poet
stringlengths
3
47
title
stringlengths
1
168
poem
stringlengths
3
159k
Orhan Baran
Yollar
Yollar Hasretin anası yollar Kalbimizden sarkıttıklarımızla dolu yollar Geceyi ve özlemi Kuşların kanatlarını kanatan yollar Yollar sessiz sessiz ağlar Ağlatır yollar Yolların tutkusudur yolcular Yolcunun aşkla vuruşu kendini yola Bir karıncanın azmi ve sebatını taşır Yolcu yola aşıktır Yol da yolcuya Yollar özlem özlem uzar aşka Yolların kalbi kalbimde atar Büklüm büklüm uzanır yollar Kalbimin kuytusunda Kalp ağrır, gözler yapışır ufuklara Yollar getirir kalbime koyar gözlerini Suskuyla
Ersan Sam
Yollar
Canım kadar sevdiğim Uğrunca canımı verdiğim Yaşarken gönül verdiğim Ölürken seni düşündüm Kalbimde yokdur sensizlik Gidince feryadını işiterek Yallancı mevsimler gibi Duraksız bir gemi gibi Bekliyen bir hayat başlıyor İçinde ben olmuyan Yaşadığım kadarı hatıra şimdi Yorulunca düşme yaslan bana
Cahide Merziye Karaca
Yollar
Hayat akan Hasret kokan Çiçek çiçek özlem açan yollar Başımdaki sancıya eş Kıvrım kıvrım bükülen Rahatlayınca sere serpe Uzanıveren yollar Sana, tanıdık herkes Bilir yılmadan dert dinlediğini Cevap vermen beklenmez Suskunluğun Kıraç topraklarla Sıra sıra tören dizilişli Eğilip çiçek sunan Ağaçlarla bozulur Savrulan yaprak, umursamazlığı Yağmur, hüznü anlatır senle Tanımadık hayatlarla Buluşturur ellerin Gösterir dünya büyük Umut herkese yeter Hüzün herkesi boğar Başına inen her adım Her tekerlek İz bırakır yüzünde Acı kemirse yüreğini Lime lime olsa bedenin Sabrın buluşur mütevazılığinle Eğilirsin misafirinin önünde Sanılmasın yollar gurbete götürür Kaldığı yer Gideceği yer kadar gurbet olana Yollar kucak açar Dost gelir
Tayfun Bulut
Yollar
Yollar Hayatta ne çok yollar yürüyoruz. Çocukluk yolları... Okul yolları... Gençliğin sancılı yolları... Askerlik yolları... Üniversite yolları... Romantizmin acı tatlı yolları... Çalışma yolları... Evlilik yolları... Bazı yolların başlangıcı heyecan verir... Bitişi ise buruk da olsa mutluluk... Okul gibi... Evlilik gibi Bazı yollar vardır bitişi acı verir... Aşk gibi... Arkadaşlık gibi... Dostluk gibi... Bir yol var ki koşar adım gidersin... Çocukluk gibi... Bir yol var ki omuzlar da gidersin... Askerlik gibi... Dönüşü olmayan tek yol Ölüm gibi... Yollar vardır dikenli... Yollar vardır sarp geçilmez... Amma velakin yollar vardır güllerle dolu... Yolunuz açık ömrünüz uzun rotanız sevgi olsun... Gönül yolunuz güllerle dolsun... Tayfun Bulut
Yıldırım Yorulmaz
**Yollar
Kaç köy oldu Kaç köy olacak Nicedir yollardayım Geçmişten feyz aldım Kahpe zamanlardayım Yosma konağa meyletmiş Berduş sur dibini terketmiş Güzellik mi? Güzellik terkidiyar eylemiş Yollaaar! Aah canım yollar Gideyim diyar diyar Her diyarda çile çekeyim Duama duaları yaren edeyim Güzellik nereye sinmiş göreyim Göremezsem Yaradan'a hesap vereyim
Vecdi Murat Soydan
Yollar
ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam) Doğum tarihi: 29 Ekim 1943 Ölüm tarihi: 15 Ekim 1986 Hasretin başıdır uzanan yollar, Dağlarla kavuşur çaylarla akar, Kimse bilmez kaç göz, yaşlarla bakar, Seveni yarinden ayıran yollar… Yolların üzeri berrak pınarlar, Kim bilir kaç aydır açık o kollar, Açık kollar ise şimdi kapalı, Leyla’yı Mecnun’dan ayıran yollar… Kah ağlar yağmurdan, güler güneşten, Ayırır bu yollar, sevgiyi eşten, Geceyle kararır gündüzle açar, Dertliyi dertsizden ayıran yollar… Ağlayan o gözler uzakta kaldı, Dertsizin başını yeni dert aldı, Hasretli aşıklar gurbette kaldı, Adem’i Havva’dan ayıran yollar… Muhip Erdener SOYDAN 01 Eylül 1960 Ankara
İlknur Kavrar
Yollar
Mevsim sonbahar... Sonbahar çocuğuğuyum ben, Hüznü severim, Kızıl sarı yaprakları,günbatımını, Issızlığıma yoldaş serin suları... Severim ılık rüzgarı,ahmak ıslatanı... Ama sevmem hiç yalnızlığı. Yolları sevmem, Giderken yüreğimi de götüren hain yolları... Bir kuşun kanadında umarsız, Sevmem hiç yalancı rüyaları. Terk eder ruhumu, takılır peşine gider, Sevinç çığlıkları. Sonbahar çocuğuyum ben. Bir meltemle geldim eylül sabahında. Bir boranla gideceğim. Sonbaharım ben. Severim hüzünlü kahkahaları, Ama sevmem hiç, Gitmek için yollara bakanları
Ali Fikri Karadeniz
Yollar
Yollar; Mesafeler koymuştun aramıza Umutlar, hayaller her bir adımda Yürümek, hatta hatta koşmak vardı Mutluluktu her adım Yâre kavuşmak için Yollar; Umutlarımı bıraktım kaldırım taşlarında Hayallerim, çakıl taşları gibi Üzerinden silindirler geçmiş Yapıştırmış, sıkıştırmış ve ezmiş… Yollar; Birleştirici yollar Üzerinde koştum Da bitiremedim Şimdi düşmanlarım hayallerimi çiğniyor Ümitlerim katran katran Yollar; Sen bitmedin Ben bittim…! 20/05/2005 Ali Fikri Karadeniz
Necmi Ünsal
Yollar
Yollar vardır, götürür visâle. Yollar zordur, götürür fisâle. Yollar yoldur, götürür necâta. Yollar kandır, götürür memâta. 11 Mart 2004 Perşembe, Danimarka-Køge 14.30 2+2+3+3
Turgay Ulusoy
Yollar
Sitem ediyorum yollara, Sanki. Seni benden alan onlar dibi. Gülüyorum da sonra, Ebediyyen kavuşturacak, Yine onlar değil mi.
İlyas Kırlı
Yollar
merhaba kader dostum dinle hele şu adamın dil yarası sözlerini ben anlatırken arada bir kafa salla yeter aman sislendirme gözlerini yıllarca direksiyon başında bir lokma ekmek için yollara serdim canımı gönül sevdasındanmıdır bilmem hayata ortak ettim şimdiki hanımı kıt kanaat geçiniyordum işte bu yollar bitmez dedim hep ama kader kesti yollarımı bir kaza geçirdim yirmilik alyazmalım yuvarlanıverdi ve patlayıverdi kaderimin lastiği derelerde bir mezar buldum sanki kefensiz yatıverdim baktım tekerlek fıldır fıldır dönüyor tepemde başım ha keza bastona düştü şu bedenim hastaneye kaldırmışlar beni anam gelmiş baş ucuma tanıyamışım bu herif bir daha iflah etmez demişler karımın yakınları haftası gelmeden karım boşanma davası açmış aklı sıra benden kaçıyorlar kaderi hesaba katmadan kader dedim ya dostum bir vakit geldi madalyonun ters yüzünü de gösterdi bana işler tıkırına girdi kader rüzgarı arkadan esince yollarım uzadıkça uzadı daireler yapıp sıfır komyon aldım, al yazmalıya inat dört evlilik yaptım beşinci yolda... ondan sonra hiç bir kadına yüz vermedim muhabbetine takıldım sadece vur patlasın çal oynasın şimdi o bar senin bu bar benim keyfini sürüyorum bana yapılan bir kalleşliğin, cumartesi pazar hafta tatilim kıran tuvalet giyiniyorum altımda iki taksi var üstü açık bir tosba ve sıfırından bir mercedes, üzerimdeki kıyafetime bakma bunlar cenk elbiselerim direksiyon salladığım zaman giyerim, bazen aklıma gelirde o efasızın çekip gidişi damarlarım tıkanır senle çözerim dostum dökerim içimi tane tane senide yorduysam kusura kalma dostum...
Arif Nihat Asya
Yollar
Varsın biraz da yollar çeksin benim cefamı Artık verin çocuklar, artık verin asamı!. Bir başka kâinata, bir başka yurda yol var; Siz örtünün garipler siz örtünün abamı! Yorgun düşüp uzandım altında asumanın; Gölgende buldum ey dal bir anne ihtimamı. Şahane manzaraydı dünya sınırlarında Bir kubbenin rüku’u, bir zirvenin kıyamı. Yükseklerinde ömrün dağlar, sular kovuklar: Yükseklerin diliyle tekrar edin nidamı! Dağlar lisana geldi, gökler lisana geldi; Şerh oldu Mesnevi’den yıldız Şerh oldu Mesnevi’den yıldızların kelamı. Şeffaf mavinizden abdest alıp el açtım Artık yakındayım, ey gökler, duyun duamı!
