instruction
stringlengths 0
2.7k
| input
stringlengths 0
4.47k
| output
stringlengths 11
1.71k
|
---|---|---|
Bazı cümlelerde soru bildiren sözcükler olmasına rağmen bu cümleler yanıt istemedikleri için soru cümlesi sayılmaz. Bu tarz cümlelere "sözde soru cümlesi" denir. Aşağıdaki cümlelerden hangisi buna örnek gösterilemez? | A) Bu kadar soru elli dakikada çözülür mü?
B) İçeri girer girmez aniden karşıma çıkmasın mı?
C) Yeter artık! Nedir sizden çektiğim?
D) Böyle güzel bir semtte kim yaşamak istemez?
E) Bu filmi daha önce izlemiş miydin? | Cevap C). Çözümü: Cevabı C seçeneği. Diğer tüm cümleler soru cümlesi gibi görünse de aslında soru sorulmuyor. |
Anlam veya yazım bakımından birbirine yakın olan sözcüklerin, birbirlerinin yerine kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozukluklarıdır. Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir? | A) “birbirine” yerine “okula” sözcüğü getirilmeli
B) “birbirine” sözcüğü “sürede” den sonra getirilmeli
C) “için” yerine “amaçyla” sözcüğü getirilmeli
D) “tanışmaları” yerine “kaynaşmaları” sözcüğü getirilmeli
E) “Kaydolan” dan önce “okulumuza” sözcüğü getirilmeli | - Çözümü: Cevap1: - |
Bir cümlede; öznenin, tekil veya çoğul olmasına göre, yüklemin de tekil veya çoğul olması belli kurallara bağlanmıştır. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne-yüklem uyumsuzluğundan kaynaklı bir anlatım bozukluğu vardır? | A) Ali'nin sınıf başkanlığı otuza karşı, on iki oyIa reddedildi.
Şıklar6: B) Bizim okul, öğrencileri ücretsiz üniversite sınavına hazırlıyor.
Şıklar6: C) Sanatçının öykü anlatımında hem yanlış var hem de kitap diline uygun değil.
Şıklar6: D) Sanırım yeni çıkarılan bu yasa kamuoyunun da desteğini alacaktır.
Şıklar6: E) Öğrenciler sınavdan saniyeler geçmek bilmiyorlar. | Cevap C). Çözümü: Cümlelerde özne tekil veya çoğul, yüklem de tekil veya çoğul olarak kullanılmış; uyumsuzluk görülmemiştir. Ancak C seçeneğinde özne "sanatçının öykü anlatımı" cümlesinde birleşik isim tamlaması olup çoğuldur; fakat yüklem "var" tekildir. Bu nedenle cümlede özne-yüklem uyumsuzluğu bulunmaktadır. |
-** Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?** | A) Kardeşim, tiyatroyu hiç sevmez; sinemayı da az sever.
B) Kimseyle ilişki kurmaz, herkesten kaçardı.
C) Başarılı öğrencilere sahip çıkar, onlara destek olurdu.
D) Babam işten geldiğinde yorgundu ve morali de iyi değildi.
E) Adam çok yaşlı, karısı da genç sayılmazdı.**
**Cevap1: -**
**Çözüm1: -**
**Paragraf2: -**
**Soru2: Öykülerinin anlatımında sözcük seçimine gerekli özeni göstermediğinden rahatça okunabilme özelliğini yitiriyor.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?**
**Şıklar2: A) "gerekli" sözcüğünden sonra, "olan" sözcüğü getirilmelidir.
B) "rahatça" sözcüğünden önce, "öyküleri" sözcüğü getirilmelidir.
C) "sözcük seçimine" sözünün yerine, "üslubuna" sözü getirilmelidir.
D) "okunabilme" sözcüğü, "okuyabilme" şeklinde kullanılmalıdır.
E) "göstermediğinden" sözcüğü yerine, "davranmadığından" sözcüğü getirilmelidir.**
**Cevap2: -**
**Çözüm2: -**
**Paragraf3: -**
**Soru3: Nurettin, babasından kendisini tatil için bu yaz yurt dışına göndermesini o kadar istemiş ki sonunda dayanamayıp onu Amerika'ya gönderdi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?**
**Şıklar3: A) Eklerin işlevine uygun kullanılmaması
B) Tamamlama yanlışlığı
C) Özne eksikliği
D) Söz dizimi yanlışlığı
E) Gereksiz sözcük kullanımı**
**Cevap3: -**
**Çözüm3: -**
**Paragraf4: -**
**Soru4: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yoktur?**
**Şıklar4: A) Olay yerine birçok asker ve polis aracı ile birlikte itfaiye de geldi.
B) Otobüsün yakıt pompası arızalandığından bir türlü çalışmıyordu.
C) Trafikte gereksiz yere korna çalan araç sürücüleri uyarıldı ve ceza yazıldı.
D) Trafik kurallarına uymayanların ehliyetine el kondu ve bu kişiler hakkında yasal işlem yapıldı.
E) Trafikte yaşananları bu şekilde yorumlamak ve bu gözle bakmak doğru değil.**
**Cevap4: -**
**Çözüm4: -**
**Paragraf5: -**
**Soru5: Ayça, annesini çok seviyor; sık sık hediye almayı ihmal etmiyordu.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?**
**Şıklar5: A) Tümleç eksikliğinden
B) Tamlayan eksikliğinden
C) Özne'nin yüklem ile uyuşmazlığından
D) Gereksiz sözcük kullanılmasından
E) Nesne eksikliğinden**
**Cevap5: -**
**Çözüm5: -**
**Paragraf6: -**
**Soru6: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde nesne eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır?**
**Şıklar6: A) Bu konuda benim ve ailemin düşünceleri aşağı yukarı aynı.
B) Başarılı olmak için plan yapmalı, hedef doğrultusunda çalışmalıyız.
C) Okul yıllarında okuduğum kitapların etkisini hâlâ taşıyorum.
D) Çocuklara gereken ilgiyi göstermeli, ihmal etmemeliyiz.
E) Bu arabalar yarına kadar yıkayıp müşteriye teslim etmelidir.**
**Cevap6: -**
**Çözüm6: -** | Cevap -**. Çözümü: -** |
-** Öykülerinin anlatımında sözcük seçimine gerekli özeni göstermediğinden rahatça okunabilme özelliğini yitiriyor. | Cevap -**. Çözümü: -** |
|
-** Nurettin, babasından kendisini tatil için bu yaz yurt dışına göndermesini o kadar istemiş ki sonunda dayanamayıp onu Amerika'ya gönderdi. | Cevap -**. Çözümü: -** |
|
-** Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yoktur?** | Cevap -**. Çözümü: -** |
|
-** Ayça, annesini çok seviyor; sık sık hediye almayı ihmal etmiyordu. | Cevap -**. Çözümü: -** |
|
Kahvaltı yaptıktan sonra toplantı için salona geldi. Bu cümlede "geçildi" sözcüğü temel cümlenin etken ca till yüklemidir. "Kahvaltı yaptık tan..." sözü ise etken bir öz el lik gösterdiğinden catı uyumsuzluğu ortaya çıkmaktadır. | - | - Çözümü: Bu cümledeki bozukluk aşağıdaki iki şekilde düzeltilebilir. |
** Türkçe pop denemelerinin yapıldığı 1960’ların başında Elvis Presley, The Beatles gibi grupların ünlü şarkıcı ve grupların yaptığı şarkılar, çeşitli dünya ülkü sahnesinde söylmeye başlamıştır. Büyük kentlerde yaşayan gençlerin dinlediği bu şarkılar, zamanla müzik türlerinin ve dansların masını ve dönemin bilinen aranjman müziğin ağırlık kazanmasında aranjanın müzik modası giderek 1960’lı yılların başında de de yaygınlaşmasını sağlamıştır. Yaygınlaşırken söz ve müzik Türkçe olan eserler de gündeme gelmeye başlamış; halk müziklerinin geleneksel ezgilerinden ve motiflerinden yola çıkılarak oluşturulan şarkılarda aranjanın müziğe karşı “yerli” müzik tekrar gündeme gelmiştir. ** Bu parçada anlatılanlarla ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | ** A) Çeşitli müzik ve dans çeşitlerinin ülkemizde yaygınlaşmasında gençlerin etkili olduğu
B) Aranjman müziğin ülkemizde 1960’lı yılların başında yaygınlaşmaya başladığı
C) Türk halk müziğine özgü ezgi ve motiflerin aranjman müziğe alternatifi olarak ortaya çıktığı
D) 1960’lı yıllarda Türkçe pop müzik denemelerinin yapılmaya başladığı
E) Dünya üzerinde tanınmış müzik gruplarının ve şarkıcıların büyük şehirlerde yaşayan gençleri etkilediği
**Çözüm1:** Paragrafta, aranjanın 1960'lı yıllarda Türkçe müzikte de yaygınlaştığı belirtiliyor.
**Cevap1:** B)
**Paragraf2:** Avrupa, değişime ayak uydurmak için topraklarından dışa açılmış; bunun yanında topladığı bilgi ve teknikleri yeniden yorumlayarak üretim teknolojileri ve bilim alanlarında meydana gelen büyük değişimleri bir sistem dö dönüştürüyor. Herde’in deyimiyle "Kendi yaratığı dünyada yaşayan" her insan, coşkulu bir açlıkla her türlü dünyevî bilgi kaynağına ihtiyaç duymaktadır. Avrupalı seyyahların zihinleri artık Doğu'nun başka yönleri ile meşgul olmaya başlamış; bu bir yarıyla artıkl eski kadar gözde olmayan ve Batı'nın; evrensel estetik bilmişi kutsalsızdan Arap bilminde feyiz almak değil; şu Türklerin günlük yaşamları içinde nasıl bir toplum olduklarını görmektir.
**Soru2:** Bu parçada göre aşağıda verilenlerden hangisi Avrupa'da görülen değişimler arasında gösterilemez?
**Şıklar2:** A) Bilimsel ve teknolojik gelişmeleri planlaması
B) Her türlü bilgiye açık olması
C) Farklı medeniyetlere bakış açısında değişim yaşaması
D) Kendi coğrafi sınırlarının dışına çıkması
E) Arap dünyasındaki gelişmeleri yakından takip etmesi
**Çözüm2:** Paragrafta Avrupalılar'ın kendi yaşadıkları dünyanın dışında farklı toplumlar hakkında da bilgi edinmeye çalıştıkları ve bu değişimlere ayak uydurmaya çalıştıklarına dikkat çekiliyor.
**Cevap2:** E)
**Paragraf3:** Felsefi eleştiri, eleştirde odaga doğrudan doğruya eseri alan çağdaş eleştiri türlerinden birisidir. Ancak odaga yi ne sanat eseri almayana çalışan öbür eleştiri türlerinden ayrı olarak eserin biçimsel açıklaması ya da çözümleme-siyle yetinmeyerek eleştirde eserin, insan ve insana bağ-lık gösterir. Felsefi ağırlığı ölçütüne ve vermeseyi fark-lı değerler ile bugünü algılayış ve sanat bakış açısından eserin ne iletidiğine. Ona göre, bir yana eserinde biçim ve içeriğin birbirinden ayrılması imkansız bir bütün olmasına karşın “ne ya da "niçin" sorusunun değeri belirlene-de çoğu zaman "nasıl" sorusundan yani biçimden önce gelir. Bu öncelendiği, önemsenmek anlamı taşımaz fa-kat felsefi değerlendirmede öncelikli olduğu söylenebilir.
