instruction
stringlengths 0
2.7k
| input
stringlengths 0
4.47k
| output
stringlengths 11
1.71k
|
---|---|---|
ÖĞRETEN SORU - 28 (2010 - ALES / Sonbahar - Söz) Meteoroloji uzmanları, "geçen yılı gibi bu yıl da son kırk yılın en soğuk kışının yaşanacağını" iddia ediyor. | A) Gelecek yıl hava sıcaklıklarının daha düşük seyredeceği tahmin edilmektedir.
B) Geçen yılı hava tahminleri doğru çıkmamıştır.
C) Hava sıcaklıkları yalnız son kırk yıldır kayıtt altına alınmaktadır.
D) Kar yağışının bu kış eskiye göre daha fazla olması beklenmektedir.
E) Hava tahmini yapılırken geçmiş yıllara ait verilerden de yararlanılmıştır. | Cevap E. Çözümü: 22. soruda öncül cümleden tek ve kesin çıkarılabilecek yargı "geçen yılın soğuk geçtiği" dir. Bu da E'de "geçmiş yıllara ait verilerden yararlanıldı..." yargısının içerisinde vardır. Ama diğer seçeneklerdeki yargılar kesinlikle çıkarılamaz. |
Bir gün genç bir yazar, Anatole France’a yazdıklarını göstererek: “Yazmaya devam edeyim mi, etmeyemeyim mi?” diye sorar. O da: “Yazmak elindeyse, yazma.” der. Çünkü hiçbir gerçek yazar için yazmama olasılığı yoktur. Anatole France’ın bu sözleriyle anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir? | A) Genç yazarları kırmadan, onlara yardım etmek gerekir.
B) Henüz ustalaşmamış bir yazar, deneyimlerinin izlediği yoldan gitmelidir.
C) Genç yazarlar, olgunlaşmamış da olsa yapıtlarını ortaya çıkarırlar.
D) Başarılı, usta bir yazar için yazmak, güçlü bir tutkuya dönüşmüştür.
E) Usta yazarlar, deneyimsiz yazarlara yol göstermekten kaçınmazlar. | Cevap D. Çözümü: Gerçek yazar yazmadan olamaz. |
Yıl sonunda sınıfı tüm öğrencilerin pastel boyaları bitmişti fakat kimi öğrencilerin kursun kalemleri olduğu gibi duruyordu. Kursun kalemi bitmeyen kursun olan öğrencilerin bazıları-nın pastel boyaları bitmemişti. | A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III D) I ve II E) II ve III | Cevap B. Çözümü: Bu parçada anahtarları bir bulalım: "Sınıftaki tüm öğrenci-lerin pastel boyaları bitmiştir." "Kimi öğrencilerin kursun ka-lemleri bitmişti." "Kesin çıkarılabilir yargı" soruluyor bize. I... "pastel boyaların bittiği" bu doğru olur. 1. anahtarımızda "pastel boyaların bittiği" kesindi. |
Hüzün filmini çekseydim. (1) Borçka'ya, Karçal Dağları'nın sisi doğasına giderdim. (1) Askin filmini çekseydim. Eğirdir Gölü'nün gözlerden uzak koyu Akbüke'ye giderdim. (2) Birrey-sellikten toplumsallığa giden bir öykünün filmini çekseydim, Karpazbaşi Selâleleri'ne giderdim. (3) Bu parçanın anlamı bir bütün oluşturabilmesi için 1, 2 ve 3 numaraların yerine I, II ve III numaralı cümlelerden hangileri gelmelidir? | A) I II III
B) I III II
C) II I III
D) II III I
E) III II I | Cevap D. Çözümü: Bu soru tipi şaşkınlık yaratmıştı. Çoğunluğun çok zorlandığı bir soru formatıdır. Kendi soru tipinin en zor sorusu, çok zor soru yorumlarının çok duyduk kabul, biz de bu sorunun ve bu soru tipinin zor olduğunu kabul ediyoruz. |
(I) Bu dönem biçim, dil bir mermer kuttesi gibi göp yâren-rek istedikleri şaîre sokmaya çalışmıştır. (II) Bunu yaparken de dilin olanaklarını, sınırlarını zorlamaya önem vermiştir. (IV) Anlam ve çağrışımın güçlenmesine önem vermiştir. (IV) Her şair kendine özgü bir oluşturma çabası içinde olmuştur. (V) Türkçenin gücünü bu çağrışımlarda gizli olduğunu anlamış ve anlatmaya çalışmıştır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap D. Çözümü: Anhtar yöntemine iyi alışıldığında aslında en kolay soru tipi-dir bu "düşüncenin akışını bozan cümleyi bulma. |
Kerime onu görünce çok mutlu oldu. İyi arkadaş olacaklarını düşünerek elini uzun uzun sıktı. Vildan bu el sıkışa karşılık vermemekle birlikte elini de çekmedi. Evet, eli bu sıkışa cevap vermesiyle ama, biraz mahçup olmakla beraber sessiz gülüm-semişti de sevinci görünmeye çalışmıştı. Bu parçadaki olayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenmez? | A) Vildan, Kerime'yi kırmaktan kaçınmıştır.
B) Kerime, bu tanışmaya oldukça sevinmiştir.
C) Kerime'yle tanışmayı Vildan istememiştir.
D) İkisi de beden dilini kullanmıştır. | Cevap C. Çözümü: (A) Vildan bu el sıkışa karşılık vermemekle birlikte elini çek-medi. Yani Kerime'yi kırmaktan kaçındı. |
(I) İlk gösteriminden sonra büyük bir kutu olduğu düşünülen sinemanın o dönemde filmleri, bugün anlayışımızla göre film sayılmayacak kadar küçük parçalardı. (II) Teknolojik yetersizliklerden dolayı filmler ses eklenemiyor, (III) Sinemanın ekleme çabası hep bu parçacıkların biraz daha uzununu eklemeye çalışmasıydı. (IV) Her gösterime bir önceki yeni parçalar eklendi. (V) Harflerin heceye, hecelerin sözcüğe, sözcüklerin cümleye dönüşmesi gibi, konu geçtiğinde sonunda artık küçük de olsa anlatılacak bir emekleme rekisinin anlamı. Parçanın anlam bütünlüğünü bozan cümle aşağıdakilerden hangisidir? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap B. Çözümü: (I)'in anahtarları: "... O dönemki filmler bugüne göre film sayılamayacak kadar küçük parçalardı" |
GÖZLEM: Ailelerde gelir düzeyi yükseldikçe çocukların hazır gıda tüketimi artmaktadır. SONUÇ: Gelir düzeyinin yüksek olması çocuklarda obeziteye neden olmaktadır. | A) Gelir düzeyi düşük ailelerin çocuklarında obezite gözlenmesine rağmen bu çocukların hazır gıdalarla beslenmemesi
B) Aşırı beslenmenin, en önemli obezite nedeni olarak kabul edilmesi
C) Gelir düzeyi düştükçe çocukların spora ayırdığı zamanın azalması
D) Gelir düzeyi yükseldikçe ailelerin çocuklarının eğitim düzeyinin de yükselmesi
E) Gelir düzeyi yükseldikçe ailedeki çocuk sayısının azalması | Cevap A. Çözümü: "Gelir düzeyi, hazır gıda tüketimi, obezite." "Gelir düzeyinin yükselmesi ona bağlı hazır gıda tüketiminin artması ve buna bağlı olarak da obezitenin artması." Soru kökü bu yargyı çürüten bir yargyı buluyor. |
Astronomi en eski bilim dallarından biridir ve bu alandaki çalışmalar matematik, fizik, kimya gibi birçok bilim dalının gelişimine önemli katkıları sağlamaktadır. (II) Astronomi, bilinen bir özelliğidir. (III) Astronomi laboratuvar yalnızca astronomi adına yapılamayacak belli başlı kuramları doğrulanması için Yassı gibi fizikteki edilir. (IV) Bu gözlemler Genel Çekim yasası gibi fizikteki belirli başlı kuramların doğrulanması için önemli bilgiler de edinilmektedir. (V) Astronomi hesaplamaları, trigonometri ve logaritma gibi matematik çeşitli dallarının gelişmesine de yardımcı eder. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde karşılaştırm a yapılmıştır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap A. Çözümü: Yant olan A'da "..." en eski bilim dallarından "..." anahtarında diğer bilimileri kastedip karşılaştırmıştır. |
Anlaşılmanın korkusu sardığında bedeni, sözcükler degersizce ortalıca saçılır ve çaresizce konuşmacıyı kurtarmak için konuşur. Çoğaldıkça birbirlerine yabancılaşırlar. Tipki sokakta birbirine yabancı olan insanlar gibi... Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Kimi zaman susmak daha güçlü bir iletişim yoludur.
B) Topluluk önünde konuşma alışkanlığı zamanla kazanılır.
C) Çoğu zaman konuşmak istenenle karşı tarafın anladığı birbirinden farklıdır.
D) Kaygıyla söylenen gereksiz sözcükler anlamı daha da zorlaştırmaktadır.
E) Dil, insanların birbirine bağlayan en önemli anlaşma aracıdır. | Cevap D. Çözümü: "Anlaşılmanın korkusu sardığında bedeni, sözcükler değersizce ortalıca saçılır ve çaresizce konuşmayı kurtarmak ..." |
Ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı Bu parçada astronomiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmaktadır? | A) Ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı
B) Çalışmalarının günümüzde hangi düzeye ulaştığı
C) Doğuşundan günümüze kadar geçirdiği aşamalar
D) Diğer bilimlere nasıl bir iliskisi olduğu
E) Önemli keşiflerin astronomiye etkileri | Cevap D. Çözümü: Bu sorunun yanıtı da (D) ilk sorunun anahtarlarıyla aynı: "..." Diğer bilimlerle ilişkisi "..." Çünkü eski bilimlerle ortaklık ve farklilikları anlatılmış. |
En güzel konuları berbat eden ressamlar olduğu gibi en sıradan konulardan şaheser yaratan ressamlar da vardır. Çektiğimiz iki elmayı masaya koyar, resmini yaptıkdan sonra kuzbinim gibi almamızı olursunuz. Onun için Rafael "Ilyi çizilmiş bir limon resmi, kötü çizilmiş bir kadın resminden her zaman güzeldir." der. Ben, konularla bu açıdan bakarım. Bir resmin değeri, ne konusuyla ne de yansittiği gerçeklerle ölçülmez. Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir? | A) Resimlerinizin konularını nasıl seçiyorsunuz?
B) Bir resmin boyutuyla değeri arasında nasıl bir ilişki kurabilirsiniz?
C) Resim sanatında hangi yollarla ün kazanabilirsiniz?
D) Resim sanatındaki akımlar üzerine düşünceleriniz nelerdir?
E) Size göre, resimde konunun önemi nedir? | Cevap E). Çözümü: Sorunun yanıtı dendiği için soruda ilk cümle anahtar cümledir. Şimdi de bu anahtar cümleinin anahtar sözcüklerini bulalım: "En güzel konuları berbat eden ressamlar .... en sıradan konuları berbat etmek ya da şaheser yapmaksa durum; bu, konunun önemli olmadığını, başka yeteneklerin önemli olduğunu gösterir. Böylece konunun önemini sorgulayan tek seçenek E'dir. |
Bence edebiyat öğretmeni, edebiyatı öğreten değil, sevdiren insandır. Öğretim izlencelerinin, ders kitaplarının yıkılmaz duvarlarını zorlayıp alanı genişletmesini bilir. Açılan yeni alanlara benzersiz, yeni fıçılara düşer. Söyledikleri ezberletmez, öğrencilerini öğrenci fikir diyeye yönlendirir. Çünkü, ona göre edebiyat, sadece bir ders değil, insana iyiyi ve doğruyu öğreten bir yaşam biçimidir, bir duygu eğitimidir. Bu parçada göre, edebiyat öğretmenlerinden beklenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Hangi konunun nerede bulunacağını öğretme
B) Okumaya alışkanlık edinmiş kuşaklar yetiştirmeyi amaçlama
C) Okuruzalığını her şeyden önemli olduğunu anlatma
D) Kendi dünya görüşünü benimsetmeye çalışma
E) Bireyin iç dünyasını zenginleştirip kişisel gelişimine katkı sağlama | Çözümü: Son cümle "Çünkü" diye başlıyor. Anahtar cümleyi bulduk öyleyse "Çünkü ona göre edebiyat sadece bir ders değil, insana iyiyi ve doğruyu öğreten bir yaşam biçimi, bir duygu eğitimidir." Yanıt olan (E) de de aynı anahtarlar var: "Bireyin iç dünyasını zenginleştirip kişisel gelişimine katkı sağlama" anahtar eşleşmesini inceleyiniz. |
Amerikan otomobil üreticisi Chevrolet’in büyük satış beklentisiyle çıkardığı Nova modeli, en yakın pazar olan Latin Amerika’da istenen satış miktarına bir türlü ulaşamamıştı. Acaba Latinler otomobilin şeklini mi beğenmemişler, yoksa fiyatı mı fazla geldiği diye araştırılırken gerçek ortaya çıktı. “Nova” sözü İspanyolca’da “anlatılan durum”, “pazarlamada aşağıdakilerden hangisinin önemini gösteren bir örnektir? Bu parçada anlatılan durum, pazarlamada aşağıdakilerden hangisinin önemini gösteren bir örnektir? | A) Yabancı dildeki ürün adlarının doğru yazılmasının
B) Ürünün pazarlanacağı ülkenin kültürel özelliklerinin
C) Pazarlanacak ürünün benzerlerinden üstün olan niteliklerinin
D) Ürünün beklenen satış miktarının gerçekçi biçimde tahmin edilmesinin
E) Pazarlanacak ürünün tanıtımının iyi yapılmasının | Cevap B. Çözümü: Çözüm yine son cümleye gizlenmiş. “... gerçek ortaya çıktı: “Nova” sözü İspanyolcada “gitmiyor” (no va) anlamına geliyor.” Yani bir olan B’ye baktığımızda söze gerek kalmıyor adeta. Ülkenin kültürüne uygun olmayan bir ürün pazarlanabilir mi, ne dersiniz? “Gitmiyor, diye marka modeli olmuş bir araç bilinçaltında aynı etkiyi (gitmeme) yaratabilir. |
Bir internet sitesinin güvenilirliğini anlayabilmek her zaman kolay olmuyor. (II) Doğru bilgiye sahip güvenilir bir çok site, yanlışlarla dolu. (III) O denli inanılır ve güvenir görünen bilgiler alay alaylar bile kimi zaman yanlışlıkla buralardan yor ki haber ajansları. (IV) Yazım ve dilbilgisi hatalarıyla dolu bu siteleri karşılamak, etkin biltirim doğru yönlendiren ve işaretli aşırlı kullanmayan olman artık sitelere. (V) Ünlem yazar bilgilerinden yoksun siteler, bir şeye inanmadan önce iki kez düşünme neden oluyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? | A) I. cümlede, bir sorundan söz ediliyor.
