siir
stringlengths
171
74.5k
siir_uzunlugu
int64
31
9.7k
Yalnız Hanım Yalnızlık çöker,karasında bulutların Dağıtmaya çalışır,ışığında umutlarının Köy halkı uykusundadır,unutmuş yorgunluğunu Rüyasında görür,kestirme bahçe yolunuYalnız hanım gerilmiş,perdelerin arkasında Çektiği dertlerin, bitmeyen sancısında Köy halkının pencereleri,açılmış çiçeklerle Yalnız hanımın sevgisi, her zaman yüreklerinde.
33
Damla su 2 Bir başak tanesinde buldum özgürlüğü… Islanmış nehir rüzgârları arasında… Diyar-ı gurbet sarmış dört bir yanı… Sarı saçlı kadın… Buğday benizli… Zor geliyor yaşamak… Pamuk mu ağır hayattan Yoksa demir mi? Öykümü yazmalı Damlaları arasında Nisanın Yoksa şiir mi? Ufalanmış düşler Güvercinlerine yem olmuş ahmed-i Sultanın, Şark ırak Garb yarı bir bela Huzmeler geçiyor gözümden Her biri ayrı bir katar İnsan bu bazen sever Bazen üç kuruşa satar… Üflediğim ne doğum günü pastan Nede yokluğunun matemi Akşamdan kalan Üsküdar’ın sisi… Sarı saçlı kadın, Çiz sende artık, Çiz sende yolunu…
91
7. Bölüm ‘Şairi ve Şiiri Beyitler Söyler’ Düşüncesiz öğrenmek-boşa giden çabadır Şairleri dinleyen-çocuk anne babadırDüşündüğümüz kadar-biriktirmeyi öğren Şair senle beraber-bütün zorlukları yenDüşünen gören duyan-şairlerdir haykıran Zorluk ve sıkıntıyı- yüreklerden caydıranDüşünmeden öğrenme-hep vakit kaybettirir Şairler okursalar-dinleyen sevgi verirEdebiyat milletin-okunan sağlam yolu Şiirler ve dörtlükler- yazılır dolu doluEğitim bütün canı-daha mükemmel kılar Şairleri dinleyen-derin hayâle dalarEğitim öğrenciyle-saygı sevgiyle başlar Şairler dinlenirse-yukarı kalkar başlarEl ele ve kol kola-birlikte gelmeliyiz Şairi dinleyerek-gerçeği bilmeliyizElde olanı yapın-vaktini geçirme boş Şairler konuşursa-hemen salonlara koşElimizden düşmesin-kalem kitap heceler Şair hor görülürse-harap olur gecelerElmaslar yontulmadan-kusurlu olur bilin Şairleri dinleyin-yukarı kalksın elinEmniyetsiz başlama-çünkü dostluk yok olur Şairleri duymayan-o millet naçar kalırEn gerçek anlatımdır-doğrulukla kalp coşar Şairler dinlenirse-o gençler çağa koşarEn kudretli insanlar-eder canı idare Saygı sevgiyi duyun-şair denen o ereEn verimli çalışma-bilmeli doğruluktur Şairler konuşursa-oluşturur büyük surEn zoru ve acısı-vatandan ayrı kalmak Şairden mahrum olup-sıkıntı ile dolmakEndişemiz vatandır-asla hiç böldürtmeyiz Şairler söz veriyor-haini güldürtmeyizEnerji ve bilgiyi-yükseltir fazileti Şairler ve ozanlar-uyandırır milletiErdemin armağanı-bilgi görgü ve onur Şairler okuyorsa-hemen karşısında durEsaret ve hür olma-iki ayrı bir kutup Değeri iyi anla-şair sözünü tutupFakir zengin o canlar-dinle şairi bir kez Düşmanın yaptığını-ruh ve düşüncenle sez
181
Ben Şairim Acı çekenlerin terk edilenlerin şairiyim. Ben şairim, umutsuzlukların, Sevdalıların şairi, Ben seven ve sevilmeyen, Bir oyuncak gibi oynanıp, Sonra kenara atılan şairim.Ben şairim ne kadar acı çeksem de, Ne kadar kırılsam da, ne kadar sevsem, Ne kadar terk edilsem de ne kadar da Oyuncak gibi oynansam artık geleceğe, Umutla bakıyorum, hiçbir şeyden endişe etmiyorum.Utanmıyorum, asıl utanacak olan birileri varsa, Onlar kendilerini biliyor. Sokaktaki sahipsiz bir Köpeğin bir onuru var, ama onlarda asla ne onur ne şerefleri var, Adamdan saymıyorum artık kendilerini başkalarıyla oyalasınlar, Ben onurlu ve şerefli bir şairim onların benim gözümde zerre kadar değerleri yok artık. 10 EYLÜL 2003 KARAMAN
103
Hayırlısı Uzaklardan, yapayalnız bir düş kurmuş biri, Sevse demiş beni biri, Bende sevsem birini, Uzaklardan bir başına, karanlık bir odada, Bir düş kurmuş biri, Sadece, bir saniye görebilsem demiş gül yüzünü, Saçlarından bir tele dokunabilsem, Ilık nefesi yüzüme çarpsa demiş. Uzaklarda ki gülümsemiş! Orada dur demiş! Uzaklardan çaresiz bir düş kurmuş biri, Kimbilir! bir gün oda özlemeye başlar, demiş sesimi, Uzaklarda ki gülümsemiş, Boşversene demiş! Uzaklardan yalnız bir düş kurmuş biri, Yalnız değilim şimdi, O yanımda, demiş rûyalarına. Uzaklardaki gülümsemiş, Rahatım ben burada. Uzaklardan biri bir düş kurmuş, yarınlara, Bir gün demiş, bir gün, ellerimi tutacak, Sonsuza kadar yanımda kalacak. Uzaklarda ki gülümsemiş, Hayırlısı! ! 15.06.2009 Ankara
107
Asker Anası Oğlum gitti diye dövünüp durma Kaldır ak alnını asker anası Ağıtlar yakıp.ta yürek kavurma Dağıt şu dumanı asker anası xxxx Büyüttünde asker ettin vatana Cennet yolundasın ne mutlu sana Allahım her zaman yardmcı ona Sen sıkma canını asker anası xxxx Peygamber ocağı onun bir adı Her türk almak ister bu tadı Asker olmak ona nasıl yaradı Esirgeme hiç duanı asker anası xxxx Gururun ölçülmez parayla pulla Dönecek inşallah bir gün b avulla Sen yeter.ki ona sevgini yolla O verir karşılığını asker anası xxxx Koç gibi maşallah senin askerin Sayılı gün biter düşünme derin Başlar üstündedir daima yerin Bozma asabını asker anası xxxx Çok hatalar yaptı sende sabrettin Fedakarca yıllarını ona sarfettin Ne kadar kızsanda sonunda affettin Yine dik tut başını asker anası xxxx İnsanoğlu.dur bu hasrete.de alışır Sana hep güler yüzlü olmak yakışır Gün. ay. yıl. geçer takvim çakışır Kopar yaprağını asker anası xxxx Haydi sık dişini sil gözlerini Yüreğinde gizle.de süz sözlerini Vura. vura çürütme o dizlerini Kanatma yaranı asker anası xxxx 9 ay boyunca karnında gezdirdin Yemedin yedirdin giymedin giydirdin Geceleri uykundan uyanıp emzirdin Helal et hakkını ona asker anası ......................................................................
185
Ah Be Zalim Gurbet **********AH BE ZALİM GURBETYıktın Sarayımı kalmadı yerim, Gurbet sende yıkıl! kalma dilerim Sılamda unuttu tüm sevdiklerim Şimdilerde içten hasret çekerimYavuklum selamın esirger oldu Yüreğim hasretle gam ile doldu Ne olduysa bana sayende oldu Yıkılasın derim ey zalım gurbetAcı eser yelin yakar tenimi Zehirdir suların bir Tas içimi Garipler sende hep hasret çektimi Benide bitirdin sen zalim gurbetUnutturdun bana içten gülmeyi Bilmiyorum artık candan sevmeyi Herşeyin yalanmış yoktur gerçeği Benliğimi aldın sen zalim gurbetSayende yitirdim ela gözlümü Onsuz arar oldum bende ölümü Sen, nasıl öğrendin desen bu zulmü Seveni ayırdın sen zalim gurbetİnsanların senin gibi de zalim! Düşünmüyor kimse bu garip halim Senden kurtulmaya kalsa mecalim Duramamki sende yan zalim gurbet
114
Deniz Gözlerin Gözlerini gözlerime bıraktığından beri, Her geçen günümde seni düşündüm Engel olmaya çalıştım gözyaşlarıma Beni bırakıp gitmesine izin vermek istemedim Ama yapamadımGökyüzüne bakıyorum deniz gözlerini görüyorum Okyanuslara bakıyorum deniz gözlerini görüyorum Gök kuşağına bakıyorum yedi ayrı renginde de deniz gözlerini görüyorum Kısacası içimde bir tutku olarak kaldın Ne yaptıysam, nereye kaçtıysam, Hep seni hatırlattı bu acı yaşam Mahkûm olmuşum sana ve deniz gözlerineSüzülmüyor ay ışığından gün ışığı pencereme Gecemin mavisinde bile seni görüyorum Parlaklığı gözlerime vuruyor Saatlerce dalıp ta bakamıyorum Sanki sanki kör ediyor beni o deniz gözlerin
89
Kırmızı Gül Gülistâna taht kurmuş şems-haşem kırmızı gül Fermân yağdırır halka kor hatem kırmızı gülLâ'li, yâkûtu, elması, yalınkılıç mahfûz Zümrüd köşkünde kurdurmuş harem kırmızı gülZümrüd yapraklarıyla saray hayali gerçek Yeşil kubbe üzre essah alem kırmızı gülSevdâlı yanağıyla zülfünü görse güler: Lâleyle sümbül yarışta, hakem kırmızı gülCisminde asıl letâfeti, lezzeti onun İsmine bakmaz, ha gonce, ha fem kırmızı gülLebin zülâlinden sermest olsa leb-teşneler Zinhar olmaz böyle günâha zem kırmızı gülBülbül niyâz eder: "rengin soluk görünmesin Kanımı akşamdan sabaha em kırmızı gül "Gönül fermân dinlemez, dudak kalbin elçisi Kim vurur ateşli bir âha gem kırmızı gülSevdâkâr ağlasa da kâr etmez gülmese yâr Bir yaksa şu bahtı siyâha şem' kırmızı gül"Kırmızı gül, kırmızı gül! " de inle sevdâlı Tâ ki koysun cisme cân, rûha dem kırmızı gülKirpiğiyle yanağındaki şebnemden verir Arza semâya, leyle suhba nem kırmızı gülGördün mü, gülşende sundun da gönle sevdâyı Varlığıma erdi eyvâh adem kırmızı gülBiri kâse görünür gönlüme biri bûse Bıkmaz hem lâle ister daha hem kırmızı gülSelâm olsun parlar yıldızlar içre güneşçe Gülistâna taht kurmuş şems-haşem kırmızı gülGöklerden rahmet yağarken son sözü söyler yâr Fermân yağdırır halka kor hatem kırmızı gül
183
## Mehmedim ## Mubarek vatana canın adamış, Dağlarda kasırga,bora Mehmedim. Senin gibi asker daha doğmamış, Allah diye atar nara Mehmedim.Namusum,şerefim,arımsın benim, Kışlada benzersin nura mehmedim, Uğrunda ölecek yarimsin benim, Başı dimdik,gözü kara Mehmedim.İman dolu göğsün çelikten duvar, Benzersin yıkılmaz sura Mehmedim, Teröre dağları sen ettin mezar, Kasırga,fırtına,bora Mehmedim.Yedi düvel senden ders almadımı, Tarih seni yazar bire mehmedim. Çalakılıç,meydan kan dolmadımı, Şehitlik yazılmış,sere mehmedim.Sen asker olurken kına yakarsın, Her gence gelecek sıra mehmedim, Ruhumda,serimde,usumda varsın, Türklerde askerlik töre,mehmedim.
77
Neyimi sevdin Karanlıktır şehrim,sokaklarımsın Sarhoşsam masamda,mum ışığımsın Dönemiyorsamda,köşe başımsın Neyimi sevdinki,katlanıyorsunSana çiçeklerle,hiç gelmedimki Birgün bile,kıymetin bilmedimki Sevda ateşimden,bahsetmedimki Neyimi sevdinki,katlanıyorsunHerkes yanındadır,sevdalısının Tadına tat katar,tüm hayatının Bense aleminde,bu rüzgarlının Neyimi sevdinki,katlanıyorsunEvlilik yüzüğüm,hep parmağında Ne kadar dağıtsam,yine arkamda Şikayetinde yok,birgün ağzında Neyimi sevdinki,katlanıyorsun.
41
Mehtaplı yıldızlı her gece Şimdi ayrıyız kan dolar iç dışım Mehtapla yıldızlar çıkan her gece Sevmiştik yıldızlar ay yanken kışım Mehtapla yıldızlar çıkan her geceAnılar hayaller mazi anarım Sevda şarkımızla meye kanarım Mehtabı yıldızı sensin sanarım Mehtapla yıldızlar çıkan her geceO güzel günleri tek tek yaşarım Adlı ağaçlarla dolup taşarım Adınla yüzünle uyku aşarım Mehtapla yıldızlar çıkan her geceRuhumda fırtına çıkıp ta diner Sol yanımı bulur felç biner biner Uykusuzluk iki gözüme siner Mehtapla yıldızlar çıkan her geceKarşımda ahu bir çift gözün doğar İki kulağımda her sözün doğar Bende eski yeni her hüzün doğar Mehtapla yıldızlar çıkan her geceMektuba resmine bakar ağlarım En baştan en sona yara bağlarım Var olan olmayan yanar dağlarım Mehtapla yıldızlar çıkan her gece Sedat hünkar (Karamecnun)
121
Akışına Bırak Akışına bırak aksın herşey gönlünce Ama salıverme ahengi yıpratırsın Bak dünya ışıl ışıl , pırıl pırıl Akışına bırak herşeyi Aşk'a düş yar’a düş Yaradan’a düş Akışında güzel herşey farkına var Çiçeğe donanırsın kuşa ağaca Olmaz sandıkların oluverir Akışta kal.....15-10-2014 İzmir
42
Ben Bu Gece İstanbul'un Koynunda Ben bu gece İstanbul'un koynunda Kadehleri yokluğuna kaldırdım Bir klarnet,bir keman,bir tanburda Hasret dolu şarkıları çaldırdım...Bitti meyler,susuzluğum geçmedi Efkarıma İstanbul da yetmedi Sazendeler bırakıp da gitmedi Hasret dolu şarkıları çaldırdım...Aklımdaydı ellerinin tutuşu Karşımdaydı o Kazancı Yokuşu Attım yere kalan bir kaç kuruşu Hasret dolu şarkıları çaldırdım...Geçti zaman,erdi gece sabaha Dediler ki; gerek yok ki tamaha Beyoğlu'nda turlayıp da bir daha Hasret dolu şarkıları çaldırdım...
69
Ekim Yağmurları Ekim yağmurları bolluk bereket Çiftçinin umudu, tarla işleri Emeğe yatırım, geçime nimet. Toprak kokusunda ürün düşleri.Yeni evli bir çift, nasıl da mutlu Başarı peşinde, azimli kutlu Yaşamın acısı henüz bulutlu Umut çatısında ürün düşleri.Esmer delikanlı,yırtık pabucu Davardan karşılar her ihtiyacı Tahsili unutmuş, sopası gücü Mevsim yapısında ürün düşleri.Bir yaşlı ninenin odun sırtında Ocağı tütecek, yine evinde Tarhana çorbası mis mis deminde Umut kapısında ürün düşleri.Ey divane gönlüm sen yine bağır Seni duyan varsa halini duyur Paranın peşinde harcandı ömür Gülşen yakışında ürün düşleri.