**Soru3:** Bu parçada felsefi eleştiri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
**Şıklar3:** A) Odagının merkezine eserin iletmek istediği mesajı al-dığı
B) Modern eleştiri türleri arasında yer aldığı
C) Farklı eleştiri türlerinden belli noktada ayrıldığı
D) İçerikten ziyade söyleyiş tarzına önem verdiği
E) Sorgulayıcı, eleştirel bir yaklaşım sergilediği
**Çözüm3:** Parçada felsefi eleştirinin, eserin içerik ve biçimini birbirinden ayrılamayan bir bütün olarak ele alıp, eserin insanla ilişkisini araştırdığı ve neyi ilettiği üzerinde durduğu belirtiliyor.
**Cevap3:** A)
**Paragraf4:** 16. yüzyılda çoğalmaya başlayan bilgi edinme amaçlı seyahatler, 17. yüzyılda daha büyük bir ivme kazanarak ar-tan bir seyair izlem; artık "Yeni Dünya" bile cennet arama düşünlerin kaynağı olarak değil, buralarda yaşayan bitki ve hayvan türleri yanında insan topluluklarının gelenekleri hakkında bilgi edinmeyi amaçlayan gezilerin hedefine dönüşmüştür. Bu yolculuklar, kimi zaman iddia edildiği gibi "folklorik ve bilimsel geziler" olmanın yanında, dünya öl-çeğinde büyüme eğilimleri edinen bir ekonomik sistemin kendine yeni kaynaklar ve yeni pazarlar arama yolculukla-rının da başlangıcı oluşturmaktadır. Seyahatlerin önem-li bir kısmı artık, "merak duygusu ve macera düşkünlüğü"
**Soru4:** Bu parçada seyahatlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
**Şıklar4:** A) Daralan dünya ekonomisini canlandırmayı hedeflediği
B) Gerçekleşme amacında değişimler yaşandığına
C) Önceki dönemlere göre belli ölçüde artış gözlendiğine
D) Bitki ve hayvan türlerinin yaşam şekilleri hakkında bilgi edinmeyi amaçladığına
E) Kültürel ve bilimsel bir değer taşıdığına
**Çözüm4:** -
**Cevap4:** - | Cevap ** B). Çözümü: ** Paragrafta, aranjanın 1960'lı yıllarda Türkçe müzikte de yaygınlaştığı belirtiliyor. |
** Avrupa, değişime ayak uydurmak için topraklarından dışa açılmış; bunun yanında topladığı bilgi ve teknikleri yeniden yorumlayarak üretim teknolojileri ve bilim alanlarında meydana gelen büyük değişimleri bir sistem dö dönüştürüyor. Herde’in deyimiyle "Kendi yaratığı dünyada yaşayan" her insan, coşkulu bir açlıkla her türlü dünyevî bilgi kaynağına ihtiyaç duymaktadır. Avrupalı seyyahların zihinleri artık Doğu'nun başka yönleri ile meşgul olmaya başlamış; bu bir yarıyla artıkl eski kadar gözde olmayan ve Batı'nın; evrensel estetik bilmişi kutsalsızdan Arap bilminde feyiz almak değil; şu Türklerin günlük yaşamları içinde nasıl bir toplum olduklarını görmektir. ** Bu parçada göre aşağıda verilenlerden hangisi Avrupa'da görülen değişimler arasında gösterilemez? | Cevap ** E). Çözümü: ** Paragrafta Avrupalılar'ın kendi yaşadıkları dünyanın dışında farklı toplumlar hakkında da bilgi edinmeye çalıştıkları ve bu değişimlere ayak uydurmaya çalıştıklarına dikkat çekiliyor. |
|
** Felsefi eleştiri, eleştirde odaga doğrudan doğruya eseri alan çağdaş eleştiri türlerinden birisidir. Ancak odaga yi ne sanat eseri almayana çalışan öbür eleştiri türlerinden ayrı olarak eserin biçimsel açıklaması ya da çözümleme-siyle yetinmeyerek eleştirde eserin, insan ve insana bağ-lık gösterir. Felsefi ağırlığı ölçütüne ve vermeseyi fark-lı değerler ile bugünü algılayış ve sanat bakış açısından eserin ne iletidiğine. Ona göre, bir yana eserinde biçim ve içeriğin birbirinden ayrılması imkansız bir bütün olmasına karşın “ne ya da "niçin" sorusunun değeri belirlene-de çoğu zaman "nasıl" sorusundan yani biçimden önce gelir. Bu öncelendiği, önemsenmek anlamı taşımaz fa-kat felsefi değerlendirmede öncelikli olduğu söylenebilir. ** Bu parçada felsefi eleştiri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir? | Cevap ** A). Çözümü: ** Parçada felsefi eleştirinin, eserin içerik ve biçimini birbirinden ayrılamayan bir bütün olarak ele alıp, eserin insanla ilişkisini araştırdığı ve neyi ilettiği üzerinde durduğu belirtiliyor. |
|
Bir sözcüğün isim soylu ya da fiil soylu olduğunu anlamak için sözcüğe; Bu parçada altı çizili sözcüklerden hangisi ya da hangileri isim değildir? | A) Yalnız I B) II ve III C) Yalnız IV D) I ve IV E) III ve V | - Çözümü: Cevap1: - |
(I) Neden zordur, içimizden birilerinin karanlığı aydınlatacak olmanın ihtimaline karşı destekleyici bir tavır sergilemek? (II) Sartıla rını zorlayıp güç bela bir şeyler yapmaya çalışan kişilerin işini söndürmek... (III) Ötekiler gibi karanlığa olan mecburiyeti kabul etse sorun olmazdı diyecek değilim mi? (IV) Değişim birçoğunu korkutur, onlarda bir direnç doğurur derhal. (V) Bunda olduğu gibi saldırmak isteriz değişen şeylere. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? | A) I. cümlede, soru zamiri kullanılmıştır. | - Çözümü: E) V. cümlede, işaret zamiri kullanılmıştır. |
(I) Ben sırt üstü uzandığım yerden bulutlu, mavi göğü seyredi yorum. (II) Güneş bir görünüp bir kayboluyor beyaz bulutların arasından. (III) Bulut kümelerinin bazıları hızla üzerimden geçiyor. (IV) Bulutların hepsi bir hayvanı anımsatıyor bana. (V) Su anda gölgeleri üzerimden geçen bulut, pandaya benziyor örneğin. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde farklı türde zamirler bir arada kullanılmıştır? | A) I | Çözümü: B) II |
(I) Simitci Mehmet Amca'nın evin karşısındaki kerpiç binaların hepsi yıkılmış, (II) inşaat tabelaları dikilmiş yıkıntıların üzerine. (III) Bu sokak eski bir yare yaşaviş ekilmiş buradan. (IV) Mehmet Amca, birkaç kişilere birkaç ev çekilmiş sokakta. (V) Evin önüne minder atip oturan ihtiyarlar ve o sokaktaki bakkal dükkanı da yıkılan kerpiç evlerle beraber hatıralara karışıp gitmişler. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde mecaz söyleyişe yer verilmiştir? | A) I ve II
B) II ve III
C) III ve IV
D) III ve V
E) IV ve V | Cevap D. Çözümü: Daha önce belirttiğimiz gibi sözcük, ilk anlamını yitirdiğinde mecaz söyleyiş ortaya çıkıyordu. Parçada II'teki "çekilmiş" sözcüğü ile V'teki "karışıp gitmek" sözcüğünde böyle bir kullanım görmekteyiz. |
Son zamanlarda genç yetişkin edebiyatının hızla filizlendiği söylenebilir. J. K. Rowling'in Harry Potter kitaplarıyla canlanan ve S. Meyer'ın Alacakaranlık serisinden, kelimenin tam anlamıyla parlattığı kahramanlarla devam eden süreç, özellikle S. Collins'in Açlık Oyunları'yla taçlandırıldığı yoldan ilerliyor. Bu süreç yüksek bütçeli ve beyaz perde-nin genç yıldızlarla renklenen uyarlama filmlerinin etkisi inamılmaz... Bu parçada altı çizili sözcüklerden hangisi mecaz anlamda kullanılmıştır? | A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V | Cevap E. Çözümü: I'de filizlenmek -> gelişmeye, büyümeye başlamak |
ÖSYM’nin bu konuyla ilgili sorduğu bir anlatım biçimi sorusuna göz attıktan sonra anlatım biçimi ile ilgili bilgilendirmeye geçelim. Dün akşam genç bir şairin evinde toplandık. Misafiردن biri elindeki kitabı karıştırıyor, bir başkası da odanın köşesindeki gösteri piyanonun tuşlarına dokunuyordu. Bu sırada ev sahibi, bana taslak halindeki şiirini okudu ve ne düşündüğümü sordu. Ben, şiir değilde bir şey dememe imkân olmadığını söyledim. Arkadaşım da bir demeden içimdeki düşünceleri nasıldığını söyledim. Ben de şiir değilde resim yapma sanatlar, dedim ve Mallarme'nin Degas'a, sözcük-lerle resim yapma sanatlar, dedim ve Mallarme'nin Degas'a, sözcük-lerle resim yapma sanatlar, dedim ve Mallarme'nin Degas'a, sözcük-"Şiir parçacınları değil, sözcüklerle yazılır." yanıtını hatırlattım. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Örneklendirmeden yararlanılmıştır.
C) Öykülemeye başvurulmuştur.
D) Betimlemeye yer verilmiştir.
