerçevede yürütülen resmi uygulamalardan ilk akla gelenleridir. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap C. Çözümü: Konunun değiştiği yere dikkat etmeliyiz. |
(1) Temelciliğe yönetilen eleştiriler genel olarak epistemik gerileme sorunu ve temel inanç kavramının yapısı gibi noktalarda yoğunlaşmıştır. (II) L. Bonjour, J. Dancy gibi isimler eleştirilerini epistemik gerileme sorunu bağlamında ifade ederken bir başka çağdaş gerekçelendirme teorisi olan güvenilirlik ile eleştirilerini temel inanç kavramının yapısına dair açıklamalar eşliğinde dile getirmişlerdir. (III) Epistemik gerileme sorunu bağlamında temel görüşün eleştirisini L. Bonjour şu görüşleriyle ifade etmiştir. Epistemik gerileme sorunu epistemolojik açıdan son derece paradoksal olan temel inanç kavramından kaynaklanmaktadır. (IV) Ona göre, söz konusu problemle ilgili Chisholm'un kullandığı teolojik bir analoji, durumu daha karmaşık hale getirmiştir. (V) Hareket eden diğer tüm inançları hareket ettiren temel bir inanç şeklinde tanımlandığı bu analojide, dinde olan bir inancı etmeyen veya hareket etmeyen bir inançlandırma zorunlulukları gerekçelendirilme yoluyla hareket etmeye devam eden bir inançtır. (VI) Hâlibuki epistemolojideki uygulanması durumunda etnici görüşün teolojideki hareket etmeyen bir hareket ettirdiğini gösteren bir inançın epistemolojik açıdan kendinizi hareket ettirdiği düşünüp paradoksal bir durumdur. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Çözümü: I. Temelciliğe yönetilen eleştiriler
I. Epistemik gerileme sorunu bağlamında eleştirileri
II. Güvenilirlik kavramı temel inanç eleştirileri
III. Genel ifade |
Güneş açtığını görünce çamaşırları sermeye karar verdi. Hava, birkaç gündür karasızdı bu yüzden çamaşırları kurutmayı başaramamıştı. Evi toplamayı düşün-dürü ama bu tembellik başını belaya. Birkaç gün sonra çeyizini serecek, komşuları evine davet edecekti. Ama içinden bir şey yapmak gelmiyordu. İşi güçü şemsi, çamaşırların kurumasını bekliyordu. Bu esnada nişan fotoğrafları önüne sermiş, onlara bakarak hayaller kurdu birkaç saat boyunca. Bu parçada "sermek" sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisini karşılayacak biçimde kullanılmamıştır? | A) Açarak yaymak veya düşmek
B) Boşlamak, savaşmaklamak
C) Göstermek amacıyla asmak veya yaymak
D) Kurutmak için asmak
E) Boylu boyunca yere yatırmak, düşürmek | Cevap E. Çözümü: Çamaşırları sermek → Kurutmak için asmak (D) |
- Kalabalıklardan kaçtığım doğrudur. Ne yapabilirim, sevmiyorum kalabalıkları. Hergâmenin içinde kalmayı tercih etmem. Yalnız kalmak için de zahmetten kaçmam. Birilerini yanımdan göndermem gerekiyorsa bunu da yapabilirim. Rahatım kaçmasın diye yaparım, yanlış anlamıyor. Kalabalık içinde uzun süre kalınca ne mi oluyor? Önce rengim kaçıyor... Sonrasında siz düşünün. | A) Yok olmak
B) Andırmak
C) Uzaklaşmak
D) Kaçınmak
E) Ağarmak, uçmak | Çözümü: Kalabalıktan kaçmak → Uzaklaşmak (C) |
Yaşamın sürekliliğini ve gelişimini sağlayan tüm gerek-sinimler ve bu gereksinimler için oluşturulan çabaların yoğunluğu, nedeni ve sonucu şüphesiz bilgiye dayan-maktadır. Modern bilimsel yaklaşma birlikte bilginin yalnızca sisteminin olmasını aktarılma kalmayıp sis-temin yaratıcısının da olmasını ve bu yaratıcı bilginin matematiksel formüllerle kodlanması cabası bilgi kavramı üzerinde yoğun tartışmalar yaratmıştır. Bilgi sosyolojisi, epistemoloji ve bilim felsefesi gibi önemli disiplinlerin modern bilimsel yaklaşımı bilgi her ne kadar pozitivist epistemoloji ve bilim felsefesi gibi önemli disiplinlerin en önemli uğraşı alanı olan yüksekliğe gelse de pozitivist karşısır ve anti-bilim cepheleri sayesinde felsefi denilik kazanmıştır. Bu parçanın anlatımında; | A) I ve II
B) I ve III
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV | Cevap A. Çözümü: I. Açıklama → Genel olarak bir şeyi öğretmek maksatlı bilgi aktarımı vardır.