Yaşar Yılmaz
Yollar Başka
bir heykel misali öylece dikili kaldı sertleşmişti bedeni tutulmuştu nefesi umutsuzluk çarkında boşlukta dolaştı bakışı kutuplara seyahat etti yüreği salındı iki yana kollar düştü omuzlar son söze isyan ederek yerçekimine yenildi gözyaşları sendeleyerek güçlü adam baktı kadınına son kez haykırarak kendinde son kalanla; '' bazen kara bazen beyaz olsa da hep üstümüzdedir bulutlar yürüsek de birlikte düşsek de'' dese de bir umutla hesaplar yine galip geldi aşka tutmasa da yollar başka yol verdi aşka
Fırat Çelik
Yollar Biricik
Avluma düşen küçük mavi bir kuş Narin kanatları hür ve minicik Zindanda hayat hep karanlık yokuş Özgürlük, küçük mavi pencerecik Uçuyor ömrüm kuş gibi bir damda Bir hatıra mazi tüm etrafımda Varlık, pusu kurmuş puslu odamda Kervan garip, bütün yollar biricik 07/Aralık/2016 Bandırma 1 No'lu T Tipi Cezaevi A-19 Koğuşu
Özbey Çakmakcı
Yollar Çok Uzak
Kimi kürk giymiş, kimi kazak Araba çalışmaz kuralım kızak Her yana döşenmiş, mayınlı tuzak Yollar çok karanlık yollar çok uzak X x x x Bağlamamın telleri gönmüş caza Fireni tutmaz gider tam gaza Yollara kar düşmüş çekmiş ayaza Yollar çok karanlık, yollar çok uzak X x x Kalorifer doğal gazdan uzak Odun zenginlik dayan oğlum tezek Kalemim bitmiş ne ile yazak Yollar çok karanlık, yollar çok uzak. 05.12.2007
Ferit Battal
Yollar beni dost bağına götürün…
El elinden kurşun yedim sürgünüm Yollar beni dost bağına götürün Aklar giydim al yeşile vurgunum Yollar beni dost bağına götürün Seven gönlü sevda rüzgarı sarar Göz sevince gönül sevdiğin arar Yar sevdası kulun bağrını yarar Yollar beni dost bağına götürün Ser dediler başım yere sermedim Canan dedim gönlü Mevla,ya verdim Hep ağladım ben cananı görmedim Yollar beni dost bağına götürün Dağ başları yeşil renkle kapladı Yar sevenler zirvelerde toplandı Dosttan gelen kılıç gönle saplandı Yollar beni dost bağına götürün
Mustafa İleri
Yollar istemiyor
Yollar ayırdı seni benden Düşman oldu uzunlugunca Çakılına,taşına,tozuna,çamuruna Düşman oldum zalim yolların Çıkartıyor karşıma engel,üst üste Nekadar zorlansada,kayıyor yerler Yormak istiyor ayaklarımı,dermansız kalsın diye İçimi burkmak istiyor,kıvrımları korksun diye Düşman oluyorum sanki yollara Sana gelmemi istemedigi için Dağ başındaki sisli havalar,benzeri kıvrımlarım Yılan misali korkuturum sanıyor kendince beni Yığmak istiyor üzerime topragı ile kayalarını Düşman oluyorum sanki yollara Sana gelmememi istemedigim için Yılların zalimligini almış üzerine gibi Sevgi yolundan anlamını alır gibi Bütün engelleri üzerime toplamış gibi Sevgiye karşı zalim olmak için Bundan her halde düşmanlıgı yolların Sana gelmemi istemiyor sanki 28.05.2003 Çorlu
Erdoğan Yılmaz
Yollar Senin
Madem gitmek istiyorsun Hadi buyur yollar senin Bu aşk bitti mi diyorsun Akıl senin fikir senin Sende olmayan insafı Bende arama hiç sakın Sen yıkıyorsun bu aşkı Akıl senin fikir senin Farz ederim dal kurudu Koca bağda bir gül soldu Şafak attı sabah odu Hadi buyur yollar senin Akıl senin fikir senin
Osman Karahasanoğlu
Yollar * Taştı
Ah! ne haldeyim,bir bilsen. Dağlar aşdım,yollar taştı. Karardı,yollar karıştı. Yolları sel aldı taştı Dilim damağa yapıştı. 25.05.1998 Karadeniz.
Hatice Eğilmez Kaya
Yollar Üstüne
YOLLAR ÜSTÜNE Dönsem gönlüme ben nazar eylesem. Gönül Dostun, nazar Dostun, göz Dostun. Varsam makamında pazar eylesem. Makam Dostun, pazar Dostun, söz Dostun. Cahiller anlamaz arif derdinden. Arif olan davet bekler yurdundan. Keşke gitsem erenlerin ardından. Yollar Dostun, yolcu Dostun, iz Dostun. Aşık kefen giymiş, sanmayın sağdır. Ölüm ebed ile görünmez bağdır. Toprağa girince ayrılık yoktur. Kabir Dostun, toprak Dostun, toz Dostun. Varlık dedikleri bir gizli mekan. Düğüm çözülmezmiş Hak istemeden. Bir yol açılacak sonsuz bir nurdan. Varlık Dostun, mekan Dostun, arz Dostun. Dosta giden yolda münafık olmaz. Dünya bahçesinde gönül eylenmez. Sohbet Hak’tan ise yalan söylenmez. Meclis Dostun, sohbet Dostun, saz Dostun. Hatice EĞİLMEZ KAYA
Ömer Faruk Karadeniz
Yollar kan ağlıyor...
Değişen bir şeyler olmuyor burda, Her şey bıraktığın gibi mi desem.... Dilim varmıyor ki böyle yalana, Yollar kan ağlıyor, gökyüzü sitem... Olmadın vefasız sözünün eri Kalmadı benimde gözümün feri Bir duysan, bir görsen doğduğun yeri Yollar kan ağlıyor, gökyüzü sitem.... Hasret senden miras ölümden beter Umutsa sadece adıyla geçer Sana vereceğim burdan tek haber Yollar kan ağlıyor, gökyüzü sitem... Alışmışım sana, dolmuyor yerin Anlımda bir yazı siyah göz rengin Bir yalan, bir masal ettiğin yemin Yollar kan ağlıyor, gökyüzü sitem....
Mustafa İleri
Yollar ki
İki el iki ayak Yürürken tozlu Dumanlı hayat Hayat yollarında Gözlerim görmede Fakir kaldı alemi Düşürdü beni yerlere Ayaklarıma çelme atan Yollarda ki çukurlar Yollarda ki taşlar 17.05.2013.Şarköy
Ercan Ay
Yollar uzak
Rüzgarlar eser gemide, gemi demirden Yollar uzak dururda vazgeçermi gelen inanmaz bekleyen görmeden yüzünü gelenin ne hoş olur beklenmeyenin gelmesi denizden Yolculuk nereden nereye bu bir delilik bir akşam biter yolda, sabahı mutluluk az bir bedelidir Konak ta kalmak uykusuz Mutlu bir sabah senle aynı şehirde günaydın sevgili
Yusuf Önder Bahçeci
Yollar Uzun...
Yollar uzun kâlbim hüzün, Aramadın yazın güzün, Çözün bağlarımı çözün, Yollar uzun, kâlbim hüzün. Kıvrım kıvrım giden yollar, Yana düştü şimdi kollar, Cândan seven fırsat kollar, Yollar uzun, kâlbim hüzün. Sevmeyenler uzak olsun, Şimdi her yer tuzak olsun, Seven kâlbe neşe dolsun, Yollar uzun, kâlbim hüzün.
Olgun Ekinci
Yollar Umuttur Gözlerinde...
Her yol kadındır, aşktır Kadın rüzgar, Yola yansıyan savruk ve Alev toplarının dengesidir Umut, mavinin rengi Görünmezliği çoğaltır sağıldıkça Beklenen her yol Sarıldığın umut Bırakmadığın gerçeğindir Kısadır yol umutlarının gerçeğinde Uzun ve engebelisi Ardında bakakalır Yürüdükçe, yol aldıkça aşılır Engeller kesik çizgi Çizgiler birleşmesidir vuslatın Yollardayız doğuştan Kavuşturan, ayıran, özleten Özlemdir bize düşen O, umuttur şimdi Gözlediğin yollar umut Umut gözlerindir Yollara, çizgiye yansıyan... 12.12.2007 - Adana
Yusuf Önder Bahçeci
Yollar Uzun
Yollar uzun kâlbim hüzün, Gelir dedim yazın, güzün, Yürek yanar ağlar gözüm, Yollar uzun kâlbim hüzün. Geçti yıllar sayamadım, Mâh yüzüne doyamadım, Seviyordum kıyamadım, Yollar uzun kâlbim hüzün. Nasıl sevda anlamadım, Aşikare ağlamadım, Sanma kara bağlamadım, Yollar uzun kâlbim hüzün...
Zekeriya Çavuş
Yollar uzun, ömür kısa
Mağrur olman neye yarar Unutma ki seni yaratanın var Dün kendini peygamber sananlar Bu gün kara toprak altındalar Heybetinle peygamber olamazsın Kaybetmişsin benliğini, bulamazsın Yitik ar’ ınla önüne bile bakamazsın Dev olsan bile canımı yakamazsın Yitirmişsin kutsal duygularını Tatmin edemiyorsun egolarını Çarpmaya çalışmaktasın dostlarını Bu halinle sen insan bile olamazsın Fani dünyada halin nicedir Unutma gündüzün ardı gecedir Düşündüklerin sanki bilmecedir Boşuna haykırmaktasın acep necedir Yollar çok uzun ömür kısa Varlıkların tümü senin olsa Beş para etmez kasaların dolsa Saniye durmazsın cennetten haberin olsa Zekeriya ÇAVUŞ - Düzce Şair Araştırmacı Yazar zekeriyacavus81hotmail.com
Yüksel Gider
Yollar Ve Para
İstanbul’da yollar, yerler,hergün para. İndi para,bindi para,git para,gel para. Hergün insan,düşünüyor kara,kara. Aybaşı gelmeden düşersin dara. Yine yollar,yine para. Hemen borç bulmak için,bir adam ara. Yine düşersin yola,düşünürsün kara,kara. Aybaşı gelmeden düşersin dara. Yollar insanı kollar,yerler para. Paran yoksa,hergün düşersin dara. İşte o zaman,sen kızarsın bu hayata. Aybaşı gelmeden düşersin dara. Hyat para,yol para,ekmek para,gezmek para. Kısacası hayat’ta her şey para. Sende cebinde olmayan parayı ara. Aybaşı gelmeden düşersin dara. İstanbul’da varsa paran,her şey var her zaman. Yoksa paran,yaşadığın hayat olur sana haram. Sen yine bildiğin yolda et devam. Aybaşı gelmeden düşersin dara. (İstanbul,13.06.2001) Yüksel Gider
Hilmi Yavuz
Yollar ve Zaman
sen bir yalnızlığı koşup gittin de bir yerde buluşulur diye, belki de... elbet buluşulur, orda, o yerde... bir hüzün töreniyle kutlanır bulu....................
Bilal Özcan
Yollar Yolcusunu Almış
Yollar almış yolcusunu can-ı canana gider, Can-ı canan yolunda gonca güller biter, Al gonca güllerde şeyda bülbüller öter, Ne gam olur. Ne hüzün bu yolda. Ne de keder. Öz can gonca güle bu gidişle hasret gider.