85
Yok ağzımda bir tek kelime yok çıkarabildiğim. bir tek, kelimeleri olmayan cümlelerim var içimde hapsettiğim. gören, duyan yok. açıp da bakmaya korkan çok bende de açmaya hiç cesaret yok! 02 temmuz 2006 izmir
33
Şafak bebek Bir bebek ağlıyor ana kucağında Ninnisi söylenirken günün şafağında Bir bebek, bir çığlık, bir ses, bir nefes Belki de alın yazısı minicik alnındaBir gün doğuyor size, bize, hepimize Güller coşuyor bebeğin dudağında Bir yelken açıyor yaşam engin denize Bir bebek ağlıyor, oysa daha ilkbaharında
46
Ayrılık Gecesi Duygu ve düşüncelerin tenimi sardığı, Beni alıp, kaf dağlarının arkasına attığı Ve durmadan hıçkırıklarla ağlattığı, Ayrılık gecesi, ruhumun son hecesi…Ağacın dalındaki yaprağının esintisi, Ömrümün ayrılmaz bir sayfasıdır Ve o sayfada, son bir durak vardır, Ayrılık gecesi, ruhumun son hecesi…Her mutluluk, bir acıyla biter, Ayrılık zincirlerinden bir halka kopar, Toprağın altındaki madenler hep haykırır, Ayrılık gecesi, ruhumun son hecesi…Ben burada varım, yok oldum şimdi işte, Sizde aynı ruh ve ceset bulundukça, Hep bu sözleri haykıracaksınız, Ayrılık gecesi, ruhumun son hecesi…Ağlamasaydım, gülemeyecektim cesedimle, Ben ağlıyorum, ruhum gülüyor inceden inceden, Ruhum ağlıyor, ben gülüyorum, şu sözlerle; Ayrılık gecesi, ruhumun son hecesi…Ayrılık olmasaydı, bilinir miydi beraberliğin kıymeti? Her ayrılık, yeni bir mutluluk ve gözyaşının habercisi, Kalemden akan mürekkep bile söylüyor bunu, Ayrılık gecesi, ruhumun son hecesi…Ferhat, Şirin; Leyla, Mecnun; Kerem, Aslı… Asıl kalmalarının sebebi, ayrılık mı birleşme mi? Onlar da, bu sözleri dağlara, taşlara haykırmışlardı; Ayrılık gecesi, ruhumun son hecesi…Ben yazarken bile zaman hızla kaçıyor benden, Bense geriye doğru kaçan, gerilerin gerisine Ve orada mezar taşlarını buluyorum umutsuzca, Ayrılık gecesi, ruhumun son hecesi…Her ayrılık bir var oluştur, ayrılık gecesinde, Seven sevgililer ise, buluşur o gece. Toprak sıkar insanı, sıkar da çıkarır ortaya, Ayağa kalkan insan bir tabela görür, Ayrılık gecesi, ruhumun son hecesi…Temmuz 1998 İstanbul
203
Jülide Dünyalar Venüsle Parlıyor Coşkun bir arzu günden güne çoğalır Benliğim şu ruhum, peşine takılır kalır Baktığım her yer bağ, bahçe ve şelale Doluyor içime hazdan sınırsız sevinç.Çoğalır umutlar, zümrüt, yakut renkler Aksolan bir sevgili en sonunda bekler Sunulu bu yaşam, gümüşten tepside İçiyorum meyi şerefine altından tasla.Yaşadığım dünya hayal değil, gerçek İnsanın her günü, böyle olması gerek Parlıyor venüs ruhta, yıldızlar saçılıp Akıyor şevk, ince kılcal damarlarda.Gün olur eş - dost toplantı bir bahçede Bir bir anlatılıyor, güzelliklerde sohbet Dağılıyor, gam, keder bütün bu dertler Yarına mutlu bakıyor seven, sevilenler.Gecesi gündüzü olmayan bir sevinç Sazlarda demleniyor o güzel sözler Bir ortam ki şu gök - kubbe altında Vazgeçilmez yaşamlar sağlanıyor.
111
Acılar Karanlık bir odada, seni düşünüyorum Kadere yenik düşmüşlüğün, acısını yaşıyorum Kimbilir belki de; acılarımı gömmek,silmek Yaşamaktan daha zor ve; Daha acı verecek. Acılar yok olmaz, biliyorum. En sonunda, kalbimin bir köşesinde; Bir hatırası kalacak ve bu hatıra; Kalbimin bir köşesinde kalacak ve; Benim seni unutmamı, engelleyecek. 2000
48
Ay Seker ne zaman aklıma bir aşk gelse aklım açar sessiz uçurumlarmor bulutlar geçer paletinden allahın uzak iklimindentaş plak, çivi iğne, ses gramofon kum sahil, kırmızı boya, ölü devrimcilerbirer ikişer büyür ayçiçekleri kıvrılır düşer ince boyunlarıne zaman aklımdan bir ölü geçse aklım ayrılır orta yerindenne ceylanlar seker taş üstü aşk görünce akşamüstü aklımdan aşk sekince.
55
Büyü fidan Büyü Bebek Büyü fidan Büyü BebekBüyü fidan büyü bebek Ver meyveni...Yaz gelince bahçeye Gölgesine bakıp sevinir fidan sevinir o bebek Gölgem büyümüş gölgem büyümüş...Ağaç der ki:Büyü fidan büyü fidan Dallarında meyveler olsun Ve kuşlar konsun...Dağ-taş der ki: Fidan büyü fidan büyü Çocuklar otursun gölgende Oyunlar oynansın gölgende...İnsan der ki, Büyü fidan büyü fidanBüyümesin de ne yapsın fidan Dua büyütür fidanı ve çocuğu
64
Pembe Tatlı Rüyadır Pembe tatlı rüyadır,gençlikte geçen yıllar Ömür tükenir gider,hep taze kalır onlar Yıllarca unutulmaz,o rengarenk anılar Pembe tatlı rüyadır,gençlikte geçen yıllarAcı,tatlı,hüzünlü,bağrımızı kanatan Bazan gülüp geçilen,bazan sessiz ağlatan O gençlik yıllarını,bizlere hatırlatan Gençlik anılarıdır,bizi hala yaşatan
37
Nesimi Uzaklardan bir kara haber geldi Duydum da acısı bağrımı deldi Hem dostluğu hem yüreği güzeldi Gurbet elde talan olmuş NesimiBir köşeye çökmüş bitmiş çabası Üstünde eski püskü bir abası Görse tanımazmış onu babası Gurbet elde yalan olmuş NesimiBoş boş bakar olmuş kara gözleri Taşımazmış artık onu dizleri Menzilsiz zıpkın gibiymiş sözleri Gurbet elde talan olmuş NesimiFelek kesti demiş tüm nefesimi Hep unutmuş bahar denen mevsimi Çok özlemiş memleketi Dersim"i Gurbet elde yalan olmuş NesimiSevdiğini topraklara yar etmiş Kendisine bu dünyayı dar etmiş Bir başına yaşamaya ar etmiş Gurbet elde talan olmuş NesimiNeden ya rab böyle sevenler gülmez Bu alem hiç mi kadir kıymet bilmez Aşkı için can veren kullar ölmez Senin ruhun nur bezenmiş Nesimi
116
D-Düş Perisi -07-Turkish D-Düş Perisi -07-TurkishBiliyormusun... Düş Perisi... Şu anda sen bendesin... Yüreğimde misafirsin... Sen yüreğimide dinlen biraz.. Sakın dışarı çıkma... Dışarda yağmur kar fırtına... Ne ararsan var... Kıyamet kopuyor sanki.... Anlıyormusun beni.... Seviyorum seni... Düş Perisi..Mersin 07.07.1977-Bilal Geniş
39
Göğe Yükselirken Sen gittin gideli Gözlerinin sıcaklığı gitmedi üzerimden Seni sordum meleklere Sınırsız güneşin bıraktığı beneklere Göç etti turnalar farklı farklı memleketlere Yoruldu gönlüm Beklerken Gecelerin sabahı gözlenirken Bulup yerine koydum aşkımızı Yokluğun kayboldu birden göğe yükselirken Bahattin Tonbul 5.3.2012
40
Yalan dünya Kafa tutuyorum işte ben sana Vurur deviririm bak yalan dünya Almazsın kaile gülersin bana Ciddiyim hiç şakam yok yalan dünyaAnlayan dinlesin bu sözlerimi Feleğe koşmuşum öküzlerimi Adamam cihana bu gözlerimi Safsataya karnım tok yalan dünyaKorkmam yenilmekten eroğlu erim Razıyım her neyse benim kaderim Aldım paradımı perdah ederim Yiğitsen meydana çık yalan dünyaYüce Rabbim ömür ihsan ederse Aklım ben sendeyim Ubeyde derse Kalemim yazarda dilim söylerse Daha diyeceğim çok yalan dünya
72
Ay Mahşer’de Bile Güneş Arar Ay Mahşer’de Bile Güneş ArarSevemez kimse, benim kadar asla seni. Âşık olarak, Mecnun’la kıyasla beni.Ulaşamaz kimse aşkta, benim yanıma. Aşkı işledim nakış nakış, tüm kanıma..Güne aydır tek müşteri, bil ki her zaman. Gün değdi, ay ben ayım demez hiçbir zaman.Alır aydınlığını günden, hep nur saçar. Betona baksa bile, betonda gül açar.Ay hep güneş arar, budur aşkın kanunu. Mahşer’de bile gelmez, bil bu aşkın sonu.Gözden ırak olan, olmaz gönülden ırak. Ay gün olmazsa, hem kupkurudur hem çorak.Benim kadar asla, kimse sevemez seni. Her mısrada böyle, kimse övemez seni.Sen güneşsin çünkü, layıksın övülmeye. Sen yoksan sanma layıktır, bu ay gülmeye…Gülmek seninle güzeldir, ağlamak senle. Hiç kimse rekabet edemez, asla günle..Mustafa EROL 05.01.2013 Antalya / Manavgat
118
Yeni Yıl Bu sonuncu gece ayaklarımın altından dünya kaçıyor gözlerimin önünden hayat kısa metraj gelip, geçiyor Bu sonuncu gece tüm gecelerin içinde bu en siyah en alaycı en son gece aklımı alıyor aklım bulutlanıyor Bu sonuncu gece yıldızları bir bir indireceğim gökten Ay'ın suratına tüküreceğim mehtaplı denizleri bir dikişte içeceğim Bu sonuncu gece ellerim siyah perdeleri aralıyor gölgem uzak hatıralar misali silinip kayboluyor Bu sonuncu gece geçti, gitti sinsice içeriye gün doğuyor Bu sonuncu gece ve bu ilk sabah...
79
Çakıl Dostum Çakıl, demek yerine: “Günaydın çakıl”, imrenirdim sana yıllarca, kabul etmekle konuşmayı benim yerime. “Günaydın ozan” demeliydin, hatta “Günaydın çakıl”, tanıtlamak için bana aldanmayasın diye sözcüklerle. Ben çakıl olduğum zaman, daha değerli senden, özlerdim insan olmayı. Biz kardeş olurduk, ve öyle kıskanç kıyıcı doğamızla.
45
Öğretmenim Eğitim Kutsal Bir eğitim kurumunda, Padişah olmaz! Vezir olmaz! Dalkavuk rezil olmaz…Bir eğitim kurumunda, Yalan riya olmaz… Dedikodu odası, Cariye olmaz…Bir eğitim kurumunda, Şah bilimdir, Karanlığı silimdir, Geriye vites olmaz…Bir eğitim kurumunda, Öğretmen mumdur, İdeal konumdur, Mesleğe leke olmaz…Bir eğitim kurumunda, Öğrenci güldür, Başarı ödüldür, Sevgisiz emeksiz olmaz…
49
Baba Dağdan atla özgürlüğe uç Paraşüt ile atlamak için git, Baba Dağdan atla özgürlüğe uç. Zirveden kendini aşağıya it, Baba Dağdan atla özgürlüğe uç.Zirveye varıp yolunu seçersin, Kuşlar gibi paraşütü açarsın. Gökte sen kartal misali uçarsın, Baba Dağdan atla özgürlüğe uç.Atladığın vakit korkup sinersin, İstersen pervane gibi dönersin. Süzülerek aşağıya inersin, Baba Dağdan atla özgürlüğe uç.Aşağıda deniz benzer kuğuya, Bakarsan dağı görürsün doğuya. Kuş gibi süzülürsün aşağıya, Baba Dağdan atla özgürlüğe uç.Yusuf paraşüte binersin, Bu olayı ömür boyu anarsın. Sonunda Ölüdeniz'e konarsın, Baba Dağdan atla özgürlüğe uç.
87
Varsın günah yazsın yobazlar, Dün gece düşümde, Yepyeni bir hazza daldım, Seninle sarmaş dolaş, Bütün gece harman oldum.Bir melek ve bir şeytan, Dikildi karşıma sabah, Şeytan gece boyunca, Günah işledin derken, Melek’ sen insansın, Tanrının lütfu ne zaman, Günah yazılmıştır ki, Yaşadığın sana, Tanrının bir lütfudur,dedi.Sahi güzelim seni, Hayalde olsa yaşamak, Seni sensiz,ama seninle, Doyasıya tatmak, Günah mıdır,helal mi, Söyler misin bana? Seni seninle yaşayamadan, Bıraktın gittin beni, Seni hayal de olsa, Yaşamak suç mu? Varsın günah yazsın yobazlar, Ben seni, Sensizde olsa, Doyasıya yaşıyacağım, Sen yoksun ama, Düşlerim benim, Seni nasıl olursa, Öyle düşleyeceğim.
95
Dokuz Ay Kolidorlar boyu tam dokuz ay! Ayları, yılları, saatleri dahi sormayın; Günlerden salı'mı desem iy, Yoksa o sıkıcı pazar'larmı...Çıldırcak gibiyim hatırlayamıyorum; Tanrım bu nasıl azap ağlayamıyorum. Acıların ateşiyle kavrulup savrulamıyorum, Çağlayanlar coşarda, ben sızamıyorum...Kolidorlar boyu tam dokuz ay! Umut yok, hayal yok, dayanak yok. Teslimiyetim ellerinizde, teselli yok. Uyanıktım şafaklarda sabrım yok...Kolidorlar boyu tam dokuz ay! Fışkıracaktım, kökler salacaktım, Coşacaktım, zamanı aşındıracaktım; Sarsılacaktı dağlar, böyle olmayacaktı...Kolidorlar boyu tam dokuz ay! Kalplerde saklı sandığım sırlarım, Bahtımda yazılı ayrılık damgası, Silip geçsemde o ayları; Kaderimin taşında kazılı, Kolidorlar boyu tam dokuz ay!
91
Aşığım Sen hayalsin ben rüyayı gören Sen taze gülsün ben olsam deren Sen habersizsin ben seni seven Sana kavuşmak düş fakat aşığımGüzelsin nazik hem de tatlısın İdealdir bana senin aşkın Hele bukle bukle siyah saçın Onu koklamak düş fakat aşığımHer gün bu gönül düşer peşine Bakmak için çırpınırken gözlerine Beni görünce al al olan yüzlerine Öpücük koymak düş fakat aşığımBenim gibi varmı senden hoşlanan Sanmam olsun canım ben gibi yanan Benim güzel talkı canım canan Seni sarmak düş fakat aşığımBende varmıyım hayallerinde İsmim varmıdır tatlı dillerinde Sevgim bulunurmu kalbinde Sence sevilmek düş fakat aşığımHüseyin öyle seviyor ki bilemezsin Aşkından kül oldum göremezsin Açtım gönlümü ama gelemezsin Sana kavuşmak düş fakat aşığım
111
Kervan... ...beklenen gün gelcekse çekilen çile kutsaldır derler... gittiğin yoldan eminse sarılırsın kervana sıkı sıkıya ne sıcak kumların girdiği sızlayan ayakalrının yarıkları önemlidir... ne de çöl fırtınasına gebe gün batımı... aklındaki tek şey, aşmaktır, uçsuz bucaksız tepeleri... tutmaktır geride kalanalrın ellerinden... düşünmketir... ...karşı tepede dermansız düşenin kendi dizlerin olabileceğini... hatırlamaktır... ...umutsuzluğun ne kadar kötü bir his olmuşluğunu... öyleyse sarıl bekleyen ellere! ! ! kapanmasın gözlerin...çöl rüzgarlarına inat... bak...umuda kanat çırpıyor kuşlar...
