instruction
stringlengths 0
2.7k
| input
stringlengths 0
4.47k
| output
stringlengths 11
1.71k
|
---|---|---|
Astronomi en eski bilim dallarından biridir ve bu alandaki çalışmaların matematik, fizik, kimya gibi birçok bilim dalının gelişimine önemli katkıları sağlamaktadır. (II) Astronomi, bilim adamlarına çok büyük ölçekte bir gözlem evi ortamı sunması, onun bir özelliğidir. (III) Astronomi laboratuvar yalnızca astronomi adına yapılamamaktadır. (IV) Bu gözlemlerin Genel Çekim Yasası gibi fizikteki belli başlı kuramlara doğrulanması için önemli bilgiler de edinilmektedir. (V) Astronomi hesaplamaları, trigonometri ve logaritma gibi matematik çeşitli dallarının gelişimine de yardımcı eder. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde karşılaştırma yapılmıştır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap A. Çözümü: Yantı olan A'da "... en eski bilim dallarından..." anahtarında diğer bilimleri kastedip karşılaştırılmıştır. |
Anlaşılmamanın korkusu sardığında bedeni, sözcükler degersizce ortalıga saçılır ve çaresizce konuşmacıyı kurtarmak için konuşur. Çoğaldıkça birbirlerine yabancılaşırlar. Tipki sokakta birbirine yabancı olan insanlar gibi... Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Kimi zaman susmak daha güç bir iletişim yoludur.
B) Topluluk önünde konuşma alışkanlığı zamanla kazanılır.
C) Çoğu zaman anlaşılmak istenenle karşı tarafın anlayışı birbirinden farklıdır.
D) Kaygıyla söylenen gereksiz sözcükler anlamı daha da zorlaştırmaktadır.
E) Dil, insanların birbirine bağlayan en önemli anlaşma aracıdır. | Cevap D. Çözümü: "Anlaşılmamanın korkusu sardığında bedeni, sözcükler değersizce ortalıga saçılır ve çaresizce konuşmacıyı kurtarmak..." |
En güzel konuları berbat eden ressamlar olduğu gibi, sıradan konulardan şaheser yaratan ressamlar da vardır. Cezanne gibi, iki elmayı masaya koyar, resmini yaptıkıtan sonra kübizmin temelini atmış olursuunuz. Onun için Rafael "İlyi çilmiş bir limon resmi, kötü çizilmiş bir kadın resminden her zaman güzeldir." der. Ben, konularla bu açıdan bakarım. Bir resmin değeri, ne konusunda ne de yansıttığı gerçeklerle ölçülmez. Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir? | A) Resimlerinizin konularını nasıl seçiyorsunuz?
B) Bir resmin boyutuyla değeri arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?
C) Resim sanatında hangi yollara ü kazıanabilirsiniz?
D) Resim sanatındaki akımlar üzerine düşünceleriniz nelerdir?
E) Size göre, resimde konunun önemi nedir? | Cevap E). Çözümü: Sorunun yanıtı bu anlattığı için soruda ilk cümle anahtar cümledir. "Şimdi de dendiği cümleden anahtar sözcüklerini bulam: "En güzel konuları berbat eden ressamlar.... en sıradan konuları berbat etmedik ya da şaheser yapmaksa durum; bu, konunun önemi olmak ya, başka yetenekleri önemi olduğunu gösterir. Böylece konunun önemini sorgulayan tek seçenek. |
Bence edebiyat öğretmeni, edebiyatı öğreten değil, sevdiren insandır. Öğretim izlencelerin, ders kitaplarının yıkılmaz duvarlarını zorlayıp alanı genişletmesini bilir. Açılan yeni alanlara benzersiz yeni fikirler diker. Söylediklerini ezberletmez, öğrencilerini özgünce düşünmeye yöneltir. Çünkü; ona göre edebiyat, sadece bir ders değil, insana iyiyi ve doğruyu öğreten bir yaşam biçimi, bir duygu eğitimidir. Bu parçaya göre, edebiyat öğretmenlerinden beklenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Hangi konunun nerede bulunacağını öğretme
B) Okumaya alışkanlık edinmiş kuşaklar yetiştirmeyi amaçlama
C) Okursuzluğun her şeyden önemli olduğunu anlatma
D) Kendi dünya görüşünü benimsetmeye çalışma
E) Birayım iç dünyasını zenginleştirip kişisel gelişimine katkı sağlama | Cevap E). Çözümü: Son cümle "Çünkü" diye başlıyor. Anahtar cümleyi bulduk öyleyse "Çünkü ona göre edebiyat sadece bir ders değil, insana iyiyi ve doğruyu öğreten bir yaşam biçimi, bir duygu eğitimidir." Yanıt olan (1)'de de aynı anahtarlar var: "Bireyin iç dünyasını zenginleştirip kişisel gelişimine katkı sağlama" anahtar eşleştirmesini inceleyin. |
Amerikan otomobil üreticisi Chevrolet’in büyük satış beklentisiyle çıkardığı Nova modeli, en yakın pazar olan Latin Amerika’da istenen satış miktarına bir türlü ulaşamamıştı. Acaba Latinler otomobilin şeklini mi beğenmemişti, yoksa fiyatı mı fazla geldiği diye araştırılırken gerçek ortaya çıktı. “Nova” sözü İspanyolca’da “gitmiyor” (no va) anlamına geliyordu. Bu parçada anlatılan durum, pazarlamada aşağıdakilerden hangisinin önemini gösteren bir örnektir? | A) Yabancı dildeki ürün adlarının doğru yazılmasının
B) Ürünün pazarlanacağı ülkenin kültürel özelliklerinin
C) Pazarlanacak ürünün benzerlerinden üstün olan niteliklerinin
D) Ürünün beklenen satış miktarının gerçekçi biçimde tahmin edilmesinin
E) Pazarlanacak ürünün tanıtımının iyi yapılmasının | Cevap B. Çözümü: Çözüm yine son cümleyle gizlenmiş... “.... gerçek ortaya çıktı: "Nova" sözü İspanyolcada "gitmiyor" (no va) anlamına geliyormuş. Yani olan bitene baktığımızda söze gerek kalmıyor adeta. Bir ülkenin kültürüne uygun olmayan bir ürün pazarlanabilir mi, ne dersiniz? Gitmiyor, diye marka modeli olmuş bir araç bilinc altında aynı etkiyi (gitmeme) yaratabilir. |
(I) Bir internet sitesinin güvenilirliğini anlayabilmek her zaman kolay olmuyor. (II) Doğru bilgiye sahip güvenilir bir çok site, yanlışlarla dolu. (III) O denli inanılır ve güvenir görünüyorkı ki haber ajansları bile kimi zaman yanlışlıkla buralardan bilgiler alıp yayımıyor. (IV) Yazım ve dilbilgisi hatalarıyla dolu bu sitelerle karşılaşmaktan bıktım artık doğrusu. (V) Ünlem işaretini aşırı kullanan, etkin olmayan sitelere yönlendiren ve yazar bilgilerinden yoksun siteler, bir şeye inanmadan önce iki kez düşünmeme neden oluyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? | A) I. cümlede, bir sorundan söz ediliyor.
B) II. cümlede, istenmeyen bir durum belirtiliyor.
C) III. cümlede, beklenilen ortaya koyuyor.
D) IV. cümlede, bir yanlışı karşıladığı durumlar belirtiliyor.
E) V. cümlede, çeşitli durumların ortaya çıkardığı bir sonuç belirtiliyor. | Cevap D. Çözümü: Yanıt olan D’ye bakalım: “beklentilerin karşılandığı durumlar” diyor. Oysa (IV)’te “..... bıktım artık doğrusu.” ifadesi bırakın beklentilerin karşılandığını, bir isyan neredeyse. |
- Denklik ve gazeteler hızla güncellenir itiyor. Bu nedenle ber, kalıcı olsun diye, çizdiklerimi bir araya getirmek istiyorum. Çünkü onlar tekrar tekrar basılacak kartıktılar. Ben de ün bir karikatürist arkadaşım on yıl önce çıkarttığı kitapta yer alan karikatürlere hâlâ gülüyorum. On yıl sonra da güleceğim. | A) Konularınız hep günlük olaylardan mı seçersiniz?
B) Bir karikatürist olarak çizdiklerinizi neden bir kitapta toplamayı düşünüyorsunuz?
C) Size karikatürde çizgi mi söz mü daha önemli?
D) Karikatürlerinizi ilginç kılan özellikleri nelerdir?
E) Sizce karikatürün amacı güldürmek midir? | - Çözümü: Yantı olan B'de karikatürün kitapta (anhatarmız) toplanması anlatılıyor. Son iki cümlenin de anahtar "kitap"tır. İlk cümledeki 'dergiler ve gazeteler hızla güncellenir'i yitirirse kalıcı olan 'kitap' değil midir? Ne dersiniz? |
Dilimiz kireleniyor, kirletiliyor diye yakınıyoruz. Yakınma dökmekle sorunlar susturuluyor. Düşüncelerimiz yazıya dökmekte zorlanıyor ama bu eksikliği sorgulamaktan kaçınıyoruz. Bu yüzden de not tutmayı, mektutup yazmayı, okuma yapıt yazacak özenletmeyi beceremiyoruz. Oysa yazma eylemi, insan beyniyle insan elinin ortak ürünüdür. Dilimizin kirletilmesini önlemek istiyorsak öncelikle birey olarak yazılı anlatımımızı güçlendirmemiz gerekir. Böyle diyen bir yazarın dilimizle ilgili olarak vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir? | A) Sorunların farkına varamadığı
B) Zenginliğinin beline yerleşmiş kaldığı
C) Yazı diliyle konuşma dili arasında fark olduğu
D) Yabancı dillerin saldırısından korunmak gerektiği
E) Yazılı anlatımın, dil korumanın temel koşulu olduğu | Cevap E. Çözümü: Son iki cümlemiz anahtar cümledir. Son cümleyle bir bakalım: "Dilimizin kirletilmesini önlemek istiyorsak öncelikle birey olarak yazılı anlatımımızı güçlendirmemiz gerekir." |
Bana "yazıların mı yoksa gazetecilikte mi daha iyi?" diye soruyorlar. Zor bir soru. Gazetecilikte neleri yapıp neleri yapamıyacağımı benimle çalışanlar bilir. Yazırlık servisi ise çok yeni. İlk kitabı daha bir hafta önce yayımlanmış bir yazarım ben. Kendi yazdıklarımla hep önceden beğenilmemin bir önemi yok. Ben, okurun beğendiği kadar "yazar"ım. Bu sözleri söyleyen bir kişinin yazarlığıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşabilir? | A) Mesleğinde daha özentili çalışması gerektiğinin farkındadır.
B) İnsanın kendisini övmesinin başkalarınca hoş karşılanmayacağından korkmaktadır.
C) Yaptığından gelecekte büyük ilgi görmesini beklemektedir.
D) Yeterliliği ve yaratıcılığı belirleyen ölçütün, okurların değerlendirmesi olduğunu düşünmektedir.