II. Karşılaştırma → önemli uğraşı → KARŞILAŞTIRMA |
Antik Yunan dünyasında "mimesis", taklit anlamına gelen bir kelimedir. Bu kelime Platon'da estetik, Aristoteles'te ise estetik ve sanatsal bir terim olarak kullanılmıştır. Platon ve Aristoteles sanatı "mimesis" yani taklit olarak görmüştür. İki filozofun taklit anlayışları ise birbirinden farklıdır. Platon için "mimesis", "duyular dünyasının bire bir yansıtıması" anlamına gelir. Aristoteles için "mimesis", "evrensel- rastlantıların, arındırılmış olanın, genel ve yaşanılması ve "ideal" olması gerekenin yani iyi- güzelin- yansıtılması" anlamına gelir. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? | A) "Mimesis" kelimesinin anlamına
B) "Mimesis'in Platon ve Aristoteles'te farklı sanatsal terimi karşılığına
C) Aristoteles ve Platon'un sanatı taklit olarak gördüğüne
D) Aristoteles ve Platon'un aynı kavramı farklı yorumladığına
E) "Mimesis'in farklı felsefelerde aynı etki uyandırdığına | Cevap E. Çözümü: A) Anlamı → taklit |
(1) Pozitivizm, modern bilimi temel alan, bilimsel olanı değeri gören, metafizik ve dini, insanların ilenmesi önünde en büyük engel olarak gören bir dünya görüşüdür. (II) Pozitivizm, ampirik bilmilere bir metodoloji getirerek metafizik ile bilim arasında çok yüksek soyut bir nitelik taşıdıkları için deney yoluyla çözümlemeyeceğini kesin sınırlar koyar. (III) Öyle ki pozitivistler için somut olmayan Tanrısal ve metafizik ögeler pozitivizmin dışında tutulmalıdır. (IV) Dogmatik ve sezgisel olan bilimsel etkinlik alanından uzaklaştırmak için uğraşırlar. (V) Pozitivizm, üzerine düşünülmesi gereken tek doğru bilgi türü olan bilimsel bilgiyi işaret eder. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) I. cümlede tanımlama yapılmıştır.
B) II. cümlede yargı gerekçesiyle verilmiştir.
C) III. cümlede örneklendirmeye yer verilmiştir.
D) IV. cümlede amaç bildirilmektedir.
E) V. cümlede öznel yargıya yer verilmiştir. | Cevap C. Çözümü: I. cümlede pozitivizmin tanımı yapılmıştır. II. cümlede "dık için" ibaresi vardır... taşıdıkları için → Neden - sonuç cümlesi yapar. Zaten neden demek gerekçeleme demektir. |
(1) Eğilimlerimizin yöneldiği tüm nesnelerin koşullu bir değeri vardır çünkü onları değeri kılan eğilimlerimizdir ve eğilimlerimiz olmadığında bir değeri kalmaz. (II) Eğilimlerimizi gerçekleştiğimizde araç olan ve göreceli değeri olan nesnelerin hiçbir zaman kendiliğinden amaç olarak mutlak bir değeri olmaz. (III) Bizim eğilimlerimizin dışında nesnelerin doğada değerlerinin olup olma-dığına bakarsak burada yine bir araç olarak göreceli değerleri olduğunu görürüz. (IV) Ancak her türlü değer koşullu ve göreceli olsaydı bir ahlak yasası ya da bir koşulu buyruk bulunmazdı. (V) Eğer bir ahlak yasası ya da bir koşul buyruk varsa koşulsuz ve mutlak, kendiliğinde amaç olan bir değer var demektir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) I. cümlede yargı gerekçesiyle verilmiştir.
B) II. cümlede genelleme yapılmıştır.
C) III. cümlede göreceli değerler açıklanmıştır.
D) IV. cümlede kişisel görüş dile getirilmiştir.
E) V. cümlede koşula bağlılık söz konusudur. | Çözümü: "Çünkü" bağlacı neden - sonuç cümlesi yapar. Neden demek gerekçe demektir. Hiçbir zaman diyerek tüm nesneler için genelleme yapılmıştır. Göreceli değerlerin sadece adı anılmıştır. Herhangi bir açıklama yoktur. "Her türlü değer koşullu ve göreceli olsaydı koşulsuz buyruk bulunmazdı." diyerek kendi fikrini dile getirmiştir. "... varsa ... vardır." diyerek koşul bildirilmiştir. |
Bu soru tipinde önemli olan 2 şey var: Kant’ın bütün felsefi çalışmasına eleştiri adını vermesinden de anlaşılacağı üzere, o dogmatik değil, eleştirel bir filozoftur. | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap A. Çözümü: (1) II ... eleştirilir. |
- I. Bu düşünümün ortaya çıkmasına neden olan şey sanatın nesnesi olan "güzel"dir. | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: (1) III ... estetik düşünüm'dür. |
Reichenbach’a göre Descartes çeşitli yazılarında algısal bilginin belirsizliğini ileri sürmüştür çünkü o, bir şey dışında “her şeyden şüphe etmektedır”. Bu parçanın anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için numaralanmış cümlelerden hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekmektedir? | A) I ve II B) II ve III C) I ve IV D) III ve IV E) II ve V | Cevap D. Çözümü: I. Descartes…. bir şey dışında her şeyden şüphe etmiştir. |
