instruction
stringlengths 0
2.7k
| input
stringlengths 0
4.47k
| output
stringlengths 11
1.71k
|
---|---|---|
- Okuyacaksan karşındakini susturmak, onlara bilgliç taslamak, okudıklarına körü körüne bağlanmak ya da başkalarının konuşmalarına malzeme olmak için okuma. Onları incelemek ve düşünmek için oku. | A) İncelemek ve Düşünmek
B) Koşulsuz İnanmak
C) Okuma ve Davranış
D) Okuma ve Kültür
E) Okumak ve Amaç | - Çözümü: Paragrafta "okuma eyleminin misyonu, ona yüklenen anlam, ondan beklenen" yani "okuma eyleminin ama-cı" vurgulanmaktadır. Bu vurgu da "E" seçeneğinde ifadesini bulmuştur. |
Dil bir milletin bütün özelliklerinin sadık aynasıdır. Mil.li benliğini, ulusal özelliklerini bilinçle kavrayabilecek düzeye erişmedikçe hiçbir millet, siyasi ya da manevi yönden kendisinden üstün olan ulusların kültürel etkisine ve bu kültürün taşıyıcısı olan yabancı sözcüklerin ana diiline girmesine engel olmak gerektiğini tam olarak idrak edemez. Bu parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir? | A) Dil ve Kültür B) Dil ve Ulusal Bilinç C) Dil ve Emperyalizm D) Dil ve Evrensellik E) Dil ve İletişim | Cevap B. Çözümü: Metinde "milletİ millet yapan ögelerin başında dilin geldiği, dil konusunda duyarsizlığın milli benliğe zarar vereceği" vurgulanmaktadır. Yani paragrafa üzerinde durulan kavramlar "dil" ve "ulusal bilinç" tir. |
Bir şair, başkalarının şiirlerinde geçen kelimeleri kullanabilir. Bunun gibi o şiirlerin konularını, terimlerini, "düşünceleri" yeniden işleyebilir. Ama bu özellik onu "taklitçi" yahut "değersiz" saymayı gerektirmez. Yeter ki o, bu kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntemle yeni bir birleşime sokabilsin. Kısaca şiirinde bir kişilik gösterebilsin. Bu paragraf için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir? | A) Eskimeyen Şair B) Şiirde Öz ve Biçim C) Yenilikçi Şair D) Şiir Tekniği E) Şair ve Özgunlük | Cevap E. Çözümü: Parçada geçen "Yeter ki o, bu kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Onları ayrı bir "görüş, biçim ve yöntemle yeni bir birleşime sokabilsin." sözünden anlaşıliyor ki şairin özgün olması istenmektedir. |
Sanatçının amacı, kişinin düşüncesini, duyarlılığını geliştirmek; ona, dünyaya ve insanlara insanca bakma, sezme, kavrama gücü kazandırmaktır. Sanat ürünlerine ilgi duyrmayan, hayal işlemeyen, başkalarının acılarını, dertlerine ortak olmayan bir bilim adamı, bir yargiç, bir yönetici düşünün; insan sevgisi bunların toplumlara, insaniığa, insanın, yararı olur sıyrıyle yoğrulmamış toplumlarda bütün yönleriyle ilkelik egemen olamaz mı? Yukarıdaki parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir? | A) Sanat ve Düş Gücü B) Sanat ve İnsan C) Sanat ve Yaratıcılık D) Sanatın Gelişimi E) Sanatın Doğusu | Cevap B. Çözümü: Parçada sanat için "insanlara insanca bakma" özelliği vurgulanmakta, sanat ile insan arasında bir ilgi kurulmaktadır. |
Eleştirmenler yer yer eserden uzaklaşıp yazara yönleyiciler ve dolayısıyla da okur egemeneye, yazarın yanlışlarıyla, hayat hikâyesiyle ilgilenmeye çok başlıyorlar. Oysa eleştirmenlerin asıl görevi eseri elekten geçirmek, eserle ilgili olumlu ya da olumsuz düşünceleri sıralamasıdır. Eleştirmen bu görevi unutunca karşısına yazara kişisel kaygılarından tutun, hareketlere varan açıklamalar çıkıyor. Bu parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir? | A) Eleştirmenlerin Yanlış Tutumu B) Toplum ve Eleştirmenler C) Yazarların Yanlışları D) Eserlerin Gerçek Yüzü E) Evrensel Eleştirinin Özellikleri | Çözümü: Parçada eleştirmenlerin hatası vurgulanıyor, "eserden uzaklaşıp yazara yönleniyorlar" ifadesiyle bu durum açıklanıyor. Dolayısıyla A seçeneğindeki ifade paragrafın başlığı olmalıdır. |
Dikkatli okunduğunda I. öncülde okunyanlardaki toplu balina ölümlerinin ve bunların karaya vurmalarının sulardaki aşırı kirlenmenin nedeni olduğu aktarılırken II. öncülde ise dünyanın manyetik alanının değişmesi veya kimi hastalıklar sebebiyle yön bulma yetisini kaybetten balinaların 'yine' karaya vurdukları anlatılmaktadır. Dolayısıyla her iki metinde ortak nokta balinaların karaya vurması iken I. öncülde bu durumun gerekçesi okunyanların sulardaki kirlenme olarak sunulmakta; II. öncülde ise farklı nedenler sıralanmaktadır. Bu durumda her iki metnin içine soylenebilecek yargı, aynı durumda farklı yönleriyle ele alınıp değerlendirildidiği gerçeğidir. Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Farklı görüşlerin aslında birbirini desteklediğini göstermektedir.
B) İki farklı konuya ilişkin ortak bir görüş olduğunu vurgulamaktadır.
C) Aynı olguyu farklı yönleriyle değerlendirip ele almaktadır.
D) Aynı düşünceyi pekiştirmeye yönelik farklı örnekler sunmaktadır.
E) Farklı uslüplar kullansalar da konuyu benzer nedenlerle açıklamaktadırlar. | Cevap C. Çözümü: I. beyitte Namık Kemal vatanın içinde bulunduğu durumla ilgili çaresizliği dile getirirken II. beyit, Atatürk'ün vatanın kesinlikle kurtarılacağına, vatan üstündeki bu kara bulutların dağılacağına, dağıtılacağına dair kararlılığının ifadesidir. |
Amerika’da yapılan bir deneyden elde edilen bulgulara göre mutlu insanlar, diğer insanları vücutlarının grip aşısına tepki olarak ürettiği ortalama antikor miktarından % 50 daha fazla antikor üretir. Bu iki parcayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Mutlu bir ruh haline sahip olmak, hastalıkların tedavisinde ilaçlardan daha etkilidir.
B) Mutlu olmak, vücut direncini artırdığı gibi, bazı hastalıklara karşı da vücudu koruyor.
C) Ruhsal hastalıkların temelinde kişinin mutsuz olması ve yaşadıklarından haz almaması etkilidir.
D) Kalp, damar, şeker, hipertansiyon gibi hastalıkların ortaya çıkmasındaki en önemli neden insanların yaşadığı ruhsal sorunlardır.
E) Mutsuzluk ya da ruhsal sorunlar; şeker, tansiyon gibi fiziksel hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkar. | Cevap B. Çözümü: Her iki yargıda da mutluluğun insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerinden söz edilmektedir. Bu cümlelerden çıkarılabilecek ortak anlam, "mutlu olmanın, vücut direncini artırdığı gibi, bazı hastalıklara karşı da vücudu koruduğu" gerçeğidir. |
- Aşağıdaki cümlelerden hangisi bir paragrafın başlangıç cümlesi olabilir? | A) Geçen gün şiir kitaplarımı şöyle bir karıştırdım.
B) Kimi ise sanatın en çetin doruklarına tırmanmayı bilmiştir.
C) Bir de gerçek insanlık örneği olmuş kişiler vardır.
D) Bunun bir nedeni olmalı diye düşünmez misiniz?
E) Oysa bu sanatının çağında daha nicelileri yaşamış, ürün vermiştir. | Cevap A. Çözümü: Bir paragrafın ilk cümlesinde, onun daha önceki herhangi bölüme irtibat olduğunu, kendisinden önce söylenmiş sözlerin bulunduğunu gösterecek bağlama ifadelerinin olması gerekir. 'B'de ise, 'C'de de bu bağlacı, 'D'de 'bunun', 'E'de ise 'oysa' sözcükleri bu seçenekteki yargılarla bir paragrafın başlamayacağını göstergesidir. |
- Aşağıdakilerden hangisi bir yazının ilk cümlesi olmaya en uygundur? | A) Yeni öykücüler arasında Türkçeyi bütün güzelliği ile kullananlar var.
B) Başka öykülerini de dergilerde okumuştum ama bunu hepsinden çok güzel buldum.
C) Bunda, tiplerin canlandırılmasının otobiyografik olmasının da etkisi var.
D) Bir bakıma, bu iki kitabı birer dil olayı olarak değerlendirmeliydim.
E) Birçok yeni öykücünün, buna gereğinden fazla önem verdiğini gördük. | Cevap A. Çözümü: B'de "Başka öykülerini de", C'de "Bunda", D'de "bu son iki kitabı", E'de "buna" ifadeleri önceki cümleyi çağrıştıran sözlerdir. Dolayısıyla bu cümleler bir yazının ilk cümlesi olmaya uygun değildir. Ancak A seçeneğindeki cümle genel bir yargı olduğundan giriş cümlesi olabilir. |
- Son dönemlerde verilen edebiyat ödüllerinde ciddi bir yozlaşmanın olduğunu görüyoruz. Yayıncıları ve yazar ajansları tarafından yapılı bu lobicilik faaliyetlerinde ciddi çabalar yapılıyor. Bu yozlaşmaya ilgili çok ciddi büyük paralar dönüyor. Her taraf etkilemek istiyor. Ödül dağıtan bütün komiteler, kuruluşlar etkilemek ve ödülü kendi yayın evlerinin yazarlarına verdiler. Bu çok tehlikeli bir durum. Yazık ki --- | A) Bu parcanın sonunda düşüncenin aksine göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
B) Edebiyat ödüllerinin verilmesinde yozlaşma olduğundan, kaliten çok lobi çalışmasının etkisinden söz ediliyor. Bu durumun yaratacağı olumsuz sonuçlar A, B, D ve E seçeneklerindeki ifadelerle karşılanabilir ancak C seçeneğindeki 'yeni yazınsal türler' ifadesi paragrafa içerik yönünden ilgisiz bir durumdur.