E) Gazeteciliğin, yaratıcılığını geliştireceğini bilmektedir. | Cevap D. Çözümü: Son iki cümle anahtar cümledir. Yant olan D'ye bakalım: "Yeterliliği ve yaratıcılığı belirleyen ölçütün, okurların değerlendirmesi olduğunu düşünmektedir." |
Akşam yemeğinde sessizlik vardı. Büyükler, yemek yer gibi görünüyorlardı; ama pek bir sey yedikleri yoktu. Biz cocuklara, bir günden sonra yaşamımız bitim değil, kalmamız söylendi. O günce yemeğimiz yaşa biri yaşa madastan. Babamannenin eğlenceli tekerlemeleri söylediği, annemin zafafet ve güzellikle renklendirdiği, lezzetli yemeklerin sohbet ve kahkaha ile yendiği akşamlar nerede kalmıştı? Bu parçada anlatılan aile üyelerinin içinde bulunduğu durum, aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir? | A) içe kapanık - gururlu B) kırgın - görgülü C) tedirgin - sıkıntılı D) huysuz - kaderci E) saygılı - utangaç | Cevap C. Çözümü: Anahtar cümleye (son cümleye) bir bakalım: "...kahkaha ile yendiği o akşamlar nerede kalmıştı?" kismından artik mutlu günlerin kalmadığı anlasıldığına göre sıkıntılı günler yaşanacaktır. Bunun olduğu tek seçenek C’dir. |
Sait Faik "Yazmasam deli olacaktım," sözlüyle bence "Hayata başka türlü katılamayacağım," demek istiyor. Benim için yazdığım metinlerde savunduğumun aksine, yaşam bir yük ya da boş bir çaba değil. Yaşama bağlı olan insanlarım ben. Ama sanırım benim yaşamı yaşanlası bir sey olarak görmemi sağlayan da "yazmak"tır. Bu sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Yazmanın yaşamla olan ilişkiyi güçlendirıp güzelleştirdiği B) Yazarların, yaşadıkları olayları olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirdiği C) Yazmayı sevmenin, insanı yazmaya yönlendirdiği D) Yazarların, yapıtlarında gerçek düşüncelerini yansıttiğı E) Yazmanın, sosyalleşmeyi sağladığı | Cevap A. Çözümü: Son cümle "Ama" ile başladığına göre anahtar cümlemiz buradır. |
Herkesin bit hayat hikayesi vardır. Çoğu insanın hayatı, az çok öngörüldüğü bir çizgide, suyun dere yatağında akışı gibi akar gider. Kimilerini de benimki gibi biraz daha farklı seyreder. Ben hayatımı özlemlerimle değiştirmiş ve onların peşinden gitmeye çalıştım; iyi insan olmayı, bunun sağlayacağı doyuma ulaşmayı istedim. Bu parçada anlatılan farklı iki yaşam biçimi aşağıdakilerden hangisidir? | A) Sorguluyıcı bir yol izleme - Huşuru kendi içinde arama
B) Yaşamadan bir şeyler ummama - Elindekilere değerini bilmeme
C) Beklentisine uygun bir yaşam benimseme - yaşamını yönlendirmeye, farklılaştırmaya çalışma
D) Değişik yaşamların olabileceğini düşünememe - kendi yaşamlarını hep başkalarına karşılaştırma
E) Karamsarlılık içinde olma - Bireysel mutluluktan kaçınma | Cevap C. Çözümü: Anlatım cümleyi bulalım: "Çoğu insanın hayatı, az çok öngörüldüğü bir çizgide, ... gider." Yani olanı öyle bakalım: "Beklentisine uygun bir yaşam benimseme..." Diğer kısmı bulmaya gerek kalmadı. |
Çoğu insan kendisini mutsuz eden koşullarda yaşar ama bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmaz. Bir macera arama belli bir yaşama koşullanmış durumda. Bu yaşamaya atılmayı, bir yenilik yapmayı düşünmez bile. Çünkü sürüp giden belli bir yaşama koşullanmış durumda. Bu koşullanma da mutsuzluğunu fark edememesine yol açar. Ama ben, huzur veriyor gibi görünse de bir insan için önceden kesin olarak belirlenmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. Çünkü insanın yaşamı yeni deneyimlerde, macera tutkusunda yer alır. Yaşamın tadı isteyenin özünde, bu yüzden, sürekli değişen bir ufuktan daha keyifli bir şey olamaz. Her yeni gün, yepyeni bir güne atlında doğabilir. Bu parçaya göre insanı, hayatında değişiklik yapmama algısına düşüren etken nedir? | A) Toplumsal çevresinin sınırlı olması
B) Başkalarına karşı güven duygusunu yitirmesi
C) İçinde bulunduğu yaşam düzenini kabullenmiş olması
D) Maddi olanaklarının yetersiz olması
E) Yaşlılık dönemini rahatça geçirmek istemesi | Cevap C. Çözümü: Anlatır cümle "Çünkü" diye başlayan cümleyle bir bakalım: "Çünkü sürüp giden belli bir yaşama koşullanmış durumda. "Yani olan c'ye bakalım: "İçinde bulunduğu yaşam düzenini kabullenmiş olması" |
Seçtiğim bu yöntem nedeniyle öykülerim bir takım parçalardan oluşur. Numaralanmış söz ve cümlelerin anlamı ve kurallı bir bütün oluşturacak bir biçimde sıralanışını bulunuz. | A) I - III - IV - II B) I - II - IV - III C) III - I - II - IV D) III - IV - I - II E) IV - III - I - II | Cevap C. Çözümü: Bir paragrafın ilk cümlesi kesinlikle kendisinden bir öncekine bağlayıcı bir iğe (sözcük ya da sözcük grubu) ile başlamaz. Yani bağımsız cümledir. İlk cümle böyle bir cümledir ve paragrafın ilk cümlesidir. Ancak I. cümlede "Seçtiğim bu yöntem..." IV. cümlede "Özellelikle yapılmış..." cümlede "Ama..." ifadeleri bağlayıcı öge, genel yargı değildir. Bu sebeple ilk cümle özelliği taşır. (İlk cümle kesin. Çünkü I. cümledeki mayınız)
II. cümlelinin I. den sonra geldiği kesin. Çünkü I. cümledeki "anhatarımız" bir takım parçalar'dır. II. cümledeki anhatarımız "bu parçalar..." diye devam ediyor. Şimdiki sonuç şu oldu: III - I - II ... İl zaten geriye IV. cümle kaldı. Onu da eklediğimizde C'de III - I - II - IV olduğunu hemen görürüz. |
- Yukarıdaki cümledeki boşlukları anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. | A) yaşanmışlığın - nitelendirilmesi B) durgunluğun - not edilmesi C) gerçeklerin - beğenilmesi D) gözeneklerin - vurulması E) ilklerin - kabul edilmesi | Cevap A. Çözümü: Şimdi de bu tip soruları anahtar söz yöntemiyle çözelim. Demiştik bu yöntem soru tipi ayırım yapmadan kullanılır, işe yarar diye! |
Adalarda otururlar; akşam üzeri iskeleye çıkıp gelenleri karşılar, uğurlar; gençler arkadaşlarıyla buluşur; yaşlılar bahçelerinde, aralarında söylesişirler. Saat dokuza gelince, herkes evine dönmüş sofraya oturmuş olur. Adalara geziye gelen birkaç kişi dışında kimseleri göremezsiniz ortalıkta. Bu parçamın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? | A) Öyküleme B) Tanımlama C) Tartışma D) Açıklama E) Karşılaştırma | Cevap A. Çözümü: İlk cümleden paragrafın düşünce içermediğini yani sanatsal (olay) bir metin olduğunu görüyoruz. Bu tarz olunca ya Betimleme ya da Öyküleme biri olabilir. Olaylar var mı diye baktığımızda "Adalarda oturanların gelenleri karşılamaları (I. olay = eylem), söylesişmeleri (IV. olay = eylem) gibi olaylar (III. olay), gidenleri uğurlamaları (II. olay = eylem) buluşma da eylemler devam ediyor. Olaylar varsa Öyküleme yoksa Betimlemeyi ediniz. Dolayısıyla olaylar olduğu için yatırımda Betimlememeliyiz. (Olaylar olmasaydı Betimleme olacaktı.) |
- Kenar mahalleler. Birbirine geçmiş, yaşlanmış tahta evler. Kırmızı kaplamaları biraz daha kararmış kiminin balkonunu biraz daha eğrilmiş, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir. Hepsi hastadır; onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum. | A) Betimleme (tasvir) B) Tartışma C) Açıklama D) Öyküleme (hikaye etme) E) Örnekleme | Cevap A. Çözümü: İlk iki cümle: Kenar mahalleler. Birbirine geçmiş tahta evler. Görüldüğü gibi bu iki cümle düşünce içermiyor. Olaylar da olmadığına göre geriye Betimleme kalıyor. (A) "mahalle"in ve "evler"in ayrıntıları (=sıfatlar=betimleyici) alt çizili sözcüklerdir. |
Köyden kasabaya taşınılmıştı. Cadde üstünde, sol tarafta bahçesi olan, beyaz boyalı bir ev satın almıştı. Bahçemizden, komşu bahçeden gelen küçük bir su yolu geçiyordu. Bu su, yan duvarın altından aşağıdaki bahçelere akıyordu. Bizim bahçemizin bir köşesinde ufak bir tel çitmes vardı. Dip tarafında domates, biber, yeşil salata ekilmişti. Cadde tarafında sardunyalar, pembe karanfiller, hanımelileri bulundururdu. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerine başvurulmuştur? | A) Açıklama - öyküleme B) Tartışma - betimleme C) Öyküleme - betimleme D) Açıklama - tartışma E) Örnekleme - öyküleme | Cevap C. Çözümü: Bu tür yanıtlı ikili verilmiş soruları daha ilk cümleyi okuyarak yanıtlamak mümkün. Şöyle ki: İlk cümleyi okuruz. Düşünce zıssı değişse Açıklama - Öyküleme ikili olur. Düşünce yazısıyla ancak Betimleme - Tartışma ikili olur ve yanıt olur. İlk cümle: "Köyden kasabaya taşınmıştı..." düşünce betimleme göre sanatsal bir yazıdır ve böylece Betimleme - Öyküleme ikilisi yanıt olur. (C) Gördüğü gibi yöntem uygulandığında on saniyenin altında soru garanti bir şekilde çözülebiliyor. |
Öğretmen hep birlikte oturduk. Tahtadan, yuvarlak bir yer sofrasına, ayaklarımızı altımıza alıp tan otururarak yaklaştık. Sofra örtüsünü dizlerimiz üzerine astırdım. Beni sağında, kız kardeşim de soluna aldı. Karşısında annem oturur, Babam, yemeğe başlamadan içimizden birinin terslip ya da yemeğe uzanacak olursa, hiç acımadan kaşığını yanıltır, uzanan elin sırtına indirirdi. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır? | A) Betimleme - öyküleme
B) Öyküleme - örnek verme
C) Betimleme - açıklama
D) Açıklama - öyküleme
E) Açıklama - örnek verme | Cevap A. Çözümü: Hatırlarsanız bu tarz soruların çözümünü on saniyenin altında yapabilirsiniz. Bakalım bir deneyeyim! "Düşünce yok. Olaylar ilk cümle:" "Sofraya birlikte oturduk." Düşünce ikeli bildiği için var. (A) olmuştur. Eğer bu cümle düşünce içerseseydi bilin bakalım ne olacaktı? Elbette düşünce yazılarında Açıklama - Tartışma ikili oluşturabilir. O zaman da bu ikili yant olacaktır. |
Çalışmalarımız sonuç verdi. Neler mi oldu? Ot bitmeyen boz kırar, ipek gibi yumuşak toprak ovalara dönüştü. Tarlalar, arı kovanları yer yüzüne çıkarıldı. Toprağın derinliklerin de uyuvan sular uğurlamaya başladı. Kova kova süt veren inekler, kovan kovan bal veren arılar yetiştirildi. Sofralar, el ele verilerek üretilen yiyecekler süslü. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Benzetme sanatında yararlanma
B) Öykülemeye başvurma
C) Yinelemelere yer verme
D) Betimleme yapma
E) Tanık gösterme | Cevap E. Çözümü: Bundan sonraki konumuz "Düşünceyi Geliştirme Yolları." Tanımlama, Tanık Gösterme, Karşılaştırma: Bunlar sadece dü şünce içeren paragraflarda görülür, onun ana özelliklerini yöntemleri ifade bilgileri önceden niye verdik dersiniz? Çünkü çok uğraşık bir bilgilere anlatanlar ila ilgili olarak bu soru on saniyenin altında ve kesin olarak bitmeyen boz kırar ipek gibi yumuşak asla "Düşünceyi Geliştirme Yollarından. Dernek bu parçada ... İlk cümleleri düşünce içermiyor. Di mi olamaZ?(E) Topraklı ovalara dönüştü... "de Tanık Göster me (Düşünceyi Geliştirme Yolları) var ama paragraf düşünce paragrafi değil. Bu nedenle diğer seçenekleri parçada bulun maniza gerek yok demektir. Yant bu nedenle (E) dir. |