E) Tanık gösterme vardır. | Cevap B. Çözümü: Parçada Ayı Şiiri; sözcüklerle resim yapma sanatıdır (tanım) sözünden, "Çyı "Dün akşam genç bir şairin evinde toplandık." (öyküleme) cümlesinden, "Odann köşesinin Degas'a verdiği 'Dün akşam' (betimleme) sözünden. "Eyi Mallarme'nin Degas'a piyanonun tuşları..." yazılır." (tanık gösterme) cümlesinden çıkarıyoruz. Parçada örneklendirme yoktur. |
Bu parçada yazar, Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatını derinden etkileyen modernizm akımı hakkında bilgi vermiş; bu akımın özellikleri üzerinde durmuş ve en sonunda bu akımdan etkilenmiş yazarlardan ikisini yapıtaylarla birlikte örneklendirmiş. Açıklayıcı anlatım tekniği, bilimsel yazılarda ve makale gibi yazınsal türlerde kullanılan bir yöntemdir. Bu parçanın anlatımında aşağıdakiler in hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır? | A) Karşılaştırma, tanımlama, öyküleme
B) Açıklama, öyküleme, betimleme
C) Tartışma, karşılaştırma, öyküleme
D) Tanımlama, örnek gösterme, betimleme
E) Açıklama, tartışma, örnek gösterme | Cevap B. Çözümü: Eyüide Kackarlar'ın çevresinde "kestane karası fırtınası" olması, kestanelerin dökülme zamanı olması, kestanenin hem meyvesinin hem kerestesinin değerli olması, evlerin dış cephesinin kestaneyle yapılmasıma ilişkin cümleler bilgi verme amacına yöneliktir. Dolayısıyla parçanın giriş bölümünden itibaren açıklamaya yer verilmiştir. Rüzgarların uğuldaması, yaprakların dökülmesi ve kurt seslerinin gelmesi olay ağırlıklı öyküleme işaretidir. Uzun ve beyaz bir kış sözü betimlemeye örnektir. |
Ankara, tarihin saşırtici terkipleriyle doludur. Burada kerpic bir duvardan İyonya tarzında sütun baslıklı firlar; bir türbe merdiveninin basamağında Roma konsülü'nün sehri gelirsi Greko Roman bir taşi gorunur. Ahi Serafettin'in türbesinin, asırlardır geleni kutlayan aslani bekler. Bu yüzden Aslanhane adini alan camin mihrabında Etiler'in toprak ve bereket ilahesinden başka bir sey olmayan bir yilan, meyveler arasında dolanır. Yazar, parçanın ilk cümlesindeki savini inandirıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine özellikle basvurmustur? | A) Örneklere ağırlık verme
B) Öyküleyici anlatım yolunu seçme
C) Konuyu tartışma içine sunma
D) Okurun hayal gücüne dayanma
E) Kanıllarını öne çıkarma | Cevap A. Çözümü: İlk cümlede yazar, "Ankara'nın tarihte saşırtici terkiplerle dolu" olduğunu düşüncesini ileri sürmüştür. Bu düşünce ispatlanmaya, somutlaştırılmaya muhtaç bir düşüncedir. İlk cümleden sonra "İyonya tarzında sütun baslıklı, Roma konsülü, Ahi Serafettin'in türbesi ile Greko Roman aslan, Aslanhane Camii'nin mihrabında Etiler'in bereket ilahesi olan yılanın dolanması..." Bunlar tarihin saşırtici terkiplerini (tamamla) oluşturmaktadır. |
İradeli insanlar bir işe başlamadan önce o işle ilgili karşilarina çikabilecek sıkıntılar, zorluklar peşinen kabulbilirler. Yaşadıkları sorunları çözmek için sonuna kadar uğraşır ve sabırla çalışmalarını sırala-sında morallerini asla bozmazlar. Bu sayede işlerini başarıya çok gecmedenisterler. Maymun iştahli yani heves çabuk geçenler ise çok sonucundan işten sıkılır; yeni bir işe başlamak isterler ya da küçük bir sıkıntı karşısında o işi yarı yolda bırakırlar. Böyle davrandıkları için de bu parçada iradeli kişiler ile maymun iştahli kişiler, iş hayatındaki tavır, davranış ve tutumları bakımından karşılaştırılmıştır. '-' | '-' | - Çözümü: '-' |
Kis mevsiminiden hiç hoşlanmam. Sogukluğu, ulaşımı, yiyecek ve giyecekleriyle insana bir sürü sıkıntı verir. Oysa yaz mevsimi öyle mi? Bir kere üşüme diye sorununuz, donma diye bir korkunuz olmaz. Dolayısıyla bu mevsimde kat kat giyeceklerere gereksiniminiz yoktur. Yiyeceklerimizin büyük bir bölümü de zaten yaz mevsiminin ürünlerinde. Parçada görüldüğü gibi yaz mevsimi ile kış mevsimi çeşitli yönlerden karşılaştırılmıştır. | '-' | - Çözümü: '-' |
Her iki yani ağaçlarla kaplı bir ırağın ve gitgide silinen gecenin kıyısında sessiz sedasız yürürük. Aç bile duyulmayacak kadar soğuk, çöllerden daha ıssız bozkırda işığın gülümsemesini bekledik. Sırlara dolu ama her günü bayram şehirlerde yitirdik kendimizi. Serçeler gibi uzaktan izledik bu güzelliği. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Açıklama
B) Benzetme
C) Kişiselleştirme
D) Betimleme
E) Karşılaştırma | Cevap A. Çözümü: Parçada B'yi "serçeler gibi" (benzetme), C'yi "işığın gülümsemesi" (kişileştirme), D'yi "her iki yani ağaçlarla kaplı bir ırmak" (betimleme), E'yi "çöllerden daha ıssız bozkırda" (karşılaştırma) sözleriyle görmekteyiz ama A'daki açıklama yani herhangi bir konuda öğretici bilgi verme yoktur. |
Bilim ve sanat alanında uzman kişilerin görüşleri alınarak yapılır. Yazar bunu anlatımını indirici kılmak için yapar. Tanık gösterilen yazarın adı anılır. Alınan sözlerin başına ve sonuna da çift tırnak (") işareti konarak tanık gösterme yapılır. '-' | '-' | Çözümü: '-' |
Bu paragrafa yazar, Vezüv Yanardağı'nın biçimsel özelliklerini ve yıkıcı etkisini daha etkili şekilde anlatmak için benzetmeye başvurmuştur. Paragrafın ilk cümlesinde yazar, Vezüv'ün ucuna kulaha, ikinci cümlede bu yanardağı yavrularını yiyen bir hayvana benzetmiştir. (I) Toroslar, Çukurova'nın bereketli topraklarını iç Anadolu'nun bozkırlarından ayırır. (II) Çukurova'ya at nalı biçiminde kutsatan bir duvarı sanki. (III) Ovadan balıklı cennet bir dev testere ağzını andıran tepeler, yaz kış ışıl ışılır. (IV) Toroslar oyesine sarp ve yükseltir ki kolay kolay geçilmez. (V) Tren bile Toroslar'ı geçerken tünel in bin den çıkıp ötekine girer. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde benzetme yapılmıştır? | A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) II. ve III.
D) II. ve IV.
E) IV. ve V. | Cevap C. Çözümü: "Toroslar", II. cümlede "Çukurova'ya at nalı biçiminde kutsatan bir duvarı vara" benzetmiş. III. cümlede ise "tepeler", "çeliktn dev testere ye" benzetmiş. Dolayısıyla II. ve III. cümlede benzetme vardır. |
"Usta bir yazar, kelimelerin ilk ve temel anlamlarıyla yetinmez. Cümle içinde kelimelere yeni anlamlar kazandırmaya çalışır. Yeni kavramları, yeni duyu ve düşünceleri bu yolla anlatmayı dener. Böylece kelimelerin birden çok anlam kazanmasını sağlar; dilin anlatım olanaklarını zenginleştirir." Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu parçada öne sürülen tuttu- ma uygulanmıştır? | A) Sürü, kel tepelerin yüzüne dağılmıştı.
B) Eski bir dostundan incitti, çok ağır sözler işitmişti.
C) Tatlı dili, güler yüzü herkese sevimlimişti.
D) Kayalıklardan toprak yola tam üç saatte inmişti.
E) Ortalığı, insana denizi hatırlatan keskin bir yosun kokusu kaplamıştı. | Cevap D. Çözümü: Ada'da "tepe" sözcüğü insana ait bir özellik olan "kel" sözcüğünün, B'de "söz", tartıda çok çeken "ağır" sözcüğünün, C'de "dil" sözcüğü şekerli olan "tatlı" sözcüğünün. E'de "yosun kokusu" sözü kesici olan "kes- kin" sözcüğünün anlamları yitirek kullanımalarını sağlamıştır. |
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde "kısa sürede, acele olarak" anlamlarına gelen bir söz kullanılmıştır? Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde "kısa sürede, acele olarak" anlamlarına gelen bir söz kullanılmıştır? | A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V | Cevap A. Çözümü: Soru kısmındaki "kısa sürede, acele olarak" sözünü I numaralı parçada "ayaküstü tutulmuş notlar" ifadesinden anlıyoruz. Yani "ya- vabi A'da bulduk. "Peka, aslında bu sözün Türkçede ilk anlamı olan "tez, çabuk, hızlıca" anlamına geldiğini bilmemize rağmen niye bu cevabı tereddüt etmeden işaretledik?" diye soracak olursanız işte burada Türkçenin genel özelliği kendini gösteriyor. O özellik de bir sözün bulunduğu yere göre anlam kazanması ilkesidir. Buradan şu sonuca ulaşabiliriz: |
Aynı zamanda kitapçılar da okumuş çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya da hemen oracıkta duvar dibinde okumak üzere kiralardı. Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Düşünceler sözcükler aracılığıyla dile getirilir.
B) Okunaların anlaşılmasında sözcüklerin yeri ve bunlar arasında ki ilişki önemlidir.
C) Matematik problemlerinin çözümünde temel olan, okuduğunu anlamaktır.
D) Duygu ve düşüncelerin eksiksizce anlatımı, bunlara uygun sözcükler bulmayı gerektirir.
E) Her alanın, kendine özgü anlamlar içeren sözcükleri ve kuralları vardır. | - Çözümü: Parçada, bir paragrafı anlamak için paragraftaki sözcükleri ve sözcüklerin birbiriyle bağlantısını, ayrıca bütün bunların yansıtmak istediği düşünceyi görmek gerektiği anlatılıyor. |
Giriş cümlesini bulma: "Konu"nun ortaya çıktığı bölümdür. Fikri üretmeye, açıklamaya uygun olan cümledir. İçinde mesaj saklar. Yazı, giriş cümlesinde konuyu bir benzetme ile, soru ile yahut açıklanan-lar, giriş cümlesinde bir oraya koyabilir. Aşağıdakilerden hangisi bir yazının ilk cümlesi olmaya en uygundur? | A) Yeni öyküler arasında Türkiye'yi bütün güzelliği ile kullananlar var.
B) Başka öykülerin de dergilerde okumustum ama bunu hepsinden güzel buldum.
C) Bunda, tiplerin çok canlı, öykülerinin otobiyografik olmasının da etkisi var.
D) Bir bakıma, bu iki kitabı birer dil olayı olarak değerlendirmelidir.
E) Birçok yeni öykücünün, buna gereğinden fazla önem verdiğini gördük. | Cevap A. Çözümü: Parçanın ana düşüncesi son cümlede saklı. Parçanın girişinde örnek olarak verilen Ruben's'in çizdiği resmi nasıl yorumladığı ifade ediliyor. Yani bir ressamın ele aldığı figürü, insanların gerçek hayatta görmek istedikleri ya da görmekte hoşlandıkları biçimde yansıtmak istememesi üzerinde duruluyor. A seçeneği parçanın başında getirdiğimiz bu düşüncelere o nayak olan bir giriş cümlesi olduğunu görüyoruz. |
Parçanın gelişme bölümü, giriş bölümüne: Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilemez? | A) ilk tezi romanlarımızdandır.
B) içerdiği gözlemler ve yaşantılar yönünden ilginç özellikler taşımaktadır.
C) yaklaşık doksan yıl önce yaşanan sorun, günümüzde de çözülememıştır.
D) yaşanmış olaylardan yola çıktığı için tarihçilere kaynak etmiştir.
E) sanatçının toplumsal roman alanındaki çalışmalarının ilk örneği olması açısından ilginçtir. | Cevap C. Çözümü: Parçanın giriş bölümünde romanın başarılı olmadığı ifade edilmiş. Dolayısıyla gelişme bölümünün de bu yargı çerçevesinde gelişmesi gerekir. Gelişme bölümü "ancak" sözü ile başladığına göre giriş bölümündeki düşüncenin tam karşıtı bir düşünce bundan sonra gelecek demektir. A, B, D, E'de bu yönde cümleler varken C'de "yaklaşık doksan yıl önce yaşanan sorun, günümüzde de çözülememıştır." cümlesi hem olumsuz bir durumu ifade etmesi yönüyle hem de gereksiz yere "doksan yıl" gibi zaman ifadesini öne çıkarmasıyla bu cümleye getirilemez. |
ÖSYM (ÖSS - 2007) Bu parça düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir? | A) Eskimolar savaşçı bir toplum değildir
B) Eskimolar geleneklerine bağlı bir toplumludur
C) Toplumsal ilişkileri düzenlemede dil, savaştan daha etkilidir
D) İnsanlar artık, sorunları savaşla çözülemeyeceğini anlamıştır
E) Eskimoların dili öteki dillerden daha az gelişmiştir | Cevap A. Çözümü: Parçada toplum - dil etkileşimi üzerinde durulmuş. 'Toplumun yaşamı ile dili arasındaki ilişki, Eskimolar örneğiyle somutlaştırılmıştır. Düşüncenin akışına göre parça "Eskimolar savaşçı bir toplum değildir." şeklinde tamamlanmalıdır. |
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
## Çözüm1:
Parçayı ikiye bölmek sorularında ilk cümlenin kavramlaştırılması çok önemlidir. Çünki bunun üzerinden parça ilerleycektir. Bu parçada ilk cümle "konut mimarisi" ile ilgilidir. Bundan sonraki cümleler bu kavram etrafında şekillenmiştir. VI. cümle ise önceki cümlelerden farklı bir yöne çevrilmiştir. Logo tasarımı konusu içeren bu cümleden itibaren parça ikiye ayrılmalıdır.
