instruction
stringlengths 0
2.7k
| input
stringlengths 0
4.47k
| output
stringlengths 11
1.71k
|
---|---|---|
Ben çiçek gibi taşımiyorum göğsümde aşı Ben aşı göğsümde kursun gibi taşıyorum Gelip dayanmiyor demir kapısına sevdanın Ben yaşayamıyorum yasıyor gibi yaşıyorum Ben aşı göğsümde kursun gibi taşıyorum Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Devrik cümle
B) Girişik cümle
C) Olumsuz cümle
D) Basit cümle
E) Sıralı cümle | Cevap E). Çözümü: Birinci dize, olumsuz devrik cümle; ikinci dize kurallı, olumlu, basit bir cümle; üçüncü dize girişik cümledir. Dizelerde sıralı cümle yoktur. Cevap E'dir. |
(I) Anzavara Ovası'nın ateş böcekleri de çok iridir. (II) Geceleri ova, Akçasaar yıldız boş işık döşenmişcesine donanır. (III) Sabahlaara kadar yıldız, ağaçlar, çiçekler, yapraklar, dallar yanar yanana öter, gökyüzünde yıldızlar sayısız durur durur. (V) Yer sönüverdi. Bir gökyüzündeki fırtına savrulan taşarda, numaralanmamış cimerler. Bu parçada kuvvetli birimlerinin cümlelerin hangisi yüklemli nin türüne göre diğerlerinden farklıdır? | A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V | Çözümü: "donanır, söner, durur, girer" yüklemeleri fiilidir. I numaralı cümlenin yüklemi "iridir" ise ek eylemli bir ad-dır. Cevap A'dır. |
- Aşağıdaki dizelerden hangisi, yapıca diğerlerinden farklı bir cümledir? | A) Yine camlar dinliyor uzaktan bir şarkıyı
B) İri yeşil gözlerinde gördüm o partiliyi
C) Sözüne kanmayın bunu duyunca Ali'nin
D) Kendini ellere versin o zalim gonca
E) Onu en büyük bir söğüt boyunca astılar | Cevap C). Çözümü: "Duyunca" zarf-fiilinin yer almasından dolayı C seçeneğindeki cümle birleşik bir cümledir. Diğerleri basit cümle olduğu için cevap C'dir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ortak nesne kullanılmıştır? | A) Ev hanımı bulaşıkları yıkadı, duruladı, kaldırdı.
B) Güllerin uykusu yıkan, kiminse halini sormadı.
C) Sabahları erken kalkar, kahvaltısını yapar, yola çıkarım.
D) Günlerce sokak süredin, evde oynayalım.
E) Arabayı aldım, bir çıkmamam onunla çalışıyorum. | Cevap A). Çözümü: A seçeneğinde "bulaşıklar" sözcüğü, "yıka"dı, "durula"dı, "kaldırdı" yüklemleirninin ortak nesnesi olarak kullanılmıştır. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisi yapı bakımından bağlamsız sıralı cümledir? | A) Çok güzel bir görünümü var, siz de şaşıracaksınız.
B) Annemin de hemen buraya gelmesini rica ediyorum.
C) Öyküyü okuduk, hemen bir daha okuyacaktım.
D) Durup böyle uzun süre manzarayı seyredemezdim.
E) Heyecan sonunda onu yemişti, ayağa kalkamadı. | - Çözümü: Bağım bağlaç sırası cümlede iki yüklem ve aynı yükleme bağlanan ortak iki olmas gerektir. C seçeneğinde, "okuduk" ve "okuyacaktım" yüklemlerinin nesnesi ortaktır. "Öyküyü" sözcüğü her iki yüklemin ortak ögesidir. Cevap C'dir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisi yapı bakımından diğerlerinden farklıdır? | A) Şehirde uyuyan evler arasında hava hep sakindi.
B) Yavaş yavaş düzelmişti, içten bir eda takınmıştı.
C) Vakti kahveye oyun oynayarak geçirmemleisin.
D) İşe başlamadan bizde bir heyecan uyandırdı.
E) Çok geçmeden dostluk ziyaretleri alışkanlık halini aldı. | - Çözümü: A, C, D, E şıklarındaki cümleler içinde fiilimsi geçen, giriş birleşik cümlelerdir. B seçeneğindeki cümle ise birbiri ne virgülle bağlanmış iki yüklemli cümledir. Cevap B'dir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisi yapı bakımından "Tam gitmek üzereydik ki halalar geldi." cümlesiyle aynıdır? | A) Siz ne yaptığınızı farkında mısınız gerçekten?
B) Bahçedeki masalar daha kaldırılmadınız mı siz?
C) Onu bu davranışında öyle bir seveceklik var di ki....
D) İyile heyecanlıyım ki akşam uyuyamıyorum.
E) İnsan bir kez anlayış gösterdi mi sürüp gider bu. | - Çözümü: Soru kökünde verilen cümle "ki" bağlacıyla birbirine bağlanmış iki yargıdan oluşuyor. Yani ki'li birleşik cümle. D seçeneğindeki cümlede de "ki" bağlacıyla bağlanmış iki yargı var. Cevap D'dir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yan cümlecik görevi yönüyle diğerlerinden farklıdır? | A) Kardeşim bir daha yaz yazmayacağını söyledi.
B) İzmir'den bu iş için gelmeyi düşünmüyor.
C) Evin kapıları kapalı olduğunu gördüm.
D) Ninemin daha yapmak istediği şeyler vardı.
E) Mercan düşüncelerinin gereğini yapıyor. | Cevap D. Çözümü: A, B, C, E şıklarında ise "yan cümlecik" nesne görevinde kullanılır. D seçeneğinde ise "var" yüklemle "var olan" ne sorusunu sorduğumuzda cevap olarak yan cümlecik olan "daha yapmak istediğim şeyler" ifadesini alırız. Bu yan cümlecik öznedir. Cevap D'dir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklem isim tamlamasından oluşmuştur? | A) Kışın hava erken kararıyor.
B) Adamın elindeki saat çalıntıydı.
C) Onun bu hareketin azmin zaferi.
D) Bu toplantıya Selin de katılmalıydı.
E) Telas telaş yağmurdan kaçıyordu. | Cevap C. Çözümü: C seçeneğinde verilen "azmin zaferi" cümleinin yüklemi olup belirtili isim tamlamasıdır. Cevap C'dir. |
- Aşağıdakilerden hangisi ünlem cümlesidir? | A) O senden hiç ayrı kalmadı.
B) Yazıklarından meyve ağaçları, gül fidanları.
C) İçinde başarılı bir insan.
D) Dil yarası yaraların en derinidir.
E) Söz gümüşse sükût altındır. | Cevap B. Çözümü: B şıkkında verilen cümlenin yüklemi yoktur. Cevap B'dir. |
- Aşağıdaki cümlelerden hangisi eksitilidir? | A) İncecik bir yağmur çiseliyordu. (II) Belli belirsiz, yağmur gibi, pus gibi. (III) Hiç yel esmiyordu. (IV) Üçsuz bucaksız ova aydınlık görünüyordu. (V) Doğuda, pusun ardında bulanık bir bulut içindeydip yitiyordu.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi eksitili cümledir?
Şıklar4: A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V | Cevap B. Çözümü: I, III, IV ve V numaralı cümleler yüklemi sonda bulunan kurallı cümlelerdir. B seçeneğindeki cümlenin ise yüklemi söylenmemiştir. Bu tür cümleler eksitili cümlelerdir. Cevap B'dir. |
- (I) Üç yönden horoz sesleri, köpek ürüsmeleri geliyordu. (II) Adam horoz sesi duydu, hiçbir yeri kestiremedi. (III) Uzun bir yönünü güneye döndü, hiçbir yeri Batıda her şey bir uğultuydu. (V) Geceden kalma kurbağalar daha ötüyorlardı, yer yer. | A) I. cümle kurallı, birleşik bir cümledir.
B) II. cümle öznesi ortak bir bağlı sıralı cümledir.
C) III. cümle kurallı, birleşik bir cümledir.
D) IV. cümle devrik bir cümledir.
E) V. cümle devrik bir cümledir. | Çözümü: D seçeneğinde verilen cümle kurallı bir isim cümlesidir. Yapısı yönünden ise tek yüklemi bir cümledir, içinde fiilimsi kullanılmamıştır. Sıkkta verilen birleşik ifadesi bu cümle için doğru değildir. Cevap D'dir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır? | A) Zorluklarla sabretmenin sonu mutlaka güzeldir.
B) Acelesi olan adamlardan biri, selamsız sabahsiz odaya girdi.
C) Kıskanç insanlar hem kendilerini hem de çevrelerindekini üzerler.
D) İnsanları iyi tanımalı, tanımadığımız insanlara karşı dikkatli olmalıyız.
E) Toplumda ara bozcu kişilerin varlığına engel olunmalıdır. | Cevap B. Çözümü: B seçeneğinde verilen cümlede anlatım bozukluğu vardır. Bu cümledeki "selamsız sabahsiz" sözü, "oda" sözcüğünün sıfatı gibi durmaktadır. Oysa bu söz, içeri nasıl girdiğini bildiren bir zarftır. Yanlış yerde kullanıldığı için anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Cümlemin doğruşu şu şekildedir: Acelesi olan adamlardan biri, odaya selamsız sabahsiz girdi. |
- Ormandaki tüm canlılar, başlarını yuvalarından dışarı uzatıyorlar, güneşe gülümsüyorlar. | A) Gereksiz sözcük kullanılması
B) Nesne eksikliği
C) Özne-yüklem uyumsuzluğu
D) Sözcüğün yanlış yerde kullanılması
E) Bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılması | Cevap C. Çözümü: Cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni, özne-yüklem uyumsuzluğudur. İnsan dışındaki varlıklar özne olduğunda da özne çoğu işe yüklem tekil olur. Bu kurala uyulmadığında anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Burada da öyle olmuştur. Yüklemde çokluk eki olmamalıdır. Yüklem "gülümsüyor" şeklinde olmalıdır. Doğru cevap C seçeneğidir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır? | A) Bir işe sevgiyle başlanırsa o işin verimi yüksek olur.
B) İnsanların değerleri sahip oldukları parayla değil, iyi niyetleri ve güzel ahlakları ile anlaşılır.
C) Yaşlı kadının ziyaretine şeftali yanaklı, yemyeşil gözlü küçük bir çocuk geldi.
D) Kişi kendine güvenmeli, fiziksel özelliklerinden ötürü kaygı duymamalıdır.
E) Belediye Başkanı ve Vali, hastaların evlerini birkaç defa ziyaret etti. | Cevap E. Çözümü: E seçeneğindeki cümlede bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümledeki "defa" sözcüğündeki çokluk eki gereksiz kullanılmıştır. "Birkaç" sözcüğü çokluk ifade etmektedir. Ardından çokluk ekinin kullanılması yanlıştır. Doğru cevap E seçeneğidir. |
- Yaşadıktan sonra da anladım ki nisan ayında kayak yapmak daha zevkli. | A) Gereksiz sözcük kullanılması
B) Sözcüğün yanlış yerde kullanılması
C) Bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
D) Nesne eksikliği
E) Özne-yüklem uyumsuzluğu | Çözümü: Cümledeki "kayak yapmak" sözü anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Bu söz yerine "kayak yapmak" sözü kullanılmalıdır. Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılmasidır. Cevap C seçeneğidir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır? | A) Dışarda, gökyüzünde incecik bir ışık çizgisi belirdi.
B) Burnundan soluk alıp veriyor ama bunun farkında değil.
C) Yazı, hemen her kitabıyla ayrı bir ödülün sahibi oldu.
D) Limonu kabuğunu, limon esansı yapmak için kullandı.
E) Saüonda oluşmuş olan gurultu öğrencileri rahatsız etti. | Cevap E. Çözümü: E seçeneğinde "salonda oluşmuş olan" sözü anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Bunun yerine "salonda oluşan" sözü getirilebilir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır? | A) Herkesin çeşitli işleri olduğu için araba birden boşaldı.
B) Verilmeyecek hesabım yoktur, başım açık.
C) Sedat, otobüste uzun saçlı kadını tekrar gördü.
D) Dostların bizden yardım istemelerini beklemeyelim.