Eyüpde Kackarlar'ın çevresinde "kestane karası firtınası" gelip çatlar. Kestanelerin dökülme zamanıdır artık. Yöre insanı için kestanevi hem meyvesiz, hem de bu ağaçtan çok değerlidir. Çünkü evlerin özellikle dış cephesi kerestesi yapılarak, Rüzgarlar vadilerde uğultuyla yaparak "dakulku" biraz bastırmıştır bugünlerde. Karin habercisi olan yapraklar her yerden pencerenin pervazına tırner. Derinden kurt sesleri gelir. Or bu parçanın anlatımında, aşağıdakıların hangisinde verilenlerden yararlanılmamıştır? Bu parçanın anlatımında, aşağıdakıların hangisinde verilenlerden yararlanılmamıştır? | A) Karşılaştırma, tanımlama, öyküleme
B) Açıklama, öyküleme, betimleme
C) Tartışma, karşılaştırma, öyküleme
D) Tanımlama, örnek gösterme, betimleme
E) Açıklama, tartışma, örnek gösterme | Cevap B. Çözümü: Son üç cümlede olay zinciri var (öyküleme), baştan sona bol bol ayrıntılar var altı cüzü Betimleme (Betimleme). Buraya kadar her şey normal, çünkü sözcüklerde da var. Bakınız II, III ve IV. cümlelerde her ne kadar "Açıklama" - Öyküleme ikilisini yakaladık. Ancak yanıtla sanatsal metin de olsa bilgi var diyebileceğimiz için "Açıklamayı da yanıtla eğreti de olsa ekleyebilirsiniz. |
...nasıl "en azından ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek düzey"... "bir de okuma ve yazma bilmek" olarak tanımlanabilirse... "vatandaş olarak en azından ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek derecede bilim ve teknolojiye hakim olmak" şeklinde tanımlanabilir. Yukarıdaki cümledeki boşlukları anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. | A) Temel eğitim - yükseköğretim de
B) Okuyarak - bilim okuyarızlığı da
C) Sanat - kültürel birikim de
D) Edebiyat - bilimsel gelişmişlik de
E) Okumak - öğretim programları da | Cevap B. Çözümü: Bu cümlede üç noktadan (...) önceki bölümün anahtarı ne olabilir? "Okuma yazma bilmek" olarak tanımlanan ne olabilir dersiniz? Okumaya yazma bilmek demek "okuyarakızlık"tır değil mi? Böyle başlayan tek seçenek B'dir. Yanıt B'dir. |
İnsanı bütün önceki canlılardan ayıran, onu özgürleştiren en temel özellik ----- ve buna bağlı olarak da ----- yeteneğidir. Yukarıdaki cümledeki boşlukları anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. | A) yaşama - çevresine uyum sağlama
B) öğrenme - eğitilme
C) soru sorma - dostluk kurabilme
D) düşünme - bir ürün ortaya koyabilme
E) görme - dokunma | Cevap D. Çözümü: "İnsanı bütün öteki canlılardan ayıran ... temel özellik" nedir acaba diye düşünülüğümüzde verilecek tek yanıt vardır her kese: "Zeka". Bu ise "düşünebilme" yani zeka ile olur. "Bir ürün ortaya koyabilme" de ancak ve ancak zeka ile olur. Bu da bir tek D'de var. |
Benim gibi yazma huvesili bir arkadaşımla Ataç'ı ziyarete gitmiştik. Yazma tuzumu anlatacak, bize yol göstermesini isteyecektik. İsteğimiz heyecanlı, titrek bir sesle anlattım. Yüzünü baktı, kalın gözlüklerini çıkarıp yeniden taktı. Sonra şöyle dedi: "Çok ama çok okuyuncaykı, ilkin söz dağarcığınızı zenginleştireceksiniz." Sonra masasının üzerinde duran Türkçe Sözlük'ün ilk sayfasını aldı, "Sözlük okumakla işe başlayacaksınız. Evet, sözlük okuyacaksınız. Bundan sıkılır, tat alamazsınız bilin ki yazı mazi yazamazsınız." Ataç'ın verdiği öğüt şaşırtmıştı beni. Sözlük okunur muydu hiç? Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Sezdirme B) Koşul C) Öyküleme D) Betimleme E) Karşılaştırma | Cevap A. Çözümü: Olay - lar zinciri olduğu için Öyküleme (C) elenir. "kalın camlı gözlükler" D elenir. "İlkin söz dağarcığınızı zenginleştireceksiniz." cümlesiyle de yazma tutkusuyla ilgili genclere böyle bir koşul koymuş Ataç. B elendi böylece. Ataç'ın sözü ile N. Hawthorne'un sözü arasındaki benzerliğe dikkat çekilmiştir. |
Yazınsal bağlamda kendinden bir özgünlükten söz edilmez. Her yazınsal ürün katkisiz önceki eserlerle içeriksel, sözel düzende uzaktan ya da yakından bir bağlantısı olacaktır. Carlos Fuentes, bu durumu şu cümlelerle belirtir: “Bu kitap-larda babası bir kitap, 6kısır bir cilt var mıdır? Başka dünyaların soyundan gelmeniz, bir geleneksizliğiniz yaratılabilir mi? Öte yandan gelenek, yenilenmeksizin varlığını sürdürebilir mi? Yıllar boyu yaşamış öyküler yeni ürünlerle yeniden yerleştirilmez kale kalımları mıdır? Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Kişiselleme vardır.
B) Açıklama yapılmıştır.
C) Tanımlamaya başvurulmuştur.
D) Sorularla anlatıma doğallık kazandırılmıştır.
E) Alıntıya yer verilmiştir. | Cevap C. Çözümü: C. Fuentes'in tınak içi cümlesi Alıntı yapmadır. (E). Bu cümlenin içindeki "babasız bir kitap" kişiştirmesi (A). İl cümle bile aktarılardı için açıklama verilmiştir (C). Soru cümleleri ne (soru işareti cümleler) yer verilmiştir. (D). Ancak C'deki Tanımlamaya yer verilmemiştir. Çünkü bir şeyin "Nedir?" ini söyleyen bir cümle yoktur. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde betimleme yoktur? | A) Söylenenleri hiç duymuyormuşçasına dalgın, düşünceli bir tavırla işini yapmayı sürdürdü.
B) Artık bahar geldi derken birdenbire hava bozmuş, damlar, sokaklar, kırlara, örtülmüştü.
C) Az konuşan, doğruyu söyleyen, söylediğini tartarı bir insan.
D) İçli, çok duygulu bir adamdı, konuşurken hem ağlar hem ağlatırdı.
E) Benim gibi babamın da dedemin de çocukluk ve ilk gençlik günleri bu konakta geçmişti. | Cevap E. Çözümü: Betimleme bir şeyin ayrıntısı, sıfatıydı. A'da "dalgın, düşünceli "B'de "damlar, sokak ve kırlarda karla örtülmesini", C'de "az konuşan, doğruyu söyleyen, söylediğini tartarı" D'de "içli, çok duygulu" ifadeleri ayrıntıdır. Ama E'de herhangi bir şeyin herhangi bir ayrıntısı yoktur. |
Çalışmalarımız sonuç verdi. Neler mi oldu? Ot bitmeyen bozkırlar, ipek gibi yumuşak topraklı ovalara dönüştü. Tarlalar, arı kovanları gibi uğuldamaya başladı. Toprağın derinliklerin-de uyanan kovan balı veren arılar yetiştirdi. Kova süt veren inekler, kovan sular yüzüne çıkanlar. Kova sofraları, el ele verilererek üretilen yiyecekler süslü. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi **yoktur**? | A) Benzetme sanatından yararlanma
B) Öykülemeye başvurma
C) Yinelenmelere yer verme
D) Betimleme yapma
E) Tanık gösterme | Cevap E. Çözümü: "İpek gibi yumuşak topraklı ovalar" Benzetmedir. (A) Olaylar (eylemler) verilmiştir(B) |
Nurallah Ataç hep eleştirmenlerden düşünülmüştür. Oysa Ataç'ın asıl önemi eleştirilmemek değil, Türkçenin düz yazı dili olarak kurulması yolunda harcadığı çabadan gelir. O da farkındadır bunun: "Eleştirmen bir şey bir kat daha kimse ammaz onu." der. Ama öte yandan: "Büdü mü kaymayacak mı benden?" sorusuna şu alçakgönüllü cevabı verirken gerçek önemini nereden beldiğini de belirtir: "Bugün bu ülkede, bir dil kuruluyor, o yapıda benim de bir taşım vardır. Ancak görünemeyen, kimsenin gözüne çarpmayan, ta gerilerde bir taş." Bu parçada yazar söylediklerine inandırıcılık kılmak için aşağıdakilerden özellikle hangisine başvurmuştur? | A) Alıntı yapma B) Örnek verme C) Tanımlama D) Karşılaştırma E) Betimleme | Cevap A. Çözümü: Alıntı yapma bir kişinin adını ve sözünü aktarmaydı: N. Ataç (Adı), "Eleştirmen bir öldü mü bir daha kimse ammaz onu." der. (sözü) Bu nedenle yanıt A'dır. |
Komşular kanlı bıçaklıysa bile Aşağıdakilerin hangisinde karşılığı çağrıştıran bir anlatım vardır? | A) En ağır işçi benim
Gün yirmi dört saat
Ve ben seni düşünüyorum
B) Sevgilim,
İki yoktan ne çıkar
Yeter ki fikir edelim
Bir kere
C) Gel bir tanem
Gel yine Çamlıca'ya
Sarılmak isterim sana
D) Artık demir almak gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
E) Git sevgilim git ellere
Kaynakca sular dökülüsün yüzüme | Cevap A. Çözümü: Karşıtlık bir karşılaştırmadır. A'nın ilk dizesinde "kanlı bıçaklı" kavga, ikinci dizede ise "sakısların sevgi duyması" da barışı çağrıştırır. "Kavgı" ve "barış" zıt kavramlardır. |
Edebiyatın konusu insandır, doğadır, edebiyat bütün olanaklarıyla insanı tanıtanmaya yöneliştir. Eleştirinin konusu ise eserdir, amaç eseri tanımak ve değerlendirmektir. Edebiyatta dolayısız bir yaratma söz konusudur. Eleştirmen ise dolaylı yaratan kişidir. Yargılanacak bir eser olmadıkça eleştiri de olmaz. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Örnekleme
B) Karşılaştırma
C) Tanımlama
D) Tartışma
E) Öyküleme | Cevap B. Çözümü: Bu bir "karşılaştırma" sorusudur. Bu parçada edebiyatın konusu ile eleştirinin konusu karşılaştırılmıştır. Bu ikisinin farklı yanları söylenmiştir. Ayrıca bu tür karşılaştırma soru larinda (konu anlatımında da anlatımıştır) ise, halbuki, öyle gibi karşılıklı ilişki kuran bağlayıcı ögelere dikkat edin. Öyeki "Eleştirinin konusu ise eserdir..." cümlesinde "ise" bağlayıcı (karşıtlık) sözcüğü kullanılmıştır. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir karşılaştırma yapılmıştır? | A) Ünlü masal kahramanı Heidi'nin, oradan oraya koşturduğu Alpler ile hemen hemen aynı güzelliğe sahip bir yayladaydı.
B) Çocukluğumun pazen pijamalarına desen olmuş kır çiçekleri, orman gülleri yol kenarına gizlice serpilmişti.
C) Burada doğayla kucak kucağa, yapayanınız özgür, güçlü ve huzurulusunuz.
D) Şenliklerde, hele genç kızların dilinde coşkuyla akıp giden sevda türküleriyle bir başka güzeldir yaylalar.
E) Bir yanda olanca maviliyle deniz, bir yanda başı karlı dağlar ve yeşilin bin bir tonu... | Cevap A. Çözümü: A'da "güzellikler" bakımından ortaklık (benzerlik) kurulan Heidi'nin Alpleriyle "yaylamız" karşılaştırılmıştır. Diğer seçeneklerde ne benzerlik ne farklılık vardır. |
İki tür şiir vardır: Sesleriyle, sese dayalı üsluplarıyla öne çıkanlar, sesi belirgin olmakla birlikte dünyaları ve çizdikleri dünyaları sesleriyle belirginleşenler. Birinci tür şiir, kişiliği sesiyle sarar ve onu kendine tutsak eder; ikinci tür ise insanı kendi özgür sesiyle baş başa bırakarak ona yeni şiirler yazar. Birinci tür, kolay taklit edilir; ikinci türü taklit etmek zordur. Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Öyküleme
B) Karşılaştırma
C) Tanımlama
D) Örnekleme
E) Betimleme | Çözümü: Parçada iki farklı şiir türü üzerinde durularak farklılıkları anlatılıyor. Farklılık ya da benzerlik anlatmak bir karşılaştırma anlatımıdır. |
Devrik cümle da geçici bir moda, gezenti gibi geliyor diye ya- nyalar, bundan olacak, giderek çoğalıyor. Benim bile devrik cümlelere böyle kızdığım oluyor tutumu anlaması bir israrla dönüştürülenlere özentimden bu değil. Yola doğru yürü- mesinde yalın ayak da olsa, rugan pabuçla da olsa yürün- mesinden bir sakınca görmemek gerekir. Peki nedir devrik cümle tuttuğu yol? Konuşur gibi yazmak değil mi kısaca- sı? Bence bu, eskilerin donmuş cümle kalıplarını kullanmak- tan çok daha iyi olacaktır. Edebiyatımız böylece halkımızın diliyle daha kolay bütünleşecektir. Yukarıdaki cümledeki boşlukları anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. | A) Hatta bu tutum eski edebiyatın cümle kuruluş biçimi- nin de önüne geçecekmiş gibi görünüyor.