İbrahim Çağrı Sağlık
Yollarda
Gecesi ayrı, Gündüzü ayrı bu yolların. Tek farkları bitmemeleri. İlelebet ufka dikip gözleri Gidebilmekte mağrifet Zaman mı yok diyorsun? Yalan! Sadece cesaret gerek. Ve yürek, Kanatlanacak yeni diyarlara. Gece gündüz giderken bilecek. Geçeni ayrı, kalanı ayrı bu yolların 30/09/2007
Mehmet Akif Han
Yollarda
Bin yıldır yollardayım Heybemde kuru ekmek soğan ve umut Bin yıldır yürürüm aşka aşkı incitmekten çekinerek Gül bahçeleri gördüm gözalıcı ama kokusuz zehirli dikenleri Güller gördüm kuru çalılar içinde boynu bükük ama bal dolu içerleri Yürekler gördüm çakıltaşı Yürekler gördüm dağ Postlar gördüm daha değerli içindekinden Ve çullar içinde insanlar ışıldıyor yürekleri Bin yıldır yollardayım Heybemde kuru ekmek soğan ve umut Bin yaşındayım acılardan yana Umut yaşım hala onyedi...
Metin Kaya İlhan
Yollara düştü düşüm...
Yollara düştü düşüm… Düşümde sen olunca; Ağır aksak bir şimendifer gibi geçer oldu zamanım Kör karanlıklarda ölü gibi yanan mumlara döndü Uzun bir tünelin görünmez ucundaki ışık gibi Kahpe kuyuların dibindeki güneş oldu zamanım… Yollara düştü düşüm… Düşümde sen olunca; Ağır mı ağır kayalar gibi oldu zamanım Öksüz çocuğun, saçını okşayacak birini beklemesi gibi Altında ezilen hayallerime bastırdıkça bastıran geceler misali Sahtekar gülücüklere dur diyemeyen vefasız günlere döndü zamanım… Yollara düştü düşüm… Düşümde sen olunca; Islak mı ıslak bir kumsal gibi oldu zamanım Çöllerde ıslak kumlara basıyormuş gibiyim Balıkları ellerimle topluyorum kupkuru denizlerde Acı bir fren sesine eşlik edermiş gibi zamanım… Seni düşlerime kaynak ederken Zamana düşman oldum, zamanlar yaktı beni.. Yollara düştü düşüm… Seni düşünürken… Yaz ortasında zemheri yaşattı bana zaman… Üşümüşüm… 17.01.2007 Metin Kaya İLHAN Trabzon
İzzet Kocadağ
Yollarda
Bilmiyorum ne kadar sürer daha bu hicran, Yoksa hep böyle daim, döner durur mu devran, Gittiğin günden beri, sersefil yollardayım. Baş açık yalın ayak; yağsa kar, esse boran. 5 Mart 1989-Pazar/Ankara
Mehmet Çoban
Yollardaki ben... (2. kitabım)
Düştüm, Tarihin toplumların Düşünce ve inançların Barış ve savaşların Çeşitli yaşamların Tozlu yollarına Göz göze Gelerek insanlarla Burun buruna Gelerek olaylarla Kan ve barut kokularında Kılıç ve savaş naralarında Sanatın türlü dallarında Düşüncelerin baharında Sözlerin sonbaharında Özümlediğim insanlıkta Aradım gerçekleri Her zamanın altında Her taşın altında Figanlı gözyaşlarında Naralı savaş çığlıklarında Gülücüklerin yayıldığı hayatta Yaşamların ilk ve son baharlarında İnandığım tanrıyla Tanrının aydınlık yolunda İnsanlığı aradım yaşamlarda İnsanların gelen geçen hayatlarında Kan ve zulümden Riya ve ihanetten İnsanlığın şımarıklığından İnsanlara yapılan dayatmalardan Zayıflara yapılan insanlık dışından Mazlumların ahu figanlarından Başka bir şey mi çıktı karşıma? Özgürlüğe soyunmuş yalandan Hürriyete kavuşmuş palavradan Başka bir şey mi gördüm yollarda? 13.07.2006 – İzmir
Hasan Sancak
Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan
Bugün yurdun baharı Evet 23 Nisan Çiçekler yeşil sarı Seviniyor birçok can Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan Dalgalanır bayrağım Hür bir şekilde eser Çok güzeldir toprağım Gönüllerde tutar yer Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan Selâm yıllarca selâm İnsanlara canlara Kendisine gelir ham Kan katılır kanlara Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan Dağ deniz ve ovalar Bugün daha da güzel Renkleniyor havalar Çocuk genci verir el Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan Tekrarlanır her sene Evet büyük coşkuyla Bekliyoruz biz yine Su verin yeşil dala Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan Coşku ve sevgisini Devamlı yayacağız Esenlik övgüsünü Ellerle sayacağız Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan Yüzlerdeki tebessüm Birleştirir yüreği Kalbimiz atar güm güm Yükselmekte bileği Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan Dünyanın dört yanından Toplanır kuzucuklar Ayrı renk ve canından El eledir çocuklar Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan Sevginin güzel yüzü Hep 23 Nisan’da Gerçekleşir o sözü Neşe olur insanda Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan Yazar Öğretmen Hasan Önemini bilerek Şu zorluğa eli ban Ön tarafa gelerek Yollarda bütün insan Çünkü 23 Nisan
Çiğdem Çakır
Yollardaki Mum Işığı
İlkbahar geceleri Sevdalı ruhları Sarhoş eden ay Bu şehrin Lacivert yollarında Mum ışığını dağıtırken O tablo Hasret şiirim oluyor Seni düşünüyorum, Gel kara gözlüm Sıcak ellerimi tut, Yüreğine yaz Beni ağlatan günleri. (Aksaray / 14 Nisan 2007)
Bahattin Tonbul
Yollardayım
Kar lapa lapa yağıyor Uzun zaman yollardayım Sevdan gönlümü sağıyor Okyanusta sallardayım Umut sevdaya bakıyor Yüreğimden aşk akıyor Acın içimi yakıyor Uzun zaman yollardayım Bekle sana geleceğim Yürekleri deleceğim Ben toprağı bileceğim Uzun zaman yollardayım Duydum beni özlemişsin Rüyalarda gözlemişsin Uzaklardan izlemişsin Uzun zaman yollardayım Dile benden ne dilersen Anıları çok elersen Boş kalbimi sen delersen Uzun zaman yollardayım Gülmedende vazgeçemen Hakikatı tek seçemen Yokluğunu ben biçemem Uzun zaman yollardayım Bahattin Tonbul 22.12.2012
Arzu Dinçer
Yollardır Hayatın Anlamı
Yürünen yolları, Tekrar geçmemektir hayat. Yürek burukluklarının, Hayal kırıklıklarının.. Ve devamında gelen, Acıların, Sevinçlerin harmanını, Tekrar etmemektir hayat. Gençlik ateşlerinin, Avuçlarımızı yaktığı, Puslu düşlerin, Kapatılmış perdeler ardında, Saklanmasıdır hayat. Öne eğilmemiş başların, İleriye adımıdır hayat. Satmamaktır insanları, El vermektir, Düşmüş yoldaşa, Beraber, Güzel günlere, Yürümektir hayat.
Arif Arslan
Yollarım
YOLLARIM Yollarım, yollarım benim yollarım... Dilerim kapanmaz açık kollarım... Ulaşır Mevla’ya tüm dualarım... Yollarım, yollarım benim yollarım... Ekim 2004
Sadık Softa
Yolların Ötesi
Bilirim hiçbir yolun, olmasa da bir sonu, Dönüp dursan durmadan, başlanan yerde biter. Sen biter san bir yolu, biter diye beklerken, Bittiği yerden başlar, bütün yolların sonu. Aşmasını bilirsen, dağ, tepe, ırmak ırmak, Yollara düşmeye gör, akla gelmez hiç durmak. Boşadır bütün uğraş, sızlanmak ve bağırmak, Bittiği yerden başlar bütün yolların sonu. Yolların ötesinde yine bir yolculuk var; Yollar kement atanda, yeni yolculuk başlar. Hayat başlar yol başlar, hayat biter yol başlar; Bittiği yerden başlar, bütün yolların sonu.
Hatice Nayır
Yollarım sana doğru
Bir yolculuğa çıkıyorum bedeninde Önce gözlerinde konaklıyorum Gözlerin boğulduğum en derin deniz Bir yolculuk ki Kendimi gözlerine saklıyorum Bir yolculuğa çıkıyorum dillerinde Biraz sözlerinde saklanıyorum Sözlerin dinlediğim en güzel şarkı Bir nağme ki Dur durak bilmiyorum Bir yolculuğa çıkıyorum yüreğinde Sonra sevdamızda duraklıyorum Aşkımız rastladığım en büyük yangın Bir sevda ki Hep sana akıyorum Bir yolculuğa çıkıyoruz birlikte Ucu bucağı olmayan bir düşü yakalıyoruz Bir yolculuk ki Aşk tutuyor ellerimizden Yüreklerimiz acemi birer serçe Korkarak uyanıyorum.
Sezai Güler
Yolların Sevabı
Kulda günah cumada sevap çok Aşkla kavuşma, seninle ben gibi Bende hasret sende yollarım çok... 14.4.2017
Caner Kara
Yolların Sonu İsyana Çıktı
Kahveden de acıydı her falımız, Olmaz dedik, olan çıktı arkadaş... Kökümüzden ayrı gitti dalımız, Meyveleri yalan çıktı arkadaş... Kimi bize Tanrıkut'tan söz açtı, Kimi sövdü, delil diye cüz açtı, Türk'ü sorduk inadına caz açtı, Cazı bile plan çıktı arkadaş... Türlü türlü hergeleyi mert sandık, Bölük bölük ülkeleri yurt sandık, Önden önden gidenleri kurt sandık, Köpek çıktı, yılan çıktı arkadaş... Başkasının büyüdükçe düşleri, Sırtımızdan geçti yapı taşları, Gördüğümüz onca hayır işleri, Hayır sandık, talan çıktı arkadaş... Bazısına yokluktan inanmıştık, Bazısının duruşuna kanmıştık, Kırk senelik çınar olur sanmıştık, İlk baharda solan çıktı arkadaş... Tarifi yoksa da çektiğimizin, Hasadı olmadı ektiğimizin, Eli, yüzü temiz bildiğimizin, Ülküsünde çıban çıktı arkadaş! 19 Şubat 2014
Hatice Bediroğlu
Yollarına Düşüyorum
Senin gülüşün kadar Parlak yıldızlarla dolu Ilık bir gecede Kucaklıyorum seni Nefes alan Tüm duygularım Sadece seni istiyor Bana Sesini duyurduğunda 'Ben seni seviyorum' Dediğinde Rüzgarda sallanan Bir yaprak gibi Yalpalıyorum Yere düştüm düşeceğim Yüreğim... Irmak gibi akmaya başlıyor Çağlayanlar gibi ses çıkarıyor Hiç bitmeyen bir coşku Sarıyor her yanımı Saklayamıyorum gülüşlerimi Yüzümdeki sevinç Bütün hücrelerime yayılıyor Sevgi, sevinç, heyecan İçimi boşaltıyor Adı olmayan Hoşluklar alıyor yerini Sen... Çoğalıyorsun içimde Yaşamak ne güzel diyorum Her zorluğa katlanabilecek Güçlerle doluyor içim Cüretkar duygularım Buluşuyor seninle Yıldızların ışığında Rengarenk hercai çiçekleri Senin gözlerinle Göz kırpıyor bana Yollarına düşüyorum şimdi Sabahı bekleyemeden Sabırsız telâşlı Bir ceylan gibi ürkek Bir ceylan kadar hızlı “ Aşkı Bulan Şiirler ” adlı kitabımdan - Gündüz Kitabevi Aralık 2005 – www.haticebediroglu.net
Abdülkadir Uyar
Yollarına Gül Döktüm..