E) Gözleri açtığında ortada hiçbir şey kalmamıştı. | Cevap B. Çözümü: B seçeneğindeki cümlede deyim yanlışından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. "başım açık" yerine "alınım açık" sözü kullanılmalı. |
- Verilen hariciği az bulacağına idare etmeyi öğren. | A) Özne-yüklem uyumsuzluğu
B) Tümleç eksikliği
C) Aynı anlamı geişen sözcüklerin birlikte kullanılması
D) Tamlayan eksikliği
E) Anlamca çelişen sözcüklerin birlikte kullanılması | Cevap B. Çözümü: Bu cümledeki anlatım bozukluğu tümleç eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Cümledeki anlatım bozukluğunu "bu lacı" sözcüğünden sonra "onunla" sözcüğü getirilmelidir. Bu sözcük cümlede edat tümleci olur. Bu tümleç eksiktir. |
- Çıplak ayaklarına ayakkabılar giydi ve zavallı annesinin tabutunu öylece izledi. | A) Çıplak ayaklarına ayakkabılar giydi ve zavallı annesinin tabutunu öylece izledi.
B) İlk resmi törene katılacağı zaman ona yeni giysiler, yeni ayakkabı satın alındı.
C) AB başkanı ile Başbakan arasındaki konuşma diyaloğu çok ilginçti.
D) Bütün çıkış yollarım tek düşündü ve hepsi de içinin biraz daha kararmaasına neden oldu.
E) Nehrin üstünden geçen tahta köprünün üstünde oturan adam gölgeye, cümleye dönüp kaldı. | Cevap C. Çözümü: C seçeneğinde "cümlede "konuşma diyaloğu" sözü anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Diyalog "karşılıklı konuşma" demektir. Bu iki sözden biri gereksizdir. |
- Trafiğin çok kalabalık olması iftarıyenen olay yerine zamanında ulaşmasını engelledi. | A) "kalabalık" sözü yerine "yoğun" sözü getirilerek
B) "çok" sözcüğü atılarak
C) "engelledi" sözü yerine "önledi" sözü getirilerek
D) "zamanında" sözcüğü atılarak
E) "zamanında" sözü yerine "geç" sözü getirilerek | Çözümü: Trafik için "kalabalık" sıfatının kullanılması yanlıştır. Bu sözcüğün yerine "yoğun" sözcüğü getirilmelidir. Buna göre cümledeki anlatım bozukluğu A seçeneğinde verilen değişiklikle giderilebilir. |
Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması veya ünsüz benzeşmesi yoktur? Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması veya ünsüz benzeşmesi yoktur? | Çözümü: D seçeneğindeki "çimede" sözcüğünde "ç" sözcüğünün de ünsüz yumuşaması, "demektir" sözcüğünde ise ünsüz benzeşmesi vardır. Cevap D seçeneğidir. |
|
Toplumun belli bir çevresi tarafından kullanılan, kendine özgü sözcük, deyim ve deyişlerden oluşan özel dile argo denir. Günlükça topluluğun alt tabakalarında, kapalı topluluklarda, göçmenlerde, eğlence ve futbol dünyasında, bazı internet sitelerinde kullanılır argo. Hemen her ülkede aynı kesim tarafından da kullanılan argo, söz gelimi; avantacı “sözcük”, “çıkarmak, bedavacı” anlamıyla; “bayılmak”, “sövcük”, “vermek”, “ödemek”, anlamıyla topluluğun hemen hemen her kesiminde kullanılır. Argo, uydurma bir dildir, sözcüklerin anlamını örütür. Kelimeler bozulur, yabancı sözcüklerle birleştirilir, onlara yeni anlamlar yüklenir. Daha çok, mizah ve küfürlü söyleyişlerde kullanılır. Arrmut: Aptal, bon kömse. Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangileri yoktur? | A) Ünlü düşmesi B) Ünlü daralması
C) Ünsüz yumuşaması D) Ünsüz benzemesi | Cevap E. Çözümü: Şehre (E) ünlü düşmesi, "uçaacaktım (ünsüz benzemesi), yalnızlığımda (ünsüz yumuşaması), bekliyordu (ünlü daralması). Cevap E seçeneğidir. |
- Aşağıdaki altı cüzlü sözcüklerden hangisinde bir ses olayı yoktur? | A) Sazsiz sözsüz taşır beni on sekiz yaz bahçelerine
B) Oysa hüzünlere çağrılıydim, ölümlere ve bitimlere
C) Gökteki yıldızlar, senin için sakladım
D) Beni bırakıyor hayat içinde kurduğum tuzak
E) Dağlar taşır bu hasretlik derdinde | Cevap A. Çözümü: B'de ünlü düşmesi, C'de ünsüz benzemesi, D'de ünlü daralması, E'de ünsüz değişim vardır. "bahçelerine" sözcüğünde bir ses olayı yoktur. Kaynaştırma ünsüzü kullanımı bir ses olayı değildir. Cevap A'dır. |
"Yazar, bir yerde "Politik alanda eskimiş adımı yüce sanat'ta kullanmak istemiyorum.." savunmasını yapıyor. Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangileri vardır? | A) Ünsüz değişimi - Ünsüz benzemesi
B) Ünsüz benzemesi - Ünlü daralması
C) Ünlü türemesi - Ünlü düşmesi
D) Ünsüz türemesi - Ünsüz yumuşaması
E) Ulama - Ünsüz düşmesi | Cevap B. Çözümü: "sanatta" sözcüğünde ünsüz benzemesi, "istemiyorum" sözcüğünde ünlü daralması vardır. Cevap B seçeneğidir. |
- Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir ses olayı yoktur? | A) Sait Faik, Türk öykücülüğünün temel taşlarından biridir.
B) Yahya Kemal'in biricik sevgilisi İstanbul ve Türkçedir.
C) Bahar gelince her yer nasıl da yeşerir bilemezsiniz.
D) Hiç kuşkusuz onun yaygın tercihin arkasında, kendi-sini yazmaya iten duygular vardır.
E) Yazar, büyüklerinde kendi fikrini açık açık savunur. | Cevap D. Çözümü: A'da ünsüz değişimi (öykücü-nü)le, B'de ünlü türemesi (biricik), C'de ünlü düşmesi (nasıl-ne) ve ünsüz düşmesi (yeşerir), E'de ünlü düşmesi (fikrini) vardır. D seçeneğindeki cümlede ses olayı yoktur. Cevap D seçeneğidir. |
Ne acı kaybetmek için sahiplik Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangileri vardır? | A) Ünlü düşmesi B) Ulama
C) Ünsüz değişimi D) Ünsüz benzeşmesi
E) Kaynaştırma ünsüzü | Cevap D). Çözümü: "Kaybetmek" sözcüğünde ünlü düşmesi, "olumluyu" sözcüğünde kaynaştırma ünsüzü "gidiş" sözcüğünde ünsüz değişimi, "kopaçak iplik" sözleri arasında ulama vardır. Dizelerde ünsüz benzeşmesi yoktur. Cevap D seçeneğidir. |
- Aşağıdaki dizelerin hangisinde ulamaya bir örnek vardır? | A) Bileşin ki sensiz bir gömgök bakım
B) Herkes bir tarafa sen teksin gülüm
C) Ey yıllar; içime beslediğim kaniya
D) Hangı resmime baksam ben değilim
E) Aska sürgün oldum ömür bitdirim | Cevap E). Çözümü: E seçeneğindeki dizde "sürgün oldum" sözcüğünde ulama vardır. C seçeneğindeki "yıllar" sözcüğünden sonra virgül kullanıldığı için orda ulama olmaz. Cevap E seçeneğidir. |
Adam, kitabı bitmeden oturduğu koltuktan kalktı. Kitabı önündeki sehpanın üzerine açık olarak bıraktı. Rüzgar da esmiyordu ki sayfalar kahve içti. O koltuğa o gün birçok insan oturdu, kalktı, çay kahvesi içti, kimsenin aklına sehpa-nın üzerinde duran kitabı okumak tek bir sözcük okuma-dın merak etmedi. Kimse kitaptan gelmedi. Kimse kitabın yazdığı çatladı yalnızlıktan. Sözcükler uçtu, sayfalar be-yaza döndü. Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur? | A) Ünlü daralması B) Ünlü türemesi
C) Ünsüz yumuşaması D) Ünlü düşmesi
E) Ünsüz benzeşmesi | Cevap B). Çözümü: "Kitabı" sözcüğünde ünsüz yumuşaması, "koltuk-tan" sözcüğünde ünsüz benzeşmesi, "esmiyordu" sözcüğün-de ünlü daralması, "aklına" sözcüğünde ünlü düşmesi vardır. Parçada ünlü türemesi yoktur. Cevap B seçeneğidir. |
İnsan gücünün sinir yoktur, sinir olsa gelişme bir yerde durur. Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangileri vardır? | A) Ünsüz değişimi - Ünsüz benzeşmesi
B) Ünsüz düşmesi - Ünlü daralması
C) Ünlü türemesi - Ünlü düşmesi
D) Ulama - Ünsüz yumuşaması
E) Ünsüz düşmesi - Ünsüz yumuşaması | Cevap A). Çözümü: "Gucünün" sözcüğünde ünsüz yumuşaması (gu-gu-cu), "yoktur" sözcüğünde ise ünsüz benzeşmesi vardır. (yok-tur) Cevap A seçeneğidir. |
Şiir kelimelerin çıplak halinin çok uzağında duran bir şey-dir. Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi vardır? | A) Ünsüz değişimi B) Ünlü daralması
C) Ünlü türemesi D) Ünsüz yumuşaması
E) Ünsüz benzeşmesi | Cevap D). Çözümü: Bu cümledeki "uzağında" sözcüğünde bir ses olayı vardır. Uzak sözcüğü ile başlayan bir ek aldığında "k" ünsüzü yumuşayarak "yumuk (ğ)" olmuştur. Cevap D seçe-neğidir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yoktur? | A) Bir kadın yazarımız yok belki ama bir çok kadın yazarımız var.
B) Türk Dilinde, dilin eski ve yeni pek çok sözü bulunur.
C) O günlerde gittiğim bir çay bahçesi de beni bu alemin içine çekiyordu.
D) Her gün Türkçede olmayan bir başka kelimeyle karşılaştığınız için ürküyordum.
E) Dille ilgili geçen birkaç yüz yıl içinde takılan tutum iki aşamadır. | - Çözümü: A seçeneğinde "bir çok" sözcüğü, B seçeneğinde "Dilinde" sözcüğü, D seçeneğinde "olmayan" sözcüğü, E seçeneğinde ise "yüz yıl" sözcüğü yanlış yazılmıştır. C seçeneğinde verilen cümlede yazım yanlışı yoktur. Doğru cevap C seçeneğidir. |
Yazar sadece "masal" olan bu metinlerinde değil, hemen tüm yazılarında, hayatın abdusst yani çarpar ilkin okura ve geleneksel metinlere alışkın bir zihni bu sokia her sevin tersyüz edilmiş olduğu bir dünyanın tasvirine çağırır. Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır? | A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. | - Çözümü: IV. sözcüğün yazımında yanlışlık yapılmıştır. Bu sözcük "ters yüz" şeklinde ayrı yazılmalıdır. Cevap D seçeneğidir. |
Dünyada ilk olarak şeker, şeker kamışından elde edilmiştir. Onyedinci yüzyılın ortalarında şeker bütün dünyada tanınmıştı. Şekerinin kahve ve kakaoayla birlikte pişirilerek içilmesi modası Avrupa'nın zengin sınıfları arasında çok yayılmıştır. Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır? | A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. | - Çözümü: Parçada sayılanların yazımında yanlışlık yapılmıştır. II. numaralı sözcük, "On yedi" şeklinde ayrı yazılmalıdır. Cevap B seçeneğidir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde büyük harflerin kullanımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır? | A) Diş dünyaya ile uyumsuzluğunu belirgin olarak gördüğümüz Bilge Karasu, okuru göstergeler dünyasına çeker.
B) Elimde tuttuğum Hayvanlar Kitapçığı, ünlü yazar Atı Kar'dan bir alıntı başlar.
C) Kediiler için başlığına bir kitap yazan yazar, kitapta daha çok, kedi elimas üzerine odaklanır.
D) Doğu Anadolu kentlerinden bazılarının liçe ve köy adları oldukça ilginçtir.
E) Yazar çocukları anlatan Kasagi adlı unutulmaz hikayesini çıkarmayı başardı. | - Çözümü: C seçeneğinde verilen cümlede bir yazım yanlışı yapılmıştır. Bu cümledeki "elimas" sözcüğü, kediye verilen özel bir isim olduğu için büyük harfle yazılmalıydı. Doğru cevap C seçeneğidir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? | A) Ağır yükleri omzuna attığı için beli çok ağrıyormuş.
B) Biz veremedi fikri herkes için buldu ve uyguladı.
C) Sinemayla yakından ilgilenir, vizyonudaki filmleri hemen izler.
D) Eline geçen her resmi dikkatle inceler, ressamını merak eder.