B) Ama kurallı cümle kullanmayı yeğleyen birçok yazar da var.
C) Ama özentiye kızıp da özentilen şeyin ne olduğunu, nereye gittiğini göz ardı etmek yanlış olur.
D) Ancak bu tutumun, gelecekte dilimize nasıl yön vere- ceği konusu üzerinde düşünmek istemiyorum.
E) Aslında bu tür yeniliklere karşı edebiyatçılarımız çok da hazırlıklı değillerdi. | Cevap C. Çözümü: Anahtar sözcükler: devrik cümle, özentirken, sakınca görme- mek. |
Raportajla öykü arasında kimi benzerlikler vardır. İkisi de ya-samın gerçekleriyle beslenir. Raportajın gerçeklik belgeleri, kanıtlarla, somut olay ya da olgulara dayanmasından ileri ge-lir. Öyküde ise bunlar hayal gücünün yeni bir renk, yeni bir görünüm kazanır. O yandan bütünü anlatı türleri için geçerli olan dilin güzel ve etkili kullanımı, raportaj ve öykü için de söz konusudur. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Betimleme B) Karşılaştırma C) Öyküleme D) Tanımlama E) Örneklendirme | Cevap B. Çözümü: İlk cümlede "Romanya öykü arasında kimi benzerlikler vardır." derken size kopye verili bile. "Benzerlik" ya da "farklılık" sözcükleri parçada kullanılmışsa (ki kullanılmış daha ilk cüm-lede) hemen "Karşılaştırma" yı işaretleyebilirsiniz. İkinci cümle "ikisi de yaşamın gerçekleriyle beslenir." ifadesi bu yantın karşılaştırma olduğunu destekledi. Diğer cümleleri okuyarak zaman kaybetmeyiniz. |
İnsanın kendisini dünyanın henüz ilk gününde hissetmesine neden olabilecek ürpertici bir sessizlik vardı ve kar bir ağacın yarı aydınlık gölgesinde ince ince yağıyordu. Bu parçada bir söz sanatı kullanılmıştır. Bu sanatın göstergesi aşağıdakilerden hangisidir? | A) "Kara" insan özellikleri yüklenmesi B) "Sessizlik"in anlatımında aşırılığa gidilmesi C) "Ağacın gölgesi"nin "kara"ya benzetilmesi D) Yazarın "sessizlik" ve "kar" üzerine konuşması | Cevap B. Çözümü: "sessizlik" kavramı abartılmıştır. Çünkü "insanın kendini dünyanın ilk gününde hissetmesi" "sessizliğe bağlanmış. Bu abartılı bir ifadedir. |
Sanki bir ekim denizindeyiz. Düzlükte güneşin bir parçası görünüyor, göz gibi, kıpkırmızı. Yer yarılmış da sanki içinden çıkıyormuş gibi... İnceden inceye esen seher yeli yüzümü okşuyor; burnuma buradaki köylü yer gök buddayla hisirti- larla dalgalanıyor. Taze ot kokuları, yeşil. Buğdaylar kesmiş. İnsan kendini buğday denizinde kalmış sanıyor. Bu parçada hangi duy organıyla seçilebilen ayrıntılara yer verilmemiştir? | A) Görme B) Tat alma C) Dokunma D) Koklama E) İşitme
## Çözüm1:
Beş duy organımızla ilgili eskiden beri soru gelmektedir. Her ne kadar Anlatım biçimi sorusu olmasa da Anlatım biçimi seçenekleri arasına serpiştirildiğini gözlemliyoruz. Ya da bu soruda olduğu gibi kendi başına da sorulabiliyor.
## Paragraf2:
-
## Soru2:
Babamın sıcak ve yumuşak ellerini hiç unutamam. He le o gür seslenişiyle "Hoş geldin oğlum." cümlesi hala beni üniversite yıllarına, evimi özlediğim yıllara götürür. Her ev dönüşümde annemin mis gibi keklerini özlemle yerdim.
## Şıklar2:
A) Tat alma B) Görme C) Koklama D) İşitme E) Dokunma
## Çözüm2:
-
## Paragraf3:
-
## Soru3:
Sıcak sözcüklerin bulunduğu bu şiir insanı adeta içine çekiyor. Bulunduğum restorantaki bu çatal bıçak gürültüsü ne, ağır yemek kokusuna rağmen havami kaybetmeye çalışıyorum. Adeta yağlı domuz haşlaması yemekten kslarken ağzım burkuldu. Hiçbir zevk almadan yeşillik kısmı. Sonra şiir katiliap cebime koydum ve çıkıp gittim ordan.
## Şıklar3:
A) Tatma B) Görme C) Koklama D) İşitme E) Dokunma
## Çözüm3:
-
## Cevap1:
B
## Cevap2:
-
## Cevap3:
- | Cevap B. Çözümü: Beş duy organımızla ilgili eskiden beri soru gelmektedir. Her ne kadar Anlatım biçimi sorusu olmasa da Anlatım biçimi seçenekleri arasına serpiştirildiğini gözlemliyoruz. Ya da bu soruda olduğu gibi kendi başına da sorulabiliyor. |
"Karmın yardım kazmayan belinen Yüzün yırtım tıraşınayan elinen Yine beni karşıladı gülünen Benim sadık yarim kara toprağı" Dörtlüğünde işlenen duyguyu görünür kılmak için aşağıdaki yollardan hangisine özellikle başvurulmuştur? | A) Birbirine karşıt durumlardan yararlanma
B) Birbirini çağrıtıran sözcükler kullanma
C) Insana özgü kavramları doğaya aktarma
D) Halk söyleyişine yer verme
E) Insan ve toprak ilişkisini işleme | Cevap C. Çözümü: C'deki "Insana özgü kavramları doğaya aktarma" demek kişileştirme demektir. Şirde Asık Veysel toprağı "insanmış gibi" düşünerek kişileştiriyor. Kazma aracı, toprak için kullanılır ve bu toprak (doğaya ait) şairinmizin sadık yarı(sevgilis) olduğu-na göre kişileştirme vardır. |
(I) Göz alabildiğine uzayıp giden tarlalar şu içindeydi. (II) Ova, sanki zümrütten bir denizi andırıyordu. (III) Boyu bir karışa bulmayan ekiler, bütün ovyayı kaplamıştı. (IV) Bugün na-rısı, bulutların arasından şöyle bir yüzünü gösteren güneş, ortalıga yaydığı sıcaklıkla, tarlaların ışıklarını az da olsa almaya çalışıyordu. (V) İzlerde Büyük Menderes bulanık sularıyla şırıl şırıl akıyordu. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde ayrıntılar, birden çok duyu organı aracılığıyla seçilebilir? | A) I ve II.
B) I, ve IV.
C) II ve III.
D) III, ve IV.
E) IV, ve V. | Cevap E. Çözümü: (IV).cümlede "sıcaklık, ışıklık" sözcükleri dokunmayla algılanabilirdi. Görme zaten hep vardı. Demek ki Dokunma - Görme ilişkisi var. |
Aşağıdaki cümlelerden hangisi, dolaylı anlatıma örnek olabilir? (1981 - ÖYS) Aşağıdaki cümlelerden hangisi, dolaylı anlatıma örnek olabilir? | A) Öyle bir olaylar anımsar, üzülürüz ve "İşte bu dünya böyledir!" diye düşünürüz.
B) Öğretmen, Ali'ye: Arkadaşına söyle, yarın ödevini mutlaka getirsin!" dedi.
C) Paul Valery, şiir yazma yönteminden söz ederken "İlk dize Tanrı vergisidir, ondan sonrası da çaba." dermiş.
D) Tiyatrodan çıktığımızda arkadaşım, Hazım'ın sahnede canlandırdığı prensin gerçek hayatta da yaşamış olduğunu söyledi.
E) Önce tiyatronun ögelerini, hangi sanatların bir araya gelerek gerçekçini ortaya koyduğunu düşünelim. | - Çözümü: Doğrudan anlatım: Söyleyenin sözü noktasına virgülüne varıncaya dek hiç değiştirilmeden aktarılmışsa doğrudan anlatımdır. Şener demişti: "Ödevlerinizi yapın." dedi. |
Andersen'in kişiliğinin bir özelliği, çevremizdeki sıradan nesneleri kişileştirip kılan masal kişisine dönüştürmesidir. Öykülerinde küçük nesneler, nesne nitelikleri hiç yitirmeden insanlarınkine benzer serviler verir. Kurşun asker, yıkım-dan yikıma sürüklenerek gözüpçökmek ve iyimserliğinden bir şey yitirmez; tencere vurulur, çilingen ve masa konuşur. Bunun yanında Andersen bize, kişileri hiç de masal sayılamayacak, oldukça gerçekçi masallar da anlatır: Eski Ev, Kapıcının Oğlu. Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? | A) Tanık gösterme B) Tanımlama C) Örneklere yer verme D) Betimleme E) Tartışma | - Çözümü: Paragrafın ilk cümlesinde bir görüş ileri sürülmüştür. O da Andersen'in masallarının nesneleri masal kişisine dönüştürmesine başarısıdır. Buna örnek olarak da bir öyküsünde geçen "Kurşun asker" tiplemesi verilmiştir. Bu nedenle yanıt C'dir. |
"Güzelliğin görece olduğu doğrudur. Toplumu oluşturan bireyler birçok 'güzel' tanımında birleşir. Bir bakıma moda konusunda benziyor; yeni Moda, başlangıçta bir tür kısıcal ve yaratılan güzelliktir bu. O da aynı bir görecedir. Ancak bu oratun gibi 'Güzelliğin gerçekte bir yabanit ürünüdür. Elif-ot'un dediği gibi 'Buğün geçmişle yönetir; geçmiş de bugünün de değişim uğrar. Nitekim bunun böyle olduğunu, güzelliğin ortak bir çabadan kaynaklandığını son yıllarda yapılan on araştırmadan sekizi doğruluyor." Bu parçada öne sürülen düşünceyi açıklamak için şu yollardan hangisine başvurulmamıştır? | A) Tanımlamaya yer verme B) Örneklendirmeye gitme C) Karşılaştırmaya başvurma D) Tanık gösterme E) Sayısal verilerden yararlanma | - Çözümü: İlk cümle "Güzellik görece midir?" sorusunu olumsuz tanımlar. (Tanımlama A) Bir bakıma moda konusuna benziyor bu." cümlesi zaten kopyası içinde; çünkü "benziyor" demiş. Bu bir karşılaşmadır (C). |
(I) Roman yazarı konumalarına yer vermek çoğunlukla kaçınılmazdır. (II) Hatta salt konumalardan oluşan romanlar bile vardır. (III) Bu romanlarda herhalde amaç, tip yaratmaktır. (IV) İki satırlık bir konuşma, bir karakteri on sayfalık bir betimlemeden daha başarılı bir biçimde çizebilir. (V) Bunun başarılı örneklerine M. Ş. Esendal'ın Ayası ve Kıraçları adlı yapıtı rastlayılabilir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde "karşılaştırma" yapılmıştır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap D. Çözümü: D'de (IV. cümlede) "iki satırlık bir konuşma" nın "on sayfa-lık bir betimlemeden daha başarılı" çizebileceği söylenerek farklılıklar belirtilmiş yani karşılaştırma yapılmıştır. |
Edebiyat dergilerindeki "kitap tanıtma yazıları"nın son zamanlarda eskiye göre epeyce azaldığını, bilinen bir gerçek. Buna karşın, yayımlanan kitapların yazarlarıyla yapılan söyleşilerde büyük bir artış var. İlle de birini taklitine yeğlemek gerekirse benim kitapların neşrine bindiği öteniğe yazılardan yana yayım. Söyleşi yazıları bana olum olası "işin kolaya kaçmak" gibi gelir. Aslında, gerçekten çok üze ister. Kitabın ilişkin soruları hazırlamak yazarken sormak üzere bir ne var ki bizde bu iş? "Günün hangi saatlerinde yazar siniz?", "Nasıl çalışıyorsunuz?" türünden sıradan sorular aracılığıyla yapılmaya çalışılıyor. Söyleşide asıl çabayı, yapıt ortaya koyan yazar gösteriyor. Yargı yükünün avukatı yanlış yapar... endişesizle yanıtlayarak, yapıtın sorularıyla anlaşıla... Buna karşın kitap tanıtma yazılarında çaba göstermesi gereken, tanıtma yazısının bir kısır farklı bir göz ve birikim-kitabi dikkatle ve sıradan okurdan. Tanıtacağı, eleştireceği kitabı okuyacak, aynı türdeki başka örneklerle birçok bakımdan karşılaştıracak, yazı sunan buna göre yazacak. Az gerilim, az çaba değildir bu. Öte yandan "kitap tanıtma, eleştirme işi"ni nesnelikle yapı yapanları, haklı olduklarına inandığım bazı kor-kuları var ki bu olgun, edebiyat dünyası ciddi olarak tehdit etmektedir: Yazarın hismina uğramak! Bazı yazarlar "Zamanı bana ayırma, okumuş, dikine dikdi etmiş, emeğini esirgememiş" diye düşünmek yerine eleştiriyi, eleştirmeci küçümsemeyi, yok saymayı ve hatta aşağılamayı yeğliyor. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Alıntıya yer verilmiştir.