C) -
D) -
E) - | Cevap C). Çözümü: Paragrafta edebiyat ödüllerinin verilmesinde yozlaşma olduğundan, kaliten çok lobi çalışmalarının etkisinden söz ediliyor. Bu durumun yaratacağı olumsuz sonuçlar A, B, D ve E seçeneklerindeki ifadelerle karşılanabilir ancak C seçeneğindeki 'yeni yazınsal türler' ifadesi paragrafa içerik yönünden ilgisiz bir durumdur. |
Aslında dergimizin hitap ettiği belli bir kesim yok, olmamali da. Bu bir lüks değil ki al, bu almasa da olur, diyelim. Ulaşabildiğimiz kadar insana ulaşmak istiyoruz. Yetmiş yaşında da okuyucumuz var, on beş yaşında da... Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre yukarıda verilenlerden hangileri getirilebilir? | A) Yalnız I B) I, II ve III C) I ve III D) Yalnız IV E) III ve IV | Cevap C. Çözümü: Paragrafta geçen "Ulaşabildiğimiz kadar insana ulaşmak istiyoruz. Yetmiş yaşında da okuyucumuz var, on beş yaşında da." ifadesinden anlaşılıyor ki dergi için yaş grubu kısıtlaması yok aksine bu çeşitlilikten hoşnutluk var. Dolayısıyla I. cümle ile III. cümle boş bırakılan yere getirilebilir. |
(I) Eski çağlardan beri ticareti yapılan inci, bugün de yaygın bir şekilde alınıp satılmaktadır. (II) İncinin oluştuğu rakıbten en tipik deniz hayvanı, içine yerleşen kum ta-mektedır. (III) Bu canlısı, içine girip olduğu kum bilin- neclikleri veya sivri karsi kendisini korumak için se-def adı verilen bir madde salgılamaktadir. (IV) Se-def yanından salgılanan maddeyi diğer yandan istiridyenin içine yerleşen çoğalırken kaplayarak incinin oluşmasını sağlamaktadır. (V) İncinin büyüklüğü, şek-li, parlaklığı ve rengi de bu sürecete oluşmaktadır. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap A. Çözümü: Paragrafın I. cümlesinde incinin ticaretinden söz edil-miş fakat II. cümleden itibaren incinin oluşumu ile ilgi-li açıklamalar yapılmıştır. Yani I. cümle devinin devamı olmuştur. O halde düşüncenin akışını bozan cümle I. cümledir. |
(I) Asya’dan gelen göç dalgaları zaman zaman Batı Av-rupa ülkelerinde büyük direnişleri tetiklemiştir. (II) Bu-nunla beraber düşük doğum oranıyla başa çıkabilmek için Batı Avrupa, doğrudan göçmenlere imtiyaz duy-muştur. (III) Batı Avrupalıların iş, kültür ve kimlik açısından tehdit altında olduklarına dair düşüncelerinde, dire-nişlerin temelini oluşturur. (IV) Düşünce kaygı haklı ol-salar da toplumun kazançlı değerlerin altı çizilrse bu kaygılar giderilmesi de kolaylaşır. (V) Göç-menleri ağırlayan toplumlarda, çeşitli bir zenginlik ola-rak görmeye başlandığı anlaşılır ve kaygının sadece toplumsal bir refleks olduğu anlaşılır. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap B. Çözümü: I. cümlede "büyük direnişleri tetiklemiştir" sözünün devamı III. cümlede "direnişlerin temelini oluşturur" sözüyle verilmiştir. III. cümlede geçen "oluşan kaygı" sözünün devamı IV. cümlede "bu kaygılar" ifadesiyle, V. cümlede de "kaygının" ifadesiyle verilmiştir. II. cümlede geçen "göçmenlere ihtiyaç duyulmuştur" sözü-nün devamı gelmemiş, dolayısıyla II. cümle düşün-cenin akışını bozmuştur. |
Kişinin olaylar karşısındaki tutumu, çatışmaları, düşünceleri birinci kişiil anlatımla verilir. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? | A) Öyküleme B) Tanımlama C) Tartışma D) Açıklama E) Karşılaştırma | Cevap A. Çözümü: Paragraf ada sakinlerinin gün içinde yaptıkları, yaşadikları olus sırasına, mantiksal kurguya uygun olarak aktarılmıştır. Olay aktarmina dayali bu anlatim tekniği, "öyküleme" dir. |
Sabah yakın olduğu bir vakitte horoz sesleriyle uyandım. Pencereden baktığımda köyde bir hareketlenme başlağını gördüm. Gerçekli hazırlıkları yapmış olan köylüler tarlalara gitmek için yola çıkıyorlardı. Kısa süren bu hareketliliğin sonra köy sessizliğe büründü. Bu sessizlik içinde, misafir olduğum evden yürüyüş yapmak için dışarı çıktım. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? | A) Betimleme B) Öyküleme C) Açıklama D) Örneklendirme E) Tartışma | Çözümü: Parçada, meteolar ve onların uzaydaki kimi hareketleri hakkında okura "öğretici" bilgiler verilmektedir, dolayısıyla metnin anlatımında kullanılan teknik "açıklama" dır. |
(I) iletişimde başarının temelinde sevgi yatmaktadır. (II) İçi sevgi dolu insanların çevreyle diyalog kurmalarında her zaman kolay olmuştur. (III) Bugün yaşamımızda iletişim araçlarının yüzümüzde bir yer olduğu gibi unutulmalarıdır. (IV) Günümüzde İnternet, telefonun imkânlar olmasaydı insanların nasıl diyalog kurabilir, iletişime geçebilirdık ki? (V) Herkes kendi dünyasında yalnızlığda gömülüp kalmayacak mıydı? (VI) Bunun sonucunda da ortaya ruh dünyaları çoraklaşmış insanlar çıkmayacak mıydı? Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap B. Çözümü: Metnin I, II, III, cümlelerinde iletişimde sevgi faktörü işlenirken III, IV, V ve VI. cümlelerde insan için iletişim araçlarının önemi anlatılmaktadır. III. cümleden itibaren paragraf ikiye ayrılmalıdır. |
(I) Karagöz perdesinin karşısında toplanan her yaştan, her sınıftan insan, gülmeye ve nükteli oyunlardan zevk almaya hazırlanır. (II) Perde iyice gerilmiş, mum yanmış. (III) Bir halk ressamının elinden çıktığı belli olan zarif nakışlı tablo, perdeye yansıtılmış. (IV) Derken bu tablo kalkıyor ve tef çalmaya başlıyor. (V) Karagöz’ün seyrisine göre tavır alan, nükte ve şakalarını onların isteklerine göre ayarlayan bir ustadır. (VI) Çocuklara başka, yetişkin halka başka espriler yaparak ilgi top-lar. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap C. Çözümü: II. cümle I. nin gerekçesidir. III. cümle de "Hatta" diye başlıyor, dolayısıyla bu cümleler aynı paragrafta olmalıdır. Zaten ilk üç cümlede İngiliz şairin sözlük tutkusundan söz ediliyor. IV. cümlede ülkemizde sözlükle olan ilgisiyle değilnimeyle başlamış ve sonraki cümlelerde de aynı konudan söz edilmiştir. Dolayısıyla ikinci paragraf IV. cümleyle başlamalıdır. |
(I) Max Weber, meşhur Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde Protestan ahlak anlayışının kapitalizmin doğusunda oynadığı rolü ortaya koymaya çalışmıştır. (II) Weber'in bu rolü hiyerarşiyle dini inançlar arasında kurduğu iki ilişki zihniyeti takip edilmektedir. (III) Siyaset alanında Weber, çağdaş siyaset biliminin temel konularından olan iktidar, egemenlik, otorite ve meşruiyet gibi olguları ilgilenmemiş, bu rokrasi ve siyaset arasındaki ilişkilere dikkat çekmiş bir model çerçevesinde açıklamalar çalışmıştır. (V) Ona göre siyaset kişilerin diğer kişiler üzerinde egemenlik kurmasıdır. (VI) Söz konusu egemenlik farklı olabilmekte ve meşrulaştırılırken farklı argümanlara dayanaabilmektedir. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap B. Çözümü: Parçanın ilk cümlesinde sanatçının bir yapıtından söz edilmiş. II. cümlede de "bu ilişki" sözüyle yapıtla ilgili değerlendirme yapmaya devam edilmiştir. III. cümleden itibaren sanatçının siyaset konusuyla ilgili düşüncelerinden ve çalışmalarından söz edilmiştir. Dolayısıyla ikinci paragraf III. cümleyle başlamalıdır. |
- İstanbul'da şimdi Atmeydanı adıyla bilinen mekan Romalılardan Osmanlı'ya kadar önemini korumuştur. Şehrin yönetimi Osmanlılara geçtiğinde ise hipodrom da yeni Atmeydanı na bırakıldı. Roma zamanında hipodrom olarak yarışlara ev sahipliği yapan bu mekan, zaman zaman bir yarışıma ve infaz alanı olarak da kullanıldı. Osmanlılar, meydana saraylar ve hamamlar inşa etti. Burası sünnet düğünlerine ve evlenme törenlerine ev sahipliği yaptı. Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gidermek için numaralanmamış cümlelerden hangileri yer değiştirmelidir? | A) I ve III B) I ve V C) II ve III D) III ve V E) IV ve V | Cevap C. Çözümü: Parçanın II. cümlesinde geçen "ise" ve "da" bağlaçları bu meydanın başkalarınca (Romalılar) farklı amaçlarla kullanıldığını ve bu cümlenin öncesinde bu amaçların dile getirildiği bir yargının olması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. III. cümlede de Roma Dönemi'ndeki uygulamalar söylendiğine göre mantıksal sıralama gereği önce III, sonra II. cümle metinde yer almalı. |
Kehribar, bir ağacın milyonlarca yılda oluşan reçinesiidir. Sadece iki ülkede olduğunu bildiğimiz ve ileriki yıllarda artık kalmayacağını düşündüğümüz bu malzemenin yurt dışına çıkarılması yasak. Bu pahalı reçinenin; şanlılık, guatr ve stres başta olmak üzere çoğu hastalığa ciddi faydası vardır. Bu nedenle doktorlar guatr hastalarına kehribar kolyesi tavsiye ettiği bilinir. Bu kadar uzun sürede oluştuğu için fiyatı oldukça yüksektir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için aşağıdakilerden hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir? | A) I. ve III. B) II. ve III. C) II. ve IV. D) II. ve V. E) III. ve IV. | Cevap D). Çözümü: I. cümlede geçen "milyonlarca yılda oluşan" sözünün devamı V. cümlededir. Bu kadar uzun sürede oluştuğu için fiyatı yüksektir. Ayrıca III. cümle ile IV. cümle yerlerinde kalmalıdır çünkü anlam akışı içindedir. Dolayısıyla II. cümle ile V. cümle yer değiştirmelidir. |
(I) Gerçekten de kadın, dağların ardından başka köylerin, dağların ve şehirlerin olduğunu inanmazmış. (II) Yani kadın bütün dünyayı kendi köyünden ve dağlardan ibaret zannedermiş. (III) Köyünden başka yer görmemiş yaşlı bir kadından söz ederlerdi. (IV) Okulda her gün yeni bilgilere donandikça o yaşlı kadının bilgisizliği karşısında gülmemek kendimizi alamazdık. (V) Aradan uzun bir zaman geçip de köye göçler artınca yaşlı kadın bu hak veriyordu şimdi. Bu parçada anlam bütünlüğünü sağlamak için numaralanmış cümlelerden hangileri yer değiştirmelidir? | A) I ve III B) I ve IV C) II ve IV D) II ve V E) III ve V | Cevap A). Çözümü: Paragrafın I. cümlesinin giriş cümlesi olamayacağı açıkça görülüyor. O halde bu cümle yer değiştirmeli. Cevap "O ya da dağın" sözünden anlaşılıyor ki bu cümle geçen "o yaşlı kadın" seçeceğimiz olacaktır. IV. cümlede de giriş cümlesi olamaz. O zaman I. ve III. cümleler yer değiştirmelidir. |
Bir paragrafın alınmış bir cümlenin parçada ki yerine konulmasının istendiği sorulardır. "Bu cümle, numaralanmış cümlelerden hangisinden sonra getirilmelidir?" | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap E. Çözümü: Soruda verilen cümlede "siz de" denildiğine göre paragrafın bir yerinde bu ifade karşılanmalıdır. IV. cümlede geçen "sizi zenginleştirliyor" ifadesinden sonra ya ni numaralı yere "Böylece siz de öykünün bir parçası oluyorsunuz." cümlesi getirilebilir. |
(I) Bireysel acılarını yansıtmak için bir araç olarak görmez şiiri. (II) Kendi acılarını yer vermez şiirlerinde. (III) Daha çok, içinde yaşadığı toplumu acılarını, sevinçlerini yansıtmak ister. (IV) İmgeleleri yalındır. (V) Söyleşi yerinde insişler çıkıyor yoktur. (VI) Bütün şiirlerinde okuru saran bir sıcaklık vardır. Bu parçada, aşağıdaki cümlelerin hangisi çıkarılırsa parçanın anlamında önemli bir değişme olmaz? | A) II B) III C) IV D) V E) VI | Cevap A. Çözümü: "Bireysel acılarını yansıtmak için bir araç olarak görmez şiiri." cümlesiyle "Kendi acılarını yer vermez şiirlerinde." cümlesi aynı anlamı içermektedir. Dolayısıyla bu iki cümleden biri çıkarılmalıdır. Seçeneklerde I olmadığına göre II. cümle çıkarılmalıdır. |
Bu, yazacağım yazının türüne göre değişir. Çok ciddi bir yazı yazacaksam konu üzerinde yoğunlaşabilmem için evde çıkamamaliyım. Ayrıca dikkatimin dağılmaması için odanın sıcaklığının da altı dereceyi geçmemesi gerekir. Bunun için yaz aylarında ciddi yazılar yazamam, yazsam da sıcağın etkisi ile mızah ağırlıklı olur. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine verilmiş bir cevap olabilir? | A) Ne tür yazılar yazarsınız?
B) Yazılarınızı hangi ortamda yazarsınız?
C) Yaşadıklarınızın, yazdıklarınız üzerinde etkisi var mı?
D) Yazılarınızın planını nasıl belirlirsiniz?