E) Aldığı yerli izni, sakin ve güzel bir sahil kasabasında geçirmeye tercih etti. | Çözümü: A seçeneğinde verilen cümlede bir yazım yanlışı vardır. Bu cümledeki "omuzuna" sözcüğü yanlış yazılmıştır. Bu sözcükte ünlü düşmesi olmamalı ve "omuzuna" şeklinde yazılmalıdır. Doğru cevap A seçeneğidir. |
Gidecekleri gün, daha deniz beyazken, köyülerinin bütün öteberileri çınarların altına yığılmış, gelecek dost tekneleri bekliyorlardı. Gün burnuna teknelerin motor sesleri duyul du, arkasından da motorlar gürültüsü. Gelenler, bir iki, beş on tekne değil, koca bir balıkçı filosuydular. Hepsi de eski balıkçı teknesi, kıyadalı Türkmen köylerinden, kasa badaklı balıkçılar, hangi düşmüş hepsi de eski sü rülüdüğünü kösüp gelmişti. Hepsi de evlerinden birer ölü çınkısına yaslıyordu. Ağılarını bırakmış demişlerdi. Bir ço ğunun göz çukurlarında yazışır biçim acıydı. Dizin dostlu ğu da hiç başka bir dostluğa benzemz. Eninde sonunda mutlu bir dostluktur. Kıyamete kadar unutulmaz. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Birden çok duyaya seslenilmiştir.
B) Öyküleyici anlatım ağır basmaktadır.
C) Niteleyici sözcükler kullanılmıştır.
D) Tanımsal bakış açısıyla oluşturulmuştur.
E) Kişileştirmeden yararlanılmıştır. | Cevap E). Çözümü: Parçada insan dışı bir varlığa insana özgü nitelikler aktarılmamıştır. O halde bu parçada kişileştirmeden yararlanılmamıştır. |
Beni Ada'daki köşkte en etkileyen esya, bir duvar boyadan boya kaplayan, üç metre yüksekliğindeki Yıldız'dan getirilmiş yalın içinde aynaydı. Karşısında durur, kendimi kocaman aynanın yıldızlı küçük göründüğüm. Arkada geniş hol ve bu holle karşılıklı açılan san ve pembe salonların girişleri görülebilir. Bu salonlar biz çocuklara dokunulması yasak olan Servis ve Sağlık antika vazoları ve biblolara doluydu. Ortadaki Ampir mobilyalara döşeli büyük salonun sonunda, kızan piyano çalırdı. Ortadaki yaylı tısık diye, ta vanda bir pencere açılmışken nodal görülebilirdi, etajerlerden fiskran bıçakların üstüne düşerdi. Cevalt dayının kızı Mutara ve Süat dayının üstüne kızdı. Geralt ile, dönen kız ne yukan çıkkan merdivenin trabzanlarına oturara biz aşağı kayardık. Kazık kadar olmasına rağmen, Aliye de katılırdı bir süre ve azar istirdı. Üst katta da aşağı katın dü zeni için, sürekli isıtılan iki salon vardı. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Açıklama
B) Tartışma
C) Betimleme
D) Karşılaştırma
E) Benzetme | Cevap C). Çözümü: Bu parçada bir çevre, ayrıntılı bir şekilde betimlenmiştir. |
(I) Medeniyet ve kültür değişimine bütün boyutlarıyla şahit olan ve bunu yaşayan Tanpınar, eserlerinde bu çarpılma yı ve bireydeki sarsıcı etkisini mazİye sadık ve bu sarsıcı mekle birlikte, sonuna kadar işler. (II) Yeni yenİ sahİplenme ve bütünlük parçalanmış, bİrlİk yenİleşmİş bİrlİkte kİrılmayİ hazm edememektedir. (III) Çünkü yarayİyle (IV) O nun kahramanlarİ senetİnİ kaynak İÇİn parçalanmİş bİr ruha sahib ve buhranlazzı öldürmek İÇİn İlkİlİk, seçİsİzİz İktİr. (V) Tanpİnar, roman ve öykülerİnde İşledİğİ konu lar İle sırf İnİnek temalar ortaktır. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yalın anlatım söz konusudur? | A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. | Çözümü: Parçanın V numaralı cümlesinde yalın anlatım söz konusudur. Burada okurun farklı anlamlar çıkarmaasına uygun ifadeler, mecaz sözleyişler yoktur. Diğer seçeneklerde ise bu tür ifadelere yer verilmiştir. |
", Soru5) | ", Şıklar5)
print("Cevap5:", Cevap5)
print("Çözüm5:", Çözüm5)
print("Paragraf2:", Paragraf2)
print("Soru7:", Soru7)
print("Şıklar7:", Şıklar7)
print("Cevap7:", Cevap7)
print("Çözüm7:", Çözüm7)
print("Paragraf3:", Paragraf3)
print("Soru8:", Soru8)
print("Şıklar8:", Şıklar8)
print("Cevap8:", Cevap8)
print("Çözüm8:", Çözüm8)
print("Paragraf4:", Paragraf4)
print("Soru6:", Soru6)
print("Şıklar6:", Şıklar6)
print("Cevap6:", Cevap6)
print("Çözüm6:", Çözüm6)
``` | Cevap ", Cevap5). Çözümü: ", Çözüm5) |
", Soru6) | A) II ve III.
B) III ve IV.
C) III ve IV.
D) III ve V.
E) IV ve V. | Cevap ", Cevap6). Çözümü: ", Çözüm6) |
", Soru7) | A) Sağlıklı bir bireyin geçmişinde sağlıklı ve mutlu bir çocukluk dönemi mutlaka vardır.
B) Duygusal yoksunluk yaşayan çocuklara anne ve babalar dışında akrabalar da yardım eder.
C) Çocuklar, tatil veya başka bir amaçla istemiyorsa başka bir kişinin yanında kalmamalıdır.
D) Anne ve babalar, küçük yaştaki çocuklarına gereken ilgiyi göstermelidir.
E) Annesi büyüyün çocukları, çevreye karşı korku duydukları için saldırgan tavırlar gösterebilir. | Cevap ", Cevap7). Çözümü: ", Çözüm7) |
", Soru8) | A) Çocuğun gece tuvalate gitmek istemesi
B) Farklı bir evde kalan çocuğun odasi özlemesi
C) Akrabaların çocuğa yeterince ilgi göstermemesi
D) Geceyi geçirdiği kişilerin annenin yerini tutamaması
E) Çocuğun ateşlenip hastanalanabilme riskinin olması | Cevap ", Cevap8). Çözümü: ", Çözüm8) |
Yirminci yüzyılın ortalarına kadar ülkeler, nüfusun sayısal olarak fazlalığının güçlü olmak için gerekli olduğunu sanıyorlardı. Ancak günümüzde nüfusun sayısal fazlalığı göz önüne alınırken üzerinde durulmasıdır. Günümüzde ülkeler aşırı nüfus artışının sorun yaratması ve buna karşı önlem alınması gerektiğinden çeşitli nüfus politikaları uygulamaktadır. Bir yandan aşırı nüfus artışı çeşitli sorunlara yol açarken diğer taraftan da nüfusun çok az artması veya eksimesi de ülkelerin varlığını ve geleceğini tehdit etmektedir. İşte bu nedenlerle nüfusun belli bir oranda, sorun yaratmadan artışını sağlamak hedeflenmektedir. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir? | A) Nüfus sayısal fazlalık önemlidir.
B) Aşırı nüfus artışı günümüzde sorun yaratmaktadır.
C) Nüfus artışının nitelikli ve belli bir oranda olması gerekir.
D) Nüfus sayıdan çok nitelik önemlidir.
E) Nüfus fazlalığı kadar azlığı da sorun yaratmaktadır. | Cevap C. Çözümü: Parçada nüfus artışının sorun yaratmaması için kontrol edilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu da nitelikli ve belli bir oranda olması gerektiği anlamına geliyor. |
Sanat ve edebiyat eserlerini herkesin derinden anlayıp yorumlaması mümkün değildir. Bu tür eserleri ancak konusunda uzman kişiler yorumlayabilir. Sanat ve edebiyat eserlerini sürekli inceleyip yorumlayan kişiler eleştirmenlerdir. Okuyucu, eleştirmenlerin yazılarını okuyarak eser-den daha büyük zevk alır, ufkunu genişletir. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir? | A) Eleştirmenlerin yazılan eser hakkında bilgi verir.
B) Eleştiri kolay bir iş değildir.
C) İnsanlar, anladıkları yazılardan keyif alırlar.
D) Bilgi sahibi olan okuyucularını yorumlayabilir.
E) Sanat ve edebiyat eserlerini sadece uzman kişiler yorumlayabilir. | Cevap E. Çözümü: Parçanın ilk cümlesi "Sanat ve edebiyat eserlerini herkesin derinden anlayıp yorumlaması mümkün değildir." diyerek, sadece uzman kişiler yorumlayabileceğini ifade ediyor. |
Zamanı güzel kullanabilmek, amaçların gerçekleşmesi ve başarı için çok önemlidir. Ancak zamanı iyi değerlendirenler mutlu, sağlıklı, huzurlu, başarılı olabilir. Çünkü zaman, herkesin eşit olarak kullanabileceği tek olgudur ve hiç kimseye ye dönmezden geçer. Zamanı güzel kullanmak, yalnızca faydayı anlayışla çalışılmak anlamına gelmez. Kendimize ve sevdiklerimize de zaman ayırmalıyız; spor, tiyatro, sinema gibi kültür ve sanat etkinliklerine katılmalı, doğada ki güzel alanları gezip görerek ruhsal doyuma ulaşmalıyız. Yalnızca ekonomik ya da mesleki başarılar peşinde koşan kişilerin; bencil, karamsar, içe dönük bir kişilik özelliği taşıdığı, topluma uyum sağlamakta güçlük çektiği görülmektedir. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir? | A) Tüm insanlar için zaman eşit bir olgudur.
B) İş yaşamındaki başarı için zamanı iyi kullanmak gerekir.
C) Bencil, karamsar ve mutsuz insanlar zamanın değerini bilmez.
D) Zamanı iyi kullanmak, ruh ve beden sağlığını koruyarak sosyal ve kültürel gelişim içinde olmak.