B) Eleştirel bir yaklaşımla yazılmıştır.
C) Karşılaştırma yapılmıştır.
D) Öne sürülen sav, nedenleriyle açıklanmıştır.
E) Kişisel görüşlere yer verilmiştir. | - Çözümü: Alıntı yapmak (Alıntıya yer verme): Bir kişinin adı ve sözü verilerek yapılır; ama parçada böyle bir durum yok. Bu nedenle yanlıştır. |
(I) Yaşı 60'ın üzerinde olan Alaaddin Bey, Aslen Adana'nın 1961'den beri Heybelabada'ya yasıyor. (II) Bu da ordulu yerlisi sayılmak için yeterli bir süre. (III) Kendisi ve ailesi adalı olmaktan mutluluk duyuyor ve bu parçası olarak görüyor. (IV) - din Bey, adayı İstanbul'un bir parçası olarak görüyor. (V) Alaaddin İstanbul'a gidince korkarım kalabalıktan, trafiikten tedirgin olurum, diyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde alıntı yapılmıştır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap E). Çözümü: Alıntı yapma kişinin adı ve sözü verilerek yapılıyordu: Alaaddin Bey (Adı), İstanbul'a gidince korkarım kalabalıktan, trafiikten tedirgin olurum (sözü) Bu nedenle yanıt E'dir. |
Bazı şeyler hiç eskimiyor. Zamanın karşısına direnirler. Sözgelimi eski televizyon dizileri. Ülkelerden kilometrelerce uzakta, elimde kumanda, oturum koltuğa; zamanın bir türü eskitemediği tanıdık bir diziyi izliyorum: "Uzay Yolu". Benden başka izleyen var mıdır bilmiyorum ama yayımlandığına göre olmalı. Uzayla ilgili dizinin bana beklemediğim hatırlaçğını söyleseler inanmazdım ama buram buram 1970'ler Türkiye'si kokuyor bu dizi. Disarda güneş yok, kasip çığırtkan... Arizona'da kış yok, sonbahar bile yok; sanı, kavurucu güneş. Ömrüm boyunca kıstan yakınımpam şimdi böyle bir ortamda olmam, aslında hiç yakınım da gereken bir durum. Ama ben, günesten kaçmak için perdeler çekili, tutkuyla "Uzay Yolu"nu izlüyormuşum bugünde. Bu parcayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Neden - sonuç içeren cümleler kullanılmıştır.
B) Duygusal ögelerden yararlanılmıştır.
C) Düşünceler ömnekle pekiştirilmiştir.
D) Anlatım bütünlüğü göz ardı edilmiştir.
E) Çağrışımla gelen izlenimlere yer verilmiştir. | Cevap D. Çözümü: Bu parçada konu bütünlüğü ve sayede anlatım bütünlüğü vardır. Baştan sana aynı konu (memlekete özlem) ve aynı anlatım biçimi (Tartışmacı) kullanılmıştır ki D bu sebeple yanlıştır. |
Sözcükler anlamı ses birimleridir. Başka bir deyişle nesnelerin ve varlıkların yerini tutan bir göstergedir. Aslında özel adlar dışında hiçbir sözcük, tek bir nesnenin adı değildir. Çünkü bir sözcük, kimi yönleriyle ötekilerden ayrılan, birbirine daha çok benzeyen, türlü birçok nesnenin ortak adıdır. Söz gelimi çiçek sözcüğü belli bir çiçeğin değil, çiçek olma özelliği taşıyan tüm bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ötekilerden ayrılarak farklı bir küme oluşturduklarının anlaşılmasıyla, "çiçek" sözcüğü o kümenin adı olmuştur. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Abartma
B) Tanımlama
C) Örnekleme
D) Karşılaştırma
E) Genelleme | Cevap A. Çözümü: Abartma bir şeyi olduğundan çok göstermedir ki bu paragrafta yoktur. Yanıt A'dır. |
Resim ve heykel gibi plastik sanatlar yapilan işine dayanır. Gösterim de söz konusu olduğuna göre gösterim, becerinin kendü duyumsama ve algılama yeteneğiyle yakalar, sanatı verdiği eserin gösterim aşamasına getirirken kim bilir hangi duygu burgularından geçmişti, yüreyi nice koşkulara dolup taşmıştır. Yukarıdaki cümledeki boşlukları anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçenek bulunuz. | A) nesnelerde çok kisinin fark edemediği ayrıntıları görmüş, gördüklerini kendine özgü bir beceriyle islemiştir.
B) mün sanat zevkinde bağlı kaldığı zamanın ve topluluğun biçimlendirdikleri yasadır.
C) eserini olduğu gibi bütün ayrıntılarıyla yansıtmalıdır.
D) gerçeği duyguların baskılarıyla paylaşma kaygısıyla oluşturur.
E) bir yandan bugüne seslenirken geleceğin beğeni ölçütlerine de yaklaşmayı hedefler. | Cevap A. Çözümü: Yukarıdaki sorunun çözümü ile bu sorunun çözümü birebir aynı! **Yani önceki adrese bakalım:** Dört noktadan bir önceki ve bir sonraki cümlelere bakıp anahtarları bulalım: |
Bir gün anlaşılır şiir. Necip Fazıl Kısakürek, bu dizelerinde "şiir" ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini vurgulamıştır? | A) Çoğu insan tarafından önem görmediğini
B) İleride, gerçek değerini kazanacağını
C) Kişiyi yüce duygulara ulaştırdığını
D) Büyük bir çabayla yazıldığını | Cevap B. Çözümü: 1. dizeye dikkat. B'deki "ileride" = "Bir gün", "gerçek değerini kazanacağı" "anlaşılır = anlaşılır şiir" il. dizeye III. dizeye bakmaya gerek kalmadı. Zaten B'deki iki anahtar I. dizede var. |
(I) Lazer ışığı 1960 yılında Theodore H. Maiman tarafından keşfedilmiştir. (II) Çoğumuz lazerlere ilk kez daha çocuk yaşta bilim kurgu filmlerindeki ışın kılıçları ve lazer tabancalarıyla tanıştık. (III) Lazer ışığı normal ışıkta farklı bir yapıya sahiptir. (IV) Normal ışık her tarafa yayılan lazer tek bir doğru-tuda yayılır. (V) Normal ışık tüm renklerin karışımıyla oluşur-ken lazer ışığı hangi dalga boyunda oluşturulmuşsa o dalga boyunun renginde ya da renksizdir. (VI) Işınların, frekansının hassas bir şekilde kontrol edilmesi, düzenli yayılması ve olağanüstü yoğunluğunun nedeniyle teknolojinin ve günlük yaşamımızın neredeyse vazgeçilmezleri arasına girmiştir. (VII) Lazer ışığı, günümüzde iletişimden gök bilimine, sağlık-tan sanayiye, bilimsel araştırmalardan askeri uygulamalara hatta evlerde kullandığımız cd çalarlara kadar birçok yerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Karşılaştırma
B) Açıklama
C) Örnek verme
D) Bilimsel verilerden yararlanma
E) Öneride bulunma | Cevap E. Çözümü: I. cümlede lazer ışığının keşfi hakkında bilgi aktarılmıştır ki bu açıklama (B) demektir. |
(1) Son otuz yılın en soğuk kışını, son on yılın en yağışlı ilkbaharını yaşayan İstanbul'un erguvanları bu yıl erken açtı. (II) Genellikle nisanın son haftasında görülen çiçeklenme, bu yıl on gün kadar erken başladı. (III) Boğaz'ın içindeki ağaçlar nisanın ilk haftasının sonunda çiçeklendi. (IV) Ortaköy, Paşabahçe ve Bebek erguvan bahçesine döndü. (V) Boğaz'ın içindeki erguvanlar görevlere unutulmaz izler bırakıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma söz konusudur? | A) I ve II B) I ve III C) II ve IV D) I ve III E) IV ve V | Cevap A. Çözümü: I. cümlede "son otuz yılın en soğuk kışi" ve "son on yılın en yağışlı ilkbaharı" ifadeleri geçmiş dönemlerle karşılaştırma dir. |
Gün erken doğar baharat kokulu ülkede. İyi ki doğar. Yoksa milyonlarca esmer, kara gözlü insanın yaşadığı ülke nasıl aydınlanır? Karayoğuzlu insanları, baharat kokulu kentlerin deki çelikşere yüreksiz burkucu, Okyanustan gelen esinti bile sokaklara taşan yokluğun, derme çatma evlerdeki yaşam sıkıntısını hafifletemiyor. Muson yağmurları ansızın siz ve sivirisek sarmal içine bırakıyor. Muson yağmurlarıyla yi kanın şehir mi yoksa insanın mı ayırt edemiyorum, insana değer verilmeyen ve emeğin ucuz olduğu bir ülkede. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? | A) Yinelemelere başvurulmuştur. B) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devirk cümleler kullanılmıştır. C) Sözde soru cümlesine yer verilmiştir. D) Karşılaştırmalarla anlatım somutlaştırılmıştır. E) Anlatıcı, duygularını yansıtmıştır. | Cevap A. Çözümü: Yinelemelere başvurulmamıştır. |
Sabahleyin erken vakit çıktım. Havayı keyifli gördüm. Gök yüzü griye boyanmış, yağmur öncü taneciklerini göndermeye başlamıştı. Zeytinliklerin arasından kıvrıla kıvrıla tepeye vardım. Durup denize doğru yeşil bir halî gibi uzanan ovayı seyrettim. Daha sonra manzaranın kaplamayacağı şekilde yere dalıver birbinin köyün yoksulları tarafından. İki katlı evler birbirine dört bir yanına çiviti mavi süürme yapılmış. Pencerelerin bir tarafına kapatmamak şekilde yapımı duvarlarının dibi aşağıdakilerle kaplanmıştır. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Olasılık B) Öyküleme C) Kişileştirme D) İkileme E) Benzetme | Cevap A. Çözümü: Birbirine bağlı olaylar olduğundan öyküleme var (B). "Havanın keyfi yoktu."... "Havaya insan kişiliği kazandırılmış"tır. Yani Kişileştirme (C). "...Yeşil bir halî gibi uzanan ova" benzetmesi var (E). "...kırvıla kıvrıla tepeye vardım." da bir ikilemedir (D). Oysa olasılık (A) yoktur. |
İstıkal Caddesi’nde sıcak bir temmuz günü. Geleneksel küyafetli Maraş dondurmacısı herkesi şaşırtılacak olağanüstü gösterilerle, bağırarak dondurma toplamaya çalışıyor. Uzun metal kaşıktan şarjan dev dondurmayı topunu büyük bir beceriyle savuruyor. "Mikshake"lere alışkın, sakız gibi uzuyor ama yere düşmüyor. Kaşıktan şarjan dondurma alışkancı turistler bu görüntü karşısında düşünüyör. Belki de bazılarını bunun bir hile olabileceğini çığlık atıyor. Dondurmacının bu beyaz, sert ve elastik mücizeyle yaptığı şaşırtıcı sakalardan sonra müşteriler hem damaklari hem ruhları memnun, dükkanın önünü diğer müşterilere bırakıyor. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisi yoktur? | A) Olayları oluş sırasına göre verme B) Abartmaya başvurma C) Çeşitli duyularla algılanan ayrıntılardan yararlanma D) Düşünceleri örneklerle somutlaştırma E) Özneliğe başvurma | Cevap D. Çözümü: II. cümle özneldir. "...herkesi şaşırtacak olağanüstü gösteriler..." (E). |
Hayat bana şehirler arası bir otobüs yolculuğu gibi geliyor. Sürekli hareket halindesiniz ve camdan dışarı baktığınızda gözünüzün önüne gelen görüntüler hemen hemen aynıdır. Ama bazen tüm o sıradanlığın, yol boyunca uzayıp giden çırpık çırpık bir yerden gerçeğiniz. Ayınlınca içinden sizi çekecek, sapsarı otlardan sonra kısa bir süreliğine yeme-yime, hayat dolu bir orman serilir önünüze sanki zaman da zaman bir basar, kimi zaman bir kavuşma, kimi zaman, kimi bir tanışmadır. Sonra o ormanı da geride bıraktığınızı fark edersiniz. İnceçözü şehir aslında. Bu yüzden önemli olan yolun başı ve sonu belirlemek aslında. Demem o ki, yolculuk sırasında güzelliklerin farkına varmak ve geçirilen güzel anların, anılar haline gelmeden önce tadlarını alabilmektir. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Neden - sonuç ilişkisi kurulmuştur.