E) Düşündüklerinizi yazamadığınız zamanlar olur mu? | Cevap B. Çözümü: Parçada yazar, yazılarını kaleme aldığı ortamın özelliklerini ve bunun gereklerini anlatmaktadır. Bu durum da yazara, yazılarını nasıl ortam / ortamlarda yazdığı sorulmuş olmalı ki böyle bir cevap versin. |
Yelken sporu ülkemizde sanıldığından çok daha köklü ve sevilen bir spor türüdür. Bu sporu yapmak için bir tekne sahibi olmanız da gerekmiyor üstelik. Birçok şehirde yelkenciliğe ilgi gösteren sayıda okul, dernek, vakıf bulunmakta. Bu kuruluşlardan herhangi biriyle bağlantıya geçerek yelkenciliğe nasıl adım atabileceğiniz öğrenilebilir, bu spor hakkında ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Dilerseniz ilgili internet sitelerinden de bu bilgilere ulaşabilirsiniz. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Tanımlama B) Tartışma C) Karşılaştırma D) Örneklendirme E) Açıklama | Cevap E. Çözümü: İlgisi olanlara ülkemizde yelken sporu ile ilgili teknik bilgilerin verildiği bu parçanın anlatımında kullanılan yöntem "açıklama"dır. |
"Dünyanın yedi harikası" olur da pek çok kıtada asırlarca hüküm sürmüş, altı yüzyılı aşkın varlığından geriye olağanüstü bir kültür hazinesi bırakmış "Osmanlı'nın yedi harikası" olmaz mı hiç? Genç tarihçiler, sanat tarihçileri ve mimarlar varken bu en önemli "yedi Osmanlı eseri"nin hangileri olduğuna ben karar verecek değilim elbette. Ancak okuduklarımdan ve gördüklerimden hareketle tamamen kişisel bir beğeni listesi oluşturmanın önünde de bir engel yok sanırım. İşte, benim "Osmanlı'nın yedi harikası": Süleymaniye Külliyesi, Selimiye Camisi, Mostar Köprüsü, Mağlova Kemer'i, Kavalı Mehmet Ali Paşa Camisi, Kubbetü's-Sahra ve Hamidiye Çarşısı. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Öyküleyici anlatım B) Tartışmacı anlatım C) Betimleyici anlatım D) Tanımlalardan yararlanma E) Kantılayıcı veriler kullanma | Cevap B. Çözümü: Parçada "Dünyanın yedi harikası"na karşılık "Osmanlı'nın yedi harikası"nın varlığı iddiası savunulmakta ve bunun ispatı için de örnekler sıralanmaktadır. Dolayısıyla parçada ağır basan teknik "tartışma"dır. |
Beni bu sanatçıyla Ankara’da Orhan Veli tanıştırdı. Ama ben onu eserlerinden, sahneden, şiirlerinden tanıyor- dum hatta hayranydım onun. Tuhaf olan şu ki bu un- lu kişi, şöhretini bir araç olarak kullanmıyordu. Kendi kendine yeten bir insandı; özellikle son yıllarda büsbütün evine kapanmış, kâğıttan kalemden başka hiçbir şeye gereksinimi kalmamıştı. Şiirlerini yazıyor, düzeltti- yor; sonra yine düzeltiyordu. Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamamaktadır? | A) Şiirlerini titiz bir çalışmayla oluşturduğu
B) Farklı sanat dallarıyla ilgilendiği
C) Ünlü olmasında başka şairlerin etkisinin olduğu
D) Belirli bir dönem insanlardan uzak kalmayı yeğlediği
E) Ününü kişisel çıkarları için kullanmadığı | Cevap C. Çözümü: A, B, D ve E seçeneklerinin çıkarılabileceği yerler parçada altları çizili olarak gösterilmiştir. C seçeneğinin çıkarılabileceği herhangi bir yer metinde bulunmamaktadır. |
Uzun bir röportajı ruhuna uygun bir şekilde özetlemek kadar zor ne var acaba gazeteci mesleğinde? Öncelikle konuşma ve yazı dili arasında bir uyum yakala-yacaksın. Soruda ve cevapta, olmayacak kelimeleri okur-lar anlasın diye ekleyeceksin. Gerçeksiz yere tekrar edi-len kelimeleri çıkaracaksın ama konuşmanın ritmini bozmamalısın. Bir sorunun cevabını alıncaya kadar röportaj süresinin değişik anlarında tekrarladığın soru-lara verilen cevapları ezberleyip tek tek kısmında top-layacaksın. Bu arada esprili kaçırmaya kısımda. Mu-hatabın kelimelerine anlamlarını düzelttikleri arasında bir fark varsa onun lehine ifadeletmek istecek. Bu ara-da sözün temposuna, vurgusuna dikkat edeceksin. Bu parçada sözü edilen röportaj yazısıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaZ? | A) Anlatımda en uygun söz, en uygun yerde kullanılmalıdır.
B) Söz diziminde anlatım kusurları giderilmeye çalışılmalıdır.
C) Anlaşılabilirliği sağlamak için içerlikte bazı değişiklikler yapılmalıdır.
D) Sadece usta kişiler tarafından kaleme alınmalıdır.
E) Anlatımın ahengini sağlayacak unsurlara dikkat edilmelidir. | Cevap D. Çözümü: Metinde yer alan "...bir sorunun cevabı alıncaya kadar değişik anlarda tekrarlanan sorulara verilen cevap-lar en özlü şekilde tek kısımda toplayacaksın." ifade-si ile A seçeneği; "Gerekirse tekrar eden kelimeleri çıkaraçaksın; ama ritmi bozmayarak." cümlesi ile C seçeneği; "Muhatabın kelimelerine anlatmak is-tedikleri arasında bir fark varsa onun lehine ifadeletmek is-tiliceksin." "Muhatabının kelimeleriyle anlamalarını düzelteceksin, vurgusu ile C seçeneği; "Bu arada sözün temposuna, bölümü ile C dikkat edeceksin." yargı-sı ile de E seçeneği parçada çıkarılabilmektedir. An-cak "sadece usta kişiler tarafından kaleme alınması gerektiği" ne dair bir söz parçada bulunmamaktadır. |
Büyük bir arkeolojik başarı olan Harappa ve Mohenjo daro yerleşim alanlarının Hindistan'a ilk uygarlıktan önce şöyle bir görüş vardı: Hindistan'ı çıkarılmasından Aryanlar tarafından getirildi; bina yıllarda kuzeyden gelen bu Hint Aryanlar MÖ 2 binli yıl önce orada hiçbir şey yoktu. günkü Hindistan'da bulunan ovalara indiler ve izleri günümüzde kadar uzanan bir kültür oluşturmaya başladılar. Daha sonra ise burada Aryanlardan çok daha önce ilk uygarlık kurulduğu belirlendi. Yirminci yüzyılın ilk yıllarında başlayan arkeolojik keşifler, Hintililerin ataları olan Indus Uygarlığı'nın, Eski Mısır ve Mezopotamya ile birlikte insanlığın üç büyük uygarlığından biri olduğunu ortaya koydu. Böylece Aryanlardan çok önce bu kitada gelişmiş toplulukların var olduğu anlaşıldı. Ardından Hint alt kıtasındaki Büyük Veda kültürü-nün, Hint ve sonraki Buda inançlarının kökenisinin yalnızca Aryanlar olmayacağını, bunların yaratıcılarının daha eskive dayandığı yönünde görüşler bilim dünyasında kabul gördü. Indus Nehri'nin başka hiçbir uygarlığın larının yarattığı, sonra da üzerini örttüğü bu uygarlık hakkında giderek daha çok bilgiye ulaşacağı düşünüyor. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? | A) Hindistan'da yaşamış olan topluluğa
B) Arkeolojik kazılarda ne tür kalıntılar bulunduğuna
C) İlk uygarlıkların isimlerine
D) Hindistan'ın geçmişiyle ilgili bilgilerin ne zaman değiştiğine
E) Hindistan hakkında bilinmeyenler olduğuna | Çözümü: Metinde geçen ve parçanın içeriğinin önemli bir kısmını oluşturan Aryanlar hakkında dile getirilenler ile A seçeneği; "Harappa", "Mohenjodaro", "Aryanlar", "İndus Uygarlığı", "Hindistan tarihinde yer alan uygarlık ad-ları olduğu için C seçeneği; "Yirminci yüzyılın ilk yıllarında başlayan arkeolojik keşifler...", diyerek başlayan ve "İndus seçeneğine; paragrafın son cümlesin-den de "Hindistan tarihi hakkında hala bilmeyenlerin rin olduğu" na değinildiği anlaşılmaktadır. Ama yapılan kazı çalışmalarında bulunanlara değinilmemiştir. |
Umberto Eco, ilk romanı Gülün Adı’nı 1980’de yayınladı. Eco’nun bu romani yazmaktaki amacı, gösterge bilime duyduğu ilgiyi Orta Çağ’ın egzotik havası içinde geniş kitlelere ulaştırmaktı. Gülün Adı, çağdaş ve sade söyleyimlerle Orta Çağ’ın gizemini gizlenmiş gün yüzüne çıkarıyordu. Roman, edebiyat dünyasında da büyük beğeni topladı, çok olumlu eleştiriler aldı. Ardından, roman aynı adla 1986 da beyaz perdeye aktarıldı. Gülün Adı, bir polisiye eser olmasının yanında çok önemli bir tarih eseridir. Düşünmenin yasaklanması, yenilikçi fikirlerin kati tutum noktasında öğretici bir günle, başlığın konuyla pek ilgisi olmadığını söyler. Bu parçaya göre Gülün Adı romanıyla ilgili olarak yukarıda verilenlerden hangileri söylenebilir? | A) I ve II
B) Yalnız I
C) II ve III
D) Yalnız III
E) I, II ve III | Cevap E. Çözümü: Gülün Adı romanıyla ilgili olarak parçada geçen "Gülün Adı, çağdaş ve sade söyleyimlerle Orta Çağ Dönemi’nin gizemini gün yüzüne çıkarıyordu." cümlesinden I numaralı yargıya ulaşılabilir. "Düşünmenin yasaklanması, yenilikçi fikirlere olan kati tutum noktasında öğretici bir niteliğe sahiptir." cümlesinden II numaralı yargıya ulaşılabilir. "Eco, kitabın adını rastgele koyduğunu, başlığın konuyla pek ilgisi olmadığını söyler." cümlesinden III numaralı yargıya ulaşılabilir. Dolayısıyla Gülün Adı romanıyla ilgili olarak I, II ve III numaralı yargılar söylenebilir. |
Batı edebiyatında roman geleneğinin en güzel yanlarından biri, okurun gözünün önünde çizdiği canlı portrelerdir. Roman kahramanlarını daima bu sayede tanı yıp sever ve hatta yakın arkadaşlarımız arasına katarız. Portre çizerken yazarlar bazen fazla detayı dav ranıp günümüz okurunun ilgisini kaybederler. Oysa yerinde yapılan ustadıca ve birkaç sözcükle tanımlanmış duygusal üstleme verebilir. Bir karakteri tanıtırken genellikle fiziksel özelliklerden başlamak âdettir fakat bu özelliklerimizi anlatmak bir roman kahramanını tanımamıza yetmez. Davranışları, yürüyüşü, yemek yemesi ve ağzından çıkan sözcüklerle karakter, zihnimizde güçlü bir imge haline gelir. Bu parçadan portrelerle ilgili olarak yukarıda verilenlerden hangilerine varılamaz? | A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) Yalnız III
E) Yalnız IV | Çözümü: Parçada geçen "Portre çizerken yazarlar bazen fazla detaycı davranıp günümüz okurunun ilgisini kaybederler." cümlesinden I numaralı yargıya, "...fiziksel özelliklerini anlatmak bir roman kahramanını tanımamıza yetmez." cümlesinden III numaralı yargıya ulaşabiliriz. Ancak parçada II ve IV numaralı yargılara varılamaz. |
Faust, Don Juan ve Don Kişot emellerrinin peşinden sabit bir fikirle koşar. Bu karakterlerin her biri aslında mükemmellik arayışıyla kibrin, istisnai bir yiğitlikle yozlaştırıcı bir aşırılığın buluştuğu, aslında çok daha önüce yaratılmış olan bu imgelerin romantik dönem yorumuna dayanan izlenimlerini. Ancak Faust'un sırf me raks duygusu yüzünden lanetlendiği, Don Juan'ın gerçekten işkence gördüğünü artık düşünmüyorum. Hat ta Don Kişot'un cömertliği bile gerçek mi emin değil. im. Fakat bu karakterlerin bireyci toplumumuz için hâlâ özel birer tinsi olduğuna inanıyorum. Bu parçanın yazarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Roman kişilerini, onların karakteristik özellikleri üzerine değerlendirmiştir.
B) Roman kahramanlarına ilişkin değerlendirmelerinin de değişim olmuştur.
C) Roman kahramanlarına ilişkin analizlerini belirli bir dönem bağlamında ortaya koymuştur.
D) İdealizm ve kontrolsüz eylemlerin kurgu sal başarıyı artırdığına inanmaktadır.
E) Roman karakterlerinin toplum üzerinde süregelen bir etkisi olduğunu düşünmektedir. | Cevap D. Çözümü: "Bu karakterlerin her biri aslında mükemmellik arayışıyla kibrin, istisnai bir yiğitlikle yozlaştırıcı bir aşırılığın vücut bulmuş halleridir." (A), |
(I) XV. yüzyılın ikinci yarısında Erzgebirge ve Alp Dağları ile Schneebg'nin de gümüş yatakları bulundu. (II) Böylece gülmüş miktarda bu madenden bir artış oldu ve dönemin pek çok darphanesinde muhteşem bir dolup taşı (III) Gümüş'ün lûğu Avrupa'da para basımının çehresini değiştiren bir reforma da öncülük etti. (IV) 1472 yılında Venedik'te başlayan bu reformla birlikte ilk kez ince, yassa Orta Çağ sikke lerinden daha kalın ve sağlam sikke ler basıldı. (V) Orta Çağ boyunca Avrupa'da daki sikke ler bu altın veya gümüş üzerine basılıyordu. (VI) Hatta tüm sikke ler öyle ince yüzeyine basılıyordu ki bir elin parmakları arasında kolayca kınalabiliyordu. (VII) Oysa Venedik'teki yeni sikke ler kesinlikle kıvrılıp büküle meyecek kalınlığa sahipti. Bu parçada numaralanmış cümlelerin anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) I. cümlede nesnel bir anlatım vardır.
B) II. cümlede öznellik söz konusudur.
C) III. cümlede genelleme yapılmıştır.
D) IV. cümlede karşılaştırma yapılmıştır.