İlmler, evrimim olup bittikten sonra bıraktığı kalıntı- larla uğraştığından asıl olan hayatın yaratıcı evrimi- ni kavramakları uzaklaştırır ve bu evrimi ancak hayat metafiziği kavrayabilir. Bu parçanın anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için numaralanmış cümlelerden hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekmektedir? | A) I ve II B) II ve III C) I ve IV D) III ve IV E) II ve V | Çözümü: IV. Berson'a göre daha önceki felsefeler sezgiyi ihmal etmiştir…. felsefe sezgi geliştirmek zorundadır. |
XIX. yüzyıl edebiyat ve düşünce tarihine bakıldığında; bazı yazarların evrenin gizli sınırlarını zorladıkları, yeni bulmak ve bilmemeye olan merakı gidermek için yer yüzünü anlama, kendi dışında gelişen gerçeği tanımlama ve insanın sorunlarını aydınlatma tutkusu içinde oldukları görülür. Bu ender sanatçıları çağdaşlarının asabi, doğrudan kabul edilen Baudelair'e dair. Romantizm ile sembolizm arasında köprü kurmuş olan ve yapıtılarıdan biri de sembolizm doğrusu XX. yüzyıla seslenmiş olan şairin şiirlerinin oluşumunda temel yaratıcı noktası zengin imgelerin gücüydür. Liyile kötünün, düşle gerçeğin, cennet ile cehennemin savaş verdiği dünyada; Baudelair'e zengin imgelerin gücü sayesinde aklın sınırlarını zorlayarak güzelliği hissettirerek yapılan sunar. Onun yapıtı varoluşçu-lüğün dualizmini yansıtır. Bu ikilik ruhla beden, düşünceyle özdek, iyiyle kötülüğün bitmek bilmeyen savaşlarıdır. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? | A) XIX. yüzyılın bazı sanatçılarının amaç ve ihtiraslarına
B) Baudelair'e in XIX. yüzyılın ender ve öncü sanatçısı olduğuna
C) Baudelair'in yüzyılın en önde gelen sanatçısı olduğuna
D) Baudelair'in imgelerle aklın sınırlarını zorlamaya çalıştığına
E) Baudelair'in varoluşçuluğun ikilemini eserlerine yansıttığına | Cevap C. Çözümü: A) XIX. yüzyılın bazı sanatçılar yeni bulmak, yeryüzünü anlamak... amacındadır. İnsanların sorunlarını aydınlatma, kendi dışındaki gerçeği tanımlama... tutkusundadır / ihtirasındadır. |
Kuantum fiziğinin temel ilkelerinden biri olan "belirsizlik ilkesi". Alman Fizikçi Werner Heisenberg tarafından 1927 yılında ortaya atılmıştır. Belirsizlik ilkesi, fiziksel anlamda elektron gibi bir atom altı taneciğinin bazı özelliklerinin aynı anda sonsuz hassasilıkla ölçülemeyeceğini belirtir. Aralanda belirsizlik ilkesi olduğu bilinen çiftlerden biri momentum -konumdur. İlkeye göre atom altı bir parçacığın konumu ne kadar az belirsiz ise momentumu o kadar fazla belirsiz olacaktır. Bu ilişkinin tam tersi de geçerlidir. Ölçüm yapıldığı sırada, sonuç değişmektedir. Heisenberg belirsizlik ilkesinin matematikel yapısını ortaya koyduğu bu sonuca göre, evren ile ilgili bildiklerimizin sınırları vardır. Bu parçada göre belirsizlik ilkesiyle ilgili olarak numaralanmış ifadelerden hangileri söylenebilir? | A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III D) II ve IV E) I, II ve III | Cevap C. Çözümü: I. cümleye göre "belirsizlik ilkesi", kuantum fiziğinin temel ilkelerindendir. III. Son cümleye göre evren / kainat hakkında bildiklerimiz belirsizlik ilkesine göre sınırlıdır. |
Batı edebiyatında modern kısa hikayenin babası olarak kabul edilen Edgar Allan Poe'nun "tek etki kuralı" kısa hikaye türüne ilişkin ilk kuralsal yaklaşım olarak görülür. Poe'ya göre bir hikayeye okuyucunun zihninde tek bir etki yaratacak şekilde kurgulanmalıdır ve bir defada tüketilmelidir. Hikaye metnin tamamındaki kişiler, olaylar ve mekanlar bu tek etkiyi oluşturmak için hizmet etmelidir. Bu tek etki, okuyucunun derinden sarsacak şekilde olmalı ve uzun bir süre etkisinde kalmasını sağlamalıdır. Poe'ya göre tek etkinin sağlanabilmesi için hikayenin uzunluğu da önemlidir. Bu parçaya göre yukarıdakilerden hangileri "tek etki kuralını" destekleyen ifadelerdir? | A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III D) II ve IV E) I, II ve III | Çözümü: I. ikinci cümleye göre hikaye tek oturuşta yani bir defada bitirilmelidir. III. Son cümleye göre tek etki olması için hikayenin uzunluğu yani uzun ya da kısa olması önemlidir. Paragrafın tamamından "tek etki kuralına" göre kısıtlı olma olduğu çıkarılabilir. Kısalık, aksine etkiyeleyiciği artırıyor. |