71
Çiçek-Böcek Ben bir çiçeksem, Sen bi böcekmisin? Nereye gitsem, Beni takip edermisin? Havada kokum var, Bulabilecekmisin? Yollarda izim var, Durabilecekmisin? Beni bulduğun an, Konabilecekmisin,çiçekmiyim böcekmisin? Ben bir çiçeksem, Sen hep bakacakmısın? Sen bir böceksen, Ben hep açacakmıyım? (29.1.2007)
38
Uzak Diyarlarda Sevdalar Varmıdır? ? ? UZAK DİYARLARDA SEVDALAR VARMIDIR? ? ? Ve karanlık, Ve yalnız bir gece… Keşke hep aydınlık kalsaydı gökyüzü, Hep aydınlık kalsaydı,yalnız gece… Sevdalarımın göz alıcı beyazlıkları, Umutlarımın derin mavisi, Ve hayallerin yemyeşil yeşili gibi… Ve yalnız bir gece, Keşke, Keşke hep aydınlık kalsaydı gökyüzü… Uzak diyarlarda da, Uzak uzaklıklarda da, Haşin ve mor dağların engin tepeleri, Ve bu tepelerin,üzerindeki karanlık gecelerde Hep yalnız ve simsiyah mıdır? ? ? Uzak memleketlerde de umutlar mavi, Hayaller yeşil midir? Sevdalar yoktur uzak diyarlar da belki de! ! ! Umutlar yoktur, Hayaller hiç yeşil olmamıştır! ! ! Her şey gökyüzü gibi simsiyahtır belki de! ! ! Ve can sıkıcı,ve iç karartıcı, Ve karanlık, Ve yalnız bir gece… Keşke, Keşke hep aydınlık kalsaydı gökyüzü… 10.01.2002 00:09
126
Ayrılık Ortak Hece Şiiri Ayrılık... (Halksiir.com Ortak Hece Şiiri) Zehirli bir hançer; aldı bağrımı, İnceden inceye, yardı ayrılık. Bildiğini işler,duymaz çağrımı; Yine muradına erdi ayrılık..................Mustafa USTA Viran etti zalim, gönül bağımı, Acımadan yedi, gençlik çağımı; Solumu bitirdi, şimdi sağımı Yağlı bir kurşunla vurdu ayrılık.................Mustafa USTA Sanki yakan ateş, ateşten kordu Ne halime baktı ne dönüp sordu Düşmedi yakamdan, yordukça yordu Yetmedi, yerlere serdi ayrılık................Yusuf Ziya Karahasanoğlu Uçtu birer birer yuvadan kuşlar Sahipsiz ağacı her gören taşlar Hızarcı gitmeden baltacı başlar Dal budak demedi kırdı ayrılık.....................(Âşık Cinasi) Sılada gurbetin böyle yâdı var Hicran ateşinin ayrı tadı var. Ayrılığın türlü türlü adı var Kara bir çalının ardı ayrılık................(Âşık Cinasî) Doğrulmak istedim büktü belimi Ekmeğe uzandım tuttu elimi Menzile yaklaştım kesti yolumu Dağ oldu araya girdi ayrılık.................(Âşık Cinasi) Bunun gibi düşman bilmem azılı Yeni değil tarihi çok mazılı Künyesinde hep namert mi yazılı Mağdur etti nice merdi ayrılık.....................Âşık Gürkani Sevdalı gönlüme efkârlar kattı, Hüzün bırakmadı yakamı tuttu, Sıladan uzakta bir yere attı, Gurbet ili reva gördü ayrılık....................Mehmet EREN Gözlerimde hüzün eksik olmuyor Mevsimler geçmiyor çilem dolmuyor Deli gönül sazım name çalmıyor En acı kederle sardı ayrılık.................Mevlüde Demir Gurbete düşürdü mücrim eyledi Gönlüm gamla doldu dilim söyledi Beni ocağımdan mahrum eyledi Yar ile arama durdu ayrılık....................Emine Sevim Köşe bucak kaçtım bulmasın diye; Yakama yapıştı bilmem ki niye; Peşimde dolaştı şehirden köye, Ben kaçtım izimi sürdü ayrılık.....................Mustafa USTA Neresinden tutsam kavrayamadım, Ben bu elvadaya dayanamadım, Tükendi yüreğim onaramadım, Kalbimi kül eden hârdı ayrılık..................Ayfer Artuç Görün dostlar bana ah neler etti Evim han harabe bırakıp gitti İstemem dönmesin burada bitti Utandım halimden ardı ayrılık....................Mevlüde Demir Dertleri yükledim garib başıma, Zehirleri ektim kendi aşıma; Adımı yazdırdı mezar taşıma, Münker,Nekir oldu sordu ayrılık.....................Mustafa USTA Ayrılık yaşadı oldular havâs Ayrılık gafletten eyledi halâs Ayrılık atadan evlâda miras Ademle Havvada vardı ayrılık...................(Âşık Cinasî) Yüreğimde aşkın,gizlice yanar Bilmeyenler beni,delimi sanar Bendeki bu yürek,sevgine kanar Beni sevdiğime yerdi ayrılık.........................Hasan Karabay Sevda hancerini vurdu özüme. Kim inanır benim deli sözüme Zümrüdü ankâlar konsa gözüme Yolları çıkmaza ördü ayrılık.........Gamayarasına (Gülcan Demir) Gamayarasına bir hancer yetti Aşığım kalemim efkarla tüttü Sazımın telinde türküler bitti Aslının, Leylanın yurdu ayrılık........Gamayarasına (Gülcan Demir) Kader yazdı seni ateş dağıma Kıskandı karlarla yağdı bağıma Aldı yari benden oy yüreğime Sevda çilesini dürdü ayrılık.................Meryem Aslan Ana baba ne yar bilmez bu yakı Gurbet illerine saldı bir koku Acımadı aldı eline oku Hasrete yayını gerdi ayrılık.............Meryem Aslan Yedi dağ üstünde gezdim olmadı Tırnakla dağları kazdım olmadı Derdimi kağıda yazdım olmadı Susarak beynimden vurdu ayrılık............Makberî Ahmet Akkoyun Vicdanı hiç yoktu, kayaydı, taştı Gücüm yetmiyor ki, boyumu aştı, Azası olmayan bir garip baştı, Hem dilsiz, hem sağır, kördü ayrılık................Mustafa Usta İnsan var oldukça vardı, bitmedi Kadere yamandı öte gitmedi Tarife lisanım, gücüm yetmedi Say ki ölümden de zordu ayrılık................CEMAL VAROL Garibi saldı da gurbet ellere Umutlar yükledik esen yellere Hasretler bağladık uzak yollara Vuslatın önünde surdu ayrılık....................CEMAL VAROL Gurbet yollarında,rızık aradım. Garip gönlüm yorgun,ezik muradım, Sılaya dönemem yazık bir adım, Alnımdan dökülen terdi ayrılık.............Metin ÖZCAN Tazecik fidanı, kökünden yoldu, Adı, dilimizde bir düşman oldu, Nice gül benizler onunla soldu, Bedenden çıkmayan kirdi ayrılık.......... Mustafa Usta Ayları, yılları sayarım, bitmez, Kırıldı kanadım, ocağım tütmez, Beş tane derdim var, beni terk etmez, Elbet biri ölüm; dördü ayrılık................Metin ÖZCAN. Hayat sahnesinde, açar bir perde, Bilinmez, kapanış ne zaman, nerde? Eğer ki hasretlik var ise serde, Dağdan dağa sürer,kurdu ayrılık...........Metin ÖZCAN. Kılı, kırka böldüm; eledim, süzdüm, Gördüm ki en fazla kendimi üzdüm, Doğruyu söyledim, çok diyar gezdim, Sürgünlük,seyahat derdi ayrılık...........Metin ÖZCAN Feryadım duyulmaz, diyar ellerde, Mızrabım, ismini sayar tellerde, Ölsem kim mezara koyar, çöllerde? Susadıkça sundu derdi ayrılık.............Metin ÖZCAN Eli sopalıydı, vurdukca vurdu, Aldı bedenimi çöle savurdu, Kül etti sineyi,yaktı kavurdu, Kalbimde sönmeyen kordu ayrılık........... Mustafa UstaHasretlik çekerek geçti hayatım, Dolaştım gurbeti hep adım adım. Heyhat! Kör talihim, kapkara bahtım, Beni mars eyleyen zardı ayrılık........Metin ÖZCANSevdayı gönlüme sardım,sakladım, Senede bir köye vardım, yokladım, Her köşede resmin gördüm, kokladım, Çok ağlattı, ah-û zardı ayrılık................Metin ÖZCAN Çektiğim çileyi nasıl anlatsam? Her dem ağır gelir, kantarda tartsam, Ne zaman evime bir adım atsam, Kapının önüne kordu ayrılık................Metin ÖZCAN. Ard arda yükledi, onca telaşı, Boğazıma durdu bir lokma aşı, Dediler; böyledir hayat savaşı, Sanki bir yenilmez ordu ayrılık............Metin ÖZCAN. Düşündüm, sonunda ikrâr eyledim, Kaynana elinde çok zâr eyledim, Topladım bohçamı, firar eyledim, Canım alıp, kaçtım, kârdı ayrılık..........Metin ÖZCAN Merhamet bilmezdi, çoktu zulümü, Daha gonca iken, yaktı gülümü, Gasavet yüküyle, büktü belimi, Herkese çatardı, şerdi ayrılık..............Metin ÖZCAN. Durmadı, gençliği benden tez aldı, Yüzümde hatıra, bir çok iz kaldı, Kulak duymaz oldu, ışık azaldı, Gözlerimde sönen ferdi ayrılık............Metin ÖZCAN. Fitne verdi, eşi, dostu küstürdü, Hatırı, gönülü sildi, süpürdü, Yanardağlar gibi, öfke püskürdü, Zalimler katında, pîrdi ayrılık.............Metin ÖZCAN. Dalkavuk, yalaka ve bin bir surat, Mazluma, haklıya vermezler rahat, Bir neşter bekliyor, dolu cerahat, Her yana kök salmış, urdu ayrılık.........Metin ÖZCAN. Çalıştım, çırpındım,Özcanım bıktı, Ben temel attıkça, binamı yıktı, Sonunda Dünyadan tayinim çıktı, Ben hesap verirken hürdü ayrılık..............Metin ÖZCAN. Sevgidir âlemin özü,temeli, Sevgisiz gönüle kim, ne demeli? Hakka kavuşmaktır,kulun emeli, Ölümden acısı gürdü ayrılık...............Metin ÖZCAN Hâlime şükredip, boyun bükerken, Sabırı öğrendim, çile çekerken, Binlerce dost buldum, evvel bir iken, Ruhuma ışıyan nurdu ayrılık................Metin ÖZCAN. Kimseye kalmamış sevgin, hürmetin, Gönül dergâhına yüz mü sürmedin? Âhım çoktur sende, dertlidir Metin, Bana bakışların hordu ayrılık.............Metin ÖZCAN. Şöhretin karışmış türlü işlere, Düşmanlık yaparsın, mutlu eşlere, Beyaz gelinliğe, pembe düşlere, Attığın fırçalar, mordu ayrılık..............Metin ÖZCAN. Derdimi kendime saydım, bölüştüm, Cenge girdim, nefsim ile döğüştüm, Ocaktan ayrıldım, tandıra düştüm, Dağladı bağrımı, nârdı ayrılık..............Metin ÖZCAN. Ardı sıra koştum, yaptım hatayı, Haritaya çizdi, türlü rotayı, Gezdirdi Antepi, Urfa, Hatayı, Gerdi ağlarını, tordu ayrılık.............Metin ÖZCAN. Göçümü yükledim, kara trene, Yırtık hasır serdim, harap, örene, Dermanı yoktu ki, dizim sürüne, Çaresiz yaraydı, çordu ayrılık.............Metin ÖZCAN. Yadellere doğru sürdü tekeri, Vitrinde göstermez gamı, kederi, İçine kurt düşmüş elma şekeri, Balı, zehir ile kardı ayrılık................Metin ÖZCAN. İçin için sızlar, yaram derinde, Kısmetse gelirim, günün birinde, Bazen kapkaranlık zindan içinde, Aküsü tükenmiş fardı ayrılık.............Metin ÖZCAN. Sana çok kinim var; bire, bin gerek, Garibanlara da güzel gün gerek, Bazen kobra oldu, bazen engerek, Dolandı boynuma, mardı ayrılık............Metin ÖZCAN. Rusyada üşüdüm, Yemende yandım, Avustralyadan dönemem sandım, Avrupada kaçak gezdim, saklandım, Tuzağın diskotek, bardı ayrılık.........Metin ÖZCAN. İyi-kötü seçer, ayırır elek, Ancak son nefesle, tükenir şelek, Haktan emir bekler, İsrâfil Melek, Sana son verecek; Sûrdu, ayrılık.......Metin ÖZCAN Turist olup, gezdik, döviz çok bizde(!) Kuzular çevirdik, dönerli közde, Kışın Uludağda, yazın denizde, Baharda yerimiz, kırdı ayrılık.........Metin ÖZCAN. Kara bulut çöktü, dağın başına, Güneşi bekledim, boşu boşuna, Sabır ile döndüm, sabır taşına, İçinde dertlerim pürdü ayrılık....Metin ÖZCAN. Tek gönül verdiğim, en son gördüğüm, Kırk gün davul çalsın, buyur, gör düğün, Husumet boynuna, vurdum kördüğüm, Kıskandı, kudurdu, ürdü ayrılık..........Metin ÖZCAN Ne sadakat, ne de merhamet gördüm, Riyakârlık yaptı, ihânet gördüm, Yaptığım tahlilde, daha net gördüm, İlaç kâr etmeyen türdü ayrılık..............Metin ÖZCAN.Ellerinde mendil, gözlerde inci, Vazgeç bu sevdadan, gitme! der içi, Bazen Esenboğa, bazen Sirkeci, Bazen Haydarpaşa Gardı ayrılık..........Metin ÖZCAN Bırakmaz garibi, kendi halinde, Vuslat yakın dedi, son vaadinde, Taneler tükendi, kum saatinde, Zaman uçup, gitti, pırdı ayrılık............Metin ÖZCAN. Nice emekleri çaldı, doymadı, Feryatları, zevke daldı, duymadı, Cilve ile çaldı, çaldı, oynadı, Saz takımındaki, tardı ayrılık.............Metin ÖZCAN. Ne yapsan da dönmez kaplan, kediye, Boşa çabalarsın, bilmem ne diye? Şereftir, insana büyük hediye, Gurur, başımızda mirdi ayrılık..........Metin ÖZCAN. Mehmet, Bayrak için, nöbete koştu, Seferde, Gazinin emriyle coştu, Mevzu, Vatan ise,gerisi boştu. Karavana; hoşaf, çirdi ayrılık...........Metin ÖZCAN. Yorganı bağladım, attım sırtıma, Helâlleştim, veda ettim yurduma, Bir mola verince, baktım ardıma, Peşimde, dert yüklü tırdı ayrılık..........Metin ÖZCAN. Mapusta, zamanı sayar boncuklar, Boynu bükük bekler, çoluk, çocuklar, Bayramdan bayrama sarar, kucaklar, Kafeste kükreyen, şirdi ayrılık............Metin ÖZCAN. Evlâdı, atadan; seveni,yârdan, Fakiri,paradan; zengini, kârdan, Suyunu, topraktan; ocağı, hardan, Ayırıp, yürekler burdu ayrılık..............Metin ÖZCAN. Tez soldu neşesi, mor menekşesi, Mateme büründü, sessiz köşesi, Oy! Bağrına, dağlar, taşlar düşesi, Yüreğin mermerdi, bordu ayrılık.............Metin ÖZCAN Akılsıza, akıl verip, avuttum, Pehlivan koymadım, el ense tuttum, Akîbet; gurbetin tozunu yuttum, Deliden deliydi, zırdı ayrılık.................Metin ÖZCAN. Tahta bavuluma, göçüm doldurdum, Gençliğimi, senin için soldurdum, Sakalım ağardı, saçım yoldurdum, Değirmende dönen perdi ayrılık..............Metin ÖZCAN Masumlar, kurduğun tuzağa düşer, El açar, bir lokma azığa düşer, Asalet, senden çok uzağa düşer, Dilenci yaparsın, lordu ayrılık...........Metin ÖZCAN. Köprüler uçurdu, hudutlar gerdi, Analizler yaptı, sürgünler verdi, Kızınca, çifteyle yerlere serdi, İnat mı inattı, kerdi ayrılık................Metin ÖZCAN. Ana, baba ayrı; çocuk arada, Daha ne çileler bekler sırada, Bize de celp var mı, çıkan kurada? Yayından boşalmış tirdi ayrılık................Metin ÖZCAN. Uzattın şerbeti elinden içtim İçtim de yıllarca kendimden geçtim Bu derdi başıma istedim açtım Sonradan yüreği burdu ayrılık............Fatma Biber Yine bahar geldi, yüreğim sızlar, Sevginle sıcaktı kışlar, ayazlar, Sen yoksun ya gayrı, beni kim nazlar? Elimden aldığın, yârdı ayrılık...................Metin ÖZCAN. Bilmem Gürkani’nin bundan suçu ne Süründürdü beni hiçi hiçine Çok denedim sığamadım içine Fındık içi kadar dardı ayrılık.................Âşık Gürkan Mustafa Ustanın aklı ermedi, Ölçtü biçti hiçbir sebeb görmedi; Kördüğümü attı,ilmek vermedi, Çözemeyeceğim sırdı ayrılık...............Mustafa Usta Cinasî sözünü tamam söyledi Elemlere sandık kurdu oyladı. Kantarda topuza nazar eyledi Bir tek ölüm ile birdi ayrılık....................(Âşık Cinasî) Viran oldu bağım,bahçem,güllerim, Kavruldukça yele verdi küllerim, Mızrabım çırpınır,inler tellerim, Külhâniyi boşa yordu ayrılık............Metin ÖZCAN İNANMA; ÖLÜMDEN DAHA ZOR DESEM, BÖYLE YANMAZ İDİM, BAŞKA KOR YESEM, ONLAR YETİŞTİRDİ; BU GÜN VAR İSEM, ANA-BABA BAŞTA ZERDİ AYRILIK...........Metin ÖZCAN* Aşık Binali Dosttan...Zehirden kat be kat acıdır, tadı. Sayasinde olmaz, kulun muradı. Ağır görünse de, ölümün adı, Ondan daha çok ağırdı ayrılık......Binali KILIÇ:Aşık Çağdaşî Dosttan...Ayrılıp giderken ardından baktım. Sokağın başına kendimi diktim. Belki de bir gün geri gelecektin, Lambası kırılmış far dı ayrılık. Süleyman Bektaş (Ozan Çağdaşi) Zeki ŞAHBAZ Dosttan,Devrişoğlum gurbet beni yıldırdı, Masumdum sabiydim birden saldırdı, Yıllarca çektim geçliğimi öldürdü, Bence gabirdende dardı ayrılık...........Zeki ŞAHBAZ