E) VI. cümlede neden-sonuç ilişkisi vardır. | Cevap C. Çözümü: Parçanın III. cümlesinde genelleme yapılmamış, genel bir çıkarmada bulunulmamıştır. |
- Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? | A) Farklı bölgelerde bulunan gümüş kaynaklarına
B) Gümüş madeninin para basımındaki rolüne
C) Venedik'te basılan paraların niteliklerine
D) Darphanelerin teknik açıdan özelliklerine
E) Avrupa'da basılan paralardaki değişikliklere | Çözümü: Paragrafta darphanelerin çok olduğuna değinilmiş ama teknik özelliklerine değinilmemiştir. |
Tanıkliklardan yararlanma: Yazarın, düşüncesini inandırıcı kılmak için konu ile ilgili uzmanların görüşlerine başvurması. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır? | A) Öyküleme
B) Örneklendirme
C) Tanık gösterme
D) Tanımlama
E) Karşılaştırma | Cevap B. Çözümü: Paragrafın başında "Kentsel düş gücünü heceleyenler, kentin karakteri olan nesnelerdir." denilmiş ve sonrasında "Galata Kulesi. Beyoğlu'nun yıkık dökük evlerinde bir avlunun gölgesindeki zarif bir kuyu..." ifadeleriyle örnekler verilmiştir. |
Bir noktadan sonra, hayal ettiğim bu dünya benim elimden çıkar ve kafamın içinde yaşadığım şehirden daha gerçek olur. O zaman bütün insanlar ve sokaklar, eşyalar ve binalar sanki hissedimediğim ilişkiler kurmaya, benim önceden hep birlikte aralarında konuşmadıklarım benim hayalimde ve kitaplarımda değil kendi kendilerine yasamaya başlarlar. İğneyle kuyu kazar gibi sabırla hayal ederek kurduğum bu alem, bana o zaman her şeyden daha gerçekmiş gibi gelir. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Kişileştirmeye yer verilmiştir.
B) Birinci kişi anlatım kullanılmıştır.
C) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
D) Benzetme yapılmıştır.
E) Örneklendirmeye başvurulmuştur. | Cevap E. Çözümü: "kafamın içinde yaşadığım şehirden daha gerçek olur" sözüyle karşılaştırma yapılmıştır (C), |
Bakmayın sahilinin dolguyla denizden yükseltilmiş olmasına, denizin içinden çıkıp doğru yeri yılan misali kıvrılan yoksun ta Galata Kulesi'nin gölgesine kadar uzandığı bir semt Tophane. Ana sokaklar hafif, ara sokaklar çirkin. Bu nedenle ki adımlar hafif hafif, ağır ağır atılır burada. Sanki semt derinlemesine hissettirilmek ve geçmişi teneffüs ettirmek için yukarı doğru uzadıkça uzar yol. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Karşılaştırma
B) Benzetme
C) İkileme
D) Niteleme
E) Mecazi söyleyiş | Cevap A. Çözümü: "yılan misali kıvrılan" sözüyle benzetme yapılmıştır (B), |
Dün akşam genç bir şairin evinde toplandık. Misafirilerden biri elindeki kitabı karıştırıyor, bir başkası da odanın köşesindeki gösterişli piyanonun tuşlarına dokunuyordu. Bu sırada ev sahibi, bana taslak halindeki şiirini okudu ve ne düşündüğümü sordu. Ben, şiiri bitirmeden bir şey deme imkan olmadığını söyledim. Arkasından da şiir değil de içindeki düşünceleri nasıl bu dağıtım sorumu ve şiirinin sözcüklerle resim yapma sanatıdır, dedim. Ben de Mallarmé'nin Degas'ya verdiği "Şiir düşüncelerle değil, sözcüklerle yazılır," yantını hatırlattım. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Örneklerden yararlanılmıştır.
C) Öykülemeye başvurulmuştur.
D) Betimlemeye yer verilmiştir.
E) Tanık gösterme vardır. | Cevap C. Çözümü: "Sözcüklerle resim yapma sanatıdır" sözüyle tanımlama yapılmıştır (A), |
Bolu'nun bence en güzel ilçesi Göynük, İstanbul'la Ankara'nın tam ortasındadır. Görünüşü ilk bakışta bile etkiler insani: vadinin tabanında akan incecik dere, kıyı ve yamaçlarında eski Türk evleri, tepede yeniilenmiş saat kulesi, ağaçlar, çiçekler... Usta ressamın elinden çıkmış resim gibidir Göynük. Bu tabloda her şey çok dengeli. Abartılı renk, güzelliği bozan çirkinlik yok. Friglerden Osmanlı'ya birçok uygarlık bu topraklardan geçmiş, hepsi de iz bırakmış. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Karşıt anlamlı sözcükler kullanılmıştır.
B) Betimlemelerden yararlanılmıştır.
C) Benzetme yapılmıştır.
D) Sayısal verilere yer verilmiştir.
E) Öznellik söz konusudur. | Çözümü: "Abartılı renk, güzelliği bozan çirkinlik yok." cümlesinde "güzellik" ile "çirkinlik" karşıt anlamlı sözcüklerdir (A), |
"Don Kişot" ve Don Kişotluk üstüne şimdiye değin ciltler dolusu yazı yazıldı ve hâlâ yazılıyor. Ünlü bir filozof, "İnsanın bu yapıtın hayatında üç kez okumağı gerektiği; duygu-larının hemen kolaylıkla hareket etmediği gençlikte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeyle ferişte açısından bakıldığını yaşlılıkta," diyor. Bu söz, yeryüzü yapıtın klasik bir yapısının olduğunu belirtiyor. Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Roman türünün ilk ve temel örneği olduğu
B) Tadına, eleştirel bir okumaya varılabileceği
C) İnsanoğlunun değişik hallerini yansıttığı
D) Düş dünyası geniş okurlara seslendiği
E) Yaşamın farklı dönemlerine özgü bakış açılarıyla okunmasının gerektiği | Cevap E. Çözümü: Parçada Don Kişot adlı yapıtın, farklı yaş gruplarında ki okurlara değişik mesaj ve hazlar verdiği üzerinde durulmaktadır. Bu doğrultudaki düşünce de "E" seçeneğinde yer almaktadır. |
Bizde eleştiri alanında bir acelecilik var. Diyelim ki bir eleştirmen, Türk edebiyatında yeni çıkmış bir kitapla ilgilenmesini yapacak. Bunu yaparken bırakın o yazar hakkında eksik yazıları bile yazıları derleyip toplamaya, en son çıkanlardan göz gezdirerek bırakıyor. Oysa bir kitap için eleştiri yazılacakta daha önce yazılmış eleştirilerin incelemesi, alt altında bulunması bile gerekir. Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar, aşağıdakilerden hangisini söylerse kendi tutum ve düşüncesiyle çelişmiş olur? | A) Bu yapıtla yönelik eleştiriler arasında özgün düşünceler içerine rastlamadım.
B) Eleştirmenlerin bu yapıt karşısındaki tutumlarını haksız ve son derece öznel buldum.
C) Bu yapıt üzerine yazılan son eleştirilerde, farklı değerlendirme ölçütlerinin kullanıldığını gördüm.
D) Bu kitaba yönelik görüşlerimin onun, üzerimde bıraktığı izlenime göre oluşturdum.
E) Bu kitapla ilgili görüşlerin, yazarın kişiliğine değil; kitaba yönelik olmasını isterdim. | Cevap D. Çözümü: Paragrafta görüşlerini dile getiren kişi, her eleştiri yazısının, daha önceki eleştirilerin araştırılması, incelenmesi ve onların referans alınarak yazılması gerektiği üzerinde duruyor. "D" seçeneğindeki düşünce ve ifade, soru metnindeki tutuma tamamen aykırı bir davranış olacaktır. |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "dış" sözcüğü akla gelen ilk (temel) anlamıyla kullanılmıştır? Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "dış" sözcüğü akla gelen ilk (temel) anlamıyla kullanılmıştır? | A) Bu testerenin dişleri iyice aşınmış.
B) Cebindeki taragın bazı dişleri kırılmış.
C) Annem, komşudan birkaç diş sarımsak aldı.
D) Çarkın dişleri düşündüğümüzden de sağlamdı.
E) Çocuğun dişlerinden birisi çürümeye başlamıştı. | Cevap E). Çözümü: "Dış" sözcüğünün akla getirdiği ilk anlam, insanın ağzındaki "diş"tir. E seçeneğinde bu anlamıyla kullanılmıştır. A, B, C ve D'de ise dış sözcüğü yan anlamdadır. |
I. Dilimı ısırdım ve acı içinde kıvrandım. Kapının dili paslanmış. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde altı çizili sözcükler arasındaki anlam ilişkisi diğerlerinden farklıdır? | A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V | Çözümü: I, II, III ve IV. cümlelerde aynı sözcüğün yan ve mecaz anlamları söz konusudur ve altı çizili sözcükler arasında da anlam genişlemesi / çok anlamlılık ilişkisi bulunmaktadır. V. cümlede ise ilk cümledeki "el" yabancı, ikinci cümledeki "el" ise organ anlamına gelen iki ayrı sözcüktür ve sesteşlik ilişkisine sahiptir. |
Şair, güvercini baristan savaşa selam götüren bir insan gibi düşünmüş. Bu, bir kişileştirmedir. Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi: | A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III D) III ve V. E) IV ve V. | Cevap C). Çözümü: II. cümlede "su", III. cümlede "topralar" kişileştirilmiş yani insana özgü nitelikler bu kavramlara aktarılmış. Diğer seçeneklerde böyle bir durum yok. |
Şair, çoban çeşmesini kişileştiriyor ve onun birçok yolcuya su verdiğini söylüyor. Bu dizelerdeki sanattı söyleyişe benzer bir söyleyiş, aşağıdaki dizelerin hangisinde vardır? | A) Dinle yolcu bu ses onun sesidir
Sinsi adımlarla akşam yürüyör
B) Memleket isterim
C) Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun
Nice aşklar, arkadaşlıklar gördüm
D) Kahramanlıklar okudum tarihte
Zamanla nasıl değişir insan
E) Hangi resmime baksam ben değilim
Benim de mi düşüncelerim olacak
Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım | Cevap A). Çözümü: Soru kökündeki dizelerde "içmek ve mağrur bakış" insana ait özelliklerdir. Bu özellikler "bulut"a aktarılmış, kişileştirme yapılmıştır. A seçeneğinde "yürüyör" sözcüğüne de insana ait olan "sinsi olmak, akşam" özel-likleri aktarılmış, kişileştirme yapılmıştır. |
Eş anlamlı gibi görünmelerine karşın, anlamca tam bir eşitlik göstermeyen; ancak birbirine yakın anlam taşıyan sözcüklere **yakın anlamlı** sözcükler denir. Bu roman bizi Orta Çağ Avrupa'sına götürüyor. | A) I ve II B) I ve III C) I ve IV D) II ve III E) III ve IV | Cevap B). Çözümü: "Götürmek" sözcüğü I. ve III. cümlelerde "hatırlatmak", II. cümlede "birbirini bir yere ulaştırmak", IV. cümlede "bir yere uzatmak, yöneltmek" anlamında kullanılmıştır. Aynı anlamda kullanılan cümleler I ve III'tür. |
Doktor, hastanın hâlinde telaş edecek bir şey olmadığını söyledi. "Telaş" sözcüğü, aşağıdakilerden hangisinde bu cümledeki anlamıyla kullanılmıştır? | A) Öğlunuz çalışmıssa nasıl olsa geçer, telaş etmeyin.
B) Bu kadar telaş edecek ne var, daha erken, yetişebilirsiniz.
C) Uzaktan gördüm, etrafına bakmadan telaşla eczaneye girdi.
D) Biraz dikkatli olmak gerekir, bu iş telaşa gelmez.
E) Onun telaşı, bizi de çabuk olmaya zorladı. | Cevap A). Çözümü: Soru kökünde geçen "telaş" sözcüğü, "kaygılanmak" anlamında kullanılmıştır. Bu anlam, A seçeneğinde de vardır. "Öğlunuz çalışmıssa nasıl olsa geçer, kaygılanmayın" yalnızca B, C, D, E seçeneklerinde "telaş" sözcüğü "acele etmek" anlamında kullanılmıştır. |
- "Bulmak" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı anlamda kullanılmıştır? | A) Koyunları şarbon hastalığına karşı koruyan ilacı Pastor buldu.
B) Hiyeroglif yazısını Mısırlılar buldu.
C) Havvanın oksijen ve azot karışımı bir gaz olduğunu Lavoisier buldu.
D) Kağıt parayı Çinliler buldu.
E) Alexander Bell, telefonu 1876'da buldu. | Cevap C). Çözümü: "Bulmak" sözcüğü A, B, D ve E seçeneklerinde "icat etmek" (olmayan bir şeyi bulmak); C'de ise "keşfetmek" (olan bir şeyi bulmak) anlamında kullanılmış. |
Vakit geçirmeksizin anlamı katabilir: Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki ikilemeyi oluşturan sözcükler tek başlarına kullanılamaz? | A) Yalan yanlış bilgilerle doğru bir karar veremezsin.
B) Karsıdan, güçlü kuvvetli görünüyordu.
C) Mirrin kırın etme de olanları anlat.
D) Aradan aşağı yukarı on yıl geçti.
