instruction
stringlengths
0
2.7k
input
stringlengths
0
4.47k
output
stringlengths
11
1.71k
Yazar, öykülerinde insanın insana, insanın gelenekler-le çatışmasını, günlük yaşamın akışı içinde, abartısız ve sevcecen bir yaklaşımla ele alır. Anlatıcıklar, olağanüstü olaylar, durumlar değildir. Dünyanın herhangi bir ülke-sinin bir yörsesinde bu öykülerdeki benzer yaşamlar hâlâ vardır. Basit halk inanışları, etkili bir biçimde öykü-lerinin atar damarını oluşturur. Geçim derdi, biten sev-giler, öykülerden fişkıran renkli tablolarıdır. Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen öykücünün bir özelliği değildir?
A) Ders vermeyi amaçlama B) Anlatımda doğallığı benimseme C) Sıradan ögeleri çarpıcı kılma D) Karşıtlıklardan yararlanma E) Folklorik ögelere yer verme
Cevap A). Çözümü: "Abartısız ve sevcecen bir yaklaşımla ele alır." cümlesiy-le B. "Basit halk inanışları, etkili bir biçimde..." ifadesi C, "Basit halk inanışları..." sözüyle E seçeneği elenir. "İn-sanın insana, insanın geleneklerle çatışması..." ifade-sinden D ye ulaşır. Bu parçada "Ders vermeyi amaçla-ma"yla ilgili hiçbir ipucu yoktur.
Andy Weir, aslında bir bilgisayar programcısı ama hayat hikayesinin bizi daha çok ilgilendiren yanı, çocuk-luğundan beri bilim kurgu edebiyatına düşkün olması. Yazıp çizmeye de genç yaşlarda başlıyor. Tamamladı-ğı ilk romanı sitesinde yayınlıyor. Sonrası tam bir basa-kitabı kendi bünyesinde yayımveden cet evvel alınca bu ri hikâyesi. Büyük ilgiyle karşılanan kitaba yayıneve-nden teklifler yağıyor. Okurlar tarafından 2014’ün en iyi bilim kurgu romanı seçilen kitap, bol övgü ve birçok ödül alıyor. En nihayetinde, romanın yayın hakları da satın alınıyor ve sinemaya uyarlanıp dünyanın birçok ülkesinde gösterime giriyor. Bu parçada Andy Weir ile ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisine değinilmemiştir?
A) Esas mesleği dışında başka bir işle meşgul olduğuna B) İlk yazma denemelerine erken yaşlarda başladığına C) Karşılaştığı bir sorunu çözmek için bir çözüm geliş-tirdiğine D) Okumaktan hoşlandığı türde başarılı bir yazar oldu-ğuna E) Eserini sinema izleyicisini düşünerek kaleme aldığına
Cevap E). Çözümü: Burada bütün şıklara kolayca ulaşılır. Ancak D seçene-ğine parça içinde kalarak bir yorum yapınca ulaşabili-yoruz. "Çocukluğundan beri bilim kurgu romanına düş-kün olması" sözünden onun "okumaktan hoşlandığı tür-ün odelması"sözünün. Çünki devamında "Yazıp çizme-ye de genç yaşlarda başlıyor." yargısı da bunu destek-liyor. Ama E seçeneğine yönelik hiçbir bilgi, işaret ya da ipucu yoktur. Yani en uzak seçenek E'dir.
Sanatın amacı, kişinin düşüncesini, duyarlılığını geliştirmek; ona, dünyaya ve insanlara bakma, sanat bakma, sezme, kavrama gücü kazandırmaktır. Sanat ürünlerine ilgi duymayan, hayali işleyemeyen, başkalarının acıları, na, yönlerine ortak olmayan bir bilim adamı, bir yapımcı, bir yöneticisi düşünülmez; ne yararı olur bunların topluma, insanlığa? İnsanın, insan sevgisiyle yoğrulmadığı toplumlarda bütün yönleriyle ilkelik egemen olmaz mı? Yukarıdaki parca için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Sanat ve Düş Gücü B) Sanat ve İnsan C) Sanat ve Yaratıcılık D) Sanatın Gelişimi E) Sanatın Doğusu
Cevap B). Çözümü: Parçanın bütününde insan-sanat ilişkisi üzerinde duruluyor insan açısından sanatla ilgili olmanın bir gereklilik olduğu vurgulanıyor. Parçaya konabilecek en uygun başlık "Sanat ve İnsan" olur.
"Bir şair, başkalarının şiirlerinde geçen kelimeleri kullanabilir. Bunun gibi o şiirlerin konularını, temalarını, düşüncelerini yeniden işleyebilir. Ama bu özellik onu 'taklitçi' yahut 'değersiz' saymayı gerektirmez. Yeter ki o, bu kul-lanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntemle yeni bir bileşime sokabilsin. Kısaca şiirinde bir kişilik gösterebilsin." Bu paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Eskimeyen Şair B) Şiirde Öz ve Biçim C) Yenilikçi Şair D) Şiir Tekniği E) Şair ve Özgünlük
Cevap E). Çözümü: Parçanın bütününde şairin ve şiirin özgünlüğü üzerinde duruluyor ve "Bir şair özgünlüğe ulaşabilmişse değerlidir." Ana fikri işleniyor. Bu durumda parçaya konabilecek en uygun başlık "Şair ve özgünlük"tür.
Sokrates’ten önceki ilk Batılı filozoflar, geçmişten iki büyük kopuşu aynı anda gerçekleştirdi. İlk önce, kendi akıllarını kullanarak yeni bir şey anlamaya çalıştılar. Bu tek başına, tümüyle dünyayı ve insanın gelişmesinde en önemli köşe taşlarından biri oluşturdu. Aynı zamanda insanlara, akıllarını nasıl kullanacaklarını... Onlar bilgi birikimlerini düşünce gibi öğrencilere aktarma yerine, onları tartışmaya, düşünmeye alışverişinde bulunmaya, kendi düşüncelerini ileri sürmeye ve savlarını kanıtlamaya özendiren öğretmenlerdi. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ayrıca insanın düşünce yapısını çözmeye çalıştılar, gözlemlerine ve deneyeye dayanan psikoloji biliminin temellerini de attılar B) Düşünce tarihinde bu yaklaşımlar, çok büyük tartışmalara konu oldu C) Dolayısıyla, öğrencilerinin de kendileriyle tıpatıp aynı düşüncede olmasını beklediler D) Bu tutum, günümüz düşünce dünyasında da varlığını sürdürmektedir E) İnsanoğlunun zihinsel seviyesinde ortaya çıkan bu iki yöntem birbirini etkileyen bir gelişim süreci izlemiştir
Cevap (C). Çözümü: Bu tür soruların çözümünde boşluktan hemen önce ve sonra gelen cümleler en önemli ipucudur. Boşluğa kadar olan kısımda ilk Batılı filozofların kendi akıllarını kullanmaya önem verdikleri, başkalarna da kendi akıllarını kullanarak düşünmeyi önerdikleri belirtiliyor. Yani filozoflar özgür düşünmenin önemini vurguluyor. Bakış açısı böyle olan filozofların öğrencilerinden kendileriyle tıpatıp aynı düşüncede olmalarını istemeleri beklenmez. C'de verilen cümle, düşüncenin akışına uygundur.
Yazarın kendisi değil, seçtiği anlatıcılar kurmaca dünyada yaşar. Anlatıcıların her biri de diğer kahramanlar gibi, yazarın yaratığı kurmaca dünyanın dışına çıkamazlar. Ne var ki -------- Bu yüzden kurgulardığı bir roman da kahramanları ile özdeşleştirilmeyen veya kurgu olan bir olayin gerçek anlamı kabul edilmesinden yakın olan bir çok yazar vardır. Umberto Eco'nun bir okurunun, yazarın anlatıcı sokakta çıkan yangın görmemesine kızması, Genç Werther'in Acılar'ında anlatılanların yaşanmış gibi algılanmasının intihar oranlarını artırması, okurların edebiyatın nasıl etkilendiklerinin bir göstergesidir. Bu tür olaylar, "Edebiyat nedir ve yaşamı nasıl etkilemektedir?" sorusuna verilecek birçok yanıt olduğunun kanıtıdır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) çoğu okurun dünyasında, gerçek ve kurmaca kavramları, ayrılmayacak kadar birbirine girmiştir B) edebiyatın, insandan çıkıp yine insana dönen bir yaratıcı yazın etkildiği olduğu unutulmamalıdır C) anlatıcı, kişisel olmayan, evrensel değerleri göstermeye çalışmalıdır D) yazarların yaptıları, yaşamlarından bağımsız düşünülmelidir E) ünlü yazarların, hep dikkate değer konuları ele alacağı yönünde yaygın bir kani vardır
Çözümü: Parçada boşluktan sonraki cümlede yazarların, gerçeklerle kurmacanın birbiriyle karıştırılmasından yakınlıkla anlatılmaktadır. Bu durumda boş bırakılan yere, okurun, gerçekle kurmacayı birbirine karıştırmasıyla ilgili bir cümle getirilmelidir. Bu cümle A seçeneğinde verilmiştir.
Tesiste hizmet birimlerinin yanı sıra amatör ve profesyonel kayakçılar için farklı zorluk derecelerine sahip pistler bulunuyor. Türkiye yeni bir kış turizmi ve kayak merkezi kazandı. Numaralandırılmış cümlelerle anlamlı bir paragraf oluşturmak için sıralama nasıl olmalıdır?
A) V - II - I - IV - III B) V - I - II - III - IV C) III - V - I - IV - II D) IV - V - III - II - I E) II - III - IV - V - I
Cevap A). Çözümü: Cümlelerde solucan gübresinin oluşum süreci açıklanıyor. Paragraf I, II ve IV numaralı cümleler başlamaya çünkü bu cümleler kendilerinden önceki cümlelere atıfta bulunuyor. O zaman ilk cümle V olmalı. Cümleler solucan gübresinin oluşum süreci dikkate alınarak V - II - I - III - IV şeklinde sıralanmalı.
** Kimi paragraf sorularında dışta tutulan bir cümleyi paragrafa en uygun yere koymamız (monte etmemiz) istenir. Bu tür soruları çözerken düşünce akışı ve dıştaki cümlenin anlamı göz önünde bulundurulmalıdır. ** (I) Çağdaş Türk öykücülüğünün önemli kilometre taşlarından biri olan Sait Faik, hem kendi kuşağını hem de sonraki kuşakları derinden etkilemiştir. (II) Onun adına düzenlenen ödüllerin dağıtımı yazara yakışır bir saygınlıkla sürüyor. (III) Ama ben ilk öykülerimi yazdığım senli yıllını bile kuramadım. (IV) Hatta on beş yıl sonra ki hayatını bilgilerimizin bu ödüle değer bulununca sevindiğim ölçüde sa- tırılmış ve korkmuştum. (V) Çünküyü öyküye daha sıkı sarılmam gerektiğini, sorumluluklarımın arttığını biliyordum.
Cevap ** C). Çözümü: ** Paragrafa yerleştirilecek cümlenin kendisinden önceki ve sonraki cümlelerle anlamsal bakımdan uyumlu olması gerekir. Bu açıdan düşünüldüğünde soru kökünde verilen cümlenin getirilebileceği en uygun yerin III olduğu anlaşılır.
(I) Mektup bir anlatı türüdür. (II) Şiir, deneme, hikaye, itirafname, biyografi, otobiyografi, aforizmalar, gezi yazıları vb. gibi aklınıza gelebilecek her tür, mektupta kendine rahatlıkla yer bulabilir. (III) Bu yüzden her mektup aynı zamanda biraz da kurgudur. (IV) Önu kurgulana rahmetli, anlatımda ihtiyat, anlatacaklarının ve karşı tarafa ulaşması konusunda ortaya koyduğu dil üslubu da kendine özgüdür. (V) Tüm bu nedenlerle mektup sadece basit bir iletişim aracı olarak görülmenin yanlış olduğunu gösteriyor. Numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Üstelik kendine has anlatı özelliği sebebiyle birden çok türü içinde barındırmaya da müsaittir." cümlesi getirilirse düşünce akışı sağlanmış olur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap A). Çözümü: Soru kökünde verilen cümle, I. cümlenin anlamını pekiştiriyor ve mektup türden çok türü içinde barındırabilceğinden söz ediyor. II. numaralı cümlede de mektup içinde yer alabilecek türler sıralanıyor. Şu halde verilen cümle, I. cümleden sonra getirilirse düşünce akışı sağlanmış olur.
(I) XIX. yüzyılda dışarıdan gelebilecek herhangi bir salgın hastalık tehlikesine karşı karantina idaresi kurulmuş. (II) Karantina, italyanca gelen bir sözcük ve "kırklık, kırktan ibaret" anlamına gelen almış. (III) Salgın hastalık tehlikesine karşı İstanbul'dan sonra ikinci karantina idaresi 1840'ta İzmir de kurulmuş. (IV) Önce gemiler İzmir Karantina İdaresinin bulunduğu sahile girdik gün bekler ve yolcular barakalarda kalmış. (V) 1846'da da Mithat Paşa Meslek Lisesi'nin yanındaki yerde bir karantina binası inşa edilmiş ve günden sonra semtin adı Karantina olarak kayıtlara geçmiş. (VI) 1863'te Karantina idaresi Urla'ya taşinsa da semt sakinleri arasında bu ismin kullanımı günümüze kadar devam etmiş. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II B) III C) IV D) V E) I
Çözümü: Parçada II. cümle dışındaki cümlelerde karantina idaresinin nerede, ne amaçla kurulduğu anlatılmış. II. cümlede ise "karantina" sözcüğünün nereden geldiği ve anlamının ne olduğu ile ilgili bilgi verilmiş. İkinci cümle düşüncenin akışını bozmaktadır.
(I) Diriliş hakkında yorum yapan edebiyatçılar, genellikle Diriliş'i vicdan azabının romanı olarak tanımlarlar. (II) Geçmişte yaptığı hatanın bedelini ödemek isteyen ve vicdan azabı çeken bir insanın profili çizilmekle beraber daha çok, insanda var olan ve kişisel hırslarla, tutkularla yok olan insanı vasıfların ön plana çıkarıldığı bir romandır Diriliş. (III) Tolstoy, toplumlarda yaşamanın kişi-lere sorumluluklar yüklediğine inanır ve bunu bazı eserlerinde de dile getirir. (IV) Sahip olduğu mevki, servet ve şöhretinin tersine itilen, öldürülen bir insanın değer-lerinin farkına vararak dirilmeye çalışan bir insanın öyküsüdür. (V) Bu ana temasıyla roman, erdem insanlığın ortak malı olduğunu ve erdemli insanın dünyanın bütün coğrafyalarında görülebileceğini göstererek erdemin gözetilmesi gereken bir şey olduğunu anlatmaktadır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap C). Çözümü: Parçada Tolstoy'un Diriliş adlı yapıtının içeriği ile ilgili bilgi verilmiştir. III. cümlede ise "Tolstoy'un düşüncesi ve bu düşüncesini yapıtlarına yansıttığı" anlatılmış, düşüncenin akışı bozulmuştur.