1,551
Türk Türk, beynelmilel zekâ arındırılmış nefis, Adalet, konusunda Dünyalılara reis…Taşıdığı şerefle emsalinde mükemmel, Hakk’ı yaymak isterken uzatır herkese el…Dünya, onun emrinde onun, kontrolünde, Çünkü Türk, tek temsilci Dünya gezegeninde…Düşman saldırsa bile o, Rab’biyle ilgili, Dünya, ondan haberdar o, Hak’ta en bilgili…Bu yüzden Türk, hep mecbur yalnız yaşamaya, ALLÂH(c.c.) yardımcısıdır düşmanıysa tüm dünya…(2012)
52
Gözyaşları Sevda yağmurları yağdığında Kimin gözyaşları seni ıslatan ey Gül. Ayrılık rüzgarları esmeye başladığında kimin haykırışları Kulakları çığlık çığlığa parçalayan. Kimin bu kadar geniş gönlü vardır ey Gül. Kim dayanabilir sevdiğinin hasretine.. Kim bir içten yakarışın gizemini çözebilir, Kim duyar saklı sevdanın kentindeki fısıltıları. Kim kokunu hisseder taa uzaktan ey Gül. Kim alnına yazılmış yazıda kendini görür.. Kim dokunur sana usulca ey Gül Dikenlerinden korkmadan ama incitmeden usulca.. Kim en güzel şarkıları söyler deniz kızlarının korosuyla.. Karıştırırmısın kurbağaların sazlı deredeki bağırışlarını, Bir sazlık kamışının içinden geçen rüzgarın oluşturduğu iniltiyle. Kim sarar seni benim gibi ey Gül,üşüdüğünde ayakların.. Kim ısıtır seni kucağımda titrerken sen mutluluktan. Kim öper seni yanağından rüzgarda uçan bir tüyün hafifliğiyle.. Kim bakar sana benim kadar uzaktan sevdayla.. Kim kim kim kim kim? ? ? ey Gül.. Seni yaratana kurban ey Gül, Yeter ki sen hep gül
139
İlk Sevdamdı Sonum Oldu Aynı mahallenin genciydik Tam karşı karşıyaydı evlerimiz Gördük, sevdik, birbirimizi beğendik Daha birbirine değmemişti ellerimizHep utanır kaçardı benden Ama seviyordu, belliydi gözlerinden Gizlice bakışırdık ahşap pencereden Az azar işitmemiştim ninesindenYoksul bir kasabada zengindi sevdamız Ne futbol oynadık ne ip atladık İşçi yoktu, bizi beklerdi tarlamız Anamıza geçmezdi o devirde nazımızAyıptı, günahtı, tek kelime edemedik Hep gözlerimizle dertleştik Çocuktuk, büyük sözü dinlemedik Mahallenin duvarına resmimizi çizdikİkimizin de ilk sevdasıydı Bir ninesi vardı o da hastaydı Eve bakar çokça okur, yazardı Yokluğa rağmen dimdik ayaktaydıDayanamadım bir gün yazayım dedim Ninesinin okuduğunu nerden bileyim O günden sonra hiç göremedim Bıkmadım senelerce bekledimKara haber tez gelip kapıya dayandı Mahallede dediler bir tabibe vardı İnanmadım, direndim, aradım sevdalımı El ele görünce hayatım dağıldıO günden sonra hiç sevmedim ben Çok kız buldu, evlen dedi annem Gönlümde bir diken gibi sevdalım yaşarken Kimseyi yalan yere sevemezdim ben
144
Dolunay Ovadan çık yukarıya dağlara Gönlünü güneşe veren dağlaraDallar ucuna kurulmuş dolunay Keyfini değişmez bil saraylaraGündüzün neş’esi kuşlar uykuda Koyu bir sessizlik sinmiş bağlaraÇamlar meşeler hemen her şey sessiz Dolunayın rengi vurmuş dallaraDoğmuş huzur ne nacak var ne balta Orman yatmış korkusuz rüyâlaraYüksel gönlünce yüksel sen dolunay Rengin düşsün daima ağaçlara
51
Dalgalan Bayrağım Gönlümde yaşarsın. Asyalı' m görsün Bir sevgi yolunda Avrupa'm görsün Sende Ay_yıldızım Kıtalar görsün Dalgalan Bayrağım! dağlar süslensin.Bayrak yüreğimdir, yürekle yaşan Kırmızı rengidir sonsuza koşan Ay-Yıldızı ile gökte yarışan Bayrağım dalgalan! Bağlar süslensin.Yâr dediğim sevdam, hürriyet aşkım Sensiz Türkiye'm yok, bu millet aşkım Al Bayrak övüncüm, fazilet aşkım Dalgalan Bayrağım! Ağlar süslensin.Gelinin sevgisi saygımda sonsuz Gelinin duvağı çiğnenmez soysuz, Emanet bizlere yaşanmaz ONSUZ Dalgalan Bayrağım! canlar süslensin.Savaşta barışta göğsümde varsın Manevi değerim süsüm de varsın Baha biçilmeyen gönlümde varsın Bayrağım dalgalan çağlar süslensin.Aileden kopar, ocak beğenmez Bayrağımı yakar, toprak beğenmez Çöpten ekmek toplar BAYRAK beğenmez Bayrağım dalgalan sular süslensin.Nazır'ım bu BAYRAK Devlet sembolü Düşmanın korkusu, hürriyet gülü. Kahraman milletim millet gömülü Dalgalan bayrağım, uzlar süslensin.Nazır Çiftçi 12.05.2015 // Ankara
121
Mahsuni-5 Selam söylen oğlu ile kızına İyi baksın Mahsuninin sazına Özlemiştir öper koyar dizine Belki bir gün gelir çalar MahsuniBeden kalır ruhlar durmaz toprakta Belki gün batımı belki şafakta Başka bir isimde başka donakda Gönüllere sevgi salar MahsuniMalum olur ona halkının hali İzin verir ise Bektaşi Veli Olur boz bulanık bir meşe seli Akar derelerden çağlar MahsuniBakar görür memlekette olana Artmış olan soygunlara talana Yiğit yine muhtaç kuru soğana Üzülür kahrolur ağlar MahsuniDertl'oğluyum gece gündüz çırpınır Çalar söyler boğazları yırtılır Belki halkı uykusundan kaldırır Kurtuluşa umut sağlar Mahsuni28.05.2017
88
Armağan Bunca yıl çok ışık birikti avuçlarımda Senin olsun Esinlen sevgi dokuyan ellerimden Bunca yıl şiirin, kardeşliğin, kavganın Has bahçelerinde yarattım bu gerçeği, Sabrım senin olsun Aşkım senin olsunAcıların sütüyle büyüttüğüm umutlar Mahpushane avlularında boy verdi, Dolunay menekşelendi kirli kara camlarda. Her görüşte yeniden vurlduğumuz ana evren Özgürlüğe boyadı saksımdaki çiçeği Senin olsun.Biz ki acılar döneminden Ellerimizi kirletmeden geçtik. Direncim senin olsun. Sevgim senin olsun.
65
Yaprak Gözlüm Tam 1979 adımdır nizamiye ile yatakhane arası Tam 120 gün eskiteceğim bu eskiyen toprakları Patlatacak kafamı çığlık çığlığa sorular Dudaklarımda asker paketinden sonuncu sigar Ah..şu ak boyal, İzmir'den kalkan İstanbul vapurlarıBitmeyen bekleyişimin otuzbirinci gününde Çek beyaz kağıtları önüne al kalemi ellerine Yaz Gaziemir birinci bölük de ölmezsin Aşınd dudakları İzmir'in ayaklarımı öpmekten Kaç bin kez boş kaldı çingene avuçlarım bilemezsinHer gece kırmızı ışıklarda kahverengi yüzler Her gece yalnızlık acısı çekmiş asker türküleri Ve yürek çeperlerimi parçalayan gitar tngırtılarıŞimdi tüm insanlara telefon direğiyim Sana yeşeren sevgi oysa Ah.. Yaprak gözlüm birgün O şehrin meyhanelerini kökten yıkacağım Sen en güzel yerlerde seni benden alan çocukla Ben vurup başımı masalara doyasiya ağlayacağım.31 Temmuz 1974
113
Cennet Kokulum Akşam güneşi batarken yitirdim seni Cennet kokulum, Göremedim yüzünü,duyamadım sesini. Ondanmıdır bilmem cennet kokulum, Öyle buruk bir hüzün kaplar ki içimi, Bütün bedenimde anlatılmaz acılar dolaşır. Karanlık mabedime çekilip, Saatlerce seni düşünürüm. Hatalıyım biliyorum. Böyle yapmamalıyım. İnsanlardan ve hayattan Bu şekilde kaçmamalıyım Ama elimde değil cennet kokulum, İçim içime sığmıyor Yıllarca özlemini çektim. Belki bugün belki yarın gelirsin diye, Gün gün yıllarca seni bekledim. Sonunda sana kavuşacakken, Seni sarmama,koklamama ramak kalmışken, Kayıverdin ellerimden bedenimden. Günler geceler geçmez diyordum ama Bak cennet kokulum, Seni yitireli tam altı yıl oldu. Ama her akşam güneşi batarken, Yüreğimide götürür yanında. Hani bazen gelirsin ya rüyalarıma Öyle mutlu olurum ki, Haftalarca seni yaşarım Öyle gerçekki bu, Kokun gitmez burnumdan Senin yüzünü bile göremedim ya cennet kokulum, Sana dokunup bağrıma basamadım ya Öyle yanıyor ki canım Ne olur bu gecede gel Altı yaşında gel cennet kokulum Biricik oğlum
144
Bir Kuru Ekmek Gibi Sevdan Beklenen hayel bahçesinde gizli yüzün Tomurcuk açmış yüreğinde bitmez ümidim Beklenmedik zamanda çıkar karşına beklentin O zaman son bulur vuslatın Belki bir dağ çiçeğinde o mis koku Belki bir dağ köylüsünün saf bakışlarında Belki hiç ummadığın tanıdık bir yüzde Belki ekin tarlalarında başak tadında Acıktığında tadına varılan, BİR KURU EKMEK GİBİ SEVDAN Alınan her hazda, unutulan duygular senin Belki en sevdiğin yemekteki lezzet Yudumladığın her damla sudaki serinlik Belki heyecanlandığında yüreğindeki o garip atış Belki sevgiyle bakan gözlerle süzülüş Belki de yaşamla ölüm arasındaki o ince geçiş
92
Göç eden Uçan kuşlar gördüm göç eden Mevsimlerin izleri kanatlarında Bir dalga bulutuydu üstümden geçen Bir veda türküsüyle uçtular adetaKaçan ruhlar ördüm göç eden Zalimlerin izleriyle şafaklarında Düşündüm, üzüldüm, sordum neden Bir ölüm korkusuyla kaçtılar adetaTaşan gölgeler gördüm göç eden Dünden, bugünden kopup da yarına Peşlerinden koştum sebebini bilmeden Sürüklendim bilinmezler diyarına
52
Kan İçinde Güneş Polonyanın kanı beyazdı İsyan bir bayraktı süt içinde Porselenlerden yapılmış Polonya Kırılan heykel ve heykel aşkları Ve Venüsün kırık kolu PolonyaPolonya Polonya sana günaydın Karanlıklardan çekip kaderini İlk aydınlığa çıkardınAma ben Peşteye dönüyorum Peşte bir kan çemberi Işıklı çemberler içinde ölüler Konuşturuyorlar sfenksleri Öğretiyorlar kelimeyi doğan Çocuklara kutsal kelimeleri Kelime en güçlü silahtır Tutar şehri ve insanıElektrik lambalarının altında Kadın kanları Kadınlar susmuştu Konuşan erkekti Kadın gömlekleri yırtılıyordu Anne gömlekleri Ve mesut dakikaları beklemiş Bütün saatler Tırak deyip durduGünah duvarına düşmüş Şehrin beyaz kaderi Ve kan aynasında Macar gölgesiMacar kası gerginKan büyüyordu - İşin kötüsü gözüm görmüyor - Silah ıslandı atamıyorum - Çevrem kıpkırmızı oldu Ellerim yapış yapış - Kelimelerimi duyuyor musun? ................................................ Dünyaya kan ismi verinizSokak fenerlerine asılmış Güzel ve canlı ölüm Aydınlatıyordu gerçeği Telgraf direklerine çekilmiş Düşman ölüleri bir bütün Apayrı bir varlık insandan Günah kadar çirkin Ve Tanrı düzenine aykırı Bir ur kocamanÖlüm yayılıyordu ölüyordu gece bile İşleyen makinalar kalmıştı yalnız Ve onların kolları insanlar Zalim kelimesinin gözbebeği İnsan değil alet Aletin aleti Kör - Tanrı onlarsız değil Ama onlar - TanrısızGeride ve Peştede kan vardı Budanın bir kelimelik heykeli kan içinde Ve güneş yavaş yavaş yükseliyordu Peşte dağlarında Ve kan pırıl pırıldı Kızgın ve kaynar Bin güneş yanıyordu kanda Küçük fakat sağlam
209
505 Köpek Duası...............ÖYKÜ ...................Bir gün bir bahçe suladım, hayatım karardı. Aslında sıradan bir işti bahçe sulamak..Hatta, suyun bol olduğu yıllarda ve yazın kavurucu sıcaklarında zevkli bile sayılabilirdi. Hele çeşitli bahçelerden akara düşüp te, savağımıza kadar yunup yıkanarak gelen meyvaları yakalayıp yemenin tadına doyum olmazdı...Bir de su darlığı başgöstermeye görsün..Daralmadıkları yeri kalmazdı bahçe sahiplerinin. Yine kurak bir yaz mevsimi yaşıyorduk tüm şehir halkı.Şirin mahallemizin, daracık toprak sokağında, su yüzünden kavga etmedik ve küsüşmedik komşumuz kalmamıştı ne yazık ki...Bel ile, kürekle hatta balta ve tahralarla ölümüne kavga edenler, bir küçücük sebze andalını sulamak pahasına komşularını suya basanlar, birbirlerinin yüzlerine bakamaz hale gelmişler di... ........Bahçemiz, İçanadolunun yeşil beldesi Ereğlinin Tahtaköprü mahallesinde bulunuyordu.Hani derler ya; - Sanki bana ark altından mal mı bağışlıyorsun...Diye.İşte bahçemiz aynen öyle, ark altında yemyeşil bir bahçeydi..Aslında tüm bahçeler birbirlerine benziyorlardı.Kerpiç ya da çamurdan yapılmış bahçe duvarları.. Üzerleri çalı çırpı ya da ince kamışlardan yapma çelenli, gözünü yere dikmiş yorgun duvarlar...Bahçelerin yola yakın kısımlarında dar imkanlarla yapılmış, sıvasız ya da sıvaları dökülmüş bitkin kerpiç evler.Ama bahçeler, tüm bu yorgun yapılara ayrı bir zindelik veriyordu.Çelenlerden yola sarkan elma, kayısı ya da kiraz ağaçları tarifi imkansız bir güzellik katıyordu tüm mahalleye...Kim müsaade ederdi ki, bu güzelliklerin kaybolmasına? ..Tırnaklarla yerler kazılıp çok büyük emeklerle meydana getirilen bu yeşilliklerin solmasına kim müsaade ederdi? ..İşte bütün kavgalar, doğa için doğaya karşı yapılıyordu..Yağışsız geçen kış ve bahar ayları, yazın olacak kavgaların habercisi gibiydi sanki... ..........Günümüzde, DSİ tarafından yürütülen mezruat sulaması, altmışlı yıllarda mirav tabir edilen belediye sulama görevlileri tarafından yürütülüyordu. Su sıyırtıcısı da denilen bu miravlara uzaktan bile olsa yakınlığı olanların bahçeleri hiç kurumuyordu her ne hikmetse..Biz, kavgacı bir aile değildik.Ellili yıllarda kaybettiğimiz tek dayanağımız babamızın yokluğu belki de bizi pıstırmıştı kavgacı komşularımıza karşı.Arkasız oluşumuzdandır ki, kavga ile elde edemiyeceğimizi, teknoloji ile sağlamayı yeğlemiştik.Bahçe kuyumuza kurdurduğumuz santrifüjle sulamaya çalışıyorduk meyve ve sebzelerimizi, lakin iş yarıya gelmeden kuruyuveriyordu kuyunun suyu. Öyle ya, kış ve bahar aylarında su görmeyen toprağın üstü kuruduğu gibi elbetteki altıda kuruyordu..