(1) Uzam en geniş anlamıyla içinde yaşayan insanları etkilediği veya yansıttığı kabul edilen bir görüştür. (II) Mimari gösterge bilimi uzamın ondan yararlanan ya da onunla bağlantılı olan insanlarla ilişkisini inceler. (III) Yazınsal metinlerde, özellikle de anlatısal metinlerde ise uzamlar, zamanlar ve kişiler birbirini tamamlayan ve etkileşim içinde bulunan unsurlardır. (IV) Uzamdaki ve zamandaki değişimler özünde bir dönüşüme neden olabilir. (V) Verlaine’in şiirinde "hapisane", "hücre" uzamı özünde bilissel ve ruhsal düzeyde bir değişim yaratmış ve dış dünyada iken elinden kaçıp giden "zârif" nedensiz, kapalı uzamdan gergeden zorlu ve varlık zamanı kesitide yakalanama fırsatı bulmuştur. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinin yerine düşünenin akışına uygun olarak "Uzam ve zaman, edebi metinlerde ve bilhassa anlatmaya bağlı olanlarda uzamlar, kişiler ve zamanlar birbirini bütünleyen, düze öğelerdir." cümlesi getirilebilir? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap C. Çözümü: Soru kökü "hangisinin yerine" dediği için bu cümlenin anlamca aynısını getirmeliyiz. Böylece cevap (III) olur. |
(1) Bir düşünme biçimi olarak nihilizm, hiçbir değer tanımayan görüşlerin ortak adıdır. (II) Tarihsel olarak sofistlere ve özellikle de Gorgias’a kadar götürülebilecek bir düşünce olan nihilizm, aslında anlamsizlik, boşluk ve hiçlik duyularının tekil ettiği bir düşünme ve yaşama biçimini ifade eder. (III) Nietzsche’nin düşünce sisteminde nihilizm, Batı düşüncesinin herhangi bir tarihsel akım olarak görünür. (IV) Batı düşünce anında bir ortaya çıkan bir düşünme biçimi olarak değil, değer yitirmek olduklarının ve bütün değerleri yeniden değerlendirmemiz gerektiğinin farkına varılmasıdır. (V) Nihilizm, kalkınma yaşamın yadsınmasını kazımış olan bir felsefedir. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinden sonra "Aslında özü itibarıyla nihilizm, Batı tarihinin temel olayıdır." cümlesi getirilebilir? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap C. Çözümü: Soru kökü "hangisinden sonra" dediği için kelime takibi yapmalıyız. |
Gemi bir gün hazırdı. Bu gemi Trifon için bir dünya demekti. Trifon bu gemi için içinde bir seyirlerin çarpıtğını hissediyor, bu gemiye bakarken Trifon, küçük kızların önünden geçtiği zaman duyduğu yumuşaklığı, bir nevi sarsıntıyı, baş dönmesini duyuyordu. Bu gemi Trifon için mavi gözlü bir kızdı. Bu tuhaflığın en tuhaf tarafı da bu mavi gözlü kızı Trifon kendisi yaratmıştı. Bu mavi gözlü kızı Trifon sever miydi? Onların mavi gözlü şahici kızlar Trifon'u severler miydi? Hiç sevşi Trifon'un yanasamayacağı bir iskele değil miydi? Bu parçadaki altı çizili sözlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenmez? | A) I. sözde, duyular arası aktarma yapılmıştır.
B) II. sözde, imgeli söyleyiş kullanılmıştır.
C) III. sözde, benzetmeden faydalanılmıştır.
D) IV. sözde, karşılaştırma yapılmıştır.
E) V. sözde, somutlaştırma yapılmıştır. | Cevap A. Çözümü: I. Duyular arası aktarma yoktur. Duyular arası aktarma, bazı duyuları ait sözcüklerin duyular arası aktarma uygurayarak başka duyular yerine kullanılmasıdır. |
Zavallı, bağlarından kurtulamayan zincirlenmiş vahşi bir hayvanı andırrıcısına yeniden sakinleştı sadece ara sıra göğsünün tüm boşluklarını dolduran öfkeli bir iç çekiş duyuluyordu. Yüzünde ne bir kızarma ne de utanç belirtisi vardı. Utancını öldürgünü bilmeyecek kadar topulmdan uzak, doğaya daha yakındı. Zaten böylesine şekilsiz bir varlık için alçaklık önemli bir şey miydi? Ama öfke, nefret ve umutsuzluk bu iğrenç yüzün üzerine şimşek hâlâinde gıdak çarkan tek gözünden binlerce yavaş yavaş, yerlerce kararde elektrik yüklenen bir bulut yakalıyordu. Sesindeki soğukluk, korkuyu boğazından indiriyordu. Bu parçadaki altı çizili sözlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenmez? | A) I. sözde, benzetmeden yararlanılmıştır.
B) II. sözde, karşılaştırma yapılmıştır.
C) III. sözde, kinayeli söyleyiş vardır.
D) IV. sözde, duyular arası aktarma yapılmıştır.