Gül diyarına bir yol var dediler.. Hasretle baktım ardından.. Bir gün dönersin diye.. Bilki yollarına gül döktüm.. Gülleri seviyorsun diye.. Beklicem..taki ufuktan görünene dek.. Gül bahçesine girende gül kokarnış.. Sende gül gibi etrafına yaydın bir koku. Umanında bir yolculuk… Başladı içimde..
Seyit Uysal
Yollarını gözlemem
Kader bana gülsün diyom gülmüyor Benimle pazarlık mı yaptın diyor Sana benimde borcum mu var diyor Gülmek zorunda mıyım bende diyor Gülmesen gülecek dur be kader Böylede geçer benim ömrüm kader Muhanetliğin sana kalsın kader Daha yollarını gözlemem kader Ellere de güllük gülüstanlıksın Yaz aylarında bana kara kış sın Ah be kader ele güllük güneşsin Birazcık olsun bana yok mu güneş Kader sen hiç insafa gelmez misin Vicdan azabı hiç çekmez misin Vicdanın mı kurudu kader senin Bir kere olsun bana gülmez misin Kader der alın yazını ben yazmadım Senin bahtın kara kader ne yapsın Kader kara bahta Seyit ne yapsın Gülmeyen kadere üzülüp yansın
Hasan Salih Küçük
Yollarında Yürüdüğüm,Yersin Ankara
.Doğduğum,doyduğum memleketimsin Ve atamdan yadigar,kalıcı emanetsin Anıtkabir ve kalenle,şahikalar yaratırsın Nefes nefes büyüdüğüm,yersin Ankara. Hacı Bayram,Kocatepe,mübarek durur Ziyaret edemezsem,ruhum kudurur Tacettin dergahında,çifte can durur… Yollarında yürüdüğüm,yersin Ankara. Vatanımın kalbisin,nabzı,atardamarı Anadolu adlı bahçenin,papatyaları Atamın çok beğendiği; Zeybeği,atabarı Kılıç,kalkan,oynadığım,yersin Ankara. Bağımsızlık,benim karakterim,diyordu Mücadele ruhuyla,yolunda ilerliyordu Vahdeddin'in makamını selamlıyordu Ve Hürriyeti haykıran! ..yersin Ankara. Meclis-i Mebusan,ilk ve tek kuvvet… Ne amansız mücadele verdi bu millet Beleşten gelmedi,memlekete! Hürriyet Milli mücadeleye önder,yersin Ankara.
Vecdi Hatunoğlu
Yollarını Gözledim
Ne mektup ne haber gelir Gölerimden yaşlar gelir Ben feleğe neylemişem Dermanımı bulmadan gider Bulutların arasından Gözlerinin karasından Al bu derdi götür dağa Sızlar durur yarasından Bahar geldi sular coştu Kuzular anaya koştu Ben yavruma varam dedim Gözlerimden yaş boşaldı Asker oğlum Asker oğlum Seni sever baban oğlum Yollarını gözler senin Tezkereni bekleriz oğlum 27.Nisan 2010 Ankara
Yusuf Önder Bahçeci
Yollarına Ölmek Neki Herşey Fedadır
Ah derdin nedir diye bana sorsalar, Aklım zayi olur aklım yardım etseler, Onu ne çok sevmişim bunu bilseler, Yollarına ölmek ne ki, her şey fedadır. Sen benim Rehberim, sensin Önderim, Sensin Alemlerin Fahri benim Efendim, Yüzbin Peygamber gelsin seni seçerim, Yollarına ölmek ne ki, her şey fedadır. Onun sevgisiyle kalbim yandı da yandı, Sadece kalbim mi alemin hepisi yandı, Bil O'nun doğuşuyla Kainat aydınlandı, Yollarına ölmek ne ki, her şey fedadır. Her kes gibi şefaatini umuyorum ben, Onu rüyamda gördüm soluyorum ben, Onun sevgisiyle yandım yanıyorum ben, Yollarına ölmek ne ki, her şey fedadır.
Arslan Mayda
Yollarında gül açar
Topraktan vefalı bir toprak gibi Kaç çekirdek ellerinde gül açar Meyveyi okşayan her yaprak gibi Işık, ışık dallarında gül açar Ümmetin sevdandı kurtuluş davan Görmeze göz oldun canlara canan Her hasat mevsimi görür uyanan Kovan, kovan ballarında gül açar Gülleri dinlesem gülleri desem Geçtiğim yollara gülleri sersem Hasreti vuslatı gül ile versem Demet, demet hallerinde gül açar Cehalet karanlık, gün fikirsize Bugün yarın bizim dün fikirsize Allah’ın emrini gösterdin bize Hakka giden yollarında gül açar
Yılmaz Erdoğan
Yolluk
bavuluma dağınıklığımı koydum iç çamaşırı kazak filan kağıt kalem almıyorum otellerde var antetli kimsesizliğimle kalıyorum geceleri kirpiklerimin yardımıyla kapıyorum perdeleri hem tek başına hem kimse görmesin derdindeyim çıplak tenimi ay çıkıyor boğazımdan kanamalı bir sözcük gibi ay çıkıyor ışığımdan ihanete uğramış hainler gibi öfkeli bir meddah çekilmez oluyor sahnede güzel bir şarkıdan çıkıp kirletiyor evcimen kadınları bavuluma yıllanmış acılar koyuyorum oralarda lazım oluyor pis bir sevişmenin ardından atıştırıyorum biraz on yıl öncesinden sakladığım bilek burkuntusunu bağlarım eziliyor yeni evlere eski aşklar taşıyorum gözyaşlarını biriktiriyorum eski sevgililerin nefret asıyorum yatak odamın duvarına kanvas üzerine yağlı boya elliye yetmemiş bir kadının ellerinde diyorum ellerinde gömülüyüm her hafta düzenli olarak törpüleniyor mezartaşlarım bir kadının diyorum bir bavulun diyorum içine sakladım sancılarımı bir bavul cinayetidir umduğum diyorum bütün üçüncü sayfalarda var.
Hamdi Oruç
Yollu Kadın
Yollu Kadın Talihsiz mi talihsiz Yollu mu yolu kadın Yolunun sonu cehennem olan kadın Sıgarası elinde Yollunun yolu cehenneme çıkar diyor...din Yollunun yolunda ölüm de çıkar karşısına diyor...Tarih Yolluya yol vermez her hayat...diyor bilgilerim Yolunun sonunda hep dayak yiyen bir kadın... O yollu olmak için yaratılmış gibi Yüzünden hiç eksik olmuyor deli bir gülücük İçki şişesi elinde Mutlu görülür ne zaman baksanız Perdeler mutsuzluğunu Bakmayın mutlu görüldüğüne aslında o mutsuz Haram olsun ona mutluluk yuvalar yıkmış zaten Uykularını yılan gibi ısırıyor parasızlık Yılanlar soksun onu yılan gibi sokmuş fakirin fıkaranın cebini Büyük şehirlerde parasızlık kat kat zor Kadınca yaşıyor, yalnız yaşıyor kendince kara yaşıyor Sanıyor Şehr-i İstanbul kara O akıldan fıkara kadın O gözleri kara kadın Keşke Kendince görmese bu çiçek şehri: Bu şehir bir çiçek Kerizi tükenmez diyor İstanbulun Dostluk-çevre yapmak alınıp satılıyor sanıyor Pazar gibi bir şehir bu şehir sanıyor... Kolay para peşinde bir de O kalbi kara kadın O beyaz giyse de Düşüncesi kurtulmaz karadan Haram olsun ona mutluluk yuvalar yıkmış Yalancı mı yalancı Yollu kadın Kara hayalini kedi gibi tırmalıyor Bodrum katlarında geçen çocukluğu Mezar gibi evlerde taş gibi çatlayan bir kadın O taş olsa dayanmaz bu derde diyen kadın Kendince haklıdır ne yapsa Ne yaptıysa bir güzel evde oturmak içindir belki Parayı görünce gıdıklanıyor içi Cahil mi cahil Yollu kadın Kolu başı renk renk çullu kadın Allı pullu kadın Bir yatak al Bir güzel ev O yollu... Yani yolu yol değil Bakmayın mutlu görüldüğüne aslında o mutsuz Haram olsun ona mutluluk yuvalar yıkmış Karga mı karga Yollu kadın Giyinmiş allı pullu kadın İstiyor aslında gizlemek ayıplarını "Koşturuyoruz,çalışıyoruz "dese de Gizleyemiyor Güzel bir evde oturuyor çünkü "Yalancının mumu yatsıya kadar"... diyor bir ata sözü... Yeni eşyaları da var... Ateşi duman haber verir bilirsin... Utanç taşıdığını dile getiriyor bütün mahalleliye Gönlüne yük yalanları Karga gibi şişmiş gözleri var gerçekleri yumruklayan... Bakmayın mutlu görüldüğüne aslında o mutsuz Haram olmuş ona mutluluk yuvalar yıkmış... "Yuva yıkanın yuvası olmaz "...diyor bir ata sözümüz. Yollu kadın Yol kadın Tuttuğunu yol kadın. Yol
İbrahim Çelikli
Yolma Tarlasına / Tuluk Ayranı
Ebem...sabah serinliğinde, yoğurdu kırmızı tuluğa* boşaltır tencerelerden yağını almak için bişşeklemeye koyulurdu çatkı da çatılmış ardıç sırıkları destek alırdı birbirinden sıcak su da katardı arada... söylenir hem de belinden şikayet ederdi, gücü yetmez yorulurdu halalarıma yollardı ağzı kapaklı küçük helkelerle lezzetine doyulmaz, buz gibi ayran olurdu... “gök çevre”yle başıma gölge “teze ayran” güçcük helkede sım sıkı bağlanır “azık çıkısı” bele bindirilirim boz eşeğe “-dah! ” de Gayasekilere bayram olurdu gelişim hoyraz ıscak eserdi eşekden inmeden ayranı verirdim bobam iki eliyle kavrar güçcük helkeyi “-başgalarına galmayo ha! ” derdim başkasına sunar ayran helkesini bıyıklarını yen’iyle silerdi Amerikan bezi keselere doldurup sırkıtırdık suyunu bozulmaz, ekşimez, kurumaz yağsız kese yoğurdu Anam özerken bir yandan “-ilk suyunu az gatacan” derdi “acıcık” “ekmek gevreği basalarsan doğramaç”olurdu, “domatiz-bostan doğrarsan cacık” bulamacı, doğramacı kaşık, kaşık sütü dıkımla yerdik, peyniri, yeşil soğanı, yemliği çomaç ederdik. “-hey ğidi ğenşlik ülüzger ğibi geldi-ğeşdi geçirdik-ğetdik az bi cefaynan yıkılcaklayın değilimişiyin emme bilemedik, bilemedik yannış etdik edemedik”