B) II. cümlede, istenmeyen bir durum belirtiliyor.
C) III. cümlede, beklenilen ortaya koyuyor.
D) IV. cümlede, bir yangın karşısında durumlur belirtiliyor.
E) V. cümlede, çeşitli durumların ortaya çıkardığı bir sonuç belirtiliyor. | Çözümü: Yanıt olan D’ye bakalım: “beklentilerin karşılandığı durumlar” diyor. Oysa (IV)te “... biltirim artık doğru” ifadesi bırakın beklentilerin karşılandığını, bir isyan neredeyse. |
Çocukların her şeye kolaylıkla inanmaları nedeniyle onlara yönelik reklamların satın alma davranışı oluşturma gücü, yetişkinlere kıyasla çok daha yüksektir. Çocuklar bir kez reklamı olumlu göre oldukça hatırlayabilir ve o ürünü alma isteği duyabilirler. Ayrıca, tekrarlanan reklamlar çocuğun ürünü isteği ile ilgili güncellenmesine neden olabilir. Özellikle çocukların karakteristik kullandığı bir süper kahraman, çizgi film ya da oyun destekleri istedikleri yerleşim çok zihninde ürünü ilgili gerçek dışı ve yanlış bilgiyi yapılan reklamlar, ürünlerle ilgili gerçek ve doğru olmayan bilgiler olmasası için yetiştirilmeli, yenilemesi gerektiği çok şerleri ya da yaşı attırmalar. Örneğin, reklamların kendisi için uygun ürünler olmadığı halde reklamda gördüğü ya da çocuk yaşına uygun olarak çocuğun zihninde yerleşebilir oyun çağ ısrarla istediği duyabilir. Bu parçada aşağıdaki hangisine değinilmiştir? | A) Reklamların çocuklara zarar vermeyecek biçimde hazırlanması gerektiğine
B) Çocukların alışveriş yapmayı çok sevdiklerine
C) Çocukların deneme - yanılma yoluyla daha kolay öğrenebileceklerine
D) Çocuklarda, tanıtılan ürünleri objektif olarak değerlendirme yeteneğinin gelişmemiş olduğuna
E) Anne ve babaların, çocuklarının erken yaşlardan itibaren televizyon izlemelerini engellemesi gerektiğine | Cevap D. Çözümü: İlk cümle anahtar cümledir: "Çocukların her şeye kolaylıkla inanmaları nedeniyle onlara yönelik reklamların satın alma davranışı oluşturma gücü..." (D) çocuklarda, tanıtılan ürünleri objektif olarak değerlendirme yeteneğinin gelişmemiş olduğuna" |
Denilen ve gazeteler hızla güncellenirli yitiyor. Bu nedenle ber, kalıcı olsun diye, çizdiklerini bir araya getirmek istiyorum. Çünkü onlar tekrar tekrar bakılacak karikatürler. Ben de bir ünlü karikatürist arkadaşımın on yıl önce çıkarttığı kitapta yer alan karikatürlere hâlâ gülüyorum. On yıl sonra da güleceğim. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? | A) Konularınız hep günlük olaylardan mı seçersiniz?
B) Bir karikatürist olarak çizdiklerinizi neden bir kitapta toplamayı düşünüyorsunuz?
C) Size karikatürde çizgi mi söz mü daha önemli?
D) Karikatürlerinizi ilginç kılan özellikler nelerdir?
E) Sizce karikatürün amacı güldürmek midir? | Cevap B. Çözümü: Yantı olan B'de Karikatürün kitapta (anhatarmız) toplanması anlatılıyor. Son iki cümlenin de anahtarı "kitap"tır. İlk cümledeki 'dergiler ve gazeteler hızla güncellenirli yitiyor' kalıcı olan 'kitap' değil midir? Ne dersiniz? |
Dilimiz kirleniyor, kirletiyoruz diye yakınıyoruz. Yazımımızla örnekler sunmuştuk; dili düşüncelerimiz yazıncaya dökmekte zorlanıyor ama bu eksikliği sorgulamaktaan kaçınıyor. Bu yüzden de not tutmayı, mekttup yazmayı, okuma yapıt yazacak özetlemeyi beceremiyoruz. Oysa yazma eylemi, insan beyniyle insan elinin ortak ürünüdür. Dilimizin kirletilmesini önlemek istiyorsak öncelikle birey olarak yazılı anlatımımızı güçlendirmemiz gerekir. Böyle diyen bir yazarın dilimizle ilgili olarak vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir? | A) Sorunların farkına varamadığı
B) Zenginliğinin belirmede yetersiz kaldığı
C) Yazı diliyle konuşma dili arasında fark olduğu
D) Yabancı dillerin saldırısından korunmak gerektiği
E) Yazılı anlatımın, dili korumanın temel koşulu olduğu | Cevap E. Çözümü: Son iki cümlemiz anahtar cümledir. Son cümleye bir bakalım: "Dilimizin kirletilmesini önlemek istiyorsak öncelikle birey olarak yazılı anlatımımızı güçlendirmemiz gerekir." |
Bana "yazılarım mı yoksa gazetecilikte mi daha iyi?" diye soruyorlar. Zor bir soru. Gazetecilikte neleri yapıp neleri yapamayacağımı benimle çalışanlar bilir. Yazarklık servisi ise çok yeni. Kitabı daha bir hafta önce yayımlanmış bir yazarım ben. Kendi yazdıklarımı beğenip beğenmememim bir önemi yok. Ben, okurun beğendiği kadar "yazar"ım. Bu sözleri söyleyen bir kişinin yazarlığıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşabiliriz? | A) Mesleğinde daha özverili çalışması gerektiğinin farkındadır.
B) İnsanın kendisini övmesinin başkalarınca hoş karşılanmayacağından korkmaktadır.
C) Yaptığının, gelecekte büyük ilgi görmesini beklemektedir.
D) Yeterliliğe ve yaratıcılığı belirleyen ölçütüm, okurların değerlendirmesi olduğunu düşünmektedir.
E) Gazeteciliğin, yaratıcılığını geliştireceğini bilmektedir. | Cevap D. Çözümü: Son iki cümle anahtar cümledir. Yant olan D'ye bakalım: "Yeterliliğini ve yaratıcılığı belirleyen ölçütüm, okurların değerlendirmesi olduğunu düşünmektedir." |
Akşam yemede sessizlik vardı. Büyükler, yemek yer gibi görünüyorlardı; ama pek bir şey yedikleri yoktu. Biz çocuklar da, bir günden sonra yağımız bitmiş masadan kalkmamız söylendi. O an önce yemeğimiz bitrilip deşıdığımız, Babannemin eğlenceli tekerlemeleri söylediği, annemin zaafet ve güzellikle renklendirdiği, lezzetli yemeklerin sohbet ve kahkaha ile yendiği akşamlar nerede kalmıştı? Bu parçada anlatılan aile üyelerinin içinde bulunduğu durum, aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir? | A) içe kapanık - gururlu B) kırgın - görgülü C) tedirgin - sıkıntılı D) huysuz - kaderci E) saygılı - utangaç | - Çözümü: Anahtar cümleye (Son cümleyle) bir bakalım: "...kahkaha ile yendiği o akşamlar nerede kalmıştı?" kısımından artık mutlu günlerin kalmadığı anlaşıldığına göre sıkıntılı günler yaşanacaktır. Bunun olduğu tek seçenek C'dir. |
Soru4: Sait Faik "Yazmasam deli olacaktım." sözüyle bence "Hayata başka türlü katılamayacağım" demek istiyor. Benim içinse yazdığım metinlerde savunduğumun aksine, yaşam bir yük ya da boş bir çaba değil. Yaşama bağlı olan insanların ben. Ama sanırım benim yaşamı yaşanlası bir şey olarak görmemi sağlayan da "yazmak"tır. Sait Faik "Yazmasam deli olacaktım." sözüyle bence "Hayata başka türlü katılamayacağım" demek istiyor. Benim içinse yazdığım metinlerde savunduğumun aksine, yaşam bir yük ya da boş bir çaba değil. Yaşama bağlı olan insanların ben. Ama sanırım benim yaşamı yaşanlası bir şey olarak görmemi sağlayan da "yazmak"tır. | A) Yazmanın yaşamla olan ilişkiyi güçlendirdip güzelleştirdiği B) Yazarların, yaşadıkları olayları olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirdiği C) Yazmayı sevmenin, insanı yazmaya yönlendirdiği D) Yazarların, yapıtlarında gerçek düşüncelerini yansıttığı E) Yazmanın, sosyalleşmeyi sağladığı | - Çözümü: Son cümle "Ama" ile başladığına göre anahtar cümlemiz budur. Anahtar sözcükler: "...yaşamımı yaşanlası görmemi sağlayan "yazmak"tır." |
Sanatçı, yasama ilişkin bilgi edinme yükümlülüğü altında kaç. Bu demektir ki yasadığı zaman dilimde olup bitenlere; numaralı camlar gerekıyorsa o camların takılı olduğu göz iiklerle bakmalıdır. Bu yurunuşlu bilinçine varmayan bir sanatçı, gerçek dünyayı ya bulanık görecek ya da hiç göre-meyecektir. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilenleri destek-ler niteliktedir? | A) Avrupa tiyatrosunda natüralizm öncesi dönemde, yeni biçim ve üslupların denenmesine karşın artık bir deği-şim dünya, eski ölçütlere göre algılandığı için çok büyük bunalımın içine düşülmüştü.
B) James Joyce'ün Ulysses ömeğinde olduğu gibi pek çok yazar okumak için değil, ünlü olmak ve incelenmek için yazıyor.
C) Sıantın tarihi, geleneksel biçimlere ve üsluplara nere-deye bütünlüle bağlı kalarak yeni olabilmiş sanatçılarını öyküsüyle dolu.
D) Franz Kafka'nın yüz yıl sonra da ününü koruyup gele-ceğe kalacağını öngörebilmek için gerek yaşıdığı zamanın şartlarını göz önünde bulundurmaya yerektektur.
E) Bir yazar, anlatacaklarını değiştirmeden olduğu gibi dile getirirse yazar değil, gazeteci ya da politikacı olur. | Cevap A. Çözümü: -"Anlatılar... " yaşadığı zaman dilimde olup bitenlere... ".... bilinçine varmayan sanatçı, (1) gerçek dünyayı bulanık gö-recek... "Yant olan A'daki anahtarları bulamam... " artık çok değişen dünya, eski ölçütlere göre algılandığı için bir büyük bunalımın içine düşülmüştü. (2) |
Hemen ünlü olmak isteyen öğrencilerime Shakespeare'in, ölümünden yüz elli yıl sonra öne kavuştuğunu; Dostoyevski'nin, çağdaşlarından çok daha sonra kabulendiğini hatır-latırım ve eklerim: "Roman yazmak, geleceğe mektup g öndermek gibidir. İki yüz yıl sonra da okunuyorsan bu iş tamam demektir." Bu parçada romancılıkla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Büyük sanatçıların yaptıları örnek alınmalıdır.
B) Başarının ölçütü kalıcılıktır.
C) Yaptının belirli sanatsal nitelikler taşıması gerekir.
D) Ancak çok yetenekli kişiler başarı kazanabilir.
