poet
stringlengths 3
47
| title
stringlengths 1
168
| poem
stringlengths 3
159k
|
---|---|---|
Ahmet Sadi | Yufka Yüreğim |
Ah bu yufka yüreğim
Her heyecanı aşk sanan
ve her göz yaşını üzüntü
söz dinlemez ve aciz
yüreğim
bu yufka yüreğim
|
Nafi Çağlar Hacıömerli | Yuğ |
Sılada yıllarım tam bir yuğ.
Memlekete olsam bir başbuğ.
Çıkıp varsam Gazi İli'me,
Dostlara taç etsem birer tuğ...
|
Berkay Kur | Yudum Yudum |
Geceler çok zalim sabahı çalmış
Karşıma hep seni seni getirir
Mutluluk ümidim vuslata kalmış
Beni yudum yudum hasret bitirir
Tarifin olmuyor ne kadar yazsam
O yalan sevgine ne kadar kansam
Bu ömür seninle olacak sansam
Beni yudum yudum hasret bitirir
Kaç şeyde sen vardın unutamadım
Kendimi fallarla avutamadım
Pınarı gözümde kurutamadım
Beni yudum yudum hasret bitirir
Ardından küllenmiş bir ateş vardı
Yarısı karanlık bir güneş kaldı
İçimi bin keder bin hüzün sardı
Beni yudum yudum hasret bitirir
Şu gönül dediğin ne belalıdır
Canından çok seven bir sevdalıdır
Her aşkın sonunda hep yaralıdır
Beni yudum yudum hasret bitirir
Yaşarken ölmekmiş şimdi anladım
Kördüğüm olmuşlar gecem sabahım
Umutlar tükenmiş sabır Allahım
Beni yudum yudum hasret bitirir
07/ 08/ 09.....Berkay Kur.
Gönül Dostlarımdan
...................................
Ne olurdu deseydin bana kal
Saadet elimde işte gel de al
Sözlerin gelirdi bana bal
Beni yudum yudum hasretin bitirir........Nuran Üçer (nur@n-/mor-düşler)
Iki elim kanda düşsemde dara
Bakmazdım yağmura tipiye kara
Bağlanmış yollarım varamam yara
Beni yudum yudum hasret bitirir..........Ahmet Daş (adas2023)
Geçtiğim yollarda izin kalmamış
İçimi kemiren hicran doymamış
Yakarışım boşa vuslat bulmamış
Beni yudum yudum hasret bitirir........Hamit Yalçın (kısmetolursa)
Değer vermiş çok sevmiş seni yüreğim
Ayrılıkmış benim sevdam nerden bileyim
Hadi git katre katre büyüyen hasretini çekeyim
Nasılsa bu hasret beni zamanla tüketip bitirir........Filiz Aktaş (okutucu)
SEVDA YOLLARINDA ÇİLE ARADIM
DÖKÜLEN SAÇLARI BİR BİR TARADIM
SEVGİYLE SARMAKTI SENİ MURADIM
EN UFAK BİR SİTEM BENİ BİTİRİR..........Şerafettin Muş (Dost Şeref)
Arada dağlar var ve engin deniz deniz
Hasret yükü çok zor soldu gül beniz
Şiirler, şarkılar senden birer iz
Beni yudum yudum hasret bitirir...........Derya Sezer (Derya* Denizi*/ D.Sezer)
Sevdanın ışığı ne zaman söner
Hasretin kokusu üstüme siner
Sensizlik üstüme yük olup biner
Beni yudum yudum hasret bitirir.......Mehmet TEKECİ (SadeceMIM/Mehmet TEKECİ)
Bu gün yarın derken bitti, ömürden ömür,
Bu hasrete dayanır mıydı olsaydı demir,
Yarap! İhsan eyle Eyyüp'ün sabrından sabır,
Beni yudum yudum hasret bitirir.........Bilal ÖZCAN
ANLADIM Kİ SOLUĞUM SENSİN MUTLULUĞUM DA SEN
SENİ SEVİNCE YAŞADIĞIMIN FARKINA VARDIM ŞİMDİ
İSTERİM Kİ TEK BEDEN OLALIM SENİNLE EBEDİYEN
SAKIN SEVMEKTEN KORKMA BENİ BIRAKMA ELLERİMİ
BENİ YUDUM YUDUM HASRET BİTİRİR......ŞENSES US (gülümsün www)
|
Refah Torlak | ' Yudum, Yudum ' |
“ YUDUM, YUDUM “
Bıraktığın O veda mektubunu okudum
Her kelime hüznünü sindirdim yudum, yudum
Tüm senli anıları yüreğime dokudum
Kabus dolu geceler sanma sensiz uyudum
Refah TORLAK / RETOR Haziran 2011
|
Mehmet Soysal | Yufka Yurek |
"Çok Taş Kalplisin beni sevemedin" dedi.
Oysa ki Ben Şeytanı bile kıramayacak kadar yufka Yürekliydim,
Günah işlerken...
|
İsmail Aslan | Yuh |
Bazen duymadım genelde dinledim sözünü
Yaktım kalbimi ama sen görmedin közünü
En kısa zamanda sen git iki gözünü
Bir kontrol ettir bence hasta
Merak etme dedim hazır telin duvağın
Direği olacaksın o sımsıcak yuvanın
Duymuyor musun sanki sağır kulağın
Bir kontrol ettir bence hasta
Daha bitmedi bekleyin biraz durun
Burnunun ucundaydım,yalansa beni vurun
Bir türlü alamadı kokumu o beğenmez burun
Bir kontrol ettir bence hasta
Herkese dedim Seytin benim bunu bilin
Ben yoksam O'na bakanı dünyadan silin
Yine de tat almamış benden o eşşek dilin
Bir kontrol ettir bence hasta
Gözünün önündeydim ya da kulağının içinde
Burnunun dibindeydim ya da dilinin ucunda
Zaten hiç hissetmedin ki ellerimi avucunun içinde
Bir kontrol ettir bence hasta
Dost diye güvenme dedim kazarlar kuyunu
Aksine canciğer oldun çıkardın işin suyunu
Dediğimi dinle git göster şu beş duyunu
Bir kontrol ettir bence hasta
Çok şanslısın tanıdığım bir doktor var
Git O'na de ki 'acele yaralarımı sar'
Geç kalma bence hala vaktin var
Bir kontrol ettir çocuk yasta
|
Şair Orhankızlarkayası | Yuh Be Dünya |
Nede çokmuş amerika uşağı
Yok, ediyor bir nesille kuşağı
Buna sessiz kalan ondan aşağı
Yuh be dünya sağırmısın körmüsün?
Petrol değil ki fışkırıyor kan
Katliam yapıyor şu amerikan
Onlar insan yazık hepsi birer can
Yuh be dünya sağırmısın körmüsün?
Şimdi halimize pis pis gülüyor
Âlem susmuş bir tek coni ürüyor
Müslüman’ı yurtların’dan sürüyor
Yuh be dünya sagırım’sın körmüsün?
İsraille birlik olup yıkanlar
Sıra sizde ey seyire çıkanlar
Ölen çocuk insafsız’ca bakanlar
Yuh be dünya sağırım’sın körmüsün?
|
Seyfet Bozçalı | Yuh de gitsin Arkadaş! |
Utanmaza yüz bin kelam söylesen de kar etmez!
Senin sözün söz sayılmaz, yorulma be arkadaş!
Yuh de gitsin, tüh de gitsin, imansızsa ar etmez!
Sessiz çığlıklar duyulmaz, kurulma be arkadaş!
İçimizde hainler var devlete göz kestirmiş
Aldıkları işaretle vahşet, dehşet estirmiş
Bu kahpe soğuk yüzünü tekrar, tekrar göstermiş
Kahpelikten hiç cayılmaz, kırılma be arkadaş
İp puştun eline geçmiş, ne hayret et, ne şaşır!
Bir yara görmesin zalim onu sürekli kaşır
Kanalları lağım olmuş durmadan pislik taşır
Doğru bir haber yayılmaz darılma be arkadaş!
Der Bozçalı bu aymazlık dertlerimi katlıyor
Şu terörden bıktık artık sabır taşı çatlıyor!
Top patlasa ne yazar ki, zaten her gün patlıyor!