(I) Pablo Picasso'nun Cezayirli Kadınlar tablosu New York'taki bir müzayededeki açık artırmada 179 milyon 365 bin dolara satılarak müzayede rekoru kırdı. (II) Tabloyu isminin açıklanmasını istemeyen bir alıcı telefona satın aldı. (III) Daha önce bir müzayedede en yüksek fiyata satılan eser Francis Bacon'un "Three Studies of Lucian Freud" adlı üç parçalı tablosu olmuştu. (IV) Picasso'nun 1954 - 1955 yılları arasında A'dan O'ya kadar sıraladığı 15'lik bir serinin parçası olan bu yağlı boya tablo daha önce 1997'de 31 milyon dolara satılmıştı. (V) Çıplak kadınlar tablosu, çağdaş sanatın başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap C). Çözümü: I, II, IV ve V numaralı cümlelerde Pablo Picasso'nun Cezayirli Kadınlar tablosu konu edinilmiş. III numaralı cümlede başka bir sanatçının eserinin satışından söz edilmiş. III. cümle, parçanın düşünce akışını bozuyor.
(I) İngiliz şairi Browning; sayfa sayfa, her kelimesini ayırı ayırı inceleyerek sözlük okumuş. (II) Sözlükte öğütler, eğlendirici şeyler de bulurmuş. (III) Hatta bu çalışma romantizm bir yön de katar, ay ışığında oturup bir bir çevrilen sözlük sayfalarını. (IV) Bizde sözlükler, kütüphanelerin en kuytu köşelerinde uykulayarak ömür tüketirir. (V) Günler ve geceler diye “Bilinmeyen bir kelime çıksın da hatırlanalım.” büyük bir adette. (VI) Sözcükler bu uzun ve sessiz bekleyişleri iki kap arasında geçer. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
Cevap D). Çözümü: Parçanın ilk üç cümlesinde yazar, anılarını yazma alışkanlığını zamanla yıtırdığını dile getirmiştir. IV. cümlede bir başka konuya geçilmiş, yazar çeşitli günlükler okuduğu örneklerle anlatmıştır. İkinci paragraf IV. cümleyle başlamalıdır.
(I) Bir zamanlar geceleri oturur, anılarımı, izlenimlerimi küçük defterlere yazardım. (II) Sonra nasıl oldu bilemem, ne o küçük defterler kaldı ne de bende o sayfalara bir şeyler karalama isteği. (III) Belki de yaşamın binbir türlü zorluğu bana bu gündelik eğlenceyi unutturdu. (IV) Yıllar dan beri çeşitli günlükler okuyorum: Güde'in, Green'in (V) Alfred de Vigny'nin "Bir Şairin Günlüğü" nü de dilimize çevirdim. (VI) Günlük türüne karşı duyduğum yakınlık, Salah Birsel'in "Günlük" ü okuduktan sonra daha da arttı. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap C). Çözümü: Parçanın ilk üç cümlesinde Dovlatov adlı filmin yurt içi ve yurt dışı gösterimiyle ilgili bilgiler veriliyor. IV. cümle-den itibaren ise filmin konusunda söz edilmeye başlanmış. Öyleyse metin, bu cümleden itibaren ikinci paragrafa ayrılmalı.
(I) İnsan her gördüğü şeyi her zaman görmüyor. (II) Şu satırları yazdığım sırada arkamdaki kitabın üstünde duran vazoyu hayalimde canlandırmak istedim; hatırlamayamadım. (III) Görmeden baktığımız eşyalar gibi, dikkatimizi çekmeden, bizi düşündürmeden kullandığımız kelimeler de vardır. (IV) İşte "deneme" kelimesi benim için bu kelimelerden biri oldu. (V) Sadece bir edebi tür olarak bildiğim bu kelimeyi merak ettim. (VI) Biraz araştırınca hakkında ne kadar az şey bildiğimi gördüm. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) V
Cevap B). Çözümü: Parçada, görmeden bakılan eşyalardan söz edilen I. ve II. cümleler anlamca birbirini destekliyor. III. cümleden itibaren "düşünmeden kullanılan kelimeler" konusuna geçilmiş. Parça, III. cümleden itibaren ikinci paragrafa ayrılmalı.
I. Galileo, Rönesans ile Aydınlanma’nın etkilerinin gözle görülebilir hale geldiği bir dönemde yaşadı. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?
A) I. ile IV. B) II. ile V. C) III. ile IV. D) I. ile III. E) I. ile II.
Cevap C). Çözümü: IV. cümlede "Galileo'nun tip yerine matematiği yeğlemesi, onun bütün yaşamını belirleyecek bir sürecin başlangıcı oldu." anlatımı, III. cümlede de "Matematik, gerek Galileo için yaşamın bütün gizlerini açabilecek bir anahtar haline geldi." anlamıyla cümle ile IV. cümle anlamlı bir bütün oluştur. Bu durumda III. cümle ile IV. cümle yer değiştirmelidir.
Kehribar, bir ağacın milyonlarca yılda oluşan reçinesidir. Sadece iki ülkede olduğunu bildiğimiz ve ileriki yıllarda artık kalmayacağını düşündüğümüz bu malzemin yurt dışına çıkarılması yasak.
A) I ve III B) II ve III C) II ve IV D) II ve V E) III ve IV
Cevap D). Çözümü: I. cümlede "kehribar"ın milyonlarca yılda oluştuğu anlamıyla V. cümledeki "bu kadar uzun sürede oluştuğu" anlamını birbirini tamamlayan anlamlılardır. Bu durumdan anlam bütünlüğünün sağlanamaması için I. cümle ile V. cümlelin yer değiştirmesi gerekir.
(I) Sokrates, "Bir tek şey biliyorum; o da hiçbir şey bilmediğimdir," demiştir. (II) Öyleyse bu söz neden Sokrates'e yapışıp kaldı? (III) Sokrates'in bütün dedikleri ve demedikleri öğrencisi Platon'dan aktarılır. (IV) Çünkü ünlü birinin çıkıp da "Bilmiyorum, anlamam, yapamam acım..." demesi insanları çok hoşuna gitti. (V) Aslında için için "Bak o da benim gibi bilmiyor mus, anlamıyorum, yapamıyorum" diye kendilerini o ünlüyle eşitlemenin kıyır sevincini yaşarlar. Bu parçanın anlam bütünlüğünü kazanması için numaralanmış cümlelerden hangileri yer değiştirmelidir?
A) I ve II B) II ve III C) III ve IV D) II ve V E) IV ve V
Cevap B). Çözümü: II. cümledeki "Öyleyse bu söz neden Sokrates'e yapışıp kaldı?" sorusuna IV. cümlede "çünkü" bağlacıyla başlayan bir cevap veriliyor. Bu durumda II. cümlenin IV. cümleden önce gelmesi gerekir. II. ve III. cümleler birbiriyle yer değiştirirse parçanın anlam bütünlüğü sağlanmış olur.
Doğadan Doğaya Aktarma Aşağıdaki cümlelerin hangisinde söyleyenin düşüncesi, kinayeli bir biçimde dile getirilmiştir?
A) Otel görevlisi salondaki televizyonun sesini sonuna kadar açmış ama kimse dinlemiyor. B) Eh, bu hızla gidersek, okula belki yarın sabah varırız. C) Bu küçük tatil köyünde, her sabah üçe kadar arabesk türünde parçalar çalınıyor. D) Son on yılda yok olanlara ve bitki türü, daha önceki elli yılda tükenen hayvan eşitmiş. E) Gürültüyle etkili bir biçimde savaşabilmek için bir yasa çıkarılması gerekir.
Cevap (B) seçeneğidir.. Çözümü: A, C, D ve E'de kinayeli söyleyiş yok. "Eh, bu hızla gidersek, okula belki yarın sabah varırız." cümlesinde kinayeli bir söyleyişe yer verileerek çok yavaş yüründüğü ve okula zamanında yetişilemeyeceği ima ediliyor.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "dış" sözcüğü akla gelen ilk (temel) anlamıyla kullanılmıştır? Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "dış" sözcüğü akla gelen ilk (temel) anlamıyla kullanılmıştır?
A) Bu testerenin dişleri iyice aşınmış. B) Cebindeki taragın bazı dişleri kırılmış. C) Annem, komşudan birkaç diş sarımsak aldı. D) Çarkın dişleri düşündüğümüzden de sağlamdı. E) Çocuğun dişlerinden birisi çürümeye başlamıştı.
Cevap E). Çözümü: "Dış" sözcüğünün akla getirdiği ilk anlam, insanın ağzındaki "diş"tir. E seçeneğinde bu anlamıyla kullanılmıştır. A, B, C ve D'de ise dış sözcüğü yan anlamdadır.
- Dilini ısırdım ve acı içinde kıvrandım.
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap E). Çözümü: I, II, III ve IV. cümlelerde aynı sözcüğün yan ve mecaz anlamları söz konusudur ve altı çizili sözcükler arasın da anlam genişlemesi/çok anlamlılık ilişkisi bulunmaktadır. V. cümlede ise ilk cümledeki "el" yabancı, ikinci cümledeki "el" ise organ anlamına gelen iki ayrı sözcük tür ve sesteşik ilişkisine sahiptir.
(I) Türkiye'de bazı alanlarda olduğu gibi yayıncılıkta da ekonomik ve kültürel pek çok sorundan söz etmek mümkün ama bu sorunlar, herkesi sıkayet etmekte umrunda! (II) Sanırım, burada yayıncılık dahil, kimin ve dinlemekteken yoruldukça bir şeyleri yapmak, çözümler üze- si için küçük de olsa bir bırtak yanlışıların değişmesine düşünmek gerek. (III) Butik yayıncılığın işlevi, tam da bir "bir şeyler yapma" ihtiyacıyla örtüşüyor. (IV) San- dec onunla da değil; birey olmaya, edebiyat ve sanatın gerçidönüşüm ülkemizde, pek çok konuda olduğu gibi, butik yayıncılıkla ilgili de bir kavram karmaşası bulunduğunu belirtelim. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinin- de önerisi vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap B). Çözümü: I. cümlede yazar, yayıncıların sorunlarını önemseme- yenlere "sitem" ediyor. III. ve IV. cümlede II. cümleyi destekleyen örnekler yer verilmiş. V. cümlede bir sap- tışma için küçük de olsa bir "Birtak yanlışıların değişmesi yapılması" için, II. cümlede "şeyleri yapmak, çözüm- ler üzerine düşünmek gerektiği" söylenmiş ve bir "öneri" dile getirilmiş.
(I) Halkı ulaşamaz, operanın halkı seslenen bir sanat olduğunu anlatmamız gerekiyor. (II) Bu da büyük ölçüde halkla daha yakın iletişim kurmamıza bağlı- dır. (III) Bu amaçla gelecek yıl bir yarışma düzenlemeyi düşünüyorum. (IV) Eğer katılım sağlanırsa bu yarış- ve sahnelenmeye değer görülen eserleri sahneleney- maları istiyorum. (V) Bu tür etkinlikler zenginleştirerek sürdürmelerde daha da çeşitlendirdiği Türk tiyatrosu- yavayı yavaş da olsa operaya yaklaştıracak, ona ope- rayas sevdirecektir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde bir tasarıdan söz edilmektedir?
A) I ve II D) III ve V B) II ve III E) IV ve V C) III ve IV
Cevap C). Çözümü: Tasarı, gelecekte yapılması planlanan istek demektir. III. cümledeki "Gelecek yıl bir yarışma düzenlemeyi ve sahnelenemeye değer görülen eserleri sahneleneyi du- şünmek" bir tasarıdır. IV. cümledeki "Bu tür yarışma- lări ilerde daha da çeşitlendirp zenginleştirerek sürdürmek istiyorum." ifadesi de plan içermektedir; bu da tasarı cümlesidir.
Günümüzde çeşitli sanat kollarıyla uğraşan aydınlarımız bir türlü halkın sorunlarına eğilip onları dile getiremedi. El yazınızın okunaklı olması öykülerinizi bilgisayar aktarıken beni çok zorladı.
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap E). Çözümü: Bu parçada yazar, çocukluğunda yunusların sürüsü halinde geçişini gördüğünü anlatıyor. Şimdi ise tek bir yunus görüp çığlık atanları görünce etkilendiğini belirtiyor. V. cümlede de önceki söz ettikleri kastederek “Zamanın”, kendilerinin az rastlanan anların son tanklarına çevirdiği'nden yakınıyor.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kişinin kendisine yönelik eleştirisi daha ağır basmaktadır? Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kişinin kendisine yönelik eleştirisi daha ağır basmaktadır?
A) O yıllarda İstanbul'a göçenlerin sayısı arttıkça ken- ti sıkıcı bulur, oradan kaçıp kurtulmanın yollarını arardım. B) O yaşlarda, kadınla erkek karşı karşıya getiren filmleri daha çok severdim. C) Sinema salonunun loşluğunda koltuğa gömülmüş mü günlük sıkıntılarından sıyrılır, hayallere dalar- dım. D) Bugün artık hoşlanmadığım kaçma kovalama ey- lemleri üzerine kurulu romanları, o günlerde seve- rek okurdum. E) O zamanlar, içinde bulunduğum koşulları değerlen- diremediğim için çok yakında olan mutluluğu gö- remez, onu çok uzaklarda arardım.
Cevap E). Çözümü: Soru kökünde kullanılan "kişinin kendine yönelik eleşti- risi" sözü ile "öz eleştiri" anlatılıyor. A, B, C seçenekle- rinde kişi kendinden söz ediyor, kendisinde bir şeyleri aktarıyor. Ancak kendisiyle ilgili "eleştiriyi" ilgili ayırıtları lede de ağır basansız bir eleştiri yok. E' de ama bu cüm- le seçeneğinde kendisiyle ilgili bilgi verir konuşan kişi "O zamanlar içinde bulunduğum koşulları değerlendir- mediğim için yakında olan mutluluğu göremediğini, mutluluğu çok uzaklarda aradığını" ifade etmiş. Kendi- ne bir eleştiri getirmiş.