E) Çok emek ve sabır isteyen çileli bir iştir. | Cevap B. Çözümü: -Anhtar cümle (son cümle): "iki yüz yıl sonra da okunuyor-san bu iş tamam demektir." Yant olan B'ye bakalım: "Başarının ölçütü kalıcılıktır." |
Ben gerçek sanatı duyguların, iç üperitelerin, aktardığı şeyin insanlara tattırdığı duyguların, üperitelerinin sanatların ve özellikle müziğin uyandırdığı duyguların pek farklı olmadığını düşünüyorum. Bu düşüncemin oluşmasının birinci nedeni, iyi bir kaplayan güzel bir müzik, ya-pıtını dinlediğimde beniml olan güçlü ve güzel bir aynısını, birkaç diz çöke yeniyorl ikilimde ya da dinlediğim-de de tatmamda. Bu parçada sanatla ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? | A) Yapıtların yaratım süreçlerinin benzerliği
B) Her türün, birbirinden farklı özellikler taşıdığı
C) Farklı alanları olsa da hepsinin benzer duygulara ses-lendiği
D) Yapıtların, sanatçının duygularının dışa vurulmuş biçimi olduğu
E) Her türün izleyicisinin farklı olduğu | Cevap C. Çözümü: Paragrafın her tarafı neredeyse anahtarlarla dolu, ilk cümleye bir bakalım: "Ben gerçek sanatı insanlara tattırdığı duyguların... öteki söz sanatlarının plastik sanatların .... uyandırdığı duy-gular dan farklı olmadığını düşünüyorum". Yanıt olan C'ye bakalım: "Farklı alanları olsa da hepsinin benzer duygulara seslendiği" |
Yazarlar eskiden, kitapları piyasaya çıkarırken gazeteci-ca-işler, kitaplarını tanıtmayı amaçlayan konuşmalar yaparlardı. İsterlerdi ki okuyucuların kitaptan haberi olsun. İnsana özgü bir zayıflık ama ben de saygısız bir uslupla. Bence bu durum çok eleştiri hamce anlayışlır bir duygu. Ne var ki yazarlık, insanlara rahatça saygısızlılık edecekleri bir meslek değildir. Tam tersi ben çocukluğumdan beri yazarlığı kutsal bir ola-rak görüyorum. Bu nedenle, bu işi yapmaya başlayınca yazar olmanın bedeli her neyse onu ödeme kararı verdim. Eğer hakkında konuşmadığıma kitaplarım satılmayacaksa satıl-masın, diye düşünüyorum. Bu parçada konuşan kişi aşağıdakilerin hangisinden yakınımaktadır? | A) Okurların, kitaplara ön yargıyla yaklaşmasından
B) Yazarların, mesleklerinin gerektirdiği sorumluluğu taşı-yamamasından
C) Fazla eleştirilen kitapların satışının az olmasından
D) Yazarların kendi yapıtlarındaki kusurları göremeyişlerinden
E) Yazarların, kitaplarını duyurma çabalarına gösterilen tepkilerden | Cevap E. Çözümü: Anahtar cümleler: "İsterlerdi ki okuyucuların kitaptan haberi olsun.... Ne var ki bu durum çok eleştiri..." Yanıt olan E'ye bakalım: "Yazarların, kitaplarını duyurma çabalarına gösterilen tepkilerden" |
Herkesin bir hayat hikayesi vardır. Çoğu insanın hayatı, az çok öngörüldüğü bir çizgide, suyun dere yatağında akışı gibi akar gider. Kimilerimizi de benimki gibi biraz daha farklı seyreder. Ben hayatımı özlemlerimle değiştirmese ve onların peşinden gitmeye çalıştım; iyi insan olmayı, bunun sağlayacağı doyuma ulaşmayı istedim. Bu parçada anlatılan farklı iki yaşam biçimi aşağıdakilerden hangisidir? | A) Sorguluyac bir yol izleme - Huzurı kendi içinde arama B) Yaşamadan bir şeyler ummama - Elindekinlerin değerini bilmeme C) Beklentisine uygun bir yaşam benimseme - yaşamının yönlendirmesine, farklılaştırmaya çalışma D) Değişik yaşamlar olabileceğini düşünememe - kendi yaşamını hep başkalarınınla karşılaştırma E) Karamsarlılık içinde olma - Kişisel mutluluktan kaçınma | Cevap C. Çözümü: Anlatım cümleyi bulalım: "Çoğu insanın hayatı, az çok öngördüğü bir çizgide... gider." Yanıt olan c'ye bakalım: "Beklentisine uygun bir yaşamı benimseme..." Diğer kısmı bulmaya gerek kalmadı. |
Çoğu insan kendisini mutsuz eden koşullarda yaşar ama bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmaz. Bir macera arama belli bir yaşama koşullanması durumbadır. Bu koşullarda da mayi, bir yenilik yapmayı düşünmez bile. Çünkü sürüp giden belli bir yaşama koşullanmasına yol açar. Ama ben, huzur mutsuzluğunu fark edememesi durumlarda. Bu koşullarda da verilör gibi görünse de bir insan için bir şey düşünmeye belirlenmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir ön kısının olarak rum. Çünkü insanın tadı isteyeng deneyimlerde, macera tutku-su yer alır. Yaşamın yaşamı yeni dönem özünde. Bu yüzden, sürekli değişen bir üfükten daha keyifli bir şey olamaz. Her yeni gün, yepyeni bir güne atlında doğabilir. Bu parcaya göre insanı, hayatında değişiklik yapmama algısına düüren etken nedir? | A) Toplumsal çevresinin sınırlı olması B) Başkalarna karşı güven duygusunu yitirmesi C) İçinde bulunduğu yaşam düzenini kabullenmiş olması D) Maddi olanaklarının yetersiz olması E) Yaşlılık dönemini rahatça geçirmek istememesi | Cevap C. Çözümü: Anlatım cümle "Çünkü" diye başlayan cümleyle bir bakalım: "Çünkü sürüp giden belli bir yaşam koşullanması durumbadır." Yanıt olan C'ye bakalım: "İçinde bulunduğu yaşam düzenini kabullenmiş olması." |
Seçtiğim bu yöntem nedeniyle öykülerim bir takım parçalardan oluşur. Ama bu parçaların kimileri “eksilmiştir”. Öykülere yazarken giriş, gelişme, sonuç bölümlerini dikkate almaz. Özellikle yapılmış bir eksikliktir bu. Numaralanmış söz ve cümlelerin anlamı ve kuralı bir bütün oluşturacak bir biçimde sıralanışını bulunuz. | A) I – III – IV – II B) I – IV – III – II C) III – I – II – IV D) III – IV – I – II E) II – IV – I – III | Cevap C. Çözümü: Bir paragrafın ilk cümlesi kesinlikle kendisinden bir öncekine bağlayıcı bir öge (sözcük ya da sözcük grubu) ile başlamaz. Yani bağımsızdır, geneldir. İlk cümle böyle bir cümledir ve paragrafın ilk cümlesidir. Ancak I. cümlede “Seçtiğim bu yöntem...” IV. cümlede “Özellikle yapılmış...” cümlede “Ama...” ifadeleri bağlayıcı öge, genel yargı değildir. Bu sebeple ilk cümle özelliği taşımaz. (İlk cümle. Çünkü I. cümle üde unutmayın!) II. cümlelinin I. den sonra geldiği kesin. Çünkü I. cümledeki “anhatarımız” bir takım parçalar’dır. II. cümledeki anhatarımız “bu parçalar...” diye devam ediyor. Şimdiki sonuç şu oldu: III – I – II ... zaten geriye IV. cümle kaldı. Onu da eklediğimizde C’de III – I – II – IV olduğunu hemen görürüz. |
Tarsus’u hatırlayınca onun her köşesinde bir öykünün... -izi olduğunu. “Keşfedilmeyi bekleyen kentlerden biri” olarak - - - gerektiği düşünüldü. Yukarıdaki cümledeki boşlukları anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. | A) yaşanmışlığının - nitelendirilmesi B) durgunluğun – not edilmesi C) gerçeklerinin – vurgulanması D) gözeneklerin – beğenilmesi E) ilklerin – kabul edilmesi | Cevap A. Çözümü: Şimdi de bu tip soruları anahtar söz yöntemiyle çözelim. Demiştik bu yöntem soru tipi ayırımı yapmadan kullanılır, işte yarar diye! ...“Tarsus’u hatırlayınca onun her köşesinde bir öykünün, “öyküyü” anhatarımız. Bu kadar sözcüğün ulaştığı yer “öykü” dür. Öykü ne demek peki bu cümleyi okuduğumuzda? Elbetteki “yaşanmışlık”tır. “Bu kente çok öyküm var” cümle- sini örnek olarak verdiğimizde “buradaki öyküm”ün eşanlam- lısı ne olabilir bir düşünün: yaşadığım anılar, olaylar, anılar vb. “değil mi? Diğer hiçbir seçenek bu anlama gelen bir sözcükle başlama- dığına göre daha fazla bir şey yapmaya da gerek kalmadı. Bu anahtar sözcük sadece A’da var. |
Adalarda otururlar; akşamları iskeleye çıkıp gelen yaşılları karşılar; uçarlalar, gençler arkadaşlarıyla buluşur; yenilenler bahçelerinde, aralarında söylesişirler. Saat dokuza gelince, herkes evine dönmüş dışında kimse oturmuş görünmez ortalıkta. ve gelen birkaç kişi sofraya oturmuş olur. Adalara gezme yerlere birkaç dönüş yapmış oluruz. Bu parcanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? | A) Öyküleme B) Tanımlama C) Tartışma D) Açıklama E) Karşılaştırma | Cevap A). Çözümü: İlk cümleden paragrafın düşünce içermediğini yani sanatsal (olay) bir metin olduğunu görüyoruz. Bu tarz olunca ya Betimleme ya da Öyküleme biri olabilir. Olaylar var mı diye baktığımızda "Adalarda oturanların gelenleri karşılamaları (I. olay = eylem), söylenmeleri (IV. olay = eylem) gibi olaylar (III. olay), gidenleri uğurlamaları (II. olay = eylem) buluşmalar (II. olay) devam ediyor. Olaylar varsa Öyküleme yoksa Betimlemededir (A). Olmasaydı Betimleme olacaktı ya- nıt öykülemedi. |
Kenar mahalleler. Birbirine geçmiş, yaşlanmış tahta evler. Kı- min kaplamaları biraz daha kararmış kiminin balkonu biraz daha eğrilmiş, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir. Hepsi hastadır; onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum. Bu parcanın anlatım biçimi, aşağıdakilerden hangisine bir örnektir? | A) Betimleme (tasvir) B) Tartışma C) Açıklama D) Öyküleme (hikaye etme) E) Örnekleme | Cevap A). Çözümü: İlk iki cümle: Kenar mahalleler. Birbirine geçmiş tahta evler. Görüldüğü gibi bu iki cümle düşünce içermiyor. Olaylar da olmadığına göre geriye Betimleme kalıyor. (A) "mahalle"in ve "evler" in ayrıntıları (sıfatlar=betimlemeler) altı çizili sözcüklerdir. |
Köyden kasabaya taşınmıştık. Cadde üstünde, sol tarafımız bahçesi olan, beyaz boyalı bir ev satın almıştık. Bahçemizde den, su, yan bahçeden gelen küçük bir su yolu geçiyordu. Bu komşu duvarın altından aşağıdaki bahçelere akıyordu. Bizim bahçemiz bir köşesinde ufak bir tel çitmes vardı. Dip tarafta domates, biber, yeşil salata ekilmişti. Cadde tarafından sardunyalar, pembe karanfiller, hanımelileri bulundurduk. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerine başvurulmuştur? | A) Açıklama - öyküleme
B) Tartışma - betimleme
C) Öyküleme - betimleme
D) Açıklama - tartışma
E) Örnekleme - öyküleme | Cevap C. Çözümü: Bu tür yanıtlı ikili verilmiş soruları daha ilk cümleyi okuyarak yanıtlamak mümkün. Şöyle ki: İlk cümleyi okuruz. Düşünce zıya değilişe Açıklama - Öyküleme ikili olur. Düşünce yazısıysa ancak Betimleme - Tartışma ikili olur ve yanıt olur. İlk cümle: "Köyden kasabaya taşındık" düşünce Betimleme - Öyküleme ikilisi yanıt olur ve böylece Betimleme - Öykülemde ikilisi yanıt olur. (C) Görüldüğü gibi yöntem uygulandığında on saniyenin altında soru garanti bir şekilde çözülebiliyor. |
Yirmi yaşından fazla göstermeyen bir genç, çadırın önünde yan yatırılmış el arabasının üstüne oturmuş şaz çalıyordu. Fenerin aydınlattığı alnı, ter damlalarıyla kaplıydı. Sazının sapı, canlı bir sıralı yumaklayan kayan parmaklarının altında sarıcı bir gibi titriyordu. Tellere vuran parmakları, küçük fakat kendinden emin hareketler yapıyordu. Gencin eli, sazın gövdesine yaklaşıktıkça insan, saz ile arasında gizli fakat çok anlamlı bir konuşma olduğunu sanıyordu. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağırlık basmaktadır? | A) Betimleme
B) Tartışma
C) Açıklama
D) Öyküleme
E) Karşılaştırma | Cevap A. Çözümü: İlk cümleye baktık. Olay (sanat) yazısı. Devamını okuyoruz, olaylar varsa Öyküleme diyeceğiz yoksa da Betimleme. Bana kıyoyur bir genç şaz çalıyor. İlk cümlede. Bu bir eylem yani olay. Ama devamında buna bağlı ikinci bir olay (olay - lar) olmadığından Betimleyici anlatımdır. (A) |
Sofraya hep birlikte oturduk. Tahtadan, yuvarlak bir yer sofrasına, ayaklarımızı altmıza alıp tan yutarak yaklaşırdık. Sofra örtüsünü dizlerimiz üzerine oturdu. Beni oturttu, kız kardeşim de soluna aldı. Karşısında annem oturur. Babam, yemeğe başlamadan içimizden biri tersini ya da yemeğe uzanacak olursa, hiç acımadan kaşığını yanılıp, uzanan elin sırtına indirirdi. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır? | A) Betimleme - öyküleme
B) Öyküleme - örnek verme
C) Betimleme - açıklama
D) Açıklama - öyküleme
E) Açıklama - örnek verme | Cevap A. Çözümü: Hatırlarsanız bu tarz soruların çözümünü on saniyenin altında yapabilirsiniz. Bakalım bir deneyeyim! "Düşünce yok. Olaylar da cümle: "Sofraya birlikte oturduk." |
Çalışmalarımız sonuç verdi. Neler mi oldu? Ot bitmeyen boz- kırar, ipek gibi yumuşak toprak ovalara dönüştü. Tarlalar, arı kovanları yer yüzüne çıkarıldı. Toprağın derinliklerinden de uyanan sular ğığıldaymaya başladı. Kova kova süt veren inekler, kovan kovan bal veren arılar yetiştirildi. Sofralar, el ele verilek üretilen yiyecekler süslü. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Benzetme sanatında yararlanma
B) Öykülemeye başvurma
C) Yinelemelere yer verme
D) Betimleme yapma
E) Tanık gösterme | Cevap E. Çözümü: Bundan sonraki konumuz "Düşünceyi Geliştirme Yolları". Tanımlama, Tanık Gösterme, Karşılaştırma: Bunlar sadece düşünce içeren paragraflarda görülür, onun ana özelliklerini yazma yöntemleri. Bu bilgiler önceden niye verdik dersiniz? Çünkü çok ufak bilgiye (Yukarıda anlatılanlara ilgili olarak) bu soru on saniyenin altında ve kesin olarak çözülebiliyor. "Çalışmamız sonuç verdi. Neler mi oldu? Ot bitmeyen boz- kırar ipek gibi yumuşak asla..." ilk cümleyi düşünce içerimdan. Demek ki bu parçada... "Düşünceleri Geliştirme Yollarından biri (Düşünceyi Geliştirme Yolları var mı... " de Tanık Gösterme olmaması) topraklı ovalara dönüştü... paragrafa düşünce paragrafi değil. Bu nedenle diğer seçenekleri parçada bulunmaniza gerek yok demektir. Yant bu nedenle (E) |
Eylülde Kackarlar’ın çevresinde “kestane karası firtınası” geçer. Kestanelerin dökülme zamanıdır artık. Yöre insanı için kestaneyi hem meyveli, hem de bu ağaçtan çok değerlidir. Çünki evlerin özellikle dış cephesi kerestesiyle yapılır. Rüzgarlar vadilerde uğultulu haberci olarak “dökülmeye” başlamıştır bugünde. Karin habercisi, yaprakları birazdan pencerenin pervazına tüner. Derinden kurt sesleri gelir. Ortalığı yaşanımla hazırdı, aşağı ve beyaz kışa. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır? | A) Karşılaştırma, tanımlama, öyküleme
B) Açıklama, öyküleme, betimleme
C) Tartışma, karşılaştırma, öyküleme
D) Tanımlama, örnek gösterme, betimleme
E) Açıklama, tartışma, örnek gösterme | Cevap B. Çözümü: Son üç cümlede olay zinciri var (öyküleme), baştan sona bol bol ayrıntılar var altı cüzü Betimleme (Betimleme). Buraya kadar her şey normal, çünkü sözcüklerde var. Bakınız II, III, ve IV cümlelerde her ne kadar "Açıklama" da var. Kılıklısının yakalık, Ancak yanıtta "sanatsal metin de olsa bilgi var diyebileceğimiz için "Açıklamayı" da yanıtta eğreti olsa ekleyebilirsiniz. |
Güzelerde'de kışın bembeyaz bir sessizlik kaplar her yanı. Lıkarbaharda taze yeşil, eflatun bir sis gullerle uyumu göze çarpar. Yazın koyu bir yeşil hakim olur, dağlara. Ya sonbahar da? Kayınların, gürgenlerin kırmızısı, ılamur yapraklarının saman gibi sarısıyla güze direnen çalıların yeşil birbirine karışır. Güzelerde'nin en görkemli zamanı sonbahar. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Benzetme yapılmıştır.