Gafiller asla ayılmaz, gerilme be arkadaş!
|
Mikdat Bal | A-yuh de gitsin! |
Utanmaza yüz bin kelam söylesen de kar etmez!
Senin sözün söz sayılmaz, yorulma be arkadaş!
Yuh de gitsin, tüh de gitsin, imansızsa ar etmez!
Sessiz çığlıklar duyulmaz, kurulma be arkadaş!
İçimizde hainler var devlete göz kestirmiş
Aldıkları işaretle vahşet, dehşet estirmiş
Bu kahpe soğuk yüzünü tekrar, tekrar göstermiş
Kahpelikten hiç cayılmaz, kırılma be arkadaş
İp piçin eline geçmiş, ne hayret et, ne şaşır!
Bir yara görmesin zalim onu sürekli kaşır
Kanalları lağım olmuş durmadan pislik taşır
Doğru bir haber yayılmaz darılma be arkadaş!
Der Mikdadi bu aymazlık dertlerimi katlıyor
Şu terörden bıktık artık sabır taşı çatlıyor!
Top patlasa ne yazar ki, zaten her gün patlıyor!
Gafiller asla ayılmaz, gerilme be arkadaş!
Ozan Mikdadi
|
Fikret Turhan | Yudum yudum... |
Kadın, ses'tir...
Duyulmayı....
Kadın, göz'dür...
Bakılmayı...
Kadın, el'dir...
Tutulmayı...
Kadın, saç'tır...
Okşanmayı...
Kadın, giz'dir...
Saklanmayı...
Kadın.su'dur....
Yudum yudum..,
Tadılmayı bekler.....
Fikret Turhan-YALOVA
07.03.2013
|
Nesip Aykın | Yuh Olsun |
Yuh Olsun
Hakkı tespih edip çekmeyenlere,
İyilik tohumu ekmeyenlere,
Ateşten umut bekleyenlere
Yuh olsun kardeş yuh olsun,
Kalan ömrüm hayırla dolsun.
İslam’ın şartını bilmeyenlere,
Yetim gözyaşını silmeyenlere,
Senede bir zekât; vermeyenlere,
Yuh olsun kardeş yuh olsun,
İnanan ahrette murada ersin
Misafire kucak açmayanlara,
Güzel aşk badesi içmeyenlere,
Falcıdan teselli bekleyenlere,
Yuh olsun kardeş yuh olsun
Hesap günü gelsin mahşere kalsın.
Sapıklıktan inatla dönmeyenlere,
Karun gibi mal ile gülmeyenlere,
Fani dünya hak yolunda ölmeyenlere,
Yuh olsun kardeş yuh olsun,
Zalimin dünyada çiçeği solsun.
Yetimin derdini sormayanlara,
Derliye derman olmayanlara,
Haramdan zıkkımdan doymayanlara,
Yuh olsun kardeş yuh olsun,
Hakkın çeşmesinden testimiz dolsun.
Garip nesip dünyadan murat almamış,
Kara toprak insanlara doymamış,
Bu dünya ki Süleyman kalmamış,
Yuh olsun bilmeyene yuh olsun,
Gayri imansızlar imana gelsin,
Nesip Aykın-tortum-1987
|
Şevki Kayaturan | Yuh Olsun |
Ne Mutlu ki Türküm diyebilene
Halaylarla asker olup gelene
Vatan için şehit olup ölene
…..Sana kurşun sıkanlara yuh olsun
…..Sana selam durmayanlar kahrolsun.
Başı,eli, ayağında kınası
Asker diye bayram yapar anası
Kabul olur derler baba duası
…..Kahpe kurşun sıkanlara yuh olsun
…..Sana selam durmayanlar kahrolsun.
Ay yıldızı dalgalandır her yerde
Bilirim yiğitlik elbet var serde
Şüheda olunca kalkarmış perde
…..Sinsi plan kuranlara yuh olsun
…..Sana selam durmayanlar kahrolsun.
Bayrağın aldığı renktir kanımız
Feda olsun vatan için canımız
Bu uğurda harcamazsak malımız
…..İnsan diye gezenlere yuh olsun
…..Sana selam durmayanlar kahrolsun.
Kayaturan, Mehmet demek er demek
Vatan için verilecek ser demek
Cennet onun girilecek yer demek
…..Değer kıymet bilmez isem yuh olsun.
…..Sana selam durmayanlar kahrolsun.
(16.10.2009 Saat: 11.28)
|
Erdal Erbaş | Yük! .. |
Ağır Yük Ezmez İnsanı; Kem Sözün Ezdiği Kadar! ..
Ne Var Dünyada Güzel; Saygı ve Sevgi Kadar.. (erdlerbş)
|
Abdullah Yaşar Erdoğan | Yuhlar Sana |
Güneş hep üzerine doğdu.
Bize emanetler bumuydu?
Susmanı sağırlar da duydu,
Yuhlar sana ey insanoğlu.
Sen zavallıların zavallısı,
Olma dünyanın sevdalısı,
Kurtulur imanın meraklısı,
Kendine gel ey insanoğlu.
Bizler insanız, elbet insan.
Yaptığımızı yapmaz hayvan.
Şükretmez isek Hakk’a her an,
Yuhlar sana ey insanoğlu
Akılsızdır şu hayvanlar bilirsin,
Onlardan sana medenilik gelsin.
Belki o zaman Hakk’a şükredersin.
Kendine gel ey insanoğlu.
İnsanız der insana benzemezsin,
Hayvan bile zikirde bilmelisin,
Batılsa yolun sen değersizsin,
Yuhlar sana ey insanoğlu.
|
Sıtkı Gökmen | Yük |
Kızıldı saçları.
Güneşin doğumuna gebe gökyüzü gibi,
Yüzündeki hüzün.
Gözlerindeki keder yaşlandırmış gibiydi.
Henüz yirmi beş bilmediniz yirmi sekizindeydi oysa.
Onu ilk omzumda ağlarken tanıdığımda,
On ikinci günüydü tanışmamızın.
Bir yabancıyken dost olmuştuk.
Paylaşılan dertler onu hafifletmiş,
Beni yormaya başlamıştı.
Bir anda güldü,
Sonra ağladı,
Gülüşüm benim içindi dedi.
Sayende bir dost kazandım.
Ağlamam ise senin için,
Benim çözemediğim sorunlarım sana da yük.
(NİSAN 2003 DİYARBAKIR)
|
Olgu Gürdal | Yük Gemisi |
Bir haziran sabahı yaklaşıp yanıma sessizce, onca yükü yükledin kalbime
Ve sonra bir gün, o yükleri boşaltmak için senin limanına sığındım yine...
Söyle sevgili, değişen ne?
|
Veysel Şimşek | Yük Bana |
Cahille konuşurken hep sustum,
Sebebsiz bir yere hayata küstüm,
Nedir bu şaşkınlık nedirki dostum,
Sanki Dünya üzerimde yük bana.
Her zaman şükrettim olsamda naçar,
Allah bir kapı kapatır bir kapı açar,
Vesvese sıkıntı uykular kaçar,
Sanki Dünya üzerimde yük bana.
Ben yalancı insanlardan bıkarım,
Deli olur zivaneden çıkarım,
Elimde olsa Dünya seni yıkarım,
Sanki Dünya üzerimde yük bana.
Kimisi helal yer kimi haram yer,
Dünya sende doğru İnsana yok yer,
Senden bıktı şair sana lanet der,
Sanki Dünya üzerimde yük bana.
Asla hiç yanıma koymam haramı,
Bu yüzdenmi derin açtın yaramı,
Bitmez gariplerin bitmez dramı,
Sanki Dünya üzerimde yük bana.
Doğru oldum dürüst oldum olmadı,
Şimdiki İnsanlara güven kalmadı,
Çok düşündüm ama aklım almadı,
Sanki Dünya üzerimde yük bana.
Çalış çalış yinede aç karınlar,
Belli olmaz ne gösterir yarınlar,
Dünya sende say say bitmez sorunlar,
Sanki Dünya üzerimde yük bana.
Asla gerçeklere yalan katamam,
Bir sitrestir üzerimden atamam,
Gündüz gece uykum kaçar yatamam,
Sanki Dünya üzerimde yük bana.