E) V. sözde, somutlaştırma yapılmıştır. | Çözümü: I. "Andırmak", "benzetmek" anlamına geldiği için benzetme vardır. |
1933 yılında yayın hayatına başlayan Varlık dergisi, alanında, o yıllardan günümüze kadar ---- olarak yayımlanan tek süreli yayın olma özelliğine sahiptir ve bu gözle değerlendirildiğinde derginin, geçmişten günümüze kültürel, siyasal, toplumsal çizgide önemli bir ---- sahip olduğu aşikar olmakla beraber farklı kuşakları besleyen derginin değişen siyasal ve kültürel konjonktürle de birlikte, her zaman, süreç içinde farklı görüş türmekle lintili olarak ---- orani, dikkat çeğer niteliktedir. Bu cümlede boş bırakılan yerlere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir? | A) sürekli - anlayışa - ilgi
B) sürekli - içeriğe - beklenti
C) aralıklı - eğilime - satış
D) bilinçli - misyona - ilişki
E) aralıksız - fonksiyona - rağbet | - Çözümü: Cevap1: - |
Yüzlerce hatta binlerce yıldır belli ---- doğrultusunda ve belli bir niyete dayalı olarak vuku bulan sanat/zanaat olgusu bu dönemde ---- çizgilerle birbirinden ayrılmış, sanat kolları teknik uygulamalar neticesinde faydacı ürünler vermeye devam ederken sanat insan bilincini, benliğini ve yaratıcılığını ön planda tutan ---- bir alana dönüşmüştür. Bu cümlede boş bırakılan yerlere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir? | A) standartlar - bilin - bağlı
B) ölçütler - keskin - özerk
C) ilkeler - koyu - açık
D) istekler - sert - ilgili
E) adımlar - belirsiz - popüler | - Çözümü: Cevap2: - |
- 3. boşluğu odaklanırsak "yaratıcılığı ön planda tutan" dediği için "özgünlük, özerklik" anlaşılmalıdır. | A) bağlı
B) özerk
C) açık
D) ilgili
E) popüler | Cevap B. Çözümü: Sadece son boşluk dahi soruyu çözmüştür. |
Onunla her görüşmemizde onun konuşacak yeni konu bulmasını beklemek, benim için hayal kırıklığından başka bir şey olmuyordu. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerde geçen "bulmak" sözcüğü hangi ikisinde aynı anlamda kullanılmıştır? | A) I ve II B) I ve III C) II ve IV D) III ve V E) IV ve V | Cevap D. Çözümü: I. Arayarak ya da aramadan bir şeyle, bir kimseyele karşılaşmak |
Bin altı yüzlü yıllarda Avrupa'da sanatçı, deha formatı içinde, normal dışı düşüncelere dolu bir entelektüel, tannsal esin ve ilhama dolu özel bir birey olarak tanımlanır; sanat eseri ise biriciktir ve bu biricikliği tannsal yaratıcılığın bu dünyadaki temsilcisi olan belirli bir ressam ya da heykelcinin eseridir. Aşağıdakilerden hangisi bu cümleyle aynı doğrultudadır? | A) Sanat eseri, bir esinle ortaya çıkan insanüstü çabaların ürünüdür ve taklitle ortaya çıkmıştır.
B) Sanat eseri, sanatçının ilahi bir ilhamla ortaya koyduğu bir ürün değildir, ilahı bir esindir.
C) Sanat, duyumsadığı şeyleri bir ürüne yansıtırken ilahi emirleri göz ardı etmemelidir.
D) Sanat eserinde aranan en önemli özellik, biriciklik olmalıdır ve sanatçı buna çabayla ulaşır.
E) Sanatçı, sıradan bir birey değildir ve onun oluşturduğu eser biriciktir. | Cevap E. Çözümü: Sanatçı, sıradan bir birey değildir. Çünkü ilahi olan özel bireydir. Ürettiği eser de biriciktir. |
Sanatta mükemmel arama arzusu altında Eflatun'un idealar öğretisı yeter çünkü Eflatun'un idealar dediği bu dünyada kendilinden bulunmadığına inandığı ve sanatın amacı olarak öğütlendiklerine inanırdı. Aşağıdakilerden hangisi bu cümleyle aynı doğrultudadır? | A) İdealar dünyası, sanatta mükemmele ulaşma arzusu içinde olan sanatçıların oluşturduğu dünyadır.
B) Eflatun, mükemmele ulaşmayı sanatçıya ve onun oluşturduğu idealar dünyasına yükler.
C) Sanatta mükemmellik, istek ve amaçtır, bu amaç altında Eflatun'un öğretisini mükemmelilik yatar.
D) Sanatın mükemmel arama arzusu altında sanatçı, idealar dünyasını arayıp bulmalıdır.
E) Sanatın amacı olarak öğütlenen mükemmellik, sanatçının arayışı ve ulaşma arzusunu hiç durmadan körletir. | Çözümü: İdealar dünyası' sanatta bahsedilen geçen bir konu değildir. İdealar öğretisinden cümlede. |
Kendine ait olan eli, silahı ve düşüncesiyle teçhiz edilen insan, bir yaratıcı olabilimiştir. Hayvanların bütün yaptık-ları soy faaliyetlerinin sınırları içinde kalmakta ve onla-rın hayatlarını, hiçbir zaman zenginleştirmemektedir. Buna karşılık insan denen yaratıcı hayvan, yeryüzüne icatı bir düşünce ve aksiyon bolluğu yaymıştır. Bu parçada altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerden hangisinde vardır? | A) Mekanik dayanışmalı toplumlarda göre az gelişmiş, toplumsal vicdanın hakim olduğu, organik dayanış-malı toplumlarda; iş bölümünün hakim olduğu daha karmaşık toplumlardır.