Taştan Çıralar
Yolsun Mutluluk
Günlerdir koşulan gelinen sonda Dilerim her insan bulsun mutluluk Toprağın tohumu sardığı anda Sevinen gözlerde gülsün mutluluk Aklından geçene uzan al sevin İstediğin yerde mutlu kal sevin Sevenlerle aynı telden çal sevin Yaşamında dolu olsun mutluluk Kimse yaşamasın acı çok beter Herkesin yerine çektiğim yeter Yaşatma Allah’ım çekilmez keder Bütün gönüllere dolsun mutluluk Sıkıntı çekmeyi Taştan’dan sorun Kulaktan duydukça hissedin görün Yaşananı yine siz hayra yorun Ne ince yürünen yolsun mutluluk…
Ahmet Konukseven
Yolsuz mektup
Niyetlendim bu gece yol ayrımına varmaya Niyetim bağladı peş peşe umutlarımı Karanlık balkon demirlerinin soğuk bedenlerine Yırtıldı nefsim gelirken yol ayrımına, bırak dedim Bırak ki yolsuz mektubu ulaştırayım soluğuna Uçarı bir atlı gibi geldim ey karanlık Divane dediler peşimden gülüşen köşe başları İçin için yanıyordu avucumda kırk asırdır bekleyen İçini dışını karanlık kemiren, Bir akşamüstü sesime düşüveren mektup Mektup dedim sessizce yollara …
Caner Uğraş Kayıkçı
Yolum
YOLUM Her düşünce tek bir şey için Tek yol islam yolu için, 01/01/2005
İsmail Aksoy
Yolu Olmayan Adam'dan -XXXVIII- (Erik Lindegren)
XXXVIII labirentteki maralın tırnağı hakkındaki hatırayı düşlerim hayatını kurtarana aldırmazın söylediği söz gibi aynaları ve sonsuzluk dumanı misali akan suları düşlerim sefilliğin balyaları üstüne yığılmış inanç üstüne inanç gibi tekrarlanan her şeyi ve gerçek olmayana büyümüş olanı düşlerim sevilmiş ve özlenmiş olana dair kırmızı dudakların şarkısı gibi ey hatıra: ey hiddet ve tanrı ki her şeyi hiçliğe eritensin ve ele geçirilebilecek olanları ölüme kovalayansın günlerin ayaklarının bizim için gelen bir ışıma ile gerçekliğin davullarında belki dolanıp duracağını söyle birine havada salınmayla yerçekimi arasında konumunu arayan ve ufukların kapıları arasında fırıl fırıl dönenen rüzgâra söyle karanlıkla aydınlığın tılsımını arayan ve dünyanın daha derininde gezinen gezgine söyle (1942, “mannen utan väg”) Erik Lindegren (1910-1968, İsveç) Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
İsmail Aksoy
Yolu Olmayan Adam'dan -IV- (Erik Lindegren)
IV sırtlarını döner aynalar ve toz kaldırır ışık talihin at nalı şakırdayıp gider gelinciğin uykusu altında yaşlanır hakikat ve bakar kendi iskambil falına derleyip toparlarken enkazlarını manzara yitik sesi için vaveyla koparır inayet ve körlükle yürür asırların kapalı gözkapakları ardında söndürme merdivenleri haz alır sonuna dek büsbütün unutuşun yumuşak ikliminden bırakılmış hafıza batar tabanın arasından ve esneyen bir deliği döndürür uyuyan kulakta bir bedeni eşit parçalara testereler nezleli yok ediş buruktur Kasım’da kırık bir dal misali fakat cilalı alnın ardındaki bir ölüm saatiyle kavrar beni öfkenin çıplak kutbu (1942, “mannen utan väg”) Erik Lindegren (1910-1968, İsveç) Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
İsmail Aksoy
Yolu Olmayan Adam'dan -II- (Erik Lindegren)
II (kaşlar toz rengi omuzlarını silkti ve soludu kırağı kristallerini aynaların salonunda: aynalar ve damlayan sular sonsuzluğun dumanı gibi inanç üstüne yığılmış inanç misali sefaletin yüklüğünde çünkü bir krikonun sadece görevine dokunuşu tıpkı esefin toprağına perilerin topuklarını saplayışı ve aynalar damlayan sular olur ve sunar ölümü onların suskun gerçeğine buharlaştırmadan camı fakat suda yolunu yitirmiş kişi sevinmez artık hayatın yitirilişine çünkü bilir ki maskelerini bir çocuk gibi gizemli olmak için atar sadece düş ve hakkında başka bir şey bilmediğimiz duvaktır ve bütün bildiğimizdir duvak aynaların salonunda) (1942) Erik Lindegren (1910-1968, İsveç) Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
Şevki Çobanoğlu
Yolum Düştü Gurbet Ele
Çekiyorum bin bir çile Yolum düştü gurbet ele Kimseye yapmadım hile Yolum düştü gurbet ele Sıra sıra dağlar aştım Diyar diyar gittim, taştım Kötülerle çok savaştım Yolum düştü gurbet ele Gurbet beni aldı, gitti Dertlerime derdi kattı Bilir, bilmez bana attı Yolum düştü gurbet ele Çobanoğlu yerler gezer Duyar, görür, hâller sezer Kötülüğü atar, ezer Yolum düştü gurbet ele (20.07.2001)
Mehmet Çoban
Yolum! ..
Kimseyle hesabım yok benim Hesabım sadece kendimle Yürüyorum inandığım yolda Gelsin gelmek isteyen varsa benimle Yolum, zordur, çetindir biline Yalan dolan dolanmışsa dillere İnanç bulanmışsa iki yüzlülükle Hak olur bu yolda kaybedilmeye Gidiyorum tanrı ilinden, tanrı iline Çıktım yola, güvendim tanrı sözüne Uzağım tanrısını bilmeyene Uzağım kendi aklını tanrı edinene 23.11.2005-İzmir
Kenan Şahbudak
Yolum Hacı Bektaş
Saygım, sevgim bitmez böyle canlara Velim Hacı Bektaş, ulum Atatürk Zorda kalsam tutunurum onlara Dalım Hacı Bektaş, gülüm Atatürk Cumhuriyet temelini pir attı İnsanca bir yaşam ona murattı Anadolu destanını yarattı Dilim Hacı Bektaş, telim Atatürk Yobazlıkla mücadele zorudu Kafasında medeniyet varıdı Öztürkçeyi geliştirdi korudu İlim Hacı Bektaş, bilim Atatürk Emperyalist sömürüyü yıktılar Egemenlik meşalesi yaktılar Mey oldular kadehlere aktılar Dolum Hacı Bektaş, balım Atatürk Ayırmadı milletleri ırkları Hepsi insan idi yoktu farkları Dağıttılar hep gerici çarkları Yelim Hacı Bektaş, selim Atatürk Vardı türkü, kürdü, lazı, çerkezi Birleştirdi insanlıktı merkezi Kucakladı dostça sardı herkesi Kolum Hacı Bektaş, elim Atatürk Cem olurum canlar ile dönerim Bağımsızlık ateşiyle yanarım Kor olurum alevlerde sönerim Alım Hacı Bektaş, külüm Atatürk Bu mirası canım ile öderim Işığında olmaz derdim kederim Şahbudak’ım izlerinde giderim Yolum Hacı Bektaş, Alim Atatürk
Taha Yaycı
Yolum Nereye
Bir hayaldi Ankara Yaşandı ve geçti Anısı taze içimde Yolum bayat bir şehre (28.04.2004, İstanbul)
Hamdi Oruç
Yolumda binlerce gurbet
Yolumda binlerce gurbet Kader gülmüyor Yolumda binlerce gurbet Ayrılıklar yakamda Yolumda binlerce gurbet Ayrıldım yardan Usandım candan Hasret kaderim Yolumda binlerce gurbet Aman ayrılık Aman ayrılık El aman Ey zalim Hasret kaderim Cennetleri haram ettin Cennetten ayrılığımız yetmez mi Hep çıkma karşıma ayrılık Ayrılık var kaderde Cennetten ayrılık Sevilenden ayrılık... İllallah yolumda binlerce gurbet Bu hasret kaderim Anaya Babaya Yare Çocuğa...
Murat Demir
Yoluma Çıkma Kader
Akşam rüzgârından KEZA sabah yelinden Bıktım gözlerimin BIKTIM akan selinden Yeter çektiklerim YETER senin elinden Çıkma kader çıkma ARTIK yoluma benim Ömür boyu geri koydun BENİ yolumdan Vurur ağrılarım vurur GİRİP kolumdan Sağ yanım yetmedi SANA daldın solumdan Çıkma kader çıkma ARTIK yoluma benim Bir gün yeşermedi BİR GÜN goncam sayende Neler saklıyorsun bilmem NELER gayende Yere batsın yere SENİN tahtın payende Çıkma kader çıkma ARTIK yoluma benim
Turgay Ata
Yolumuz 1
Sadece ilkbahar mıdır güzel olan? Yazı var; kışı, sonbaharı, güzü var Ne kadar eğimli olsa da yolumuz Yürümeye yetecek kadar düzü var. Sevelim yeter ki bıkmadan usanmadan Yüreğimizi açalım demet demet Sevda çiçeklerine, fazla yanmadan Kaybolsun silinsin her türlü nedamet.