Çaresiz bekliyorduk mirav efendinin su sırası vermesini. Tipik bir kara iklimi hüküm süren Ereğlide, kışlar çok soğuk ve az yağışlı, yazlar çok sıcak ve kurak geçerdi.Bindokuzyüzaltmışiki yılının temmuz ayının bilmem kaçıncı günü idi..Yaz tatillerinde Kuran mektebine gittiğimiz için, evimizde ikiz kardeşimle birlikte ezber çalışıyorduk.Birden bağırmaya başladı annem, kerpiç evimizin geniş avlusundan: - Çocuklaar! ..Haydi geliin! ..Mirav suyu verdi, sular kesilmeden bahçemizi sulayıverelim çabuk oluunn... - Okuyoruz annee! . Diye bağırdık pişkinlikle. - Okuduğunuz soksun, eşşeğin sıpaları! ..Diye bağırdıktan sonra, yanımıza kadar gelerek aynı öfkeyle; - Ağzı yok, dili yok şu ağaçların.Susuzluktan kurusunlar mı,yazık değil mi? Çabuk olun bakıyım! .. Kardeşimle birlikte ezberi bırakıp hemen ahıra koşmuştuk..Beli, küreği kapıp doğru savağın başına...Ne mümkün? .On dakika aktıysa akmıştı, sonra da kesilivermişti miravın suyu..Koca akar pek te uzakta değildi.Üç dörtyüz metre ileride, çalılıkların arkasından kıvrılarak bir insanın zar zor sığdığı bir patikadan sonra, mirav efendinin Babil in asma bahçelerine benzeyen bahçesinin önündeydi..Önünde olmasına önündeydi de, daha önünde de miravın kocaman köpeği oluyordu herzaman.Asıl mesele bu köpekti.Lakin, çaresiz birimiz gidecektik suyun başına.Annem yine kızgın dı: - Ne duruyorsunuz orda heykel gibi! ? ..Boyu devrilesiceler, görmüyormusunuz suyun kesildiğini! ..Diye bağırdıktan sonra kardeşimi işaret ederek; - Haydi, bir koşu git..Savağı açıver gel! . - Nee! ..Ben mi gideceğim? .Valla billa ben gitmem ana. - Eşşeğin sıpası, sen dururken ben mi gidiyim kocaman gövdemle? .. Gitmemek için çırpınıyordu.Son bir çırpınışla; - Sen miravın köpeğini gördün mü? - Ne varmış miravın köpeğinde? Hiç mi köpek görmedik sanki... - Eşşek kadar köpek be! . Ben, savakları açıp kapama işini yapıyordum biraz daha kuvvetli olduğum için,o tazı gibi hafifti gidiverip gelecekti ama gitmedi.Annem; - Haydi oğlum, bu kardeşin bir işe yaramaz zaten..Sen bir koşu gidiver.. - Annee! ..O köpek..Demeye kalmadı: - Amaan sende..Düşündüğün şeye bak.Alt tarafı bir köpek.Oku şu köpek duasını, kuş gibi geçersin yanından, köpeğin ruhu bile duymaz...Hem bildiğime göre miravın köpeği zencirle bağlı.. - Öyle deme anne.Zincirin boyu çok uzun.Savağın başına kadar yetişiyor.Hem o dediğin köpek duasını ben hiç duymadım, bilmiyorum da.. - Okuduğu sokasıcalar..Yıllardır Kuran mektebine gönderirim de, bir köpek duasını bile belleyemediniz mi? .. Annem kendi ifadesiyle,elifi görse mertek sanır,rabbiyessirde üç yanlışının olduğunu söyler durur du.Cahil kulağından sulanır der, kim ne derse hemen inanırdı..Köpek duasını da kimden duymuştu bilmiyorum ama ayaküstü büyük bir ciddiyetle meşhur duasını bana öğretmeye çalışıyordu...Başlamıştı ciddi ciddi okumaya: .....Legat legat leylegat, .....İslim segat sen segat.. .....Leylegatın havası, .....Budur kelpin duası, .....Sen yat taş gibi.. .....Ben geçiyim kuş gibi... Ne demekse artık..Taşı,kuşu anlamıştım ama gersi neydi bir türlü anlam bile veremiyordum.Yıllar sonra kelpin köpek olduğunu anlamıştım ama neye yarar...Hayatımda hiç böyle saçma sapan bir dua duymamıştım.Çocukluğun duru hafızasından veya köpekten korkumun aşırılığından olmalı ki, duayı hemen ezberlemiştim. Psikolojik olmalıydı..Apayrı bir cesaret gelmişti bana. Kaptım küreği, düştüm arkın boyuna.Legat, legat diyerek bir yandan duayı tekrar ediyor, bir yandan da ıslık çalmaya çalışıyordum, cesaretimi arttırmak için.Doğru dürüst ıslık bile çıkmıyordu dudaklarımdan. Miravın bahçe sınırına varmıştım.Köpek duasını bırakıp, Allahım, neolur bir insan geçse de şuralardan, gölgesinde ben de geçsem.. Diye dualar ediyordum. Kendimden küçük biri bile olsa razıydım ama in-cin top oynuyordu...Var olmasına biri vardı keşke olmasaydı..Birden havlamaya başlamıştı tok sesiyle.Bir ön tarafa koşuyordu, bir arka tarafa.Ben başlamıştım tekrar,hulusi kalple köpek duasını okumaya..İte dalanmaktan sa çalıyı dolanacağım ama, çalı bir tek miravın bahçesinde...Neyseki zincirliymiş.. Dedim kendi kendime.Köpek durmadan havlıyor, benim se tüylerim diken diken, saçlarım kirpi sırtı gibi, ancak titrek bir sesle; Hooşşt..Ho-o-şşt! .. Diyebiliyordum. Nasıl olduğunu anlamamıştım, köpek zinciri mi kırdı, kazığını mı söktü, her ne yaptıysa beni kaptığı gibi, suyu yeni kesilmiş akarın çamurlarına posta pulu gibi yapıştırıvermişti...Dilim tutulmuştu sanki..Hoşt bile diyemiyordum artık.Hıçkırıklarla karışık: - İm..İm..İmdaaatt! ..Diye sessiz çığlıklar atıyordum.Köpek, üzerimde elbise namına hiç bir şey bırakmamıştı. Baldırlarıma geçirdiği dişler de cabasıydı.. Tarifi zor acılar içerisindeydim ve mezar gibi daracık akarda, köpeğin oyuncağı olmuştum sanki..Birden, şalvarlı, orta yaşlarda bir kadının bağırarak yaklaştığını hissettim: - Yaşı kara gelesicee..Vurgunu yiğin gelesice azgın iitt! ..Hoşşt ordan pis köpeek! ..Deyip zinciri çektiğini farkettim.Gelen miravın karısı idi.Bir yandan; Vay guzuum..Diye bana sesleniyor,diğer yandan azgın it,gene azdın diye köpeğine kızıyordu...Artık ayakta duracak halim kalmamıştı.Geciktiğimden olacaktı ki, annemle kardeşim de gelmişlerdi suyun başına.Annem kıyasıya bir ağız kavgasına tutuşmuştu miravın karısıyla.Bağırışıyorlardı can havliyle; - Kökü kesilesiceleer..Sürüm sürüm sürünesiceleer..Bakamıyacağınız iti ne var da beslersiniizz.. - Teyze, bağırma..Köpek bağlıydı.. - Ben mi daladım kendi oğlumuu? ..Şu çocuğun haline baakk! .. - Teyze, aksilik işte, köpek kazığını sökmüş, akla gelir mi hiç? . - O kazığı sana da itine de yedirmessem bana da yazıklar olsuunn... Kardeşim çağırmıştı annemi, yoksa bırakacağı yoktu bağrışmayı.Benim se sesim sedam çıkmıyordu.Kardeşim anneme seslenmişti: - Ben sana demedim mi,miravın köpeği azgın diye? ..Kavga edeceğimize biraderi hastaneye götürelim bari.. Annem kızgınlığını atamamış olmalıydı, kalan hıncını benden çıkarmaya kalktı; - Hay oğlum..Dedi.Bir köpek duasını belleyemedin gitti. Sana da yazıklar olsun..Ben, çıkarabildiğim son sesimle; - Anne, bırak şu köpek duasını..Ben neredeyse tüm kitabı hatmettim.Allahın sopası yok ki...Ereğli-1975
1,100
Beş yıldız bir güneş Beş yıldız bir güneş kırık dökük bir ayagı aksak gözleri gülen mutluluğu hüzünyüregi yaralı hüznü mutluluk mutluluğu yağmur yagmuru yaprak yapragı hırcın topragı muhtaçbeş yıldız ve bir güneşdüşüncesi yaralı sevdası yamalı özlemleri güneş beklentisi beş yıldızTürkan SARI 07 01 2006 00,42
45
Getir Anam Püsküllü Çantamı Getir de anam püsküllü çantamı takayım boynuma Babam da bedel vermiyor validem gideyim yoluma Bakın da beyler bakın da ağalar babamın halına Babam da tamah etmiştir validem dünyanın malınaVudova ovasında bre validem vurdular beni Balkan yarımadasında bre validem gömdüler beni Çalınsın mahlemde bre çalınsın zurna davullar Babam da bir düğün yapacak dünyada angılsın
57
Baba.. rahat uyuman için, üşümemen için...iyice örtülmüş üstünü...ama bu defa; biraz abartmışlar sanki, değilmi baba? ! .. 25.10.2002 rahat uyu baba, gönlünü ferah tut... bahçe hortumunun izleri, çoktan geçti ayaklarımdan... ve aldığın o kırmızı arabayla hâlâ yeni almışsın mutluluğuyla oynuyorum...seni unutmadım...
41
Mavi Gökyüzü Bir mavi gökyüzü hayalimiz vardı seninle Hani güneşi birlikte uyandıracak Çiçeklerimizi sevgimizle ekip Aşkımızla sulayacaktık Ve mavi bakışlarında parıldayacak güneşimizi Buğulu bakışlarında selamlayacaktıkBir mavi gökyüzü hayalimiz vardı seninle Düşler içinde,o güzel gülüşlerin içinde Kelebeklerle uçuşacaktık yemyeşil kırlarımızda Sen bir gül,ben bir papatya olacak Aşkımızı dağlara taşlara haykıracaktıkBir mavi gökyüzü hayalimiz vardı seninle Bulutlarla gezecektik dünyamızı En uzağa değil,en güzele gidecektik elele Sevgiyle yanan yüreğimizi Mavi gökyüzümüzle süsleyecektikŞimdi uzak bir düş oldun gönlümde Ne oldu bize,ne oldu hayalimize Mavi gökyüzümüz yok artık Oysa nede güzeldi o günlerimiz Bir mavi,masmavi gökyüzü hayalimiz vardı seninle
94
Gurbet elde bundan gayri neyim var Yine hüzün, yine özlem, yine ahh... Gurbet elde bundan gayri neyim var Gülemedim hep ilendim yine vah Gurbet elde bundan gayri neyim varKoparıldım yıllar önce kökümden Omuzlarım çöktü ağır yükümden Azar azar yazıyorum öykümden Gurbet elde bundan gayri neyim varAsır olur gurbetin bir müddeti Tahrip eder ayrılığın şiddeti Hep yaşadım, yaşıyorum hiddeti Gurbet elde bundan gayri neyim varGizlemeye çalıştıydım dertleri O kadar çok kesilmiyor ardları Yalan yazıp güldüremem fertleri Gurbet elde bundan gayri neyim var
81
A Denemeleri Eğitim Üzerine 8 Yabancı Dil Eğitimi Üzerine 2 Eğitim Üzerine Yazılar:DİL EĞİTİMİ ÜZERİNE 2 Bu konuda 2. yazım bu. Yıllardır kanayan yara olan dil eğitimindeki yanlışları kısaca anlattık. Şimdi çözüm önerilerine bakalım. Hastalığı teşhis ettik. Dili öğretemiyoruz yahut bu metotla dil öğrenilemiyor. Hatta komplo teorisine göre ülkemizde dil öğretimi, hatta -başka bir deyişle öğretilmemesi- bunca masraf, uğraş ve uzmana rağmen bu alanda bir arpa boyu gidilememesi oryantalizmin bir oyunudur. Aslında ben de bu görüşteyim ve komplo teorisine inananlardanım. Doğu’da Hindistan’da Batı’da Cezayir’de, Ortadoğu’da Arap ülkelerinde başarılan dil eğitimi Batı’yla Doğu arasında geçiş köprüsü olan Türkiye’de niçin başarılamıyor. Oysa Osmanlı döneminde ilk yabancı dil eğitimi Galatasaray Lisesinde yapılmış, orada eğitilen gençler Fransız edebiyatını dilimize aktaracak kadar üstün bir başarı göstermişlerdi. Ama gel gör ki aynı başarı diğer okullarda gösterilemedi. Aksine dil öğretilemeyen bir bilim haline geldi. Nesiller aşağılık kompleksine uğratıldı. Batı hayranlığı bu şekilde en nazik yerinden kaşınarak pompalandı. Kuşaklar harcandı ama batı hayranı oldular. Batı dilini öğrenemediler ama hayranlıkta yarıştılar. Kendi milletlerini aşağıladılar. İşte tarihin en büyük milletlerinden biri olan Müslüman Türk Milletini bir daha doğrulmamak üzere aşağılamak için kullanılan argümanlardan biri ve belki de başlıcası oldu yabancı dil eğitimi. Oryantalist zihniyet içi ve dış ajanları vasıtasıyla bu argümanı iyi kullandılar. Şimdi biz ne yapmalıyız. Asıl soru bu? Bu oyunu fark edenler olarak yabancı dil meselesini nasıl halletmeliyiz. Öncelikle bir uzmanlar kurulu oluşturmalı, hatta onlardan önce bir şura toplamalı, bu şurada konu enine boyuna tartışılmalı, yabancı ülkelerde yapılan yabancı dil eğitim sistemleri araştırılmalı, elde edilen veriler uzmanlar kurulunda derlenip toparlanmalı ve bize en uygun sistemlerden bir kaçı seçilmeli, yöreye ve öğrenci gruplarına göre ayrı bir eğitim programı uygulanmalıdır. Benim aklıma ilk gelen sistem liseler başlarken bir yıl hazırlık sınıfında İngilizce okunması – ki bu geçmişte uygulanmıştı- ancak öğrenci motivasyonu ve materyal eksikliği, ayrıca dil eğitimindeki devamlılık zorunluluğu gibi sebeplerle istenilen verimlilik sağlanamadı ve sürdürülemedi. Öncelikle okullarda yabancı dil eğitim programları gramer öncelikli olmak yerine konuşma ağırlıklı, diyaloga dayandırılmalı, böylelikle sürdürülürle bilirliği sağlanmalıdır. Ayrıca öğrencinin öğrenme seviyesine uygun sınıf okuma kitaplıkları oluşturulmalı, öncelikle hikayelerden başlanarak romanlara geçilmeli, romanlar sırasıyla diğer literatüre açılabilecek denli yoğun okunabilmelidir. Ancak bu eğitim için öğretmenlerin hizmet içi eğitimleri artırılmalı eğitim sisteminin uygulayıcıları olan yabancı dil öğretmenlerinin kendine güvenleri artırılmalıdır. Günlük konuşma, kolaydan zora yabancı dilde hikâye ve romanların okunabilmesi için gramer merkezli eğitimden vazgeçilmeli, gramer konuşmayı ve okumayı destekleyici plana atılmalıdır. Nasıl ki anadili öğrenen çocuk öncelikle hayatın içinden konuşulanları dinleyerek yetişiyorsa dil derslerinde hiç Türkçe konuşulmadan öğrenilen dille eğitime geçilmelidir. Öğrenciye konuşma kalıpları ezberletilmeli, komutlar, uyarılan o dille yapılmalıdır. Dil basmakalıp dilbilgisi kurallarıyla değil yaşayarak öğrenilmeli, hayatın içine katılmalıdır. Ayrıca öğrenciler bu dilde gerek yurt içi gerekse yurt dışından mektup arkadaşları edinmeye özendirilerek mektuplaşmaya özel önem verilmeli, bu dilde şarkılar ve türküler dinletilmeli z, hatta ezberletilmeli, öğrenci seviyesine uygun müzik öğrenime dahil edilmelidir. O da yetmez bu dilde gazeteler dergiler takip edilmeli sınıflara temin edilmelidir. Gerekirse yabancı dilde şiirler okutulmalı ezberletilmelidir. Ayrıca bu dille yazılmış tiyatrolar oynatılmalı öğrencilerin bu dille iç içe olması sağlamalıdır. Başarılı öğrenciler yabancı ülkelere gönderilmeli, yaz tatillerinde o ülkelerde kalmaları sağlanmalıdır.