B) İlkel toplumlarda, hakim olan kolektif vicdanın evrim sürecinde zamanla yerini organik dayanışmaya bıraktığı ifade edilir.
C) Klasik organizma teorisyenlerinin temel düşüncele-rine zemin oluşturan evrim teorisi etkilerini çağdaş sosyolojik yaklaşımlarda da göstermiştir.
D) Sosyolojisi teoriler içinde önemli yere sahip olan sos-yal davranışçı teoriler ise daha çok birey ve bireyler arası etkileşimler üzerinde yoğunlaşmıştır.
E) Sosyolojinin bilim kadar buluşçu bir fikir ve hareket fazlası içinde olduğu söylenemez ancak bilimden daha fazla kendi birikiminden faydalanabilir. | Cevap E. Çözümü: icatçı: bir düşünce ve aksiyon bolluğu |
Hatıralarımıza sığınıp şu akmakta olan zamanın, muammalar taşıdığı için neseşi bile endişe veren zamanın içinden sanki sıyrılivermek ne hoş şeydir! Yanını henüz bilmediğimizden bugünü kavrayamayız; bugünün dünkü sebeplerini de gene yarın aydınlata-caktır. Geçmiş günlerin ise hem hazırlıkçıları, hem de sonuçları, bir bütün olarak gözüktükleri için işık bir alemdir. Neresine baksak, artık iyice anladığımız manzaralar karşısında son derece hazlı bir gurur veren bunun için de biz size Bu parçada altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerden hangisinde vardır? | A) Kendimiz hatıraların aksına bırakvermek bunun için bizi ölüm korkusundan, yarınlık açısından kurtar.
B) Zaman, insanoğluna güzellik vermez; belirsizlik içeren, neseşi dahi kaygıya neden olan karamsarlık verir.
C) Hatıralarımız da bizimle beraber yaşar, bizimle beraber değişir ve büyür bu yüzden bugünün dün üzerinde tesiri vardır.
D) Bir ağacın altında, artık silinen manzarayı görsem bile fark etmeden kimi benim çağrığımı kimi de kendilerinden üşüşen hatıralara gönlümü açmış, öyle duruyorum.
E) Biri gelip yavaşça koluna dokunsa birdenbire hiç tanımadığım bir aleme düşmüş gibi ürpereceğim, yerimden zıplayacağım. | Cevap B. Çözümü: muammalar taşıdığı için neseşi bile endişe veren |
Mütevazı ve saygılı halinin beni uzaktan etkilediğini hatırlıyorum. Biraz ilerimizde ziyaretçiler için ayrılan camlı bölümde onu gördüm. 1982 yılı başlarında, Ankara'da yaşadığım zamanlarda bir sabah üniversiteye geldiğimde İstanbul'dan gelen birinin benimle görüşmek istediğini söyleyerek. | A) I ile II B) I ile III C) II ile IV D) III ile V E) IV ile V | Cevap A. Çözümü: Bu tip soruların pratik şekilde çözülmesi için cümlelerin öncüdeki sırayla okunup bu sıraya göre anlam akışını bozan cümleyi bulmak doğru sırama için ipucu olabilir. Akışı bozan cümle, yer değiştirmeye gereken cümledir. İlk cümleye baktığımızda birinin mütevazı halini etkilli olduğunu söz konusu edilmektedir. Ama bu kişinin bu hâl ile ilgili yapılan sonuç için öncelikle şahsın görülmesi gerekir. Söz konusu kişinin görülmediği bildiren ilk cümle III. cümledir. Bundan önce de olaya giriş cümlesi II. cümledir. I. cümleyle III. cümlelerin yerleri değiştirildiğinde anlam akışı sağlanır ve verilen cümlelerde anlamlı bir bütün oluşturulmuş olur. |
Çocuklar da okula gitmeye çok hevesliydi, okulda hiçbir zaman devamsızlık sorunu olmazdı. Yöre insanı, çocuklarını okul günü göndermenin gerekliliğine yürekten inanırdı. | A) I ile II B) I ile IV C) II ile V D) III ile V E) IV ile V | Çözümü: Bir paragraf giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur. Bu bölümlerin özelliklerini bilmek ayrıca bir olayın olması gereken sırayı iyi kestirmek bu tür sorularda işinizi kolaylaştıracaktır. Buna göre önce bir ilk cümlesi belirten "de" bağlacıdan dolayı giriş cümlesi olmaya uygun değildir. O hâlde bu cümlenin yeri doğru değildir ve giriş cümlesini tespit etmek gerekir. I, III, IV ve V. cümleler giriş cümlesi olmaya uygun olabilir. Sadece II. cümle giriş cümlesi değildir. İçin I ile III. cümlelerin yerlerinin değiştirilmesi gerekir. |