E) İnsan, çevresine ve sevdiklerine de zaman ayırmalıdır. | Cevap E. Çözümü: Parçanın son cümlesi "Kendimize ve sevdiklerimize de zaman ayırmalıyız" şeklinde. Yani insan, çevresine ve sevdiklerine de zaman ayırmalıdır. |
-** Şiirde önemli olan, sözcükleri yan yana getirmek değil; ...... Bu cümlenin sonuna düşüncenin aksine göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?** | A) sanatsal beklentiye cevap vermektir. B) onlarla bazı duyguları pekiştirmektir. C) onlarla anlatım güzelliği oluşturabilmektir. D) güzel biçimleri bulmaktır. E) konuşma diline kazandırmaktır.**
**Çözüm1: -**
**Cevap1: -**
**Paragraf2: -**
**Soru2: Ben bu roman tekniğini herkes kullandı içi, ...... diye değil; eserimin kalıcı olmasını sağladığı için kullandım. Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilirse cümle anlamı bir bütün oluşturur?**
**Şıklar2: A) adet yerini bulsun B) başıma devlet kuşu kondu C) işi yokuşa süreyim D) adam olmuş desinler E) önüm açılsın**
**Çözüm2: -**
**Cevap2: -**
**Paragraf3: -**
**Soru3: Başarılı sanatçılar çabuk ölür ama eserlerinin ...... Bu cümle düşüncenin aksine göre aşağıdakilerin hangisiyle sürdürülürse "kalıcılık" vurgulanmış olur?**
**Şıklar3: A) damarlarındaki kan hiç durmaz B) şöhreti her yere ulaşır C) adı da unutulabilir bazen D) değeri de azalabilir bazen E) yazıldığı dönem altın çağdır**
**Çözüm3: -**
**Cevap3: -**
**Paragraf4: -**
**Soru4: Bir sanat yapıtını sıradan bir nesne değil, sanat yapıt yapan şey ...... Bu cümlenin sonuna düşüncenin aksine göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?**
**Şıklar4: A) özgünlüğüdür. B) kişiye göreliğidir. C) estetik oluşudur. D) yorumlanabilirliğidir. E) emek gerektirdiğidir.**
**Çözüm4: -**
**Cevap4: -**
**Paragraf5: -**
**Soru5: İnsanların sadece şehirlerde duygularına sınır koydukları sanılırken insanlar; köylerde, dağ başında ve mağara kovuklarında da içlerinden geldiği gibi gülip ağlamak hürriyetine sahip değillermiş çünkü ...... Bu cümlenin aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanması uygun olur?**
**Şıklar5: A) öyle olduğunu düşünmüştüm. B) bu yönüyle şehirlerden ayrıldığını sanmıştım. C) toplum kuralları burada da geçerli. D) herkes kendi çıkarlarını düşünüyor. E) insanlar birbirlerini anlamıyor.**
**Çözüm5: -**
**Cevap5: -**
**Paragraf6: -**
**Soru6: "Gerçek bir sanat yapıtının sanatsal değeri, ...... tarafından belirlenebilir." cümlesi aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa sanatsal kaygının değil, farklı kaygının öne çıktığı söylenebilir?**
**Şıklar6: A) sanatseverler B) eleştirmenler C) koleksiyoncular D) sanatçılar E) akademisyenler**
**Çözüm6: -**
**Cevap6: -** | Cevap -**. Çözümü: -** |
-** Ben bu roman tekniğini herkes kullandı içi, ...... diye değil; eserimin kalıcı olmasını sağladığı için kullandım. Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilirse cümle anlamı bir bütün oluşturur?** | Cevap -**. Çözümü: -** |
|
-** Başarılı sanatçılar çabuk ölür ama eserlerinin ...... Bu cümle düşüncenin aksine göre aşağıdakilerin hangisiyle sürdürülürse "kalıcılık" vurgulanmış olur?** | Cevap -**. Çözümü: -** |
|
-** Bir sanat yapıtını sıradan bir nesne değil, sanat yapıt yapan şey ...... Bu cümlenin sonuna düşüncenin aksine göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?** | Cevap -**. Çözümü: -** |
|
-** İnsanların sadece şehirlerde duygularına sınır koydukları sanılırken insanlar; köylerde, dağ başında ve mağara kovuklarında da içlerinden geldiği gibi gülip ağlamak hürriyetine sahip değillermiş çünkü ...... Bu cümlenin aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanması uygun olur?** | Cevap -**. Çözümü: -** |
|
-** "Gerçek bir sanat yapıtının sanatsal değeri, ...... tarafından belirlenebilir." cümlesi aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa sanatsal kaygının değil, farklı kaygının öne çıktığı söylenebilir?** | Çözümü: -** |
|
Ben ünlü bir yayınevinde çalışan bir öykü yazarıyım. Pek çok kitabı yayıma hazırladım bugüne değin. Yazanın coşkusunu paylaşarak kiminin adını bile koydum. Bir virgülülük katım olmadan her kitapta kendimcis bir emek demektir. Basımevinden geldiğinde sıcacık gibi birleşen kokusunu taşır her kitap o an. Elinizdekise benim ilk öykü kitabım. Saymadım ama kim bilir kaçıncı kitabım. Öykücünün bu sözlerinden, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? | A) Kitaplarla uğraşmayı her şeyin üstünde tuttuğu
B) Başkalarının kitaplarına da katkılarınin olduğu
C) Bir kitabı yayına hazırlamanın kendisine çok zevk verdiği
D) Kitapları yayına hazırlamanın, yazarlık için iyi bir başlangıç olduğunu düşündüğü
E) Kendisi için kitapların büyük bir değerinin olduğu | Cevap D. Çözümü: A) Kitaplarla uğraşmayı her şeyin üstünde tuttuğu |
Özgun resimler, yeniden canlandırmanın hiçbir zaman olamayacağı ölçüde sessiz ve dingindir. Bu bakımdan yeniden canlandırmayla karşılaştırılmaz. Çünkü özgün resimde sessizlik ve dinginlik asıl malzemenin, boyamayanın içinde sinmiştir, insan boyada ressamın resmi yaptığındaki hareketlerinin izlerini görebilir. Bunun, resmin boyanmasıyla insanı ona bakması arasındaki zaman aralığını kapatmak gibi bir etkisi vardır. Bu özel anlamda tüm resimler çağdaştır. Resimlerin çağlarının tanımları olma özelliği buradan gelir. İçinde yaşadıkları tarihsel an orada, gözümüzün önündedir. Bu parçadan hareketle özgün resimlerle ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? | A) Kendine has bir yapım sırrına sahiptir.
B) Sanatçının tecrübelerinin ürünüdür.
C) Zamanın sınırlarını aşan bir gücü vardır.
D) Oluşturulduğu dönemin izlerini taşır.
E) Yaratıcısının tekniğini görürür kilar. | Çözümü: Seçenekleri paragraftaki ilgi yerlerle eşleştirelim: |
2003 yılının Aralık ayında Birleşmiş Milletler gözetimi- nezde düzenlenen İklim Değişikleri Konferansında Mikro- nezya delegesi, "İklim değişikliği nedeniyle olacak olan ilk insanlar bizleriz." şeklinde acı bir açıklama yaptı. Delegeler, acil olarak besin kaynaklarının güvenliğini sağlama, su artırma ünitelerinin kurulması, mendi- rekler inşa edilmesi ve güneş enerjisinden yararlanıl- ması gerektiğini ifade etti. Delegelerin aktardığına göre, büyük gelgitlerin ve düzensiz yağmurların etkisiyle deniz seviyesinde görülen yükselme, bu küçük ada devletindeki tarıbatı daha da artırmış, bunun sonu- cunda halkın yarısının evleri yıkılmış, kıyı erozyonu art- mış, yer altı sularının tuzlanmaya başlamasıyla da ekin- ler kurumuş. Bu parçada aşağıdakilerden hangisiyle ilgili bilgi yoktur? | A) Gelgitlerin etkileri
B) İklim değişikliğinin sonuçları
C) Konferansın nerede düzenlendiği
D) Tarıbatın neden arttığı
E) Alınacak önlemlerin neler olduğu | Cevap C. Çözümü: "Delegenin aktardığına göre, büyük gelgitlerin ve dü- zensiz yağmurların da etkisiyle deniz seviyesinde gö- rülen yükselme, bu küçük ada devletindeki tarıbatı daha da artırmış. Bunun sonucunda halkın yarısının evleri yıkılmış, kıyı erozyonu artmış, yer altı sularının tuzlanmaya başlamasıyla da ekinler kurumuş." yargı- sı ile A seçeneği;
"...Mikronezya delegesi, 'İklim değişikliği nedeniyle ole- cek olan ilk insanlar bizleriz.' şeklinde acı bir açıklama yaptı." sözü ile B seçeneği;
"Delegenin aktardığına göre, büyük gelgitlerin ve dü- zensiz yağmurların da etkisiyle deniz seviyesinde gö- rülen yükselme, bu küçük ada devletindeki tarıbatı daha da artırmış." bölümü ile D seçeneği;
"Delege, acil olarak besin kaynaklarının güvenliğini sağlama, su artırma ünitelerinin kurulması, mendi- rekler inşa edilmesi ve güneş enerjisinden yararlanıl- ması gerektiğini ifade etti" bölümünden de parçada E seçeneği ile ilgili veriler bulunmaktadır. |
Outdoor eğitimi, açık havada, doğada, doğa koşulla- rıyla mücadele etmenin yollarını öğretmeyi amaçlayan çalışmalara verilen isim. En önemli özelliği ise teoriden çok, deneyim kazanılarak öğrenme temeline dayan- ması. Kano, maymun köprüsü ve kampçılık, bu eğiti- min içindeki aktivite ve sporlardan bazıları. Outdoor eğitimlerinde, belirlenen hedefe ulaşmaya en uygun planı yapmak, hızlı ve doğru kararlar alırken çalışarak bunları yılmadan uygulamak gerekir. İlk bakışta, bir ka- yaya tırmanmak ya da bir akarsuyu geçmek, sıradan bir yaşamdan çok farklı görünse de temelde benzerlikler fazla. Burada da en hızlı şekilde en doğru planı yapmak, ekip arkadaşlarından yardım almak ve bazı becerileri kullanarak hedefe ulaşmak gerekir. Bu parçaya göre, aşağıdakilerin hangisi outdoor eğitiminin özelliklerinden biri değildir? | A) Yaşayarak öğrenme ilkesinden yola çıkma
B) Belirli yaş gruplarının becerilerini geliştirmeye yö- nelik olma
C) Kısa sürede doğru çözümler üretebilmeyi gerektir- me
D) Yardımlaşma ve takım ruhu oluşmasını sağlama
E) Her türlü zorluğa dayanabilmeyi öğretme | Çözümü: "En önemli özelliği ise teoriden çok, deneyim kazanı- larak öğrenme temeline dayanması." sözü ile A seçene- ğinin; "...hızlı ve doğru kararlar almaya çalışarak..." ... en hızlı şekilde en doğru planı yapmak" ifadeleri ile C seçeneğinin; "...ekip arkadaşlarından yardım al- mak..." bölümü ile D seçeneğinin; "...doğada, doğa koşulları ile mücadele etmenin yollarından" ile de E seçene- ğinin outdoor eğitiminin özelliklerinde olduğunu söylemek mümkün. Ancak parçada katılımcıların yaş grupları ile ilgili bir yeri almamaktadır. |
Uzun bir röportaj ruhuna uygun bir şekilde özetlemek kadar zor ve ne acaba gazetecilik mesleğinde? Öncelikle konunuza ve yazı dili arasında bir uyum yakalayacaksın. Soruda ve cevapta olmayan kelimeleri okurken anlaşılın diye ekleyeceksin. Gereksiz yere tekrar edilmez kelimeleri çıkaracaksın ama konuşmanın ritmini bozma süresinin. Bir sorunun cevabı alıncayaa kadar röportajıcesinin değişik anlarında tekrarladığın soru lara verilen cevabı en özlü şekilde tek kısımda toplayacaksın. Bu arada esprileri kısıtmayacaksın. Muhatabının kelimeleriyle anlatmak içderekleri arasında bir fark varsa onun lehine ifadelerini düzelteceksin. Bu arada da sözün temposuna, vurgusuna dikkat edeceksin. Bu parçada sözü edilen röportaj yazısıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? | A) Anlatımda en uygun söz, en uygun yerde kullanılmalıdır.
B) Söz diziminde anlatım kusurları giderilmeye çalışılmalıdır.
C) Anlaşırlığı sağlamak için içerikte bazı değişiklikler yapılmalıdır.
D) Sadece usta kişiler tarafından kaleme alınmalıdır.