B) Betimleyici ögelere yer verilmiştir.
C) Öznellik ağır basmaktadır.
D) Bir varlığa insan özü bir nitelik aktarılmıştır.
E) Yinelemelere başvurulmuştur. | Çözümü: Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak yukarıdaki seçeneklerden hangisi söylenemez? |
Aşikarlıklar, başmakalıp sözler en derin gerçeklerin anla- mını, en güzel duyguların üpertisini unutturabilir. Bunlar yeniden canlandırmak, yeniden yaşatmak için sanatçı olmak gerekir. Ancak bir renk, bir çiçeğin parlak güneşi gibi, bize yeni açmış binbir milyona yıllık güneşin gösteri- şini, Yunus'un söyleyişiyle, her gün yeniden doğan şairler olma- saydı insanlık; öğrenilmiş, ezberlenmiş gerçeklerin kabuğu içinde sıkışıp kalacaktı. Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Abartmaya başvurma B) Yinelemelere yer verme C) Koşul öne sürme D) Yanlış bir söylemeye dayanma E) Tanık göstermeden yararlanma | Cevap D. Çözümü: D'deki "Yanlış bir söylemeye dayanma" demek Nesnel anlatım demektir. Oysa Paragrafta Tartışmacı Anlatım kullanılmış- tır. Hatırlatırsa Tartışmacı Anlatım Nesnel anlatıma değil, Öznel anlatıma dayanmaktadır. Bu nedenle kolaylıkla D'nin olmadığına ulaşabiliriz. |
Soğuk bir İstanbul sabahı... Gök yüzünde bulut kaynıyor; yağmur yağdı yağacak... Biz kola koyuluyoruz. Yarmı saat sürecek yolculuğumuz, Maltepe'nin bildik sokaklarından geçerek bir an önce bitme telasındayız. Sokaklar, işe ye- tişmek için koşuşturan dolu insanlarla, rayların üzerinden, sağa sola bakarak, hızlı adımlarla geçiyor. Bir banliyö treni Gebze yönüne doğru gürültüyle yol alıyor. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? | A) Öyküleme - betimleme B) Açıklama - betimleme C) Karşılaştırma - öyküleme D) Tanımlama - açıklama E) Karşılaştırma - tanımlama | Cevap A. Çözümü: Bu paragraf düşünce değil olay (sanatsal) paragrafıdır. Böyle olunca sadece öyküleme - betimleme ikili oluşturulabiliyordu. Bu şekilde yanıt (A) ulaşabiliriz. |
Benim gibi yazma huveslisi bir arkadaşımla Ataç'ı ziyarete gitmiştik. Yazma tekniğimiz anlatacak, bize yol göstermesi ni isteyecektik. İsteğimiz heyecanlı, titrek bir sesle anlattım. Yüzümü bakı, kalbi "Çok gözüktüklerini yeniden taklit. Sonra şöyle dedi: "camlı ama çok okuyarak ilkin söz dağarcığınızı zenginleştireceksiniz." Sonra masasının üzerinde duran Türkçe Sözlük'ün ilk sayfasını alı, "Sözlük okumakla işe başlamanız. Evet, sözlük okuyamazsınız. Bundan sıkılır, tat alamazsınız bilin ki yazı mazi yazamazsınız." Ataç'ın verdiği öğüt şaşırtmıştı beni. Sözlük okunur muydu hiç? Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Sezdirme B) Koşul C) Öyküleme D) Betimleme E) Karşılaştırma | Cevap A. Çözümü: Olay - lar zinciri olduğu için Öyküleme (C) elenir." kalin camlı "gözlükler" D elenir. "İlkin söz dağarcığınızı zenginleştireceksiniz.." cümlesiyle de yazma tutkusuyla ilgili gençlere böyle bir koşul koymuş Ataç. B elendi böylece. Ataç'ın sözü ile N. Hawthorne'un sözü arasındaki benzerliğe dikkat çekilmiştir. Karşılaştırma notlarına bakıldığında Farklılıklar ya da BENZERLİKLER'in bir karşılaştırma olduğunu uyarmıştı. A'daki sezdirme yalnız kaldı ve yanıt oldu. |
Yazınsal bağlamda katkısız bir özgünlükten söz edilemez. Her yazsal ürünun kendinden öncekiyle içeriksel, sözel düzende uzaktan ya da yakından bir bağlantısı olacaktır. Carlos Fuentes, bu durumu şu cümlelerle belirtir: "Bu kitap- yada babası bir kitap, 6kısır bir cilt var mıdır? Başka dıdın- ların soyundan gelmemiş, bir geleneksiz varlığım var mıdır? Öte yandan gelenek, yenilenmeksizin yaratım süredi- rebilir mi? Yıllar boyu yaşamış öyküler yeni ürünlerle yeniden yerleştirilmez kalınca yenilenmez mi? Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Kişiselleme vardır.
B) Açıklama yapılmıştır.
C) Tanımlamaya başvurulmuştur.
D) Sorularla anlatıma doğallik kazandırılmıştır.
E) Alıntıya yer verilmiştir. | Cevap C. Çözümü: C. Fuentes'in tınak içi cümlesi Alıntı yapmadır. (E). Bu cüm- lenin içindeki "babası bir kitap" kıyaslıleştirme (A), II. cümle- bi ilgi aktaradığı için açıklamadır.(D). Tırnak içinde soru cümleleri ne (soru işareti cümleleri) yer verilmiştir.(D). |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde betimleme yoktur? | A) Söylenenleri hiç duymuyormuşçasına dalgın, düşünceli bir tavırla işini yapmayı sürdürdü.
B) Artık bahar geldi, derken birdenbire hava bozmuş, dam- lar, sokaklar, kırlara kar örtülmüştü.
C) Az konuşan, doğruyu söyleyen, söylediğini tartan bir in- san.
D) İçli, çok duygulu bir adamdı; konuşurken hem ağlar hem ağlatırdı.
E) Benim gibi babamın da dedemin de çocukluk ve ilk genç- lik günleri bu konakta geçmişti. | Cevap E. Çözümü: Betimleme bir şeyin ayrıntısı, sıfatıydı. A'da "dalgın, du- şünceli "B'de "damlar, sokak ve kırlara karla örtülmesi " C'de az konuşan, doğruyu söyleyen, söylediğini tartandı" D'de "içli, çok duygulu" ifadeleri ayrıntıdır. Ama E'de herhangi bir şeyin herhangi bir ayrıntısı yoktur. |
Çalışmalarımız sonuç verdi. Neler mi oldu? Ot bitmeyen bozkırlar, ipek gibi yumuşak topraklı ovalara dönüştü. Tarlalar, arı kovanları gibi uygulamaya başladı. Toprağın derinliklerinde, kovan kovan bal verizine çiren arılar yetiştirildi. Kova süt veren inekler, sulan kovanlar balı verdiler. Kova süt veren inekler, ele verilek üretilen yiyecekler süslü. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Benzetme sanatından yararlanma B) Öykülemeyle başvurma C) Yinelemeler yer verme D) Betimleme yapma E) Tanık gösterme | Cevap E. Çözümü: "İpek gibi yumuşak topraklı ovalar" Benzetmedir. (A) Olaylar (eylemler) verilmiştir(B). "Kova kova süt veren inekler..." Betimlememedir. (Ayrıntılardır.) (D) |
Nûrullah Atac hep eleştirmenlerden düşünülmüştür. Oysa Atac'ın asıl önemi eleştirmenliğinden değil, Türkçenin düzyazı dili olarak kurulması yolunda harcadığı çabadan gelir. O da farkındadır bunun; "Eleştirmen bir şey bir kata daha kimse amma onu..." der. "Ama öte yandan: 'Bıdu mu birmayacaksın mı benden?' sorusuna şu alçakgönüllü cevabı verirken gerçek öneminin nereden geldiğini de belirtir: 'Bugün bu ilkede, bir dil kuruluyor; o yapıda benim de bir taşım vardır. Ancak görmüyen, kimsenin gözüne çarpmayan, ta gerilerde bir taş." Bu parçada yazar söylediklerine inanıdırılmak için aşağıdakilerden özellikle hangisine başvurmuştur? | A) Alıntı yapma B) Örnek verme C) Tanımlama D) Karşılaştırma E) Betimleme | Cevap A. Çözümü: Alıntı yapma bir kişinin adını ve sözünü aktarmadır; N. Atac (Adı), "Eleştirmen bir öldü mü daha kimse anmaz onu." der. (sözü) Bu nedenle yanıt A'dır. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir tanımlama yapılmıştır? | A) Nerede insan varsa orada sanat vardır. B) İnsanoğlu, hep sanata sığınmış ve ondan güç almıştır. C) Sanat, yüceltici gölgesiyle kendimizi bulmamıza yardımcı eder. D) Okumayı öğrenmek, sanatların en güç olanıdır. E) Sanat, hayatı yüceltme ve daha anlamlı kılma çabasıdır. | Cevap E. Çözümü: Tanımlama kısaca "Nedir?" sorusunun yanıttır. E için "Sanat nedir?" diye sorduğumuzda bize "Sanat, hayatı yüceltme ve daha anlamlı kılma çabasıdır." diye net bir yanıt verir. Bu durum diğer seçeneklerdeki cümleler için yapılamaz. |
...nasıl "en azından ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek düzey"de okuma ve yazma bilmek" olarak tanımlanabilirse.... "bir vatandaş olarak en azından ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek derecede bilim ve teknolojiye hakim olmak" şeklinde tanımlanabilir. Yukarıdaki cümledeki boşlukları anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. | A) Temel eğitim - yükseköğretim de
B) Okuyarazlık - bilim okuyarazılığı da
C) Sanat - kültürel birikim de
D) Edebiyat - bilimsel gelişmişlik de
E) Okumak - öğretim programları da | Cevap B. Çözümü: Bu cümlede üç noktadan (...) önceki bölümün anahtar ne olabilir? "Okuma yazma bilmek" olarak tanımlanan ne olabilir dersiniz? Okuma yazma bilmek demek "okuyarazlık"tır değil mi? Böyle başlayan tek seçenek B'dir. Yanıt B'dir. |
- İnsani bütün önceki canlılardan ayıran, onu özgürleştiren en temel özellik --- ve buna bağlı olarak da --- yeteneğidir. | A) yaşama - çevresine uyum sağlama
B) öğrenme - egemenleme
C) soru sorma - dostluk kurabilme
D) düşünebilme - bir ürün ortaya koyabilme
E) görme - dokunma | Cevap D. Çözümü: "İnsani bütün öteki canlılardan ayıran... temel özellik" nedir acaba diye düşünülürüzde verilecek tek yanıt vardır her kesçe: "zeka". Bu ise "düşünebilme" yanı ile zeka olur. "Bir ürün ortaya koyabilme" de ancak ve ancak zeka ile olur. Bu da bir tek D' de var. |
Komşular kanlı bıçaklıysa bile Aşağıdakilerin hangisinde karşılığı çağrıştıran bir anlatım vardır? | A) En ağır işçi benim
Gün yirmi dört saat
Ve ben seni düşünüyorum
B) Sevgilim,
İki yoktan ne çıkar
Yeter ki fikir edelim
Bir kere
C) Gel bir tanem
Gel yine Çamlıca'ya
Sarılmak isterim sana
D) Artık demir almak gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
E) Git sevgilim git ellere
Kaynakca sular dökülüsün yüzüme | Cevap A. Çözümü: Karşılık bir karşılaştırmadır. A'nın ilk dizesinde "kanlı bıçaklı" kavga, ikinci dizde ise "sakşların sevgi duyması" da barışı çağrıştırır. "Kavg"a ve "barış" zıt kavramlardır. |
Deterjanın ortaya çıkışının temel sebebi sabunun temizlemedeki olumsuz özelliği ve yetersizliği değildir. Sabun doğal olarak yağlardan hazırlanır. Bu, insanın bezin kaynağının yanlış bir şekilde tüketimi demektir. Sentetik deterjan ise petrolden ve kömürden yapılan 1890'larda üzerinde çalışılmaya başlanan deterjanların yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmasıyla sırasıyla temizleme mistir. Bu zamanlarda II. Dünya Savaşı sırasında basılanı- medeki üstün özeliklerden dolayı silahlarda yapımında kullanılan yağların, askeri araç ve silah yapımında yağ olarak kullanılmasına duyulan ihtiyaçtır. Deterjanın moleküler yapısı ve temizleme prensibi sabunla aynıdır. Sabun gibi kirleri, yağ lekelerini ve katı parçacıkları söke- rek bunların suda asılı durumda tutulmalarını sağlar. Ancak deterjan sabunun yaptığı her işi yapabilen sabun terjinin islamıa etkilene kapasitesi sabundan üstün olduğu gibi daha az miktarda aynı şeyi yapabiliyoy daha da ekonomiktir. Deterjanın temel özelliği suyun yüzey ge- rilimini azaltarak, temizleyecek nesnenin içine ve gir- mesi sağlamasıdır. Böylece katı parçacıkların iyice yağ- ların oldukları yerlerden çıkmalarını kolaylaştırır. Onların yeniden çökmelerini önler. İçindeki kimyasal maddeler sayesinde yağ ve katı kirden daha zor temizlenen ter ve kan lekelerini bile temizler. Deterjanın ortaya çıkışının temel sebebi sabunun temizlemedeki olumsuz özelliği ve yetersizliği değildir. Sabun doğal olarak yağlardan hazırlanır. Bu, insanın bezin kaynağının yanlış bir şekilde tüketimi demektir. Sentetik deterjan ise petrolden ve kömürden yapılır. 1890'larda üzerinde çalışılmaya başlanan deterjanların yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmasıyla sırasıyla temizleme mistir. Bu zamanlarda II. Dünya Savaşı sırasında basılanı- medeki üstün özeliklerden dolayı silahlarda yapımında kullanılan yağların, askeri araç ve silah yapımında yağ olarak kullanılmasına duyulan ihtiyaçtır. Deterjanın moleküler yapısı ve temizleme prensibi sabunla aynıdır. Sabun gibi kirleri, yağ lekelerini ve katı parçacıkları söke- rek bunların suda asılı durumda tutulmalarını sağlar. Ancak deterjan sabunun yaptığı her işi yapabilen sabun terjinin islamıa etkilene kapasitesi sabundan üstün olduğu gibi daha az miktarda aynı şeyi yapabiliyoy daha da ekonomiktir. Deterjanın temel özelliği suyun yüzey ge- rilimini azaltarak, temizleyecek nesnenin içine ve gir- mesi sağlamasıdır. Böylece katı parçacıkların iyice yağ- ların oldukları yerlerden çıkmalarını kolaylaştırır. Onların yeniden çökmelerini önler. İçindeki kimyasal maddeler sayesinde yağ ve katı kirden daha zor temizlenen ter ve kan lekelerini bile temizler. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Örnekleme
B) Karşılaştırma
C) Tanımlama
D) Tartışma
E) Öyküleme | Cevap B. Çözümü: Bu bir "karşılaştırma" sorusudur. Bu parçada edebiyatın konusu ile eleştirinin konusu karşılaştırılmıştır. Bu ikisinin farklı yanları söylenmiştir. Ayrıca bu tür karşılaştırma soru- larında (konu anlatımında da anlatılmıştır) halk, hıbı, öykü gibi karşılıklı ilişki kuran bağlayıcı ögelere dikkat edin. Öyleki "Eleştirinin konusu ise eserdir..." cümlesinde "ise" bağlayıcı (karşıtlık) sözcüğü kullanılmıştır. |
- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir karşılaştırma yapılmıştır? | A) Ünlü masal kahramanı Heidi'nin, oradan oraya koşturduğu Alpler ile hemen hemen aynı güzelliğe sahip bir yayladaydı.