Başımı yastığa koyduğum zaman,
Garip Veysel'imin Dünyası duman,
Zalimler zorbalar dinlemez aman,
Sanki Dünya üzerimde yük bana.
Tel:05379590555
|
Âşık Enver Gürkani | Yük olur |
Aşıklık dediğin kılıçtan ince
Şahıstan şahısa değişir bence
Işık gönül hanemize girince
Karanlık bertaraf olur yok olur
Emeğini güzel yerlerde harca
Nafile tüketme başka amaca
Varın yok olurda batarsan borca
Eleme düşersin derdin çok olur
Razı olan kuldan eylesin Allah
Göstermez sıkıntı bize inşallah
Üzüntü başlarsa bir maazallah
Ruhun vücuduna ağır yük olur
Kazanmalı daim helalden aşı
Aşık Gürkani’ nin bu özdeyişi
Nefsine uyarsa eğer bir kişi
İllet onun için müstahak olur
Âşık Gürkani
|
İbrahim Çelikli | Yukarı Tırtar (Çalı Hakkında Duyarlı) lılar.. Arayanlar |
Bu Sayfada Yukarı Tırtarlı olup; yorum yazmasa da hissiyatını dile getiren sayın köylülerimden aldığım mesajları aktarmaya çalışacağım
Süleyman Çelikli / Isparta
'-bazılarını okumamışıyın, Aşalam hakkında yazdığını okudum, kendime gelemedim.. bu gadar duygusal olduğumu bilmezdim'
Ramazan Sarıgül / Malatya
'-Gurbette teselli,
ilaç gibi..
bobam Mustukoğlu'na da yer verdiğin için teşekkürler,
gelecekte köyümüz adına büyük bir çalışma'
Fatih Şen /Isparta (Adilin Arif'in torunu)
'-ilk günden rekora gidiyor.. okuyup baş sağlığı dileyenler oldu'
Şah İsmail Şen / Belçika
'-3,5 günde bitirdim, gece gündüz okudum,
hayatımıza renk getirdin'
Polat Gökarslan / İzmir
'-Köydemişim gibi,
ne önemli insanlarmışız'
Yaşar Karakaya / İzmir
'-herkesi yazmış seni yazmamış deyollar,
'emme biz o adamınan hiç macera paylaşmadık ki'
dedim'
Murat Karademir / İzmir
'-gurur duydum'
Mehmet Deveci / Fransa
'-basıldığında haberim olsun, istediğin kadar, gönderebildiğin kadar gönder'
Cavit Yaldız / Em.Polis
'-tazminat davası açarlar'
Mustafa Karakurt / Tedaş Md Yrd.
'-Türkçe'ynen oynama gakma,
Türkçe'yi fakirleştirme'
Mehmet Gökarslan / Isparta İl Bayındırlık Müdürü
'-bizim şiir yazma yeteneğimiz yok,
yazma şansımız yok'
Mehmet Ali Sarıgöl / Em.Öğretmen
'-dramatik, çok fazla dramatik,
tebessüm ettirt biraz da'
(yazma tarzıma yön verdiği için teşekkürler,
ama içimden gelen de işin acıklılığı)
Rahmiye Hala / Akaba
'-nerden bilir-duyar,
nassı aklında dutar-akıl yetiirisin
eşşen eşşek sıpası'
Azmi Karakaya / İzmir
'-O sen misin'
Hasan Ali Alacan/ İzmir
'-emek verilmiş büyük bir çalışma kutlarım'
Ayselin Kızı / Antalya-İstanbul
'-dedem şu an hastanede,
ona büyük moral oldu,
tüm ailem adına dedem Arif Ali Bıçaklı'ya çalışmalarınızda yer verdiğiniz için minnetrarız'
Arif Ali Bıçakçı'nın eşi (33 yıl sonra)
'sen hakim'min, hasan mı'
(ikisi de değilim, ben aralarındakiyim)
Sadullah Işıklı
'-çok geç kaldın o(ğ) lum! .. çoook'
(ölümünden 10 gün kadar önce)
Allah rahmet eylesin
Efendi
'-merhaba.ben ahmet karakayanın(arif amadı) torunuyum.şiirlerinizi beğenerek takip ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum. kitabınızı istanbulda bulabileceğim bi yer var mı? '
Murat Karakaya / Orman Mühendisi
'-İngilizin, Kişir Ali'nin adı 'Sarı Ali' enişten tabi,
de! Hacı Adile niye Deli Adil dedin'
Yıldırım Çelikli / Babam
'-yazsan ne olacak, eline ne geçecek'
Yakup Kaya / Deli Yakıp / Cüce Melidin oğlu (Çalı'nın baş tiplemesi)
'-yaa demek ibrem efendi Deli Yakıp da kitap oldu ha'
'gorkman gari bana ölüm gelmez'
(oysa bu konuşmadan iki hafta sonra duydum akibetini..
Kabri Cennet olsun)
Ümmü Karakuyu / Teyzem - (Köseoğlu'nun gelini)
'-yağ-dolaz Kösenin gelininde'
bobamı da yazsaydın ya İrbem..
Fahri Altınay - (Foto Fahri) Antalya
'-güzel.. çok güzel,
ben de eski resimler olacak,
seve seve
onur duyarım'
(hala haber yok)
Ramazan Karakurt (em.öğretmen) Arifağa'nın oğlu
'Güçcük Gelini hiç yazmamışsın'
kitap basılınca habar ver, yeğenner isdeyo, yollayayın
Mevlüt Alacan -İzmir (Pandal'ın, Aça'nın oğlu)
'-benden bile iyi hatırlamışsın anamı'
Mehmet Çapraz - Vali Yardımcısı
'-bu yeri doldurulamaz akademik bir çalışma kesinlikle,
emek vermişsin, bundan para kazanmalısın'
Cüneyt Avcı / Paris
'-Dayı ömrüme ömür kattın,
gülcemi, ağla(ya) cağımı bilemedim,
memleketimi çok özlemişim ilk fırsatta gelecen, sana da uğraycan'
çalı okurla tanışsın artık..
Mülayim Karakurt / Almanya
'-destan yaşamışız desene,
seni okuyunca farkettim'
Musa Şen
'-gün gelip sorulcağmış, galeme alıncağmış'
gerçek dünyaya gedmeden eveli
azabından goru Ya Rabbi,
vardır bunun bi hikmeti
Ali Şen
'-köyümüzün adına iftihar etdim'
Hacı Ali Karakaya - Isparta
'-Tebrik ederim abi valla,
sen de yazmasan yazılmaz giderdi'
Ahmet Şen / Cami Yaptırma Dernek Başkanı
'-ağamı da yazmışsın, cami inşatını da'
(minareyi senin yaptırdığını da yazdım)
Osman Altınay (Osman Çavışın Hoca'nın oğlu)
'-dezolu! bazı şeylere özen göster,
kimsenin onurunu kırma'
Mikail Kılıçlı / İstanbul (köyden 'Amerika görmüş' biri)
'-ne yani,...'
'-köy adına ne yapmış oldun,
sizin gibiler bu hale getirdi bu memleketi...'
'-eniştem (İzzetin Elif'in kocası) hasda yatanda güldü valla'
Süleyman Karakoyun - Köy Muhtarı
'-abey ne deyon sen yau, gorkma evelallah,
sizin gibi abiler oldukça'
Mehmet Çay / İzmir
'-gardaşııımmm'
'-daa bende ne maceralar var'
bildiklerimin hepsini anlatmayayım
Selahattin Sarıgöl / Taşev (Dervişin oğlu)
'-ibrahim, kardeşim vallahi tebrik ederim kardeşim,
çok duygulandım'
Polat Karakurt / Em.Gardiyan
'-epap! bobamın muhtarlığı...