B) Sayısal verilerden yararlanılmıştır.
C) İkileme kullanılmıştır.
D) Görme duyusuyla ilgili ayrıntılar kullanılmıştır.
E) Devirk cümlelere yer verilmiştir. | Cevap C. Çözümü: II. cümlede "... hemen hemen aynıdır." ifadesi ikilemedir. (C) |
Ah, küçük, yemyeşil bir bahçem olsaydı! Duvar dibine ortancalar dikerdim; pembe, mavi… Çünkü ortancalar gölgeyi sever. Sonra toprak saksılar almak gerekekirdi, küpe, sardunya, yalıbasi çiçekleri, çeşit çeşit kaktüsler, narin de kauçuk fidanı yetiştirmek için. Şulayt yerleri seven ve bir Japon şemsiyesi de kuyunun ya da fiskiyeli mermer havuzun yanına… Cennet gibi bir bahçe yaratma fikri, bazen bir tutku haline gelebiliyor; bunun insanoglunun hiç değişmeyen isteği olduğuna bilmeden… Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Karşılaştırmalarla anlatım somutlaştırılmıştır.
B) Benzetme yapılmıştır.
C) Anlatının duygularına yer verilmiştir.
D) Neden ve sonuç bildiren cümleler kullanılmıştır.
E) Betimleyici ögelere yer verilmiştir. | Cevap A. Çözümü: İlk cümle "Ah" ünlemi(!) kullanılmış. Bu bir duygu ifadesidir. |
Merkezi ABD'de bulunan ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluşun lisansıyla İzmir'de açılan "Uzay Kampı - Türkiye'de", fen bilimleri ve uzay teknolojileri alanında eğitim veriyor. Bu kamp dünyadaki beşinci, Ortadoğu ve Güney Avrupa'daki tek uzay kampı. Kampa katılan gençler, zihinsel gelişmelerine yararlı olacak programlara eşlenmek bir ortamda takım halinde çalışırken özgüven ve sorumluluk duygusunu kazanıyor, liderlik becerilerini geliştiriyorlar. Bu parcaya göre, aşağıdakilerden hangisi "Uzay Kampı - Türkiye'nin gençlere sağladığı yararlarından biri değildir? | A) Okul ve sınav stresinden uzak bir ortamda öğrenmelerini sağlamak
B) Bilim ve bilimsel çalışmalara olan ilgilerini artırmak
C) Araştırmalardan elde edecekleri gelirle bütçelerine katkı sağlamak
D) Boş zamanlarını yararlı uğraşlarla değerlendirme alışkanlık kazandırmak
E) Kişiliklerinin gelişmesine katkıda bulunmak | Cevap C. Çözümü: "değildir, yoktur, çıkarılamaz, olamaz vb." olumsuz soru tipleri en korkulan ve en zahmetli soru tipleridir. |
Sabahın erken saati. Ortalık sessiz. Ev içinde çıt çıkmaması sini anlıyorum da sokağın, ölüm katili olduğuna durgunluğuna ne dememeli? Gökbüyü sıyısmış. Renkler koyulaştı. Boğaz, kıyı bir griyle yılan yitişini önceden koyulaştı kimiliyor. Sanki sizin kendinizi, firasedan önce, Yaprak bile bulduramıyor. Anı esyanın tabiatı değişti. Ağaçlar yaprakları bir anda büyüdü. Gökünü alçalabileceği kadar alçalalı. Oradan uzanıp toprağı hisimla ezerek derinlere doğru itecek gibi. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Koşula yer verilmiştir.
B) Kişileştirmeden yararlanılmıştır.
C) Benzetmeye başvurulmuştur.
D) Deyim kullanılmıştır.
E) İşitme duyusuyla algılanan ayrıntılara yer verilmiştir. | Cevap A. Çözümü: III. cümleye "çıt çıkmaması" ifadesi duyma duyusuyla ilgilidir (E). "Yaprak bile kıpıdamıyor." cümlesinde "yaprak bile kıpıdamamak" deyimi kullanılmıştır (D). "Sokağın durgunluğu" kişileştirmektedir (B). "Kırı bir griyle yılan yeşili arasında renk gibi boğaz" denilmeye çalışılmış ki bu bir benzetmedir (C). Ancak koşula yer verilmemiştir (A). |
(I) Paganizmin yaygın olduğu devirlerde insanlar doğanın kutsal olduğuna, doğada gözlenen olayların da tanrıların yansıması ve işretleri olduğuna inanırlardı. (II) Bu düşünceyle, bir hasat mevsimi verimli geçtiğinde kurban adarlardı. (III) Ağustos ayı ortalarına dek gelen bir dönemde, tanrıla-ra yakın oldukları düşüncesiyle kutsal kabul ettikleri yüksek dağların zirvesine çıkarırlardı. (IV) Bu, bir sonraki sezonun ha-sat açısından nasıl olabileceğine dair bilginin de alınabilece-ği "uygun" bir zamandı. (V) Paganlar için mevsimlerin dönüm zamanları, ay ve güneşin safhaları da dini törenlerin yapıldığı önemli zamanlardı. Bu parçanın anlatımından aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? | A) Benzetmeye
B) Eleştiriye
C) Açıklamaya
E) Kanıtlamaya
D) Çağrışmalara | Cevap C. Çözümü: Parçada, baştan sona paganlara bilgi verilmiştir. Açıklamanın (Açıklayıcı anlatımın) en belirleyici özelliği de bilgi vermektir (C). |
Yahya Kemal'i ve Nazım Hikmet'i aynı tutarsak küçük mutluluklar Türk şiirine Garip döneminde bir uğrayıp geçmiştir, diyebiliriz. Biraz Zıya Osman, çok az Cahit Sıtkı... Onun dışında "Hü-zün ki en çok yakışandır bize." anlayışı egemendir. Cemal Süreya'nın, Garipçilerin izine başvururuz. Ne var ki onun şiirlerinde de bu anlayışın yansımalarını görürüz. Yırdığı kimi şiirlerinin de genel olarak ince bir hüzün söz konusudur. Bu parçada geçen “izine başarak yürüme” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Herkese anlaşılmama
B) Yeni biçimleri arama
C) Kalıcı olmayı amaçlama
D) Benzer duyguları işleme
E) Karamsarlıği yeğleme | Çözümü: “izine basarak yürüme” daha öncekileri takip etmek anlamına gelir. “Benzer duyguları işleme” de daha önceki takileri takip etmeye dayanır. |
Şirlerinde sıradan konulan işlemesi onu okumaz kılıyor. Öykülerinin anlatımında bir tekdüzelik, bir kuruluk var bu yazan. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde değerlendirme söz konusu değildir? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap B. Çözümü: II numaralı cümlede romanın içeriği verilmiş, değerlendirme yapılmamıştır. |
Şiirde ise nicelsel artışın onun niteliğine katkı sağlaması her zaman mümkün olmasına rağmen bu alanda bir gerileme varmış gibi görünüyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde çıkarım yapılmıştır? | A) I ile II B) II ile III C) III ile IV D) IV ile V E) V ile VI | Cevap E. Çözümü: V numaralı cümlede "taşma benziyor", VI numaralı cümlede "varmış gibi görünüyor" ifadeleriyle çıkarım yapılmıştır. |
(I) Eski çağlardan beri ticareti yapılan inci, bugün de yaygın bir şekilde satın alınmaktadır. (II) İncinin oluşturulabilen en tipik deniz hayvanını ısıtmak olduğu bilinmektedir. (III) Bu su canlısı içine girip yerleşen kum tanecikleri veya lavalara karşı kendini koruma için senden adı verilen sıvı bir madde salgılamaktır. (IV) Sedef bir yandan salgılanan coğrailden diğer yandan istiridyenin içine yerleşen maddeyi kaplayarak incini oluşmasını sağlamaktadır. (V) İncinin büyüklüğü, şekli, parlaklığı ve rengi de bu sürece olmaktadır. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: Bu parçada III, IV ve V numaralı cümlelerde "incinin nasıl oluştuğu" ele alınmıştır. I numaralı cümlede ise "incinin satılıp ması, ticaretetinin yapılması" anlatılmaktadır. I numaralı cümle konu dışına çıktığı için akışı bozmuştur. |
- Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için aşağıdakilerden hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir? | A) I ile III B) II ile III C) II ile IV D) III ile IV E) III ile V | Cevap D. Çözümü: I numarada "Kehirbinin milyonlarca yılda oluşması" ele alınmış. V numarada da "uzun sürede oluşmasından" söz edilmiştir. Dolayısıyla V numaranın I numaradan sonra gelmesi gerekir. Bu duruma uygun tek seçenek D seçeneğidir. |
"Kalbim Unut Bu Şirdiye" yazarken bile "Kalbim Unutma Bu Şir'diy" diyen bir ses duyulur, sözcüklerin arasında. Neşet Ertaş'ın "Kalpten kalbe bir yol vardır görünmez." dediği gibi... Ahmet Teli, kalbiyle yazar, kalbe yazar ve kalbiyle kalır. Gönül adami dedikleri türden bir genislik degildir bu ünsüz yakala- rina ve acilara rağmen hüzünle gülümsemek, bir yaşınla yıhmal etmemeden genislesmek, soluk almadan sozünü düşünce- ginden kaynaklanır. Teli'nin kalp coğrafyasının büyüklüğü ve enginli- gi, olsa olsa "Teli'nin" Bu parçada Ahmet Teli'yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmiştir? | A) Duyu dünyasına B) Sözcük evrenine C) Yenilikçi tavrina D) Şiirinin kurgusuna E) Sanatsal tutumuna | Cevap A. Çözümü: Parçadaki "kalbiyle yazar", "kalbe yazar", "yazdıklari kalbe ulaşır" "gönül adami" "kalp coğrafyasının büyüklüğü" ifadeleri "duyu- gu" kavrami ile ilgilidir. Bu ifadelerden yola çıkarak verilen parçadan Ahmet Teli'nin "duyu dünyası" na değindiğini çıkarabiliriz. |
** ** Bu parçada kitap okumayla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | Cevap ** B. Çözümü: ** Verilen parçada Reşat Nuri Güntekin, kitap okumanın da piyano çalma gibi beceri ve deneyim istediğini vurgulamıştır. |
|
Fotoğrafçının işi, sürekli bir seçim yapmaktır. Seçtiği ya da seçmediği; başarısını belirleyen ve etkilemek bir zorunluluktur onun için... Kadraja dahil ettikleri; seçmediği; çekeceği an, hareket etkisi... Seçtiklerinin oluşturacağı duygu ve düşünce tercih sebebi fotoğrafçı için. Bu parçada fotoğrafçının yaptığı işle ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Konulanları etiketleyerek onları kısır çıkarma
B) Zaman içerisinde belirli bir deneyim düzeyine erişme
C) Dış dünyaya sürekli bir ayıklama eylemiyle yaklaşma
D) "An" yakalarken insanda tarkin hareketi hissi uyarma
E) Fotoğraflar aracılığıyla tarihin kadrajına notlar düşürme | Cevap C. Çözümü: Parçada geçen "Fotoğrafçının işi, sürekli bir seçim yapmaktır." "Seçmek bir zorunluluktur onun için." "Seçtiklerinin oluşturacağı duygu ve düşünce" ifadeler parçada ana düşüncesini çıkarmaktadır. Dikkat edilirse özellikle "seçme" kavramı üzerinden durulmuştur. "Seçme" aynı zamanda bir "ayıklama" işidir. Parçada, fotoğrafçının dış dünyaya hep bir seçici tavırla yaklaşması gerektiği ortaya konmuştur. Bu durumda C seçeneğinde verilen "Dış dünyaya sürekli bir ayıklama eylemiyle yaklaşma" ifadesi vurgulanmıştır. |
- Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur? | A) Bir yazıda bulunması zorunlu sayılamayacak nelerdir?