B) Çocukluğumun pazen pijamalarına desen olmuş kır çiçekleri, orman gülleri yol kenarlarına gizlice serpilmişti.
C) Burada doğayla kucak kucağa, yapayanınız özgür, güçlü ve huzurulusunuz.
D) Şenlikler, hele genç kızların dilinde coşkuyla akıp giden sevda türküleriyle bir başka güzeldir yaylalarda.
E) Bir yanda olanca maviliyle deniz, bir yanda başı karlı dağlar ve yeşilin bin bir tonu... | Cevap A. Çözümü: A'da "güzellikler" bakımından ortaklık (benzerlik) kurulan Heidi'nin Alpleriyle "yaylaımız" karşılaştırılmıştır. Diğer seçeneklerde ne benzerlik ne farklılık vardır. |
Raportajla öykü arasında kimi benzerlikler vardır. İkisi de yaşamın gerçekleriyle beslenir. Raportajın gerçekliği belgelerde, kanıtlarla, somut olay ya da olgulara dayanmasından ileri gelir. Öyküde ise bunlar hayal gücüyle yeni bir renk, yeni bir görünüm kazanır. Olaydan bütün anlatıları türleri için geçerli olan dilin güzel ve etkili kullanımı, raportaj ve öykü için de söz konusudur. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? | A) Betimleme B) Karşılaştırma C) Öyküleme D) Tanımlama E) Örneklendirme | Cevap B. Çözümü: İlk cümlede "Romanya öykü arasında kimi benzerlikler vardır." derken size kopye verildi bile. "Benzerlik" ya da "farklılık" sözcükleri parçada kullanılmışsa (ki kullanılmış daha ilk cümlede) hemen "Karşılaştırma"yı işaretleyebilirsiniz. İkinci cümle "ikisi de yaşamın gerçekleriyle beslenir." ifadesi bu yantın karşılaştırma olduğunu destekledi. Diğer cümleleri okuyarak zaman kaybetmeyiniz. |
İnsanın kendisini dünyanın henüz ilk gününde hissetmesine neden olabilecek ürpertici bir sessizlik vardı ve kar bir ağacın yarı aydınlık gölgesinde ince ince yağıyordu. Bu parçada bir söz sanatı kullanılmıştır. Bu sanatın göstergesi aşağıdakilerden hangisidir? | A) "Kar'a insan özellikleri yüklenmesi B) "Sessizlik"in anlatımında aşırılığa gidilmesi C) "Ağacın gölgesi"nin "kara" benzetilmesi D) Yazarın "sessizlik" ve "kar" üzerine konuşması | Cevap B. Çözümü: "sessizlik" kavramı abartılmıştır. Çünkü "insanın kendini dünyanın ilk gününde hissetmesi" "sessizliğe bağlamış. Bu abartılı bir ifadedir. |
Sanki bir ekrin denizindeyiz. Düzlükte güneşin bir parçası görünüyor, göz gibi, kıpkırmızı. Yer yarılmış da sanki içinden çıkıyormuş gibi... İnceden inceye esen seher yeli yüzümü okşuyor; burnuma buradaki kokular geliyor. Buğdaylar hisirtili dalgalar halinde taze dalgalar, yer gök buğdayla kesmiş. İnsan kendini buğday denizinde kalmış sanıyor. Bu parçada hangi duyu organıyla seçilebilen ayrıntılara yer verilmemiştir? Bu parçada hangi duyu organıyla seçilebilen ayrıntılara yer verilmemiştir? | A) Görme B) Tat alma C) Dokunma D) Koklama E) İşitme | Cevap E). Çözümü: Beş duyu organımızla ilgili eskiden beri soru gelmektedir. Her ne kadar Anlatım biçimi sorusu olmasa da Anlatım biçimi seçenekleri arasına serpiştirildiğini gözlemliyoruz. Ya da bu soruda olduğu gibi kendi başına da sorulabiliyor. |
"Karnın yardım kazınayan belinen Yüzün yırtım tırmalayan elinen Yine beni karşılaştı gülünen Benim sadık yarim kara toprak" Dörtlüğünde işlenen duyguyu görünür kılmak için aşağıdaki yollardan hangisine özellikle başvurulmuştur? | A) Birbirine karşıt durumlardan yararlanma B) Birbirini çağrıstıran sözcükler kullanma C) Insana özgü kavramları doğaya aktarma D) Halk söyleyişine yer verme E) İnsan ve toprak ilişkisini işleme | Cevap C. Çözümü: C'deki "insana özgü kavramları doğaya aktarma" demek kişileştirme demektir. Şırde Asık Veysel toprağı "insanmış gibi" düşünerek kişileştiriyor. Kazma aracı, toprak için kullanılır ve bu toprak (doğaya ait) şairmizin sadık yarı (sevgilisi) olduğu-na göre kişileştirme vardır. |
(I) Göz alabildiğine uzayıp giden tarlalar su içindeydi. (II) Ova, sanki zumrütten bir denizi andırıyordu. (III) Boyu bir karsı bulmayan erksler, bütün öyleyi kaplamıştı. (IV) Bugün na-rıs, bitülteren arazıdan şöyle bir yüzünü gösteren güneş, ortalığa yaydığı sıcaklıkla, tarlaların ışıklağını az da olsa almaya çalışıyordu. (V) Az ilerde Büyük Menderes bulanık sularıyla şırıl şırıl akıyordu. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde ayrıntılar, birden çok duyu organı aracılığıyla seçilebilir? | A) I ve II. B) I, ve IV. C) II. ve III. D) III. ve IV. E) IV. ve V. | - Çözümü: (IV).cümlede "sıcaklık, ışıklık" sözcükleri dokunmayla algılanabilir. Görme zaten hep vardı. Demek ki Dokunma - Görme ikilisi var. |
(I) Toroslar, Çukurova'nın bereketli topraklarını iç içe bindirmenin bozkırından ayırır. (II) Çukurova'yı nalı biçiminde kuşatmış bir duvarıdır sanki. (III) Ovadan bakılınca çelikten dev bir diyesine ağzını ve yüksek tepeler, yaz kış işıl ışıl geçilir. (IV) Toroslar öyle şarp ve yükselen ki kolay kolay geçilmez. (V) Tren bile Toroslar'ı geçerken tünelinden birden çıkıp öteki- ne girer. Yukarıdaki parçada numaralanmamış cümlelerin hangile- rinde benzetme yapılmıştır? | A) I. ve II. B) II. ve IV. C) II. ve III. D) III. ve IV. E) IV. ve V. | Cevap C. Çözümü: Tam bir benzetmede "gibi sanki, kadar..." edatları hep vardır. Önce bu edatlardan biri var mı, diye bakın mutlaka. II. cümlede var, "sanki". Çukurova at nalı biçiminde kuşatmış bir duvara benzetilmiştir. III. cümle, "andiran" ifadesi zaten "sanki" anlamındadır. Yine işimiz kolaylaştı dikkat ederseniz. "tepeler", "çelikten bir diyestere" benzetilmiştir. |
Andersen'in kısıtlı bir özelliği, çevremizdeki sıradan öyküleri kısıtlayıp biren masal kişisine dönüştürmesi. Öykülerinde küçük benzer seriler, nesne nitelikleri hiç yitirmeden insanlarınkine benzer sevgiye vururlar. Kursun asker, yıkım-dan yikima sürenlerek gözüküp, çökmek ve iyiserenler için bir şey yitirmez; tencere vururlerinden ve maşa konuşur. Bunun yanında Andersen bize, kişileri hiç de masal sayılamayacak, oldukça gerçekçi masallar da anlatır: Eski Ev, Kapıcının Oğlu. Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? | A) Tanık gösterme B) Tanımlama C) Örneklerle yer verme E) Tartışma D) Betimleme | - Çözümü: Paragrafın ilk cümlesinde bir görüş ileri sürülmüştür. O da Andersen'in masallarının nesneleri masal kişisine dönüştürdüğüne başardır. Buna örnek olarak da bir öyküsünde geçen "Kursun asker" tiplemesi verilmiştir. Bu nedenle yanıt C. |
"Güzelliğin görece olduğu doğru değildir. Toplumu oluşturan bireyler birçok 'güzel' tanımında birleşir. Bir bakıma moda konusunua benziyor bu. Moda, başlangıçta bir tür ancakl ve yaratılan güzelliktir; yeni olduğu için de görecedir. Kısacık bu yurttan gizli 'Güzellik' gerçete ortak bir çabanın ürünüdür. Elin-orun dediği gibi "Bugün geçmişle yönetir; geçmiş de bugünle ortak bir çabadan. Nitekim bunun böyle olduğunu, güzelliğin le değişim uğrar. Kaynaklanandığı son yıllarda yapılan on araştırmdan sekizi doğruluyor." Bu parçada öne sürülen düşünceyi açıklamak için şu yollardan hangisine başvurulmamıştır? | A) Tanımlamaya yer verme B) Örneklendirmeye gitme C) Karşılaştırmaya bas vurma D) Tanık gösterme E) Sayısal verilerden yararlanma | - Çözümü: İlk cümle "Güzellik görece midir?" sorusunu olumsuz tanımlar. (Tanımlama A) "Bir bakıma moda konusuna benziyor bu." cümlesi zaten kopyası içinde; çünkü "benziyor" demiş. Bu bir karşılaştırmadır (C). |
(I) Roman yazarken salt konuşmalara yer vermek çoğunlukla kabul olmazdır. (II) Hatta konuşmalarda oluşan romanlar kalıbı vardır. (III) Bu romanlarda herhalde amaç, tip yaratmaktır. (IV) İki satırlık bir konuşma, bir karakteri on sayfalık bir betimlemeden daha başarılı bir biçimde çizilebilir. (V) Bunun başarılı örneklerine M. S. Esendal'ın Ayasılı ve Kıracları adlı yapıtında rastlıyoruz. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde "karşılaştırma" yapılmıştır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap D. Çözümü: D'de (IV. cümlede) "iki satırlık bir konuşma" nın "on sayfa'lık bir betimlemeden daha başarılı" çizilebileceği söylenerek farklılıklar belirtilmiş yani karşılaştırma yapılmıştır. |
Edebiyat derslerinde "kitap tanıtma yazıları"nın bir son za-manlarda eskiyi göre epeyce azaldığını, bilinenin gerçeği. Buna karşın, yayımlanan kitapların yazarlarıyla yapılan söyleşilerde büyük bir artış var. İlle de birini taktiğe yazmak gerekirse beni bir kitabın neşr biçiminde ötedenleği yeğle-meden yanayım. Söyleşi yazıları bana odun olası "işin kola-yına kaçmak" gibi gelir. Aslında, gerçekten çok üze ister. Kitabın ilişkin soruları hazırlamak yazarmak emek ister. Ne var ki bizde bu iş "Günün hangi saatlerinde yazarınız?", "Nasıl çalışıyorsunuz?" türünden sıradan sorular aracılığıyla yapılmaya çalışılıyor. Söyleşide asıl çabayı, yapıt ortaya ko-yan yazar gösteriyor. Yargı yüklü soruları yanlış anlaşılma-yı endişeyle yantılayarak, yapıtının avukatlığını yaparak... Buna karşın kitap tanıtma yazılarında çaba göstermesi ge-reken, tanıtma yazısı yazan kişidir. Tanıtacağı, eleştireceği kitabı dikkatle ve sıradan bir okurdan farklı bir göz ve birikim-le okuyacak, aynı türdeki başka örneklere birçok bakımdan karşılaştıracak, yazısunun "kitap tanıtma, eleştirme işi"ni çaba değildir bu. Öte yandan buna göre yazacak. Az gerilim, az nesnelleşile yapıpanları, haklı olduklarına inandığım bazı kör-kular var ki bu olgunu, edebiyat dünyasını ciddi olarak tehdit etmektedir: Yazarın hismina uğramamak! Bazı yazarlar "Zamanını bana ayırmış, okumuş, didik elemiş, emeğini esirgeme-miş" diye düşünmek yerine, diştirdikti etmişti, emeğine küçüm-semeyi, yok saymayı ve hatta aşağılamayı yeğliyor. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Alıntıya yer verilmiştir.
B) Eleştirel bir yaklaşıma yazılmıştır.
C) Karşılaştırma yapılmıştır.
D) Öne sürülen sav, nedenleriyle açıklanmıştır.