Günümüzde izleyicileri koruma amacıyla medya içeriklerinde çocuk ve gençler için konulan yaş sınırları akıllı işaretlerle ifade ediliyor. Sinemalarda filmlerin ya da televizyon programlarında yaş sınırlarını gösteren akıllı işaretler, işte tam olarak bu gelişmişsel farkları ayırmak için kullanılıyor. Yirmi ile yirmi yedi yaş arasındaki bir çocuk ile on yaşındaki bir çocuk yol açmaz ancak yaş yasasında iki sene çok büyük bir farkla arasında derin bir uçurum olabilir. Bu içeriklerden bazılar aileyle izlenebiliriken bazılarından çocukları tamamen uzak tutmak gerekiyor. Ancak konu çocuk gelişimi olunca aslında akıllı işaretler de yeterli olmuyor çünkü aynı yaştaki çocukların bile gelişim düzeyi farklılık gösteribiliyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir? | A) I. ile III. B) II. ile IV. C) III. ile IV. D) III. ile V. E) IV. ile V. | Cevap B. Çözümü: I numaralı cümle şekil ve anlam bakımından bir parçanın giriş cümlesi olmaya uygundur. Ancak II. cümle anlamca bu cümlenin devamı değildir. II. cümledeki "- bu gelişmişsel farkları" ifadesine bakarak bu cümlenin "gelişmişsel farkları" içeren bir cümleden sonra gelmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Buna göre cümlelerin incelendiğimizde, III. cümledeki "- ...yedi yaşındaki bir çocuk ile on yaşındaki çocuk arasında derin bir uçurum olabilir." ifadesinde söyleyebileceğimiz "Bu içeriklerden..." diye başlayan bir farktan söz edildiğini görebiliriz. Bu cümle ise anlam olarak I. cümleden sonra gelmeye uygundur. Kompozisyon bütünlüğüne bakarak parçada numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için II. cümleyle IV. cümlenin yer değiştirmesi gerekir diyebiliriz. |
İnsan yaşamı için hayati öneme sahip olan su, aynı zamanda en çok kirlenen doğal maddedir. Havaya karışan çok sayıda kirletici madde, oksijen, işık ve ultraviyole ışınlarının etkisi ile parçalanarak toprağa iner. Oradan akarsulara, akarsulardan da denizlere ve göllere ulaşır. Olusan bu kirliliğin başlıca nedenleri evsel atıklar, endüstriyel, kentsel, tarım gibi etkenlerdir. Boylece su kirliliği oluşur. Bu parçada numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir? | A) I. ile II. B) II. ile III. C) II. ile IV. D) III. ile IV. E) IV. ile V. | Çözümü: Parçanın her cümlesi anlatım açısından birbirinin devamı olmalıdır. Bu tür sorularda giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini özellikle bilmek önemlidir. Parçaya baktığımızda I, II ve III. cümlelerin yerleri doğrudur. Lakin IV. cümlede "Olusan bu kirlilik" denilmiş fakat III. cümlede bu kirliliğin "Su kirliliği oluşur." ifadesi kullanılmış ve III. cümleden sonra gelmesi gerektiği sezilmiştir. Dikkat edilirse IV. cümlede geçen "Olusan kirlilik" ifadesi V. cümlede geçen "su kirliliği" ifadesiyle örtüşmektedir. |
Kırlangıç, yerden gökyüzüne doğru yavaş yavaş süzülür. Bu parçada numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir? | A) I ile III B) II ile IV C) III ile IV D) III ile V E) IV ile V | Cevap B. Çözümü: Bu sorulardaki en önemli ipucu olay sırasıdır. Buna göre bu paragrafa da sıralama yaparken önce kırlangıç gökyüzüne çıkar, sonra orada durur gibi görünür, sonra yere doğru inişe geçer, sonunda ise yeniden yükselmeye başlar. Olayın akış sırası bu şekilde olacağından II. ile III. ün yeri değişmelidir. |
Japon Mimar Shigeru Ban mimarlığın çevreye ve insana karşı sorumluluğu konusunda radikal yaklaşımlarıyla tanınıyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir? | A) I ile III B) I ile IV C) III ile IV D) III ile V E) IV ile V | Çözümü: Verilen cümlelerin kompozisyon bütünlüğüne uygun sıralaması şöyledir: (I) Japon Mimar Shigeru Ban mimarlığın çevreye ve insana karşı sorumluluğu konusunda radikal yaklaşımlarıyla tanınıyor. (II) Malzeme seçimindeki farklılığıyla ve sosyal problemlere getirdiği köklü çözümlere tanınan Shigeru Ban, Japonya'nın dış dünyaya açılan ve "eski"den uzak duran mimarlarından biri. (III) Tasarıladığı yapılarda modern ve alışılmadık malzemeler kullanıyor. (IV) Bunlar arasında suya karşı yalıtım kartonu, kağıt boru, bambu ve prefabrik ahşap gibi geri dönüştürülebilir malzemeler bulunuyor. (V) Dünyaca ünlü bu mimarın çalışmalarındaki en önemli hareket noktası, çevreye saygı ve daha temiz bir dünya isteği. |