E) Anlatımın ahengini sağlayacak unsurlara dikkat edilmelidir. | Cevap D. Çözümü: Metinde yer alan "...bir sorunun cevabı alıncayaa kadar değişik anlarda tekrarlanan sorulara verilen cevap lar en özlü şekilde tek kısımda toplayacaksın..." ifadesi ile A seçeneği; "Gereksiz yere tekrar edilen kelimeleri çıkaracaksın ama ritmi bozmamaya çalış." cümlesi ile B seçeneği; "Muhatabının kelimeleriyle anlatmak is tedikleri arasında bir fark varsa onun lehine ifadelerini düzelteceksin." bölümü ile C seçeneği; "Bu arada sözün temposuna, vurgusuna dikkat edeceksin." yargısı ile E seçeneği paragrafta çıkabilmektedir. An cak "sadece usta kişiler tarafından kaleme alınması gerektiği"ne dair bir söz parçada bulunmamaktadır. |
Büyük bir arkeolojik başarı olan Harappa ve Mohenjo-daro yerleşim alanlarının ortaya çıkarılmasından önce şöyle bir görüş vardı: Hindistan’a ilk uygarlık Aryanlar tarafından getirildi; daha önce orada hiçbir şey yoktu. Hint Aryanlar Mo 2 bin yıl öncesinde gelip bu günkü Hindistan'da bulunan ovalara inzdiler ve izleri günümüze kadar uzanacak bir kültür oluşturmaya başladılar. Daha sonra ise burada Aryanlardan çok daha önce bir uygarlık kurulduğu belirlendi. Yirminci yüzyılın ilk yıllarında başlayan arkeolojik keşifler, Hintlilerin ataları olan Indus Uygarlığının; Eski Mısır ve Mezopotamya ile birlikte insanlığın üç büyük uygarlığından biri olduğunu ortaya koydu. Böylece Aryanlardan çok önce bu kıtada gelişmiş toplulukların var olduğu anlaşıldı. Ardından Hint alt kıtasındaki Büyük Veda kültürü nün, Hint ve sonraki Buda inancının yaratıcısının yalnızca Aryanlar olamayacağı, bunların köklerinin daha eskiye dayandığı yönünde görüşler bilim dünyasında kabul gördü. Indus Nehri’nin başka nehirlerin alüvyon larının yarattığı, sonra da üzerine örtüldüğü bu uygarlık hakkında giderek daha çok bilgiye ulaşılacağı düşünülüyor. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? | A) Hindistan’da yaşamış olan topluluğa
B) Arkeolojik kazılarda ne tür kalıntılar bulunduğuna
C) İlk uygarlıkların isimlerine
D) Hindistan’ın geçmişiyle ilgili bilgilerin ne zaman değiştiğine
E) Hindistan hakkında bilinmeyenler olduğuna | Çözümü: Metinde geçen ve parçanın içeriğinin önemli bir kısmını oluşturan Aryanlar hakkında dile getirilenler ile "A seçeneğine; "Harappa", "Mohenjodaro", "Aryanlar", "Indus Uygarlığı" Hindistan tarihinde yer alan uygarlık adları olduğu için C seçeneğine; "Yirminci yüzyıl başlarında başlayan arkeolojik keşifler..." diyerek ilk ya yan yargı ile D seçeneğine; paragrafın son cümlesinden de "Hindistan tarihi hakkında hâlâ bilinmeyenlerin olduğunu"na değindiği anlaşılmaktadır. Ama yapılan kazı çalışmalarında bulunanlara değinilmemiştir. |
Umberto Eco, ilk romanı Gülün Adı'nı 1980'de yayımladı. Eco'nun bu romanı yazmaktaki amacı, gösterge bilime duyduğu ilgiyi Orta Çağ'ın egzotik havası içinde geniş kitlelere ulaştırmaktı. Gülün Adı, çağdaş ve yüzyıllar önce ortaya çıkan edebiyat dünyasında da büyük beğeni topladı, çok olumlu eleştiriler aldı. Ardından, roman aynı ada 1986'da beyaz perdeye aktarıldı. Gülün Adı, bir polisiye eser olmasının yanında çok önemli bir tarih eseri düşünmenin yasaklanması, yenilikçi fikirlere olan katı tutum noktasında öğretici bir niteliğe de sahiptir. Eco, kitabın adını rastgele koyduğunu, başlığın konuyla pek ilgisi olmadığını söyler. Bu parçaya göre Gülün Adı romanıyla ilgili olarak yukarıda verilenlerden hangileri söylenebilir? | A) I ve II B) Yalnız I C) II ve III D) Yalnız III E) I, II ve III | Cevap E. Çözümü: Gülün Adı romanıyla ilgili olarak parçada geçen "Gülün Adı, çağdaş ve sade söylemlerle Orta Çağ Dönemi'nin gizemini gün yüzüne çıkarıyordu." cümlesinden I numaralı yargıya ulaşılabilir. "Düşünmenin yasaklanması, yenilikçi fikirlere olan katı tutum noktasında öğretici bir niteliğe de sahiptir." cümlesinden II numaralı yargıya ulaşılabilir. "Eco, kitabın adını rastgele koyduğunu, başlığın konuyla pek ilgisi olmadığını söyler." cümlesinden III numaralı yargıya ulaşılabilir. Dolayısıyla Gülün Adı romanıyla ilgili olarak I, II ve III numaralı yargılar söylenebilir. |
Kişinin olaylar karşısındaki tutumu, çatılsmaları, düşünceleri birinci kişili aktarmalarla verilir. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? | A) Öyküleme B) Tanımlama C) Tartışma D) Açıklama E) Karşılaştırma | Cevap A. Çözümü: Paragrafta ada sakinlerinin gün içinde yaptıkları, yaşadıkları oluş sırasına, mantıksal kurg'uya uygun olarak aktarılmıştır. Olay aktarımına dayalı bu anlatım tekniği, "öyküleme"dir. |
Faust, Don Juan ve Don Kişot emeklerinin peşinden sabit bir fikirle koşar. Bu karakterlerin her biri aslında mükemmellik arayışıyla kibrin, istisnai bir yığıtlıkla yozlaştırıcı bir aşırılığın vücut bulmuş halleridir. Söz konusu karakterlere dair tespitlerim, aslında çok daha önüne ce yaratılmış olan bu imgelerin romantik dönem yorumuna dayanan izlenimlerimden. Ancak Faust'un sırf gerçekten duygusu yüzünden lanetlediğini düşünmüyorum. Hatta Don Juan'ın gerçekten işkence gördüğünü artık düşünmüyorum. Hatta. Fakat bu karakterlerin bireyci toplumumuz için değil, tam kişot'un cometleri bile gerçek mi emin değilim. Özel birer tinsi olduğuna inanıyorum. Bu parçanın yazarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Roman kişilerini, onların karakteristik özellikleri üzerinden değerlendirmiştir.
B) Roman kahramanlarına ilişkin değerlendirmelerinin de değişmiş olmasına.
C) Roman kahramanlarına ilişkin analizlerini belirli bir dönem bağlamında ortaya koymuştur.
D) İdealizm ve kontrolsüz eylemlerin kurgusal başarısını artırdığına inanmaktadır.
E) Roman karakterlerinin toplum üzerinde süregelen bir etkisi olduğunu düşünmektedir. | Cevap D. Çözümü: "Bu karakterlerin her biri aslında mükemmellik arayışıyla kibrin, istisnai bir yığıtlıkla yozlaştırıcı bir aşırılığın vücut bulmuş halleridir." (A), |
(I) XV. yüzyılın ikinci yarısında Erzgebirge ve Alp Dağları ile Schneeberg'de gümüş yatakları bulundu. (II) Böylece gümüş miktarında muhtesem bir artış oldu ve dönemin pek çok darphanesi bu madenden dolup taştı. (III) Gümüş bolluğu Avrupa'da para basımının cehresini değiştirdiğn bir re-form da öncülük etti. (IV) 1472 yılında Venedik'te başlayan bu reformla birlikte ilk kez ince, yaslı Orta Çağ sik- lerinden daha kalın ve sağlam sikkeleler basıldı. (V) Orta Çağ boyunca Avrupa'daki sikkelelerin tümü altın veya gümüş üzerine basılıyordu. (VI) Hatta bu sikkeleler öylesine inceydı ki bir elin parmakları arasında kolayca kırılıyordu. (VII) Oysa Venedik'teki yeni sikkeleler kesinlikle kırılıp büküle-meyecek kalıniğa sahipti. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) I. cümlede nesnel bir anlatım vardır.
B) II. cümlede öznellik söz konusudur.
C) III. cümlede genelleme yapılmıştır.
D) IV. cümlede karşılaştırma yapılmıştır.
E) VI. cümlede neden-sonuç ilişkisi vardır. | Cevap C. Çözümü: Parçanın III. cümlesinde genelleme yapılmamış, genel bir çıkarımda bulunulmamıştır. |
- Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? | A) Farklı bölgelerde bulunan gümüş kaynaklarına
B) Gümüş madeninin para basımındaki rolüne
C) Venedik'te basılan paraların niteliklerine
D) Darphanelerin teknik açıdan özelliklerine
E) Avrupa'da basılan paralaradaki değişikliklere | Çözümü: Paragrafta darphanelerin çok olduğuna değinilmiş ama teknik özelliklerine değinilmemiştir. |
Yelken sporu ülkemizde sanıldığından çok daha kök-lü ve sevilen bir spor türüdür. Bu sporu yapmak için bir tekne sahibi olmanız da gerekmiyor üstelik. Birçok şehirde yelkencilik kulüpleri çok sayıda okul, dernek, vakıf bulunmakta. Bu kuruluşlardan herhangi biriyle bağlantıya geçerek yelkenciliğe nasıl adım atabileceğinizi öğrenebilir, bu spor hakkında ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Dilerseniz ilgili internet sitelerinden de bu bilgilere ulaşabilirsiniz. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Tanımlama B) Tartışma C) Karşılaştırma D) Örneklendirme E) Açıklama | Cevap E. Çözümü: İlgisi olanlara ülkemizde yelken sporu ile ilgili teknik bilgilerin verildiği bu parçanın anlatımında kullanılan yöntem "açıklama"dır. |
-"Dünyanın yedi harikası" olur da pek çok kıtada asırlarca hüküm sürmüş, altı yüzyılı aşan varlığından geriye olağanüstü bir kültür hazinesi bırakmış "Osmanlı'nın yedi harikası" olmaz mı hiç? Genç tarihçiler, sanat tarihçileri ve mimarlar varken bu en önemli "yedi Osmanlı eseri'nin hangileri olduğuna ben karar verecek değilim elbette. Ancak okudıklarım bir beğeni listesi oluşturmakta. Tanımadan kişisel beğendiği görüldüklerinin önünde de bir engel yok sanırım. İşte, ben-den "Osmanlı'nın Yedi Harikası" Süleymaniye Külliyesi, Selimiye Camisi, Mimar Köprü, Maglova Kemer'i, Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camisi, Kubbetü's-Saḥra ve Hamidiye Çarşısı. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Öyküleyici anlatım B) Tartışmacı anlatım C) Betimleyici anlatım D) Tanımlamalardan yararlanma E) Kanıtlayıcı veriler kullanma | Cevap B. Çözümü: Parçada "Dünyanın yedi harikası"na karşılık "Osmanlı'nın yedi harikası"nın varlığı iddiası savunulmakta ve bunun ispatı için de örnekler sıralanmaktadır. Dolayısıyla parçada ağır basan teknik "tartışma"dır. |
Edebiyatta geçerli teorilerden biri de sudur: "Kötülükleri, tehlikeleri, kinleri, karanlık ilişkileri ortaya koyarak okuyucuların bunlardan ders almalarını sağlamak mümkün müdür." İyi de bunun böyle olacağına garantiz var mı? Sizin olabildiğince gözler önüne serdiğiniz bu olayları bizzat yaşamak isteyenler çıkmayacak mı? İşte, ben böyle bir hayatı doya doya yaşamayalım, diyenler olmaz mı acaba? Evet, sizler, örneğin kim ve ihtiyaçları anlatırken okurların kinlerini, ihtiraslarını yatıştırmış mı olacaksınız yoksa tahrik etmiş mi? Evet, cevap verebilecek misiniz; sayet makul bir cevapınız varsa tabii. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Açıklama B) Öyküleme C) Örneklendirme D) Betimleme E) Tartışma | Cevap E. Çözümü: Yazar, var olan bir anlayışa -yanlışlıkların açık seçik anlatılmasına- karşı çıkma, itiraz edip tereddütlerini dile getirmiştir. Yani toplumsal hayattaki olumsuz olay ve durumların önlenebilmesi için azından bu konuda farklılıkların oluşturulabilmesi, en bunların yapılar aracılığı ile tüm çıkplalıklarıyla sergilenmesi gerektiği görüşüne karşılık yazar bu tavrın, böylesi bir tutumun toplumu da bu türden vakalara merak ve özentidirme misyonu da üstlenebileceği kaygısını dile getiriyor. Metin karşıt düşüncelerinin birlikte ele alındığı bir zemine dönüşüyor. Dolayısıyla sorunun cevabı 'tartışma'dır. |
Başta kolay gibi görünüyor şiir yazmak. Misraları alt alta dizip ölçülü uyaklı sözler kullanınca şiirin tenine dokunmuş sanır genç şair. Bilmez ki bu düzgün yazılmış her misra ne büyük çabaların, ne uykusuz ve sancılı gecelerin ürünüdür. Bilgisiz, kültürsüz dokunulamaz şiirin teline. Bilgi ve kültürün yanında sabır ve emek de ister şair. Boşuna söylememiştir Fuzuli, "İlimsiz şair, temeli olmayan duvar gibidir." diye. Bu parçanın anlatımında, aşağıda verilenlerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Tartışma - tanık gösterme B) Açıklama - örneklendirme C) Karşılaştırma - tanık gösterme D) Benzetme - örneklendirme E) Tartışma - benzetme | Cevap A. Çözümü: Yazar, metnin girişinde, "Başta kolay gibi görünüyor şiir yazmak. Misraları alt alta dizip ölçülü uyaklı sözler kullanınca şiirin tenine dokunduğunu sanır genç şair." diyerek kendince yanlış bir görüşe değinmekte ve bunu "tartışma" konusu haline getirmektedir. Ardından "kolay olduğu sanılan şiirlerin olağanüstü bir çaba, çalışma ve birikim gerektirdığı" iddiasında bulunmakta, bu iddiasını delil olarak da "Fuzuli'den yaptığı 'ilimsiz şair, temeli olmayan duvar gibidir.'" alıntısını sunmakta, böylece Fuzuli'yi, görüşlerinin ve iddiasının doğruluğu noktasında kendisine "tanık" olarak almaktadır. |
Bir noktadan sonra, hayal ettiğim bu dünya benim elimden çıkar ve kafamın içinde yaşadığım şehirden daha gerçek olur. O zaman bütün insanlar ve sokaklar, eşyalar ve binalar sanki hep birlikte aralarında konuşmaya, benim önceden hissedilemediğim ilişkiler kurmaya, sanki benim hayalimde ve kitaplarımda değil kendi kendilerine yaşamaya başlarlar. İğneyle kuyu kazan gibi, beni sabırla hayal ederek kurduğum bu alem, bana o zaman her şeyden daha gerçekmiş gibi gelir. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Kişileştirmeye yer verilmiştir.
B) Birinci kişi anlatım kullanılmıştır.
C) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
D) Benzetme yapılmıştır.