Abdullah Tüylü
Yolumuz Çöle Düştü
Yılma yüzüne çarpan kum tanelerinden Yazık ki yolun çöle düştü ey gönül Vahşi hayvan sesleri üzmesin seni Medenilik artık dile düştü ey gönül Eskiden bülbül idi feryad ü figan eyleyen Feryad sırası şimdi güle düştü ey gönül... Zevk ü sefa sürerken bir nice nadan Bizim payımıza çile düştü ey gönül... Yılma yüzüne çarpan kum tanelerinden, Ne çare ki yolun, çöle düştü ey gönül....
Kasım Kaplan
Yolumuz Rahmana Doğru
Korkma sakın emr-i Haktan kim bilir ne gün gelir Bu yolculuk saatini ancak Rabbimiz bilir Yol çok uzun, korku dolu, çare yok gitmek lazım Kuran ı rehber edene başka rehber ne lazım Azıksız yola çıkılmaz, korku dersen Allah var Şeytana düşman olana, Hak Teala olur yar Haberdar olsa ne olur varsın şeytan yola çıksın Bir besmele yeter ona o düştüğü hale baksın Doğru yolda yürüyene şeytan asla ram olmaz Hakka umut bağlayana bu dünyada gam olmaz O’ndan geldik gene O’na döneceğiz sonunda Yeter ki vuslatım olsun hak Habibin yolunda Yolumuz Rahmana doğru çıktık ihlâsla yola İnşallah tez varırız velilerle kol kola. 02.01.2015
Rahim Zor
Yolumuzdur Bizim
Bismihudur ilk sözümüz Ka’lu beladır özümüz Işıl ışıldır yüzümüz Aşk kovanda balımızdır bizim. Çok düşünür bir söyleriz Bir söyler de pir söyleriz Ne söylersek gür söyleriz Kalbin sesi dilimizdir bizim. Asla eğme namerde baş Et tırnak gibiyiz kardaş Yunus Emre,Hacı Bektaş Yol gösteren velimizdir bizim. Önce çalış sonra iste Her isteğin ondan iste Kibrini yok et nefiste Darü’s selam ilimizdir bizim. Pek münbittir toprak ana Hiç kirletme derim sana Çevre nedir sorma bana Sağımızdır, solumuzdur bizim. Çatlamasın sabır taşı Merhamettir gözün yaşı Okşanan her yetim başı Hakka giden yolumuzdur bizim. Kalplerimiz iman dolu Selamettir Allah yolu Bu davanın her bir kolu Ağaçtaki dalımızdır bizim. And olsun ki birdir Allah Sevgilisi Habibullah Muhammedün Rasülullah Kalplerdeki gülümüzdür bizim.
Sezen Caglar
Yolun açık olsun
Sevgili..Gökteki yıldızları,en güzel kızıl gülleri ve bir zamanlar bana ait olan kalbini sunma bana.Pişmanlık dolu yüreğinle ayaklarında bırakıp gitmenin üzüntüleri,saçlarında pişmanlıklar türkü türkü,dönme dönme bana sevgili! ! .Hadi kırdığın paramparça ettiğin yaralı yüreğimin parçalarını topla toplayabilirsen getir bana,koy koyabilirsen yerli yerine izleri hiç belli olmadan,bunu yapabilirsen seni affedebilirim sevgili! ! .Biliyorum senden istediğim şeyin imkansız olduğunu..Ama suçlusu ben değilim ki,kalbime giren,sonra hasret ve hüzün tohumlarını ekip bir anda çekip giden sendin! ! .Ne denli acı ne kadar büyük bende bıraktığın hasar bunu biliyor musun? Yürek yangını,çaresizlik,gözyaşı nedir,uykusuz geçen gecelerin nasıl azap dolu olduğunu sen nereden bileceksin! .Gökteki yıldızları,kızıl güllerini,beni bir hiç uğruna terk edip,başka sevdalara saldığın kalbini sana bırakıyorum,al git sevgili...Üzülme sen bulursun yeni aşkları,senin kalbin daldan dala konan bir kuş misali,uslanmaz sevgili uslanmaz! ! ! .Ben alıştım hasrete,özleme gelme gelme bana geri sakın dönme,affetmem çok zor seni çok zor sevgili! ! ! .Aşk bende duyguların en güzeli sevgi vazgeçilmezimdir.Ben seversem ölümüne olur sevgim,aşk başımın tacıdır ama bilene...Hiç bir kalp oyuncak değildir! ! .Önce ümit verip sonra yalan olan vefasız aşklara isyanım var,onlara bir çift de sözüm; sevmeyi aşkı bilmiyorsanız aşkla dolu kalpleri yaralamayın,bir gün gelir o aşk denilen şey sizide bulur ve en derin yerinizden sizide vurur! .Aşkın ne demek olduğunu,severken terkedilmenin ne kadar acı verdiğini o zaman anlarsınız. Git sevgili git yolun açık olsun! ! ! .Dilerim ki ektiğini biçmeyesin,hem sevip hem de çok sevilesin…
Ramazan Özütürk
Yolun Açık Olsun
Yine şaha kalktı Türk'ün aslanı Final yolun açık olsun Türkiyem Yerle bir etti önüne çıkanı Final yolun açık olsun Türkiyem Dalga dalga bayrak oldu Türkiye Baş üstünde layıksınız sevgiye Aşıklarım düzer size methiye Final yolun açık olsun Türkiyem Ayağınız çelik, kalp dolu iman Türk oymağı gurur duyuyor senden Milli kuvvet coşmuş, akar vatandan Final yolun açık olsun Türkiyem Her doksan dakika yürek hopladı Bitiş düdüğünde çiçek topladı Yurdumu bayram havası kapladı Final yolun açık olsun Türkiyem Tüm dünya seyretti Türk'ün gücünü Tarihler yazacak mutlak ününü Gören göze şeref ettin gününü Final yolun açık olsun Türkiyem Kahraman ırkıma yakışır cemal Göklere yükseldi ay ile hilal Tek vücut olmuşuz, yaklaştı final Final yolun açık olsun Türkiyem Çekildi bayraklar, dayanmaz yürek Yenilmez, bükülmez bu çelik bilek Milletim zafere tutuyor dilek Final yolun açık olsun Türkiyem Türkiye sizinle gurur duyuyor Mazi, sohbetini baştan kuruyor Atatürk çocuğu, yüzün gülüyor Final yolun açık olsun Türkiyem Yıl: İki bin iki, zafer var yakın Doldurdu insanlar meydanı, bakın Çok çalıştın, kupayı almak hakkın Final yolun açık olsun Türkiyem Özütürk, şahlandı, yazıyor kalem Bu gururu anlatmaya az kelam On bir dev adama yolladım selam Final yolun açık olsun Türkiyem. (Yıl: 2002)
Murat Duman
Yolun Açık Olsun
Kapattım sayfayı bir daha açmam, Yolun açık olsun git güle güle, Çorak topraklara sevgimi saçmam, Yolun açık olsun git güle güle… Sevda pınarından taşsaydın keşke, Gurur cephesinden düşseydin keşke, Kin ile nefreti aşsaydın keşke, Kolun açık olsun git güle güle… Nefret ile gurur düşmandır cana, Güvensizlik düşmüş aklı mekâna, Sevgi emek ister inan sen bana, Salın açık olsun git güle güle… Daldaki meyveler olgunsa hele Güneşe dayanmaz savrulur yele Ömür hazan olmuş düşersin dile, Elin açık olsun git güle güle… Bir kez nefsi yenip yere çalsaydın, Yaşanan hayattan ibret alsaydın, Bin kere düşünüp kıymet bilseydin, Gülün açık olsun git güle güle… Muradın sözleri hiç kâr etmedi Aklın cenahından güman gitmedi Sevgi hâkim olup ceylan gütmedi, Selin açık olsun git güle güle… 20.08.2007 ANKARA
Betül Çetin 2
Yolun Açık Olsun Şehit...
Toprağa düşüyor her gün bir beden Sorsak hangi candan hangi anneden Kuru bir kemiktir toprağa düşen Gömülmezki yürek candır gömülen Bekliyor peygamber kevser başında Düşmanlar dizili vatan başında Sana emanettir bu kutlu toprak Al yüreği yürü meydan senindir Dilinde duadır peygamber sözü Bilmez misin kandır özgürlük özü Ödenmiş bedeli binlerce canla Utandırma atanı ak olsun yüzü Anan bacın yarin bekler yolunu Deki cennet olsun buluşma yeri En büyük sevdadır vatan bilesin Şehadetle yazsın Rabbim sonunu
Meral Demir
Yolun Açık Olsun Beyhan Öğretmen
Doğan her günle yeniden yeşeren taze bir çiçeğin kokusu beliriverirdi gülüşünde... Yaşamın çocuksu coşkusunu yok edemediği pırıltılar yüzerdi gözlerinde... Dingin bir düşünce pınarına sahiptin, yedi veren... Ve avuçlarında hiç kimsenin tanımadığı iyi niyetleri vareden... Sen layık olmadığın dünyalarda tohum sermeyi tercih ederken, Sen keşfedilmemiş diyarlarda kocca çınarlar meydana getirmeyi hedeflerken, yolun açık olsun Beyhan Öğretmen... Umarım, 'Çok mutluyum. İyi ki..., iyi ki... dersin aynı taze duygularla, yıllar sonra dönüp arkana bakarken... Güle güle, güle güle Beyhan Öğretmen....
Ufuk Çoban
Yolun Açık Olsun Arkadaş
Artık yollar ayrı, adımlarımızı duyamayacak kadar uzak, Günah resimlerde, hepsi bir köşede son bulacak, Kilitli sevgiler kafeslerinde bir daha uçamayacak, Günah resimlerde, bir daha kimse bakmayacak. Ben bir yol seçemedim senin gibi, Son bulamadım seçerek başkasının ellerini, Zamanı düşman görmedim severken birini, Beklemek tek yol sandım, olamadım senin gibi. Artık sendeki beyazlık büyüyor bedeninde, Benden kaçıyor mutluluk siyah gecelerde. Niyetim yok dur demeye bu aptalca gidişine, Yolun açık olsun arkadaş, gerek yok fazla söze... 17/04/2004
Bahram Asedi
Yolun İşi Yormaktır
Yolda yoruldum deme Ölme kırılma kardeş Yolun işi yormaktır Yoldan yorulma kardeş Gördün çekirler seni Kendir ele bedeni Heyrete sal çekeni Sert ol kırılma kardeş Bakma korku herbeye Baş da eyme her beye Sarmaşık tek her neye Gelib sarılma kardeş Çekilme pıçak ile Möhkem ol ocak ile Heç iti nacak ile Daş ol yarılma kardeş Saf ol ezizim durul Ne hastelen, ne yorul Birce allahdan sorul Yaddan sorulma kardeş.