E) İngilizceyı söyle böyle bilir. | Cevap C). Çözümü: A, B, D ve E'deki ikilemeleri oluşturan sözcükler tek başlarına kullanılabilir. 'C'deki "mirrin kırın" ikilemesini oluşturan sözcükler ise tek başına ayrı bir cümlede kullanılamaz. |
Tezlik anlamı katabilir: Bu cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözler birbirine yakın anlamadır? | A) I ve II
B) I ve IV
C) II ve IV
D) III ve V
E) IV ve V | Cevap B). Çözümü: I. ve IV. cümlelerde altı çizili ikilemeler cümleye "yaklaşık" anlamı katmıştır. |
Kesinlik anlamı katabilir: Yukarıdaki cümlelerin hangilerinde ikileme cümleye "devamlılık" anlamı katmıştır? | A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve V.
E) IV. ve V. | Cevap D). Çözümü: İkileme, I. cümleye "yaklaşık olarak", II. cümleye "kesinlik", III. ve V. cümleye "devamlılık", IV. cümleye "tahmin" anlamı katmıştır. |
- Yukarıdaki cümlede altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerden hangisinde vardır? | A) Haberi alınca apar topar geldik.
B) Öğrenciler birer birer içeri girdi.
C) Zavallı kedi acı acı miyavlıyordu.
D) Ben, o köyleri sık sık dolaşıyorum.
E) Tabak tabak yemek yedi, yine de doymamış. | Cevap E). Çözümü: Sorunun başında verilen cümlede "kucak kucak" ikilemesi cümleye "çoğaltma" ve "çok fazla" olma anlamı vermiştir. Aynı anlam E'deki "tabak tabak" ikilemesinde de vardır. A'daki "apar topar" ikilemesi "acelecilik", B'deki "birer birer" ikilemesi "sıralama", C'deki "acı acı" ikilemesi "güçlendirme", D'deki "sık sık" ikilemesi "süreklilik" anlamı katmıştır. |
Bazı deyimler söz öbeği şeklindedir (sıfat-zarf-isim öbeği) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde verilen durum, "içi içine sığmamak" deyimiyle **uyuşmamaktadır**? | A) Çocuk, babasının elindeki oyuncağı görünce avuçlarını birbirine vura vura ona koştu.
B) Yerinde duramıyor, ne zaman gelecekler diye gözlerini saatten bir an olsun ayıramıyordu.
C) Okullar kapandıktan sonra ailesiyle geziye çıkacağı günü iple çekiyordu.
D) Uzun bir süredir amirine söylemek isteyip de söyleyemedikleri için fırsat kolluyordu.
E) Kalabalığın içinde gözleri ona ilişince kalbi yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. | Cevap D). Çözümü: "İçi içine sığmamak" deyimi, "çok heyecanlanmak, coşkunluk duymak ve sevincini belli etmekten kendini alamamak" anlamı taşır. A, B, C ve E seçeneklerinde bu anlamlardan biri var. D'de belirtilen durum, bu deyimle uyuşmamaktadır. |
• Damdan düşer gibi, eli kulağında, el altından, nirengi noktası, püf noktası, işten değil, sumrucuk kuşu gibi, göz nuru, iyi gün dostu... Kendisinden böyle söz edilen bir kimseyi nitelemek için kullanılabilecek en uygun söz aşağıdakilerden hangisidir? | A) İşine ve çıkarına düşkün olan
B) Kan kusup kızılık şerbeti içtim diyen
C) İçinden pazarlıklı olan
D) Ağzını sıkı tutan
E) Saman altından su yürüten | Cevap E). Çözümü: Soruda karda gezip izini belli etmeyen (kimsenin sezemeyeceği işler çeviren) nelerle uğraştığını anlayamayan birinden söz ediliyor. Böyle bir kişi "saman altından su yürüten" biri olarak tanımlanabilir. |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, cümlede kullanılan deyimin açıklaması yoktur? Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, cümlede kullanılan deyimin açıklaması yoktur? | A) Onu birden karşımda görünce çok şaşırdım, gözlerime inanamadım.
B) Hazırlanan taslağı henüz iyice incelemedim, ona söyle bir göz atın.
C) Konuşmasında, dinleyicilerin ilgisini çekmeyen, konu dışı gereksiz şeyler söyledi, ağız kalabalığı etti.
D) İşe başlamadan önce deneyimli kişilerin görüşlerini sormalı, onların fikrini almalısın.
E) Bu konu üzerinde günlerce çalıştı, sonunda işin üstesinden geldi. | Cevap D). Çözümü: A seçeneğindeki "iç yanmak" deyimi "üzülmek", B'deki "kırmızı kıpırdamak" deyimi "umursamamak", C'deki "canı tez" deyimi "sabırsız, aceleci", E'deki "sözünün eri olmak" deyimi "dürüst, sözünde duran" anlamlarını içermektedir. Bu deyimlerin cümlelerdeki kullanımları doğrudur. D seçeneğinde "üstüne alınmak" deyimi, birbirine söylenilen olumsuz sözlerden bir başkasının alınması; "Bu ne sıklık böyle!" sözü olumsuz bir anlam içermediğinden bu deyimin bu cümlede kullanılması anlamı bozmaz. |
"Sınıfta kaldığımı öğrenince babamın ---" aşağıdaki deyimlerden hangisiyle tamamlanamaz? "Sınıfta kaldığımı öğrenince babamın ---" aşağıdaki deyimlerden hangisiyle tamamlanamaz? | A) tepesi attı
B) kanı beynine sıçradı
C) çınlerı başına toplandı
D) yüreği ağzına geldi
E) kafası kızdı | Cevap D). Çözümü: A, B, C ve E seçeneklerinde verilen deyimlerin hepsi öfke kelimeme anlatır. Soruda verilen cümle, olumsuz bir durumdan söz ettiği için bu deyimlerden biriyle sürdürülebilir. "Yüreği ağzına gelmek", çok korkmak demektir. Cümle, bu deyimle tamamlanamaz. |
Bu adamın dandan düşer gibi konuşmasına sinir oluyorum. Alt çizili deyimin bu cümleye kattığı anlam aşağıdakilerden hangisinde vardır? | A) Ona taktığım ismi, birdenbire yüzüne karşı söyleyivermemiş mi...
B) Öğrenciler, öğretmenin her söylediğini dikkatli biçimde dinliyorlar.
C) Yönetim kurulu üyeleri en kısa zamanda bir toplantı yapmak istiyordu.
D) Kavga tutuşacaklarını anlayınca hemen araya girdik.
E) Adam süratli adımlarla olay yerinden uzaklaştı. | Cevap A). Çözümü: "Damdan düşer gibi" deyimi "aniden, birdenbire, yersiz olarak" söz söylemeyi anlatır. Bu anlam A'daki cümlede de var. B, C, D ve E'de bu anlamı içeren bir söz kullanılmamış. |
- "Dünya" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde başka sözcüklerle kalıplaşarak deyimleşmemiştir? | A) Onun dünyadan haberi olmadığını herkes bilir.
B) Yaşlı adam: "Öğlümü dünya gözüyle bir görsem..." diyordu.
C) Afrika'daki insanlık dramını bütün dünya dehşetle izliyor.
D) Sinavi kazandığımı öğrenince dünyalar benim oldu.
E) Bugün dünya kadar işimiz olduğunu biliyorsun. | Cevap C). Çözümü: "Dünya" sözcüğü, A'da "dünyadan haberi olmamak", B'de "dünya gözüyle", D'de "dünyalar onun olmak", E'de "dünya kadar" deyimlerinin bir parçası durumundadır. C'de "dünya" sözcüğünü içeren bir deyim yoktur. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "hiç gereği yokken" anlamında bir deyim kullanılmıştır? | A) Böyle bir işe körü körüne girmem.
B) Elimdeki parayı kaşla göz arasında kapıverdi.
C) Akşama doğru elini kolunu sallaya sallaya gitti.
D) Bu adam durduk yerde kendine iş çıkarıyor.
E) Bir gece yarısı cümbür cemaat buraya geldiler. | Cevap D). Çözümü: A, B, C ve E'de "hiç gereği yokken" anlamını karşılayacak bir deyim yok. D'deki cümlede "durduk yerde" deyimi, "hiç gereği yokken" anlamı taşır. |
Bir sözcüğün gerçek anlamından tamamen kopuk biçimde yani gerçek anlamının dışında bir anlamla kullanılmasına **mecaz** (değiş.mece) denir. Bu parçadaki altı çizili sözcüklerden hangisi mecaz anlamda kullanılmamıştır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap E) V. Çözümü: Soru metnindeki I, II, III ve IV numaralı sözcükler gerçek anlamının dışında (mecazlı) kullanılmıştır. Cümleler iyi okunursa V numara dışındaki sözcüklerin temel anlamından ne kadar kopuk olduğu anlaşılır. V numara ile gösterilen "inanılmaz" sözcüğü metinde "inanılmaz güç" anlamı taşımaktadır ki bunun mecazla ilgisi yoktur. |
Bazı atasözleri, emir kipindedir veya bu kipin anlamını verir ve dolayısıyla da doğrudan öğüt verir. Aşağıdaki atasözlerinden hangisi anlamca ötekile-re ters düşmektedir? | A) Akıllı düşman, akıllı dosttan hayırlıdır.
B) Akıllı adama sermayedir.
C) Akıllı köprü araya dek, deli suyu geçer.
D) Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.
E) Akıl olmayınca başta ne kuruda biter ne yaşta. | Cevap (C) seçeneğidir.. Çözümü: A, B, D, E seçeneklerindeki atasözlerinde "akıllı olma-nın önemi"nden söz edilmektedir. C seçeneğindeki atasözünde akıllı olmanın önemsiz olduğu anlatılmaktadır. |
** - ** Bu parçada "romancıya hareket alanı açma" sözüyle romancıyla ilgili olarak anlatılmak istenen nedir? | Cevap ** C). Çözümü: ** Metinde modern ve postmodern romancılardan söz ediliyor ve bu akıma bağlı sanatçıların ortak özellikleri vurgulanıyor. Neymiş (metne göre) modern ve postmodern romancıların ortak yönü? Yaşamı böluk porçüklüyüğle ve olanca belirsizliğiyle vermek, roman kahramanlarının kaderlerini inisiyatifiyle biçimde dile getirmiş. |
|
** - ** Bu parcadaki altı çizili sözle Chopin'le ilgili olarak anlatılmak istenen nedir? | Cevap ** A). Çözümü: ** Parçanın tümünde ünlü müzisyen Chopin'in kimi özellikleri dile getiriliyor ve her şeyde rağmen "özgün" kalabildiği vurgulanıyor. Chopin'in Chopin gibi olmaması ne demektir? Eğer Chopin, kendisi gibi olsaydı kendisini tekrar etmiş olurdu. Böyle olmadiğinna göre altı çizili sözle anlatılmak istenen, Chopin'in kendisini tekrar etmediği ve hep birbirinden farklı, özgün ürünler ortaya koyduğudur. |
|
Bir şairin, hemen her konuda şiir yazabileceği düşünce-syle meslektaşlarına ahtkâm kesmesi onu başarıya de-ğil, başarısızlığa götürür. Ben her şeyi bilirim, yaparım diyen birinden hayır gelir mi? İyi şair, diğer sanatçıla- rden kamçı baktıkça güçlenir. Eleştirmenlerden ge-len kâmici sakırttırala kulak verilir, ona göre yazar. Bi- lir ki büyük sanatçı olmak isteyen kişi eski şazdan yeni sesler çıkarmayı başarmak zorundadır. Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Değişik kültürlerin yansımalarını sentezle me B) Genç kuşaklara geçmişin güzelliklerini gösterme C) Gelenekten yararlanarak sıra dışı eserler ortaya koyma D) Yepyeni imgeler oluşturarak okuyucuyu etkileme E) Kendisine yönelik eleştirileri görmezden gelme | Cevap C). Çözümü: Parçada iyi bir sanatçı olmanın gerekleri üzerinde duru-yor. Altı çizili sözdeki "eski şaz"la anlatılmak istenen "geleneksel kültür birikimi"dir. Bu durumda, "eski şazdan yeni sesler çıkarmayı başarma", gelenekten yararlanarak sıra dışı eserler ortaya koymayı karşılar. |
Sefiller, Goriot Baba, Hamlet... gibi eserler, evrensellik-lerinin yanında zamansızdıırlar da. Bunları belli bir dö-nemde okuyup altı daha kapalı acmıacmak yanlıştır. Bu parçada altı sözle adı geçen eserlerin hangi özelliği anlatılmaktadır? | A) Her türlü konuya değinmeleri B) Okuyucuyu kolay etkilemeleri C) Yazıldıkları dönemi yansıtmaları D) Zaman içinde eskimemeleri E) Tarihsel olaylara ışık tutmaları | Çözümü: Parçada edebiyat / sanat dünyasındaki çalışmalardan genel olarak söz ediliyor ve edebiyat dünyasının canlılığı vurgulanıyor. Edebiyata belli bir aradan sonra yeniden dönen kişilerin ortaya koyduğu eserlerin önemi vurgulanarak bunların her eserinin bütünü oluşturan parçalar-dan sayılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Altı çizili sözün anlamını D'deki açıklama karşılar. |
Verilen seçeneklerden hangisinin cümleyi üslup, biçim ve anlam yönünden tamamladığına bakalım. Örneğin A seçeneğinde "yoluyla" sözcüğü anlam olarak "araştırıran" sözcüğüyle uymaz. Bu seçeneğe göre ikinci boşluğa "değişken" sözcüğünü getirirsek ortaya çıkan birincil cümle ile uyumsuz hale gelir. | Cevap E. Çözümü: E seçeneğinde sözcükler boşluklara konduğunda, anlamsal ve biçimsel bütünlük sağlar. |
|
(I) Genç şairin kitabını. “Acaba son dönem şiirımızde ne yönde gelişmeler görülüyor, gençler nelere ilgi duyuyor, ne tarz şiirler yazmaya çabalıyor?” diyerek şiirle rakiya okudum. (II) Öncelikle söylemem gerekirse şiirini yazıyor şair. (III) Hem bizatihi içinde okunası etkile- rini hem teknik bu hatasızlığının hataya yakın yön özgün bir ifadeye rastlamak zor. (IV) Teknik ve bi- çim bakımından kusursuz olan bu dizeler, öğrenilmiş bir şair hissini uyandırıyor. (V) Hâlbûki şiirde bir şair trajedisi- ne, şairin varlığına ihtiyaç var. Genç bir şairin eserinin değerlendirildiği bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağılardan hangisi söylenemez? | A) I. cümlede genç kuşaklarca beğeniyle takip edildiği vurgulanmıştır.