E) Örnek lemeye başvurulmuştur. | Cevap E. Çözümü: "bütün insanlar ve sokaklar, eşyalar ve bina lar sanki hep birlikte aralarında konuşmaya" sözüyle kişileştirme yapılmıştır (A). |
Bakmayın sahilinin dolguyla denizden yükseltilmiş olmasına, denizinin içinden çıkıp içeri doğru yılan misali kıvrılan yokuşu ta Galata Kulesi'nin gölgesine kadar uzandığı bir semt Tophane. Ana sokakları bayır, ara sokaklar çıkmaz. Bu nedenle, ki adımlar hafif hafif, ağır ağır atılır burada. Sanki semi derinlemesine hissettirmek ve geçmişi teneffüs ettirmek için yukarı doğru uzadığı bir yer. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Karşılaştırma
B) Benzetme
C) İkileme
D) Niteleme
E) Mecazlı söyleyiş | Çözümü: "yılan misali kıvrılan" sözüyle benzetme yapılmıştır (B). |
Dün akşam genç bir şairin evinde toplandık. Misafirlerden biri elindeki kitabı karıştırıyor; bir başkası da öteden köşeden sırada gösterdiği piyanonun tuşlarına dokunuyordu. Bu sırada ev sahibi, bana taslak halindeki şiirini okudu ve ne düşündüğümü sordu. Ben, şiir bitmeden bir şey deme imkânım olmadığını söyledim. Anladığım da şiir değil de içindeki düşüncelerin nasıl bu kadarımı soru girdi. Ben de şiir, sözcüklerle resim yapma sanatıdır, dedim ve Malfâme'nin Degas'ya verdiği "Şiir düşüncelere değil, sözcüklere yazılır." yanıtını hatırlattım. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Örneklendirmeden yararlanılmıştır.
C) Öykülemeye başvurulmuştur.
D) Betimlemeye yer verilmiştir.
E) Tanık göstermeye vardır. | Cevap B. Çözümü: "Sözcüklerle resim yapma sanatıdır" sözcüyle tanımlama yapılmıştır (A). |
Bolu'nun bence en güzel ilçesi Göynük. İstanbul'a Ankara'nın tam ortasındadir. Göynük'ü ilk bakışta bile et kılan, vadinin tabanında akan incecik dere, kıyı ve yamaçlar arasındaki eski Türk evleri, tepeden yeniçeri kulesi saat kulesi, ağaçlar, çiçekler... Usta ressamın elinden çıkmış resim gibi gözüküyor. Bu tablonun her çok rengi dengedir. Abartılı renk, güzelliği bozan çirkinlik yok. Frigler, Hepsini de iz bırakmış uygarlık bu topraklarından geç miş, hepsi oz iz bırakmış. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Karşıt anlamlı sözcükler kullanılmıştır.
B) Betimlemelerden yararlanılmıştır.
C) Benzetmelere yer verilmiştir.
D) Sayısal verilere yer verilmiştir.
E) Öznel söz konusudur. | Cevap D. Çözümü: "Abartılı renk, güzelliği bozan çirkinlik yok." cümlesinde "güzellik" ile "çirkinlik" karşıt anlamlı sözcüklerdir (A). |
"Don Kişot" ve Don Kişotluk üstüne şimdiye değin ciltler dolusu yazı yazıldı ve hâlâ yazılıyor. Ünlü bir filozof, "İnsanın bu yapıt hayatında üç kez okumalıdır: Duygunun hemen kolaylıkla harekete geçtiği gençlikte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeyle felsefe açısından bakıldığını yaşlılıkta." diyor. Bu sözleriyle yapıtın klasik bir yapıtın olduğunu belirtiyor. Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Roman türünün ilk ve temel örneği olduğu
B) Tadına, eleştirel bir okumayla varılabileceği
C) İnsanoğlunun değişik hallerini yansıttığı
D) Düş dünyası geniş okurlara seslendiği
E) Yaşamını farklı dönemlere özgü bakış açılarıyla okunmasının gerektiği | Cevap E. Çözümü: Parçada Don Kişot adlı yapıtın, farklı yaş gruplarında okurlara değişik mesaj ve hazlar verdiği üzerinde durulmaktadır. Bu doğrultudaki düşünce de "E" seçeneğinde yer almaktadır. |
Bizde eleştiri alanında bir acelecilik var. Diyelim ki bir eleştirmen, Türk edebiyatında yeni çıkmış bir kitapla ilgili eleştiri yapacak. Bunu yaparken bırakin o yazar hakkında eskiden çıkmış yazılan derleyip toplamayı, kitap için yazılan yazıları gözden geçirmiyor. Oysa bir en son çıkan eleştiri bile daha önce yazılmış eleştirilerin incelenmesi, el altında bulundurulması ve yeri geldiğinde bunlara gönderme yapılması bile gerekir. Bu parçada gibi düşünen bir yazar, aşağıdakilerden hangisini söylerse kendi tutum ve düşüncesiyle çelişmiş olur? | A) Bu yapıtla yönelik eleştiriler arasında özgün düşünceler içerine rastlamadım.
B) Eleştirmenlerin bu yapıt karşısındaki tutumlarını haksız ve son derece öznel buldum.
C) Bu yapıt üzerine yazılan son eleştirilerde, farklı değerlendirme ölçütlerinin kullanıldığını gördüm.
D) Bu kitaba yönelik görüşlerimi onun, üzerimde bıraktığı izlenime göre oluşturdum.
E) Bu kitapla ilgili görüşlerin, yazarın kişiliğine değil; kitaba yönelik olmasını isterdim. | Cevap D. Çözümü: Paragrafa görüşlerini dile getiren kişi, her eleştiri yazısının, daha önceki eleştirilerin araştırılması, incelenmesi ve onların referans alınarak yazılması gerektiği üzerinde duruyor. "D" seçeneğindeki düşünce ve ifade, soru metnindeki tutuma tamamen aykırı bir davranış olacaktır. |
Ozanlar, şiirin düzyazıdan üstünlüğü konusunda kanıt üretmeye bayılır. Şir kolay ezberlenir, demek ki üstündür; kısadır, demek ki üstündür; zor anlaşılır, demek ki üstündür. Kimileri de düzyazının anlatım gücünün hiç bir yerde tükenmediğine ama şiirin anlatım gücünün tükenmediğine inandırıklarından "Şir, düzyazının bittiği yerde başlar." deyip çıkarlar işin içinden. Düzyazının bir yerde tıkandığı nereden çıkarılır bilinmez. Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir? | A) Şiirin dile getirdiğine roman da öykü de dile getirebilir, sorun sanatçının hangi türde yazdığında değil başarısındadır.
B) Bir şiiri kafamızda yıllarca taşıyabiliriz ama düzyazıyı değil, onun ağırlığı yaşamın odağına yerleşmesini engeller.
C) Şiirin girifltiliği karşısında romanın, öykünün kendi ni okuruna açması, kolayca anlaşılır olması okurun seçimlerni etkiler.
D) Şairleri kendi konularının altını çizmeye iten şey, düzyazının günümüz okurları tarafından gördüğü yoğun rağbettir.
E) Her türün yükseldiği dönemler vardır; şiir yavaşla-dığında düzyazı, düzyazı yeni ufuklar bulamadığında da şiir öncülüğü üstlenir. | Cevap A. Çözümü: Parçanın yazar "düzyazının anlatım gücünün bir yerde tükendiğine ama şiirin anlatım gücünün hiç tükenmediğine inanan" kişileri eleştirmekte ve "Düzyazının bir yerde tıkandığını nereden çıkarılır bilinmez." diye rek düzyazaya haksızlık yapıldığını belirtmektedir. Yani yazar; düzyazının yetersiz görülmesini kabul etmemektedir. Bu nedenle de A seçeneğindeki yargıyı dile getirebilir ve konunun türle değil sanatçının başarısızlığıyla ilgili olduğunu vurgulayabilir. |
Okuyacaksan karşındakini susturmak, onlara bilgiçlik taslamak, okuduklarına körü körüne bağlanmak ya da başkalarının konuşmalarına malzeme olmak için okuma. Onları incelemek ve düşünmek için oku. Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın başlığı olmaya en uygundur? | A) İncelemek ve Düşünmek
B) Koşulsuz İnanmak
C) Okuma ve Davranış
D) Okuma ve Kültür
E) Okumak ve Amaç | Çözümü: Paragrafta "okuma eyleminin misyonu, ona yüklenen anlam, ondan beklenen" yani "okuma eyleminin amacı" vurgulanmaktadır. Bu vurgu da "E" seçeneğinde ifadesini bulmuştur. |
Dil bir milletin bütün özelliklerinin sadık aynasıdır. Milî benliğini, ulusal özelliklerini bilinçle kavrayabilecek düzeye erişmedikçe hiçbir millet, siyasi ya da manevi yönden kendisinden üstün olan ulusların kültürel etkisine ve bu kültürün taşıyıcısı olan yabancı sözcüklerin ana diline girmesine engel olmak gerektiğini tam olarak idrak edemez. Bu parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir? | A) Dil ve Kültür B) Dil ve Ulusal Bilinç C) Dil ve Emperyalizm D) Dil ve Evrensellik E) Dil ve İletişim | Cevap B. Çözümü: Metinde "milletî millet yapan ögelerin başında dilin geldiği, dil konusunda duyarışızlığın millî benliğe zarar vereceği" vurgulanmaktadır. Yani paragrafta üzerinde durulan kavramlar "dil" ve "ulusal bilinç"tir. |
Sanatçının amacı, kişinin düşüncesini, duyarlılığını geliştirmek; ona, dünyaya ve insanlara insanca bakma, sezme, kavrama gücü kazandırmaktır. Sanat ürünleri ne ilgi duymayan, hayali işlemeyen, başkalarının acılarına, dertlerine ortak olmayan bir bilim adamı, bir yargıç, bir yönetici düşünelim; ne yarar olur bunların toplumlara, insanlara? İnsanın, insan sevgisiyle yoğrulmadığı toplumlarda bütün yönleriyle ilksellik egemen olamaz mı? Yukarıdaki parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir? | A) Sanat ve Duş Gücü B) Sanat ve İnsan C) Sanat ve Yaratıcılık D) Sanatın Gelişimi E) Sanatın Doğuşu | Cevap B. Çözümü: Parçada sanat için "insanlara insanca bakma" özelliği vurgulanmakta, sanat ile insan arasında bir ilgi kurulmaktadır. |
Bir şair, başkalarının şiirlerinde geçen kelimeleri kullanabilir. Bunun gibi o şiirlerin konularını, terimlerini, düşüncelerini yeniden işleyebilir. Ama bu özellik onu "taklitçi" yahut "değersiz" saymayı gerektirmez. Yeter ki o, bu kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntemle yeni bir birleşime sokabilsin. Kısaca şiirinde bir kişilik gösterebilsin. Bu paragraf en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir? | A) Eskimeyen Şair B) Şiirde Öz ve Biçim C) Yenilikçi Şair D) Şiir Tekniği E) Şair ve Özgünlük | Cevap E. Çözümü: Parçada geçen "Yeter ki o, bu kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntemle yeni bir birleşime sokabilsin." sözünden anlaşıılıyor ki şairin özgün olması istenmektedir. |
Eleştirmenler yer eserden uzaklaşıp yazara yöneliyorlar ve dolayısıyla da okur eserden çok, yazarın yanlışlarıyla, hayat hikâyesiyle ilgilenmeye başlıyor. Oysa eleştirmenlerin asıl görevi eseri elekten geçirmek, eserle ilgili olumlu ya da olumsuz düşünceleri sıralamak. Eleştirmen bu görevini unutunca karşımıza yazara kişisel kavgalarından tutun, hakaretlere varan açıklamalar çıkıyor. Bu parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir? | A) Eleştirmenlerin Yanlış Tutumu B) Toplum ve Eleştirmenler C) Yazarların Yanlışları D) Esereli Gerçek Yüzü E) Evrensel Eleştirmenin Özellikleri | Cevap A. Çözümü: Parçada eleştirmenlerin hatası vurgulanıyor. "eserden uzaklaşıp yazara yöneliyorlar" ifadesiyle bu durum açıklanıyor. Dolayısıyla A seçeneğindeki ifade paragrafın başlığı olmalıdır. |
Dikkatli okunduğunda I. öncülde okyanuslardaki toplu balina ölümlerinin ve bunların karaya vurmalarının sulardaki asit kirlenme nedeniyle olduğunu aktarılırken II. öncülde ise dünyanın manyetik alanının değişmesi veya kimi hastalıklar sebebiyle yön bulma yetişini kaybeden balinaların yine karaya vurdukları anlatılmaktadır. Dolayısıyla "her iki" metinde ortak noktalar balinaların karaya vurması iken I. öncülde bu durumun gerekçesi okyanus sularındaki kirlenme olarak sunulmakta. II. öncülde ise farklı nedenler sıralanmaktadır. Bu durumda her iki metin için söylenebilecek yargı, aynı durumun farklı yönleriyle ele alınıp değerlendirildiği gerçeğidir. Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Farklı görüşlerin aslında birbirini desteklediğini göstermektedirler.