Ahmet Emin Fidan
Yolun Açık Olsun Türkiye!
Karalar içinde düşünme kara kara, Oturduğun mirası düşün, durma çık o ulvî yola, Tut, kaldır, göster Hakk'ı ve pür adaleti cümle kula, Yolun açık olsun TÜRKİYE, uğurlar ola! . Gayret et, kalmasın, mahzun ve mahcup son kal'a, Hakk'ı öyle yücelt ki, kalmasın insan üstünde bir bela, ADALET'i öyle yükselt ki, gelmesin zulme tekrar sıra, Yolun açık olsun TÜRKİYE, uğurlar ola! . Yaz altın harflerle mülkün temelini, üfrülmeden sura, Ver müjdeyi, tekrar karanlık çökmeden engin ummana, Göster rüştünü sen de katıl, ölümsüzler ordusuna, Yolun açık olsun TÜRKİYE uğurlar ola! . Sana kurulan hayalleri yapma tasa, Günü gelecek şenlikleri boğma yasa, Her şey seninledir, verme düşmana yaka, Uğruna akan kanları, koyma boşa, Yolun açık olsun TÜRKİYE uğurlar ola! . 1991 beyazıt istanbul ahmed emin fidan
Ali Rıza Malkoç
Yolun Çilesi
- Yûnusca bir halk şiiri denemesidir- Zülüften, Zühre’den bahset diyorlar Lâleyle sümbülle raks et diyorlar Âşkı çerçeveye hapset diyorlar Gönlünü duvara raptet diyorlar -Biz aşkın içinde çadır kurmuşuz -Bütün kâinata âşık olmuşuz Âşk ehline kutlu, bir hecedir âşk Sabahı olmayan, bir gecedir âşk Bazen çözülmeyen, bilmecedir âşk Gayrısına ise, eğlencedir âşk -Biz aşkın içinde huzur bulmuşuz - Bütün kâinata âşık olmuşuz Dalı yoktur ama, bir meyvesi var Salı yoktur ama, bir gölgesi var Gülü yoktur ama, bir bahçesi var Dili yoktur ama, bir lehçesi var -Âşkı içimizde hazır bulmuşuz - Bütün kâinata âşık olmuşuz Yıkık değirmeni, beklemektir âşk Hüzünü sevince, eklemektir âşk Mahbubu kalplerde, teklemektir âşk Kılavuz yok ise, boş emektir âşk -Âşkı gönlümüzde hızır bulmuşuz - Bütün kâinata âşık olmuşuz Âşk leke getirmez, külü de yoktur Herkese sultandır, kulu da yoktur Makamla barışmaz, pulu da yoktur Bakmakla görülmez, sonu da yoktur -Âşktan gayrısını muzır bulmuşuz - Bütün kâinata âşık olmuşuz Tükenince ümit, devrededir âşk Kapanınca hesap, devredendir âşk Bulmayınca bir yol, seyredendir âşk Bizi hâlden hâle, sevk edendir âşk -Biz hep kendimizi fakir bulmuşuz -Sahib-i Kâinat’a âşık olmuşuz Merasim istemez, şekle takılmaz Mübaşir istemez, sese bakılmaz Onun ile yanan, sonra yakılmaz Onunla yol alan, varır yıkılmaz -Âşk-ı Mubabbeti nazir bulmuşuz -Sâni-i Kâinat’a âşık olmuşuz Çile ile dolu uzun yoldur âşk Maşuka da hazinesi boldur âşk Dostuna sarılan sadık koldur âşk Ağyara uzaktır, anafordur âşk -Biz hep kendimizi hakir görmüşüz -Sahib-i Kâinat’a âşık olmuşuz Feryatla ve yaşla, eder tecelli Âşıkların hali, her daim belli Sesle dışa vurur, bazen de telli Genç yaşta yer bulur, bazen de elli -Biz hep kendimizde kusur bulmuşuz -Sahib-i Kâinat’a âşık olmuşuz Malkoç Ali, dilden kalbe yol olsun Âşk ehlinden aldığın ders bol olsun Âşk kağıta sığmaz, bu da son olsun Yürekler Yûnusca yansın kor olsun -Her ateşten, dersimizi almışız - Sahib-i Kâinat’a âşık olmuşuz Ali Rıza Malkoç 10/04/2006 Bursa 10 kıta ve 11 Hece ile yazılmıştır
Abdullah Bedeloğlu
Yolun Sonu
YOLUN SONU Bu yurdun direği yok, afetin gereği yok Kıblesi başka gönlü başka kılavuzu velisi yok Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm mirası Yolun sonunda görünüyor iflası Eşe, kardeşe, dosta düşman ediyor. Sevgiye, dostluğa hasretim, bağrım yanıyor Duyguları, hazları, nimetleri tattırmıyor Yollara, yarınlara umutla bakılmıyor Hilesi, çilesi seziliyor, deli ediyor. Pazarda satılsa türlü çeşit sebze, meyveler Alım gücü yok çoluk çocuk yiyemiyor. İnsanı, bitkisi, hayvanı, malı görmüyor değer. Yetişmiyor, ne insan, ne bitki, ne hayvan yetişmiyor. Sana muhtaç değil, devşirme, vesayet, müstevli ona yetiyor. Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm, cinnet armağan ediyor. Elçi, kıble beğenmiyor, yolun sonu görünüyor. Ayrılıklar özlem hissettirmiyor, nefret sürüyor Ölüm, cinnet birileri, ganimet biliyor. Yaralar sarılmıyor, deşiliyor, kan durmuyor Yaslar görülmüyor, duyulmuyor, kaos artıyor. Mutluluğun türküsü yok, başarının öyküsü yok. Dünyada çıkamaz hiçbir zaman üst tura Mucidi, icadı, keşfi yok, füzeye karşı elde kasatura Markalar, fabrikalar elin, sessiz gemiyle hicretin çok Dinle! Böyle bir dünyayı söyle ne yapayım? Bak! Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm, bir cinnet Gözler görmüyorsa, kulaklar duymuyorsa, vuslat olmuyorsa Yolun sonu görünüyor. Kurtarıcı elim tutsa, bırakmasa. Abdullah Bedeloğlu
Celal Şahbaz
Yolun sonu
YOLUN SONU Çoktan koparmışız bütün bağları Korkarım bu yolun sonu karanlık Maziye gömmüşüz hisli çağları Sanırım bu yolun sonu ayrılık İçimizde onmaz hırçın inat var Hâlâ tutulmadık çok nasihat var Baksana ortada bir hakikat var Sanırım bu yolun sonu ayrılık Neden kıramadık şer inadını Yıkıp sevdamızın tek muradını Harcadık İsrafla aşk miladını Sanırım bu yolun sonu ayrılık Küf tuttu kalpler boşa paslandık Kolayı varken zora yaslandık Unutup sevmeyi kinle beslendik Sanırım bu yolun sonu ayrılık Geceler umutsuz yürek duygusuz Güneşler doğuyor gözler uykusuz Sen inanmasan da artık kuşkusuz Korkarım bu yolun sonu ayrılık _____________yorgunkalem...
Sadık Mustafa Karasoy
Yolun Sonu
Son yolculuk başladı kalkıyor ahiret treni Dertler tasalar külledi cesedimi Dünya ahir zaman da kaldı görüyorum şimdi gerçekleri Uyan insan oğlu geçti gidiyor ahiret treni Salı'mdan tutarken düşünmedim ahir ömrü Belki Fatiha bile okumadın mezarımda Gün geçti devran döndü sende girdin kara toprağa Unutma insan oğlu dünya yalan gerçek olan ahirdir zaman Hiç böbürlenme sakın ha kalıcı değil bu dünya sana Her fani tadacak sende varsın aralarında Allah karar verir kimin ne olacağına Unutma insan oğlu senin hesabın sorulacak ama bugün ama sonra Gün gelir devran döner derler Elbet bu çark seni de çevreler Zenginim diye güvenme malına mülküne Üzerinde götüreceksin bir top bez ederi kadar Şu fani dünya ya güvenip de sanma kendini Vezir Nice sultanlar hüküm sürdude götüremediler bir yırtık hasır Ufukta beliren olmanda zahir Ne dünya yı elde edersin nede diyebilirsin buralar benimdir Sadık der bilinsin ki yalandır şu fani Dünya yalan Sultan Süleyman'a bile kalmadı candır onu taşıyan Altı yüz senede yaşasan deme sakın ha ben artık ölmem Tadacaksın ey İnsan Olum hakdır gerisi yalan
Serhan Keserlioğlu
Yolun Sonunda ki Ev
O yolun sonun da ki, Ev değil miydi sizin olan? Hani sadece önünden geçsem, İçime bahar kelebekleri dolan.
Eyüp Karabulut
Yoluna Sarı Bir Yaprak Düşerse
Yoluna sarı bir yaprak düşerse Adımın geriye doğru kaçarsa Papatya bahçende diken açarsa Bil ki büyüdün kardeş Kahkahanda acı ifaden varsa Seni delirten bebek gibi yarsa Gözlerindeki duygu ar’sa Bil ki seviyorsun kardeş Gitarın yerini kanun mu aldı Gözlerin yine ufka mı daldı Ayakların gömülüp yerde mi kaldı Bil ki yaşıyorsun kardeş Jöleli saçların beyazdan geçilmezse Rüyanda sevdiğini görünce gözlerin açılmazsa Etrafa kokusu saçılmazsa Bil ki hayat sana yalan söylüyor kardeş Her şarkı onu anlatsa keşke Her sevda dönse aşka Gönül kimi sever Senden başka?
Yusuf Faruk Karahan
Yolun Sonu Karanlık
Gece oldu,yumdu gözünü pencereler. Uyanık iki kişi biri benim biride ıssız sokaklar. Gözümü alan gece lambası beni seyrediyor sanki... Kim bu davetsiz misafir. Yürüyorum sokak ortasında, Yalnız değilim,can dostum yıldızlar gökyüzünde. Karanlık bastırıyor,yolun sonu kayboluyor karanlıkta. Ben nereye mi gidiyorum? Yolun sonu karanlık...
Seda Girgin
Yolun Yarısı
Sevgidir bir fiske aydınlatan karanlığı Bir ömürdür sürülmesi gerken oyun Ay yıldız geceyi anımsatır 35 yasına gelen adam duvara yaslanır Öyle bakarki marziye Heleki ne görsün Koca bir zaman yığını İcinde agır bir yük bazen omuzları yoran Bazen sahibini umutlandıran Ay yıldız geceyi anımsatır Umut cok farklı bir şeyi yansıtır Umut gökyüzünde yere ayağı değmeyen bir çocuk gibiydi Ama bazıları vardı ki dünyadan bi haber Hele bi tökezledimi kendini yerde bulur İnsan çok ağlamaz belki ama Can acısıyla iter kendini gecelere Ay yıldız misafir bekler tüm gece Hele bi kapıları çaldımı anlarlar bir dertli var AMA KİM..?