502
Ayrılığa bin Sitem Ayrılığa bin SitemAdemden Havvayı ayırmış Ayrılığa bin sitem bendenBülbülü gülden ayırmış... Yavruyu anneden... Ayrılık ölümden beterDavacı gönül Davalı gül...şimdi Bir boşanma davasına tanık oldum Ayrılığa sitem doluyumYağmurlar yağarken gitmişti Kör bir sokaktan geliyor hıçkırıklar şimdi Ayrılığa sitem doluyum Bülbülü gülden ayırmışBakılacak yüz var mı sende kara ayrılık Bir ayrılık yaşadım bu ayrılık ölümden beterMecnunun leylayı sevdiği kadar sevmiştim Bilmedi... Ayırdı ayrılık Ayrılığa sitem doluyum Ademden havvayı ayırmış...Ölüm mü ayrılık mı dediler Ölüm dedim...O ayrılığı seçti İçimdeki gülü görmedi Ayırdı ayrılık Ayrılığa sitem doluyum Mecnunu leyladan ayırmışCennet bahçelerine İki gül gibi yakışırken Bu mahkeme yanlı O ayrılığı seçti Benim gülümü gülden saymadıGurur celladına dur diyemedin be güzelim “Dön” demekten dilimde tüy bitti... Ayırdı ayrılık Ayrılığa sitem doluyum Anayı yavrusundan ayırdı Ölüm kıyamadı Dönmez dön desem de O zulmü seçti Mahkemesi bir günde görüldü Ayırdı ayrılık Ayrılığa sitem doluyum Kulu yaradandan ayırdı Bir şeytan bir de ayrılık ateşten yaratılmışGül gönülden ayrı şimdi... Boynu bükük kaldı gülün... Gülün içinde gül yok mu sandın gönül...Ey ölü gönül Ayrılık adı bir çölün Bu mahkeme çok yanlı Kaderine ayrılık yazılmaya görsün gülün Feryadı cihanı yakar bülbülün
183
Seviyorum Haykırışları, Yankı Yankı denizin dalgasında bir çocuk vurgun yemiş, can eğilmiş. deniz kankırmızı, çocuk gömülmüş suya inceden ağlamış, ah demiş yanmış. yaralıdır çocuk! çaresizce bakışır dalgalarla bir olmuştur denizle kankardeşi olmuştur güneşle bir yanmış hasretle bir ıslanmış sevgi denizinde denizde sallanan bir beyaz bayrak! kurtuluş yolu yok mu? bu kadar sevgi ağır bana! çocuk arayışta.... deniz sefasında...... çocuk dalgaların kucağında.... seviyorum haykırışları, yankı yankı. sevenim yok mu? kara hasretlik vurdu bekledim, bekliyorum umudu. denizde sallanan bir beyaz bayrak. çocuğun yüreğidir, der ki; ya sev ya yak 17.07.2003
88
Sevmekle Başlar Başarı işini sevmekle başlar Sevmeden başarmak mümkün değildir Emeğin hakkını bilmekle başlar Bilmeden başarmak mümkün değildir Başarı çok para bulmakla değil Aşırı hisleri silmekle başlar Başarı bedeni yormakla değil Hesabı kitabı bilmekle başlar Başarı zirveye konmakla değil Tırmana tırmana çıkmakla başlar Fecri vazgeçip bıkmakla değil Eski tapuları yıkmakla başlar
51
Kınalı Anam Bana ellerini ver ana, Öpeyim! Bana ellerini ver! Bizi böyle ayrı bırakmasın kader! Bana böyle hüzün kusmasın gökyüzü, Sıkıştırmasın yer! Bana ellerini ver ana, Ellerini ver! Dualı sular getirirdin Kabe’den Ellerinle dualı sular içirirdin Bana bir zeval gelmesin diye yüreğini İğne deliğinden geçirirdinHep benim için süpürge ederdin Neden kınalı saçların darmadağın! Neden göz kapakların sarı Neden ellerin kuru ana Ellerin kuru? Saçlarımı okşamıyor! Öpmüyor beni dudağın! Seni ellerimle koymak varmış kaderde, Yeşil çamları küfüldeyen eteğine Bir dağın! Bu bayram öpemiyorum ellerini Bu bayram sensiz geçiyor! Bu bayram bayram değil! Bu bayram hüzün dağlarını bindiriyor tepeme! Bu bayram, ah bu bayram! İlklerin ilki! Bu bayram anam ah! Kınalı anam Başucumda değil ki! Sana fatihalardan Sana yasin’lerden çelenkler gönderiyorum bu bayram! Bu bayram ilklerin ilki! Bu bayram saçlarımı okşayan Anam değil ki! Tanrım, Ne de amansız kuruyor ecel tuzağını Hikmetinden sual olunmaz ama Şu kara toprağa verdiğim can Çözdü aklımın bağını! Nasıl bilebilirdim Ansızın gideceğini! Babacığım gelip rüyalarına Alıp götüreceğini! Bu bayram ağlayacağım ana, Mezarının başında Gözyaşımla ıslatacağım toprağını. Sana yasinden çelenkler göndereceğim Fatihalardan çelenkler... Kabul edecek misin? Kulağıma geliyor taa uzaklardan sesin “Beni affet” diyemedim Affedecek misin?
188
Zenolu SÜLEYMAN BAŞTÜRK Dostum can dostum Dost can dost olan Süleyman Baştürk... Bir bakmışsın. Zaman akıp gitmiş Saçlarımızda gözlerimizde Yüreğimizde izleri. Hangi güç durdurabilir ki Can dostluğu arkadaşlığı İnsan yaşadıkca yeryüzünde Bir şeyler mutlaka hatırlar. Hiç bir şey unutturamaz. Dost can dost. Süleyman Baştürk,ü Yüce allah her insana. Süleyman Baştürk gibi dost nasip etsin. Muhsin Yener
56
Aşk Düş Artık Yakamdan Dileğim yüce makamdan Aşk,düş artık yakamdan Sus ağlama hiç arkamdan Aşk, düş artık yakamdanSevdamız dilden diledir Nazın nasıl bir çiledir Derdim hep aşk iledir Aşk, düş artık yakamdanTanımaz kural kaide Yok senden bana faide Bir şey ummam hercaide Aşk, düş artık yakamdanDelice sevdim olmadı Çılgınca övdüm olmadı Gönlümden kovdum olmadı Aşk, düş artık yakamdanSevse yanımda olur Her heyecanımda olur Kanımda canımda olur Aşk, düş artık yakamdanAşık olmak bir beceri Kalpten girer içeri Yüreğimden çek hançeri Aşk,düş artık yakamdan
82
Ah Şu Aşk ki+ Aşk kimleri veli etmedi ki Aşk kimleri deli etmedi ki Aşk kimleri kör etmedi ki Aşk kimleri esir etmedi kiAşk kimleri arattırmadı ki Aşk kimleri yalvartmadı ki Aşk kimleri ağlattırmadı ki Aşktan kim memnundu kiAşk kimleri mecnun etmedi ki Aşk kimleri pişman ettirmedi ki Aşk uğruna nelere katlanılmadı ki Aşk uğruna neler feda edilmedi kiAşk olmasaydı, âşık olur muydum sana ki Aşk olmasaydı, âşık olmazdın sen bana ki Aşk olmasaydı, âşık/maşuk olur muydu ki Aşk olmasaydı, yaşamın tadı mı olurdu kiAşk uğruna nice acı şiirler yazılmadı mı ki Aşk uğruna nice destanlar yazılmadı mı ki Aşkı anlatan nice türküler söylenmedi mi ki Aşkı dillendiren nice şarkı söylenmedi mi kiŞu aşk Kerem ile Aslı’ya bile yâr olmadı ki Şu aşk yâr mı olur sanıyorsun sen bana ki Şu aşk yâr mı olur sanıyorsun hem sana ki Şu aşktan memnun olup giden var mıdır kiŞu aşk Veysel’lere çölleri arşınlatmadı mı ki Şu aşk Ferhat’lara dağları deldirtmedi mi ki Şu aşk Leylâ’ya parmağını kestirtmedi mi ki Şu aşk nice kulu, çöllerde gezdirtmedi mi kiAşkı kim tam anlatabilmiş ki, ben anlatabileyim Aşk uğruna ben de çok çile çektim itiraf edeyim Aşk uğruna çile çekenlerden ne ilk/ne de tektim Aşkı öğrenip/yaşayım derken, ömrümü tükettimHem, aşkı da bir hikmete binaen, Allah yaratmadı mı ki Kulunun istek ve arzusunu ebede kadar uzatmadı mı ki Baharı istettiği gibi cennet-i cemalini de istetmedi mi ki Hem her şeyi bir hikmete binaen, Rab yaratmadı mı ki12.12.2000-14:00'Aşk Ateşten Gömlek'
242
İnsan İnsana Aşık İnsan İnsana denizin dalgasında arasak büyük aşkı bulurmuyuz çığlık çığlık kıyıya vurarak kendini aşkım aşkım diye haykırdığını duyarmıyız senin beni benim seni duyduğum gibiyağmur yağdığında ıslanırmı deniz sarılırmı aşık olduğu kumsala üşümesin diye öpermi coşkuyla tuzlu dudaklarını senin öptüğün gibiKar yağdığında ayaz vurduğunda ısıtırmı güneş üşüyen denizi senin içimi isittiğin gibiaşık deniz tatlı sözleriyle ılık nefesini üflermi kum tanelerine senin yaptığın gibiayın şavki vurduğunda üstüne mutlu olurmu deniz yalnız değilim diye gülümsemen vurduğunda yüzüme mutlu olduğum gibiyakamozlar dans ederken şarkı söylermi kendinden geçermi deniz biz gibi işte bizim gibiaşkla coşarmı koşarmı kumsala ben denizim sen kum demeden sevdiğine sımsıkı sarılmaya senin bana benim sana sarıldığım gibi biz gibi işte bizim gibideniz nasıl anlatır büyük aşkını kibirsiz riyasız çıkarsız aşkla tarifsiz limitsiz bir sevda yaşadığını biz gibi işte bizim gibiayrılıksız ama özlemlerle git geller oldukça hasretle binlerce özlem binlerce vuslat yaşayarak bitimsiz bir aşkla biz gibi işte bizim gibidevlerin aşkı büyük olur misali denizlerin kumsala aşkı gibi aşk olurmu bizimkisi yürek yüreğe hasret dalgalar vurdukça kıyıya bir dakika özlem bir dakika vuslat biz gibi işte bizim gibigüneş denize aşık deniz kumsala senle ben gibigece gün/e aşık gün ay/a senle ben gibitoprak yağmura aşık yağmur buluta senle ben gibiinsan insana aşık insan insana biz gibi işte bizim gibibulduk bizde bulduk işte denizlerce büyük aşkı yüreğimizde dalga ile kumsal gibi el ele gönül gönüle deniz kumsal güneş ay biz gibi işte bizim gibi
233
Bırakıyorum Doğaya Bırakıyorum kendimi Sessiz,sakin ve berak suya Huzur dolu bir ortam Dost gözükür dalgalarSırtüstü uzanırsın Beşik gibi sallar seni Tepende güneş,gözlerin kapalı Kolların kelebek gibi açılmış yana Ayakların balık gibi kıvrılır suda Mutluluk en üst dozunda Aldanma bu sessizliğe Dalgalar sessiz ve sakin inanmaDeniz hırçın hırçın homurdanınca Dalgalar dipten çılgınlaşınca Korkmalısın yüksek dalgalardan Korkmalısın kabaran koca denizdenUzaklaşmalısın kıyıdan,dalgalardan Güvenme kuvvetine,inatlaşma Doğa sahnede,bırakmalısın inadı Afetlere bak, sellere doğa kanunudurKoca koca binaları sürükler Yazboz tahtasına çevirir anlayamazsın Çorak toprağa döner, şekli değişir Deniz hırçınlaşınca karşı durulmazUyanık olmak için bilinçlen Gelecek bizim olsun istiyorsan düşün Su kenarına ev,bahçe yapma Toprağın kayıp gitmesin,çöl olmasınAğaç dik toprak kayıp gitmesin denize Yeşili tüketme,bir nebze nefesin olsun Birgün gelecek ki tutunacak dalın olsun Dalgalar korkun değil dostun olsunGiden topraklar değil,ormanın olsun Yaşadığın yer yemyeşil cennet olsun Çorak kurak değil,sulak arazin olsun Çocuklarına bırakacak cennet gibi, vatanın olsun 26.09.2009 İstanbul
143
Feryat Eder Bu dünyayı var eyledi mevlam Bir dem yok ol dese yok olur gider Akmaz olsa hayat veren o sular Toprak dile gelir kul feryad eder. Birbirine muhtaç dünya varlığı Bir an kıyasla ölüm ile sağlığı İnkar eden olsa yüce kuranı Ayet dile gelir cüz feryat eder. Ahiret bakidir bu dünya fani Hani atan ceddin ashabın hani Toprağa verirsen taze cidanı Gözler dile gelir dil feryad eder. Bülbül aşıktır gonca güle Arzusun söyledi esen yellere Aşık dokunursa sazın tellere Mızrap dile gelir tel feryat eder. Vatandan ayrıyım yamandır halım Aşka ihanet büyük bir zulüm Ona lanet olsun kalpten diyerim Günler dile gelir ay feryat eder. Orhan bu dünyaya geldi gülmedi Neden bir zalime gönlünü verdi Ben aşkımı satırlara söyledim Aşklar dile gelir kalp feryet eder. Orhan ACAR..25.06.1986
128
Truva Atı ATATÜRK İLKELERİ zırhı CUMHURİYETİN Demokrasi adına TAHTA ATA dolundu... Adı da kullanıldı kutsal İSLAMİYETİN Laik Devlet “ILIMLI İSLAM” ilân olundu...Yılan da gömleğini değiştirir bir zaman... Beyin değişmedikçe olur mu yeni beyin? Eski gömleği atan yine de aynı yılan, Zehir hep aynı zehir...bal mı olur söyleyin? ATATÜRK KALESİNDE laik bayrak dikili Olmadı, olmayacak o bayrağı indiren! ATATÜRK’LEŞMİŞ her TÜRK kırar uzanan eli! Laik odur: içine ATATÜRK’Ü sindiren...
68
Nefs Senden gelir her hayir,yine senden her bela, Dilersen çöl göl olur,dilemezsen Kerbela...Dünya döner diyorlar,dönen basimiz oysa, Istemem böyle dünya,dünya denen sey buysa...Hiçbir seyde hevesim yok,Senin adin bana yeter, Senden habersiz ömür,Cehennemden de beter...Bin kez öldüm nefs için,nefsime ben köleyim, Allah’im bin kez dirilt,binbir kere öleyim...Aczime söz bulamam,bu dünyada duramam, Vaktim gelmisse eger,yeni saat kuramam...Sabir gözün yasidir,insan sabir tasidir, Sabirla kör göz görür,sabirsiz göz sasidir...Günah varsa tevbe de var,af dilemek,magfiret var, Magfiretsiz günah varsa,kabahat var,marifet var...Hesabini sorarim,yapmadigim kullugun, Öldüm hiç sevabim yok,bir harçligim,yollugum...
83
Fazla İstemek FAZLA İSTEMEK Herkes etrafta güzellik ararken Birçok güzellik toplanmış sende Seninse durumu fark etmeyişin Aynaya bile uzun bakmayışın Bu durumun anlaşılmaz oluyor Herkes kendini beğenir sen değil Anladım çok daha fazlası istediğin Abartma gibi bir huyun var biliyorum Ama hiç güzelliği olmayanları bir düşün Nasıl şansız olduklarını onlar ne yapsın Senin yerinde insanın tanrıya şükretmesi, Lüzumluyken senin görmezden gelişin Hayret edilecek bir tavır olmuyor mu? Ama sen her şeyin en fazlasını isteyen Bu defa yine en güzeli olmak isteyişin Mutsuzluğu kendin arar ve getirirsin Meziyetin çok bunu bilmekten yoksun Ne kadar çok olsa fark etmeyeceksin Zaman geçiyor sende olanlar ziyan olacak Korkarım yaşlandığında daha da azalacak Yine korkarım daha da karamsar olmandan Çünkü gençlik gidiyor gücün daha azalacak O zaman daha az güzel görüneceksin haliyle Ne olacak o zaman düşünmek bile istemem
134
Bölük Pörçük zıvana vagonlarında bir feryat kaldırım taşlarını satıyorlar ölümün bin dereden getirilmiş sularla yıkayıp gömüyorlar homurdanarak aşklarını denilen yerlerden geçirip parmaklarını görmüyorlar homurdanarak gömdüklerini aşklarınıyavuz hırsızlar geçiyorlar gözlerinde madalyalar kapanın elinde kimsesizliğin albenileri kim söyleyecek (yaşıyorlar paldır küldür) dünyanın müsait bir yeri olmadığını zıvana vagonlarında bir feryat kaldırım taşlarını satıyorlar ölümün...