B) II. cümlede yapı yönünden olgun bir düzeye eriştiği dile getirilmiştir.
C) III. cümlede anlatım bakımından kendine özgülük- ten uzak olduğu söylenmiştir.
D) IV. cümlede kimi yönleriyle eskiyi tekrar eden özel- liklere sahip olduğu sezdirilmiştir.
E) V. cümlede şairin kendi şiirleriyle iç içe olması gerek- tiği ifade edilmiştir. | Cevap A). Çözümü: Soru numaralanmış cümlelerin neden söz ettiğine, yani cümlelerin konusuya ilgili. Cevap seçeneklerinde cüm- lelerin konusu ifade edilmiş. Seçeneklerde verilen ifade- lerle parçada cümlelerin konu yönüyle uyusup uyus- madığını kontrol ederek cevabı bulabiliriz. |
Şair, geleneğin sürüp giden hazır düşünme kalıplarını parçaladığı zaman gerçek parıltılı, yani iyi şiiri elde edebilir. Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Şair alanında sağlam bir yer edinebilmenin ön şartı, kendini geliştirmektir.
B) Bir şair için nitelikli ürünler ortaya koymanın yolu, alışılmışın dışına çıkmaktır.
C) Şirde sesini duyurmak isteyen bir genç sanatçı, kendinden öncekileri aşmalıdır.
D) İyi şair olmanın yolu, başkalarını besleyecek kaynaklar ortaya koymaktır.
E) Şirde yerleşik olan anlayışları yıkmak, genç sanatçılar için zordur. | Cevap B). Çözümü: Sorda verilen cümlenin iletişinin yani ana fikrinin bulunması isteniyor. Verilen cümlede "sürüp giden hazır düşünme kalıplarını parçalamak" ifadesine dikkat edelim. Bu, alışılmışın dışına çıkmak demektir. Gerçek şiirim bu koşula bağlı olduğu anlatılıyor. Bu ana fikir B seçeneğindeki "Bir şair için nitelikli ürünler ortaya koymanın yolu, alışılmışın dışına çıkmaktır." cümlesiyle ifade ediliyor. |
- "Söz dağarcığımızı zenginleştirmenin bir yolu da sözcüklerden sözcük türetmektir." cümlesinin anlamca yerini tutabilecek en uygun cümle aşağıdakilerden hangisidir? | A) Dilimiz zenginliğini birleştirme yolundan yararlanarak sağlayabiliriz.
B) Dilın anlatım gücünü sözcüklere yeni anlamlar yükleyerek geliştirebiliriz.
C) Halk ağzından derlemelere dilimizin söz varlığını zenginleştirebiliriz.
D) Eski yapıtlarından yapılan taramalarla kimi sözcüklerin dile yeniden girmesini sağlayarak sözcük sayısını çoğaltabiliriz.
E) Dilimizdeki sözcüklerin sayısını artırmak için, kök ya da gövdelerden eklerle yeni sözcükler yapabiliriz. | Cevap E). Çözümü: Soruda "anlamca yerini tutabilecek" sözünden "es anlamli cümle'yi sorduğunu anlıyoruz. Verilen cümlede "sözcüklerden sözcük türetmek" ifadesiyle anlatılmak istenen, E seçeneğinde cümlede verilen "sözcüklerin kök ve gövdelerine getirilerek eklerle yeni sözcükler elde etmek"tir. |
Bazı cümlelerde eklerin ve edatların kullanıldığı yerler, eklendiği ögeler anlamda farklılık oluşturabilir. Aşağıdaki soruyu ve çözümünü buna dikkat ederek inceleyiniz. Yukarıdaki cümlelerden aynı anlama gelen ikisi aşağıdakilerin hangisinde bir arada verilmiştir? | A) I ve IV B) I ve II C) III ve IV D) I ve III E) IV ve IV | Cevap A). Çözümü: Bu cümlelerde "de, da" bağlacının kullanıldığı yere göre kattığı anlamlara dikkat edilmesi gerekiyor. Kullanıldığı yerler farklı olsa da II. ve IV. cümleler aynı anlamı taşımaktadır. Bu iki cümle "Başkalarına şapka alındı, bir de size şapka alalım." anlamını içermektedir. |
Yazar, eserlerinde gelenekle arasına bir mesafe koymaktansa bu birikime, yaşadığı döneme özgü bir pencereden bakmayı tercih ediyor. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? | A) I ve III B) I ve IV C) II ve IV D) III ve V E) IV ve V | Cevap B). Çözümü: IV. cümlede "tarihin kendisine aktardığı sesler" gelenek-i ifade ediyor. IV. cümlenin ilk bölümündeki "ifade de ile örtüşüyor. Bu ileti. cümlenin ikinci bölümündeki "ken-di döneminin gerçekliğinin süzgecinden geçirmek" sözü de "bu birikime, yaşadığı döneme özgü bir pencereden bakmak" sözüyle örtüyor. |
(I) Hızla gelişen bilgisayar teknolojisinin özellikle mekân tasarılama konusunda sinemaya olan katkısı giderek do- ğal sayılıyor. (II) Örneğin, 2000 yılında gösterilen Gladiator yâdör filmdeki tarihsel mekânların oluşturulmasında bilgisayar teknolojisinin çok bol yararı bilgisiydi. (III) Boy- lece, Antik Roma'nın Colosseum'u bilgisayarlarda yeni- den oluşturuldu ve burada bir kalabalık kişilik kalabalık binlerce kişilik görkemli bir kalabaca yüz dönüştürüldü. (IV) 2001'de gösterilen Pearl Harbour filminde eski fo- toğraflar kullanılarak limanın 50 yıl önceki görüntüsü el- de edildi. (V) 145 milyon dolara mal olan bu filmde, bir hava saldırısının tümüyle bilgisayarlarda tasarlanması için gerekli harcamadan kaçınılması ve büyük ölçüde ger- çek izlenimi veren görüntüler oluşturuldu. | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap D). Çözümü: I. cümlede "bilgisayar teknolojisinin özellikle mekân tasarılama konusunda sinemaya olan katkısı" ifadesi "bilgisayar teknolojisinden bol yararlanıl- ması" ifadesindeki "bol bir kalabalık" sözü ile anlam- lar. |
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap D). Çözümü: III. cümledeki "görkemli bir kalabalık" sözü ile V. cüm- lede ise "gerçek izlenimi veren görüntüler" sözleri kişi- ye göre değişebilecek düşünceler içerir. |
|
(I) Refik Hâil Karay; gazetecilik konusunda ne çok ka-ramsardır ne çok iyimser. (II) Gazetecilik bana mal-zeme verir; ben bu sayede kendimi daha çok hayatın içine girmiş bulurum, der. (III) Olaylarla törelerin güldü-ren, şaşırtan yanlarını alır, iç gözelemde oldukça zayıf, dış gözlemde çok kuvvetli bir "ressam - yazar" özelliği gösterir. (IV) Şürükleyici olayları ilgi çekici tiplerle, ge-niş bir coğrafya içerisinde, renkli, kokulu bir benzet-me ve zekâ oyunlarıyla verir. (V) Sıcak, çekici, oynak, işık zevkli bir dili vardır. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde doğrudan anlatım yöntemine başvurulmuştur? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap B). Çözümü: Doğrudan anlatım, bir cümlenin söyleyenin ağzından, hiç değiştirilmeden aktarılmasıdır. Bu parçada II. cümle dışındaki cümleler yazan anlatan değerlendirme cüm-leleridir. II. cümlede yazarın bir sözü alıntılanmış ve bu söz hiç değiştirilmeden, yazarın ağzından çıktığı gibi ve-rilmiştir. Bu doğrudan (düz) anlatımdır. |
- "Güneş" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde terim olarak kullanılmıştır? | A) B) C) D) E) | Cevap D). Çözümü: A, B, C, E seçeneklerinde "güneş" sözcüğü bilimsel alana ("astronomi") ait bir terim olarak kullanılmamıştır. D'de ise "Güneş" sözcüğü "gök cismi" anlamıyla kullanıldığı için terimdir. |
(I) Bilinç akışı yöntemi, öykü ve romanlarda karakterlerin, geçmişe ve bugüne ilişkin duygu, düşünce ve anılarının aktarılmasında kullanılan bir tekniktir. (II) Söz konusu duygu ve düşüncelerin hiçbir denetim ya da sınırlama olmaksızın olanca doğallığıyla aktarılması, anlatıyı zenginleştirir. (III) Bu teknikle yazar, okuma kendi duygularını anlayabilme olanağı sunar. (IV) Bir başka anlatımla okuyucun, gerçekliği farklı boyutlarda görmesini sağlar. (V) Böylece yazar, yüzeysel olanın anlatımıyla yetinmeyerek anlatımına derinlik kazandırılmış olur ya da yanlış için yaratılmış kahramanın iç dünyası olur. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi tanımsal bir nitelik taşımaktadır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: 1. cümle, "Bilinç akışı yöntemi nedir?" sorusuna cevap verebilecek nitelikte kurulmuştur. "Bu nedir?" sorusunun cevabı olabilecek biçimde kurulan cümleler tanım cümlesi olduğuna göre 1. cümle tanımsal nitelik taşır. |
(I) Yaşadığı dönemin şiir anlayışından uzaklaşarak uçlarda dolaşan, alışılmadık bağdaştırmaları ve imgelerle zaman zaman, bilinen söylemin dışına taşan şair, sürekli yenilikler peşinde koşmuştur. (II) Karşılaştığı insanlık durumlarına yeni duygu ve anlamları yükleyerek onları yeniden yazmıştır. (III) Şirlerini oluştururken boş alanlar bırakmamış, uzun dizeleri kırmıştır. (IV) Şirde bir yenilik gerçekleştirmiş için dilin yerleşik söz değerlerini olduğu gibi kullanmaktan kaçınmış, dil, çok anlamı ma oynamış gibi, (V) Şirlerinin çoğunda yeniden kurulan sözcükler kullanarak değişik çağrışımlar uyandırmıştır. Bu parçada şairin şiirlerinin içeriğiyle ilgili hangi, sözü edilen şairin numaralanmış cümlelerin hangisi ilgilidir? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap B). Çözümü: "Şirde ne anlatılmaktadır?" sorusuna yanıt veren cümle, içerikle ilgili cümledir. Verilen parçada I, II, III, IV ve V numaralı cümleler şairin biçimleriyle (üslup) ilgilidir. II. cümlede şairin "karşılaştığı insanlık durumlarını "şiirlerinde ele aldığı belirtildiğinden bu cümle içerikle ilgilidir. |
Anlatım, anlatım tarzı, dil, biçem, söyleyiş, teknik, yöntem, sözcük seçimi, dile getiris... kavramları üslupla ilgilidir. ÖSYM sorularında bu sözcükleri kullanarak da üslupla ilgili soru sorulabilir. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde üslupla ilgili bir özelliğe değinilmemiştir? | A) Sağlam bir roman tekniğinin yanı sıra canlı, en az sözcükle çok şey anlatmayı amaçlayan, yoğun bir anlatımı vardı.
B) Şirlerindeki, okurun değişik duygularını etkileyen imgeler, sıradan sözcüklere yeni anlamlar yükleyerek oluşturdu.
C) Yapıtlarındaki karakterler, halk arasında seçilmiş, zengin bir duygu dünyası olmayan, tek boyutlu kişilerdi.
D) Şiirlerini oluştururken sözcükleri, ses, anlam ve çağrışım yönünden sıkı bir değerlendirmeden geçerek kullanır.