'o beyaz at Keklikoğlu'nuğudu
Ulviye Avcı
'-len gardaşım Mamaş deme bobama
ha insan Halil ağa filen der'
Zeki Karakurt
'-herkese okuyorum'
Özcan Altınay
'-başarılar dilerim'
Mehmet Deveci / Fransa
'-bastırtınca, ödemeli olarak yollayabildiğin kadar yolla'
Mehmet Sarıgöl
'-şerife.. çok iyi, bakanlığa bildirelim,
en son yazdığını da okudum eyiydi,
baya eyi yazmışsın'
Hasan Ali Karakaya / İzmir
'resmen şaheser,
mükemmel, bu kadar olabilir, sizinle ne kadar övünsem azdır, daha güzeli olamaz, baştan sona okudum, girmediğiniz konu, yadetmediğiniz kişi yok, sizinle ne kadar övünsem azdır.. Babam da yazardı, Mahmut'da size aktaracağım, kaykım olursa sevinirim'
Halil Gökarslan / İzmir (Hüdaverdi Polat'ın oğlu)
'-dayı benim hakkımda da yazcak mısın'
bir yerlere geldiğine, başarılı olduğuna şahit olmuşsam..inşaallah..
|
Cemil Öksüz | Yükledim Hicrânımı |
Yine bir akşam vakti hüzün çöktü içime
Yükledim hicrânımı keder dolu kalbime.
Derdimi anlatacak bulamadım kelime
Yükledim hicrânımı keder dolu kalbime.
.23.02.2016......Atatürk Hava Limanı/İstanbul.
|
Hakkı Coşkun | Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter |
Yüksek ayvanlarda bülbüller öter
Bülbülün figanı aleme yeter
Benim çektiklerim ölümden beter
Gel anam gel bacım gelin olasın
Çarşamba gecesi bize gelesin
Elinin kınasın al eylemişler
Gözünün sürmesin bol eylemişler
Seni bir yiğide mal eylemişler
Gel anam gel bacım gelin olasın
Çarşamba gecesi bize gelesin
|
Ali Kılıç Kakiz | Yüksek Cennetlerin Altında |
Hangi göz,gönül istemez ki, muhteşem güzel yeri.
Cennet gerçek hayatın sonsuz durağı,ikâmet evi,
Gözler kamaşır, Sidretül müntehanın yanında.
Huriler sevinç saçar, yüksek cennetlerin altında,
Serin bahçeler,içinde baldan akan ırmaklar,
Hiçbir zaman ne acı nede endişe duymayacaklar.
Cennetin susatmayan şarabı, aklı karıştırmaz.
Suyu baldan daha tatlı, kardan daha beyaz.
Cenneti âlâ'nın katları yüksek ve muhteşem,
Göz kamaştıran nur sacan cennetleri özlemişem.
............................
Medine-i Münevvere / 1401H.
|
Celal Topo | Yüksek Ökçeli Kadınlar |
Yüksek ökçeli kadınlar geçiyor
Utangaç bakışların günahkar kaldırımlarından
Karanlıkta bölünürken çığlıkları
Kaçak mutluluk satıyor
Ruj kokulu dudakları....
Yüksek ökçeli kadınlar geçiyor
Utangaç bakışların günahkar kaldırımlarından
Anason kokan masalara dökülüyor
Arzuların bakışlarda kalan izleri
Kör düğüm bir sokağın yol bitiminde
Kayboluyor kimliksiz gözleri.....
ANTALYA
|
Aşkım Babadağ | Yüksek Doz |
Yüksek doz sevenlerin yakalandığı ölümcül bir hastalıktır yalnızlık.
|
Kemal Yıldız | Yüksek Minarede Ezan Okunur |
Yüksek minarede ezan okunur
Ezan sesi şirin cana dokunur
Kumsalda ev yapma sel alır gider
Cahilden yar sevme el alır gider
Yüksek minareden attım ben bir taş
Ne anam var ne babam ne gardaş
|
Suat Tutak | Yüksek Enflasyon Beklentileri Getirirken, |
Son on günün gazetelerinde ise öne çıkan özlemli haberlerin içinde petrolün varil başına fiyatı, Telekom’un bu yılın ilk çeyreğinde elde ettiği 398 milyon gibi büyük karı ve de artan enflasyonun beraberinde getirdiği beklentiler dikkatimizi çekiyor.
İlk bakışta üç ayrı konu gibi görünen bu konular, aslında birbirinin özünü teşkil eden, birbiriyle bağlantılı, tek kökenli bir konu. Temeli ekonomiye dayalı… İlk olarak başımızı petrol fiyatlarına çeviriyoruz. ABD Enerji Bakanlığı verilerini incelediğimiz zaman, 1970 yılında varili 1.80 dolar olan ham petrol 2008 Ocak ayında varil fiyatı 100 doları aşmış…
Ne olmuş yani demeyin. Bu kadarla da kalmamış… On gün önce 11 dolar birden artarak bugüne kadar gelip geçen tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 139. 12 dolara kadar çıktığı tespit edilmiştir.
Yıllara göre petrol fiyatlarına şöyle bir bakacak olursak 1970 ‘ten bugüne 28 yıllık petrol fiyat seyrini rahatça görebiliriz. Örneğin 1970’de 1.80 dolar olan petrol varili, 1974’de 10 doları geçiyor. 1979 İran İslam Devrimi’nin şokuyla petrolün varili 20 Doları geçiyor. 1986’da üretimdeki artış sebebiyle 10 doların altına gerilemiştir. 1990 Körfez Savaşı sırasında 40 Doları aşan petrol varili, 18 Ekim 2007’de 90 dolar olan petrol varili, 31 Ekim’de 95 doları bulmuş, 2008 yılının Ocak ayında 100 doları aşarak, tüm dünya piyasalarını karıştır-mıştır.
Telekom ayağına bakacak olursak; Türk Telekom’un bu yılın ilk çeyreğinde 398 milyon 653 bin YTL “NET KAR“ elde ettiği bildirilmiştir. Yılın ilk çeyreğinin bilânço sonuçlarına ilişkin açıklamada, şirketin ilk çeyrekte satış gelirinin 2007’nin aynı dönemine kıyasla, yüzde 13 artarak (%13) 2 milyar 423 milyon YTL’ ye ulaştığı, faaliyet karının ise yüze 24’lük (%24) artışla, 666 milyon YTL olarak gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Genel Müdür Paul DOANY, halka açık bir şirket olarak ilk defa birinci çeyrek sonuçlarını açıklamaktan büyük memnuniyet duyduklarını sözlerine eklemiştir. Bu da Telekom’un kar ayağıdır.
Biraz da enflasyon artışı ve beklentilerine değinmek istiyorum. Böylece ekonominin üçüncü ayağı tamamlanmış olacaktır. Mayıs ayı enflasyonu Nisan’ı utandırmadı, yüksek çıktı. Diye beyanat veren uzmanlar bakınız neler söylüyorlar.; “ Geleneksel olarak Nisan’dan sonra yaş meyve ve sebzenin bollaşmasıyla fiyatlarda aşağı bir eğilim başlar, bu süreç Eylül sonuna kadar sürerek hükümetlerin elini rahatlatırdı. Ama son gelişme bu kuralın bozuldu-ğunu gösteriyor. Bunu şöyle de ifade edebiliriz; hükümet enflasyon üzerindeki titiz tavrını kaldırdı. Bunu peş peşe uygulayacağını beklediğimiz gelişmeler de doğruluyor. Öteden beri uygulanılıp gelinmekte olunan mali disiplinin de bozulacağı doğrultusunda söylentiler var.
Türkiye Ekonomi ve Politik Araştırmalar Vakfı (TEPAV) ‘ ın son raporunda, bütçe disiplininin bozulduğuna ilişkin işaret olarak, Konut Edindirme Yardımı nedeniyle yapılan kesintilerin ödenmesi, GAP için, kaynak aktarımı, Yeni istihdam paketi için işsizlik fonundan kaynak aktarımı yapılması, yerel yönetimlere merkez yönetimlerin kaynak aktarımı yapılması, müteahhitlere 5 yıldır yapılmayan fiyat farkı ödemelerinin yapılacağının duyurulması gibi eylemlerin bütçeye 45 milyar gibi oldukça büyük bir yük getireceğine dikkat çekilmek isteniyor. Bunların anlaşılır şekilde izahı özetle; “ Enflasyon düşürme politikasını bırakıp, piyasalara para enjekte edip, hareket sağlamanın ve ekonomik büyümesini amaçlandığı içindir ki, bilinmelidir ki; enflastyonist yani enflasyonla büyüme ve piyasalara hareket sağlamanın en ekonomik büyümenin amaçlandığı içindir ki, bilinmelidir ki, enflasyonist yani enflasyonla büyüme ve piyasalara hareket sağlama politikaları hiçbir döneme fayda getirmemiştir. Yalnızca üst seviyedekiler pek etkilenmemiş, öte yandan yoksul yine yoksul, zengini kat be kat zengin yapmıştır. Olan sıradan vatandaşa olmuştur.
|
Recep Recai Nurcan | Yüksek-okul |
dedim; benim gibi
alçağın işi ne!
döndüm geldim işte,
kahve köşelerine!