## Cevap1: E
## Paragraf 2: (I) Egzistansiyalizm bir felsefe sistemidir. (II) Alman filozofu Heidegger tarafından ortaya atılmış, ikinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız düşünürü ve romancı Sartre’ın benimsemesi ve edebiyata uygulanmasıyla bütün dünyaya yayılmıştır. (III) Egzistansiyalist eserlerde standart karakterler yoktur, durumlara karşı karşıya kalmış insanlar vardır. (IV) Karar verme özgürlüğüne sahip olan insanlar, karşı laştıkları durumlarda yaptıkları işlerle kendi özlerini yaratırlar. (V) Egzistansiyalist eserlerdeki insanları belirli davranış biçimleri olmadığı için yapacakları işler önceden kestirilemez. (VI) Bu bakımdan roman örgüsü, okurların merakını sürekli uyans tutacak şekilde düzenlenir.
## Soru 2: Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
## Şıklar2:
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
## Çözüm2:
Parçanın girişindeki ilk iki cümlede egzistansiyalizm ile ilgili bilgiler veriliyor. III. cümleden itibaren egzistansiyalist eserlerde kişiler - karakterler üzerine bilgi verilmeye başlanıyor. Yani konu aynı ama konunun içine yeni bir başlık açılıyor ve parçanın yönü değişiyor.
## Cevap2: B
## Paragraf 3: -
## Soru 3: -
## Şıklar3: -
## Çözüm3: -
## Cevap3: -
## Paragraf 4: (I) Editör, bir yayınının olmazsa olmazlarındandır. (II) Yayımlanacak bir yapıtı düzenlemek, yayıma hazırlamak ve yayımlamak gibi birçok işi içine ve vazin (III) Yazanın ve eserinin açıklamasını, nasıl zorlu naçacağına değin yayımlama işinin bütün aşamalarında kapsayan bir iştir. (IV) Günümüzde editörlük, yayıncılık alanında kurumsallaşmamış işlerden (V) Yazıların çoğu, editörün yaptığı işi küçümseyip onu yalnızca bir düzeltmen olarak algılıyor. (VI) Bu yüzden de editörlüğü böyle algılayan birçok yazanın yayımlanan kitaplarında yanlışlardan geçmiyor.
## Soru 4: Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
## Şıklar4:
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
## Çözüm4:
Parçada III. cümleye kadar editör denen kişinin özelliklerinden söz edilmektedir. IV. cümleden itibaren, günümüzde editörlük işinin kurumsallaşmamış işlerden olduğuna olumsuz bakış açısı getirilmektedir ki zaten bundan sonraki cümlelerde bu olumsuzluklar sıralanmaktadır.
## Cevap4: C
## Paragraf 5: -
## Soru 5: -
## Şıklar5: -
## Çözüm5: -
## Cevap5: -
## Paragraf 6: -
## Soru 6: -
## Şıklar6: -
## Çözüm6: -
## Cevap6: -
## Paragraf 7: -
## Soru 7: -
## Şıklar7: -
## Çözüm7: -
## Cevap7: -
## Paragraf 8: -
## Soru 8: -
## Şıklar8: -
## Çözüm8: -
## Cevap8: -
## Paragraf 9: -
## Soru 9: -
## Şıklar9: -
## Çözüm9: -
## Cevap9: -
## Paragraf 10: -
## Soru 10: -
## Şıklar10: -
## Çözüm10: -
## Cevap10: -
## Paragraf 11: -
## Soru 11: -
## Şıklar11: -
## Çözüm11: -
## Cevap11: - | Cevap E. Çözümü: Parçayı ikiye bölmek sorularında ilk cümlenin kavramlaştırılması çok önemlidir. Çünki bunun üzerinden parça ilerleycektir. Bu parçada ilk cümle "konut mimarisi" ile ilgilidir. Bundan sonraki cümleler bu kavram etrafında şekillenmiştir. VI. cümle ise önceki cümlelerden farklı bir yöne çevrilmiştir. Logo tasarımı konusu içeren bu cümleden itibaren parça ikiye ayrılmalıdır. |
|
Cevap B. Çözümü: Parçanın girişindeki ilk iki cümlede egzistansiyalizm ile ilgili bilgiler veriliyor. III. cümleden itibaren egzistansiyalist eserlerde kişiler - karakterler üzerine bilgi verilmeye başlanıyor. Yani konu aynı ama konunun içine yeni bir başlık açılıyor ve parçanın yönü değişiyor. |
||
Cevap C. Çözümü: Parçada III. cümleye kadar editör denen kişinin özelliklerinden söz edilmektedir. IV. cümleden itibaren, günümüzde editörlük işinin kurumsallaşmamış işlerden olduğuna olumsuz bakış açısı getirilmektedir ki zaten bundan sonraki cümlelerde bu olumsuzluklar sıralanmaktadır. |
||
(I) Bir oyun ya da senaryo, bir hamlede yaratılmaz; yazarının zihninde, birdenbire ve bütünüyle belirmez. (II) Yazarın ilk çabalarıyla ortaya çıkan, adım adım gelişerek ona son biçimini verir. (III) En ilkel hali eserini adın fazla ilkel bir taslakta bir son yazar. (IV) Yazanın kurgulu bir bile birlikim ürünüdür. (V) Bu sürecin uzunluğu, yazarın hazırlığı ve çalışma tarzına bağlıdır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap D. Çözümü: Bir oyun ya da senaryonun meydana getirilme aşamalarında yazarın rolünü ele alan bu parçada, D şıkkındaki kurgunun kavramının araya bir anda sıkıştırıldığı anlaşılmaktadır. |
Bir paragrafta düşünce geliştirilirken konu zamanla ilgiliyse cümleleri bir zaman bağlayıcıla birbirine bağlamak, düşünceleri zamana göre sıralamak gerekir. Açıklama, ispat, tenkit, hikaye vb. gibi yazılarda "zaman bağı" önemlidir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilirse parçanın anlam bütünlüğü bozulmaz? | A) o dönemin eğlence hayatını bütünüyle tanıma fırsatı bulursunuz
Şıklar1: B) 1940'lı, 50'li yılların yaşamından görüntüler yakalarsınız
Şıklar1: C) geçmiş yaşamın sıkıntılarını bütün ağırlığıyla duyarsınız
Şıklar1: D) birbirini seven insanların ilişkilerindeki sıcaklığı hissedersiniz
Şıklar1: E) bugünün yaşamından izler görürsünüz | Cevap B. Çözümü: Parçada belli bir zaman dilimi anlatılmıştır. Bu zaman diliminde lambalı radyolar, gramofonlar, taş plaklar çalınırmış. Yani kısaca eski bir zaman dilimi yaşayanlar öyküleniyor. Parçaya göre bu zaman 1940'lı, 1950'li yılları işaret ediyor. |
İlk olarak 1885 yılında yayımlanan bu kitap, yayımlandığı dönemin ya- saklarının birine karşı çıkan, döneminin özellikleri açısından değer- lendirildiğinde her bakımdan modern bir roman. Böyleşine olgun ve sa- vırıcı bir romanın yüz yıl önce yazılıp yayımlanmış olması, romanımız açısından önemli bir gelişme. Ayrıca romanın daha önemli bir özelliği var. Çok rahat ve kolay okunabilirliği. Sanki bugün yazılmış gibi ---- Düşüncenin akışına göre, parçanın son cümlesi aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir? | A) acıklı, anlaşılır bir dile sahip.
Şıklar6: B) günümüz kuşaklara örnek olabilecek nitelikte.
Şıklar6: C) gelecek birçok sorunun derinliğini içeriyor.
Şıklar6: D) geçmiş yüzyılın değerlendirmesini içeriyor.
Şıklar6: E) yaratıcısının yaratma gücünü kanıtlıyor. | Cevap A. Çözümü: ÖSYM'nin bu konuya ait tarz bir sorusuyla karşımıza çıktığını görüyoruz. Parçanın sonuna düşünce akışına göre sadece 1. cümle getirilebilmektedir. |
(I) Bir süredir takip ettiğim eleştirmen, eser değerlendirmelerinde genellikle nesnel ölçütler kullanmıyor. (II) Bir eser hakkında ulaştığı yararlıklara havaya kalıyor. (III) Bir gün beğendiğini dediği başka bir gün beğenmediğini demesine, bu yüzden sasırıyorum. (IV) Okur, bunları örnekleriyle görmesi gerekir. (V) Ne var ki son zamanlarda dergiler, eleştirmenlerin görüşme hikâyeleri olmayan yazıları zorlanıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Oysa gerçek eleştirmen esere ilgili yargılarını gerçeklere dayandı-rır." cümlesi getirilmelidir? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap C. Çözümü: Soru kısmındaki hangisinden sonra "Oysa..." ile başlayan cümleyi parçadaki numaralı yerlere getirmek istediğimizde III. cümleden sonra gelen cümleyle anlam yönüyle birbirini tamamladığını görmekteyiz. Emin olmak için sorudaki parçayı III ve IV numaralı cümlenin arasına yerleştirip bir daha okuruz. İçimiz rahatladı değil mi? |
İnsanın doğayla savaşımında korkunun rolü yadsınamaz. Önemli olan, bu insanca duyguyu iyi değerlendirebilmektir. Nasıl ki kullanılırsa kullanılırsa da silah altında tutulup büyük zararlara yol açabilir, korku da denetlim altında tutulmayı kendi başına bırakılırsa sonuç hiç kimseye iyi olmaz. Korkusunun amacı nedenin korkutucu muzu bilelim. Korku için yenilme kaygısını; ama tuğla olmamalı. ---- Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez? | A) Korkuyla birlikte yaşamayı öğrenmem.
B) Korkudan, uygun biçimde yararlanmaya çalışalım.
C) Korkunun, toplumu değişik yönlerden etkilediğini unutmayalım.
D) Korkuyu bir engel değil, bir araç olarak görelim.
E) Korkumuzun nedenini öğrenip ona göre davranalım. | Cevap C. Çözümü: Parçada korkuyla yaşamanın olağan olmasından, bu duyguyu iyi değerlendirmenin gerekliliğinden söz edilmektedir. Korkunun toplum üzerindeki değişik etkilerinden söz edilmediği için parçanın sonuna C'deki ifade getirilemez. |
Bir paragrafta işlenen konu ve onun etrafında oluşmuş ana düşünceye göre paragrafın bitirilmesidir. Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? | A) Kısaçası, her yazarın en çok önem verdiği nokta, sözcük seçimi olmalıdır.
B) Bunun için yazar, araştırmayı zorunlu kılan konular işlemelidir.