B) İki farklı konuya ilişkin ortak bir görüş olduğunu vurgulamaktadırlar.
C) Aynı olguyu farklı yöntemlerle değerlendirip ele almaktadırlar.
D) Aynı düşünceyi pekiştirmeye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar.
E) Farklı usluplar kullanılsalar da konuyu benzer nedenlerle açıklamaktadırlar. | Cevap C. Çözümü: I. beyitte Namık Kemal vatanın içinde bulunduğu durumu ilgili cümlelerle dile getirirken, II. beyit, Atatürk'ün vatanın kesinsizliğini kurtarılcağına, vatan üstündeki kara bulutların dağılacağına, dağıtılcağına dair kararın ifadesidir. |
Amerika’da yapılan bir deneyden elde edilen bulgulara göre mutlu insanlar, diğer insanların vücutlarının grip aşısına tepki olarak ürettiği ortalama antikor miktarından % 50 daha fazla antikor üretiyor. Mutlu olmak, kalp ve damar hastalıkları, şeker, hipertansyon, nezle ve üst solunum yolu iltihaplanmaları gibi rahatsızlıklara yakalanma riskini azaltıyor. | A) Mutlu bir ruh haline sahip olmak, hastalıkların tedavisinde ilaçlardan daha etkilidir.
B) Mutlu olmak, vücut direncini artırdığı gibi, bazı hastalıklara karşı da vücudu koruyor.
C) Ruhsal hastalıkların temelinde kişinin mutsuz olma-sı ve yaşadıklarından haz almaması etkilidir.
D) Kalp, damar, şeker, hipertansyon gibi hastalıkların ortaya çıkmasındaki en önemli neden insanların yaşadığı ruhsal sorunlardır.
E) Mutsuzluk ya da ruhsal sorunlar; şeker, tansiyon gibi fiziksel hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkar. | Cevap B. Çözümü: Her iki yargıda da mutluluğun insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerinden söz edilmektedir. Bu cümlelerden çıkarılabilecek ortak anlam, "mutlu olmanın, vücut direncini artırdığı gibi, bazı hastalıklara karşı da vücudu koruduğu" gerçeğidir. |
Alerji; kişilerin bağışıklık sistemlerinin, temas veya solunum yoluyla değişik maddelere verdiği aşırı duyarlılık ve reaksiyonlar olarak tanımlanıyor. Normalde insan vücuduna zararlı olmayan maddeler, alerjik insanlarda çeşitli sıkıntılara sebep olabilir. Özellikle bahar aylarında ağaç polenleri, otlar, çiçekler rüzgarın da etkisiyle sık sık yer değiştiği için gözleri ve solunum sistemini etkiler. Nisan-haziran ayları, atmosfer havasında polen yükünün en fazla arttığı aylardır. Alerjik hastalıkların tedavisinde ilk olarak tetikleyici etkenlerden korunma geliyor. Ağaç polenlerinin, çiçeklerin ve otların bulunduğu yerlerden uzak durmak gerekiyor. Alerjiyi atlatabilmek için nefes ve burun açıcı ya da göz damlası kullanılabilir. Bununla beraber eğer hastalık ileri boyuttaysa doktora görünmek çok önemlidir. | A) I. metinde alerjik hastalıkların tedavisinde başvurulacak yollardan söz edilmiş, ikinci metinde ise alerjinin hangi nedenlerin tetiklediği açıklanmıştır.
B) II. metinde, I. metinde söz edilen alerjik hastalıklara rağmen hastalıklara oranla vücuda daha fazla zarar verdiğinden söz edilmiştir.
C) I. metinde değinilen alerjik hastalıkların hangi yaş gruplarında daha sıklıkla görüldüğüne II. metinde yer verilmiştir.
D) I. metinde alerjik hastalıklar hakkında bilgi verilip hastalığın nasıl ortaya çıktığı vurgulanmış, II. metinde ise hastalığa karşı alınacak önlemler sıralanmıştır.
E) I. metinde alerjik hastalıkların hangi mevsimlerde arttığı belirtilmiş, II. metinde ise hastalıkların önlenemeyen boyutlara ulaştığı vurgulanmıştır. | Çözümü: I. metinde ilk cümlede alerjik hastalığın tanımı yapılmış ve sonra da “Özellikle bahar aylarında ağaç polenleri, otlar, çiçekler rüzgarın da etkisiyle sık yer değiştiği için gözleri ve solunum sistemini etkiler.” denilerek hastalığın nasıl ortaya çıktığı belirtilmiştir. II. metinde ise tetikleyen ortamlardan uzak durmak gerektiğinden, kullanılacak damlalar ve doktora başvurmaktan söz edilerek alınacak önlemlere değinilmiştir. Bu açıklamalar D seçeneğinde verilmiştir. |
Bir paragrafta boş bırakılan yere getirilecek cümlenin öncelikle konu bakımından paragrafla ilgili olması gerekir. Aşağıdaki cümlelerden hangisi bir paragrafın başlangıç cümlesi olabilir? | A) Geçen gün şiir kitaplarımı şöyle bir karıştırdım.
B) Kimi ise sanatın en çetin doruklarına tırmanmayı bilmiştir.
C) Bir de gerçek insanlık örneği olmuş kişiler vardır.
D) Bunun bir nedeni olmalı diye düşünmez misiniz?
E) Oysa bu sanatçının çağında daha nicelileri yaşamış, ürün vermiştir. | Cevap A. Çözümü: Bir paragrafın ilk cümlesinde, onun daha önceki herhangi bölümü ile irtibatı olduğunu, kendisinden önce söylenmiş sözlerin bulunduğunu gösterecek bağlama ifadelerinin olması gerekir. B'de 'ise', C'de 'de' bağlacı, D'de 'bunun', E'de ise 'oysa' sözcükleri bu seçenekteki yargılarla bir paragrafın başlamayacağını göstergesidir. |
- Aşağıdakilerden hangisi bir yazının ilk cümlesi olmaya en uygundur? | A) Yeni öykücüler arasında Türkçeyi bütün güzelliği ile kullananlar var.
B) Başka öykülerini de dergilerde okumuştum ama bunu hepsinden güzel buldum.
C) Bunda, tiplerin çok canlı, öykülerinin otobiyografik olmasının da etkisi var.
D) Bir bakıma, bu son iki kitabı birer dil olayı olarak değerlendirmeliydik.
E) Birçok yeni öykücünün, buna gereğinden fazla önem verdiğini gördük. | Cevap A. Çözümü: B'de "Başka öykülerini de", C'de "Bunda", D'de "bu son iki kitabı", E'de "Buna" ifadeleri önceki cümleyi çağrıştıran sözlerdir. Dolayısıyla bu cümleler bir yazının ilk cümlesi olmaya uygun değildir. Ancak A seçeneğindeki cümle genel bir yargı olduğundan giriş cümlesi olabilir. |
Son dönemlerde verilen edebiyat ödüllerinde ciddi bir yozlaşmanın olduğunu görüyoruz. Yayıncıları ve yazar ajansları tarafından kendi yazarlarıyla ilgili çok ciddi lobi çalışmaları yapılıyor. Bu lobicilik faaliyetlerinde büyük paralar dönebiliyor. Her tarafı etkilemek istiyorlar. Ödül dağıtan bütün komiteleri, kuruluşları etkilemek için her şeyi yapıyorlar. Bu edebiyatımızın verdir-mek ve ödül kendi yayın evlerinin yazarlarına için ciddi bir tehlike. Çünkü böyle olursa ne yazık ki --- Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez? | A) popüler edebiyat kaliteli edebiyatı egemenliği altında alacak.
B) edebiyat kısırlaşarak kişinin yaşamını zenginleştirme işlevini giderek yitirecek.
C) yeni yazınısal türlerin oluşması pek mümkün görünmeyecek.
D) yetenekli olan ama destekçisi olmayan pek çok kalem bu sisli ortamda kaybolup gidecek.
E) edebiyatımız belirli sanatçılar içinde sıkışıp kalacak. | Çözümü: Paragrafta edebiyat ödüllerinin verilmesinde yozlaşma olduğundan, kalitten çok lobi çalışmalarının etkisinden söz ediliyor. Bu durumun yaratacağı olumsuz sonuçlar A, B ve D seçeneklerindeki ifadelerle karşılanabilir ancak C seçeneğindeki "yeni yazınısal türler" ifadesi paragrafla içerik yönünden ilgisiz bir durumdur. |
Aslında dergimizin hitap ettiği belli bir kesim yok, olmamali da. Bu bir lüks değil ki şu alsin, bu almasa da olur, diyelim. Ulaşabildiğimiz kadar insana ulaşmak istiyoruz. Yetmiş yaşinda da okuyucumuz var, on beş yaşında da... Bu parçanın sonuna, düşüncenin aksine göre yukarıda verilenlerden hangileri getirilebilir? | A) Yalnız I B) I, II ve III C) I ve III D) Yalnız IV E) III ve IV | Cevap C. Çözümü: Paragrafta geçen "Ulaşabildiğimiz kadar insana ulaşmak istiyoruz. Yetmiş yaşında da okuyucumuz var, on beş yaşında da." ifadesinden anlaşılyor ki dergi için yaş grubu kısıtlaması yok aksine bu çeşitlilikten hoşnutluk var. Dolayısıyla I. cümle ile III. cümle boş bırakılan yere getirilebilir. |
İnsanlar duygu ve akıl arasında tuttukları dengeyle ayakta kalır ve yaşam denen yolda ilerlerler. Bunlardan birinin, kontrolü tamamen ele geçirmesi felaket getirebilir. Bu gerçek şöyle bir benzetmeyle aktarılır: Bir arabasındasınız ve arabanız, güçlü iki at tarafından çekiliyor. Atlardan biri aklın, diğeri duygunun temsilcisi. Bir at siz sürekli yolun sizin işiniz, öbürü de diğer tarafa çekmeye çalışıyor. Sizi taşına... Bu parçanın sonuna düşüncenin aksine göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? | A) güvenli bir şekilde ilerleyebilmek için dizginleri sıkıp ikisini de kontrol altında tutmaktır B) bir tarafın sizi uçuruma yuvarlamaması için arabadan atlayacağınız anı iyi belirlemektir C) bu iki atın fırsatlar sunduktan kadar kötü bir son getirebileceğini de aklınızda tutmaktır D) atların çekişmesinin ilerlemenize engel olduğunu görünce güvenilir olanı at seçmektir E) rasyonellik adına aklınızın buyruğuna girmek yerine sezginize kulak vermektir | Çözümü: Parçanın başında "İnsanlar duygu ve akıl arasında tuttuklar dengeyle ayakta kalır ve yaşam denen yolda ilerlerler" denilmiştir. Bu cümleden anlaşılyor ki insana düşen görev bu dengeyi sağlamaktır. Bu nedenle atlardan biri sola diğeri sağa çekmeye çalışıyorsa kişi, dengeyi sağlamaya ve kontrolü elde tutmaya çalışacaktır. Dolayısıyla boş bırakılan yer, A seçeneğindeki ifade ile tamamlanmalıdır. |
Eski çağlardan beri ticareti yapılan inci, bugün de yaygın bir şekilde alınıp satılmaktadır. (II) İncinin oluştuğu rakiben en tipik deniz canlısı, içine yerleşen kum taneleridir. (III) Bu su canlısı, içine girip yerleşdiği kum bitkileri veya sıvı bir karışı kendi kendini korumak için seç def adı verilen sıvı madde salgılamaktadır. (IV) Se def yandan salgılanan maddeyi diğer yandan istila rıdışmasını sağlamaktadır. (V) İncinin büyüklüğü, şek li, parlaklığı ve rengi de bu süreçte oluşmaktadır. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap Cevap A. Çözümü: Paragrafın I. cümlesinde incinin ticaretinden söz edilmiş fakat II. cümleden itibaren incinin oluşumu ile ilgili açıklamalar yapılmıştır. Yani I. cümlenin devamı gelmemiştir. O halde düşüncenin akışını bozan cümle I. cümledir. |
Asya'dan gelen göç dalgaları zaman zaman Batı Avrupa ülkelerinde büyük direnişleri tetiklemiştir. (II) Bununla beraber düşük doğum oranıyla başa çıkabilmek için Batı Avrupa, doğrulan göçmenlere imtiyac duymuştur. (III) Batı Avrupalılar iş, kültür ve kimlik açısından tehdit altında olduklarına dair düşüncelerinde haklı olabilirler da toplumun kazandırdığı değerlerin altı çizilse bu kaygılar giderilmesi de kolaylaşır. (V) Göçmenleri ağırlayan toplumlmar, çeşitli bir zenginlik olarak görmeye başlasığında tenhit ve kaygının sadece toplumsal bir refleks olduğu anlaşılır. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: I. cümlede "büyük direnişleri tetiklemiştir" sözünün devamı III. cümlede "direnişlerin temeli oluşturur" sözüyle verilmiştir. III. cümlede geçen "oluşan kaygı" sözünün devamı IV. cümlede "bu kaygılar" ifadesiyle, V. cümlede de "kaygının" ifadesiyle verilmiştir. II. cümlede geçen "göçmenlere ihtiyaç duyulmuştur" sözünün devamı gelmemiş, dolayısıyla II. cümle düşüncenin akışını bozmuştur. |