(I) Bu yapıt yalnızca bir anı sanmayın. (II) Yazar, bir psikiyatr ve siyaset adamı gözüyle kendi öyküsüne paralel olarak son elli yıllık siyasi tarihimizi yorumlarınıya la ele alıyor. (III) Bunları kendi özgün yorumlarının ya nı sıra sayısal bilgilerle de destekliyor. (IV) Anlatımı, roman kahramanı olabilecek ilginç kişilerle zenginleştiriyor. (V) Her biri başlı başına bir yaşam dersi diyebileceğimiz anketdotlara da yer veriyor. Bir yapıtın anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümleler ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, uyarı söz konusudur. B) II. cümlede, konuyla ilgili bir açıklama yapılıyor. C) III. cümlede, özellikle nesnelliğin iç içe olduğu söyleniyor. D) IV. cümlede, duygusal yönleri öne çıkaran bir tutum izlendiği belirtiliyor. E) V. cümlede, söyleme öğreticilik ve çeşitlilik boyutu katıldığı belirtiliyor.
Cevap (D). Çözümü: III. cümlede "Bunları kendi özgün yorumlarının yanı sıra sayısal bilgilerle de besliyor." cümlesinde "özgün yorumlar" öznellik, sayısal bilgiler de nesnellik ifade eder. Bu cümlede öznellik nesnellik iç içedir.
(I) Uykusuzluk hastalığı; uykuya dalmada sorun yaşama, uyudıktan kısa bir süre sonra uyanıp yeniden uykuya dalmama, ışığa aşırı duyarlı olma ve uykuya dalınan sürede sık sık uyanma gibi belirtiler gösterir. (II) Teşhisi için henüz tıbbi bir test kullanılmasa da sıklıkla ortaya çıkan hastalıklardan biri. (III) Her geçen yılda görülme ihtimali artan bu hastalık, lerce oranda iki kat fazla ortaya çıkmaktadır. (IV) Uykusuzluk hastalığı; hafıza problemleri, sinirlilik ve dikkat dağınıklığı gibi sorunlara yol açmaktadır. (V) Uzun yılar hastalığın başlıca nedeninin tansiyon ve stres olduğu düşünülmüşse de son araştırmalar, hastalığın ortaya çıkmasında fizyolojik ve psikolojik pek çok etkenin olabileceğini göstermektedir. Bu parçada "uykusuzluk hastalığı"yla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede bir tanım yapılmıştır. B) II. cümlede bir nedenden söz edilmiştir. C) III. cümlede saptamaya yer verilmiştir. D) IV. cümlede yaratığı etkiler sıralanmıştır. E) V. cümlede güncel bilgilere değinilmiştir.
Çözümü: I. cümlede "Uykusuzluk hastalığı nedir?" sorusuna cevap verilmiş ve bir tanımlama yapılmıştır.
Bir sözcüğün gerçek anlamından tamamen kopuk biçimde yani gerçek anlamının dışında bir anlamla kullanılmasına mecaz (değişince) denir. Bu parçadaki altı çizili sözcüklerden hangisi mecaz anlamda kullanılmamıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap E) V. Çözümü: Soru metnindeki I, II, III ve IV numaralı sözcükler gerçek anlamının dışında (mecazlı) kullanılmıştır. Cümleler iyi okunursa V numara dışındaki sözcüklerin temel anlamından ne kadar kopuk olduğu anlaşılır. V numara ile gösterilen "inanılmaz" sözcüğü metinde "inanılmaz güç" anlamı taşımaktadır ki bunun mecazla ilgisi yoktur.
(1) İnsan ilişkilerinin pek çoğu akılla kavranamayacak, kavransa bile açıklanamayacak kadar karmaşıktır. (1) Hayranlık, nefret, sevgi ve kıskanma gibi duygularla biçimlenen ilişkileri; sebebi ve sonucuyla açıklayamıyoruz. (III) Bu konuya yazıldığı, pek çok her dilde ve kültürde pek çok eser yazıldı olarak hemen genelledirme yapıldı. (IV) Ne var ki okuduklarımızın ve dinlediklerimizin çoğu, kişisel bir görüş olmaktan öteye gitmiyor. (V) Tüm kültürlerde bunları tanımlayan ve sınırlayan değer yargıları olmadan söylenenlerin hiçbirini geçerli sayamayız. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi **söylenemez**?
A) I. cümlede öznel bir değerlendirme yapılmıştır. B) II. cümlede, I. cümledeki düşünce örneklendirilmiştir. C) III. cümlede bir çıkarım yapılmıştır. D) IV. cümlede bir genelleme yapılmıştır. E) V. cümlede bir durum koşula bağlanmıştır.
Cevap C). Çözümü: I. cümlede yer alan "İnsan ilişkilerinin pek çoğu akılla kavranamayacak, kavransa bile açıklanamayacak kadar karmaşıktır." ifadesi öznel bir değerlendirmedir.
(1) XV. yüzyılın ikinci yarısında Ergebirge ve Alp Dağları ile Schneeberg'de gümüş yatakları bulundu. (II) Böylece gümüş miktarında muhtesem bir artış oldu ve dönemin pek çok Avrupa'da bu madenin dolup taştığı. (III) Gümüş bolluğu darphanesi para basımını çehrsinin değiştiren bir reforma da öncülük etti. (IV) 1472 yılında Venedik'te başlayan bu reforma birlikte ilk kez ince, yassı Orta Çağ sikkelereinden daha kalın ve sağlam sikkelere basıldı. (V) Orta Çağ boyunca Avrupa'daki sikkelrin tümü altın veya gümüş üzerine basılıyordu. (VI) Hatta bu sikkelere öyle sine inceydi ki bir elya parmakları arasında kolayca kırılıyordu. (VII) Oysa Venedik'teki yeni sikkelere keskinlikle kırılıp bükülmeyecek kalınlığı sahipti. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi **söylenemez**?
A) I. cümlede nesnel bir anlatım vardır. B) II. cümlede öznellik söz konusudur. C) III. cümlede genelleme yapılmıştır. D) IV. cümlede karşılaştırma yapılmıştır. E) VI. cümlede neden-sonuç ilişkisi vardır.
Çözümü: I. cümlede verilen yargı kişiye göre değişmeyen, kanıtlanabilir bir niteliğe sahiptir ve nesneldir.
Artık çoğu şeyin arasında fark kalmadığından mı yoksa farkları göreceğimizden emin olmadıklarından mı nedir, çoktandir değerlerde, benzer iki resim arasındakı yedi farkı bulmamızı istermiyrse kimse bizden. Oysa biz, birbiririni aynı görünen iki resim baktığımızda, "Aralarında bir fark yok!" deyip geçmez, farkları bulup çıkarır, neşeyle çıktığımız basamaklardan bizi götürdüğü yerde bir cümleinin altını çizerdik. Benzerlikler yanıltır. Bu parcaçının anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır?
A) Alıntıdan yararlanma B) Açıklamaya başvurma C) Soyut kavramları somutlaştırma D) Örneklere yer verme E) Koşul öne sürme
Cevap B). Çözümü: Parçada yazar "benzerlikler" ile ilgili açıklayıcı anlatıma başvurmuştur.
Benim gibi yazma heveslisi bir arkadaşımla Ataç'ı ziyarete gitmiştik. Yazma tutkumuzu anlatacak, bize yol göstermesini isteyeyüz. İsteğimiz heyecanlı, titrek bir sesle anlattım. Yüzümüze baktı, kalını canlı gözlükerini çıkarıp yeniden taktı. Sonra şöyle dedi: "Çok ama çok okuyacaksiniz. İkiniz söz dağarcığınızı zenginleştireceksiniz." Sonra masanın üzerinde duran Türkçe Sözlük'ün nız başkasını aldı "Sözlük okumakla işe başlayacaksınız. Evet, sözlük okuyacaksınız. Bundan sıkılır, tat alamazsanız bilin ki yazı mazi yazmazsınız." Ataç'ın verdiği öğüt sasirtmişti beni. Sözlük okunur muydu hiç? Bakılmak içindir sözlükler. Ataç'ın dediğine uydum yine de. Her gün bir ya da birkaç madde okuyordum. Okuduğum maddeler, Türkenin topraklarında dolaştırıyordu beni. Çok sonra Nathaniel Hawthorne'un şu sözüyle karşılastım: "Sözlükte bir başlangıç o kadar masum ve gücsüz olan sözcükler, onları nasıl harmanlayacağını bilen birinin elinde o kadar iyi ya da kötü olabilir." Ataç'ın öğüdünü ne denli doğrusuyla Hawthorne'un uyarısı da öyleydi. Bu parcanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Sezdirme B) Koşul C) Öyküleme D) Betimleme E) Karşılaştırma
Çözümü: "Bundan sıkılır tat alamazsınız, bilin ki yazı mazi yazamazsınız." cümlesinde koşul anlamı vardır. Parçada "Ataç'ı ziyarete gidildiği, onunla konuşulduğu, öğütler verdiği, yazarın bu öğütleri uyguladığı" anlatımında olaylar oluş sırasına göre verilmiş, öyküleme yapılmıştır. "Kalın camlı gözlüker" sözüyle betimleme yapılmıştır. Ataç'ın sözleri ile Hawthorne'un sözleri karşılaştırılmıştır. Parçada herhangi bir olayı ya da durumu sezdirme yoluna gidilmemiştir.
Yirmi yaşından fazla göstermeyen bir genç, çadırın önünde yan yatırılmış el arabasının üstüne oturmuş saz çalıyordu. Fenerin aydınlattığı alnı, ter damlalarıyla kaplıydı. Sazının sapı, saşırıcı bir süratle aşağı yukarı kayan parmaklarının altında bir canlı gibi titriyordu. Tellere vurran sağ eli, küçük fakat kendinden emin hareketler yapıyordu. Genç eli, sazın gövdesine yaklaştıkça insan, saz ile arasında gizli fakat çok anlamlı bir konuşma olduğunu sanıyordu. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Betimleme B) Tartışma C) Açıklama D) Öyküleme E) Karşılaştırma
Cevap Doğru cevap (A) seçeneğidir.. Çözümü: Anlatılanlar, tek bir fotoğraf karesine sığabiliyor. Parçada saz çalan bir gencin, saz çaldığı andaki durumu resmedilmesine anlatılmış, betimleme yapılmıştır.
Japon gülleri, her sabah yüzlerce çiçekle ala boyanırdı. Dil büyüklüğünde beş yapraklıktan oluşan çiçeklerin tomurcukları sabahları hızla açılır, akşamları aynı hızla kapanırdı. Solan çiçekler, bir sonraki gün ağacın altında toprağa kızılmış bir ölüm damgası vururdu. Bu hızlı değişim, beni hüzünlendirir, içimi karartırdı. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Söz sanatlarına başvurma B) Gözlem gücünden yararlanma C) Olayları oluş sırasına göre anlatma D) Deyimlere başvurarak anlatımı güçlendirme E) Söyleneleri örneklerle zenginleştirme
Cevap Doğru cevap (E) seçeneğidir.. Çözümü: "Dil büyüklüğünde beş yapraklıktan oluşan çiçekler" anlatımında çiçekler dile benzetilmiştir. "Çiçeklerin açma-sı, solması" anlatımı gözlem gücünden yararlanıldığı göstermektedir. "Japon güllerinin sabahları hızla açılması, ala boyanması, akşamları aynı hızla kapanması"nda olaylar oluş sırasına göre anlatılmıştır. "Ala boyanmak, içini karartmak" "damga vurmak" söz öbekleri, deyimdir. Parçada örneklere yer verilmemiştir.
Fransanın Lille Üniversitesinde yapılan bir araştırmanın sonucu aşağıda aşamalı olarak anlatılmıştır. Yukarıda verilen numaralanmış aşamalarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. aşamada, karşılaştırma yapılmıştır. B) II. aşamada, şart bildiren cümlelere yer verilmiştir. C) III. aşamada, tanık göstermeye başvurulmuştur. D) IV. aşamada, öznel anlatım söz konusudur. E) V. aşamada, amaç belirtilmiştir.
Cevap A). Çözümü: I. aşamada, gerçek bir ev ile sanal bir evin karşılaştırılması yapılmıştır. Diğer aşamalarda şart bildiren cümle, tanık gösterme, öznel anlatım, amaç cümlesi yoktur.
II. Birinci deneyde katılımcılara, bu iki sanal ev ikiser dakika gezdirildi. Ziyaret ettikleri evde Mozart'ın Little Night Music adlı eserinin bir kısmı dinletildi. Uzakta bir sürü gördük. Bizim yaklaştığımızı anlayınca otlamak için yere eğilmiş olan başları, hep birden dikildi. Ceylanlar hiçbir tayda görmediğim ince, çevik, zem-berekli bir hareketle koşmaya başladı. Arka ayakları pervane gibi işledi, kumu birden kopardı. Biraz ötede askerce bir düzenle yine durdular. İçlerindeki tek ara-rısından ayrıldı, geri döndü, dikili ve bedeni feuda etmek rüşüne kaçma fırsatı vermek için kendisini feda et. Bu, sü- sürdüğüne kalması için otomobil de onun kaçıp rahatça istediği anlama geliyordu. Biz durdurduk.
A) Betimlemeye B) Öyküleme C) Açıklamaya D) Benzetmeye E) Kanıtlamaya
Çözümü: Ceylanların koşmaları, durmaları, olmaları betimleme-rek anlatılmıştır. Olaylar, oluş sırasına göre verilmiş, öyküleyici anlatım yapılmıştır. "Ceylanların otlaması, birden koşmaya başlaması, tekerin geriye dönmesi, bekleme-si" bir olayın anlatımıdır. "Arka ayakları pervane gibi işledi." cümlesinde benzetme yapılmıştır. "Bu, sürüsüne kaçma fırsatı vermek için kendisini feda etmek istediği anlamına geliyordu." cümlesi, kendinden önceki cümle-nin açıklayıcısı niteliğindedir. Parçada kanıtlamaya yönelik bir cümle yoktur.
- Yukarıdaki cümlede "kara fakat saydam bir sisi" anlattığı söylenen şey, aşağıdakilerden hangisidir?
A) karanlık D) rüzgar B) lamba E) hava C) ırmak
Cevap A). Çözümü: Parçayı okuduktan sonra "Saydam bir sisi andıran ne?" sorusunu sorarsak, metinden "lambaların ışıklarıyla delik deşik olan karanlık" cevabını alırız. Yani "karanlık", "saydam bir sisi"e benzetilmiş.
Bir yazarın üzerinde durduğu, hakkında yazı yazdığı olay, durum ya da düşünceye konu denir. Doğal ve toplumsal çevremizdeki her şey, bir yazının (paragrafın) konusu olabilir. Bu parçada yazma eyleminin hangi yönü üzerinde durulmaktadır?
A) Okurların ilgi duymasının zenginleştirilmesi B) Yazılanların dünyasını anılatılması C) Acının, hüzünün ve sevincin birlikte yansıtılması D) Başarıya ulaşmanın nesnel bir tutum gerektirmesi E) Yaşamı anlamlı kılan olaylara dayandırılması
Cevap B). Çözümü: Parçada yazarların kimi zaman konu edindikleri acı olaylardan yazma anında ister istemez etkilendikleri ve başkalarının yaşadığı acıyı, duyumsayarak dile getirdikleri belirtiliyor. Yani parçada yazma eyleminin duyumsanarak anlatılması üzerinde duruluyor.