C) Sözün kıyası yazar, tümcelerini ayrıntılarına doldurmaktan kaçınmalıdır.
D) Bu nedenle her yazar, yazısını gün ışığına çıkarmadan önce döne döne denetlemelidir.
E) Açıkçası yazar, konuşma dilini değil, yazı dilini kullanmalıdır. | Çözümü: Yazarın öznelli yazması için zamanının olduğu ve yazılarını denetleyerek yazması gerektiğini D'deki cümleden çıkarıyoruz. |
Paragrafta anlatılanların anlam bütünlüğü içinde olması gerekir. Çünkü sözü bağlamadan uzaklaştırmadan yani sözün çerçevesini bozmadan anlama işi bir yetenek işidir. Şimdi düşünceye dayalı bir paragrafın nasıl oluşturulduğuna yani cümlelerin nasıl sıralandığına bir bakalım: Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap E. Çözümü: Bir gezi yazısından alınmış bu parçayı anlamlı şekilde sıraladığımızda ilk cümlenin IV numaralı cümle olduğunu görüyoruz ve cümlenin sonundaki 'merak kaplıyor' sözü I numaralı cümleye yöneliyor. |
Lego parçalarını yerleştirerek ev, araba yapabildiğiniz gibi paragraftaki cümleleri yerleştirerek metni oluşturabilirsiniz. Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap B. Çözümü: Yine bir yazı yazısından alınmış bir parça. Parçanın ilk cümlesi III'te Safranbolu'ya ulaşmakla başlıyor sonra V.te Karabük'ten bahsediyor. Parçada üçüncü olarak Safranbolu'ya yolculuk ile numaralı cümleler. Bundan sonra da I ve IV. cümleler şekilde parça düzenlenmelidır. Yani parçanın sıralanışı: III - V - I - II - IV şeklindedir. |
- Görüntüsü ve tadıyla ilgili şimdilik bir bilgi bulunmayan yapay et acaba kalabalık dünyamızı doyurmak için bir çözüm olabilecek mi? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap C. Çözümü: Aktüel konulardan olan yapay et üretimi ile ilgili cümleler sıraladığında mızda IV - V - III - I - II düzeneği karşımıza çıkıyor. |
Örnek soru | A) IV - V - I - II - III B) I - V - III - IV - II C) IV - I - V - II - III D) IV - II - III - I - V E) II - I - III - IV - V | Çözümü: Olayın giriş bölümü Felix Baumgartner'in atlayışı ile ilgili olduğuna göre cümle IV ile başlamalıdır. |
** Sera gazlarının sıvılaşarak okyanuslara karışmasıyla okyanuslardaki asit oranının gittikçe arttığı belirtiliyor. 1751 yılındaki tahmini okyanus asit oranının pH'sının 8,25 ve 2004 yılında ölçülen değer 8,14 olduğu, 2100 yılında ise 7,85 olacağı tahmin ediliyor. Peki bu, suda hayatı nasıl etkileyecek? Uzmanlar, asitleşen okyanuslardaki balıkların, tehlikelerin korkusu karşısız kalacağı için belirtilmeyen üreme çağları vurgulamıyor. Yapılan bir çalışmada, gittikçe asitlesen okyanus sularının kimyasal yapısına benzer yapıyla şerif bir ortamda yetiştirilen genç palayço balığının, okyanusa yerleştirilen, sesler yayan bir hoparlöre doğru kayıtsızca yüzduğu gözlemlenmiş. ** Bu parçada aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir? | Cevap ** C. Çözümü: ** Bir makaledden alınan parçada, balıkların ses algılama yeteneklerinin denizdeki asit oranına göre değiştiği ispatlanıyor. |
|
İkinci kısımda yer alan karakterler ki bunlar sanata uzak olmayan ama sanatın içinde de yer almayan edilgen konumdaki kişilerdir. Aşağıda bazı karakterlerin özellikleri verilmektedir. Bu özellikler ÖSYM'nin bu kişilere dönük genel yaklaşımını yansıtan özelliklerdir. Bunları göz önünde tutarak karakterleri incelemekte yarar vardır. Bu parçada sözü edilen sanatçının tutumuya ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Yazdıklarının anlaşılmasını okurların çabasına bıraktığı
B) Farklı biçimleri kullanmaktan kaçındığı
C) Sıradan, kalıplaşmış konuları işlemek istemediği
D) Söylemini belirli düşüncelere göre biçimlendirdiği
E) Anlatımında benzetmelerden yararlandığı | Cevap A. Çözümü: Çok az öykü yayımlayan, titiz bir öykü yazarının tutumu sorulmuş. Öykülerinin yoğun içeriği ve kapalı anlatımı öykülerine gizli güzellik katmaktadır deniyor. Sanatçının bu tutumu okurun çabasını zinde tutmak içindir. |
(I) XV. yüzyılın ikinci yarısında Erzgebirge ve Alp Dağları ile Schneeberg'de gümüş yatakları bulundu. (II) Böylece gümüş miktarında muhtesem bir artış oldu ve dönemin pek çok darphanesi bu madeni dolup taştı. (III) Gümüş bollluğu Avrupa'da para basımının çehresini değiştiren bir reforma da öncülük etti. (IV) 1472 yılında Venedik'te başlayan bu reforma birlikte ilk kez ince, yassı Orta Çağ sikkelerinden daha kalın ve sağlam sikkeker basıldı. (V) Orta Çağ boyunca Avrupa'daki sikkekerin tümü altın veya gümüş üzerine basılıyordu. (VI) Hatta bu sikkeker üylesine incecikti ki bir parmaklan arasında kolayca kırılıyordu. (VII) Oysa Venedik'teki yeni sikkeker kesinlikle kıvılcıla bükülebilecek kalınlığa sahipti. 1. Bu parçada numaralanmış cümlelerin anlamıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) I. cümlede nesnel bir anlatım vardır. B) II. cümlede öznel söz konusudur. C) III. cümlede genelleme yapılmıştır. D) IV. cümlede karşılaştırma yapılmıştır. E) VI. cümlede neden - sonuç ilişkisi vardır. | Cevap C. Çözümü: Cümle anlamı ile ilgili kavramlar sorulmuş. III. cümlede genelleme yapılmıştır, sözü doğru değildir. |
Cevap E. Çözümü: Bölümler: 1, 2, 3, 4, 5 |
||
Cevap B. Çözümü: Verilen bilgiler değerlendirildiğinde iki durumdan oluşan aşağıdaki tablo oluşturulabilir. |
||
Bir Duyunun Diğer Duyuyla Aktarımlısı | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap B. Çözümü: Bu parçada ki I, III, IV ve V. cümlelerde insana özgü nitelikler doğaya aktarılmıştır. I. cümledeki "sonbahar'ın, kendisinden sonra gelecek kış mevsimine gizli telâş yaşatması", III. cümledeki Artükoğulları zamanından kalma caminin minaresiindeki son ley leyleği yolcu etmesi, IV. cümledeki Kackarlardaki yağmurun fazla mesaj yapmaya başlaması ve V. cümledeki Bolu Dağları'nda, Istrâncalar'da gezinirken yerlerde ağaç gövdelerinin hüzünlü yüzlerini, acılı bakışlarını görmemiz bu aktarmalara örnektir. |
"Artık" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde ad olarak kullanılmıştır? "Artık" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde ad olarak kullanılmıştır? | A) Yemek hazır, artık sofraya oturabiliriz.
B) O bardaktaki artık suyu dökebilirsiniz.
C) Yemek artıkları değerlendirilemez gerekir.
D) Havalar ısındı, artık kar yağmaz.
E) Sus artık, biraz da beni dinle! | Cevap C. Çözümü: A, D ve E seçeneğinde 'artık' sözcüğü cümleye zaman anlamı kattığı için zarf (belirtme). B'de "su" adını nitelediği için sıfat (ad) görevin- de kullanılmıştır. C seçeneğinde ise yemekten arta kalan şeylerin adı olarak kullanılmıştır. |
"Bu" sözcüğü kullanıldığı cümleye göre sıfat da zamir de olabilir. "Bu dünya", "bu eller", "bu sevinç", "bu merdiven" örneklerinde "bu" sözcüğü önüne ise "bu" sözcüğü isim işaret adıyla belirtilir için sıfattir. B seçeneğinde "bu" sözcüğü "işaret" adını belirtmiş "Kâbe" adının yerini tutmuş, dolayısıyla zamir görevinde kullanılmıştır. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru zamiri vardır? | A) Arkadaşın Ankara'ya ne zaman gelmiş?
B) Bu tabadaki giraya kim koymuş olabilir?
C) Ben de onunla gidebilir miyim?
D) Kaçıncı katta oturuyorsunuz?
E) İstanbul'a ilk kez mi gidiyorsun? | Cevap B. Çözümü: "Ada ne zaman" sorusu eylemi zaman yönünden belirttiği için soru zarfi, D'de "kaçıncı" sorusu ismi soru yoluyla belirttiği için soru sıfatıdır. C ve E'de ise cümleye soru anlamı "mi" ekiyle katılmıştır. B'de soru sözcüğü olan "kim?" soru yoluyla bir ismin yerini tuttuğu için soru zamirdir. |
ÖSYM (ÖSS - 1989) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu açıklamaya uygun bir zamir vardır? | A) Doğrusu, onun sözüne pek kulak asmadım.
B) Bence, elbisen son seçim de olumlu değildi.
C) Bu elbiseyi ben kendim diktim.
D) İşittiklerimiz bunları doğrular nitelikteydi.
E) Ahmet o yaz, tatilini bizde geçirecekti. | Cevap C. Çözümü: Bu parçada söz edilen zamir dönüşlülük zamirdir. Dönüşlülük zamiri ise "kendi" sözcüğüdür. Dönüşlülük zamirini tek başına kullanabileceğimiz gibi, "C'de olduğu gibi "Bu elbiseyi ben kendim diktim." de diyebiliriz; yani dönüşlülük zamirini, asıl şahıs zamiriyle (ben) birlikte de kullanabiliriz. |
13. Mikro Konu: SİFAT (ÖN AD) - ZARF (BELİRTEÇ) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir ad, birden çok sıfatla nitelenmiştir? | A) Sıcak yaz akşamlarında balkonda oturup geç saatlere kadar konuşurduk.
B) Onun ne kadar terbiyeli, titiz ve çalışan bir insan olduğunu her kes bilir.
C) Bahar gelince köşkün büyük bahçesinde güller, karanfiller, nergisler açardı.
D) Büyük şehirlerde, yeşil alanların korunması ve çoğaltılması çalışmaları önemi veriyor.
E) Onunla oturup uzun uzun geçmişten, okul günlerimizden söz ettik. | Cevap B. Çözümü: Verilen açıklamaya uygun kullanım B’dedir. Bu cümlede "insan" adı "terbiyeli, titiz, çalışan" sıfatlarıyla nitelenmiştir: terbiyeli, titiz, çalışan -> insan sıfat sıfat sıfat ad |
- Aşağıdakilerin hangisinde iyellik eki aldığı için belgisiz zamir olan, adlaşmış bir sıfat kullanılmıştır? | A) Kimi insanlar karlı havada araba kullanmıyor.
B) Size başka bir gömlek verelim, dedi.
C) Sinemalardaki hiçbir filmi kaçırmazmış.
D) Bazısı işini ötekilerden erken bitirmiş.