(I) Komik kavramıyla ilişkili olan mizah ve hiciv, yöntemler, amaçlar, konular bakımından birbirinden ayırt edilmektedir. (II) Toplumdaki veya insandaki sıra dışı olgu için gülünç bulunan şeyleri güzelleştirerek komik göstermek sanat yoluyla olur. (III) Düzeltilebilir kusurları ele alan mizahın amacı, bunları abartarak sergilemektir. (IV) Toplumsal aksaklıkları hoşgörüyle eğlendiríken toplumsal aksaklıktan fark ettirmeye çalışır. (V) Oysa hiciv yermeye yönelik bir saldırıdır, bağışlayıcı kusuru ortadan kaldırmayı amaçlar, kişiliği değiştirmek, (VI) Hedef aldığı kişiyin toplum içinde küçük dururmak için, dilin sağladığı bütün olanaklardan yararlanır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap A. Çözümü: Parçanın I. cümlesinde "Komik kavramıyla ilişkili olan mizah ve hiciv, yöntemler, amaçlar, konular bakımından birbirinden ayrılmaktadır." denilmiş yani mizah ve hiciv yöntem, amaç üzerinde durulmuştur. III. cümlede de "Düzeltilebilir kusurları ele alan mizahın amacı, bunları abartarak sergilemektir." denilerek mizahın amacından söz etmeye devam edilmiştir. Sonraki cümlelerde de toplumsal veya insandaki sıra dışı olduğu için gülünç bulunan şeyleri güzelleştirerek komik göstermek sanat yoluyla olur." denilmiş ve sanatın işlevinden söz edilmiştir ancak sonraki cümlelerde bununla ilgili bir duruma değinilmemiştir. Dolayısıyla II. cümle parçada akışı bozan cümledir. |
(I) İletişimde başarının temelinde sevgi yatmaktadır. (II) İç sevgi dolu insanların çevreyle diyalog kurmaları her zaman kolay olmuştur. (III) Bugün yaşamamızda iletişim araçlarının yüzümüzde bir yer olduğu gibi unutul mamalardır. (IV) Günümüzde İnternet, telefon unutul kânlar olmasaydı insanların nasıl diyalog kurabilir, iletişime geçebilirdık ki? (V) Herkes kendi dünyasında yalnızlığa gömülüp kalmayacak mıydı? (VI) Bunun sonucunda da ortaya ruh dünyaları çoraklaşmış insanlar çıkmayacak mıydı? Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap B. Çözümü: Metnin I, II, III, cümlelerinde iletişimde sevgi faktörü işlenirken III, IV, V ve VI, cümlelerde insan için iletişim araçlarının önemi anlatılmaktadır. III. cümleden itibaren paragraf ikiye ayrılmalıdır. |
(I) Karagöz perdesinin karşısında toplanan her yaştan, her sınıftan insan, gülmeye ve nükteli oyunlardan zevk almaya hazırlanıyor. (II) Perde iyice gerilmiş, mum yanmış. (III) Bir halk ressamının elinden çıktığı belli olan zarif nakışlı tablo, perdeye yansıtılmış. (IV) Derken bu tablo kalkıyor ve tef çalmaya başlıyor. (V) Karagöz'ün, seyircisine göre tavır alan, nükte ve şakalarını onların isteklerine göre ayarlayan bir ustadır. (VI) Çocuklara başka, yetişkin halka başka espriler yaparak ilgi top lar. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap C. Çözümü: II. cümle I. nin gerekçesidir. III. cümle de "Hatta" diye başlıyor, dolayısıyla bu cümleler aynı paragrafta olmalıdır. Zaten ilk üç cümlede İngiliz şairin sözlük tutkusundan söz ediliyor. IV. cümlede ülkemizde sözlükle olan ilgisi değişikliğine başlanmış ve sonraki cümlelerde de aynı konudan söz edilmiştir. Dolayısıyla la ikinci paragraf IV. cümleyle başlamalıdır. |
(I) Max Weber, meşhur Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde Protestan ahlak anlayışının kapitalizmin doğuşunda oynadığı rolü ortaya koymaya çalışmıştır. (II) Weber’in bu rolü hiyerarşiye tapınanlar arasında kurduğu bu iktisadi zihniyetle dini inançlar arasında ilişkisini ele alındığına dikkat edilmektedir. (III) Siyaset alanında Weber, çağdaş siyaset biliminin temel konularından olan iktidar, egemenlik, otorite ve meşruiyet gibi olguları ilgilenmenen, bürokrasi ve siyaset arasındaki ilişkilere dikkat çekmiş tir. (IV) Siyasal iktidarın meşrulaştıran temelleri bir model çerçevesinde açıklamalar çalışmıştır. (V) Ona göre siyaset kişinin diğer kişiler üzerinde egemenlik kurmasıdır. (VI) Söz konusu egemenlik farklı olabilmekte ve meşrulaştırılırken farklı argümanlara dayanabilmektedir. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap B. Çözümü: Parçanın ilk cümlesinde sanatçının bir yapıtından söz edilmiş, II. cümlede de "bu ilişki" sözüyle yapıtla ilgili değerlendirme yapmaya devam edilmiştir. III. cümleden itibaren sanatçının siyaset konusuyla ilgili düşüncelerinden ve çalışmalarından söz edilmiştir. Dolayısıyla ikinci paragraf III. cümleyle başlamalıdır. |
Paragraf I. cümlesinde eserin konusu hakkında bilgi verilmişken II. ve III. cümlelerinde yaptın eksik yönleri ve ilgili değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir. IV. cümlede ise herhangi bir olumsuzluktan bahsedilmemekte, yine oyunun konusuna değinilmektedir. V. cümlede ise "... bu eksikliklere..." sözü dikkat çekicidir. Çünkü bahsi geçen eksiklikler II. ve III. cümlelerde dile getirilenlerdir. Demek ki IV. cümle oyunun yeri olarakı değindir ve IV. cümleler, her ikisi de oyunun içeriğiyle de değindiklerinden ve aralarında da anlamca devamlılık olduğundan ardıl olarak gelmek zorundadır. Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gidermek için numaralanmış cümlelerden hangileri yer değiştirmelidir? | A) I ve III B) I ve V C) II ve III D) III ve V E) IV ve V | Cevap D. Çözümü: Parçanın II. cümlesinde geçen "ise" ve "da" bağlaçları bu meydanın başkalarınca (Romalılar) farklı amaçlarla kullanıldığı ve bu cümlenin öncesinde bu amaçların dile getirildiği bir yargının olması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. III. cümlede de Roma Dönemi'ndeki uygulamalar söylendiğine göre mantıksal sıralama gereği önce III, sonra II. cümle metinde yer almalı. |
Kehribar, bir ağacın milyonlarca yılda oluşan reçinesi.dir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için aşağıdakilerden hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir? | A) I. ve III. B) II. ve III. C) II. ve IV. D) II. ve V. E) III. ve IV. | Cevap D). Çözümü: I. cümlede geçen "milyonlarca yılda oluşan" sözünün devamı V. cümlededir. Bu kadar uzun sürede oluştuğu için fiyatı yüksektir. Ayrıca III. cümle ile IV. cümle yerinde kalmalıdır çünkü anlam akışı içindedir. Dolayısıyla II. cümle ile V. cümle yer değiştirmelidir. |
(I) Gerçekten de kadın, dağların ardından başka köylerin, dağların ve şehirlerin olduğunu inanmazmış. (II) Yani kadın bütün dünyayı kendi köyünden ve dağlardan ibaret zannedermiş. (III) Köyünden başka yer görmemiş yaşlı bir kadından söz ederlerdi. (IV) Okulda her gün yeni bilgilerle donandikça o yaşlı kadının bilgisizliği karşısında gülmekten kendimizi alamazdık. (V) Aradan uzun bir zaman geçip de köye göçler artınca yaşı kadın bu hak veriyorum şimdi. Bu parçada anlam bütünlüğünü sağlamak için numaralanmış cümlelerden hangileri yer değiştirmelidir? | A) I ve III B) I ve IV C) II ve IV D) II ve V E) III ve V | Çözümü: Paragrafın I. cümlesinin giriş cümlesi olamayacağı açıkça görülüyor. O halde bu cümle yer değiştirmeli. Cevab "O ya da dağ" sözünden anlaşılıyor ki bu cümle geçen "yaşı kadının" sözünü olacaktır. IV. cümlede de giriş cümlesi olamaz. O zaman I. ve III. cümleler yer değiştirmelidir. |
Bir paragrafın alınıp bir cümlenin parçada ki yerine konulmasının istendiği sorulardır. "Bu cümle, numaralanmış cümlelerden hangisinin den sonra getirilmelidir?" | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap E. Çözümü: Soruda verilen cümlede "siz de" denildiğine göre paragrafın bir yerinde bu ifade karşılmalıdır. IV. cümlede de geçen "sizi zenginleştiriyor" ifadesinden sonra ya ni numaralı yere "Böylece siz de öykünün bir parçası oluyorsunuz..." cümlesi getirilebilir. |
(I) Bireysel acıları yansıtmak için bir araç olarak görméz şiiri. (II) Kendi acılarını yer vermez şiirlerinde. (III) Daha çok, içinde yaşadığı toplumun acılarını, sevinçlerini yansıtmak ister. (IV) İmgeleleri yalındır. (V) Söyleyişinde inisler çıkık yoktur. (VI) Bütün şiirlerinde okuru saran bir sıcaklık vardır. Bu parçadan, aşağıdaki cümlelerin hangisi çıkarılırsa parçanın anlamında önemli bir değişme olmaz? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap A. Çözümü: "Bireysel acılarını yansıtmak için bir araç olarak görméz şiiri." cümlesiyle "Kendi acılarını yer vermez şiirlerinde." cümlesi aynı anlamı içermektedir. Dolayısıyla bu iki cümleden biri çıkarılmalıdır. Seçeneklerde 1. cümlenin çıkarılması gerektiğinden cevap A'dır. |
Modayı sevmem. Örneğin herkesin aynı anda, aynı şeyleri giymesi, bana nedense ters gelir. Benim puslu, gözlerden uzak ve reklamı çok yapılmamış olan hoşuma gider her zaman. Çünkü yönlendirmeyi değil, özgürce keşfetmeyi severim. Bilinçaltına baskı yapılmasını istemem. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? | A) Popüler edebiyat ürünleri arasında romanın yeri nedir?
B) Yayımlandığında uzun süre gündemden düşmeyen bu romanı neden bu kadar geç okudunuz?
C) Okurlarınız, romanlarınızdaki fantastik dokuyu nasıl karşılıyor?
D) Bir romanın üst üste baskı yapması, değeri olduğunu gösterir mi?
E) Anlattıklarınızı niçin kendi çocukluğunuzla sınırlandırıyorsunuz? | - Çözümü: Parçadaki sözleri söyleyen sanatçı, özellikle "Benim puslu, gözlerden uzak ve reklamı çok yapılmamış olan hoşuma gider her zaman. Çünkü yönlendirmeyi değil, özgürce keşfetmeyi severim." cümleleriyle söz edilen romanı geç okumasının nedenine değinmiştir. Yani bu yönlendirdiğinden sure gündemden düşmeyen "Ya romanı neden bu kadar geç okudunuz?" sorusunun yanıtı olarak "Modayı sevmem." demek istemiştir. |
Yazarın, düşüncelerini ya da duygularını ortaya koyma biçimini anlatan anlatım teknikleri dörde ayrılır: Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Betimleme B) Tartışma C) Açıklama D) Öyküleme E) Karşılaştırma | Cevap A. Çözümü: Metinde bir insana (saz çalan genç) ve bu insanın da bulunduğu mekanın ait, gözlem gücüyle algılanabilen özellikler okur zihninde belirecek, görüntüler uyandıracak biçimde öne çıkarılmıştır. Parçanın anlatım tekniği betimlemedir. |