52
Ali Yıldırım'dan Gittin amma ki kodun hasret ile canı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yaranı bileYeni bir tarz takip ediyorum mektup için Rahatça yazarsın içerken çorbanı bileMektup ve selamını aldım Merhaba Allah razı olsun sevindirdin şu garibanı bileBen dahi selam eder sevgiler sunarken Kafiye bulmak için seyrediyorum tavanı bileEee.. nasılsın? İşler ne alemde, tayin filan Vallahi çıldırtacak bu devlet insanı bileBenden sorarsan, iyilik,sağlık, yaramazlık yok Ense traşım da fena değil, hatta büküyorum bıyıkü'l kaytanı bileNe biliyorsam anlatacağım bu hususta Beklemeyeceğim herhangi bir soru sormanı bileBir oda verdiler, veteriner binasında, coğrafyacılar yanında Odada Emrullah, Saadettin, hem de var bir Türkçe Okutmanı bileBizim eski hocalarla da oynuyoruz bazan futbol Görebiliriz Saboyu, Adnan'ı,Mahmut'u, hatta gazoz Osman'ı bileMektubunda diyorsun ki, gidiyor musun Konya'ya Bırak Konya'ya gitmeyi, ara sıra görüyorum Karaman'ı bileBu şehirler önemli değil, bir şehir var ki çöplüğüne değmez Yedi kıta, dört mevsimin gülistanı bileBu şehir öyle memleketim filan değil Çünkü o şehirdedir Ali'nin canı bileBu 'elif',ye, lamelif' acep nedir ki? Bilinmez Fakat Ali olur onun kurbanı bileŞüphesiz bu hususta edebiyatın da var tesiri, Bilmem ki sevmiş miydi, Kerem bu kadar Aslıhan'ı bileGöndermiştim yılbaşında ona bir kart Karşılığı geldi, fakat yapamadım daha aşk-ı ilanı bileDua ediyorum hasretin bitmesi ve vuslat için Çünkü 'Yaradandan ötürü severiz yaratılanı bileDurumlar bundan ibaret, şu sıra kültür faaliyetim pek fazla Geçen zorla götürdüm tiyatroya Ahmet Pehlivan'ı bileŞüphesiz bir kimsenin efkar-ı umumiyeden haberi olması lazım Bunun i,çin okuyorum: Güneş'i, Bulvar'ı hatta Tan'ı bileŞener gilin evine uğruyorum arada; var bir bozuk teyip Efkar dağıtmak için dinliyorum:Müslüm'ü, Ferdi'yi Ajda Pekkan'ı bileAşıklık çekmek kolay değil, zor şey vallahi Bazan unutuyorum inanır mısın kapatmayı dükkanı bileBiraz da şu bizim Kemal'den bahsedelim size Gelmişti Elazığ'a,değildi Martın onu bileAskerlik ve öğretmenlik için müracat etti Mal bildirim beyannamesine az daha yazacaktı donu bileKaptırdı burada bir oyundur, kendini Set denilen yerde Karo maro, sinek minek diyorlar Ali bilmez bunu bileBir de sinema tutkunu ki sorma gitsin,E.T M.T filan Geçen bir filme götürdü sorma,anlaşılmıyordu konu bileReşo, Zafer onlar da boşta,geçen Muhlis geldi Elazığ'a Yakaladı beni çarşıda; anlattı da anlattı gelmiyordu sonu bileÜç arkadaş açtık bir dersane diyor, oldu kırk elli talebe İzinsiz diye kapattılar, Bu iş için Erciş'i değil düşünüyorum Van'ı bileAnlattı anlattı hayatın zorluğundan, geçim derdinden İnsanın diyesi geliyor, kalmamış hayatın geçinecek yanı bileNeyse kusura bakma uzun ettik, çok söyledik Bak duyuyor musun değişti sesimin tonu bileHa.. az daha unutacaktım geçen hafta toto oynadım Maalesef yattı velakin doldurmuştum dört kolonu bileKıymetli meslektaşım, değerli kardeşim, samimi arkadaşım Manzumla,nesirle hikayeyle,masalla arayıver beni bileNOT:Kemal Mart'ın yirmisinde Elazığ'dan ayrıldı Şimdiye kadar bulmuştur Coloşhan'ı bile ALİ YILDIRIM-ELAZIĞ
415
Cuma Mesajları 434 Sevgili genç dostlarım, size geçiyor nazım. Sakın demeyesiniz “Bu benim alın yazım”. Bize: tembel olmayıp tüm gücüyle çalışan Ve Allah’a güvenen, şuurlu gençlik lazım. *** (19 Mayıs 2017)
31
Devlet Baba Sen Bana Yardım Et Bak gör düştüm elden ayaktan Devlet baba sen bana yardım et Artık kayamam ki ben kızaktan Devlet baba sen bana yardım etBir fabrika açtım diğeride yolda Hafif yolsuzluk var ama sorguda Vallaha yirmi üç dişim dolguda Devlet baba sen bana yardım etÖzel okulara hiç para yetişmiyor Bizim evede etsiz yemek pişmiyor Dolar hep yükseliyor düşmüyor Devlet baba sen bana yardım etBirinci sınıf yerde uçamaz oldum Artık Avrupaya da kaçamaz oldum Dört tel saçım vardı üçünü yoldum Devlet baba sen bana yardım etVergiyi verecek param hiç olmadı Alacaklılar bile acıdı, para almadı Altın ve dolardan başka şeyim kalmadı Devlet baba sen bana yardım etGörüyorsunuz işte ne kadar zordayım Para az pul az ben gerçekten dardayım Bir kaçgün tatil için şimdi Amerikadayım Devlet baba sen bana yardım etHiç olmazsa ucak biletimi alayım Ülkeme gelince bende mutlu olayım Bir kaç gün de Antalyada bari kalayım Devlet baba sen bana yardım etBeş yıldız olsunda nasıl olursa olsun Yeterki yatınca ruhum huzur bulsun Küvetim inek değil koyun sütü ile dolsun Devlet baba sen bana yardım etSöz elime geçince öderim ben paraları Şimdi istemeyin dardayım bu araları Siz büyüksünüz giydirmezsiniz karaları Devlet baba sen bana yardım et
197
Nezle Grip S-665 Yorgan döşek karı hasta, Üç torundan biri hasta, Ailenin piri hasta, Aman durma tez gel doktor.Nezle grip karışıyor, Ağrı sızı yarışıyor, Dert dert ile barışıyor, Aman durma tez gel doktor.Ateşim var ağrır başım, Sırım sırım sızlar dişim, Yalvarırım be gardaşım, Aman durma tez gel doktor.Burun akar çisil çisil, Yer bitirir usul usul, Yok olacak bak bir nesil, Aman durma tez gel doktor.S-665
65
Gecesiz Ay Geceyi bekleyen bir Ay, Gece'siz Ay olur mu ? Ay geceye muhtaç Gece olmadan Ay parlar mı ?Leylayı bekleyen bir Mecnun Mecnunsuz Leyla'sız aşk olur mu ? Hangi kitap kabul eder bunu Leyla olmadan Mecnun olurmu ?Peki ya ben sensiz ben olurmu ?
45
Bembeyaz Ölüm... Bir ova; Alabildiğine beyaz Bir dağ; Gökten düşen bir şimşek gibi Yer, gök, dağ, taş... beyaza kesmiş Allahuekber eteklerinde Doksan bin asker Kıpkırmızı, mosmor, bembeyaz... ÖLÜM'ü siyah sanarlardı; Ölüm bile Beyazlar Giymiş...15,04,2005 ArDa Özdemir
36
Şanı yüce türkiyem Bu gün bayramdır gelin biz sarılalım Acıyı tatlıyı bir paylaşıp karışalım Gelin dostlar gelin can türkiyem barışalım Hey siz şanlı yüce türkiyem nice bayramlar İsyanları atalım hüzünü bırakalım Sevmek sevilmek gülmek yakışır gül kokalım Küskünlükleri yırtıp cana canlar katalım Hey siz şanlı yüce türkiyem nice bayramlar Güzel günler bizimdir tatlı söyler dilim Şehidim gazim övün güven vatandır belim Bayramın kutlu olsun hey türkiyem milletim Hey siz şanı yüce türkiyem nice bayramlar süleyman erkuvan
76
Yaşama Sitem Yaşamak denen hayat buysa, Böyle yaşamaya........neyse, Kimine kavun, kimine kelek verirse, Derdi başını yesin Dünya buysa.Yaşadığımız dünyayı gören göz, Kimine yemyeşil, dağı eder düz, Kimine düz bile, yanar dağda köz, Derdi başını yesin Dünya buysa.Tat almadım yaşamdan Dünya gözüyle, Yurt tutmadım mekândan zevki özüyle, İtildim-kakıldım onun, bunun sözüyle, Derdi başını yesin Dünya bu ise.Dostlar, bu sözler bir dilden döküldü, İçimdeki hislerin dikişi söküldü, Şahlanan kalem eğildi büküldü, ise de; O da kahretti yaşanan Dünya bu ise
78
Kendi Seçimimiz...! ! ! Bir çoğumuz anılarımızı hüzün,can sıkıntısı,öfke ya da benzeriolumsuz duygular uyandıracak biçimde depolamakta ustayız.Huzur,mutluluk,barış ve sevgi duyguları yerine neden olumsuz duygular yeğlenmeli? Neden geleceğe dönük,henüz yaşanmamış bir olay için rahatlık ve güven yerine,endişe ve sıkıntı yaşanmalı? Biraz olsun endişe duymayı,kendinizi yönlendirmek için gerekli bulabilirsiniz.Anlatmaya çalıştığım,içinde bulunduğunuz duygusal durumun sizin seçiminiz olduğudur. 'Bir gün,bir köyden diğerine doğru yola koyulan bir gezgin,yol kenarında toprağı işleyen bir keşişe rastlar.Keşiş 'İyi günler' diyerek yolcuya gülümser.Yolcu başını sallayarak karşılık verir.Sonra da 'Size bir şey sorabilir miyim? ' diyerek sözüne devam eder. 'Tabii' diye yanıtlar keşiş. 'Ben dağdaki köyden vadideki köye gidiyorum.Vadideki yaşamdan bana biraz söz eder misiniz? ' Keşiş,'Söyleyin bana,dağdaki yaşamınız nasıldı? ' der. Yolcu,'Berbattı.Doğrusunu söylemek gerekirse,oradan uzaklaştığıma memnunum.Gördüğüm en soğuk insanlar.Tüm çabalarıma rağmen beni aralarına almadılar.Yabancılardan hoşlanmazlar onlar.Anlatın bana vadideki yaşam nasıl? 'der. Keşiş,'Üzgünüm ama,sanırım vadideki deneyiminizden pek farklı olmayacak.' deyince,yolcu boynunu büküp yoluna devam eder. Bir kaç ay sonra,aynı yoldan başka bir yolcu geçer.Yol kenarında çalışan keşişi görünce durur. 'İyi günler kolay gelsin! ' diye seslenir.Keşiş de 'İyi günler diyerek yolcuya gülümser.'Yolculuk nereye? ' 'Ben dağdaki köyden vadideki köye gidiyorum.Vadideki yaşamdan bana biraz söz eder misiniz? ' 'Biliyorum ama önce bana dağdaki yaşamınızdan söz eder misiniz? ' 'Olağanüstü! Daha uzun kalabilmeyi isterdim ama yoluma devam etmeliyim.Köy halkı ile bir aile gibiydik.Yaşlılar öğütler verdi,çocuklar benimle gülüp oynadı.Herkes nazik ve cömertti.Ayrıldığıma üzgünüm.Onları hep yüreğimde saklayacağım.Peki,vadide yaşam nasıl? ' 'Aynı dağdaki gibi ' yanıtını verir keşiş.Yolcu teşekkür edip yoluna devam ederken,arkasından bakıp gülümser. NEDEN Mİ YAZDIM? :))))))
244
İçimdeki Köleler Küçük küçük köleler yaratmıştım senden Aşk taşıyorlardı kalbime uzaklardan Oraya dev piramitler inşa ettirecektim Belki de yüzyıllar sonrasına taşımaktı amacım seni, Güneşin her doğuşu sensiz Ve her batışında bensiz Sadece bir güzellik olacaktı sakin ve sessiz.. Olmadı. beceremedim, şimdi içimde yarattığım O kölelerim ayaklanıyorlar aşkım Kalbim cayır cayır yanıyor Kalbimde veryasın bir talan Yağmalanıyorum aşkım; Haydi gülüm gel hemen, geç kalma sende Tamamı ile küle dönmeden Alabileceğin ne varsa gel al kalbimdenKüçük küçük köleler yaratmıştım senden Aşk taşıyorlardı kalbime uzaklardan Oraya dev piramitler inşa ettirecektim Belki de yüzyıllar sonrasına taşımaktı amacım seni, Güneşin her doğuşu sensiz Ve her batışında bensiz Sadece bir güzellik olacaktı sakin ve sessiz.. Olmadı. beceremedim, şimdi içimde yarattığım O kölelerim ayaklanıyorlar aşkım Kalbim cayır cayır yanıyor Kalbimde veryasın bir talan Yağmalanıyorum aşkım; Haydi gülüm gel hemen, geç kalma sende Tamamı ile küle dönmeden Alabileceğin ne varsa gel al kalbimden
145
Gidin Başka Yerde Oynayın Zihniyeti Lanet tavırlarımız yerin dibine insin! Komşuluklarımıza kalmamış saygın sevgin…Bahçeye top gelmiştir ev sahibi bağırır, Başka yerde oynayın, diyerek azarlatır…Bahçe, dersen boş toprak ekilemez biçimde, Top, kaçabiliyor umulmadık şekilde…Çocuk, gelip alamaz alsa azarlanacak, Top, zamanla birikir kimseler atmayacak… Öfkeli bir kız sesi “Başka yerde oynayın!” Başka yerleri yoktur çocuklarımızın…(2011)
53
Günaydın Günaydın umutsuz geceme gebe sabahım seher vakti, esen rüzgar günaydın, yeni güne merhaba diyen güneş mavi gökyüzü günaydın Günaydın bahar, rengarenk açan çiçekler lale, sümbül, papatya günaydın çiçek etrafında dans eden kelebekler. sana da günaydın, gül için besteye durmuş ey bülbül yeni doğmuş ağlayan bebek günaydın işçi kardeş, ekmeğin emekçisi ve günaydın sevdam, yürek sızım hayatımın sebebi; havam, suyum, ekmeğim günaydın iki gözüm günaydın… 04.02.2011
66
Yalnızlık Macerası Öyle yalnız kaldım ki hayatımda Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum Çok zaman annemin dizlerine hasret Koydum başımı kendi dizlerime Doya doya ağladım Paylaşırsa dost paylaşırmış İnsanın derdini....................
31
Aşk Düş Artık Yakamdan Dileğim yüce makamdan Aşk,düş artık yakamdan Sus ağlama hiç arkamdan Aşk, düş artık yakamdanSevdamız dilden diledir Nazın nasıl bir çiledir Derdim hep aşk iledir Aşk, düş artık yakamdanTanımaz kural kaide Yok senden bana faide Bir şey ummam hercaide Aşk, düş artık yakamdanDelice sevdim olmadı Çılgınca övdüm olmadı Gönlümden kovdum olmadı Aşk, düş artık yakamdanSevse yanımda olur Her heyecanımda olur Kanımda canımda olur Aşk, düş artık yakamdanAşık olmak bir beceri Kalpten girer içeri Yüreğimden çek hançeri Aşk,düş artık yakamdan
82
Gurur Duyar Beyin şarap çanağına Tükürdükce gurur duyar Tombul tombul yanağına Tükürdükce gurur duyarEnğel varmış cemaatına Enğel varmış beraatına Şer damlayan suratına Tükürdükce gurur duyarTer değmemiş ak alına Karga konmuyor dalına Kokuşmuş pis sakalına Tükürdükce gurur duyarAklım yetmez mealine Ermek bilmez kemaline Her gün şekli şemaline Tükürdükce gurur duyarDerdin olsa bin düzüne Alış Remzi'm bu hüzüne Utanmaz nursuz yüzüne Tükürdükce gurur duyar
62
Aşk Fısıltıları -1-Giyindin mi? Tırnaklarını boyadın mı? Ya dudakların Onları da boya Tara saçlarını bir güzel Hazır mısın? Çıkabilir miyiz Doruklarına aşkın? O yerlere varabilir miyiz? Denizleri geçebilir miyiz? El ele Hazır mısın? Hadi soyun öyleyse-2-Sağında bir yürek çarpıyor Benim yüreğim Sağımda bir yürek çarpıyor Senin yüreğin Şimdi İki yürek bir bedeniz Sonra İki beden bir yürek-3-Her parçam bir ayrı yerde Bir ayağım bu günde Bir ayağım yarında Bir gözüm göklerde Bir gözüm denizlerde Biri yaşamakta ellerimin Biri ölümse Yüreğimse Bin pa....................