Şairlerin, yalnız sözüne sadık kalmayan, yüz verip arkadaşını getirmeyen sevgililere darıldığını sanıyorsanız al danırsınız. Şair milleti, çocuklu havadan nem kapan bir yaratılışa sahiptir. Sevmeleri, dostlukları nasıl anlıksa, nefretimleri zembereği de kolayca boşalverir onla rın. Şefkatleri ile gazapları arasında ince bir zar mevcut tur... Büyük kaprisler, alışkanlıklar yüzünden, darıldığı da da... Bu şairlerin kılınıp kırıldıkları büyük olur ki yediği için ayrı gitmez nice için "Yüzünü şeytan görşün!" deyip, dengi bir köptüğü için memleket şairi, sırf gönül tellerin, ezeli dostunun cenazesine bile gitmekten kaçınmıştır. Bu parçanın bütününde neden söz edilmektedir?
A) Şairlerin kişilik özelliklerinden B) Şairlerin toplumla ilişki kuramadıklarından C) Herkesin kolayca şair olamayacağından D) Şairlerin birbirlerini sevmediklerinden E) Şair olmanın yeteneğe bağlı olduğundan
Cevap A). Çözümü: Parçanın bütününde şairlerin genel kişilik özelliklerin den söz ediliyor ve şairlerin duygusalığı ön plana çıkan kişiler oldukları belirtiliyor.
Bir adam gelip bir dervişe insanın ne kadar özgür, bağımsız olduğunu sorar. Kendisi tamamen özgür müdür, yoksa bir sınırlama var mıdır? Kader, kısmet özgürlüğün neresindedir? Derviş "Ayyaş kalk!" der. Adam şaşırar, "Ben basit bir soru soruyorum, sen ise bana ayağa kalkmanı söylüyorsun." der. Ama yine de ayağa kalkar. Sonra derviş "Şimdi bacaklarından birini kaldır." der. Adam ayaklarından birini kaldırır. Derviş ona "Bu son derece iyi. Sadece bir şey daha var. Şimdi ötekisi ayağını da kaldır." der. Adam, "İmkansız bir şey istiyorsunuz. Ben sağ ayağımı kaldırdım. Artık sol ayağımı kaldıramam." der. Derviş de "Başlangıçta bir emir yoktu. Sol ayağını mı, sağ ayağını mı kaldıracağın konusunda tamamiyla özgürdün. Bunu ilgili hiçbir şey söylemedim, buna sen karar verdin. Sen sağ ayağını kaldır-dın. Kararın kendisini vasıtasıyla sol ayağının kalkmasını imkansızlaştıran sendin." der. Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsan kendi kararları doğrultusunda özgürlüğünün sınırlarını belirler. B) Sınırsız özgürlüğe kavuşmak isteyen insanın risk alması gerekir. C) Kader, kısmet gibi dini kavramlar insan özgürlüğünün önünde bir engel istediği anda itibaren birta-nun özgürlüğe bürünür. D) İnsanoğlu özgür olmak istediği andan itibaren birta-kım doğaüstü yasalarla mücadele eder. E) İnsan, bu âlemde özgür olmadığını kabullendiği anda huzura erer.
Cevap A). Çözümü: Parçada, dervişin adama verdiği cevaptan özgürlüğün bir sınırı olduğunu ve bu sınırı insanın verdiği kararlar-la kendisinin belirlediğini anlıyoruz. Bu, parçanın ana düşüncesidir.
Yardımcı düşüncelerin belirlenmesi: Bu parçada Carrie Elks ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Hayatını Britanya'da sürdürdüğüne B) Romanlarında aşk konusunu işlediğine C) Romanlarının farklı ülkelerde okunduğuna D) Kitaplarının genellikle beğeni gördüğüne E) Son kitabının, bir seri içinde yer aldığına
Cevap A). Çözümü: Parçadaki "Shakespeare Kardeşler serisi, basıldığı ülkelerde Elks'in en az diğer kitapları kadar çok sevildi." cümlesinden D seçeneğinde verilen; "...dört ayrı aşk öyküsünü anlatıyor." ifadesinden B'deki romanların aşk konusunu aşkla ilgili olduğuna; "...serinin ilk kitabı Yaz Gecesi Rüyası' " sözünden E'deki bu kitabın seri içinde yer aldığına değinilmiştir. "Basıldığı ülkelerde" sözüyle C'deki bilgiye değinilmiştir. Parçada yazar Carrie Elks'in Britanyalı olduğu söylenmiş ama Britanya'da yaşadığına değinilmemiştir.
Bir iki cümle okuyup paragrafın hangi yönde geleceğini görmeden şıkları elemeye başlamayınız. Çünkü paragrafı bütünsel olarak anlamanız, bazı cümleleri yanlış anlamanıza yol açabilir. İlk cümleleri doğru anlarsanız paragrafı daha hızlı ve daha doğru anlarsınız. Yazar, öykülerinde insanın insanla, insanın gelenekleriyle çatışmasını, günlük yaşamın aksi içinde, abartısız ve sevcen bir yaklaşımla ele alır. Anlattıkları, olağanüstü olaylar, durumlar değildir. Duyanın herhangi bir ülke sınırlar yöresinde halk inanışları, etkil bir biçimde öykülerinin bir basiti bu öykülerdeki benzer yaşamları, atlar damarın oluşturur. Geç derdi, biten sever, öykülerden fişkıran renkli tablolardir.
A) Ders vermeyi amaçlama B) Anlatımda doğallığı benimseme C) Sıradan ögeleri çarpicı kılma D) Karşıtlıklardan yararlanma E) Folklorik ögelere yer verme
Cevap A). Çözümü: "Abartısız ve sevcen bir yaklaşımla ele alır..." cümlesiyle B, "Basit halk inanışları, etkili bir biçimde..." ifadesi C, "Basit halk inanışları... sözüyle E seçeneği elenir." İnsanın insana, insanın geleneklerle çatışması..." ifadesinden D'ye ulaşır. Bu parçada "Ders vermeyi amaçlama" yıla ilgili hiçbir ipucu yoktur.
Andy Weir, aslında bir bilgisayar programcısı ama hayat hikayesinin bizi daha çok ilgilendiren yanı, çocukluğundan beri bilim kurgu edebiyatına düşkün olması. Yazıp çizmeye de genç yaşlarda başlıyor. Tamamladığı ilk roman sitesine yayımlayın. Sonrası tam bir başa-başa kendi büyüğe karşılanıyor. Kitabı kendi sitesinde yayımladan Sonra çevri tam birça bu ri hikayesi. Büyük ilgiyle karşılanan kitaba yayıneve-nden teklifler yağıyor. Okurlar tarafından 2014'ün en iyi bilim kurgu romanı seçilen kitap, bol övgü ve birçok ödül alıyor. En nihayetinde, romanın yayın hakları da satın alınıyor ve sinemaya uyarlanıp dünyanın birçok ülkesinde gösterime giriyor. Bu parçada Andy Weir ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Esas mesleği dışında başka bir işle meşgul olduğuna B) İlk yazma denemelerine erken yaşlarda başladığına C) Karşılaştığı bir sorunu çözmek için bir çözüm geliştirdiğine D) Okumakta hoşlandığı türde başarılı bir yazar olduğunu E) Eserini sinema izleyicisini düşünerek kaleme aldığına
Çözümü: Burada bütün şıklara kolayca ulaşılır. Ancak D seçeneğine parça içinde kalarak bir yorum yapınca ulaşabiliyoruz. "Çocukluğundan beri bilim kurgu romanına düşkün olması" sözünden onun "okumakta hoşlandığı tür" kün olması ulaşabiliriz. Çünkü devamından "Yazıp çizmeye de genç yaşlarda başlıyor..." yargısı da bunu destekliyor. Ama E seçeneğine yönelik hiçbir bilgi, işaret ya da ipucu yoktur. Yani en uzak seçenek E'dir.
Alman yazarı Goethe'nin dünya çapındaki ününün ilk temeli taşı olan Genç Werther'in Acıları'nın ilk basımının üzerinden tam 240 yıl geçmiş. Goethe, romanını 1774 yılının Şubat-Mayıs ayları arasında yazdı. Aynı yılın güzünde ilk kez yayımladı. Okurlar üzerinde beklenmedik ölçüde etki yaratan roman, kısa sürede birçok Avrupa diline çevrildi. Aynı etkiyi diğer dillerin okurları üzerinde de bıraktı. Genç Werther'in Acıları, henüz yirmi beş yaşında Goethe'ye, Almancanın ve Almanya'nın sınırları ötesinde ün kazandırması kapılarını da ardına kadar açtı. Genç Goethe, bu romanın yazarıken hem kendisi şöhretin yakın çevresindeki kişilerin çarpıcı duygusal yaşantılarından yararlanmıştır. Bu da romanın çok sevilmesini sağlayan etkenlerden biri olmuştur. Bu parçaya dayanarak, Goethe'nin "Genç Werther'in Acıları" adlı eseriyle ilgili olarak;
I. Konusunu yaşanmış olaylardan aldığı II. Klasik eserler arasında sayıldığı III. Değişik ülkelerin okuyucularını etkilediği IV. Yazarın en çok beğenilen eseri olduğu yargılarından hangilerine ulaşılamaz? Şıklar1: A) Yalnız II B) Yalnız IV C) I ve III D) II ve IV E) III ve IV
Cevap D). Çözümü: Parçada Ünlü yazar Goethe'nin Genç Werther'in Acıları adlı eseri üzerinde duruluyor ve bu eser hakkında türlü bilgiler veriliyor. Parçada, eserin konusunun gerçek bir olaydan aldığı, yeryüzünde pek çok okuyucuyu etkilediği dile getirimiş ancak yazarın en çok beğenilen eseri olduğu ve klasik eserler arasında sayıldığı belirtilmemiş.
Yukarıdaki cümlelerle anlamlı bir paragraf oluşturulursa baştan ikinci cümle hangisi olur? Paragrafın bir düşünce birimi olduğunu vurgulamıştık. Her paragraf, belli bir düşünceyi aktarmak amacıyla oluşturulur. Bu düşünceler bir iki sözcükle çekici bir biçimde özetleyeyeck bir ifade, paragrafın başlığını oluşturur. Paragrafın başlığı olabilecek sözcük konuyu ve ana düşünceyi çağrıştırması gerekir. Ayrıca özgun ve çarpıcı bir başlık, yazıyı çekici kılar. Bu nedenle paragrafın başlığını ararken konuyu ve ana düşünceyi belirlemek gerekir. Paragrafın başlığı adeta, paragrafta anlatılanların birkaç sözcükle özeti gibi olmalıdır.
A) Sanat ve Düş Gücü B) Sanat ve İnsan C) Sanat ve Yaratıcılık D) Sanatın Gelişimi E) Sanatın Doğusu
- Çözümü: Parçanın bütününde insan-sanat ilişkisi üzerinde duruluyor insan açısından sanatla ilgili olmanın bir gereklilik olduğu vurgulanıyor. Parçaya konabilecek en uygun başlık "Sanat ve İnsan" olur.
"Bir şair, başkalarının şiirlerinde geçen kelimeleri kullanabilir. Bunun gibi o şiirlerin konularını, temalarını, düşüncelerini yeniden işleyebilir. Ama bu özellik onu 'taklitçi' yahut 'değersiz' saymayı gerektirmez. Yeter ki o, bu kulllanış ve işlemiş başkalarından ayırabilsin. Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntemle yeni bir bileşime sokabilsin. Kısaca şiirinde bir kişilik gösterebilsin." Bu paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Eskimeyen Şair B) Şirde Öz ve Biçim C) Yenilikçi Şair D) Şiir Tekniği E) Şair ve Özgunlük
- Çözümü: Parçanın bütününde şairin ve şiirin özgünlüğü üzerinde duruluyor ve "Bir şair özgünlüğe ulaşabilmişse değerlidir." Ana fikri işleniyor. Bu durumda parçaya konabilecek en uygun başlık "Şair ve özgünlük"tür.
- A'da "daha birçok yazar", B'de "bu sorun", C'de "bahsedilen sorun", E'de ise "kısacası" ifadeleri daha önce den başka şeylerden bahsedildiğine işarettir. Bu cümleler paragrafın ilk cümlesi olamaz.
-
- Çözümü: Doğru cevap (D) seçeneğidir.
Edebiyat yeniden altın çağını yaşamaya başladı. Televizyon denen icadın ilk dönem çığlıklarına attılan mo-dern toplumlarda, okuma alışkanlıklarına attanları Nitekim son zamanlar------ kitap satışları kayvustular. Varıyor. Dergiler ve gazeteler de öyle. Bir ara sinemanın parıltısı egemenliğini alıran yeren, düşüncenin akışı aldı. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin geri dönüşüne neden olan hangi gelişme getirilmelidir?
A) teknolojinin sanata olan ilgiyi baltaladığı yadsınamaz B) devlet kütüphanelerinin yanı sıra özel kütüphaneler de açılıyor C) bilgisayar teknolojisi okuma alışkanlığına ket vuruyor D) gelişen teknolojiyle beraber e-kitap okuma alışkanlığı çok arttı E) öteki sanat dallarına da ilginin arttığı görülüyor
Cevap B). Çözümü: Parçada teknolojinin edebiyatı olumsuz etkilediği ve bir süre sonra alışkanlıkların sekteye uğratığı belirtildikten sonra edebiyat yeniden dirilişine vurgu yapılıyor ve okur sayısının tekrar artış dili veriliyor. Bu düşünceleri destekleyen cümle de (B) seçeneğindedir.
Tuz Gölü, dünyada flamingolar için en önemli üreme alanlarından biridir. Burada her yıl yirmi bin çiftten fazla flamingo yuva kuruyor. Fakat yanlış su politikaları yüzünden en az beş yüz yıldan bu yıl da susuzluktan ölen en az on beş yaşını flamingo gözlemli. Küresel ısınma gibi olguların etkisi olsa da gölü besleyen su kaynaklarının önüün kesilmiş olması, baraj inşaatı ve ya da dışı kısımların kuruması nedenleri arasında önemli yer tutuyor. Flamingolar, gölün batı kısmında kalan bir av yuudan medet umuyor fakat birçok yavru beslenebilecekleri bu küçük alana ulaşamıyor bile. -------- Bu parçada boş bırakılan yere getirilebilecek en uygun cümle, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Uzmanlar, yavru flamingoları yaşatmak için yöreye uygun, az su tüketen bitkilerin yetiştirilmesi, tarım da tasarruflu sulama sistemleri kullanılması gerektiğine dikkat çekiyor. Şıklar1: B) Göl içinde yeni açılan tuzlar ve su dengesinin bozulması, Türkiye'nin en büyük ikinci gölünün kurumasını hızlandırıyor. Şıklar1: C) Türkiye'nin önemli sulak alanlarından biri olan ve biyolojik çeşitliliğin korunması açısından büyük önem taşıyan Tuz Gölü, doğal güzelliğiyle ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Şıklar1: D) Ankara'dan güney kentlerine tatil giden tatilcilerin uğrak yerleri arasında yer alan Tuz Gölü'nün hayvanları arasında çok sayıda yabancı turist de yer alıyor. Şıklar1: E) Flamingolar, tuzlu sulak alanlarda camurdan yaptıkları yuvalarında, yumurtaları üzerine kuluçkaya yatıyorlar ve yavrularını çıkarıyorlar.