Mehmet Yunus Aytek 2
Yolunda Ölsem
Güzelliğini gördüm Özgür davranışım kalmadı Demir gibiydim Gözleri ile eridim, bittim Gölgesi gibiydim aksim kalmadı Aşk yolunda ölüm amacım olur Bu dünyada kavuşamayacaksam Bekleyişimin lüzumu kalmadı 19 Aralık 2013 Perşembe
Seyrani
Yolunu Bekledim Böyle Kaç Zaman
Yolunu bekledim böyle kaç zaman Aç göğsünü düğmelerin der güzel İnandım hakikat kalmadı güman Uğrun uğrun bana meylin var güzel Suubet değil mi sonu uzletin Tanırsın bilirsin kadr ü kıymetin Lezzetin mi bilmem acep vusletin Niçin yaklaşmaya eylen ar güzel Uzak giden memul belki vatandan Çoğaldı noksanım damarda kandan Eğer Seyranî'yi seversen candan Yarasına durma merhem sar güzel
Mehmet Halil
Yolunda ölürüz ustam!
Öğrenilmiş davranışları değiştirmek zor… Ninni doğar doğmaz kulaklarımızda Matbaa 150 yıl sonra Din eğitimi başlar üç yaşında Uyutmadan olmaz. Derinin üstündeki tıraştan daha önemlidir derinin altındaki tıraş. Uyku hapları sıralanır ardı ardına, verilir yavaş yavaş… Yaratılış anlatılmaz Evrime saldırmadan Yüz elli yıl sonra gelmiş bilgi ve roman Ardından gelince numaralama Olursun artık bir meta Etiketin değişmez yine, alnında insan yazar İhtiyaca göre depolama… İnsanın metalaşması önemli değil ama Etiketi değiştirmek insanı bozar. Pavlovun köpekleri gibi yetiştirilirsin ama İnsan gibi kıyafet geçirirler sana İç dünyanı eğip bükseler de Dik tutar seni ütülü pantolon, kravat, alet ve edevat Yoksulluk edebiyatına aldırma Edebiyattan fayda gelmez adama Sana bunlar oyun gibi gelse de Sakın ha! Oyun yakışmaz büyük adamlara, Senin de defterin dürülür yavaş yavaş Lazım olduğunda çalışmaz kamera… Bir gün bir delik açılır kafanda Sokak lambası gibidir politika Dış cepheleri aydınlatır yalnızca Bütün defterler kapanır bitince Hazırdın ya yolunda ölmeye Sende gidersin çöpe…
Cesaret Berk
Yolunu Beklerim
görenler bakıyor el beni kınar yaradan sevgimi böylemi sınar munafık sözleri vallahi yıkar yolunu beklerim ben yeşil gözlüm kaş altından sende bana bakardın deli seller gibi coşup akardın bir gülüşe ne yiğitler yıkardın yolunu beklerim ben yeşil gözlüm sana olan sevdam bitermi bilmem sevinç göz yaşlarım aksada silmem sensizde dünyaya hayatta gülmem yolunu beklerim ben yeşil gözlüm cesaretim günü güne ekliyor gelir diye yollarını bekliyor heycanından kalbi nasıl tekliyor yolunu beklerim ben yeşil gözlüm
Cezmi Ersöz
Yolunu Şaşırmış Kelebek
Masum ojeli fakir kız bebeklerine benzeyen ellerinle yolunu şaşırmış bir kelebeğin önlüğünde nasılsa herşey aşka varır der gibisin Parçalanmış çiçeklerin sevinç çığlıklarındaki mutluluğu görüp görüp yitirir gibisin Güllere ayrılık taşır gibisin
Atom Karınca
Yolver Akan Gözyaşlarına
Sıkı tut ellerimi Gözünü gözlerimden ayırma Sadece ve sedece gülümse Bu, bana yeterde artar bile Dök sev....................
Abdullah Oral
Yön
YÖN İçimde bir yara kanar El varmaz ki sarayım Bu yol nere gider böyle Bilen yok kime sorayım Hayat yolu taşlı tozlu Bazen bencil iki yüzlü Şiir yüklü kara gözlü Yol göster yare varayım Her şey yitirdi kendini Yıktı yoksulluk bendimi Yitirmeden ben kendimi Bu elde nasıl durayım Yaşamadan bir gününü Kesmiş hainler önünü Vurguni yakmış dününü Diyor ki yarim göreyim
Ünal Çoban
Yolunuz Açık Olsun
Açık öğretimliler yeni yılınız hayırlı olsun, Yeniden okullu olan arkadaşlar, dostunuz olsun. Kalbiniz mutluluk, sevgi ve heyecanla dolsun. Zihniniz, bahtınız ve yolunuz hep açık olsun. Anne, baba, kardeş, sevgililer, eşler, Yüreklerini doldurur özlemle, sevgiyle. Sizleri yakında öğretmen görmek isterler. Gönüllerinde tahtsınız hayalleriyle. Yıllar hızla geçer, gönlünüz huzur bulur Umarım düşleriniz gerçek olur, Sevgi hasretle, özlemle Hakkını bulur, Bu sevdayla her öğrenci bir öğretmen olur. 01 Ocak 2012 –Ankara -AÖF-İÖLP
Cemal Şimşek
Yolunuz Açık Olsun
Aslan evinde kükredi Salladı bütün Türkiye'yi Düşmemek için Denizli'nin horozu Diklendikçe diklendi fenere. Gagayı yiyen kanarya Döndü deli divaneye. ................Durdu milyarlık ayaklar ................İndi sarı lacivert bayraklar. Denizli'nin Bir nokta bir'lik depremi Hissedildi ülkenin her yanında İstanbul'da yıkılırken Kadıköy Mateme büründü fenerliler. Şampiyon cim bom sesleri Yükselirken dalga dalga Azim zaferle süslendi Sarı kırmızı bayraklarla. Ülkemizin iki güzide kulubü Yarıştılar kıyasıya Rekabet başarı getirdi Yolunuz açık olsun avrupada Söke...14.Mayıs 2006 Saat: 21.00
Cüneyt Şahinöz
Yön
Yollar var uzayıp giden, Kimi sevdaya, kimi sevgiliye doğru. Çiçekler var rengarenk açan, Kimi gönüle, kimi kalbe doğru. Kuşlar var kanat çırpıp uçan, Kimi aşka, kimi aşıklara doğru. Rüzgarlar var meltemsi esen, Kimi dudaklara, kimi kulaklara doğru. Destanlar var aşk kokan sevgi kokan Kimi size, kimi bize doğru. CÜNEYT ŞAHİNÖZ Karadeniz EREĞLİ
Tülay Sustam
Yoncanın Yaprakları...
Yonca dört yaprağa bölündü... Biri kardelen, Biri kırçiçeği, Biri menekşe, Biri papatya... Bir yonca da yaprak oldular Bir kökte çiçek oldular Bir yürekte bütün oldular Zamanla her çiçek kurudu, soldu... Yoncanın yaprakları her bahar yeniden Sevgiye, dostluğa, aşka çiçek açtı... Bir yaprağı diğerinden ayırmak imkansızdı Bir yaprak, diğer yapraklar için açardı, kapanırdı. Böyle bir ahenk, böyle bir aşk hangi çiçek de vardı.. Onların adı yoncanın yaprakları... Onlar aşk için, dostluk için vardı... Biri kardelen, Biri kırçiçeği, Biri menekşe, Biri papatya... Bir yonca da yaprak oldular... Ondan sonra ne kurudular, ne soldular... (Bu şiirimi Sevgili Nur Ulusoy, Sevim Yakıcı ve Gaye Çoğal ablalarıma hediye ediyorum. Gaye ablam şiir de adını menekşe koydum annemin adını gerçi sen bir meleksin ama çiçek ismi olarak bu yakıştı sana. üçünüzün de yüreklerini ve kalemlerini seviyorum yoncanın son yaprağı...)
Nuran Karaca
Yön Değiştirir
Bu bahçe hepimizin. hepimiz farklı çiçekler olsakta... Diken yoktu hiç aramızda kenetlenişimizle hayranlık uyandırırız ahenkle rüzgarla dans ederken dallarımızda. Uzaklardan bir rüzgar sert eşince; rüzgara karşı set olmalıyız söz konusu bahçe olunca set çekilir rüzgarın önüne de. Şeffaf olsa da. Niyetlerimizi anlayınca; yönünü değiştirir rüzgar da. 20:25 01.04.2017
Gürkan Süzer
Yöneliş
Artık denizimiz yok anne! Çiftliğe kadar ilerleyen, Şehrin ışıkları arasına giren Karanlık denizimiz yok artık! Ankara yaklaşıyor Batı'ya Aydınlatırken karanlıkları Önceleri tek tük aydınlıklar Derken, koca aydınlık bir deniz, Alıyor karanlığın elinden gücü. Durum böyleyken Babamız elinde şapkası Doğu'ya gidiyor Ankara Batı'ya Baba Doğu'ya (Ankara,4.5.1992)
Hüseyin Demircan
Yoncalar.. çiçek açınca..
Yok ölüden tek bir farkı gençliği elden kaçınca ben söyler dururum şarkı yoncalar.. çiçek açınca.. inceden salınır bayrak arasın da tam dört yaprak hatıra gelmiyor toprak yoncalar.. çiçek açınca.. kaçar insan keyfi kaçar gurbet elde kalsa naçar etrafa pür neşe saçar yoncalar.. çiçek açınca.. berk yere yazılma yancı belli kim yolcu kim hancı içinde kalmıyor sancı yoncalar.. çiçek açınca.. şehirden kaçan kurtulur ne it ürer ne kurt ulur insan burda hayat bulur yoncalar.. çiçek açınca.. çayını doldur fincana nasıl kıyarız bir cana sal koynu inci mercana yoncalar.. çiçek açınca.. altına alınca mercek ömür yalan ölüm gerçek dök bağrıma saçın pürçek yoncalar.. çiçek açınca.. ister mürit ister nurcu karışması kimin harcı koku verir burcu burcu yoncalar.. çiçek açınca.. ağaç dalda bir salıncak hayallerdir bizim sancak için ümit dolar ancak yoncalar.. çiçek açınca.. çekinme gölgenle belir git git bu yollar incelir insan nasıl bir gencelir yoncalar.. çiçek açınca..