E) Kişisel görüşlere yer verilmiştir. | - Çözümü: Alıntı yapmak (Alıntıya yer verme): Bir kişinin adı ve sözü verilerek yapılır; ama parçada böyle bir durum yok. Bu nedenle yanlıştır. 'Eleştirel bir yaklaşma' (B) yazılmıştır. "Söylesi" ve "kitap tanıtma" arasındaki farklara değinilmiştir. Bu bir karşılaştırmadır (C). Parçanın tamamında "kitap tanıtımı"nın önemsemesi savı tüm gerçekleriyle savunuluyor (D). Tartışmacı bir anlatım kullanılmıştır. Bu özellik, kişiden kişiye değişme demektir. (E) |
(I) Yaşı 60'ın üzerinde olan Alaaddin Bey, Aslen Adana'nın 1961'den beri Heybelabada'ya yasıyor. (II) Bu da ordulu yerlisi sayılmak için yeterli bir süre. (III) Kendisi ve ailesi adaletli olmak mutlu duyuyor ve bu parçayı seviyor. (IV) Alaaddin Bey, adaylık Istanbul'un bir parçası olarak görmüyor. (V) Istanbul'a gidince korkarım kalabalıktan, trafiğten tedirgin olurum, diyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde alıntı yapılmıştır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap E. Çözümü: Alıntı yapma kişinin adı ve sözü verilererek yapılıyordu: Alaaddin Bey (Adı), Istanbul'a gidince korkarım kalabalıktan, trafiğten tedirgin olurum (sözü) Bu nedenle yanıt E'dir. |
Bazı şeyler hiç eskimiyor. Zamanla karşı direnirler. Söz gelimi eski televizyon dizileri, ülkemden kilometrelerce uzakta, elimde kumanda, oturmuş koltuğa, zamanın bir türlü eskitemediği tanıdık bir dizilim izliyorum: “Uzay Yolu”. Benden başka izleyen var mıdır bilmiyorum ama yayımlandığına göre olmalı. Uzayla ilgili diziyi bana memleketi hatırlatacağını söyleseler inanmazdım ama buram buram 1970’ler Türkiye’si kokuyor bu dizi. Dizdarda bile yok, kuru, çığırtkan... Arizona’da kış yok, sonbahar güneş; kasıp kavuruyor ortanda. Oylum boylumda hiç yakınımam da şimdi böyle bir duruma. Ömrüm boyunca kıstan yakınınp gereken böyle bir “Uzay Yolu” izlensem kaçmak için perdeler çekili, tutkuyla rum. Ama ben, güneşte buğulanıyorum. Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Neden - sonuç içeren cümleler kullanılmıştır.
B) Duygusal öğelerden yararlanılmıştır.
C) Düşünceler ömneklerle pekiştirilmiştir.
D) Anlatım bütünlüğü göz ardı edilmiştir.
E) Çağrışımla gelen izlenimlere yer verilmiştir. | Cevap D. Çözümü: Bu parçada konu bütünlüğü ve sayede anlatım bütünlüğü vardır. Baştan sana aynı konu (memlekete özlem) ve aynı anlatım biçimi (Tartışmacı) kullanılmıştır ki D bu sebeple yanlıştır. |
Sözcükler anlamlı ses birleşimlerdir. Başka bir deyişle nesnelerin ve varlıkların yerini tutan bir göstergedir. Aslında özel adlar dışında hiçbir sözcük, tek bir nesnenin adı değildir. Çünkü bir sözcük, kimi yönleriyle ötekilerden ayrılan, birbirine daha çok benzeyen, türdeş birçoğunun ortak adıdır. Söz gelimi çiçek sözcüğü belli bir çiçeğin değil, çiçek olma özelliği taşıyan tüm bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ötekilerden ayrılırcz farklı bir küme oluşturduklarının anlaşılmasıyla, "çiçek" sözcüğü o kümenin adı olmuştur. Bu parçanın anlamında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Abartma
B) Tanımlama
C) Örnekleme
D) Karşılaştırma
E) Genelleme | Çözümü: Abartma bir şeyi olduğundan çok göstermedir ki bu paragrafta yoktur. Yanıt A'dır. |
Eylül, adada en güzel ay. Poyraz daha insaflı esiyor. Deniz bereketi artıyor, kalamar, sardalya kıyılara dönüyor. Asma lar mücevhilerini takıyor. Göz alabildiğine uzanan yemyeşil bağlara eylül güneşinin sarı ışıkları düşüyor izlenimi. Ressamların tablolarındaki manzaralar çıkıyor ortaya sanki. Yol kıyısındaki kekikler çiçekleniyor, ağaçlar balli incirlerle donanıyor. Adanın çok, hele bir de kıyısındaki masmavi koyların çekiciliği artıyor. Issız güney dolunayı, alaca karanlıkta karşıdaki adanın üstünden bir balon gibi yükselme ye parçası... Bu parçanın anlamıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? | A) Betimlemeler yapılmıştır.
B) Benzetmeye başvurulmuştur.
C) Koşul söz konusudur.
D) Pekiştirmeli sıfata yer verilmiştir.
E) Yinelemelere yer verilmiştir. | Cevap E. Çözümü: Bakınız: Bu bir son dönem sorusu (2012) ve artık bu tarz karma sorular gelmeye başladı. Yani tek metinde çok ve karma bilgi yoklamak isteniyor. |
(1) Son otuz yılın en soğuk kışını, son on yılın en yağışlı ilkbaharını yaşayan İstanbul'un erguvanları bu yıl erken açtı. (II) Genellikle Nisan'ın son haftasında görülen çiçeklenme, bu yıl on gün kadar erken başladı. (III) Boğaziçi'ndeki ağaçlar Nisan'ın ilk haftasının sonunda çiçeklendi. (IV) Ortaköy, Paşabahçe ve Bebek erguvan bahçesine döndü. (V) Boğaziçi'ndeki erguvanlar görevlerinde unutulmaz izler bırakıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma söz konusudur? | A) I ve II B) I ve III C) II ve IV D) I ve III E) IV ve V | Cevap A. Çözümü: I. cümlede "son otuz yılın en soğuk kışi" ve "son on yılın en yağışlı ilkbaharı" ifadeleri geçmiş dönemlerle karşılaştırma dir. |
Gün erken doğar baharat kokulu ülkede. İyi ki doğar. Yoksa milyonlarca esmer, kara gözlü insanın yaşadığı ülke nasıl aydınlanır? Karayoğlu insanları, baharat kokulu kentlerin deki celişkilere yüreksiz burkucu. Okyanusdan gelen esinti bile sokaklara taşan yokluğun, derme çatma evlerdeki yaşam sıkıntısını hafifletemiyor. Muson yağmurları ansızın sizi ve sıvrisinek sarmalı içine bırakıyor. Muson yağmurlarıyla yıkanan şehir mi yoksa emeğin ucuz olduğu bir ülkede, insana değer verilmeyen ve insana mi ayrı edemiyorum. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? | A) Yinelemelere başvurulmuştur. B) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devir cümleler kullanılmıştır. C) Sözde soru cümlesine yer verilmiştir. D) Karşılaştırmalarla anlatım somutlaştırılmıştır. E) Anlatıcı, duygularını yansıtmıştır. | Cevap A. Çözümü: Yinelemelere başvurulmamıştır. |
Sabahleyin erkenden yola çıktım. Havayı keyifli yoktu. Gök yüzü griye boyanmış, yağmur öncü taneciklerini göndermeye başlamıştı. Zeytinliklerin arasından kıvrıla kıvrıla tepeye vardım. Durup denize doğru yeşil bir halî gibi uzanan oyayı seyrettim. Daha sonra koyun yoksullarına tırmandım. İki katlı evler birbirinin mazılarına kapatmayacak şekilde yapılmıştı. Pencerelerin dört bir yanına çivit mavisi sürme çekilmiş, duvarlarının dibi ebegümecilerle kaplanmıştı. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? | A) Olaşıılık B) Öyküleme C) Kişileştirme D) İkileme E) Benzetme | Cevap A. Çözümü: Birbirine bağlı olaylar olduğundan öyküleme var (B). "Havanın keyfi yoktu."... "Hava" insan kişiliği kazandırılmış-tır. Yani Kişileştirme (C). "...Yesil bir halî gibi uzanan ova" benzetmesi var (E). "...kıvrıla kıvrıla tepeye vardım." da bir ikilemedir (D). Oysa olasılık (A) yoktur. |
İstiklal Caddesi'nde sıcak bir temmuz günü. Geleneksel kıyafetli Maraş dondurmacısı herkesi şaşırtıcak olağanüstü gösterilerle, bağırark dev dondurma topunu çalışıyor. Uzun metal kaşıktan sıçrayan müşteri toplamaya büyük bir beceriyle savuruyor. Kaşıktan şarkıya dönüşür, şakız gibi uzuyor ama yere düşmüyor. "Milkshake"lere alışık yabancı turistler bu görüntüyü karşısında çığlık atıyor. Belki de bazılarının bunun bir hile olabileceğini düşünüyor. Dondurmacının bu beyaz, sert ve elastik mücizeyle yaptığı şaşırtıcı şakalarından sonra müşteriler hem damaklari hem ruhları memnun, dükkanın önünü diğer müşterilere bırakıyor. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisi yoktur? | A) Olayları oluş sırasına göre verme B) Abartmaya başvurma C) Çeşitli duyularla algılanan ayrıntılardan yararlanma D) Düşünceleri örneklerle somutlaştırma E) Özneliğe başvurma | Cevap D. Çözümü: II. cümle özneldir. "...herkesi şaşırtıcak olağanüstü gösteri-ler..." (E). |
Hayat bana şehir arası bir otobüs yolculuğu gibi geliyor. Sürekli hareket halindesiniz ve camdan dışarı baktığınızda gözünüzün önüne gelen görüntüler hemen hemen aynıdır. Ama bazen tüm o sıradanlığın, yol boyunca uzayıp giden, kır çıkaran bir yerden geçersiniz. Ay boyunca içinde sizi çekipkupkuru, sapsarı otlardan sonra kısa bir süreliğine yemeyesil, hayat dolu bir orman serilir önünüze sanki zaman da zaman bir basar, kimi zaman bir kavuşma, kimi zaman, kimi tanımasınız. Sonra o ormanı da geride bıraktıgınız fark edersiniz. İnceliğini şehir aslında. Bu yüzden önemli olan yolun başı ve sonu belirsiz varmak demek. Değil ki, yolculuk sırasındaki güzelliklerin farkına varmak ve geçirilen güzel anların, anılar haline gelmeden önce oıların tadını almaktır. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? | A) Neden - sonuç ilişkisi kurulmuştur.
B) Sayısal verilerden yararlanılmıştır.
C) İkileme kullanılmıştır.
D) Görme duyusuyla ilgili ayrıntılar kullanılmıştır.
E) Devirk cümlelere yer verilmiştir. | Cevap C. Çözümü: II. cümlede "... hemen hemen aynıdır." ifadesi ikilemedir. (C) |
(I) Kazılar sonucunda ortaya çıkan taban mozaikleriyle bir deki Roma Dönemine ait muhteşem Germenca antik kentin sürdüğü ilgi geçen Kahramanmaraş, bir kültür ve turizm kenti- ne dönüşme, yeni bir kimlik kazanma hızındadır. (II) Kentin kenar mahallelerinde 2007 yılında bulunan bu eserler, daha ilk anda büyük heyecan uyandırdı. (III) Uzmanlara göre, ar- keolojik kazıların kapsamlı ve etkin bir planlamaya yürütül- mesi ve alanın açık hava müzesi dönüştürülmesi gerek. (IV) Ne var ki, ciddi bir malzeme desteği ve çabayı gerektiriyor. (V) Çünkü antik kalıntılar, üzerinde dört mahallenin yer aldığı ve yaklaşık 30 bin kişinin yaşadığı 146 hektarlık bir alanın altında bulunuyor. (VI) Kısaçası; kamulaştırma, projeyle ilgili önemli sorunlardan biri olarak görünüyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde kişileştirme söz konusudur? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Cevap A. Çözümü: İlk cümlede Kahramanmaraş'ın yeni bir kimlik kazandığı söy- lenmiş. Kimlik insana özgüdür ve Kahramanmaraş'a aktarıl- larak kişileştirme yapılmıştır. (A) |
Doğru Karadeniz'in yaylalarını mutlaka görün. Kıyılarda hiç oyalanmadan karpostallardaki kadar güzel ormanların üze- rindeki muhteşem yaylalara çıkın. Her biri ötekinden farklı olan yaylalara birinden ötekine yürüyün. Ahşap yayla evle- rinde konaklayın; yöresel yemekleri tadına bakın. Yamaçlar- da horon tepip vadilere çökmemiş, denizi andıran sis bulutları-na karşı tembel tembel yatın. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Betimleyici ögelere yer verilmiştir.
B) Karşılaştırma yapılmıştır
C) Benzetmeden yararlanılmıştır
D) Öneri nitelikli cümleler kullanılmıştır
E) Kişileştirmeye başvurulmuştur | Cevap E. Çözümü: II. cümlede " muhteşem yaylalar." betimleme (A) |
Bir gün anlaşılsın şiir; Necip Fazıl Kısakürek, bu dizelerinde "şiir" le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini vurgulamıştır? | A) Çogu insan tarafından önemli görüldüğünü
B) İleride, gerçek değerini kazanacağını
C) Kişiyi yüce duygulara ulaştırdığını
D) Büyük bir çabayla yazıldığını | Cevap B. Çözümü: I. dizeye dikkat: B'deki "ileride" = "Bir gün", "gerçek değerini kazanacağı" "anlaşılsın = anlaşılır şiir". III. dizeye bakmaya gerek kalmadı. Zaten B'deki iki anahtar I. dizede var. |
Ah, küçük, yemyeşil bir bahçem olsaydı! Duvar dibine ortancalar dikerdim; pembeli, mavili... Çünkü ortancalar gölgeyi sever. Sonra toprak saksılar almak gerekekirdi, küpe sardunya, yılbaşı çiçekleri, çeşit çeşit kaktüsler, narin Japon şemsiyeleri yetiştirmek için. Suluk yerleştir seven ve bir de kauçuk fidani de kuyunun ya da fıskiyeleli mermer havuzun yanına... Cennet gibi bir bahçe yaratma fikri, bazen bir tutku haline gelebiliyor, bunun insanın gönlünün hiç değişmeyen isteği olduğunu bilime-den... Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi **söylenemez**? | A) Karşılaştırmalarla anlatım somutlaştırılmıştır.
B) Benzetme yapılmıştır.
C) Anlatanın duygularına yer verilmiştir.
D) Neden ve sonuç bildiren cümleler kullanılmıştır.
E) Betimleyici ögelere yer verilmiştir. | Cevap A). Çözümü: İlk cümle "Ah" ünlemi(!) kullanılmış. Bu bir duygu ifadesidir. |
Sabahın erken saati. Ortalık sessiz. Evin içinde çıt çıkmama-sını anlıyorum da sokaktan, ölüm katılığındaki durgunluğuna ne demek? Gölköyü simsiyah. Renkler koyulaşıyor. Boğaz, kirli bir griyle yıkanmış arasında. Yaprak bile bilmiyor. An-sızın kendimi, fırtınadan önceki koyulukta buluyorum. Sanki eyanın tabiat değisişi. Ağaçların yaprakları anda büyük bir gökyüzü alacabildiği kadar alçaldı. Oradan uzanıp toprağı hisimca ezerek denitmeyle doğru tecel gibi. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? | A) Koşula yer verilmiştir.