03/Temmuz/2003
|
Ahmet Alptekin | Yüksek Semalar |
Yüksek yüksek semalar
Hatırlatır Allah’ ı
Gözü yaşlı sofular
Hatırlatır Allah’ ı
Topal topal sinekler
Bir yerden emir bekler
Arılar kelebekler
Hatırlatır Allah’ ı
İnsanın efendisi
Sardı bizi sevgisi
Kâinatın kendisi
Hatırlatır Allah’ ı
Şimşeklerin çakışı
Irmakların akışı
Anaların bakışı
Hatırlatır Allah’ ı
Ebubekir Ömerler
Osman ile Aliler
Degâhtaki veliler
Hatırlatır Allah’ı
Mabetlerin duruşu
Devrişteki o huşu
Kalbimin her vuruşu
Hatırlatır Allah ı
Merkür,Venüs, Jüpiter
Her dönüşte Allah der
Gözümdeki nur ve fer
Hatırlatır Allah’ ı
Alptekin söyler sözü
Kavrulur yanar özü
Sırla dolu gökyüzü
Hatırlatır Allah’ ı
|
Cevdet Mirmahmutoğulları | Yüksek Ufuklarda Uçasın Kızım |
Girmesin kalbine hüzün
Yaprakların hiç solmasın
İçin mahsun olmasın kızım
Edabali olsun idolün
Ertuğrul gazi rehberin
Akşemsettin'le dolasın kızım
Sevgin çoşsun sel gibi
Çağlayanlar gibi aksın
Kuşlar gibi özgür olasın kızım
Çelik olsun iraden
Mertliğin kitabını yazasın
Yüksek ufuklarda uçasın kızım
Yardımseverliğin solmasın
Kibarlığın taze gül olsun
İnce düşüncen öncün olsun kızım
Bir çınar gibi köklü olup
Büyük tarihinle dolup
Kültürünle yoğrulasın kızım
Sürekli sürekli ileriye
Kanat çırpıp yeniliğe
Üretken sonuçlara açılasın kızım
Merhametinle insana bakıp
Adaletli güçle donanıp
Hoşgörü hortumundan fışkırasın kızım
Medeniyetin yön vermiş
Üstün tarihini n şekillemiş
Sende diriliş sancısı olasın kızım
Pozitif duygularla beslen
Olumlu enerjiyle hep yüklen
Sevgi yürekten fışkırsın kızım
Dolunayın yansıyışı gibi
Denizdeki muhteşem aksi gibi
Güzel duygularla anılasın kızım
Gülen yüzün hiç solmasın
İçine keder dolmasın
Gözlerin hep gülümsesin kızın
Yıldız bir insan adayısın
Yükün büyüktür senin
Küçük düşünmeyesin kızım
Fatih doğuran ana gibi
Peygamber aşığı fatıma gibi
Yüce sevdalı hatice olasın kızım
Alparslan gibi cengaver
Yavuz gibi peygamber yüreklisi
Atatürk gibi özel birisi olasın kızım
Mefkuren yükseklerde
Düşüncen hep dillerde
Sevdan ile gönüllerde olasın kızım
Doğru dünya insanı olup
Ahiret ufkuyla savrulup
Yaradana daima yakın olasın kızım
|
Adnan Kızıltoprak | Yüksek Yüksek |
Bir dağ ki yükseğinde çile dolu
Etekleri kıvrım kıvrım hasret yolu
Çiçekler açmış gurbet kokulu
Yüksek çok yüksek mutluluk yolu
Bir dağ ki! yıldızlara komşu
Mutluluk sanki oranın oluşu
Sevenlerin mutlu özlemi ve düşü
Yüksek çok yükseklerde mutluluk yolu.
|
Yusuf Önder Bahçeci | Yükseklerde Boran Olur... |
Yükseklerde boran olur kar olur,
Enginlerde düğün olur bar olur,
Karşılıksız sevda çeken el olur,
Yükseklerde boran olur kar olur.
Karşılıksız sevda kâlbimi yakar,
Fırtınalar kopar şimşekler çakar,
Hem sevmez hemde yuları takar,
Yükseklerde boran olur kar olur.
|
İnci Germenliler | YÜKSEKLERDe UÇAR BARIŞ KUŞU |
YÜKSEKLERDE UÇAR BARIŞ KUŞU
Barış uğrunaydı yaşamları
Uçup gitse de her seferinde barış
Annelerin elem dolu kalbi
Ak gerdanında atıyordu muzaffer kuşun
Yaşlı gözlerin pırıltısında donan seken kör bir kurşun
Yıllardır usanmadan peşinden koştuğu
Benliğimin zeytin dalı gül pembe gagasındaydı
Bedenimin onulmaz yarası gönlümün bitmeyen sevdası
Okşanmayan bembeyaz yorgun tüylerinde gizliydi
Kurşundan ağırdı yükü
Öylesine yücelerdeydi umut biteviye çıtası yükselen
Sindir içindeki kanat sesine evrensel düşü
Süzülürken üzerinden kabarır denizin döşü
Şaha kalkar dalgalar alkışlar köpükler
Haydi! doğrul çırp kanatlarını
Yüksel dolaş bulut bulut
Sök at üzerinden kini nefreti unut
Dünyada yok böyle güzel yurt gel artık sulh
Hangi avcı kıyabilir hangi eller vurabilir
Kurşun sıkılmaz barış kuşuna
Minik yüreğinde savaşın ürküsü
Her teleğinde farklı inler her telde ayrı titrer
Her tende aynı zikreder barış türküsü.
Sona erdir artık yükseklerdeki sonsuz uçuşu
Dört bir yanımızı saran utanç duvarlarını aş da gel
Seni bekler insanlık hiçbir kuvvet olmasın sana engel
Süzül süzül de dünyaya kon Barış Kuşu.
|
Zeynal Yaman | Yükseklerden Uçmak |
Yükseklerden uçmak hüner olsaydı aziz olurdu kuşlar
Kâmil insan olmanın yolu alçak gönüllülükle başlar
1995,Bursa
|
Çetin Akyıl | Yüksekten Bakıyoruz Sürüye Kalabalıklar Ve Küçücükler |
yüksekten bakıyoruz sürüye
kalabalıklar ve küçücükler
bulanık suda sülük alayı
alçaktan bakıyor bize sürü
mecburen başını kaldırarak
bir yıldız kadar yalnızız
ve bir yıldız kadar küçük
yıldız kadar uzak onlara
|
Nuh Şahin | Yüksekovalı Öğretmen |
Uzun yıllar çalıştın bitirdin okulu,
Diğerleri gibi sen de seçtin bu yolu,
Ayırmadın hiç sağı ve solu,
Sana minnettarız canım öğretmen.
Bitirdin okulu çektin kurayı,
Karanlıktı, aydınlattın burayı,
İyileştirdin, çaresiz derin yarayı,
Sana minnettarız canım öğretmen
Geldiğin gün aydınlandı içimiz,
Simsiyahtı, beyazlandı saçınız,
Kahpe kurşunla can verdi kaçınız,
Sana minnettarız canım öğretmen.
Acımasız caniler seni öldürdü,
Karanlığı aydınlatan ışığı söndürdü,
Körolası Şeytanı yine güldürdü,
Sana minnettarız canım öğretmen.
Senle canlanmıştı, kara gönlümüz,
Sanki, nur saçıyor ölünüz,
Haydi, son bir kere bize gülünüz,
Sana minnettarız canım öğretmen.
Bir hain silahla vurdular sana,
Caniler toplandı şimdi yan yana,
Doymadılar içtikleri bunca kana,
Sana minnettarız canım öğretmen.
Dilerim sürünür tetik çekenler,
İyilik yerine nefret ekenler,
Gül gerekirken diken dikenler,
Sana minnettarız canım öğretmen.