(I) Olaylara bağlı anlatılar üretecekseniz o devrin yaşam koşullarını, tarihini sosyal ve siyasi özelliklerini birlikte ele almanız. (II) Bir yapıt ya da bir edebi kişiliği daha iyi anlayabilmenin yollarından biridir bu. (III) Tasarladığım işin doğası, eski dönemlere düşer ki oysa bir şiiri gerekiyordu. (IV) Çünkü o dönemlerdeki tarihî yoluyla da olsa gitmeme ortak olmak bana heyecan veriyor, beni mutlu ediyor. (V) Evliya Çelebi gibi bir kişiliği hem yaşadığı çağın koşullarıyla birlikte anlatayım hem de modern çağ insanıyla onu tanıştırayım istedim. (VI) Böylece birbirine paralel iki zamanlı bir yapıt ortaya. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? | A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. | Cevap C). Çözümü: Paragraf anlam bütünlüğü içerisinde bir bütündür. Gerek düşünce gerekse anlam bakımından her cümle bir öncekinin devamı olmalıdır. Paragrafta, düşüncenin boyutu farklılaşırşa yani konu değişirse yeni bir paragrafa geçmek gerekir. Buna göre soruya baktığımızda, I ve II. cümlelerde yazar genel bir bilgi vermektedir. Ayrıca cümleler arasında bağlantı kuran ifadeler kullanılır (yolundan biridir bu). Yazar III. cümlede bir anda "tasarıladığım" ifadesiyle bir önceki cümlelerin aksine konuyu öznelleştirmiştir. Haliyle yeni bir düşünceye geçmiştir. O halde parça III. cümleden itibaren yeni bir paragraf olarak değerlendirilebilir. |
(I) Asagi yukarı yirmı yıldır yazıyorum. (II) Filmlere dalga geçmeden, kimseyi küçümsemeden yazıyorum. (III) Derdim de iyi olmuş, kötü olmuş diye yargılama değil; elimden geldiğince film yapanların dertlerini, amaçlarını anlamaya çalışıp bunu yazıya dökmek. (IV) Kolay beğenmemek, film gökleri çıkarmaktan hoşlanmıyorum. (V) Karar bildirmesi gerek bir yargıç gibi görmüyorum kendimi. (VI) Filmler üzerine yazıp konuşulacak pek bir çok şey oluyor bazen. (VII) Son dönemim genç yönetmenlerin pek o kadar önemseyen hiç o kim o filmi beğenim, beğenmemem üzerine kesın seyler söylemek henüz mümkün değil. (VIII) İkinci, üçüncü sınıf filmleri beklemek gerekiyordu bunun için. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? | A) III. B) IV. C) V. D) VI. E) VII. | Çözümü: Bir paragrafta tek konu bulunur. İlk cümle o konuyu belirtir ve diğer cümleler de ilk cümleyi destekler. Yeni bir konunun başlamadığı durumda ise ikinci paragraf başlamaz olur. Yazı geçmişi hakkında bilgi vermeyle başlayan yazar, diğer cümlelerde de bu düşüncesini VII. cümleye kadar desteklemiştir. Yazar VII. cümlede son dönemink genç yönetmenlerine değinerek ikinci paragrafı başlatmıştır. |
(I) Gen analizi de denilen DNA yöntemleriyle artık hamileliğin ilk üç ayında birçok hastalığın tanısı konulabilmektedir. (II) Genetik bilimin gelişmesi ile bazı hastalıklarda daha anne karnında müdahale çalışmaları hız kazanmıştır. (III) Bebeğin anne karnında içinde yüzduğu sıvıdan ya da beslenmesini sağlayan kordon alanından sıvıların incelenmesiyle bir anormallik olup olmadığının oranı kesinleştirilebiliyor. (IV) Günümüzde doğum olaylarının çoğu sezaryen yöntemiyle gerçekleşmektedir. (V) Bunun çok sağlıklı bir durum olduğu söylenemez. (VI) Normal doğum anne ve bebek için daha az riskli olduğunun ebeveynlere mutlaka anlatılması gerekiyor. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? | A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. | Cevap D. Çözümü: Parçanın ilk üç cümlesinde hamilelik ve bu esnada bebeğin herhangi bir hastalığının teşhisinin ve tedavisinin mümkün olduğundan söz edilmektedir. IV. cümleden itibaren ise "sezaryen" konusuna geçilerek parçanın ikinci bir paragrafa bölünmesi gerektiği hissettirilmiştir. |
(I) İngiliz şairi Browning; sayfa sayfa, her kelimesini ayrı ayrı inceleyerek sözlük okurmuş. (II) Sözlükte ögütler, eğlendirici şeyler de bulurmuş. (III) Hatta bu çalışmaya romantik bir yön de katar, ay ışığında oturup bir bir çevirmiş sözlüğün sayfalarını. (IV) Bizde sözlükler, kütüphanelerin en kuytu köşelerinde uyuyarak ömür tüketir. (V) Günler ve geceler boyu "Bilmeyen bir kelime çıksın da hatırlansın!" diye dua ederler adeta. (VI) Sözlüklerin bu uzun ve sessiz bekleyişleri kapık arasında geçer. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? | A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. | Cevap D. Çözümü: Her paragrafta bir kaynak (konu) ve bu kaynağın ele alındığı bir yön vardır. Kaynak aynı olsa da eğer parçada kaynak yönü değişirse paragrafa ikiye bölmek gerekir. Bu doğrultuda I, II ve III. cümlelerde İngiliz şairi Browning'in sözlük okuma şeklinize söz edilmiş fakat IV. cümleden itibaren durumu bizdeki şekline değiniştir. Yani hem kaynak hem de yönü IV. cümleden itibaren değiştiği için parçayı bu cümleden itibaren ikiye bölmek gerekir. |
End of preview. Expand
in Dataset Viewer.
No dataset card yet
- Downloads last month
- 13