B) Kişileştirmeden yararlanılmıştır.
C) Benzetmeye başvurulmuştur.
D) Deyim kullanılmıştır.
E) İşitme duyusuyla algılanan ayrıntılara yer verilmiştir. | Cevap A. Çözümü: III. cümleye "çıt çıkması" ifadesi duyma duyusuyla ilgili-dir. (E). "Yaprak bile kimilmiyor." cümlesinde "yaprak bile kimilmamak" deyimi kullanılmıştır (D). "Sokakgâh durgun-luğ" kişileştirmedir (B). "Kirli bir griyle yıkanmış arasındaki renk gibi boğaz" denilmeye çalışılmış ki bu bir benzetmedir (C). Ancak koşula yer verilmemiştir (A). |
(I) Paganizmin yaygın olduğu devirlerde insanlar doğanın kutsal olduğuna, doğada gözlenen olayların da tanrıların yansıması ve işretleri olduğuna inanırlardı. (II) Bu düşün-ceyle, bir haşat mevsimini deki gelçten bir kurban adarlar-dı. Ağustos ayı ortalarına vermiş gelçinde dönemde, tanrıla-ra yakın oldukları düşüncesiyle kutsal kabul ettikleri yüksek dağların zirvesine çıkarlardı. (IV) Bu, bir sonraki sezonun ha-sat açısından nasıl olabileceğine dair bilginin de alınabilece-ği 'uygun' bir zamandı. (V) Paganlar için mevsimlerin dönümü zamanları, ay ve güneşin safhaları da dini törenlerin yapıldığı önemli zamanlardır. Bu parçanın anlatımından aşağıdakilerden hangisine başvurulmustur? | A) Benzetmeye
B) Eleştiriye
C) Açıklamaya
D) Çağrışımara
E) Kanıtlamaya | Çözümü: Parçada, baştan sona paganlarla ilgili bilgi verilmiştir. Açık-lamanın (Açıklayıcı anlatımın) en belirleyici özelliği de bilgi vermektir (C). |
Merkezi ABD'de bulunan ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluşun lisansıyla İzmir'de açılan "Uzay Kampı – Türkiye'de", fen bilimleri ve uzay teknolojileri alanında eğitim veriyor. Bu kamp dünyadaki beşinci, Ortadoğu ve Güney Avrupa'daki tek uzay kampı. Kampa katılan gençler, zihinsel gelişimlerine yararlı olacak programlarla eğitilerek bir ortamda takım halinde çalışırken öz güven ve sorumluluk duygusunu kazanıyor, liderlik becerilerini geliştiriyorlar. Bu parcaya göre, aşağıdakilerden hangisi "Uzay Kampı - Türkiye"nin gençlere sağladığı yararlardan biri değildir? | A) Okul ve sınav stresinden uzak bir ortamda öğrenmelerini sağlamak
B) Bilim ve bilimsel çalışmalara olan ilgilerini artırmak
C) Araştırmalarından elde edecekleri gelirle bütçelerine katkı sağlamak
D) Boş zamanlarını yararlı uğraşlarla değerlendirme alışkanlık kazandirmak
E) Kişiliklerinin gelişimesine katkıda bulunmak | Cevap C. Çözümü: "değildir, yoktur, çıkılamaz, olamaz vb." olumsuz soru tipleri en korkulan ve en zahmetli soru tipleridir. |
Bu parçada "Uzay Kampı - Türkiye?" hakkında aşağıdakilerden hangisiyle ilgili bilgi yoktur? Bu parçada "Uzay Kampı - Türkiye?" hakkında aşağıdakilerden hangisiyle ilgili bilgi yoktur? | A) Hangi amaçla kurulduğu
B) Nerede olduğu
C) Hangi alanda eğitim verdiği
D) Merkezinin hangi ülkede olduğu
E) Katılma yaşının kaç olduğu | Cevap E. Çözümü: Yine ilk cümleden aşağıdaki seçeneklerden eleyebildiklerimizi ele alalım. İlk cümleyi tekrar okuyun. |
Evet, böyle çiniler çok güzeldir. (1) Bu narcicliği kırmızılar, bu kar beyazları, bu çimenyesilleri gerçekten bulunmaz şeylerdir. (2) Ne olurdu ayrı ayrı panolar halinde yapılmasalardı da bir duvar, bir tek desen devamlı olsaydı. (3) Çınku bir pano dan öbürüne geçerken bırakılan boşluklar gözü yoruyor. (4) Sonra birinin kırdığı ritmi öbürü ele alamıyor, onun için başka başka kumaşlardan çiniler elbisesiz izlenimi uyandırıyor. Bu parçada yazarın çiniler hakkındaki düşüncesi, numaralandırılmış cümlelerin hangisinde değişmeye başlamıştır? | A) 1
B) 2
C) 3
D) 4 | Cevap B. Çözümü: (2) cümledeki "Ne olurdu..." bağlacı öğesi (Keşke anlamında kullanılmıştır...) devamlı olsaydı." Anahtarlar incelediğimizde (2)'den itibaren olumsuz bir yaklaşım sergilenir. Bu da düşüncenin değiştiği anlamına gelir. Bu nedenle B yanıt oldu. |
Bu parçada "Uzay Kampı - Türkiye" hakkında aşağıdakilerden hangisiyle ilgili bilgi yoktur? Bu parçada "Uzay Kampı - Türkiye" hakkında aşağıdakilerden hangisiyle ilgili bilgi yoktur? | A) Hangi amaçla kurulduğu
B) Nerede olduğu
C) Hangi alanda eğitim verdiği
D) Merkezinin hangi ülkede olduğu
E) Katılma yaşının kaç olduğu | Cevap E. Çözümü: Yine ilk cümleden aşağıdaki seçeneklerden eleyebildiklerimizi ele alalım. İlk cümleyi tekrar okuyun. |
Evet, böyle çiniler çok güzeldir. (1) Bu narcicliği kırmızılar, bu kar beyazları, bu çimenyesilleri gerçekten bulunmaz şeylerdir. (2) Ne olurdu ayrı ayrı panolar halinde yapılmasısalardı da bir duvar, bir tek desen devamlı olsaydı. (3) Çünkü bir pano dan öbürüne geçerken bırakalan boşluklar gözü yoruyor.(4) Sonra birinin kırdığı ritmi öbürü ele alamıyor, onun için başka başka kumasanlardan çiniler bir elbise izlenimi uyandırıyor. Bu parçada yazarın çiniler hakkındaki düşüncesi, numaralandırılmış cümlelerin hangisinde değişmeye başlamıştır? | A) 1
B) 2
C) 3
D) 4 | Cevap B. Çözümü: (2) cümledeki "Ne olurdu..." bağlacı ögesi (Keske anlamında kullanılmıştır...) devamlı olsaydı." Anahtarlar incelediğimizde (2)'den itibaren olumsuz bir yaklaşım sergilenmiştir. Bu da düşüncenin değiştiği anlamına gelir. Bu nedenle B yanı oldu. |
Astronotların uzay mekikleri ya da uzay istasyonlarından çektikleri fotoğraflar o kadar güzeldir ki görenlerde usta bir ressamın elinden çıkmış değeri bir tablo etkisi uyandırır. Bu fotoğraflar, çeşitli araştırma cihazlara veri elde edebilmek için işlenen ayrıntıları ön plana çıkaracak şekilde, insan gözünün göremeyeceği renkler kullanılarak gözlem uydulayan tarafından, tam kusbakıcı çekimlen fotoğrafların aksine, gerçek renklerde ve astronotların baktıkları açıdan, onları gördükleri gibi çekilmiştir. Uzaaya çıktığında yer yüzündeki atlas haritalarını anlamış olduğumuz, bu fotoğraflarda çekilken, yön kavramı alışılageldiğimiz doğrultunun sağda, batının solunda olması türünden bir kaygı da duyulmamıştır. Aşağıdakilerden hangisi, astronotların çektiği fotoğrafları gözlem uyduaları tarafından çekilenlerden daha etkileyici olmasının bu parçada sayılan nedenlerinden biri değildir? | A) Acıll olarak çekilmeleri
B) Bilinen yön kavramlarından bağımsız olmaları
C) Çeşitli amaçlarla kullanılmaya elverişli olmaları
D) İnsan gözünün algılayabildiği renklerde çekilmiş olmaları
E) Bell bir estetik değer taşımaları | Cevap C. Çözümü: astronotların baktıkları açıdan = açılı olarak çekilmeler (A) yön kavramını anlamını yitirdiği = yön kavramlarından bağımsız olmaları (B) .... insan gözünün göremeyeceği renkler kullanılarak.... fotoğrafin aksine = insan gözünün algılayabildiği renkler.... (D) .... değerli bir tablo etkisi = estetik değer taşıma (E) ... Geriye yanıt olan C kaldı. |
- Bu parçada aşağıdakilerden hangisi açıklanmaktadır? | A) İki olgu arasındaki farklıklar
B) Bir araştırmanın bulgularından çıkarılabilecek sonuçlar
C) İki görüş arasındaki benzerlikler
D) Bir meslek için gerekli özellikler
E) Bir iş yapılırken karşılaştırılabilecek sorunlar | Çözümü: Çok ilginçtir ki 2. sorunun yanıtı zaten 1. sorunun soru kökünü içinde verilmiş. (Tesadüf elbette!) 1. sorunun kökünü anahtarlarını bulalım: "astronotların çektiği fotoğrafların gözlem uyduaları tarafından çekilenlerden daha etkileyici olması..." parçada anlatılan za-ten budur. Bu da bu iki durum (olgu) arasındaki farktır. Bu A'da verilmiştir. |
İnsan tarafından fark edilmediği sürece, doğanın bütün unsurları anlamından yoksundur. Gül, ancak bir bakış onun izleye-rek içine çektiğinde gerçek bir gül olabilir. Akşam kızıllığı, ancak bir insan gözünün retinasında yansıtıldığı zaman harikadır. Bu metnin ana düşüncesine en yakın dizeler, aşağıdakilerden hangisidir? | A) Güzelliğin on par etmez (para etmez)
Bu bendeki aşk olmasa
B) Yedi iklim dört köşeyi doladım
Meğer dünya her tarafta bir imiş.
C) Taştın yine deli gönül
Sular gibi çağlar mısın?
D) Sev seni seveni zay etme (kaybetme)
Sevenin sözünden geçici olma. | Cevap A). Çözümü: İlk cümle anahtar cümlemiz. "İnsan tarafından fark edilme-mek..." ...anlamdan yoksundur" anlamına ulaşılıyor. A'ya bakalım: "Bu bendeki aşk olmasa" "Güzellik" anlamsızlaş-ıyor. Lafa gerek kalmadı bile. |
Ünlü eleştirmenlerimizden biri "Deneme yazıyorsanız belli bir birikiminizi, söyleyecek sözünüz olmaz," diyor... Çek onun hem engin bir bilgi birikimi hem de söyleyecek pek çok sözü var. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? | A) Kendisi de öyle bir eleştirmen olmak istiyor.
B) Bu söz o yazarımıza çok uyuyor.
C) Kimileri onun bu görüşüne katılmıyor.
D) Bu nitelikleri taşıyan pek çok sanatçıımız var.