E) Bugün yine birkaç kitap aldım. | Cevap D. Çözümü: Belitme sıfatlarından sonra gelen isimler düştüğünde bu sıfatlar, zamir olur. Bunlar bazen "anlık" de adını alabilir. D seçeneğinde "bazıları" sıfatının önündeki "insanlar" adının düşmesiyle "bazısı" biçiminde adlaşmış, yani bir belgisiz zamir olmuştur. Bu soruda adlaşmış sıfatın niteleme sıfatlarıyla oluştuğu kurala ek bir bilgi bulunuyor ve buna belgisiz zamir de dahil etmemesi istediği için ilginç ve düşündürücü bir özellik taşıyor. |
- Çekim eki almış her sıfat adlaşmıştır. | A) En büyük zevki rahatça koltuğuna oturup televizyon izlemekti.
B) Evleri caddeye çok yakın, daracık bir sokağın başındaydı.
C) Aralarında nedeni bilinmeyen bir soğukluk vardı.
D) Birden başlayan sıcaklardan herkes bunalttı.
E) Kumaşlardan kırmızı olanı daha çok beğendim. | Çözümü: Seçeneklerdeki her sözcük, ek almadan önce sıfat görevinde kullanılabilir özelliktedir. Yani "nasıl?" sorusuna cevap verebilecek niteliktedir. Sözcüklerden sadece "sıcak" olanı çekim eki almıştır. Diğerleri yapım eki aldığı için bizden isteneni karşılamamaktadır. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, eylemin nasıl gerçekleştiğini bildirmektedir? | A) Zaman hızla akar,ken çoğu kez, çevremizdeki güzelliklerin farkına varamayız. B) Güvenciler yiyecek bulmak için her zaman buraya gelirlerdi. C) İşinin akşama kadar biteceğini umuyordu ama düşündüğü gibi olmadı. D) Genelde oynanmış tohumların kullanımı hızla yaygınlaşıyor. E) Biraz sonra, yaklaşık iki saat sürecek maceralı bir yolculuğa çıkacağız. | Cevap D. Çözümü: Eylem bilgisinin 'Nasıl?' sorusunun cevabının zarf olduğunu öğreniyoruz. 'Bu sorulan 'Deki' hızla' sözcüğünün durum zarfı olduğunu görüyoruz. Diğer altı çizili sözcükler de zarftir ama eylemin ya da eylemişin 'Ne zaman?' gerçekleştiğini bildirdiği için zaman zarfıdır. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yer - yön belirteci, tamlayan olduğu için adlaşmıştır? | A) Dışarının gürültüsü hepimizi rahatsız etti. B) Kapının önüne oturmuş, geleni geçeni izliyor. C) Yukarıya çıkıp arkadaşımla da görüşeyim. D) Beş yüz metre ileriden sağa döneceksiniz. E) Çocuğun üstüne kocaman bir battaniye örtmüşler. | Cevap A. Çözümü: A'daki 'dışarı' sözcüğü yer - yön belirtecidir. Bu sözcük 'dışarının gürültüsü' biçimindeki ad tamlamasında tamlayan görevini üstlenmiştir. 'Dışarı' sözcüğünün adlaşması ise aldığı çekim eki nedeniyledir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde geçen "iyi" sözcügü, "Okuldayken çok çalışan bir öğrenciydi." cümlesindeki "çok çalışan" sözü ile aynı göreve kullanılmıştır? | A) Onun gibi iyi insan az bulunur.
B) İyi dinlersen öğrenirsin.
C) Bu gece iyi uyudu.
D) Yeni gelen makine iyi çalışıyor.
E) Bu soruyu iyi cevapladın. | Cevap Cevap A. Çözümü: Verilen örnek cümlede "çok çalışan" sözü bir ad (öğrenci) niteleyen için sıfattır. A'da "iyi" sözcüğünün "insan" adını niteleyerek sıfat görevinde kullanıldığını görmekteyiz. Diğerlerinde ise "iyi" sözcüğü "dinlersen, uyudu, çalışıyor, cevapladın" eylemlerini niteleme görevinde kullanıldığı için zarftır. |
- Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcükler, tür bakımından aynıdır? | A) Gelirken ne getireceğini söylemedi.
Burada ne ailemden biri var ne de arkadaşlarımdan.
B) Görüşmelerimizi artık tamamlamamız gerekiyor.
Bu şehirde yaşamak artık iyice zorlaştı.
C) Belleğime kazınmış o acılı günü hiç unutup muyum?
Kitapta bu konuyu nasıl inceleyeceğiz?
D) O kadar dosyayı bir günde nasıl inceleyecek?
Kendisinden nasıl bir çalışma beklendiğinden haberi yok.
E) Oraya yalnız gitmeni doğru bulmuyorum.
Aradı, yalnız ne zaman geleceğini söylemedi. | Cevap Cevap B. Çözümü: A'da I. "ne" zamir, II. bağlaç; C'de I. "o" sıfat, II. zamir; D'de I. "nasıl" zarf, II. sıfat; E'de I. "yalnız" zarf, II. bağlaçtır. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "zor" sözcügü, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır? | A) Zor işleri hep bana yaptırıyorsun, diye yakınıyordu.
B) İstemeden zor bir çalışmanın içine girmişti.
C) Terlemiş, çok yorulmuş, zor yürüyordu.
D) Öğretmenliğin zor bir meslek olduğunu anlamıştı.
E) Zor günler geride kaldı; rahat edeceğiz artık, diyordu. | Cevap Cevap C. Çözümü: "Zor" sözcügü A, B, D ve E'de kendinden sonra gelen isimleri nitelediği için sıfat, C'de "yürüyordu" eylemini belirttiği için zarftır. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır? | A) Yeni bir kitap almak gerek.
B) Bugünlerde sende bir durgunluk var.
C) Ağır işittiği için kulaklık kullanıyor.
D) Yalnızlık en korktuğu şeydi.
E) Kışlık odun ve kömürünü yazdan aldı. | Çözümü: A, B, C ve D'de altı çizili sözcükler varlıkları ya da kavramları karşılarken I. isimdir. E'deki "kışlık" sözcügü ise öne geldiği "odun ve kömür" ismini nitelediği için sıfattır. |
Yerine "ve" getiriliyorsa edat, getiriliyorsa bağlaç olur. A) Bugün radyo ile televizyonun hayatımdaki yeri ve önemi yadsınamaz. B) Ona göre ahlak, düşündüğü ile yaptığı arasındaki benzerliktir. C) Sinekli Bakkal ile Tatarcık, Halide Edip'in toplumsal konulu iki romanıdır. D) O, deyimleri ve tekerlemeleri ile İstanbul Türkçesinin güzelliğini yansıtır. E) Onu en çok ilgilendiren, gazetenin gülünce sayfası ile spor haberleridir. | A) B) C) D) E) | Cevap D. Çözümü: "İle" sözcüğü bu cümlede "araçlılığıyla" anlamında kullanılan bir edattır. A, B, C ve E'de "ile" sözcüğü "ve" bağlacı yerine kullanıldığı için bağlaç görevindedir. D'de ise "ile" nin yerine "ve" bağlacını getiremeyiz, burada "ile" edat görevindedir. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ama bağlacı, koşul anlamında kullanılmıştır? | A) Bir şeyler söyledi ama anlayamadım. B) Okula gideceksin ama otobüsle. C) Biraz pahalı ama çok güzel. D) Eşyalar eski ama tertemiz. E) Belki doğru söylüyorsun ama inanmıyorum. | Cevap B. Çözümü: "Ama" bağlacı A, C, D ve E'de karşıt durumları ifade eden cümleleri birbirine bağlamıştır. B ise cümleye koşul anlamı katmıştır. Okula gitmek, otobüsle olması koşuluna bağlanmıştır. |
Aşağıdakilerin hangisinde "de", "da" bağlacı cümleye "eşitlik, gibilik" anlamı katmıştır? Aşağıdakilerin hangisinde "de", "da" bağlacı cümleye "eşitlik, gibilik" anlamı katmıştır? | A) O şiiri okumuş da anlayamamış.
B) Bundan sonra özür dilese de affetmem.
C) Gitti de bir mektup bile yazmadı.
D) Sözünü ettiğim elbiseyi aldım da giymedim.
E) Gazetededeki ilanı ben de görmüştüm. | Cevap E. Çözümü: Her iki kişinin de eşit durumda geleceği anlamı E'de görüyoruz. Yani sen de ben de gazetedeki ilanı görme noktasında eşit durumdayız demek istiyor. |
ÖSYM (ÖYS - 1993) Asagıdakı cümlelerin hangisinde yansımadan dogmus bır sözcük vardır? Asagıdakı cümlelerin hangisinde yansımadan dogmus bır sözcük vardır? | A) Yagmurdan sonra, sokaklar seller götürdügünden uzun süre kara siya gecemedık.
B) Dünkü fırtına, agaçlarda ne meyve ne de yaprak bıraktı.
C) Ögretmenın, çocuklara bagırm aktan nefesi tükenmıs, sesı kısılmıstı.
D) Açık kalan muslugun sırıltısından bütün gece uyuyam adım.
E) Konusurken o kadar heyecanlandı kı sesının titremesını engelleyemedı. | Cevap D. Çözümü: Yansıma sözcük, dogada bulunan seslerin taklit edilmesiyle olusturulur. D'deki 'sırıltı' sözcügü yansıma bır sözcüktür. 'Sırıltı' ise yansımadan dogmus (türemiş) bır sözcüktür. |
- Adamın ahı gitmiş vah kalmış. Kadının heyheyleri üstünde. Ninenin amansiz bir hastalığa yakalandı. Ya ev git ya benimle gel. | A) I. cümlede derecelendirme zarfı vardır.
B) II. cümlede sıfat - fiil kullanılmıştır.
C) III. cümlede kişi zamiri bulunmaktadır.
D) IV. cümlede edat kullanılmıştır.
E) V. cümlede bağlaç yer almaktadır. | Cevap C. Çözümü: Derecelendirme zarfı: en fark edilmeyen |
ÖSYM (ÖYS - 1992) Aşağıdakilerin hangisinde pekiştirmeli niteleme sıfatları vardır? | A) Memleket isterim B) Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun C) Eğilmiş arza kanar, muttasıl kanar güller D) Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller E) Koskocaman yıldız altında upuzun bir yol Ve minnacık bir ev Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam Masa da masamıy ha Bana misin demedi bu kadar yüke | Cevap C. Çözümü: C seçeneğindeki "koskocaman, upuzun ve minnacık" pekiştirmeli sıfatlar önlerine geldiği "yıldız, yol ve ev" adlarını nitelemiştir. |
Yeşil, upuzun kavaklıklar geride kalıyor. Uzaktan, kaleye sırtını dayayan kocamiş konaklar, çıplak, boz renkli tepeler görünüyor. Konak balkonlarının korkulukları, Doğu masallarından ödünç alınmışcasına büyüleyici. Renkler her ayrıntıyı belirginleştiriyor sanki; ağaçlar yeşil, şehir kahve, kale siyah. Yeşil, upuzun kavaklıklar geride kalıyor. Uzaktan, kaleye sırtını dayayan kocamiş konaklar, çıplak, boz renkli tepeler görünüyor. Konak balkonlarının korkulukları, Doğu masallarından ödünç alınmışcasına büyüleyici. Renkler her ayrıntıyı belirginleştiriyor sanki; ağaçlar yeşil, şehir kahve, kale siyah. | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap D. Çözümü: I, II, III ve V nolu altı çizili tamlamalar "NASIL?" sorusuna cevap verir, diği için sıfat tamlamasıdır. IV nolu "Konak balkonlarının korkulukları" söz grubu zincirleme isim tamlamasıdır. |
Kapı kol (ilgisi iki sözcük) ÖSYM (ÖYS - 1997) | A) Rumeli'ne varıp Edirne'de saraylar kurmuşlar.