Cevap A). Çözümü: Parçada flamingolar için önemli bir yaşama alanı olan Tuz Gölü'nden ve göle ilgili sorunlardan söz edilerek flamingoyu yavrularının burada yaşamakta güçlük çektiği üzerinde duruluyor. Son cümleyle yavru flamingoların yaşama tilimasiyla ilgili olması gerekir. Bu cümle A'da verilmiş.
- Dilencilere ekmeğimiz varsa ekmek, paramız varsa para verirdi; hiç değilse bir fincan kahve içirdirdi. Bir şeyimiz yoksa tertemiz bir bardak soğuk su verirdi; bir de gözlerindeki teselli!
A) Aşağıdakilerden hangisi, başına da sonuna da konulsa, bu paragrafın düzenini ve anlam bütünlüğünü bozmaz? Şıklar2: B) Annem, gezin satıcıları da geri çevirmezdi. Şıklar2: C) İyi bir kadını annem, kapıdan kimseyi eli boş çevirmezdi. Şıklar2: D) Kapıda onları görünce annemi çağırdım. Şıklar2: E) Annemim yaptığı bu iyiliklere, gözleriyle teşekkür ederlerdi.
Cevap B). Çözümü: Paragrafın ilk cümlesi kendinden önceki cümlelere bağlılık göstermeyen bağımsız cümleler olmalıdır. Ancak kendinden sonraki cümlelerle bağlılık gösterir. Son cümle ise yargının bittiğini, başka bir cümleye ilişirse 'da' da 'bağlacı' bildirmelidir. Bunları göz önüne alınyak A'yuldaki 'dağlacı' başka cümleye bağlılık cümle olmazz, C ve D'de kapıya çekilmeleri da geri çevirdiği anlamı verdiğinden ön gelenlerin kim oldukları bilinmediğinden; E'de 'bu iyilikle' ri derken neyi kastettiği bilinmediğinden ilk cümle olmaz. Bağımsız tek cümle B'dir. Hem başa hem sona gelebilir.
- Salep üretimi için yapılan orkide toplayıcılığında kullanılan yöntemler, acı faturalar ortaya çıkarmaktadır. Türkiye'de de orkidelerin korunmasıyla ilgili girişimler yapılmıştır. Ülkemizde orkide sayısının azalması bir yana, bazı türler, uzun aramalara rağmen artık bulunamamaktadır. Orkideler Avrupa'da koruma altına alınmış bitkilerdir. Ancak bu girişimlere rağmen Türkiye'de her yıl 120 milyon orkide, salep yapımı için toplanmaktadır.
A) I B) II C) III D) IV E) V
Çözümü: IV. cümlede bağlayıcı ögeler bulunmadığı için bu cümle paragrafın giriş cümlesi olmaya uygundur. IV. cümlede orkidelerin koruma altına alındığı, II. cümlede Türkiye'de de orkidelerin korunmasına ilişili girişimler yapıldığı, V. cümlede bu girişimlere rağmen Türkiye'de orkide toplayıp salep yapımı için kullanıldığı, I. cümlede orkidelerin çalındığı, kullanılan yöntemlerin, acı faturalar ortaya çıkardığı, III. cümlede ülkemizde bazı orkide türlerinin artık bulunmadığı anlatılmıştır. Cümlelerin dil ve anlatım yönüyle "IV-II-V-III-I" biçiminde sıralandığı, anlamı bir bütün oluşturur. Bu durumda baştan dördüncü olan cümle, I numaralı cümledir.
Kimi paragraf sorularında dışta tutulan bir cümleyi paragrafa en uygun yere koymamız (monte etmemiz) istenir. Bu tür soruları çözerken düşünce akışı ve dıştaki cümlenin anlamı göz önünde bulundurulmalıdır. (I) Çağdaş Türk öykücülüğünün önemli kilometre taşlarından biri olan Sait Faik, hem kendi kuşağını hem de sonraki kuşakları derinden etkilemiştir. (II) Onun adına düzenlenen ödüllerin dağıtımı yazara yakışır bir saygınlıkla sürüyordu. (III) Ama ben ilk öykülerimi yazdığım senli yıllını bile buramadım. (IV) Hatta on beş yıl sonra ki hayali yılların karşılaşma bir gün bu ödüle alabileceğim tabirim ve korkum değer bulunca sevindiğim ölçüde şaşırmış ve korkmuştum. (V) Çünkü öyküyü daha sıkı sağırmam gerektiğini, sorumluluklarımın arttığını biliyordum.
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
Cevap C). Çözümü: Paragrafa yerleştirilecek cümlenin kendisinden önceki ve sonraki cümlelerle anlamsal bakımdan uyumlu olması gerekir. Bu açıdan düşünüldüğünde soru cümlesinde verilen cümlenin getirilebileceği en uygun yerin III. kölüde anlaşılır.
(I) Mektup bir anlatı türüdür. (II) Şiir, deneme, hikaye, itirafname, biyografi, otobiyografi, aforiizmalar, gezi yazıları vb. gibi aklınıza gelebilecek her tür, mektupta kendini rahatlatıcı yer bulabilir. (III) Bu yüzden her mektup aynı zamanda biraz da kurgudur. (IV) Önu kurgulatarak ruh hali, konuşma ihtiva, anlatacaklarının dil ve üslubuna ulaşması konusunda ortaya koyduğu karışı tarafa kendine özgü iletişim aracı olarak mektup yanlış ol da basit bir iletişim. (V) Tüm bu nedenler mektup sa-duğunu gösteriyor. Numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Üstelik kendine has anlatı özelliği sebebiyle birden çok türü içinde barındırmaya da müsaittir." cümlesi getirilirse düşünce akışı sağlanmış olur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap A). Çözümü: Soru kökünde verilen cümle, I. cümlenin anlamını pekiştiriyor ve mektup türden çok türü içinde barındırabilceğinden söz ediyor. II. numaralı cümlede de mektup içinde yer alabilecek türler sıralanıyor. Şu hâlde verilen cümle, I. cümleden sonra getirilirse düşünce akışı sağlanmış olur.
(I) XIX. yüzyılda dışarıdan gelebilecek herhangi bir salgın hastalık tehlikesine karşı karantina idaresi kurulmuş. (II) Karantina, italyanca gelen bir sözcük ve "kırık, kırık-tan ibaret" anlamına gelen almış. (III) Salgın hastalık tehlikesine karşı İstanbul'dan sonra ikinci karantina idaresi 1840'ta İzmir de kurulmuş. (IV) Önce gemiler İzmir Karantina İdaresinin bulunduğu sahile kırk gün bekler ve yolcular barakalarda kalmış. (V) 1846'da Mıthat Paşa Meslek Lisesinin yanındaki yerde bir karantina binası inşa edilmiş ve o günden sonra semtin adı Karantina olarak kayıtlara geçmişti. (VI) 1863'te Karantina idaresi Urla'ya taşınnsa da semt sakinleri arasında bu isim kullanımı günümüze kadar devam etmiş. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II B) III C) IV D) V E) I
Cevap A). Çözümü: Parçada II. cümle dışındaki cümlelerde karantina idaresinin nerede, ne amaçla kurulduğu anlatılmış. II. cümlede ise "karantina" sözcüğünün nereden geldiği ve anlamının ne olduğu ile ilgili bilgi verilmiş. İkinci cümle düşüncenin akışını bozmaktadır.
(I) Dirilisi hakkında yorum yapan edebiyatçılar, genellikle Dirilisi' vicdan azabının romanı olarak tanımlarlar. (II) Geçmişte yaptığı hatanın bedelini ödemek isteyen ve vicdan azabı çeken bir insan profili çizilmekle beraber daha çok, insanda var olan ve kişisel hırslarla, tutkularla yok olan insanı vasıflarının ön plana çıkarıldığı bir romandir Dirilisi. (III) Tolstoy, toplumlarda yaşamanın kişi- lerinde dile getirdiği iktidene inınır ve bunu bazı eserlerinde de dile getirir. (IV) Sahip olduğu mevki, servet ve şöhret elinin tersiyle itilen, çalış an bir insanın değerlerinin farkına vararak dilemnye çalışan bir insanın öyküsüdür. (V) Bu ana temasyla roman, erdemin insanlığın ortak mali olduğunu ve erdemli insanın dünyanın bütün coğrafyalarında görülebileceğini göstererek erdemin gözetilmesi gereken bir şey olduğunu anlatmaktadır. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap C). Çözümü: Parçada Tolstoy'un Dirilisi adlı yapıtının içeriği ile ilgili bilgi verilmiştir. III. cümlede ise "Tolstoy'un düşüncesi ve bu düşüncesini yapıtlarına yansıttığı" anlatılmış, düşüncenin akışı bozulmuştur.
(I) Pablo Picasso'nun Cezayirli Kadınlar tablosu New York'taki bir müzayededeki açık artırmada 179 milyon 365 bin dolara satılmak üzere rekoru kırdı. (II) Tablo'yu isminin açıklanmasını istemeyen bir alıcı telefona satın aldı. (III) Daha önce bir müzayedede en yüksek fiyata satılan eser Francis Bacon'un "Three Studies of Lucian Freud" adlı üç parçalı tablosu olmuştu. (IV) Picasso'nun 1954 - 1955 yılları arasında A'dan O'ya kadar sıraladığı 15'lik bir serinin parçası olan bu yağlı boya tablo daha önce 1997'de 31 milyon dolara satılmıştı. (V) Çıplak kadınlar tablosu, çağdaş sanatın başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap C). Çözümü: I, II, IV ve V numaralı cümlelerde Pablo Picasso'nun Cezayirli Kadınlar tablosu konu edilmiş. III numaralı cümlede başka bir sanatçının eserinin satışından söz edilmiş. III. cümle, parçanın düşünce akışını bozuyor.
(I) İngiliz şairi Browning: sayfa sayfa, her kelimesini ayrı ayrı inceleyecek sözlük okumuş. (II) Sözlükte ögütler, eğlendirici şeyler de bulurmuş. (III) Hatta bu çalışmalar romantizm bir yön de katar, ay ışığında oturup bir bir çevirimiş sözlük sayfalarını. (IV) Bizde bizde oturup bir kütüphanenin en kuytu köşelerinde uykulayarak ömür tüketilir. (V) Günler ve geceler diye "Bilinmeyen bir kelime çıksın da hatırlanalım." büyük ederi adeta. (VI) Sözcüklerin bu uzun ve sessiz bekleyişleri iki kap arasında geçer. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
Cevap D). Çözümü: Parçanın ilk üç cümlesinde yazar, anılarını yazma alışkanlığını zamanla yitirdiğini dile getirmiştir. IV. cümlede bir başka konuya geçilmiş, yazar çeşitli günlükler okuduğu örneklemeler anlatmıştır. İkinci paragraf IV. cümleyle başlamalıdır.
(I) Senaryosunu aynı zamanda filmin yönetmen koltuğunda da oturan Aleksey German'ın kaleme aldığı Dovlatov'un ilk gösterimi Berlin'de yapıldı. (II) Film ayni zamanda 2018 Berlin Gümüş Ayı Ödülü'ne de değer gördü. (III) Oyuncu kadrosunda Milan Maric, Helena Sujecka ve Anton Shagin'nin yer aldığı filmin Türkiye'de ki ilk gösterimi ise 37. İstanbul Film Festivali'nde yapıldı. (IV) 1971 yılında Leningrad'da geçen Dovlatov'da, yazdığı metinler edebiyat çevreleri tarafından kabul görmeyen ve ideal olan kalıba hiçbir şekilde uymayan yazar Sergej Dovlatov'un otoriter karşısındaki mücadelesine tanık edebiliyoruz. (V) Yazdığı öykülerin pek çok yayıncı tarafından reddedilmesi, kendisinden istenen metinleri ise sipariş ve propagandaya yönelik olmaması, dayatmacı kültür anlayışının yarattığı baskıyı gözler önüne seriyor. (VI) Dovlatov, bu baskı karşısında kendine olan inancına yaslanarak yazarlık yolculuğuna olabildiğince devam ediyor. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
Cevap C). Çözümü: Parçanın ilk üç cümlesinde Dovlatov adlı filmin yurt içi ve yurt dışı gösterimiyle ilgili bilgiler veriliyor. IV. cümleden itibaren ise filmin konusundan söz edilmeye başlanmış. Öyleyse metin, bu cümleden itibaren ikinci paragrafa ayrılmalı.
(I) İnsan her gördüğü şeyi her zaman görmüyor. (II) Şu satırları yazdığım sırada arkamdaki kitabın üstünde duran vazoyu hayalimde canlandırmak istedim; hatırlamayamadım. (III) Görmeden baktığımız eşyalar gibi, dikkatimizi çekmeden, bizi düşünürken kullandığımız kelimeler de vardır. (IV) İşte "deneme" kelimesi benim için bu kelimelerden biri oldu. (V) Sadece bir edebi tür olarak bildiğim bu kelimeyi merak ettim. (VI) Biraz araştırınca hakkında ne kadar az şey bildiğimi gördüm. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) V
Cevap B). Çözümü: Parçada, görmeden bakılan eşyalardan söz edilen I. ve II. cümleler anlamca birbirini destekliyor. III. cümleden itibaren "düşünmeden kullanılan kelimeler" konusuna geçilmiş. Parça, III. cümleden itibaren ikinci paragrafa ayrılmalı.
I. Galileo, Rönesans ile Aydınlanma'nın etkilerinin gözle görülür hale geldiği bir dönemde yaşadı. Bu parçada numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?
A) I. ile IV. B) II. ile V. C) III. ile IV. D) I. ile III. E) I. ile II.
Cevap C). Çözümü: IV. cümlede "Galileo'nun tip yerine matematiği yeğlemesi, onun bütün yaşamını belirleyecek bir sürecin başlangıcı oldu." anlatımı, III. cümlede de "Matematik, giderek Galileo için yaşamını bütün gizlerini açabilecek bir anahtar haline geldi." anlatımıyla sürdürülürse anlamlı bir bütün oluşur. Bu durumda III. cümle ile IV. cümle yer değiştirmelidir.