B) Yapıtlarınız genellikle nasıl bir çalışmadan sonra ortaya çıkar?
C) Yapıtlarınızda hangi türden sonuçlar yeğlersiniz?
D) Roman yazanlara neleri önerirsiniz?
E) Yazmaya başlamak için çıkış noktanız nedir? | Cevap C. Çözümü: İlk cümle E seçeneğinin, son cümle B seçeneğinin, ikinci ve üçüncü cümle A seçeneğinin, "Yazacağımız romanı nasıl, hangi dil ve yapı içinde anlatacağımıza karar vermeli, uzun süre kalfamızda tasımalı ve olgunlaştırmamız" cümlesi ise D seçeneğinin yanıtlar. C seçeneğindeki "Yapıtlarınızda hangi türden sonuçlar yeğlersiniz?" sorusuna cevap alınamayacağı için cevap C seçeneğidir. |
(Anlatım Özellikleri) 2012 YGS ÖSYM NE SORDU? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap B). Çözümü: I numaralı cümlede "hançer gibi keskin" sözü, III numaralı cümlede "kasıp kavuran soğuğu" sözü, IV numaralı cümlelerin tamamında "numaralı cümlede "yalnızlığım ve özlemlerim üzerine örtülveren sıcak bir battaniye" sözü yalınlığı bozduğu için bu cümleler yalın değildir. II numaralı cümlede sanatsal söyleyişler yoktur, bu sebeple bu cümle yalındır. |
Motorun burnu kıyıya dönük. Çok çok yirmisini yeni geçmiş gözlerinin göremediği atlılar sırası gelene elini uzatıyor. Genç erkekler, ellerini vermeden, binme sıralarına geçiyorlardı. Olmağını düşünürken orta yaşlılar da. Yardıma uzatıyor elini. Kolunu hızla yukarı kaldırıp tuttuğu elinin bırakıverdiği görev elini, hemen bir arıya özümüne kastığı, elini geri çekip bir sonrakine uzatıyor görevli. Kadınlar O zaman yanındır benzeri, onun yanından atlayıvermiyor. Kısmını, gücünü koluna, bileğine topladığı anlaşıliyor yüzünden. Kimsenin yüzüne bakmadan yapıyor bunları sanki. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? | A) Olaylar oluş sırasına göre verilmiştir.
B) Tahmin söz konusudur.
C) Öznel cümle türü kullanılmıştır.
D) Farklı ağır basımaktadı.
E) I. kişili anlatım kullanılmıştır. | Cevap E. Çözümü: Parçada olay, anlatının bakış açısıyla verilmediği için I. kişili anlatım kullanılmamıştır. Gözleme dayalı anlatım olduğu için III. kişili anlatım kullanılmıştır. |
- Her iki yanı ağaçlarla kaplı bir imajın ve gitgide silinen gecenin kıyısında sessiz sedasız yürüyüş. Açık birle duyulmayacağak kadar soğuk, collerden daha ışıssız bozkırda ışığın gülümsemesini bekliyoruz. Sıralarla dolu her günü bayram şehirlerde yitirirdik kendimizi. | A) Açıklama B) Benzetme C) Kişileştirme D) Betimleme E) Karşılaştırma | Çözümü: "Serçeler gibi uzaktan izledik bu güzelliği" sözünde benzetme, "işığın gülümsemesini" sözündeki kişileştirme, "açık bile duyulmayacak kadar soğuk, collerden daha ışıssız bozkırda" sözündesinde betimleme, "collerden daha ışıssız bozkırda" sözünde karşılaştırma vardır. Parçada açıklama yoktur. |
- Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi **yoktur**? | A) Abartmaya başvurma
B) Vinelemelere yer verme
C) Koşul öne sürme
D) Yanlış bir söyleme dayanma
E) Tanık göstermeden yararlanma | Cevap D. Çözümü: "Ancak çözer, milyonlarca yıllık güneşin ışığını, bize yeni açmış bin bir renkli bir çiçeğin parıltısı gibi gösterebilirler." cümlesinde abartma olduğu için A seçeneği, "en" cümlede bir şart sözcükleri tekrarlandığı için B seçeneği, son cümlede "yeniden öne sürüldüğü" için C seçeneği, Yunus'un sözüne yer verildiği için E seçeneği doğrudur. Parça öznel olduğu için cevap D seçeneğidir. |
2019 TYT ÖSYM NE SORDÜ? Meslek gruplarının bazılarının üyelerinin davranışlarından sorumlu tutulur. Anneliğin de kimi aclardan bir meslek grubu sayılmasınA rağmen onlardan birinin kötü davranışı diğerlerine duyulan saygıyı pek etkilemez. Ancak iyi örgütlenmiş meslek gruplarının üyeleri, insanların gözünde birbirleriyle öyle özdeşleşmiştir ki mesleği icra eden birinin tutumu meslektaşlarının itibarını etkiler. | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: I, II, III ve IV numaralı sözcükler belgisiz zamirdir. V numaralı sözcük ise belgisiz sıfattır. Bu yüzden cevap E seçeneğidir. |
Asagidaki cumlelerin hangisinde alti cizili soz, eylemin nasil gerceklestigini bildirmektedir? Asagidaki cumlelerin hangisinde alti cizili soz, eylemin nasil gerceklestigini bildirmektedir? | A) Zaman hizla akarken cogu kez, cevreimizdeki guzelliklerin farkina varamayiz.
B) Guvencinler yiyecek bulmak icin her zaman buraya gelirlerdi.
C) Isinin aklamaya kadar bitecegini umuyordu ama dusundugu gibi olmadi.
D) Genleriyle oynanmis tohumlarin kullanimi hizla yayginlasiyor.
E) Biraz sonra, yaklasik iki saat surecek maceralı bir yolculuga cikacagiz. | Cevap D. Çözümü: A, B, C ve E seçeneklerindeki sozler eylemi zaman bakimindan belirtmektedir. D seçenegindeki "hizla" sozcugu eyleme soru "nasil" sorusuna cevap verdigı icin durum zarfidir ve eylemin nasil gerceklestigini belirtmektedir. |
Yeşil, uzupuzun kavaklıklar geride kalıyor. Uzaktan, kaleye sırtını dayayan kocaman konaklar, çıplak, boz renkli tepeler görünüyor. Konak balkonlarının korkulukları, Doğu masallarından ödünç alınmışçasına büyüleyici. Renkler her ayrıntıyı belirginleştiriyor sanki; ağaçlar yeşil, şehir kahve, kale siyah. Bu parçadaki altı çizili tamlamalardan hangisi, tür bakımından ötekilerden farklıdır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap D. Çözümü: Parçadaki I, II, III ve V numaralı yerlerdeki tamlamalar sıfat tamlaması, IV numaralı yerdeki tamlama isim tamlamasidır. |
Eski yıllarda olduğu gibi, “bizi bize anlatan sanat” yani tiyatro, izleyici tarafından bu dönemde de ilgiyle karşılandı. Özellikle Devlet Tiyatroları, hem düzenlediği festivaller hem de sahnelediği oyunlarla verimli bir yıl geçirdi. Yukarıdaki altı çizili tamlamalardan hangisi tür bakımından ötekilerden farklıdır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap C. Çözümü: I'deki "bizi bize anlatan sanat", II'deki bu dönem", IV'teki "sahnelediği oyunlar" ve V'teki "verimli bir yıl" tamlamaları sıfat tamlamasıdır. III'teki "Devlet Tiyatroları" isim tamlamasidır. |
Mavi kaplan, suya gömülmüş ağaçları, öp.leri kanıştıran kedileri, kıyıdaki sazlıkları çekmek için fotoğraf makinemi yanıma aldım. Bu cümledeki numaralanmış tamlamalardan hangisi tür bakımından ötekilerden farklıdır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap E. Çözümü: Yukarıdaki I, II, III ve IV numaralı yerlerdeki tamlamalar sıfat tamlaması, V numaralı yerdeki tamlama isim tamlamasidır. |
Kim bilir kaç kere karar verip de başlayamadığım bir işi bu yıl da ertelemek zorunda kaldım. Türkçe Sözlük'ü alıp baştan söylüye okumaya düşüncem yine hayal oldu. Oysa sözcüklerin kutu lara yataçtaki yüzümle çarpışmak tadına doyulmaz bir eğlence olacaktı benim için. Bu parçada altı çizili sözle, sözcükler yönellik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) İlk anda akla gelmeyen anlamları öğrenmek
B) Yapısal özelliklerini tanımak
C) Yenilenerek eskilerden ayrılabilir olmak
D) Güncel dilde kullanılanları araştırmak
E) Yeni bir sözcük oluşturmak | Cevap A. Çözümü: Verilen parçada geçen altı çizili bölümde geçen "kutulara yatmış" sözü "saklanmış", "görünmeyen" anlamlarına gelir. Dolayısıyla "sözcüklerin kutulara yatmış bılekli yüzyerle karşılaşmak "sözü "ilk anda akla gelmeyen anlamları öğrenmek" anlamına gelir. |
Bir sanatçımız şöyle diyor: "Dergiler, edebiyatın yeraltı haritasıdır. "Nitekim bu süre sonra ilk ürünlerini yayınlayan genç sanatçılar çoğu, bir süre dergilerde çalışmalarını kıyaslatılarak sairliklerine in ilk kilometre taşlarını koyabılıyorlar. Bu parçada geçen "edebiyatın yeraltı haritası olma" sözüyle dergilerin hangi özelliği belirtmek istenmiştir? | A) Sanatçılar, farklı algılama kalıpları içinde düşünürme
B) Gizli yeteneklerin gün ışığına çıkmasına olanak sağlama
C) Yazarları, yeni yazınsal türlere yönlendirme
D) Şiir öteki türlerin önüne geçirme
E) Sanatçıların birbirlerinden yararlanmasına ortam hazırlama | Cevap B. Çözümü: Verilen sözcük "harita" sözcüğü mecaz anlamıyla kullanılmıştır. Harita sözcüğü parçada "gizli kalmış bir nesneyi bulmak, gün ışığına çıkarmak" için de kullanılmıştır. "Dergilerin edebiyatın yeraltı haritası olması" sözü "gizli yeteneklerin gün ışığına çıkmasına olanak sağlama" anlamına gelir. |
İçtenlikle yaşama sevinci içinde olan, güler yüzlü Anadolu insanı günlük hayatını, sevincini, hasretini türküsü yapar kendisine. Kimsenin bilmesini istemediği inanci, sevdası; gönlünde buram buram tüten umudu... Hepsi türkülerin görünmez heybesinde taşınır. Bu parçada altı çizili sözle türkülerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Halkın sırrını ve yaşadıklarını saklaması
B) Güncel sosyal olaylara tanıklık etmesi
C) Gelenek ve gören ekleri günümüze aktarp koruması
D) Halkın duygu ve düşüncelerinden beslenmesi
E) Dilden dile gönülden gönüle dolaşması | Cevap A. Çözümü: Bu parçada "türkülerin görünmez heybesinde taşınır" sözündeki "görünmez" sözü siirli "heybe" sözcüğü saklama anlamı kattığı için türkülerle ilgili olarak "halkın sırrını ve yaşadıklarını saklaması" anlamı çıkmaktadır. |
Bilimsel bir yazı, dile getirdiği düşünce ne olursa olsun her türlü duyguya, duygusallıkla ilgisini kesmiştir. Böyleşi yazılarda bil lim adami, kendisini mümkün olduğu kadar parantez almaldır. Bu yazılar, "Nesneler kendisi konuşuyor." diyenleri haklı çıkar malıdır. Bu parçada geçen "kendini parantez almak" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Anlama çabasını içinde olmak
B) Konu dışına çıkmamak
C) Farklı görüşlere saygı duymamak
D) Kişisel değerlendirmelerini yansıtmamak
E) Özgün bir bakış açısına sahip olmak | Çözümü: Parçada yazarın bilimsel yazılarda duygulardan uzak durması gerektiği belirtilmiş, yani yazar yorum yapmadan, nesnel bir şekilde çesit kendisini parantez alarak yazmalıdır. D seçeneğindeki "kişisel değerlendirmelerini yansıtmamak" sözü de nesnelle ilgilidir. |