E) Betimlemelerinde gözlem gücü ağır basar, özenli ve coşkulu bir söyleyişten özellikle kaçınırdı. | Cevap C). Çözümü: Üslup (biçem), bir yazarın anlatım özellikleridir. A'daki "canlı, yoğun bir anlatım", B'deki "imgeler, sıradan sözcükleri yeni anlamlar yükleyerek oluşturdu.", D'deki "Sözcükleri ses, anlam ve çağrışım yönünden bir denetimden geçirir", E'deki "özenli ve coşkulu bir söyleyiş", üslupla ilgili özelliklerdir. C'de ise yazarın, yapıtlardaki karakterlerin özellikleri. |
- (I) Servettifunun temsilcileri içinde "Tevfik Fikret'ten sonra en büyük şair" olarak nitelendirilen Cenap Şahabettin ile okul kitaplarında ilk karşılaşmamız Hançer gibi keskin bir Erzurum kışına rastlar. (II) Zaten büyük bir çoğunluğumuz şair ve yazarlarla ancak okul kitaplarında tanışmışızdır. (III) Ne gariptir ki o büyük şairin o büyük sihirle Erzurum'un kın donuran, kasıp kavuran soğuğu yüzünden bir türlü ısınammayan sınıfında tanışmışım işte. (IV) Sırır sevenler bilir: Sır insanın içini ısıtır, yine göre insanlar düşüncelere göğününden kurtulamaz, alır götürür insanları bir yerlerin ağrılığından, o yatılı okulda (V) Elhan-ı Sita, o soğuk kış mevsiminde, o yatılı ren sıcak bir battaniye etkisi yaratmıştır. | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Çözümü: Yalı anlamada mecazlı sözcükler, söz sanatları yer almaz. I. cümlede "hançer gibi keskin", III. cümlede "bu-yük şır, içim ısınmıstı", IV. cümlede "gönlün ısıtır, düşüncelerin ağırlığından kurtarır", için iştir, serinle-tutarak", V. cümlede "yalnızlığım ve özlemlerim üze-rine örtülmüş sıcak bir battaniye" sözleri mecazlı anlatımlardır. II. cümlede mecaz anlamı sözcükler kullanılmamış, söz oyunları yapılmamıştır. Bu cümlenin anlamı yalındır. |
(I) Bütün dünyada geleneksel olandan, halk hikâyesi ve destandan yararlanma yoluna gidilmiştir. (II) Müzik, resim, roman, öykü, tiyatro ve sinema gibi sanat dallarının hepsinde böyledir. (III) Ben de böyle yapmak, geleneksel olanı çağdaş öykü sanatına taşımak istiyorum. (IV) Bu yöntem ülkemiz yazınının ustaca uygulanı yan (V) Yaşar Kemal'in izinde yürümek isteyişimin özünde de işte bu yatıyor. (VI) Nitekim son yapıtımda geleneksele yönelişim açıkça görülebilir. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde amaç söz konusudur? | A) I ve IV B) I ve V C) II ve III D) III ve IV E) IV ve V | Çözümü: III. ve IV. cümlelerde amaç söz konusudur. III. cümlede amaç "geleneksel olanı çağdaş öykü sanatına taşımak", IV. cümledeki amaç "Yaşar Kemal'in izinde yürümek"tir. |
- Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı, bir koşula bağlanmıştır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | - Çözümü: II. cümlede yargı koşula bağlanarak verilmiştir. "Klasik denenecek kadar sağlam eserlerin ortaya çıkması"nın koşulu, "bunları söyleyenlerin seslerindeki ve okuyuşlarındaki pürüzlerin ayıklanması"dır. |
(I) Yaşamın özüne ayına tutan çağdaş öyküler, eskiden yazılanların çoğundan farklı olarak öykülemeden çok, göstermeye; anlatmadan çok, sezdirmeye başvurur. (II) Anlatıcı, bir kişisel anlatıcıdan farklı olarak dili, ye çalışırken geleneksel herkesi görmeye ve göstermeye bütün çağrışım değerlerini hesaba katarak kullanır. (III) Kisa, özlü ve özgun yapısı, yoğunlukla anlatımıyla okuyucunun ilgisini çekecek bu öykülerde düz bir anlatım kullanılır. (IV) Bu yönden, çağdaş öyküyle şiir arasında oylum açısından bir benzerlik kurulabilir. (V) Bu neden-le eksiltli anlatıma en çok çağdaş öykülerde yer verilir. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde karşılaştırma yapılmamıştır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap C. Çözümü: I. cümlede "çağdaş öykülerle eski öyküler", II. cümlede "çağdaş anlatıcı ile geleneksel anlatıcı", IV. cümlede "çağdaş öykü ile şiir", V. cümlede "geleneksel öykü ile çağdaş öykü" karşılaştırılmıştır. III. cümlede öykülerin anlatım özelliklerinden söz edilmiş, karşılaştırma yapılmamıştır. |
- Anadoluhisarı'nın bulunduğu bölgenin tarihi, eskiye dayanan (I). Kaynaklara göre, Anadoluhisarı, Boğaz'dan geçişleri kontrol etmek amacıyla Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmış (II). Yapılırken kullanılan malzemeler arasında, Bizans yapılarından alınmış taşlar da var. (IV) Bu durumda, burada eski bir Zeus Tapınağı'nın bulunmadığı yönündeki düşünceler daha da güçleniyor. (V) Boğaz'ın en dar yerinde, Gökşü Deresi kıyısında bulunan bu yerleşim, bugünü olduğu gibi, Osmanlı öncesinde de bölgenin alanı olarak kullanıldığı çeşitli kayıtlarda belirtiliyor. | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap D) IV. Çözümü: IV. cümle cümlede, bilinen ve kesin olan bir bilgi veriliyor. Anadoluhisarı yapılırken kullanılan malzemeler arasında Bizans yapıların alınmış taşların da bulunması, burada eski bir Zeus Tapınağı'nın bulunduğuna dair "tahmin"i güçlendiriyor. Bu konuda bir çıkarım yapılıyor. |
- Yukarıdaki cümlede "kara fakat saydam bir sisi" andırdığı söylenen şey, aşağıdakilerden hangisidir? | A) karanlık D) rüzgâr B) lamba E) hava C) ırmak | Cevap A). Çözümü: Parçayı okuduktan sonra "Saydam bir sisi andıran ne?" sorusunu sorarsak, metinden "lambaların ışıklarıyla delik deşik olan karanlık" cevabını alırız. Yani "karanlık", "saydam bir sisi"e benzetilmiş. |
(I) Türkiye'de bazı alanlarda olduğu gibi yayıncılıkta da ekonomik ve kültürel pek çok sorundan söz etmek mümkün ama bu sorunlar, herkesin şikayet etmekteki umrunda! (II) Sanırım, burada yayıncılar dahil, kimin ve dinlemekle meşkün yürürlüğünde bir şeyler yapmak, çözümler üze-sine küçük de olsa bir bırıkım yanılşslarin değişimine düşünmek gerek. (III) Butik yayıncılığın işlevi, tam da "bir şeyler yapmak" ihtiyacıyla örtüşüyor. (IV) San-dec onunla da değil; birey olmaya, edebiyat ve sanatın geçirildği dönüşüm ve başka dünya arayışıyla da... (V) Yeri gelmişken ülkemizde, pek çok konuda olduğu gibi, butik yayıncılıkla ilgili de bir kavram karmaşası bulunduğunu belirtelim. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinin-de öneri vardır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap B). Çözümü: I. cümlede yazar, yayıncıların sorunlarını önemseme-yenlere "sitem" ediyor. III. ve IV. cümlelerde II. cümleyi destekleyen örnekler yer verilmiş. V. cümlede bir sap-tama yapılmıştır. II. cümlede "Birtakım yanılşslarin değişimini için küçük de olsa bir şeyler yapmak, çözüm-ler üzerine düşünmek gerektiği" söylenmiş ve bir "öneri" dile getirilmiş. |
(I) Halkla ulaşmamız, operanın halka seslenen bir sanat olduğunu anlatmamız gerekiyor. (II) Bu da büyük ölçüde halka daha yakından iletişim kurmamıza bağlı-dır. (III) Bu amaçla gelecek yıl bir yarışma düzenlemeye ve sahnelemeyi değer görülen eserleri sahnelemeyi düşünüyorum. (IV) Eğer katılım sağlanırsa bu tür yarış-malar ileride daha da çeşitlendirilerek zenginleştirecek sür-dürmesi istiyorum. (V) Bu tür etkinlikler Türk seyircisinin yavaş yavaş da olsa operaya yaklaştıraca, ona ope-raya sevdirecektir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde bir tasarıdan söz edilmektedir? | A) I ve II D) III ve V B) II ve III E) IV ve V C) III ve IV | Cevap C). Çözümü: Tasarı, gelecekte yapılması planlanan istek demektir. III. cümledeki "Gelecek yıl bir yarışma düzenlemeyi ve sahnelemeyi değer görülen eserleri sahnelemeyi düşünüyorum" bir tasarıdır. IV. cümledeki "Bu tür yarışma-ları ileride daha da çeşitlendirp zenginleştirecek sürdürmek istiyorum." ifadesi de plan içermektedir; bu da tasarı cümlesidir. |
(I) Vizyona giren filmlerle ilgili tanıtım yazıları, her hafta gazetelerde ve her ay bazı dergilerde yer alıyor. (II) Bu dergiler, çoğu meselenin toplumsal boyutuna ilgi duymaktan öteye gidemiyor. (III) Oysa benim de aralarında bulunduğum bir şırcıl grubu, perde yanından o büyük ışığa gerçeğin penceresinden bakmak istiyor. (IV) Bu ihtiyaca cevap veren bir kaynak olmayı zorunlu olarak üç beş kişilik dost meclisine bırakıyor. (V) Oysa bu yazılar, gazetedeki köşeden bu konuya sayısız muhataba seslenerek böyle bir ihtiyaca karşılıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinin de olumsuz bir eleştiri söz konusudu? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinin de olumsuz bir eleştiri söz konusudu? | A) I ve II B) I ve III C) II ve IV D) III ve V E) IV ve V | Cevap C. Çözümü: Parçanın II. cümlesindeki "Bu dergiler, çoğu meselenin toplumsal boyutuna ilgi duymaktan öteye gidemiyor." anlatımında olumsuz bir eleştiri var. Dergilerde meselelerin "toplumsal boyutundan öteye gidememek" eleştirisi getiriliyor. IV. cümlede "Bu ihtiyaca cevap veren bir kaynak olmayışı"ndan söz edilmesi de olumsuz bir eleştiridir. |
Değerlendirme, bir yapıtın veya sanatçının özelliklerinin kişisel saptamalar yapilarak ortaya konmasıdır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde çıkarım yapılmıştır? | A) I ile II
B) II ile III
C) III ile IV
D) IV ile V
E) V ile VI | Cevap B). Çözümü: Parçada I, II. ve III. cümlelerde yazarın kendine ait olmayışı, başkaları tarafından ileri sürülen iddialara yer verilmiştir. III. ve IV. cümlelerde yazar, bu iddialara katılmadığını belirtiyor. V. ve VI. cümlelerde yazar, şiir ve düzyazı yönelik kişisel görüşlerini ve tahminlerini belirterek çıkarmada bulunuyor. |
(1) İnsan ilişkilerinin pek çoğu akılla kavranamayacak, kavransa bile açıklanamayacak kadar karmaşıktır. (1) Hayranlık, nefret, sevgi ve kıskanma gibi duygularla biçimlenen ilişkileri; sebebi ve sonucuyla açıklayamıyoruz. (11) Bu konuya yazıl, pek çok her dilde ve kültürde pek çok eser yazıldığı olarak hemen değerlendirmemiz yapıldı. (IV) Ne var ki okuduklarımızın ve dinlediklerimizin çoğu, kişisel bir görüş olmaktan öteye gitmiyor. (V) Tüm kültürlerde bunları tanımlayan ve sınırlayan değer yargıları olmasından söylenilenlerin hiçbirini geçerli sayamayız. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) I. cümlede öznel bir değerlendirme yapılmıştır.
B) II. cümlede, I. cümledeki düşünce örneklendirilmiştir.
C) III. cümlede bir çıkarım yapılmıştır.
D) IV. cümlede bir genelleme yapılmıştır.
E) V. cümlede bir durum koşula bağlanmıştır. | Cevap C). Çözümü: I. cümlede yer alan "İnsan ilişkilerinin pek çoğu akılla kavranamayacak, kavransa bile açıklanamayacak kadar karmaşıktır." ifadesi öznel bir değerlendirmedir. |
(1) XV. yüzyılın ikinci yarısında Ergebirge ve Alp Dağları ile Schneeberg'de gümüş yatakları bulundu. (11) Böylece gümüş miktarında müthişem bir artış oldu ve dönemin pek çok Avrupalı'da bu madenin celp tahsisi değiştiren bir bolluk dârvânesi para basımının dohrusunu değiştiren bir reforma da öncülük etti. (III) 1472 yılında Venedik'te basılan bu reforma birlikte ilk kez ince, yassı Ora Çağ sikke'lerinden daha kalın ve sağlam sikkelere basıldı. (IV) Orta Çağ boyunca Avrupa'daki sikkelrin tumülü altın veya gümüş üzerine basılıyordu. (VI) Hatta bu sikkelere öyle sine inceydi ki bir elin parmakları arasında kolayca kesin labiliyordu. (VII) Oysa Venedik'teki yeni sikkelere kesinlikle kıvrılıp bükülmeyecek kalınlığa sahipti. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) I. cümlede nesnel bir anlatım vardır.