Kehribar, bir ağacın milyonlarca yılda oluşan reçinesidir. Sadece iki ülkede olduğunu bildiğimiz ve ileriki yıllarda artık kalmayacağını düşündüğümüz bu malzeminin yurt dışına çıkarılması yasak.
A) I ve III B) II ve III C) II ve IV D) II ve V E) III ve IV
Cevap D). Çözümü: I. cümlede 'kehribar'ın milyonlarca yılda oluştuğu anlatımlıyla V. cümledeki "bu kadar uzun sürede oluştuğu" anlatımı, birbirini tamamlayan anlatımlardır. Bu durum- da anlam bütünlüğünü sağlamaları için II. cümle ile V. cümlenin yer değiştirmesi gerekir.
(I) Sokrates, "Bir tek şey biliyorum; o da hiçbir şey bilmediğimdir." demiştir. (II) Öyleyse bu söz neden Sokrates'e yapışıp kaldı? (III) Sokrates'in bütün dedikleri ve demedikleri öğrencisi Platon'dan aktarılır. (IV) Çünkü ünlü birinin 'kıpı da 'Bilmiyorum, anlamam, yapamam acım...' demesi insanların çok hoşuna git- ti. (V) Aslında içim için "Bak o da benim gibi bilmiyor- mus, anlamıyorum, yapamıyorum ya." diye kendilerini o ünlüyle eşitlemenin kısır sevincini yaşadılar.
A) I ve II B) II ve III C) III ve IV D) II ve V E) IV ve V
Cevap B). Çözümü: II. cümledeki "Öyleyse bu söz neden Sokrates'e yapışıp kaldı?" sorusuna IV. cümlede "çünkü" bağlacıyla başlayan bir cevap veriliyor. Bu durumda II. cümlenin IV. cümleden önce gelmesi gerekir. II. ve III. cümleler birbiriyle yer değiştirirse parçanın anlam bütünlüğü sağlanmış olur.
Vakit geçirmeksizin anlamı katabilir: Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki ikilemeyi oluşturan sözcükler tek başlarına kullanılamaz?
A) Yalan yanlış bilgilere doğru bir karar veremezsin. B) Karsıdan, güçlü kuvvetli görünüyordu. C) Mirrin kırrın etme de olanları anlat. D) Aradan aşağı yukarı on yıl geçti. E) İngilizceyİ söyle böyle bilir.
Cevap C. Çözümü: A, B, D ve E'deki ikilemeleri oluşturan sözcükler tek başlarına kullanılabilir. "C'deki "mirrin kırrın" ikilemesini oluşturan sözcükler ise tek başına ayrı bir cümlede kullanılamaz.
Tezlik anlamı katabilir: Bu cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözler birbirine yakın anlamadır?
A) I ve II B) I ve IV C) II ve IV D) III ve V E) IV ve V
Cevap B. Çözümü: I. ve IV. cümlelerde altı çizili ikilemeler cümleye "yaklaşık" II. cümleye "târz, durum", III. cümleye "en fazla anlamıyla tahmin", V. cümleye "belirsizlik ve yineleme" anlamı katmıştır.
Tahmin anlamı katabilir: Tiyatro kapıları hemen hemen üç dakika sonra kapanacak
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV. D) III. ve V. E) IV. ve V.
Çözümü: ikileme, I. cümleye "yaklaşık olarak", II. cümleye "kesinlik", III. ve V. cümleye "devamlılık", IV. cümleye "tahmin" anlamı katmıştır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, cümlede kullanılan deyimin açıklaması yoktur? Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, cümlede kullanılan deyimin açıklaması yoktur?
A) Onu birden karşımda görünce çok şaşırdım, gözlerime inanamadım. B) Hazırlanan taşlağı henüz iyice incelemedim, ona söyle bir göz atın. C) Konuşmasında, dinleyicilerin ilgisini çekmeyen, konu dışı gereksiz şeyler söyledi, ağız kalabalığı etti. D) İşe başlamadan önce deneyimli kişilerin görüşlerini sormalı, onların fikrini almalısın. E) Bu konu üzerinde günlerce çalıştı, sonunda işin üstesinden geldi.
Cevap (D). Çözümü: A seçeneğindeki "İçi yanmak" deyimi "üzülmek", B'deki "Kıpırdatmamak" deyimi "umursamamak", C'deki "Canı tez" deyimi "sabırsız, aceleci", E'deki "sözünün eri olmak" deyimi "dürüst, sözünde duran" anlamlarını içermektedir. Bu deyimlerin cümlelerdeki kullanımları doğrudur. D seçeneğinde "Üstüne alınmak" deyimi, birbirine söylenilen olumsuz sözlerden bir başkasının alınması, "Bu ne sıklık böyle!" sözü olumsuz bir anlam içermediğinden bu deyimin bu cümlede kullanılması anlamı bozmaz.
"Sınıfta kaldığım öğrenince babamın---" aşağıdaki deyimlerden hangisiyle tamamlanamaz? "Sınıfta kaldığım öğrenince babamın---" aşağıdaki deyimlerden hangisiyle tamamlanamaz?
A) tepesi attı B) kanı beynine sıçradı C) çinleri başına toplandı D) yüreği ağzına geldi E) kafası kızdı
Cevap (D). Çözümü: A, B, C ve E seçeneklerinde verilen deyimlerin hepsi öfkelenme anlatır. Soruda verilen cümle, olumsuz bir durumdan söz ettiği için bu deyimlerden biriyle sürdürülebilir. "Yüreği ağzına gelmek", çok korkmak demektir. Cümle, bu deyimle tamamlanamaz.
Bu adamın dmdan düşer gibi konuşmasına sinir oluyorum. Alt çizili deyimin bu cümleye kattığı anlam aşağıdakilerden hangisinde vardır?
A) Ona taktığım ismi, birdenbire yüzüne karşı söyleyivermiştim mi... B) Öğrenciler, öğretmeninin her söylediğini dikkatli biçimde dinliyorlar. C) Yönetim kurulu üyeleri en kısa zamanda bir toplantı yapmak istiyordu. D) Kavgaaya tutuşacaklarını anlayınca hemen araya girdik. E) Adam süratli adımlarla olay yerinden uzaklaştı.
Cevap (A) seçeneğidir.. Çözümü: "Damdan düşer gibi" deyimi "aniden, birdenbire, yersiz olarak" söz söylemeyi anlatır. Bu anlam A'daki cümlede de var. B, C, D ve E'de bu anlamı içeren bir söz kullanılmamış.
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "kendini çok beğenmiş" birinden söz edilmektedir?
A) Böyle tavşan yürekli biriyle oraya gidemem. B) Bülttan nem kapan bir adamla nasıl konuşayım? C) Mahallenin muhtarı cin fikirli birine benziyordu. D) Onun burnu havada bir kişi olduğunu söylemiş miydi? E) Kardeşim, gözü tok biridir, üç kuruşa tenezzül etmez.
Çözümü: "Dünya" sözcüğü, A'da "dünyadan haberi olmamak", B'de "dünya gözüyle", D'de "dünyalar onun olmak", E'de "dünya kadar" deyimlerinin bir parçası durumundadır. C'de "dünya" sözcüğünü içeren bir deyim yoktur.
Bazı atasözleri, emir kipindedir veya bu kipin anlamını verir ve dolayısıyla da doğrudan öğüt verir. Aşağıdaki atasözlerinden hangisi anlamca ötekile-re ters düşmektedir?
A) Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır. B) Akıllı adama sermayedir. C) Akıllı köprü araya dek, deli suyu geçer. D) Akılsız başın cezasını ayaklar çeker. E) Akıl olmayınca başta ne kuruda biter ne yaşta.
Cevap C seçeneğidir.. Çözümü: A, B, D, E seçeneklerindeki atasözlerinde "akıllı olma-nın önemi"nden söz edilmektedir. C seçeneğindeki atasözünde akıllı olmanın önemsiz olduğu anlatılmaktadır.
Üniversite sınavlarında çıkan soruların bazıları kalıplaşmış söz öbekleriyle ilgilidir. Bu tür sorularda genellikle bir paragraf içinde geçen belli bir söz öbeğinin (grubunun) ya da cümlenin altı çizilmekte, bununla kastedilen anlamın ne olduğu sorulmaktadır. Böyle soruları çözerek unutulmaması gereken en önemli şey, altı çizili ifadeyi metnin bütününe göre anlamlandırmak olma-lıdır. Metnin tümünü okumadan sadece altı çizili kısma yetinerek söz öbeğini anlamlandırmak yanıltıcı olabilir. Kalıplaşmamış söz öbekleri, çoğunlukla yazarının öznel görüşlerini içerir ve çoğu kez yoğun bir anlam bildirir. Bu parçadaki "romancıya hareket alanı açma" sözüyle romancıyla ilgili olarak anlatılmak istenen nedir?
A) Modern ve postmodern romancıların ortak özellikleri vurgulamak B) Sanatçıların özgürce yazım teknikleri geliştirdiğini belirtmek C) Roman kahramanlarının kaderlerini belirsizlikle biçimlendirmek D) Romanın analizini farklı bakış açılarıyla ele almak E) Yazarın romanını farklı okuma biçimlerine açık hale getirmek
Cevap A). Çözümü: Metinde modern ve postmodern romancılardan söz ediliyor ve bu akıma bağlı sanatçıların ortak özellikleri vurgulanıyor. Neymiş (metne göre) modern ve postmodern romancıların ortak yönü? Yaşamı böllük parçalarlarıyla ve olanca belirsizliğiyle vermek, roman kahramanlarının kaderlerini inisiyatif biçiminde dile getirmiş. Böyle bir anlayış, romancıya hareket alanı açıyor. Romancının hareket alanının açılması, bu durumda ona özgürce yazabilme olanağı tanıyacaktır. Belirtilen sözle asıl anlatılmak istenen de budur.
Bıkmadan, yorulmadan, yıpranlığa düşmeden, sürekli okumalıyız. Okurken bir yandan, daha önce okuduklarımızdan belleğimizde kalan izin üzerini tozu, kiri temizlemeli, bir yandan da bu izi derinleştirmeye çalışmalıyız. Bu parçada geçen "belleğimizde kalan izin üzerini tozu, kiri temizlemek" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Edinilmiş bilgilerin önemini anlamak B) Doğruyu yanlıştan ayırmak C) Gereksiz bilgilere oylanmamak D) Unutulmaya yüz tutmuş bilgileri anımsamamak E) Yeniliklere açık olmaktan kaçınmamak
Cevap D. Çözümü: Parçada verilen "belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu, kiri temizlemek" sözü ile unutmak üzere olduğu mu bazı bilgileri anımsamak, tazelemekle anlatılmak istenmiştir. Bu anlam D seçeneğinde verilmiştir.
(I) Genç şairin kitabını. "Acaba son dönem şiirimizde ne yönde gelişmeler görülüyor, gençler nelere ilgi duyuor, ne tarz şiirler yazmaya çabalıyor?" diyerek sırala okuduz. (II) Öncellikle söylemek gerekirse şiirinin hem teknik hem biçim bakımından hata olıan yakın yazıyor şair. (III) Bu hatasızlığın içinde okuyucuyu etkileyen özgün bir ifadeye rastlamak zor. (IV) Tekniik ve biçim bakımından kusursuz olan bu dizeler, öğrenmiş bir şair hissi uyandırıyor. (V) Hâlbuki şiirde bir şair trajedisi-ne, şairin varlığına ihtiyaç var. Genç bir şairin eserinin değerlendirildiği bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede genç kuşaklarca beğeniyle takip edildiği vurgulanmıştır. B) II. cümlede yapı yönünden olgun bir düzeye eriştiği dile getirilmiştir. C) III. cümlede anlatım bakımından kendine özgülük-ten uzak olduğu söylenmiştir. D) IV. cümlede kimi yönleriyle eskiyi tekrar eden özel-liklere sahip olduğu sezdirilmiştir. E) V. cümlede şairin kendi siiriyle iç içe olması gerek-tiği ifade edilmiştir.
Cevap A). Çözümü: Soru numaralanmış cümlelerin neden söz ettiğiyle, yani cümlelerin konusuuyla ilgili. Cevap seçeneklerinde cüm-lelerin konusu ifade edilmiş. Seçeneklerde verilen ifadelerle parçadaki cümlelerin konu yönüyle uyusup uyus-madığını kontrol ederek cevabı bulabiliriz.
- Şair, geleneğin sürüp giden hazır düşünme kalıplarını parçaladığı zaman gerçek parıltılı, yani iyi şiiri elde edebilir.
A) Şair alanında sağlam bir yer edinebilmenin ön şartı, kendini geliştirmektir. B) Bir şair için nitelikli ürünler ortaya koymanın yolu, alışılmışın dışına çıkmaktır. C) Şirde sesini duyurmak isteyen bir genç sanatçı, kendinden öncekileri aşmalıdır. D) İyi şair olmanın yolu, başkalarını besleyecek kaynaklar ortaya koymaktır. E) Şirde yerleşik olan anlayışları yıkmak, genç sanatçılar için zordur.
Cevap B). Çözümü: Soruda verilen cümlenin iletişinin yani ana fikrinin bulunması isteniyor. Verilen cümlede "sürüp giden hazır düşünme kalıplarını parçalamak" ifadesine dikkat edelim. Bu, alışılmışın dışına çıkmak demektir. Gerçek şiirim bu koşula bağlı olduğu anlatılıyor. Bu ana fikir B seçeneğindeki "Bir şair için nitelikli ürünler ortaya koymanın yolu, alışılmışın dışına çıkmaktır." cümlesiyle ifade ediliyor.
- "Söz dağarcığımızı zenginleştirmenin bir yolu da sözcüklerden sözcük türetmektir." cümlesinin anlamca hangisi tutabilecek en uygun cümle aşağıdakilerden yeridir?
A) Dili mizin zenginliğini birleştirme yolundan yararlanarak sağlayabiliriz. B) Dil in anlatım gücünü sözcüklere yeni anlamlar yükleyerek geliştirebiliriz. C) Halk ağzından derlemelerle dilimizin söz varlığını zenginleştirebiliriz. D) E ski yapılardan yapılan taramalarla kimi sözcüklerin yeni yetilden girmesini sağlayarak sözcük sayısını çoğaltabiliriz. E) Dilimizdeki sözcüklerin sayısını artırmak için, kök ya da gövdelerden eklerle yeni sözcükler yapabiliriz.
Cevap E). Çözümü: Soruda "anlamca yerini tutabilecek" sözünden "es anlamli cumle'den" sordugumuzu anlıyoruz. Verilen cumlede "sozcüklerden sozcük turetir" ifadesiyle anlatılmak istenen, E seçeneğinde cumlede verilen "sozcüklerden kök ve gövdelerine getirilen eklerle yeni sozcükler elde etmek"tir.
Sıcak Bölgeler Yukarıdaki cümlelerden aynı anlama gelen ikisi aşağıdakilerin hangisinde bir arada verilmiştir?