Gelecekteki bilişsel sistemlerin çevreyle etkileşim halinde olması bekleniyor. Canlı organizmaların sinir sistemlerinden esinlenerek geliştirilen bu mekanizmaların en önemli özelliği, klasik işlemlerin aksine hafıza ve işlemci birimlerinin bir arada olmasıdır. İnsan beynine benzer biçimde çalışan elektronik cihazlar henüz tasarlanmamış olsa da yakın zamanda bu konuda önemli gelişmeler yaşanması bekleniyor. Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri isim kökünden türemiştir? | A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) III ve V
E) IV ve V | Cevap D. Çözümü: "Etkileşim" sözcüğünün kökü "et" (fiil kökü), "esinlenerek" sözcüğünün kökü "es" (fiil kökü), "işlemci" sözcüğünün kökü "iş" (işim kökü), "biçimde" sözcüğünün kökü "biç" (fiil kökü), "yaşanması" sözcüğünün kökü "yaş" (isim kökü) şeklindedir. |
Ayrılma (Çıkma / Uzaklaşma) Durumu Eki Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi, "belirtme durumu eki" almıştır? | A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V | Çözümü: I, III, IV ve V numaralı sözcükler iyelik; II numaralı sözcük ise belirtme durumu eki almıştır. |
Sosyalleşme süreci; gittikçe yoğunlaşan kontrol, yön verme ve biçimlendirme etkisiyle doğal bir varlık olan insanı; uygar, kalabalıklar sayılı, diğer insanların hak ve sorumluluklarını hesaba katan, kendinden emin, sakin, mutlu, mesleki yeterliğe sahip bireyler haline getirir. Bu parçada altı çizili sözcüklerden hangisi yapım eki almamıştır? | A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V | Cevap D. Çözümü: "Süreç" sözcüğü isimden fiil yapım eki "-ec" ekini, "varlık" sözcüğü isimden isim yapım eki "-lık" ekini, "sayılı" sözcüğü fiilden isim yapım eki "-gı" ekini ve isimden isim yapım eki "-lı" ekini, "yeterliğe" sözcüğü fiilden isim yapım eki "-er" ekini ve "isimden isim yapım eki "-li" ekini almıştır. "Kendinden" sözcüğü sadece çekim eki almıştır. |
2010-LYS Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi yalnızca çekim eki almıştır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: I ve V numaralı sözcükler hem çekim hem de yapım eki, II ve IV numaralı sözcükler sadece yapım eki almıştır. II numaradaki "yanını" sözcüğü ise sadece çekim eki almıştır. |
Yapılandırıcı dil yaklaşımına göre dinleme, gelişimsel ve etkileşimsel bir süreçtir. Aşağıdaki cümlelerin hangisi, ögelerin dizilişi bakımından bu cümleyle aynıdır? | A) Dil öğrenme süreci dinleme yoluyla anne karnında başlar. B) Dinleme, sadece iletişim kurmak için yapılan bir etkinlik değildir. C) Etkili bir dinleme için dinleyici ön bilgileri harekete geçirmelidir. D) Dinleme becerisinin geliştirilmesi için etkinlik önemli bir unsurdur. E) Dinleme eğitiminin bir diğer amacı zihinsel becerilerin geliştirilmesidir. | Cevap D. Çözümü: Verilen cümlelerin ögeleri "edat tümleci, özne, yüklem" şeklindedir. D seçeneğinde verilen cümlelinin ögeleri de aynı biçimdedir. |
Bazı sözcükler, birleşirken yani birleşik sözcük oluştururken ünlü düşmesi olabilir. Bu parçada altı çizili sözcüklerin hangisinde ünlü düşmesi yoktur? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap E. Çözümü: "beniz-e" -> "benze" ("ı" ünlüsü düşmüş), |
"-idi", "-imis", "-ise" ekleri sözcüklere eklendiğinde başlarındaki "ı" ünlüsü düşebilir. Bu parçada numaralanmamış sözcüklerin hangisinde birden fazla ses olayı vardır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap D. Çözümü: "Benzeyen" sözcüğünde hem ünlü düşmesi hem de kaynaştırma ünsüzü vardır. |
Aşağıdaki dizelerdeki altı çizili sözcüklerdeki ses olaylarını bulunuz. Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur? | A) Ünlü daralması
B) Ünlü düşmesi
C) Ünsüz yumuşaması
D) Ünsüz türemesi
E) Ünsüz benzemesi | Cevap D. Çözümü: "Etkiliyor" sözcüğünde ünlü daralması, "gönlümüzü" sözcüğünün de ünlü düşmesi, "ardından" sözcüğünde ünsüz yumuşaması, "sanatçısı" sözcüğünde ünsüz benzemesi vardır. |
6) "Kİ"NİN YAZIMI Bu parçadaki altı çizili sözcülerden hangisinin yazımı yanlıştır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: I numaradaki "öyleki" ifadesindeki "ki" bağlaç olduğu için ayrı yazılmalıdır. |
Ay adları yazılı belirttiğinde ay, gün ve yıl arasına herhangi bir noktalama işareti konmaz. Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap D. Çözümü: IV numaralı "Cuma" sözcüğü kesin bir tarih bildirmediği ve sayıyla kullanılmadığı için küçük harfle başlamalıdır. "Cuma" sözcüğünün yanındaki "her" sözcüğü belgisiz sıfattır. |
2013-YGS ÖSYM NE SORDÜ? Kaplumbalar roman kişileri ve kullanılan dil bakımından Fakir Baykurt'un, aynı zamanda köy edebiyatının başyapıtlarından biri olarak okunmalıdır. Kahramanların gerçekliğinin yanısıra, dilleri de kişiliklerini adım adım oluşturan yetkinliktedir. Ayrıca, çok sayıda romanı ve öykü kitabı yayımlamış herhangi bir yazarı, Kaplumbağalar gibi bir roman bile ölümsüzleştirebilir. | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: II numaralı "yanısıra" sözü ikileme olduğu için ayrı yazılmalıdır. |
Arapça kurala göre oluşturulan sözler bitişik yazılır: Ailyülâ, Dârulaceze, Dâru'lfütûh, faussula, fevkalâde, hıfzısıhha, Seyhülislâm, tahtelbâhin, tahteşşuur, çihangümüş, Aleykümsselam, Allahülbâdilèm, Bismi'llâh, Fenâfi'l ve Fi'sebillâh... Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fillerden hangisinin yazımı yanlıştır? | A) Bunca yıllık tanıışlığımıza rağmen benden şüphelendiğinizi için teessüf ederim.
B) Durumu üst makama arzederiz, verilecek cevaba göre de ne yapacağımızı kararlaştırırız.
C) Bu saatten sonra gelse de gelmese de hiç fark etmez; her şey çok geç artık.
D) Antalya'da etkili olan yağış, seralari bir anda su altında bıraktı ve büyük mahsul kaybı oldu.
E) O her istediğini yapacak, istediği gibi at kosturacak; biz de öylece oturup seyir mi edeceğiz? | Cevap B. Çözümü: B seçeneğindeki "arzederiz" sözü "arz ederiz" şeklinde yazılmalıdır. |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcüğün yazımı yanlıştır? Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcüğün yazımı yanlıştır? | A) Bu araştırmada bizi şaşırtan bulgu, çevrecilığın barışsever akımları çatışmasızdır.
B) O kadar merhametlidir ki yakın arkadaşları arasında kanın çakıştinez olarak anılır.
C) Başkentinin ortasındaki gökdelenler, etrafındaki binalan yutacak gibi duruyorlardı.
D) İnsanlar, çökbülmüş olarak tanınan kişilerle arkadaşlık kurmaktan uzak dururlar.
E) Orada yaşamamış, o insanlarla hiç bağ kurmamış gibi ne değerbilir ne yol yardım. | Cevap E). Çözümü: "Değerbilir" sözcüğü kaynaşmasına uğramış bir birleşik sözcük olduğundan ayrı yazılmamalıdır. |
YAKIN ANLAMLI CÜMLELER Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? | A) III ve V
B) IV ve V
C) II ve IV
D) I ve III
E) II ve III | Cevap C. Çözümü: II ve IV. cümlelerde sözü edilen şairlerin okuyucularının beklentilerini boşa çıkarmamaları ele alınmıştır. |
Bu parçada numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? | A) IV B) V C) III D) II E) I | Çözümü: III numaralı "düşerki" sözündeki "ki" bağlaç olduğu için ayrı yazılmalıdır. |
1349'da Cenevizliler tarafından yapılan, sonraki yıllarda da bir çok kez onarılan Galata Kulesi, İstanbul'daki görülmeye değer yerlerden biridir. Üsküdar'ın Doğancılar Semt'indeki bu yapı 17. yy.da Hezaren Ahmet Celebi'nin takma kanatlarla uçmasından sonra da birçok uçama denemesine tanık olmuştur. Bu parçada numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap C. Çözümü: III numarada "Semt'indeki" sözcüğü "sem'tinde" biçiminde yazılmalıdır. |
Art arda sıralanan eş görevli sözcük ve sözcük gruplarının arasına konur. Anadolu'da hangi büyük kasabaya (I) adını atsanız tuluat tiyatrolarından birine rast gelrsiniz. Hiç degilse çarşı duvarlarının da kafenin yakın zamanında buraya konup göçtüğünü gösteren (II) solmuş ve yırtık bir ilâna tesadüf edersiniz. Oyunlar kasabada (III) tiyatrosunda (III) köy meydanında yahut en büyük kahve sergilerinde. Ahali yerinden birkaç kahve içmek (IV) (V) delik sa: oyuncular için arkalıksız kahvesi yüksek bir sedir (V) değişik iki boyalı perde yeter de artar bile. | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap A. Çözümü: "Kasabaya" sözcüğü kendisinden sonraki sözcüğe bağlı olduğu için bu sözcükten sonra virgül (,) getirilemez. |
Fast-food'a karşı hâla direnen, her zaman severek yenen yiyeceklerden biridir balık ekmek. Deniz kirlenmediği, balığım bol ve ucuz olduğu... Boğaz'dan çıkan palamutlu kasaları dolduurduğu eski zamanlarda balık ekmek satıcıları, yalnızca kıyıya yanaştırılmış sandallarda değil, mahalle meydanlarında, fut-bol maçlarının olduğu günlerde stadyumların kapılarında da görüldü. Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,) hangisi, diğerlerinden farklı bir görevde kullanılmıştır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap D. Çözümü: I, II, ve III numaralı yerlerde virgül (,) eş görevli sözleri ayırmak için, IV numarada ise özneyi belirtmek için kullanılmıştır. |
Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulmuş ve soruludur: "Sözleri bıçak yarası gibiydi!... Dedi yüreği mi? Nasıl da soldu bütün yapraklar?.." Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir? | A) (.) (.) (.) (.)
B) (.) (.) (.) ( )
C) (.,..) (.) (.) (.)
D) (.,..) (.) (.) ( )
E) (.) (.) (.) (.) | Çözümü: Verilen boşluklara sırasıyla C seçeneğinde verilen (.,..) (.) (.) (.) noktalama işaretleri getirilmelidir. |
Bir cümlede hem edigen hem de etken çatılı bir fiilin veya fiilimsinin bir arada kullanılmasından kaynaklanan uyuşmazlıktır. Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerden hangisinin kaynaklanmaktadır? | A) Fiilimsinin edigen olmasından
B) Bağlaç kullanılmasından
C) Özne eksikliğinden
D) Dolaylı tümleç eksikliğinden
E) Ek fiil kullanılmamasından | Cevap A. Çözümü: Cümleden "bahçenin meyve yetiştirmesi" gibi bir anlam çıkıyor. "Yetiştiren" sözcüğü etken değil, "yetiştirilen" biçiminde edigen yapılmalıdır. |