B) Uçsuz bucaksız düzlüklerden geçip gelmişler.
C) Başlı karlı dağlar aşıp buraları yurt edinmişler.
D) Pınar başlarına, ırmak boylarına yerleşmişler.
E) Keçi kılından yapılmış çadırlarıyla Anadolu'ya inmişler.
- - - | Cevap A. Çözümü: B'de "uçsuz bucaksız düzlük", C'de "başlı karlı dağ" sıfat tamlamasıdır. A'da "Pınar başları", E'de "keçi kıl" belirtisiz ad tamlamasıdır. |
ÖSYM (ÖYS - 1991) | Çözümü: Zincirleme ad tamlaması en az üç ismin bir araya gelmesiyle oluşur. "deki" "servet'in romanları" belirtilsiz ad tamlaması, "okuyucu" ise bir |
|
Aşağıdakilerin hangisinde buna benzer bir ad tamlaması vardır? | Çözümü: Bu cümlede geçen "yeşil bir tonu" belirtili ad tamlamasındaki "bin" bir araya girmiş bir sıfattır. Buna benzer bir tamlama B'deki "ada min kocaman eli" tamlamasidir. Bu tamlamadaki "kocaman" sözcüğü tamlananın sıfatıdır. |
|
ÖSYM (ÖYS-1993) | A) Yeni aldığı güneş gözlüğünü kaybetmiş.
B) Mavi çizgili gömleğini düğmemiş kopmuş.
C) Ağacın pencereye değen dallarını kesmek gerekiyor.
D) Dün, uzun süredir görmediğim bir okul arkadaşımla rastladım.
E) Senin önerdiğin kitabı bir türlü alıp okuyamadım.
## Çözüm9:
Belirtili ad tamlamalarında tamlayanla tamlanan arasına tamlananın sıfatı girebilir. Böyle bir kullanım C seçeneğinde vardır. Bu cümlede ki ad tamlaması "ağacın dalları'dır. Araya giren "pencereye değen" sözü tamlananı (dalları) nitelemektedir.
## Cevap9: C
## Paragraf10: ÖSYM (OSS - 1992)
Burası, yeşil bir tonu barındıran ağaçlı bir yoldur.
Bu cümlede geçen, "yeşil bir tonu" ad tamlamasında tamlayanla tamlananın arasında bir sıfat bulunmaktadır.
## Paragraf11: ÖSYM (ÖYS - 1991)
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zincirleme ad tamlaması vardır?
## Şıklar11:
A) Filmdeki olaylar işçiye sinirinda geçiyor.
B) Kitaplar, türlerine göre ayrı kitaplığa yerleştirildim.
C) Gelecek yıl yaz tatili Antalya'da geçireceğiz.
D) Sanatçı, ilk sergisini önümüzdeki hafta İstanbul'da açacakmış.
E) Servet'in romanlarının okuyucusu her yıl biraz daha artıyor.
## Çözüm11:
Zincirleme ad tamlaması en az üç ismin bir araya gelmesiyle oluşur. "deki" "servet'in romanları" belirtilsiz ad tamlaması, "okuyucu" ise bir
## Paragraf12: Aşağıdakilerin hangisinde buna benzer bir ad tamlaması vardır?
## Şıklar12:
A) Yoğun sis yüzünden trafik durmuş aksadı.
B) Adamın kocaman eli radyonun düğmesine uzandı.
C) Dik yokuştan aşağı doğru hızla iniyordu.
D) Ön koltuktaki sak saçı adam uyuyordu.
C) Çocuk, buğulu camdaki parmak izlerine bakıyordu.
## Çözüm12:
Bu cümlede geçen "yeşil bir tonu" belirtili ad tamlamasındaki "bin" bir araya girmiş bir sıfattır. Buna benzer bir tamlama B'deki "ada min kocaman eli" tamlamasidir. Bu tamlamadaki "kocaman" sözcüğü tamlananın sıfatıdır.
## Cevap12: B | Cevap C. Çözümü: Belirtili ad tamlamalarında tamlayanla tamlanan arasına tamlananın sıfatı girebilir. Böyle bir kullanım C seçeneğinde vardır. Bu cümlede ki ad tamlaması "ağacın dalları'dır. Araya giren "pencereye değen" sözü tamlananı (dalları) nitelemektedir. |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, arasına sözcük ya da sözcükler girmiş bir isim tamlaması vardır? Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, arasına sözcük ya da sözcükler girmiş bir isim tamlaması vardır? | A) O kırmızı gülleri kimin için aldığını söylemedin.
B) Öğrenciler, fen derslerinin boş geçmesinden yakınıyorlar.
C) Ankara'nın adını yeni duyduğum şemtler var.
D) Yeni defterini bu kağıtta kaplatmalısın.
E) Türkçü kitabını yarın okula götürürsen iyi olur. | Cevap C. Çözümü: Arasına sözcük ya da sözcükler girmiş isim tamlaması C'deki "Ankara'nın adını yeni duyduğum şemtler" sözü grubudur. Bu tamlamada geçen "adını yeni duyduğum" sözü tamlamanın arasına girmiş, tamlamanın nitelemiş bir sıfat grubudur. B'deki "fen derslerinin boş geçmesi" söz grubu "boş" sözcüğü "geçmesi" eylemsisinin nitelediği için zarf ama eylemsilerde isim tamlaması kurulmamaktadır. |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde, tamlananı tamlayanından önce söylenmiş bir belirtili ad tamlaması vardır? Aşağıdaki dizelerin hangisinde, tamlananı tamlayanından önce söylenmiş bir belirtili ad tamlaması vardır? | A) Beni, sokakgizin köşnü çocukları evimizden geçirin
B) Müjdeye koşsun komşu, eski tahta kapride
C) Sıcak tahta corbasını içimıyle başlasın sabah
D) Kağıtlarla camları örtüyüm pencerelerin
E) Eski, ilk akşamlar yağmurla çalsın kapımızı | Cevap D. Çözümü: Belirtili ad tamlamalarında tamlayanla tamlanan yer değiştirebilir. D'deki tamlama "pencerelerin camları"dır. Ancak bu tamlamanın tamlananı (camıar) tamlayanından (pencerelerin) önce söylenmiştir. |
İsim tamlamalarında zamirler de tamlayan olur. Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala uygun bir örnek vardır? | A) Onun kardeşi bu köyde öğretmemiş.
B) Çeşmenin başında büyük bir kalabalık toplandı.
C) Yolcunun çantasında bildik görülmüş.
D) Kapının önünde yaşlı bir adam duruyordu.
E) Otobüs durağında bizden başka kimse yoktu. | Cevap A. Çözümü: Zamir isim tamlamalarında hem tamlayan hem tamlanan olarak kullanılabilir. B, C, D ve E’deki isim tamlamalarının tamlayan ve tamlananları addir. Ancak A’daki "onun kardeşi" isim tamlamasının tamlayanı "onun" zamirdir. |
İsim tamlamalarında zamirler de tamlayan olur. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayan düşmüş bir isim tamlaması vardır? | A) Önce kendi işini bitir, bana sonra yardım edersin.
B) Onların yeni aldıkları evi gördün mü?
C) Sen her zaman buraları çok sevdiğini söylemez miydin?
D) Bu cüzdan, kardeşi yolda bulmuş.
E) Söylendiğine göre bu yıl Ankara'da su sıkıntısı olmayacakmış. | Çözümü: Ad tamlamalarında zamir durumundaki tamlayan genel olarak düşer. Örneğin "sizin eviniz" yerine "eviniz", "benim arabam" yerine "arabam" denilir. Buna benzer bir kullanım D'de vardır. "onun kardeşi" yerine "kardeşi" denmiş, zamir olan "onun" tamlayanı düşürülmüştür. |
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerden hangisi, ad tamlamasının sıfatı olarak kullanılmıştır? | A) B) C) D) E) | Cevap E. Çözümü: A, B, C ve D'de altı çizili kelimeler sadece bir adı nitelemiştir. Ancak E'deki "kırmızı" sözcüğü özne gelen 'çocuk hırkası' ad tamlamasını nitelemiştir. |
Daha önceki konularda isim ile fiil arasındaki farkı görmüştük. Kısaca anımsayacak olursak “yor” eki alıblen sözcükler eylem özelliği taşıyordu. Anlatıklari şeylerin niteliğine göre fiiller, kils fiilleri (almak, taşımak, kazmak... gibi), durum fiilleri (yatmak, susmak, durmak... gibi), olus fiilleri (doymak, uzamk, kararmak... gibi) diye adlandırılır. Aşağıdakilerden hangisinde, yukarıda sözü edilen fiillerin tümü örneklendirilmemektedir? | A) delmek, dizmek, ezmek
B) solmak, susmak, açmak
C) ağlamak, oturmak, büyümek
D) yolmak, kırmak, sarmak
E) atmak, kalkmak, sarmak | Cevap E. Çözümü: Kılış fiilleri nesne alan, neyi- kimi sorularına yanıt veren, durum fiilleri bu sorulara yanıt vermeyen fiillerdir. Olus fiillerinde ise zaman içinde olma anlamı vardır. "Atmak, kalkmak, sarmak" eylemleri sırasıyla kılış, durum ve olus eylemleridir. |
Aşağıdakilerin hangisinde, yapılmakta olan bir iş bildirilmektedir? Aşağıdakilerin hangisinde, yapılmakta olan bir iş bildirilmektedir? | A) Yarın erkenden yola çıkıyoruz.
B) Verdiğiniz kitabı büyük bir zevkle okuyorum.
C) Küçük halam bugün bize geliyor.
D) Savasta ölen dayımın adı, bana koyuyorlar.
E) Çarşamba günü ölüyor, perşembe günü de gömüyorlar. | Cevap B. Çözümü: Yapılmakta olan iş eylemin şimdiki zamanla çekimlendiği durumlarda olur. A ve C'de eylem şimdiki zamanda çekilmemiş, gelecek zaman anlamında kullanılmıştır. D ve E'de ise geçmiş zaman anlamıyla kullanılmıştır. B'deki eylemde şimdiki zaman anlamı vardır. |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, eylem istek kipindedir? Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, eylem istek kipindedir? | A) Yarın öğleden sonra bize gelsin.
B) Bu güzel havada biraz yürüyelim.
C) Bugün İngilizce çalışalım.
D) Ödevlerinizi zamanında yapınız.