A) I ve IV B) I ve II C) III ve IV D) I ve III E) IV ve I
Cevap A). Çözümü: Bu cümlelerde "de, da" bağlaçının kullanıldığı yere göre kattığı anlamlara dikkat edilmesi gerekiyor. Kullanıldığı yerler farklı olsa da II. ve IV. cümleler aynı anlamı taşımaktadır. Bu iki cümle "Başkalarına şapka aldı, bir de size şapka alalım." anlamını içermektedir.
(I) Refik Halil Karay; gazetecilik konusunda ne çok ka- ramsardır ne çok iyimser. (II) Gazetecilik bana mal- zeme verir; ben bu sayede kendimi daha çok hayatın içine girmiş bulurum, der. (III) Olaylarla törelerin güldü- ren, şaşırtan yanlarını alır, iç gözlere oldukça zayıf, dış gözlerede çok kuvvetli bir "ressam - yazar" özelliği gösterir. (IV) Şürükleyici olayları ilgi çekici tiplerle, ge- niş bir coğrafya içerisinde, renkli, kokulu bir benzet- me ve zekâ oyunlarıyla verir. (V) Sıcak, çekici, oynak, isveki bir dili vardır. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde doğrudan anlatım yöntemine başvurulmuştur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
Cevap B). Çözümü: Doğrudan anlatım, bir cümlenin söyleyenin ağzından, hiç değiştirilmeden aktarılmasıdır. Bu parçada II. cümle dışındaki cümleler yazarın anlatılan değerlendirme cüm- leleridir. II. cümlede yazan bir sözü alıntılanmış ve bu söz hiç değiştirilmeden, yazarın ağzından çıktığı gibi verilmiştir. Bu doğrudan (düz) anlatımdır.
(I) Bilinç akışı yöntemi, öykü ve romanlarda karakterlerin, geçmişe ve bugüne ilişkin duygu, düşünce ve anılarının aktarımında kullanılan bir tekniktir. (II) Söz konusu duygu ve düşüncelerin hiçbir denetim ya da sınırlama olmaksızın olanca doğallığıyla aktarılması, anlatıyı zenginleştirir. (III) Bu teknikle yazar, okuma kendi duyguları nı anlayabilme olanağı sunar. (IV) Bir başka anlatım la okurun, gerçekliği farklı boyutlarda görmesini sağlar. (V) Böylece yazar, yüzeysel olanın anlatımıyla yetinmeyerek yaratımına derinlik kazandırılmış olur ya da sittığı için anlatımın kahramanlık iç duyularla. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi tanımsal bir nitelik taşımaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap A). Çözümü: 1. cümle, "Bilinç akışı yöntemi nedir?" sorusuna cevap verebilecek nitelikte kurulmuştur. "Bu nedir?" sorusunun cevabı olabilecek biçimde kurulan cümleler tanım cümlesi olduğuna göre 1. cümle tanımsal nitelik taşır.
(I) Yaşadığı dönemin şiir anlayışından uzaklaşarak uçlarda dolaşan, alışılmadık bağdaştırımaları ve imgelerle zaman zaman, bilinen söyleminin dışına taşan şair, sürekli yenilikler peşinde koşmuştur. (II) Karşılaştığı insanlık durumlarına yeni duygu ve anlamlar yükleyerek onları yeniden yazmıştır. (III) Şirlerini oluştururken boş alanlar bırakmış, uzun dizeleri kırmıştır. (IV) Şirde bir yenilik gerçekleştirmek için dilin yerleşik söz değerlerini olduğu gibi kullanmaktan kaçınmış, dil, çok anlamı ma yone yabilmiştir. (V) Şirlerinin çoğunda yeniden kurulu sözcükler kullanarak değişik çağrışımlar uyandırmıştır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi, sözü edilen şairin şiirlerinin içeriğiyle ilgilidir?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap B). Çözümü: "Şirde ne anlatılmaktadır?" sorusuna yanıt veren cümle, içerikle ilgili cümledir. Verilen parçadaki I, III, IV ve V numaralı cümleler şairin biçimleyle (üslup) ilgilidir. II. cümlede şairin "karşılaştığı insanlık durumlarının" şiirlerinde ele aldığı belirtildiğinden bu cümle içerikle ilgilidir.
Anlatım, anlatım tarzı, dil, biçem, söyleyiş, teknik, yöntem, sözcük seçimi, dile getiris... kavramları üslupla ilgilidir. ÖSYM sorularında bu sözcükleri kullanarak da üslupla ilgili soru sorulabilir. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde üslupla ilgili bir özelliğe değinilmemiştir?
A) Sağlam bir roman tekniğinin yanı sıra canlı, en az sözcük çok şey anlatmayı amaçlayan, yoğun bir anlatımı vardı. B) Şirlerindeki, okurun değişik duygularını etkileyen imgeler, sıradan sözcüklere yeni anlamlar yükle- yerek oluşturdu. C) Yapıtılardaki karakterler, halk arasında seçilmiş, zengin bir duygu dünyası olmayan, tek boyutlu kişilerdi. D) Şiirlerini oluştururken sözcükleri, ses, anlam ve çağrışım yönünden sıkı bir değerlendirmeden geçerek kullanır. E) Betimlemelerinde gözlem gücü ağır basar, özentili ve coşkulu bir söyleyişten özellikle kaçınır.
Cevap C). Çözümü: Üslup (biçem), bir yazarın anlatım özellikleri- dir. A'daki "canlı, yoğun bir anlatım", B'deki "imgeler, sıradan söz- cüklere yeni anlamlar yükleyerek oluşturdu.", D'deki "Sözcükleri ses, anlam ve çağrışım yönünden bir dene- timden geçirmiş", E'deki "özentili ve coşkulu bir söyle- yiş", üslupla ilgili özelliklerdir. C'de ise yazarın, ya- pıtılardaki karakterlerin özellikleriinden söz edilmiştir. Karakterlerin özellikleri, üslup (biçem) özelliği değildir.
- (I) Servetü'l fünun temsilcileri içinde "Tevik Fikret'ten sonra en büyük şair" olarak nitelendirilen Cenap Sahabettin ile okul kitaplarında ilk karşılaşmamız Hançer gibi keskin bir Erzurum kışına rastlar. (II) Zaten büyük bir çoğunluğumuz şair ve yazarlarla ancak okul kitaplarında tanışmışızdır. (III) Ne gariptir ki o büyük şairin o büyük sihirle Erzurum'un kışından donuran, kasıp kavuran soğuyu yüzünden bir türlü ısınamayan sınıfında tanışmış idim. (IV) Sıır sevenler bilir: Sır insanın içini ısıtır, yine göre insanlar, düşüncelere ağırlığından kurtarır, alır götürür serinleri bir yerlerin gönlünün elinden tu-tarak. (V) Elhan-ı Sıta, o soğuk kış mevsiminde, o yatılı okulda yalnızlığımız ve özlemlerimizin üzerine örülüveren sıcak bir battaniye etkisi yaratmıştı.
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
Çözümü: Yalı anlatımda mecazlı sözcükler, söz sanatları yer almaz. I. cümlede "hançer gibi keskin", III. cümlede "bu-yük şair, içim ısınmıştı", IV. cümlede "gönlünün elinden tutar", düşüncelerin ağırlığından kurtarır, içini ısıtır, serinle-nitare örtülmüş sıcak bir battaniye ve sözleri mecaz üze-rine oturtur. V. cümlede "yalnızlığımız ve özlemlerimizin" mecazlı anlatımlardır. II. cümlede mecaz anlamli sözcükler kullanılmamış, söz oyunları yapılmamıştır. Bu cümle-nin anlatımı yalındır.
Cümlesinde "ilgi görmedi" eylemi bir sonuçtur. "Niçin il-gi görmedi?" diye sorulduğunda "Kitap çok geç yayım-landığı için" cevabı alınır. Niçin sorusuna cevap veren bölüm gerçekçe / neden bölümüdür. (I) “Öğrenmeyi öğrenme” adı verilen sürecin temeli, merakla ve merak edilen şeyi tecrübe etmeyle baş-lar. (II) Farklı yaş gruplarındaki kişilerin ilgi duyduk-ları şeyler değiştiğinden edindikleri bilgiler onlara ulaşma yolları da farklılık gösterir. (III) Örneğin çocuk-ların oyunayarak, dokunarak ulaştıkları yeni bilgiler be-leklerinden kolay kolay silinmez. (IV) Yetişkinlikteki ka-lıcı bilgiler ise kolay okunarak, araştırılarak kazanılır. (V) Fakat bu iki öğrenme düzeyinde dikkati çeken ortak yön, merak ve keşfetme arzusudur.
A) I B) II C) III D) IV E) V Paragraf4: -
Çözümü: Parçanın II. cümlesinde neden-sonuç ilişkisi vardır. Bu cümlede "Eğdindikleri bilgiler farklı yaş grubundaki ki-şilere ulaşma yollarının farklılık gösterme nedeninin, bu kişilerin ilgi duydukları şeylerin değişmesi" olduğu belirtilmiştir.
(I) Bütün dünyada geleneksel olandan, halk hikayesi ve destandan yararlanma yoluna gidilmiştir. (II) Müzik, re- sim, roman, öykü, tiyatro ve sinema gibi sanat dallarının hepsinde, şüphesiz. (III) Ben de böyle yapmak, geleneksel olanı çağdaş öykü sanatına taşımak istiyo- rum. (IV) Bu yöntem ülkemizde yazının ustaca uygulan- yan Yaşar Kemal'in izinde yürümek isteyişimin özünde- de işte bu yatıyor. (V) Nitekim son yapıtımda gelenek- sele yönelişim açıkça görülebilir.
A) I ve IV B) I ve V C) II ve III D) III ve IV E) IV ve V
Cevap D). Çözümü: III. ve IV. cümlelerde amaç söz konusudur. III. cümlede amaç "geleneksel olanı çağdaş öykü sa- natına taşımak", IV. cümledeki amaç "Yaşar Kemal'in izinde yürümek"tir.
- (I) Halk türkülerimiz, ezgi ve şiir bakımından kıvamını bulmuş sanat eserleri sayılabilir. (II) Bunları söyleyen-lerin seslerindeki ve okuyuşlarındaki pürüzler aykıla-nınca klasik denek kadar sağlam ve eşik çıkar orta-ya. (III) Ne var ki türküler söyleyen aşer diye anılan halk sanatçıların kimilerinin sesleri, bu eserlerin de-ğerini gölgeler. (IV) Kimileri de türküler asırı bir du-ygusalla bir incelik, bir yorumla türkünün özüne göre değişken söylüyor. (V) Bunlarda görülmüyor.
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap B) II. Çözümü: II. cümlede yargı koşula bağlanarak verilmiştir. "Klasik denek kadar sağlam eserlerin ortaya çıkması"nın koşulu, "bunları söyleyenlerin seslerindeki ve okuyuşlarındaki pürüzlerin ayıklanması"dır.
- (I) Yaşamın özüne ayan tutan çağdaş öyküler, eskiden yazılanların çoğunda farklı olarak öykülemeden çok, göstermeye; anlatmadan çok, sezdirmeye başvurur. (II) Anlatıcı, bir kigel herkesi görmeye ve göstermeye, ye çalışırken geleneksel anlatıcılardan farklı olarak dili, bütün çağrışım değerlerini hesaba katarak kullanır. (III) Kısa, özü ve özün yapısı, yoğunlukla anlatımla oku-yucunun ilgisini çekecek bu öykülerde düz bir anlatım kullanılır. (IV) Bu yönden, çağdaş öyküyle şiir arasında oylum açısından bir benzerlik kurulabilir. (V) Bu neden-le eksiltili anlatıma en çok çağdaş öykülerde yer verilir.
A) I B) II C) III D) IV E) V
Çözümü: I. cümlede "çağdaş öykülerle eski öyküler", II. cümlede "çağdaş anlatıcı ile geleneksel anlatıcı", IV. cümlede "çağdaş öykü ile şiir", V. cümlede "geleneksel öykü ile çağdaş öykü" karşılaştırılmıştır. III. cümlede öykü-lerin anlatım özelliklerinden söz edilmiş, karşılaştırma yapılmamıştır.
Kimî benzetmeli anlatımlarda karşılaştırma ilgisi sezilir. Anlatımda olayların sıralanışı yönünden, "Yürüdükçe iştahı açılır, iştahı açıldıkça yer, yedikçe şişmanlar dı." cümlesi ile aşağıdakilerden hangisi arasında bir benzerlik kurulabilir?
A) Onu gördükçe neşelenir, onunla konuştukça özlemi azalır, ondan uzak kaldıkça kederlenirdi. Şıklar1: B) Okudukça yeni şeyler öğrenir, öğrendikçe kendine güveni artıyor, güveni arttıkça daha başarılı oluyor. Şıklar1: C) Çocuklar konuştukça o da konuşuyor, düşündükçe o da düşünüyor, güldükçe o da gülüyordu. Şıklar1: D) Yoruldukça dinlenir, sıkıldıkça önüne bakar, üzüldükçe ağlardı. Şıklar1: E) Hava açtıkça bahçede çalışır, rüzgar dindikçe bağa gider çıkar, yağmur yağdıkça içeride ağlarını tamir ederdi.
Cevap B. Çözümü: Soru kökündeki cümlede aşamalı bir durumdan söz edilmektedir. B seçeneğinde de olaylar aşamalı olarak verilmiştir. "Okudukça şeyir öğrenir (I. aşama), öğren-dikçe kendine güveni artıyor (II. aşama), güveni arttıkça da başarılı oluyor (III. aşama). Bu üç cümle arasında aynı zamanda neden-sonuç ilişkisi vardır.
Astronotların uzay mekikleri ya da uzay istasyonlarından çektikleri fotoğraflar o kadar güzeldir ki görenlerde usta bir ressamın elinden çıkmış değeri bir tablo etkisi uyandırır. Bu fotoğraflar, çeşitli araştırma cihazlara verilerek, insan gözünün tenen ayırtılmadığı planlarda karacık elde edebilmek için iş göremeyecek renkler kullanılarak gözlem uyduculan tarafından, tam kusbakası çekilken fotoğrafların aksine, gerçek renklerde ve astronotların baktıkları açıdan, onları gördükleri gibi çekilmiştir. Uza ya çekildiğin yerizükken, yön kavramı anlaşıltığından, bu fotoğraflar çekildikten atlas haritalarından alıştığımız gibi doğunun sağda, batının solda olması türünden bir kaygı da duyulmamıştır. Aşağıdakilerden hangisi, astronotların çektiği fotoğrafları gözlem uyducuları tarafından çekilenlerden daha etkili leyicil olmasının bu parçada sayılan nedenlerinden biri değildir?