82
Nasıl Bir Gençlik?(makale) Nasıl bir gençlik yetiştirmek istiyoruz?Bu konuda yeterince net miyiz? Toplumdaki değişik kesimlerin kriterleri veya idealleri birbirine yakın mı?Peki ülke gençleri ve dünya gençleri yeterince tahlil ediliyor mu?Anketler analizler yapılıyor mu?Tüm bunlar sağlıklı bir planlamaya dönüşüyor mu? Sorduğum hiçbir sorunun cevabı tatmin edici bir 'evet' değil bence... Bu ülkede dindar bir gençlik yetiştirme ideali var.Vatansever bir gençlik ideali de var,sorumluluk ve vefa duygusuna sahip bir gençlik isteyen de var;Geleneklerine,örfüne,tarihine bağlı milliyetçi bir gençlik isteyen de..Sorgulayan,insanı merkeze alan,evrensel düşünen,dayatmacılığa karşı yaratıcı insan yetiştirme hayali de var.Peki bütün bu istek ve idealler ,ülke ve dünya gerçekleri esas alınarak bir süzgeçten geçirilebilmiş mi? 'Hayır' . Analizler yapılıp bunun ışığında 50-100 yıllık eğitim projeleri siyaset üstü bir özen gösterilerek hazırlanabilmiş mi? 'Hayır'. Ortaöğretim kurumlarımıza bakıyorum da hiç bir uygulama tarafsız bir harmandan oluşan ideal bir gençlik yetiştirme amacında görünmüyor. Çocuklarımız ağır bir ders yüküyle karşı karşıya bırakıldığı için, velilerimiz karne başarısıyla övünür hale gelmiş;liseler üniversite başarısını başarı karnesi kabul etmiş durumda.Öğretmenler bu acımasız yarışın,sınav yoğunluğunun ahlaki zaafa uğrattığı öğrencileri sınıflarda vukuatsız tutmayı neredeyse başarı sayacak hale geldiler. E! O zaman hani ideal gençlik?Bu gençlik okullarda yetişmeyecek de nerede yetişecek?... Bence kağıt üzerinde başarı yaratmak,istatistikleri ters yüz edip başarısızlıkları saklamak ve sadece üniversiteyi kazanan robot öğrenciler yetiştirmeyi başarı saymak kendimizi avutmak olur.sonuçlar bu gün yaşadığımız gerçeklere dönüşür o zaman.Yetişen insanlar ,ne olurlarsa olsunlar;Milletvekili,bakan, yargı mensubu ,gazeteci,asker,polis...kendi muhakemeleri olmadığı için gücün kuklaları haline gelir, kul olurlar. Bu durumda ne yapmamız lazım? Sorusunu güçlü ve samimi bir şekilde kendimize yeniden sormamız lazım.Yeniden gençlerimize dönmemiz lazım. Çocuklarımızı barışçı, evrensel düşünen,uygar ,cesur; aynı zamanda kendi değerlerine de saygılı,vatanseverler haline getirmemiz lazım. Kanundan, yasadan yönetmeliklerden önce zihniyeti değiştirmek gerek diye düşünüyorum. bu da ancak ve ancak eğitimle olabilir inancındayım. Cenap Şahabettin 1900'lü yıllarda ''Suistimale müsait olmayan kanun yoktur;kanun değişir,suistimalin şekli değişir.'' derken 2017' de sözünün hala bir öğüt yerine geçeceğini bilseydi kahrından ölürdü. Bu nedenle bir an önce zihniyet değişikliğine ihtiyaç var bu ülkede o halde herkesi kucaklayan büyük eğitim projeleri yapmaya soyunmalıyız hem de hiç vakit kaybetmeden...
330
Sizler(Öğrencilerim) Yurdumla vatanım desem Damarımda kanım desem Tenimdeki canım desem Sizlersiniz sizlersiniz…Arı desem, petek desem Yaprak desem, çiçek desem Ahu desem, melek desem Sizlersiniz sizlersiniz…Yaylalarda sizler çoban Dağbaşlarında kahraman Yüreğimde dilsiz ferman Sizlersiniz sizlersiniz…Yıldız yıldız gökyüzünde Işıksınız gönlümüzde Ümit olan göğsümüzde Sizlersiniz sizlersiniz…Güzel yurdum köşe bucak Bayrak bayrak, sancak sancak Salih(i) ölümsüz kılacak Sizlersiniz sizlersiniz…
55
Yemen De Rasim Hayal Şiirin Hikayesiyemen gazisi dedem rasim hayal kolun dan yaralanıp gazi oluyor ve kolu çok derin yara olmasına ragmen yaralı komutanını da dişleriyle tutarak saglam koluyla destekleyip revire yetiştiriyor bu olay üstüne çift madalya alıyor gazilik ve cesaret madalyası ruhu şad mekanı cennet olsun bu ülke için sehit olmak isteyen rasim ler bitmez allah ın izniyle hayaloglu recep hayal bizim sınırları mız geniş ve derindir yemen de savaş dın vatan yurt dedin vuruldun kolundan ölüm hak dedin komutanına kendini siper de edip tarihin kendi oldun gazı rasim hayalvurulan kolun ağır koptu kopacak komutan yaralı vakit zaman daralıyor ve kalkıyorsun sağlam elinle komutanı kavrayıp dişlerinle destekleyip tutarak revire getiren kahraman sensin dedemal bayrağa kan verdin solmasın diye yemen de goncalar kırılmasın diye kolunu bıraktın yemen de yemen de nasip olursa günün birinde yemen de senin siperin de ben olacağım dedemhayaloglu canı canana selam olsun yemen ellerine turana selam olsun gazi rasim hayal e sehitlere selam bu vatan da sehit gazı olmak isteyen daha nice rasim hayal var var...hayaloglu...
170
Aile Ve Çocuk AİLE VE ÇOCUK Aile denilince akla gelen ilk şey çocuklarımız, Bizler çocuklarımız için ne yapıyoruz. Toplumda önceden kadınlar, ‘çalışan’ ve ‘ev hanımı’ şeklinde tanımlanırken, günümüzde bu ayrım ortadan kalktı. Bunun yerine ‘çalışan’ ve ‘çalışmayan’ kadın kategorisi kullanılmaya başlandı. Biz de bu kategorilerde yer alan kadınların yanlış algılarını değiştirmeye çalışacağız. Ev hanımı statüsü bugün her iki grubu da kapsar hale geldi. Zira dışarı da işçi veya işveren olan da evin de oturan da aslında evinin hanımı. Fakat kimisi ‘hanım’ kelimesinin büyüsüne fazla kapıldığı için midir bilinmez, eşinin gönlündeki ‘sultan’ makamını unutarak kendisini ev işlerine kaptırıveriyor. Öyle ki, gün kızıl örtüsüne bürünüp uzaklaşırken o, hâlâ bir şeyleri temizleme telaşında oluyor. Çocuğuyla ilgilenmeyi bile çoğu zaman temizlikle eş tutuyor. “Ben iyi ve ilgili bir anneyim. Çocuğumun üstü başı tertemiz! ” cümleleri de buna tanıklık ediyor çoğu zaman. Oysa çalışanıyla çalışmayanıyla bütün ev hanımları bilir ki, ev işi nankördür! Sanki dün bir dolu kimyasal temizlik malzemesi içinde çırpınarak pırıl pırıl yapılan ev orası değildir. Hal böyle olunca bu temizlik fiili her gün aynı şekilde tekrar ediliyor. Ne deterjan kokuları arasında Rahman’ın hediyesi çocuğun kokusu duyulabiliyor ne de banyodaki aynanın lekesi kadar yavruların kalbindeki boşluk düşünülebiliyor. Adeta eşyanın hizmetçisi haline gelen kadın, kendi çocuklarını bile unutuyor. dünyada ikinci plana atamayacağı annelik rolünü unutuveriyor. Ve sonuç ne oluyor: Bir hiç tekrar tekrar hep başa dönüyoruz. Çocuklarımıza vakit ayıramıyoruz. Dikkat ettiğim husus şu sadece iki bayramda çocuklarımıza vakit ayıra biliyoruz.23 Nisan ve 19 Mayıs da sadece ve sadece vakit ayıra biliyoruz. O zaman çocuklarımızın var olduğunu hissedebiliyoruz. Peki neden? Ev işi ve çocuk bakımı yüzünden kendini geliştirmeye fırsat bulamayan kadınların sayısı da az değil. İyi bir evlat yetiştirmek için dahi kitap okumayan, evinin içerisinde bile olsa fikir ya da fiil üretmeyen kadının hanımlığı sadece dört duvar arasında kalıyor. O evde dururken çocuklar okulda, eş ise işi gereği girdiği ortamlarda yeni şeyler öğrenerek kendini geliştiriyor. Fakat eve döndüklerinde bu birikimi aktaracak bir muhatap bulamıyorlar. Bu da zamanla aile içi iletişimsizliğe sebep oluyor. Gerisi acı ama bilindik bir hikâye: Yıllar geçtikçe eşini beğenmemeye başlayan çocuklarını bile görmek istemeyen beyler, annesini, kutsalını küçümseyen evlatlar ve kendine güvenini yitirip amaçsız kalan bir kadın… Acaba ondan mıdır ki, kendilerini hep suçluluk duygusuna kapılıyorlar. Acaba ben çocuk yetiştiremiyor muyum gibi düşüncelere kapılıyorlar. Aile denince akla gelen ilk şey bir yuva kurmak şu bir gerçek ki, yuva kurmakla olmuyor. Eğerki, o ailede çocuk varsa önce nasıl yetiştirebileceğini bilmeli terbiye nasıl verilir. O ailede çocukla nasıl diyoluğa girmelidir. Bunları bilmek lazım, Her şeye sahip olduğu halde mutsuz olan çocuklarda ne gibi eğitim hataları yapıyoruz? Çocuğun asıl ihtiyacı nedir? “Çocuğum için her şeyin en iyisi olsun diyorsanız önce eğitim almamız mı lazım” derken doyumsuz bir çocuk mu yetiştiriyoruz? Bütün bu soruların cevapların da kendimizde de arayalım, sadece bayramlarda aklımıza gelmesinler. Şahit olduğumuz şu gerçeği gördük,23 Nisan da çocuklarımızın ne kadar neşeli olduğunu ve bir o kadar da sevinçli bir ortam gösterdiklerini gördük Anne ve Babalarının karşısın da çok mutluydular bu dünya onlarındı sanki sadece bayramlarda değil de normal hayat yaşantımızda da çocuklarımızı unutmayalım onlara öğle bir sevgi ve şefkat gösterelim ki, bir ömür boyu mutlu ve mesut olsunlar Anne ve Babadan örnek alsınlar. Bizlerde çocuk olduk. eğerki bizler yaşamadıysak onlara yaşatalım çocukluklarını Bir çiçeği evinizde nasıl sulayıp bakıyorsak solmaması için kendi çocuklarımıza da öğle davranalım sevgimizi eksik etmeyelim. Zehra Okur
547
Gün Batımı Bir gülüş ardında, üzgünlüğüm. Ateşim, bir sigara da. Çok şey var anlatılacak, söyleyecek. Saatler yetmeyecek, Yetmeyecek zaman. Kaç ömür geçsede aradan, Bitmeyecek bu şiir....Gönlünü gönlüme çizen yıldızlar, Ay ışığındaki parıltı, Gönül rengindeki gün batışları, Yüreğimde uzar gider gölgeler, Beni benden alır, gider gölgeler....Akşamlarla uzar gider ayrılık, Derdimi benimle yazar gölgeler. Susarım; Kaleminden kan damlar. Bitmiyecek sana adanan, Kardelen çiçeği gülüşler. Rüzgardaki ürkek öpüşler, Yağmurdaki kalp atışları. Gitmek bilmiyor, Gün batımı....15.05.2014
72
Dağ Çiçeği Sen gideli günüm güne kavuşmadı dağ çiçeği Yüreğim hazanlara teslim oldu dağ çiçeği Ben bir hoşum yokluğunda hiçbirşey mutlu etmiyor Bakışlarım hayalinle avunuyor dağ çiçeğiHasret kokan mektuplar geliverdi gurbet elden Herkesten haber var,yok ki haber birtek senden Ben burdayken sen ırakta,söyle ne gelir bu elden Esip giden rüzgarlara sen sorarım dağ çiçeğiSenden kalan bir gül vardı,hatırandı soluverdi Keder, viran bedenime bir demet hüzün verdi Ben hüzünle avunurken başkalari neşe der'di Ömrüm zindana döndü yokluğunda dağ çiçeğiSensiz günüm ömre bedel,ızdıraplı dağ çiçeği Ne gecem belli,ne gündüzüm ömrüm çıkmazlara daldı Benim seven yüreğimde birtek senin aşkın vardı Gönlümü yollara koyup neden gittin dağ çiçeğiOlmaz olsun bu ayrılık,olmaz olsun böyle bir yar Nereye baksam orada senden kalan birşeyler var Son darbeyi sen vurdun ya dünya oldu bana mezar Yok olup gittim uğrunda bilmezmisin dağ çiçeği SAYGILARIMLA
135
Dolunay Bu gece dolunay var bir de ben Sırtımda eski bir palto, titriyorum Parkta yalnız bir kadın bir de ben Paltomu çıkardım ona veriyorumYalnızım diyor dolunay kadar Geceler düşmandı bana üşüyorum Sevgiler uzak diyarlar kadar Avuçlarımda geceler düşüyorumSaatler tükendiğinde ölüm Kalkıyor ve düşüyor kaldırımlara Bağırsamda duymuyordu zulüm Ölmüştü, yüzünü gömüp dolunaya
51
İlginçlik Yazmak bir tutku Ne olduğunu bile bilmediğin Hiç yapamadığın...Düşlediğin bir aşk ilişkisi Sen ve kalemin arasındaki Bir elektrik, Bir bakış gibi...Yazmak bir sanat Takdir edilip alkışlandığın Sevildiğin, kendini anlattığın bir şarkı bir doğa resmi sanki..Yazmak bir hayat Kalp atışı kelimeler Her harf bir hücre Her cümle organ gibi Sendeki hayatta da Yazdıklarım gibi sen Sendedeki dalgalarda da BEN Ne olacak bu halimiz Yazılarda buluşur olduk zatenKırmızı eteğin bende kalmış Özletme Gel yine bazenMemnuniyetsizmisin nesin?
75
Seni Sevmek Gül yüzüne bakıp dizim çöktüğüm Seni sevmek bana gurur veriyor Gönül verip sırlarımı döktüğüm Seni sevmek bana gurur veriyorTuti dillerine kurban olduğum Hasretinle başak başak solduğum Dar günümde bereketim bolluğum Seni sevmek bana huzur veriyorGönlümdeki ilmek ilmek kördüğüm Sevda dolu sözlerine öldüğüm Yüreğinde nice sırlar gördüğüm Seni sevmek bana kuvvet veriyor
53
Bayram Bugün bayram buluşalım, Sevgiyi, saygıyı konuşalım Hepimiz, dostça tanışalım Dost, insana yaraşır.Bugün bayram düşünsene, Hısıma uğrayıp görüşsene, Hakkı kardeşçe bölüşsene, Kardeş, insana yaraşır.Bugün bayram dokunsana, Öfkeden, kinden sakınsana Barışçıl bir tavır takınsana, Barış, insana yaraşır.Bugün bayram gönendiler, Çocuklar, neşeli gezindiler Emek, sayesinde giyindiler Emek, insana yaraşır.Bugün bayram kızmayınız, Dargınlığı güne yazmayınız, Mevla’ya böyle varmayınız, Bayram, insana yaraşır.
58
Ablalar ve kuzular piyangodan sevdanı kazandı gizli gizli harcayıp bitirdin yıllar sonra bile kimselere söyleyemedin ay! ! ! şen kimsin senad gözlügünle ne kadar şık ve zarifdin ailenin sadık meleğiydin yiten yıllarda gördüğün yerlerden andın ay! ! ! şen kimsin senevinin etrafı telefonlar,görmedin sevda acılarımıza care olamadın nekadar kolaydı itirafın edemedin ay! ! ! şen kimsin sendoğum günümü burak,nasılda ekdin bilerek isteyerek ebediyete gönderdin çoban yıldızım daha kimleri atladdın ay! ! ! şen kimsin sensalhane kokulu evinde huzurlumusun ablanın hediyesi YEMlakcından hala memnunmusun kızın büyüdü,geç hanım,mutlumusun ailecek hep beraber beştaş oynuyormusun gel görki yokluğuna alıştım,hoşnutmusun ay! ! ! şen kimsin sen
101
Ay, Dolunay Ay, dolunay Zaman bir yaz gecesi Ve ben üşüyorumAy, dolunay Saat gece yarısı Ve ben, seni düşünüyorumAy, dolunay Geceyi ağartan bir ışık Dağların göğü çizen gölgesi Çınar dallarında el sallayan koyu karanlık. Ve suskun bir yalnızlık ile Yıldızlara tutunmaya çalışan ben Hafifçe vuran rüzgara karışan uykusuzluk İçimde bir huzursuzluk…Ay, dolunay Ben üşüyorum Ve seni düşünüyorum: Sen de üşüyor musun? Dolunay vurdu mu yüzüne Karanlıklarını yırtabildin mi bu gece Dudaklarından çıktı mı birkaç güzel hece Çözebildin mi düşüncelerini kemiren birkaç bilmece..? Ay, dolunay Ruhumda çatışan bir suskunluk Etrafımda geceyi sorgulayan durgunluk Düşüncelerimi zorlayan bir yorgunluk Boynumu eğen bir kırgınlık ile Dudaklarımda yudumladığım kırmızı şarap Ve ben kopamıyorum gecenin ıssızlığından Ve ben kopamıyorum dolunayın dolu yüzünden…Ay, dolunay Ruhumda kopan bir yay Kulaklarımda uğuldamaya başlayan rüzgarla Geceden kaçacağım artık duvarların arasına, Sığınacağım, ılık ve yalnız bir yorganın altına Bir pes ediş misali Üşüyorum Yine düşüyorum İşte böyle Ben Kaçıyorum, Kaçıyorum nedense…biradam_x
150