E) Yarın sabah erken kalk. | Cevap Cevap C. Çözümü: A'da eylem "gelsin" -> emir kipi |
A) Çınar yeşili sundurmamda Aşağıdaki dizelerin hangisinde yüklem, gereklilik kipindedir? | A) Çınar yeşili sundurmamda
B) Bakmalıyım ayçiçeği tarlasına
C) Örter bizi güzel anın yaprakları
D) Mürdiüm eriği gözleriyle
E) Bir yüce dağdan bir yüce dağa | Cevap Cevap A. Çözümü: B'de yüklem "orter" -> geniş zaman |
ÖSYM (ÖSS - 1994) | Cevap Cevap B. Çözümü: Anlam kayması bir kipin kendi anlamının dışında kullanılmasıdır. B’deki “sevmiyorum” eylemi şimdiki zaman kipiyle çekilmiştir, ancak “sabahıları” sözcüğünden de anlaşılacağı üzere geniş zaman anlamı taşımaktadır. |
|
ÖSYM (ÖYS - 1987) Aşağıdaki cümlelerden hangisinin fiil kipinde anlam kayması yoktur? Aşağıdaki cümlelerden hangisinin fiil kipinde anlam kayması yoktur? | A) Tatilmi genellikle İzmir'de geçiriyorum. B) Okula gitmek için hazırlanıyor. C) Sen hiçbir sözünü tutmuyorsun. D) Bugün arkadaşlar bize geliyorlar. E) Yarın İstanbul'a gidiyorum. | Cevap B. Çözümü: Anlam kayması fiildeki kipin kendi anlamının dışında kullanılmamasıdır. A'da "geçiriyorum" fiili şimdiki zamana çekilmemiştir ancak cümledeki "genellikle" sözcüğünden de anlaşılacağı üzere geniş zaman anlamındadır. C'de "tutmuyorsun" eylemi "tutmazsın" anlamında, D'deki "geliyorlar" eylemi "gelecekler" anlamında, E'deki "gidiyorum" eylemi "gidecekler" anlamındadır. B'deki fiilin kipinde anlam kayması yoktur. |
ÖSYM (ÖYS - 1989) Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi, gelecek zaman kipi anlamında kullanılmamıştır? Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi, gelecek zaman kipi anlamında kullanılmamıştır? | A) Yarın geç mi gelirsin? B) Akşamları bu saatte mi uyursun? C) Mektuubu sonra mı yazarsın? D) Arkadaşını yarın mı ararsın? E) Sabah İstanbul'da mı oluruz? | Çözümü: A, C, D ve E'de eylemler geniş zaman kipiyle çekilmemiş, ancak gelecek zaman anlamında kullanılmıştır. B'de ise eylem geniş zaman kipiyle çekilmemiş ve geniş zaman anlamında kullanılmıştır. |
ÖSYM (ÖYS - 1992) Aşağıdaki dizelerin hangisinde zamir ek eylem alarak yüklem olmuştur? | A) Beni herkes severdi çocukluğumda
B) Sendin bütün korkuların çaresi
C) Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
D) Denize bakan evler gibiydim seninle
E) Onu benden, beni ondan ayıran deniz | Cevap B. Çözümü: A'da -> severdi (fiil ek eylem almış ve bireşik çekimli olmuştur.) |
ÖSYM (ÖYS - 1995) Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi, ek eylem almış bir sıfattır? | A) Bu elmalar henüz tatlanmamış.
B) Eski evimiz de bu kadar genişti.
C) Şu anda olayın gerçek nedenini bilen yok.
D) Söylediklerine göre bu sıfın en çalışkan sensin.
E) Yarın hava tüm yurtta yağmurlu olacakmış. | Çözümü: A'da -> tatlanmamış (fiildir ve ek eylem almamıştır.) |
"Onu gördüğümde konuşulacak konu bulayamayordum." cümlesinde altı çizili sözcük, kendinden sonra gelen "konu" ismini nitelediği için sıfattır. "Öğretmemize bazı önemli konular bugün konuşulacak." cümlesinde altı çizili sözcük, gelecek zaman kipi (-ecek/-acak) ile çekilmiş bir fiildir. | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap E. Çözümü: V numaralı cümlede geçen "bulunan" sözcüğü "sıfat - fiil" dir. |
Kıyıkköy ve İğneada arasında da aynı uzayıp gidiyor. Bu parçada ki numaralanmış fiilimsilerden hangisi sıfat olarak kullanılmamıştır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap E. Çözümü: I, II, III ve IV numaralı fiilimsiler ölerindeki adları niteleyerek sıfat görevinde kullanılmıştır. V numaralı fiilimsi ise öndeki eylemin durumunu gösteren bir zarf - fiildir. |
Mevsimlik işçiler evlerine güle oynaya döndü. Derse bile geç kaldım. Sabahdan yediyi beş geçe evden çıkıyor. Soruyu çözüne kadar yeğistiği işaretledi. Sabah trenine koşarak kaldı. Bir konuyu tam öğrenmeden diğer konuya geçmeyin. Borçlarını ödemeden mahalleden taşındı. Yolculuğumuz durmaksızın devam ediyordu. Yorgunluğunuz anne sütü veriyor. Çocuk ağladıkkça unutmuyordum. Zor konulara anlayınca ine çalıkalmısınız. Borçları birlikte insan içine çıkmaz olmuştu. Ders başlayalı henüz on dakika oldu. Sen giden beri buraların tadı kaçtı. Annem konuşurken sesi titriyordu. Başını kaldırır kaldırmaz mıgferine mermi isabet etti. Suya girer girmez ayağında bir ağrı hissetti. Denizinin serin sularını doyasıya seyrettik. Ülkemin dağını, taşını ölesiye seviyorum. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde geçen bağ - fiil, ötekilerden farklı bir sorunun yanıtınıdır? | A) Düşüncelerini hiç çekinmeden söyledi.
B) Soruları bütün yönleriyle düşünerek yanıtlıyordu.
C) Sınavdan hemen sonra güle oynaya evine gitti.
D) İş zamanında bitmek için ölesiye çabalıyordu.
E) Bence buraya geleli çok değişti. | Cevap E. Çözümü: Bağ - fiiller genel olarak ya "nasıl" ya da "ne zaman" sorularına yanıt verir. A, B, C ve D seçeneklerindeki bağ - fiiller "çekinmeden, düşünerek, güle oynaya, ölesiye" nasıl sorusuna. E'deki "geleli" bağ fiili ise ne zaman sorusuna yanıt vermektedir. |
Bazı sanatçılar, yaratıcılıklarını kamçılayan büyülü anları "beyaz an" diye adlandırmış. Yakalandığı sırada "Sonra devam ederim." diyerek asla kesintive uğratılmaması, ertelenmemesi gerekmiş bu anın. Çünkü dönüp bakıldığında yerinde bulunamayabilmiş. Tüke- Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi fiilimsi de- | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap E. Çözümü: Numaralanmış sözcüklerden I'de "an" eki II'de "dik" eki, III'te "erek" eki IV'te "üp" eki eylemsi ekidir. V numaralı sözcük eylemsi değildir. |
Öğleden önceleri, yemisi toplayan işçilere yardım ederdim. Sabahaları yaptığım bu beden hareketlerinin doğurduğu neşe (sevinç) ile yemek saatinde istihraat etmek (nefes almak) bana çok tatlı geliyordu. Bu | A) I B) II C) III D) IV E) V | Çözümü: Bir sözcüğün yerine başka bir sözcüğü getirebiliyorsak birbiriyle anlamca uyuşma söz konusudur. Yukarıdaki cümlelerde II numaralı yerdeki "istirahat etmek" sözü "dinlenmek" sözüyle anlamca uyuşması gereken bir sözdür. Dolayısıyla burada yanlışlık vardır. |
Gelecekteki bilişsel sistemlerin çevreyle etkileşim halinde olması bekleniyor. Canlı organizmaların sinir sistemlerinden esinlenerek geliştirilen bu mekanizmaların en önemli özelliği, klasik işlemcilerinkinden farklı olarak bilgiyi birbiriyle hızla alışveriş etmeleri ve sinir hafıza ve işlemci birimlerinin bir arada olmasıdır. İnsan beynine benzer biçimde çalışan elektronik cihazlar henüz tasarlanmamış olsa da yakın zamanda bu konuda önemli gelişmeler yaşanmasını bekleniyor. Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri isim kökünden türemiştir? | A) I ve II B) I ve III C) II ve IV D) III ve V E) IV ve V | Cevap D. Çözümü: I -> et- ki- le- -im sözcüğünün kök fiilidir. |
"Gençliğimin verimli dönemlerini bilinçsizce geçirdiğimden yaşlılıkttaki duruma üzülüyorum." cümlesinde "genç, ver, dön, bil, geç, yaş, dur, üz" sözcükleri yapım eki alarak kök hâlden uzaklaşıp gövde hâline ulaşmıştır. Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü, sözcük türü yönünden öbürlerinden farklıdır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap C. Çözümü: I. de "kazısında" sözcüğünün kökü "kaz" fiili, II. de "buluntular" sözcüğünün kökü "bul" fiili, IV.te "geçis" sözcüğünün kökü "geç" fiili, V.te "aşamasını" sözcüğünün kökü "aş" fiilidir. III. te ise "avcılık" sözcüğünün kökü "av" isimdir. |
ÖSYM (ÖSS - 1990) Ağaçların çiçeklenip ekinlerinin büyümeye başladığı günlerde köyüne gider, çocukluk günlerini sanki yeniden yaşardı. Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap B. Çözümü: Numaralanmış yerlerde "çiçeklenip" (çiçek), "başladığı" (baş), "çocukluk" (çocuk), "günlerini" (gün) sözcüklerinin kökleri isimdir, "ekinlerin" sözcüğünün kökü ise "ek-mek" eylemdir. |
ÖSYM (ÖYS - 1987) Aşağıdaki dizelerin hangisinde yansımadan türemiş bir yüklem vardır? | A) Döne döne ardın sıra melerim B) Kuşlarımız birbiriyle ötüşür C) Keklik gibi taştan taşa sekersin D) İnip aşkın deryasını boyladı E) Ayrılık elinden bağrım eziktir | Cevap A. Çözümü: Yansıma sözcük, doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşturulur. Soruda yansımadan türemiş yüklem istenmektedir. Yani yansıma sözcüğe yapım eki getirilmeli ki bu sözcük elde edilebilsin. A seçeneğinde "me-le-rim" sözcüğü buna örnektir. Çünkü "melemek" sözcüğü koyun veya keçinin bağırma sonucu ortaya çıkan sesi takliddir. B'deki "ötüşmek" sözcüğü ses taklidi olmadığı için yansıma sözcük değildir. |
"Eski bir saat kulesinden tatlı bir melodi yükseliyordu." cümlelerinin de koyu yazılı sözcükler yalın haldedir. Yukarıdaki cümlede geçen "tatlı" sözcüğü hangi haldedir? | A) İyelik
B) Yalın
C) Çoğul
D) Belgisiz
E) İlgi | Cevap B). Çözümü: "Tatlı" sözcüğü cümlede hiçbir ek almamıştır. Dolayısıyla yalın haldedir. |
Yalın haldeki isim çoğul ekini ve iyelik eklerini alabilir. "İsmin -i hâli" cümlesinde altı çizili ifade hangisini anlatır? | A) İyelik
B) Çoğul
C) Yalın
D) Belgisiz
E) İlgi | - Çözümü: "İsmin -i hâli" belirtme hâlini, yüklenme durumunu (-i, -ı, -u, -ü) anlatır. |
Kitaptaki soruları çözebildiniz mi? Yukarıdaki cümlede geçen hangi sözcük isim -i hâlini almıştır? | A) soruları
B) çözebildiniz
C) mi
D) Kitaptaki
E) soruları | Cevap A). Çözümü: "Soruları" sözcüğü "-lar" çoğul eki almıştır, sonra "-ı" iyelik eki almıştır, yani "-i hâli" almıştır. |
"Gez dünyayı, gör Konya'yı." cümlesinde ismin -i hâlini alan sözcükler nesne görevindedir. Yukarıda verilen cümlede nesne görevinde olan kaç sözcük vardır? | A) 1
B) 2
C) 3
D) 4
E) 5 | Cevap B). Çözümü: "Gez dünyayı, gör Konya'yı." cümlesinde "dünyayı" ve "Konya'yı" sözcükleri nesne görevindedir. |