Kalk öğretmenim sen ölemezsin,
Ana ocağına böyle, dönemezsin,
Seni sevdiğimizi artık göremezsin,
Sana minnettarız canım öğretmen.
Ümidim kalmadı sana elveda,
Çekilmez oldu artık bu sevda,
Kadrin bilmedik bilsin Hüdâ
Sana minnettarız canım öğretmen.
Rahat uyu sana söz veriyorum.
Bıraktığın yoldan şimdi ben yürüyorum.
Makamını Cennet’te görüyorum.
Sana minnettarız canım öğretmen.
|
Kanber Gürbüzdal | Yükselen Turnalar |
Yükselen turnalar ali yolunda
barışı konuşur sevgi dalında
ozanlar diyarı sivas elinde
birlik yollarına uçun turnalar.
Yükselen turnalar canlar içinde
hünkar hacı bektaş sevgi yerinde
gönül bahçesinde ateş narında
dirlik yollarından geçin turnalar.
Yükselen turnalar tanrı izinde
erenler katında pirler sözünde
kanberler yanında toplum önünde
insande sevgiyi seçin turnalar.
|
Ahmet Bektaş | --Yükselen İslam |
Yükselen İslam
Yükselen dindarlık değildir, İslam’dır. Klasik manada dindar olanların veya görünenlerin, İslam’ın gizlenen yüzünü keşfetmesi gereğinin (Kendini vasat bir Müslüman olarak görenler daha şanslı) anlaşılması…
İslam, bütün Dünya için yükselen din olarak görünüyor. Türkiye’de dindarların İslam’ın tanıtılmasında ve doğru anlaşılmasında büyük eksikleri var. Gelenekler, zamanla din(İslam) esası olarak algılanmış. Birçok konuda olduğu gibi özellikle namus konusunda(töre cinayetleri, vb.) anlayış eksikliği veya yanlışlığı var. Tabii ki her töre dine dayandırılmıyor. Fakat dinden destek aldığı düşünülüyor veya öyle zannediliyor. Dinde olmayan bazı şeyler varmış gibi dayatılırken; dinen meşru olan bazıları da aykırıymış gibi gösteriliyor. Eğri ile doğru karıştırıldığı için, çok bilgili olmayan büyük bir çoğunluk canının istediğini alıyor.
Çok tekrar edilir “Dinde zorlama yoktur”. Dinde zorlama olmasa da her dinin kendi kuralları var. Bu kuralların uygulanışında yaşanıyor sıkıntı, zaten. Şahsi vazifelerde Allah ile kul arasına kimse girmese de şahsın, toplumsal vazifelerinde veya toplumun kabul edilmiş normlarına uymasında / uymamasında sıkıntı oluyor.
Elbette aşılamayacak sorun yoktur. Toplumun sevilen, sayılan, sözü geçen, aydınlarına bu konuda büyük vazifeler düşüyor. Toplumsal huzur ve barış ortamı olmadan hiçbir şey yapılamaz.
Sevgi ve saygılarımla.
Ahmet Bektaş
|
Ömer Yurdun Eren | Yüküm günah |
Mevsimlerden kış,namazlardan yatsıdayım.
Nice göçen dostlara her an yaklaşmaktayım.
Yüküm günah,gözüm yaşlı,dar yollardayım.
Sevgiliye giderim,perişanım utanmaktayım.
|
Nafi Çağlar Hacıömerli | Yul Çağlar Kul Çağlar |
Kayalıklardan dökülür gelir yul çağlar,
Ara yolunu yolaklarını bul çağlar,
Seni kurtarmaz sıratta para pul Çağlar,
Kendini bil kendini ey aciz kul Çağlar...
12 Şubat 2012 Pazar 20:12
Şirinevler /Bahçelievler /İst.
|
Batur Nafiz Tançağlar | Yul Çağlar Kul Çağlar |
Kayalıklardan dökülür gelir yul çağlar,
Ara yolunu yolaklarını bul çağlar,
Seni kurtarmaz sıratta para pul Çağlar,
Kendini bil kendini ey aciz kul Çağlar...
12 Şubat 2012 Pazar 20:12
Şirinevler /Bahçelievler /İst.
|
Yusuf Tuna | Yükün dürüstlük ise başın hiç bir zaman yere düşmez |
İnsan doğru ise sabırlı olur leke getirmez şana,
Sabır etmeyen kişi önünde engel olsa aşmaz.
Yükün dürüstlük ise senin gücün düşer belki ama,
Bu dünya içinde başın hiç bir zaman yere düşmez.
|
Mehmet Çoban | Yumak |
Geçmişte hep kendimizi kandırdık
Önce belli doğruları kabul ederek
Aslında yanlış olan,
Sonra, doğru diye yanlışlarla yargıladık
Tüm yanlışları doğrularak
Bilemedik, yanlışın doğrulanamayacağını
Bilemedik, suçların suç sayılmayacağını
Kahraman saydık zalimleri
Adalet bilerek zulümleri
Suçluydu gözümüzde suçsuzlar
Ezilenler, horlananlar, köle yapılanlar
Cennete girendi gerçek suçlular
Bir dilim ekmeğin hesabını yapmadan
Fakirin fukaranın terini hiçe sayarak
Diktik anıtları geleceklere utanmadan
İnanç adına, söylenen yalanlara sarılarak
Kördüğüm, yumak olmuş yalanlarımız
Dönüp, dönüp kendini aklayan
Dağ olmuş ufuklarımda yalanlar,
Gömmüş denizin sularına gerçekleri,
Dağların üzerinde güneş pırıltısını kaybetmiş
Kara bulutlar kaplamış önünü
Sis çökmüş aydınlığımızın önüne
Geçmişi zehirleyerek bizi seyrediyor,
Ümitlerimiz ise küskün geleceğe
Yumak olup çöreklenmiş geçmiş
Bir yılan gibi benliğimin derinliklerine
|
Mehmet Halil | Yular |
Bir yular ki, geçirilmiş kulların boynuna
Bir yular ki, demokrasi koymuşlar adına
Üzümler, müzikal gibi, bayılmışlar bu ada,
Şarap oluyorlar, demokrasiyi tada tada.
Bir elde yular, bir elde kamçı
Oynar jokey atın üstünde,
Bir yanda başı, bir yanda kıçı
‘’Hepimiz aynı gemideyiz! ’’ diyor biri
Şaşırıyoruz! Bu nasıl bir şey, hangi gemi?
Başımızı kaldırıp bir de bakıyoruz ki
Presleyip uskur yapmışlar, tüyü bitmemişleri.
Bir elde yular, bir elde kamçı
Oynar jokey atın üstünde,
Bir yanda başı, bir yanda kıçı
Babalar, ‘’babalar gibi’’ savunur çocuklarını
O çocuklar ki taşımacılık yaparlar engin denizlerde,
Bütün riskleri göze alır, korurlar babanın onurlarını
Sıkılmış şarap gibi halkının kanını taşırlar IMF’ye…
Bir elde yular, bir elde kamçı
Oynar jokey atın üstünde,
Bir yanda başı, bir yanda kıçı
|
Rıza Aslan | Yumruk |
fark eder mi?
kavga çıktıktan sonra
ilk yumruğu kimin attığı...
18 Şubat 2016
|
Bayram Kaya | Yumurta Tavuk Paradoksu 4 |
4-Elbette organik bir olgu ve olay en az dış dünyayı kendi içine intikal ettirmekteler. Dıştan etkisi altında kaldığı süreçlere karşı gösterdiği kimi direnç tepkisi ile de dış dünyayı öğrenmektedirler. Ama bu öğrenmenin tepkileri hemen, birden ve toptan değildir. Adım adım seçme ayıklamalarıyla, bir süre sonra olgunlaşan tepki ve inşa ortaya koymanın öğrenilir olmasıdırlar. Böyle olunca, bu öğrenme bile zorunlu nedenlerle ve seçme ayıklamalardan ötürü çok kısıtlı olmakta. Teorik olaraktan bu kısıtlılık dahi sınırlı bir bilme ve eksik mantık ortaya koyuşun bir argümanıdır.
Birinci halde dış ortama göre o inşayı dizayn etmektir. Yani birisi akıllı ve yaratılışçı inşadır ki bu hem doğru değil; hem de dünyanın bu süreçti koşulları içinde ki her bir gidişatına göre bu doğru olamazdı.