E) Bu niteliklerden yoksunsanız eleştirmen sayılmazsınız. | Cevap B. Çözümü: Bu soruyu bir yönlüyle ilgç bulduk ve bu kitapta yer verdik. Çünkü hem çok basit hem çok zor bir soru olabilir diye düşündük. Basit bir durumu görmezsek zor olabilirsek bir soru. Boş yere ne kopya verilimiş adeta özettelsr. Yalnız birin B olduğunu gösterilmez, diye sorular. Çünkü bir altı cümlesi, yani sebebinin söze verildikten hemen sonra başlık bırakılmış. Bu birsepte B seçeneği "Bu söz..." diye başlamış. Öyleyse düşünmeye bile gerek yok "onu" dediği yazarımız anlamındadır. Yanıt açık. Diğerlerinde bu durum asla yapılamış, zaten yapılamız da. |
Yaz dostluktur, belki kısa süren ama unutulmaz derin dostluklar yazın kurulmuştur. Dostluğa çağrılır o; gittiğimiz yaylalarda, köprüklük kıyılarda, bay bahçelerinde kavgasız insanların nesnesini bulursunuz. Hâl hatır sormalar, selam vermeler daha bir coşkulu Mehmet, bu parçanın anahtar kelimelerini "dostluk" ve "yaz" olarak belirlemiştir. Bu kelimeleri belirlerken gerekçesi ne olmuştur? | A) Parçada gerçek anlamlarıyla kullanılmış olmaları
B) Günlük hayatta sıkça kullanılmaları
C) Her insanda farklı duygular oluşturmaları
D) Parçada yansıtılmak istenen anlama en iyi ipucunu vermeleri | Cevap D. Çözümü: Gerçekte, demek "sebep" demektir. "Yaz" neden "dostluk" tur... ... dostluk yazın (gurulmak) da ondan değil mi! Anahtarlar arasında sebep (gerekçe) ilişkisi kurulduğunda D yanıtına ulaşırız. |
Gerçekte "doğru" diye bildiğimiz düşüncelerin bir bölümünü yineleme yineleme niteliğindeki yüzeysel yanlışlardır. Tek yönlü, yüzeysel gözlemler, yanılmaların ürünüdür bunlar. Diyelim ki yıllar önce bir elmi belirlemelere gitmiş birisi bir değerlendirme yapmış, kestirimler ya da yazın tarih yapıt üzerinde. Ardından gelenler de onun söylediklerini bir pitlam ve gecimeden benimsemekalebilirler. Böylece yaptarlar yazarlar üzerinde basmayıp, üç aşağı beş yukarı "aslında aynı" diyebileceğimiz etiket yargılar oluşturulmuştur. Bu parçada eleştirilen yaklaşım aşağıdakilerden özellikle hangisiyle nitelendirilebilir? | A) Kişiden kişiye değiştiği için doğru olup olmadığı her zaman tartışılan
B) Yazın adamlarınca öne sürülmüş belirli ölçütlere uygun olup olmadığı bilinmeyen
C) Dar bir bakış açısıyla, derinliğine inilmeden oluşturulmuş, yanlış algılamaların tekerrürüne dayalı
D) Çok tekrarlandığı için herkesçe bilinen, özgünlüğü kalmamış
E) Daha önce ortaya konmuş, sonradan değiştirilmesi için herhangi bir neden olmayan | Cevap C. Çözümü: Alın size her tarafı anahtar olan bir ilginç (kopyası içinde) paragraf örneği. Paragrafı okuyalım. Aynı anlama ya da yakın anlama gelen tüm sözleri (anahtarları) bulalım: "Yinelene yinelene, tek yönlü, yüzeysel gözlemler, tartımdan geçirmeden benimseyip yinelemeler" basmakalıp, üç aşağı beş yukarı aslının aynı, etiket yargılar, bu kadar bol anahtar bir paragrafta zor buluruz. Bir de yanıt olan C'deki anahtarları bulalım: "dar bir bakış açısı, derinliğine inilmeden, yanlış algılamaların tekerrürüne dayalı." Artık yorumu size bırakıyoruz. |
Fransız İhtilali’nden doğan düşüncelerin ülkemizde yeni yeni tanınmaya başladığı dönemde, her şeyden önce, bu hareketin arkasındaki büyük gerektirci, bütün eserleriyle incelenmesi ve tartışılması düşünüldü. Ancak onlardan hemen hemen hiçbir yapı çevremiz dar çerçeveye sıkışıp kalmışlar, gazetelerde ve haftalık dergilerde sıradan sorunlara cevap vermeyi çalışırlar bir sayfalarında Türk düşünürleri, durum böyle olunca Tanrımt ve Meşrutiyetin, düşünce tarihi bakımından - - - - belirtmek gerekir. Parçada boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? | A) değişiklik gösterebileceğini B) yüzeysel kaldığını C) tarafsızlıktan yana olduğunu D) objektif olarak değerlendirildiğini E) açıklanması zor dönemler olduğunu | Cevap B. Çözümü: Bu parçayı okuyalım ve anahtarları bulalım ve aşağıdaki seçeneklerde bulununca da işaretleyelim: "... bütün eserleriyle incelenmesi ve tartışılması gerekirdi, ... bir çerçeveye sıkışıp kalmışlardır..." "Yüzeysel kalmak" demek yukarıdaki anahtarlarla aynı değil mi sizce de! |
- Bu parçanın konusu dikkate alındığında, üç nokta ile belirtilen yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? | A) Bundan dolayı her konuyu ayrıntıyla düşünün B) Yani düşünmenin de bir eğitim gerektirdiğini unutmayın C) Bu nedenle hayalleriniz bir çok kez düşündükten sonra gerçekleştire D) Bu yüzden nasıl düşünmeniz gerektiğini önemseyin. | Cevap D. Çözümü: Anahtar cümlemiz son cümle. "... Bu sefer de..." bağlacı öğesi önemli. "...yapmak istediğiniz şey için çözüm üretmeye başlar." Demek ki düşünme şeklimizin nasıl olduğu yani "nasıl düşünmemiz gerektiği" sonucu ortaya çıkar ki bu sadadece D'de var. |
Her sabah sokakta çıktığımda "İstanbul'da yaşamak çok soğuk" der sanışlımı diyorum. (II) Belki her gün pek çok için runla yüz yüz geldiğiniz için bana benim çıkacağınız başına . (III) Ama beni okumak kadar besleyen, karşı basılı basınız. (III) Bir kitap değeri taşayan kentir İstanbul. (IV) Ancak bir yandan da iç açım açıyor İstanbul için. (V) Çözülmeyen ve çözülmeyecek gibi görünen sorunları yüzünden değil bu. (VI) Eş ne az rastlanır ortaya koyan "özlü sözü" zıklalar birer bu yok yakın tarihini güzelliğe, ruha sahip yerlere yili bir kentin olduğu için ... Bu parçada, I. cümlède öne sürülen düşüncenin gereksi, numaralanmış cümlèlerin hangisinde belirtlmistir? | A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. | Cevap B. Çözümü: "Gereksiz" demek "sebep" demektir, esanlamlısı budur yani! Bakınız türü sorular su yönteme çok kolay çözülür: Gerçekçe diye bağlantısı her cümlenin başına "çünkü" koyarak okuyun. I. Kitap okumayı severim. II. ... Kitap okumak bize birlikm sağl ar. III. cümlenin başına lütfen bir de "çünkü" koyarak okuun. Bu iki cümleyi tek bir cümlede ifade edelim. "Bize birikim sağladığı için (bu nedende, bu gerçekçeyle) kitap okuyalım." Bir de soruya bakalım. "I. cümle için Kisi, İstanbul'da yaşadığı için (neden) kendini sansıl hissediyor? (Çünkü) beni, okumak kadar besleyen, benim başlı başına bir kitaplık değeri taşıyan kentir (de o yüzden, o nedende, gerçekçeyle) demek istiyor III. cümle. |
Ben bundan sonra yalnız müziğin bir seyler ümit edebilirim. Hayatımı onu etrafında oluşturmaktan başka hiçbir çarem yoktur. Bunu on yıldır düşünüyorum. Geçikmesi hiçbir şey ifade etmez. Ben ancak müzik ile sır dünyamı kurabilir, yani bu paragrafa göre, yazanın altı çizili düşünceye varmasının asıl sebebi aşağıdakilerden hangisidir? Bu paragrafa göre, yazanın altı çizili düşünceye varmasının asıl sebebi aşağıdakilerden hangisidir? | A) Müzik üzerine eğitim almış olması
B) Sanatın çeşitli dallarıyla ilgilenmesi
C) Artık zaman kaybetmekten kaçınması
D) Şirini müzik aracılığıyla oluşturabileceğine inanması | Cevap D. Çözümü: I. Anhatar (ilk cümlede): müzik |
27. ve 28. Sorularda, Başta Verilen Cümleden Kesin Olarak Çıkarılabilecek Yargıyı Bulunuz. Yazınız kaç olursa olsun düzenli kontrollere, kalp hastalıkları riski azaltmak elinizde. | A) Kalp hastalıkları hemen her yaşta görülebilmektedir.
B) Erken tanı, kalp hastalıklarında tedavi sürecini kısaltmaktadır.
C) Kalp hastalıklarında birinci derecedeki risk grubunu yaşlıların oluşturduğu inancı yaygındır.
D) Ailesinde kalp hastalıkları bulunanların düzenli olarak kontrol gitmesi gerekir.
E) Kalp hastalıkları günümüzde tedavi edilebilir hastalıklar arasındadır. | Cevap A. Çözümü: Soru kökündeki anahtar: Yazınız kaç olursa olsun |
ÖĞRETEN SORU - 27 (2010 - ALES / Sonbahar - Söz) Meteoroloji uzmanları, "geçen yılki gibi bu yıl da son kırk yılın en soğuk kışının yaşanacağını" iddia ediyor. | A) Gelecek yıl hava sıcaklıklarının daha düşük seyredeceği tahmin edilmektedir.
B) Geçen yılki hava tahminleri doğru çıkmıştır.
C) Hava sıcaklıkları yalnız son kırk yıldır kayıt altına alınmaktadır.
D) Kar yağışının bu kış eskiye göre daha fazla olması beklenmektedir.
E) Hava tahmini yapılırken geçmiş yıllara ait verilerden de yararlanılmıştır. | Cevap E. Çözümü: 22. soruda öncül cümleden tek ve kesin çıkarılabilecek yargı "geçen yılın soğuk geçtiği" dir. Bu da E'de "geçmiş yıllara ait verilerden yararlanıldı..." yargısının içerisinde vardır. Ama diğer seçeneklerdeki yargılar kesinlikle çıkarılamaz. |
Zâfir karanlıktan gelse şirin hasi Bedri Rahmi Eyüboğlu, bu dizelerde aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir? | A) İyi şiir yazmak için deneyimin önemli olduğunu
B) Köy hayatının anlatılmaya önemsiz olmadığını
C) Kendisini şair olarak değerlendirmekten kaçındığını
D) Şiirinde, halk ezgilerindeki ustalığı gösteremediğini
E) Şir yazmayı geçim kaynağı olarak görmediğini | Cevap D. Çözümü: Bu kez paragraf sorusu olarak karşımızda sır var. Sonuçta şiir de olsa bir ana duygusu olup bir düşünce iletebilir. Bu da öyle bir şiirdir. |
Yıl sonunda sınıftaki tüm öğrencilerin pastel boyaları bitmişti fakat kimi öğrencilerin kursun kalemleri olduğu gibi duruyordu. Buna göre, sınıfın yıl sonundaki durumuylla ilgili,
I. Kursun kalemleri küçülmemiş olan öğrencilerin bazılarının öğrenci pastel boyaları bitmiştir.
II. Bazı öğrencilerin kursun kalemleri küçülmüştür.
III. Bazı öğrencilerin kursun kalemleri yoktur.
yargılarından hangisi kesinlikle doğrudur? | A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III D) I ve II E) II ve III | Cevap B). Çözümü: Bu parçada anahtarları bir bulalım. "Sınıftaki tüm öğrencilerin pastel boyaları bitmiştir." "Kimi öğrencilerin kursun kalemleri bitmişti." "Kesin çıkarılabilir yargı" soruluyor bize. I... "pastel boyaların bittiği" bu doğru olur. 1. anlamda "pastel boyaların bittiği" kesindir.
III. Bazı öğrencilerin kursun kalemi yoktur, diyemeyiz. Kimi öğrencilerin kursun kalemlerinin bittiği anahtar vardır, hepsi değil. Bu kesin değildir.
Ancak II. cümledeki yargı kesindir: "kimi öğrencilerin kursun kalemleri bitmiştir, deren kalem yazmayacak kadar küçülmüştür, demektir. Küçülen artık bitmiş demektir, yani artık kullanamayacak durumda olduğu anlaşılır. Yanıt Yalnız II'dir bu nedenle. |
Hüzün filmini çekecektim. (2007 - ALES/Sonbahar - Söz) Boşçkaya, Karçal Dağları'nın sisi doğasına giderdim. (1) Aslında filmini çekecektim. Eğirdir Gölü'nün gözlerden uzak koyu Akbüke'ye giderdim. (2) Biyere- sellikten toplumsallığa giderdim. (3) Bu parçanın anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için 1, 2 ve 3 numaraların yerine I, II ve III numaralı cümlelerden hangileri gelmelidir? | A) I II III B) I III II C) II I III D) II III I E) III II I | Cevap D. Çözümü: Bu soru tipi şaşkınlık yaratmıştır. Çoğunluğun çok zorlandığı bir soru formatıdır. Kendi soru tipinin en zor sorusu, çok zor soru yorumlarının çok duyduk. Evet, biz de bu sorunun ve bu soru tipinin zor olduğunu kabul ediyoruz. |
(I) Bu dönem bîçime, dil bir mermer küttesi gibi görüp işleyerek istedikleri şairleri sokmaya çalışmıştır. (II) Bunu yaparken de dilin olanaklarını, sınırlarını zorlamaya önem vermiştir. (IV) Anlam ve çağrışım gücünü geliştirme çabası içinde olmuştur. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? | A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. | Çözümü: Anhtar yöntemine iyi alışıldığında aslında en kolay soru tipidir bu "düşüncenin akışını bozan cümleyi bulma". |
Kerime onu görünce çok mutlu oldu. İyi arkadaş olacaklarını düşünerek elini uzun uzattı. Vildan bu el sıkışa karşılık vermemkle birlikte elini de çekmedi. Evet, eli bu sıkışa cevap vermemişti ama, biraz mahçup olmakla beraber sessiz gülümsemesiyle de sevincini görünmeye çalışmıştı. Bu parçadaki olayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenmez? | A) Vildan, Kerime'yi kırmaktan kaçınmıştır. B) Kerime, bu tanışmaya oldukça sevinmiştir. C) Kerime'yle tanışmayı Vildan istememiştir. D) İkisi de beden dilini kullanmıştır. | - Çözümü: (A) Vildan bu el sıkışa karşılık vermemkle birlikte elini çekmedi. Yani Kerime'yi kırmaktan kaçındı. = Kerime onu gördünce mutlu oldu. |
"Yarin'in olması için 'dün'ün olması şart. Bunlar öyle birbirinden ayrılmaz şeyler ki yarin kavgası yapının dünden haberi yoksa o kişi gölgesini yumrukluyor demektir. Bu paragrafın aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir? | A) Geleceğe yönelirken geçmişte yapılanlardan yararlanıl-mazsa bütün çabalar boşa gider.
B) Bugünle yarın arasında bağ kurmak düşünsel bir sorum-luluktur.
C) Geleceğin neler getireceğini ancak sezgiileri güçlü insan-lar kestirebilir.
D) Bilginin yarar sağlaması, onun düşünülerek kullanılma-sına bağlıdır.
E) Tartışmaların bir sonuca ulaşmasını onların sağlam verile-re dayanmasını gerektirir. | Cevap A. Çözümü: Anahtar 1: Yarının olması düne bağlı |
(I) İlk gösteriminden sonra büyük bir kutlu olduğu düşünül en sinemanın o dönemleri filmi, bugünkü anlayışımızla göre film sayılmayacak kadar küçük parçalardı. (II) Tekno lojik yetersizliklerden dolayı filme ses eklenemiyor. (III) Sinemanın ekleme çabası hep bu parçacıkların biraz daha uzununu ekleyebilme çabasıydı. (IV) Her gösterime bir önceki yeni parçalar eklendi. (V) Harflerin heceye, hecele rin söze, sözcüklerin cümleye dönüşmesi gibi, konumu ge çişinin sonunda artık küçük de olsa anlatılacak bir emek ge rekmesini doğdu. Parçanın anlam bütünlüğünü bozan cümle aşağıdakiler den hangisidir? | A) I B) II C) III D) IV E) V | Cevap B. Çözümü: (I)'yin anahtarları: "... O dönemki filmler bugüne göre film sayıl mayacak kadar küçük parçalardı" |
Ailelerde gelir düzeyi yükseldikçe çocukların hazır gıda tüketimi artmaktadır. Gelir düzeyinin yüksek olması çocuklarda obeziteye neden olmaktadır. | A) Gelir düzeyi düşük ailelerin çocuklarında obezite gözlenmesine rağmen bu çocukların hazır gıdalarla beslenmemesi
B) Aşırı beslenmenin, en önemli obezite nedeni olarak kabul edilmesi
C) Gelir düzeyi düştükçe çocukların spora ayırdığı zamanın azalması
D) Gelir düzeyi yükseldikçe ailelerin çocuklarının eğitim düzeyinin de yükselmesi
E) Gelir düzeyi yükseldikçe ailedeki çocuk sayısının azalması | Cevap A. Çözümü: "Gelir düzeyi, hazır gıda tüketimi, obezite." |