B) II. cümlede öznellik söz konusudur.
C) III. cümlede genelleme yapılmıştır.
D) IV. cümlede karşılaştırma yapılmıştır.
E) VI. cümlede neden-sonuç ilişkisi vardır. | Cevap C). Çözümü: I. cümlede verilen yargı kişiye göre değişmeyen, kanıtlanabilir bir niteliğe sahiptir ve nesneldir. |
Artık çoğu şeyin arasında fark kalmadığından mı yoksa farkları göremediğimizden emin olmadıklarından mı nedir, çoktandir dergilerde, benzer iki resim arasındakı yedi farkını bulmamızı isteyme kısmi bizden. Oysa biz, birbi-ri ayırtı görün ister resime baktığımızda, "Aralarında bir fark yok!" deyip geçmez, farkları bulup çıkarır, neşeyle çıktığımız basamaklar gibi götürdüğü yerde bir cüm-lenin altını çizerdik. Benzerlikler yanıltır. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır? | A) Alıntıdan yararlanma
B) Açıklamaya başvurma
C) Soyut kavramları somutlaştırma
D) Örneklere yer verme
E) Koşul öne sürme | Cevap B). Çözümü: Parçada yazar "benzerlikler" le ilgili açıklayıcı anlatıma başvurmuştur. |
Benim gibi yazma heveslisi bir arkadaşımla Ataç'ı ziyarete gitmiştik. Yazma tutku muzu anlatacak, bize yol göstermesini isteyeyimizi baktığımız heyecanlı, titre k bir sesle anlattım. Yüzümüzü istetti, kalin cami gözlü kleri çıkarıp yeniden takt. Sonra şöyle dedi: "Çok ama çok okuyacağınız, ilkin söz dağarcığınızı zenginleştireceğiniz, "Sonra masanın üzerinde duran Türkç e Sözlük' ün nız baskısına aldığı "Sözlük okumakla işe başla yazacaksınız. Evet, sözlük okuyacağınız. Bundan sıkılr, tat ala-mazsanız bilin ki yazı yazı mamazsınız." Ataç'ın verdiği öğüt sasirtmişti beni. Sözlük okunur muydu hiç? Bakılmak içindir sözlükler. Ataç'ın dediğine uydum yine de. Her gün ya bir da birkaç madde okuyordum. Okudu-ğum maddeler, Türkçenin toprangında dolaştırıyordu beni. Çok sonra Nathaniel Hawthorne'un şu sözüyle karşı-laştım: "Sözlükte bir başlarına o kadar masum ve güçsüz olan sözcükler, onlari nasıl harmanlayacağını bilen birinin elinde o kadar iyi ya da kötü olabilir." Ataç'ın öğü-dü ne denli doğrusuy a Hawthorne'un uyarısı da öyleydi. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Sezdirme
B) Koşul
C) Öyküleme
D) Betimleme
E) Karşılaştırma | Çözümü: "Bundan sıkılır tat alamazsanız, bilin ki yazı mazi yazamazsınız." cümlesinde koşul anlamı vardır. Parçada "Ataç'ı ziyarete gidildiği, onunla konuşulduğu, öğüt ler verdiği, yazarın bu öğütleri uyguladığı" anlatımında olaylar oluş sırasına göre verilmiş, öyküleme yapılmıştır. "Kalın camlı gözlü kleri" sözüyle betimleme yapılmıştır. Ataç'ın sözleri ile Hawthorne'un sözleri karşılaştırılmış-tır. Parçada herhangi bir olay ya da durumu sezdirme yoluna gidilmemiştir. |
Yirmi yaşından fazla göstermeyen bir genç, çadırının önünde yan yatırılmış el arabasının üstüne oturmuş saz çalıyordu. Fenerin aydınlattığı alnı, ter damlalarıyla kaplıydı. Sazının sapı, saşırıcı bir süratle aşağı yukarı kayan parmaklarının altında bir canlı gibi titriyordu. Tellere vururran sağ eli, küçük fakat kendinden emin hareketler yapıyordu. Gençin eli, sazın gövdesine yaklaşıktıca insan, saz ile arasında gizli fakat çok anlamlı bir konuşma olduğunu sanıyordu. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Betimleme B) Tartışma C) Açıklama D) Öyküleme E) Karşılaştırma | Cevap Doğru cevap (A) seçeneğidir.. Çözümü: Anlatılanlar, tek bir fotoğraf karesine sığıyor. Parçada saz çalan bir gencin, saz çaldığı andaki durumu resmedilmesine anlatılmış, betimleme yapılmıştır. |
Japon gülleri, her sabah yüzlerce çiçekle ala boyanır. Dil büyüklüğünde beş yapraklı oluşan çiçeklerin tomurcukları sabahları hızla açılır, akşamları aynı hızla kapanırdı. Solan çiçekler, bir sonraki gün ağacın altında toprağa kızılmış bir ölüm damgası vururdu. Bu hızlı değişim, beni hüzünlendirdi, içimi kararttı. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Söz sanatlarına başvurma B) Gözlem gücünden yararlanma C) Olayları oluş sırasına göre anlatma D) Deyimlere başvurarak anlatımı güçlendirme E) Söyleneleri örneklere zenginleştirme | Cevap Doğru cevap (E) seçeneğidir.. Çözümü: "Dil büyüklüğünde beş yapraklı oluşan çiçekler" anlatımında çiçekler dile benzetilmiştir. "Çiçeklerin açma-sı, solması" anlatımı gözlem gücünden yararlanıldığı göstermektedir. "Japon güllerinin sabahları hızla açılması, ala boyamaması, akşamları aynı hızla kapanması"nda olaylar oluş sırasına göre anlatılmıştır. "Ala boyamamak, içini karartmak" "damga vurmak" söz öbekleri, deyimdir. Parçada örneklere yer verilmemiştir. |
Fransanın Lille Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmanın sonucu aşağıda aşamalı olarak anlatılmıştır. Yapılan araştırmada, gerçek bir ev hayatının sa- nal ortama taşındığı bir oyun kullanıldı. Katılımcı- ların oturduğu masada bu ev, odadaki eşyalar, mobilyaları gösterildi. Bu iki ev oyun açılıp kendilerine yaklar, yapılar, renk ve boyut açısından birbirinden farklıydı. | A) 1. aşamada, karşılaştırma yapılmıştır. B) II. aşamada, şart bildiren cümlelere yer verilmiştir. C) III. aşamada, tanık göstermeye başvurulmuştur. D) IV. aşamada, öznel anlatım söz konusudur. E) V. aşamada, amaç belirtilmiştir. | Cevap A). Çözümü: I. aşamada, gerçek bir ev ile sanal bir evin karşılaştırılması yapılmıştır. Diğer aşamalarda şart bildiren cümle, tanık gösterme, öznel anlatım, amaç cümlesi yoktur. |
Çalışmanın ikinci ayaginda ise Mozart'ın ayni eseri, bozuk bir sesle dinletildi: Katilimciler her ne kadar önceki deneye calinca o evde zamanlarinin sadece %5'ini geçirmeyi tercih ettiler. Yukarıda verilen numaralanmış aşamalarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Betılemeye B) Öyküleme C) Açıklama D) Benzetmeye E) Kanıtlama | Çözümü: Ceylanların koşmaları, durmaları, olmaları betimleme- rek anlatılmıştır. Olaylar, oluş sırasına göre verilmiş, öyküleyici anlatım yapılmıştır. "Ceylanların otlaması, birden koşmaya başlaması, tekekinin geriye dönmesi, bekleme- si" bir olayın anlatımıdır. "Arka ayakları pervane gibi işledi" cümlesinde benzetme yapılmıştır. "Bu, sürüsüne kaçma fırsatı vermek için kendisini feda etmek istediği anlamına geliyordu" cümlesi, kendinden önceki cümlenin açıklayıcısı niteliğindedir. Parçada kanıtlamaya yönelik bir cümle yoktur. |
Bir yazarın üzerinde durduğu, hakkında yazı yazdığı olay, durum ya da düşünceye konu denir. Doğal ve toplumsal çevremizdeki her şey, bir yazının (paragrafin) konusu olabilir. Bu parçada yazma eyleminin hangi yönü üzerinde durulmaktadır? | A) Okurların duygu dünyasının zenginleştirilmesi
B) Yazılanların ilginç ve nesnel anlatılması
C) Acının, hüzün ve sevincin birlikte yansıtılması
D) Başarıya ulaşmanın nesnel bir tutum gerektirmesi
E) Yaşamı anlamlı kılan olaylara dayandırılması | Cevap (B). Çözümü: Parçada yazarların kimi zaman konu edindikleri acı olaylardan yazma anında ister istemez etkilendikleri ve başkalarının yaşadığı acıya duyumsayarak dile getirdikleri belirtiliyor. Yani parçada, yazma eyleminin duyumsanarak anlatılması üzerinde duruluyor. |
Şairlerin, yalnız sözüne sadık kalmayan, yüz verip arkadaşını getirmeyen sevgililere darıldığını sanıyorsanız al danırsınız. Şair millet, çoluk çocuk havadan nem kapan bir yaratılışa sahiptir. Sevmeleri, dostlukları nasıl anlıksa, nefretimleri zembereği de kolayca boşalırverir onla rin. Şefkatleri ile gazapları arasında ince bir zar mevcut tur. Büyük kaprisler, alınganlıklar yüzünden, darı yediği için ayri gitmez nice meclisleri yüzündür ki yıkıldılaı den biryirkt köptüğü için "Yüzeket şeytan, şif görünü!" deyip, ezeli dostunun cenazesine bile gitmekten kaçınmıştır. Bu parçanın bütününde neden söz edilmektedir? | A) Şairlerin kişilik özelliklerinden
B) Şairlerin toplumla ilişki kuramadıklarından
C) Herkesin kolayca şair olamaacağından
D) Şairlerin birbirlerini sevmediklerinden
E) Şair olmanın yeteneğe bağlı olduğundan | Cevap A). Çözümü: Parçanın bütününde şairlerin genel kişilik özellikleri- den söz ediliyor ve şairlerin duygusalılığı ön plana çıkan kişiler oldukları belirtiliyor. |
Yunanistan Kültür Bakanlığından yapılan açıklamaya göre antik Olympia şehrindeki Zeus Tapınağı'nın yakınlarındaki yapılan kazılarda, Roma Dönemi'ne ait bulgular arasında, Odysseia Destanı'ndan 13 satırın kazılı olduğu bir kil tablet bulundu. Tabletın Roma Dönemi'ne ve 3. yüzyıla ait olduğu düşünülüyor. Eğer düşünülür gibi bu dönemde ait olduğu laboratuvarlarda da doğrulanırsa, tablet, Homeros destanlarının şimdiye kadar bulunan en eski yazılı metni olarak kabul edilecek. Henüz tabletın tarihi doğrulanmamış da bu durum, "arkeolojik, epigrafik, edebi ve tarihi büyük bir keşif" olarak tanımlanıyor. Bu parçadan Odysseia Destanı'yla ilgili olarak; | A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III | Çözümü: Parçada Odysseia Destanı'na ait 13 satırlık bir yazılı tablet bulunduğu ve bu tabletın Roma Dönemi 3. yüzyıla ait olduğunun tahmin edildiği belirtilmiş. Yani tablet, kesin olarak 3. yüzyıla ait denmiyor. Yine parçada Odysseia Destanı'nın Roma Dönemi'nde kaleme alındığına dair bir bilgi yok. Destanın, Homeros destanlarından bir parça olduğu parçada belirtilmiş. |
Yardımcı düşüncelerin belirlenmesi: Ana düşünceyi kavramanın ikinci aşaması yardımcı düşünceleri belirlemektir. Bunun için, "Yazar konunun açıklamasını yaparken hangi ayrıntılardan yararlanıyor?" sorusuna cevap bulmak gerekir. Bu soruya verilen karşılıklar yardımcı düşünceleri verir. Aşağıdaki paragrafın ana düşüncesini ve yardımcı düşüncelerini belirleyelim. Bu parçada Carrie Elks ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? | A) Hayatını Britanya'da sürdürdüğüne
B) Romanlarında aşk konusunu işlediğine
C) Romanlarının farklı ülkelerde okunduğuna
D) Kitaplarının genellikle beğeni gördüğüne
E) Son kitabının, bir seri içinde yer aldığına | Cevap A). Çözümü: Parçada "Shakespeare Kardeşler serisi, basıldığı ülkelerde Elks'in en az diğer kitapları kadar çok sevildi." cümlesinden D seçeneğinde verilen; "... dört ayrı aşk öyküsünü anlatıyor." ifadesinden B'deki romanların aşk konusunu aşkla ilgili olduğuna; "...serinin ilk kitabı Yaz Gecesi Rüyası' " sözünden E'deki bu kitabın seri içinde yer aldığına değinilmiştir. "Basıldığı ülkelerde" sözüyle C'deki bilgiye değinilmiştir. Parçada yazar Carrie Elks'in Britanyalı olduğu söylenmiş ama Britanya'da yaşadığına değinilmemiştir. |