Değişen çevre koşulları nedeniyle, belli bir duruma göre dizayn edilmiş kalıp organizeler; değişmeler karşısında şaşacaktı. Yukarıdan beri tartışıla gelen; “en az iş (enerji) ve en az dış dünya içerilmesi” ilkesine göre önceden dizayn ters olacaktır. Bu durumda dış dünyanın değişmezliği gerekecekti. Böyle bir durum da elan söz konusu değildir. Değişmeler karşısında da sizin dıştan sık sık müdahale etmeniz gerekli olacaktı. Ki böyle olan bir durum da, şu anda ortada yoktur.
Dıştan dizayn; dışın değişmezliği karşısında tüm dış süreçleri biliyorsunuz demektir! Söz gelimi dünyanın ilk evresindeki oksijensiz dönemden oksijenli döneme geçildiğinde; ne bu değişmenin olması gerekirdi. Ne de bu değişmeler karşısında tüm canlılar yok olmanın eşiğinde olmazdılar.
Üstelik akıl denen olay, girişmelerin ve çevre basıncının size yansıması olan kuplaj bindirmesidir. Yani bir girişmenin iz ve izleğinin hatırlanmasıdır (tekrar yansıtılmasıdır) . Böyle nedenle organik sistemler oksijensiz solunumdan oksijenli solunuma geçmeyi becerip öğrenmişlerdir. Siz, yani varlık; hangi olgu ve olayın izleği etkisinde ise onu akıl eden belleği taşıyacaktır. Girişmeden, girişmelerin iliş kinliklerine dek sınama yanılmaları oluşmadan, akıl oluşmaz ve bunun aktarımı da oluşmaz. Deneyden önce neyin akıl olacağını hiç bir varlık bilemezdi.
Bir bilgisayar bir televizyon gibi elektronik devinimdeki varoluşlarda söz gelimi 1950 süreçleri 2012 yılına dek olur tüm değişmeleri ne öngörebilmekte ne de içerebilmektedirler. Ama gelişmenin tüm potansiyel olma olasılık ve olamları vardır. Yol alışlara göre hangi potansiyelin ortaya konacağı eğimlenir. 2012 yılındaki elektronik devinimlerde kendisinden sonraki değişme dönüşmeden habersiz ve mezundurlar. Kendisinden sonraki değişme ve gelişmeler elan potansiyeldirler.
Burada şunu belirtmek isterim. Bir önceki hantal elektronik devinim; bir sonraki ile karmaşık işlevler olurken yer ve zamandan bir tasarruf oluşla daha küçük entegrasyon boyutlara doğru çökmektedir. Bir işlev, çok işlev dizaynı olurken işlev kapasite büyür, buna rağmen mekân boyutu ve zaman olaraktan kısalırlar. Bu da en az dış dünyanın enaz olurla depolanması tasarrufudur.
Bigbengden buyana oluşlarla da varlık zamanın akışına dek yaşantı aşması içinde akıl denen belleği minimal boyutlarıyla edinip taşımaktadırlar. Organizmalarda bu bellek öznellik (beyin) dediğimiz daha kompleks tinselliği ortaya koymuştur. Yani şeyden önce akıl da yoktur ki şeyleri düzenler olsun. Akıl varlığın girişmedi olurla tepkilerden seçme ayıklamalı bir özellik olurları öğrenmesi ve yansıtmasıdır.
Var oluşlar, başlangıcın saf enerji gibi yalın koşulları içindeki eşik girişmeleriyle birlikte; erke kendi iç sistemini de; dış ortamın etkisi gibi karmaşıklaştırdı. Bu karmaşıklık asla şimdiki boyutlarda ve dıştaki karmaşıklığın düzeyinde ve çokluğunda değildir. Başlangıcın içinde kendisi olan ısı, ışık ve basınç vardı. Yani ısı ışığın ve basıncın kendisi ve bir özellik olacakla beliren görünüşün aynı haliydi. Basınçta hem ısı idi, hem ışıktı. Enerji bu nedenle akar. Yani zaman akar. Yani devinim akardı...
Dışın karmaşıklığı yanında sistemlerin karmaşıklığı yine yalın kalır.
Organik ve düzenli inşalar, dıştaki karmaşıklığın ve çeşitliliğin tümünü içermeyip, dıştan bir miktarı seçme ayıklama yapmak zorundadırlar. Bir seçimin tümünü birden de seçemezdiniz. Söz gelimi ısıyı seçmiş olunuz. Seçilen ısı belli bir miktar olacaktır. Bu belli miktarın dışındaki ısı size, ışık ve basınç olurla; hem fayda, hem rahatsızlık olacakla; var olmaya özelliklerini yansıtmaya devam edecektir.
Zaten dıştaki var bulunuşların tümü de inşanın düzenliliğine hizmet eder bir belirme de değildirler. Hizmet eder olanlar bile, tam bir hizmet eder durumlar belirmesi olmayıp, belli değerler eksenini aştıkları zaman; en yararlı içerme dahi; en zararlı konumuna geçmektedirler.
Çünkü inşa malzemeleri kendi başlarına içincilik taşımazlar. Sadece zemin ve zaman şartları içinde ilişki ve girişme şeklinize göre bir belirme ve algılanış olacakla yansırlar. Tıpkı ışığın; sizler ısındıktan sonraki süreçleri size; ışık veya basınç veya fotosentez; buharlaştırıcı olayları gibi daha bambaşka ve farkına varamadığımız onca olaylar özellikleri olacakla algılanıp yansımalar türü etki etmesi gibidirler.
Diyelim ki çevremizde yalın bir ısı bulunuşu var olsun. Isı kendisinin kendi üzerine yansımalarıyla ve çevreye yansıyan girişmesi ile onlarca binlerce çeşitliliğe ve deviniş türü belirmelerine dönerler. Siz artık sadece bir ışıkla değil, ışığı; nem, yağış, heyelan, fırtına, meyve, sebze oluşlarla, rüzgâr, rüzgârın yığdığı kum tepesi vs. vs. gibi çok çeşitlenmelerle ve bunların bir yığın girişmeleriyle baş etmek ve etkileşmek ve bunların seçme ayıklamasını yapmak zorundasınız. Bu yüzden dış ortam sürekli değişir ve bu değişme ile size de hem değişir, hem de değişmenin girişmelerini ya da tepki dirençlerini ortaya koyarsınız.
Sürecek
|
Hamdullah Arvas | Yumak |
Kocasından sıcak bulduğu
sobanın yanındadır kadın.
Elinde beyaz iplikten bir yumak.
Kedinin patilerinde ne başı ne sonu kalır.
Yumak, kadın kadın olmuştur.
Kadın, sobanın yanında kedi kedi…
|
Ömür Tekin | Yumruklu Yıldız |
Yaşamak insan gibi insanca
Umut sende yumruklu yıldız
Mezar olupta gitmek gence
Revamıdır yumruklu yıldız
Uğrunda can verdik aldık
Kül oldukda kul olmadık
Lenin'e Marks'a hep özendik
Ustaya yani yumruklu yıldız
Yurdu kurtarmak için savaş
Işık idi söndü yavaş yavaş
Lale gül gibiydi vatandaş
Deremedik yumruklu yıldız
Işığımız yoldaş Ulaş'ımız
Zalim düzen ezer başımız
Ilık ılık akan şu kanımız
Nedendir yumruklu yıldız
Nesil düzene uyup gidiyor
Ezilen ezene gardaş diyor
Fakir hamal semerin yiyor
Ekmek diye yumruklu yıldız
Razı değilsen kalk filizlen
İşte Garip Ömür ilk yeşeren
|
Bayram Kaya | Yumurta Ve Tavuk Paradoksu 3 |
3-]İşin doğası gereği temel postülalarımız; evren ve Tanrı yaratısı diyeceğimiz ön envanterli tabudur. Burada önemli olan Yüce Tanrıyı bilmek ve Yüce Tanrı kavranışını mantıkla çıkarsamaktır. Haldeki anlama anlatım konuları bizlere ancak kendi zaman bilmelerimiz içindeki her bir kendi bilişti öznel durumlarımız oluşla; Tanrı muktedirliğini şöyle böyle anlamalarla, kendimizi bize sindirtir olacaktır.