A) Açıll olarak çekilmeleri B) Bilinen yön kavramlarından bağımsız olmaları C) Çeşitli amaçlara kullanılmaya elverişli olmaları D) İnsan gözünün algılayabildiği renklerde çekilmiş olmaları E) Bell bir estetik değer taşımaları
Cevap C. Çözümü: astronotların baktıkları açıdan = açılı olarak çekilmeleri (A) yön kavramı anımlıyor yitirdiği = yön kavramlarından bağımsız olmaları (B) ... insan gözünün göremeyeceği renkler kullanılarak ... fotoğrafın aksine = insan gözünün algılayabildiği renkler... (D) ... değeri bir tablo etkisi = estetik değer taşıma (E) ... Geriye yanıt olan C kaldı.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi açıklanmaktadır? Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine varılamaz?
A) İki olgu arasındaki farklılıklar B) Bir araştırmanın bulgularından çıkarılabilecek sonuçlar C) İki görüş arasında benzerlikler D) Bir meslek için gerekli özellikler E) Bir iş yapılırken karşılaşılabilecek sorunlar
Cevap A. Çözümü: Çok ilginçtir ki 2. sorunun yanıtı zaten 1. sorunun soru kökünün içinde verilmişti. (Tesadüf bu ya!)
İnsan tarafından fark edilmediği sürece, doğanın bütün unsurları anlamından yoksundur. Gül, ancak bir bakış onu izleyecek içine çektiğinde gerçek bir gül olabilir. Akşam kızıllığı, ancak bir insan gözünün retinasında yansıttığı zaman harikadır. Bu metnin ana düşüncesine en yakın dizeler, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Güzelliğin on par etmez (para etmez) Bu bendeki aşk olmasa B) Yedi iklim dört köşeyi dolandırmış Meğer dünya her tarafta bir imiş. C) Taştın yine deli gönül Sular gibi çağlar mısın? D) Sev seni seveni zay etme (kaybetme) Sevenin sözünden geçici olma.
Cevap A. Çözümü: İlk cümle anahtar cümlemiz: "İnsan tarafından fark edilmemek..." anlamdan yoksundur." anlamına ulaşılıyor. A'ya bakalım: "Bu bendeki aşk olmasa" "Güzellik" anlamsızlaşıyor. Lafa gerek kalmadı bile.
Yazar için yetenekler söz edeceksek bu, sanatçının anlatıldığı kişi olabilme yeteneğidir. Bence edebiyattaki en büyük yetenek de budur. Yalnızca kadınları iyi yazam azın; ya her şeyi iyi yazar ya da hiç bir şeyini... Bu konuda en güzel sözü Flaubert söylemiş. Kendisine: "Madame Bovary kim?" diye sorulması "Benim, denmiş. Buna gerçekten böyle hissettiğinden eminim. Bana da kadın kahramanları söyle sorarsanız: "Benim." ama erkek kahramanlarım da "Benim". Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başarılı yazar, her kahramanını kendisiyle özdeşleştirerek yaratır. B) Bir yazarın karakter çizmedeki başarısı, onları toplumsal yönden iyi tanımasına bağlıdır. C) Tanınmış romanlardaki kişiler, herkesin beğeneceği sıra dışı insanlar yanısıra. D) Romanda başarının tek ölçütü farklı karakterleri iyi canlandırılabilmektir. E) Yazar, kendisini kahramanlarının yerine koyarak bir düş dünyasında yaşar.
Cevap A. Çözümü: Anımsatma! Her zamanki gibi paragraf sonuna kadar okuyoruz. Yanıtı bulmuşsak sorun yok. Ancak iki seçenek arasında kalmış olsak o zaman yöntem kullanıyoruz. Ne yapıyoruz yöntem olarak? Once anahtar cümle ya da cümlelerin adresini buluyoruz. (Bu her yerde olabilir, unutmayın!) Sonra da anahtar sözcükleri bulup seçenekte eşleştiriyoruzdu!
Ünlü eleştirmenlerimizden biri “Denemе yazıyorsanız belli bir birikiminiz, söyleyecek sözünüz olmaz!” diyor... Çünkи onun hem engin bir bilgi birikimi hem de söyleyecek pek çok sözü var. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Kendisi de öyle bir eleştirmen olmak istiyor. B) Bu söz o yazarımıza çok uyuyor. C) Kimileri onun bu görüşüne katılmıyor. D) Bu nitelikleri taşıyan pek çok sanatçıımız var. E) Bu niteliklerden yoksunsanız eleştirmen sayılmazsınız.
Cevap B. Çözümü: Bu soruyu bir yönlüyle ilgіnc bulduk ve bu kitapta yer verdik. Çünkü hem çok basit hem çok zor bir soru olabilir diye düşündük. Basit bir durumu görmezsek zor olabilecek bir soru. Boş yere ne kopyaѕı verilmiş adeta. Çünkи bir alıntı nıtıп B olduğunun kopyası, diye sormuşlar özetersek. Ya brаkılmış. Bu sebeple B seçeneği "Bu söz..." diye başlık cümlesi, yani birisinin sözü verildiktеn hemen sonra boşluk bırakılmış. Bu sebeple B seçeneği "Bu söz..." diye başlamış. Öyleyse düşünmeye bile gerek yok "onu" dediği yazarımız anlamındadır. Yanıt açık. Diğerlerinde bu durum asla yapılmamış, zaten yapılmaZ da.
Yaz dostluktur, belki kısa süren ama unutulmaz derin dostluklar yazın kurulmuѕtur. Dostluğa çağrılır o; gittiğimiz yaylalarda, köprüklük kıyılarda, çay bahçelerinde kavgaѕız insanların nesini bulursunuz. Hаtır sorma lar, selam vermeler daha bir coşkulu olur. Mehmet, bu parçanın anahtar kelimelerini “dostluk” ve "yaz" olarak belirlemiştir. Bu kelimeleri belirlerken gerekçesi ne olmuştur?
A) Parçada gerçek anlamlarıyla kullanılmış olmaları B) Günlük hayatta sıkça kullanılmaları C) Her insanda farklı duygular oluşturmaları D) Parçada yansıtılmak istenen anlama en iyi ipucunu vermeleri
Cevap D. Çözümü: Gerçekte, demek “sebep” demektir. "Yaz" neden "dostluk"tur... ... dostluklar yazın (kurulmuѕtur) da ondan değil mi! Anаhtarlar arasında sebep gerekçesi ilişkisi kurulduğunda D yanıtına ulaşırız.
Gerçekte "doğru" diye nitelediğimiz düşüncelerin bir bölümünü yineleye yineleye bu beldeğin yüklendiği yanlısıdır. Tek yönlü, yüzeysel gözlemler, yanılşamaların ürünüdür bunlar. Diyelim ki yıllar önce bir elmi belirleme ya da gizli bir iş birliği değerlendirme yapmış, kestirimlere dahiritin yapıt üzerinde. Ardından gelenler de onun söylediklerini bir pittim ve gecirmeden benimsemekalemeler. Böylece yukarı tartılar yazılar üzerinde basmayıp, üç aşağı beş yukarı "aslında aynı" diyebileceğim etkiket yargılar oluşturulmuştur. Bu parçada eleştirilen yaklaşım aşağıdakilerden özellikle hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Kişiden kişiye değiştiği için doğru olup olmadığı her zaman tartışılan B) Yazın adlandırınca öne sürülmüş belirli ölçütlere uygun olup olmadığı bilinmeyen C) Dar bir bakış açısıyla, derinliğine inilmeden oluşturulmuş, yanlış algılamaların tekerrürına dayalı D) Çok tekrarlandığı için herkesçe bilinen, özgünlüğü kalmamış E) Daha önce ortaya konmuş, sonradan değiştirilmesi için herhangi bir neden olmayan
Cevap C. Çözümü: Alın size her tarafı anahtar olan bir ilginç (kopyası içinde) paragraf örneği. Paragrafı okuyalım. Aynı anlamla ya da yakın anlamla gelen tüm sözleri (anahtarları) bulalım: "Yinele yinele, tek yönlü, yüzeysel gözlemler, tartımdan geçirmeden benimseyip yinelemeler", basmakalıp, üç aşağı beş yukarı asılının etkiyi yarğıtlar "bu kadar bol anahtar bir paragrafa zor buluruz. Bir de yanıt olan C'deki anahtarları bulalım: "dar bir bakış açısı, derinliğine inilmeden, yanlış algılanmaların tekerrüruna dayalı." Artık yorumu size bırakıyoruz.
Çocuklar okumakta soğutulan bir neden de öğretmenin olma- Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi-
A) Anadili öğretimi, çocukta okuma alışkanlığı geliştirme amacından yoksun olmamalıdır. B) Okumaya -yazma becerisini sürekli kullanmayan kişi, dış dünyaya kapalı kalacaktır. C) Öğrencilere okutulacak yazılar, onların yetişme ortamları göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır. D) Çocuklara okumayı sevdirmek için, öğretici nitelikli kitap- larda da onların iç dünyalarını zenginleştirici özellikler bulunmalıdır. E) Değişik yazı türleriyle sık sık karşılaşmayan çocuklar tembel, edilgen bir kafa yapısına sahip olurlar.
Cevap D. Çözümü: Yine bir yönlü dikkat çeken bir ÖSYM sorusu daha. Çünkü
Siz böyle söyle çok önemlidir demiştik hatırlarsanız. Son cüm- Biz yine de D'nin anahtarlarını bulalım bakalım gerçekten
A) "okumayı sevdirmek" öğretici nitelikli (ders verici) kitap- larda da "...iç dünyalarını zenginleştirici, duygu dünyası özellikle bulmalı" B) ... C) ... D) ... E) ...
Cevap D. Çözümü: Diğer seçenekleri incelediğimizde bu üç anahtarın ikisine
Fransız İhtilali’nden doğan düşünceler ülkemizde, yeni yönetimim başlamayı başladığı dönemde, her şeyden önce, bu hareketin arkasındaki büyük düşünürlerin bütün eserleriyle incelenmesi ve tartışılması gerekiydi. Ancak onlardan hemen hemen hiçbir yapıtı çevrilmiş değildi. Türk şurası sorulara cevap verme ve haftalık dergi sayfalarında sıradan kömürler, gazetelerde ve çalışmalarda bir çerçeve sınırından hemen hep durumu böyle olunca Tanzimat ve Meşrutiyetin, düşünce tarihi bakımından - - - belirlemek gerekirdi. Parçadaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) değişkenlik gösterebileceğini B) yüzeysel kaldığını C) tarafsızlıktan yana olduğunu D) objektif olarak değerlendirildiğini E) açıklanması zor dönemler olduğunu
Cevap B. Çözümü: Bu parçayı okuyalım ve anahtarları bulalım ve aşağıdaki seçeneklerde bulunaca da işaretleyelim: "... bütün eserleriyle incelenmesi ve tartışılması gerekirdi, ... dar bir çerçeveye sıkışıp kalmışdı..." "Yüzeysel kalmak" demek yukarıdaki anahtarlar'a değil mi size de!
Bir şeyin imkansız olduğunu inanırsanız, aklınız bunun neden imkansız olduğunu ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Bir şeyi yapabileceğinizin gerçekten inanırsanız, aklınız bu sefer de yapmak istediğiniz şey için çözüm üretmeye başlar.... Bu parçanın konusu dikkate alındığında, üç nokta ile belirtilen yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Bundan dolayı her konuyu ayrıntıyla düşünün. B) Yani düşünmenin de bir eğitim gerektirdiğini unutmayın. C) Bu nedenle hayalleriniz bir çok kez düşündükten sonra gerçekleştire. D) Bu yüzden nasıl düşünmeniz gerektiğini önemseyin.
Cevap D. Çözümü: Anahtar cümlemiz son cümle... "Bu sefer de" ... bağlacı ögesi önemli... "... yapmak istediğiniz şey için çözüm üretmeye başlar." Demek ki düşünme şeklimizin nasıl olduğu yani "nasıl düşünmemiz gerektiği" sonucu ortaya çıkar ki bu sa dece D'de var.
(I) Her sabah sokağa çıktığımda "İstanbul'da her gün pek çok içine kadar şanslıyım! diyorum. (II) Belki her yaşadığım sorun yüz yüze geldiğimiz için bana karşı çıkak başınıza. (III) Ama beni, okurken kadar besleyen, benim için bacaklarıma dan da değim taşıyan kenttir İstanbul. (IV) Ancak bir yandan da içim acıyor İstanbul için. (V) Çözümlenmeyen ve çözülemeyecek gibi görünen sorunları yüzünden değil bu. (VI) Eşi ne az rastlanır ortaya koyan "zehilî sahip" sözlerle birer birer yok yakın tarihini güzelliğe, ruha yakılarak yıllık bu kentin olduğu için... Bu parçada, I. cümlede öne sürülen düşüncenin gerekçesi, numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilmiştir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
Cevap B. Çözümü: "Gerekçe" demek "sebep" demektir, eşanlamlısı budur yani! Bakınız bu tür sorular şu yöntemle çok kolay çözülür: Gerekçe diye bağlantılı hemen cümlenin başına "çünkü" koyarak okuyun. I. kitabı okumaya severim. III. ... Kitap okumak bize birikim sağlar. III. cümlenin başına lütfen bir de "çünkü" koyarak okuyun.
Ben bundan sonra yalnız müzikten bir şeyler ümit edebilirim. Hayatımı onun etrafında oluşturmaktan başka hiçbir çarem yoktur. Bunu on yıldır düşünüyordum. Geçikmesi hiçbir şey ifade etmez. Ben ancak müzik ile şiir dünyamı kurabilir, yani bu paragrafa göre, yazarın alt çizili düşünceye varmasının asıl sebebi aşağıdakilerden hangisidir? Bu paragrafa göre, yazarın alt çizili düşünceye varmasının asıl sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Müzik üzerine eğitim almış olması B) Sanatın çeşitli dallarıyla ilgilenmesi C) Artık zaman kaybetmekten kaçınması D) Şirinin müzik aracılığıyla oluşturabileceğine inanması
Cevap D. Çözümü: I. Anlatır (ilk cümlede): müzik
ÖĞRETEN SORU - 27 (2010 - ALES / Sonbahar - Söz) Yazınız kaç olursa olsun düzenli kontrollere, kalp hastalıkları riski azaltmak elinizde.
A) Kalp hastalıkları hemen her yaşta görülebilmektedir. B) Erken tanı, kalp hastalıklarında tedavi sürecini kısaltmaktadır. C) Kalp hastalıklarında birinci derecedeki risk grubunu yaşlıların oluşturduğu inancı yaygındır. D) Ailesinde kalp hastalıkları bulunanların düzenli olarak kontrol gitmesi gerekir. E) Kalp hastalıkları günümüzde tedavi edilebilir hastalıklar arasındadır.
Cevap A. Çözümü: Soru kökündeki anahtar: Yazınız kaç olursa olsun