Daha açığı bilişti zamanlar Yüce Tanrı'yı anlayamamamızın teferruatı olurken, sezmemizin de çok güçlü bir osilasyon kaynağı oluşun belirteci olacaktır. Tanrı anlayışımız, evren anlayışımızla; evrenin alt parçası olan olgu olay ve zamanın nasıl yaratılmış lığını özne bağıntısıyla az az yürümelerimizle anlayacağız. Olayların nesne bağıntısı, öznenin kendi özne bağıntısına dönüşüşle, gerçek olmayıp mantıki olacaktır.
Zamanınızın yetikliği kadar bilişti anlamalar; sizde bulunduğu kadarıyla, size göre oluruyla bizim sezgi gücümüz olacaktır. İnsanın yeryüzündeki varlığı boyunca; ama canlılığın (öznel etken oluşun) evreni anlamayı sürdürmesi sonsuza dek devam eden okumalarından hareketle de Tanrı anlayışı devamlı oluşturulacaktır. Yüce Tanrı, bitmemiş ve bitmeyecek olan bir anlamanın öznel diyalektiği olacaktır.
Evren anlaşılsa bile yüce Tanrı evrenden fazla bir anlam ve var olma etkimesidir. Nasıl bütün parçadan fazla ise bütünü oluşturan tüm parçalar mekanik oluşla değil ama bütüne dek ilişkilersen katkılardan yoksunlukla bütünün kendisi olamazlar. Evrenin tüm anlaşılması Yüce Tanrı anlaşılması olmayacaktır.
Evrenin sonsuza giden süreç devinimi içinde, evren bütün marifet, olgu ve olaylarını ortaya koysa. Evren beliren bir bütün oluşun tümlüğü de olsa. Tanrı ve Tanrı kavramı; bütün olmuş bitmiş tükenmiş her şeyin az biraz daha fazlası ve büyüklüğü oluşla; salt evren ilişkileri Yüce Tanrı olmaz bir eksiklikle bizde yansır olacaktır. Tanrı tüm evrenin belirmesinden de fazla bir etkinlik, güç ve büyüklüktür.
Unutmayınız su, kabın rengini yansıtır. Ama kabın kendisini (öz mahiyetini, öz muktedirliklerini) yansıtmaz. Bu bağlamda inanma da bir bilmedir. Ama bu inanma, mevcut olan imanlar değildirler.
Şimdi ilk paragrafın açıklamasına dönersek, çevreniz değişecekse ve bu gidiş sonsuza dek olacaksa; yaratandı anlayışa göre çevre değişmelerinin her olay, olguları; organizmaların da ön görüsü olurdu. Bu hal varlığın içindeki bir inşacı plânlar dâhilinde olacaktı. Bu demektir ki varlığın içinde inşa plânı vardır. Varlığın içindeki inşa plânı da çevrenin her değişir olmaları karşısında bu plânlar, anında açılır olması gerekirdi!
Veya eğer çevreniz değişecekse, bu kabil sonsuza dek olur çevre değişmelerin ön görüsü de, varlığın içindeki bir inşalar plânı dâhilinde olurdu. Çevredeki her değişmeler karşısında, bu plânın anında açılır olmasıyla; çevre değişmesine uyumsuzlukla tüm türler bugün yok olmayıp; devam, olmaları gerekirdi.
Böylesi bir plânın varlığı demek, türün oluşmasından milyarlarca yıl sonrasında oluşacak değişmelerin içermesini taşımak demektir. Bu da o varlığın milyarlarca yıl sonra olacak değişme plânını, inşa içinde boşu boşuna olurla tutup, o değişme sürecine dek depo enerji sarfına neden olacaktır. Ki bu dahi tüm oluşum kurallarına aykırıdır. Bu fazladan bir enerji tüketimiyle ancak olası olur, bir hantallık olacaktır.
Yanı Robert Fulton buhar kontrolünü daha ortaya koyamadan bu buhar gelişmeli girişmenin ileride içten yanmalı motorlarla, tır olup arkasına dorse konacağını veya tren olup, arkasına vagonlar inşa edilir olacağını önceden ön görmesi gibi saçma sapan olurla özün inşasından önce, biçimin inşasının saçmalığı olurdu. Bu da, biçim ve öz iliş kinliğini ortadan kaldırırdı.
Bu arada buğu gücünü makinede kullanılıp ta; sonrası içinde buluş olması gerekişle; buluş olamayan nicelerin, inşa plânını o özlerin taşıyıp taşımadığını hiç bilemezdik. Üstelik gerçekleşmeyenin inşa planını saklamak bir ayrı çelişki iken; gerçekleşmeyen inşalar; ilk öngörüyü, öngörüsüzlük kılacaktır!
Oysa özün kesikli sürekli oluş sınırsızlığı içinde; özün görece sınırlılığı içinde, biçimin görece sınırlılığı vardır. Ve biçimin görece sınırlılığı içinde özün görece sınırlılığı vardır. Oysa süreç, ikili çoklu girişmeli diyalektik yansımalarıyla; kesikli sürekli olmanın basıncını taşırlar. Böyle bir durum belki yansıma ve çevre girişmeleri ile oluşacak; görüngülü akistik durumdurlar. Ki varlık bu yansımayı diyalektik oluşun eylem ve enerji harcanması haline sokuşlarıyladır ki var oluşluklar kazanmaktadır. Ki süren de budur.
İçten inşa plânlı bu duruma göre de o varlık dıştan fazla enerjiyi sağlar olmanın, bu günkünden farklı metabolik düzenlenmeyi ve kayıt enformasyonunu da taşır olması gerekir. Yani mevcut metabolizma özümleme sürecine ekin organize sistem içinde var olması demektir. Ki, bu da hali hazırda organik ve inorganiklerin içinde olduğu bilinir bir şey ve bir karşılaşma da değildir. Sistemlerin; bir iç, bir dış diyalektik oluş girişmeleri ve bu girişmelerin dengesi içinde belirmeler yapmağa gereksinmeleri vardır.
Görülen o ki değişen çevre faktörleri; sizin bu değişmelerle sürekli ve sık sık karşılamalar yapmanızla ancak o faktör size göre olurla devamlılığı söz konusu olacaktır. Tepki veremediğiniz sürece o faktör sizin için yok demektir. Köstebek için ışığın bir göz ilişkisi olmaması gibi. Yaradandı bakışa göre sizin dıştan müdahale etmeniz olmadan, değişmeler karşısında varlıklar, var oluşunu sürdüremezlerdi.
Dümdüz giden bir insanın (olayın) önüne çıkan dağı; bir kayayı, yarım çember çizerek dolanmasını kimse söylemiyordu. Yine dağı üzerinde yürümekle, kayayı üzerinde aşmakla, yarım parabol çizmenizi düz olan sürecin eğilmesini, aksamasını; kimse söylemiyordu.
Sürecek
|
Kazım Bükülmez | Yum Gözlerini,Düşün |
Ey benim hala inadına giden kardeşim,
Lütfen otur koltuğuna da yum gözlerini.
Varsa az beynin,ne olur birazcık düşün,
Film şeridi gibi geçsin zihninde olanlar.
Bir düşün Atatürk zamanındaki halimizi,
Dünü hatırla,ülkemizi kurtaran neferleri
Bir düşün,Ağustosta kazanılan zaferleri
Birde bak bu güne,gör seçtiğin neferleri.
Hatırlayıver,ne canlar feda oldu vatana,
Sen acı çektirme,mezarda yatan Ata’na.
Sırtını çevir,varsa Ata emanetini satana,
Alınmadı ki bu ülke,bilmem kaç kupona.
Bir hatırla,analarımızın çektikleri çileyi,
Nasıl göze aldılar,bu vatan için ölmeyi.
Yedi düvel yıkamadı,eşkıya getirdi dize,
Bir düşünüver,bu gün ne oluyor de bize.
Atatürk ölmeyi emrediyorum demişti,
Hani askerlerinin önünde kükremişti.
İşte öyle kazanıldı ya kurtuluş savaşı,
Aç gözünü gör, Apo için yapılan uğraşı.
Gör,gidiyor bizi bir arada tutan dilimiz,
Kimler tarafından mahkum edildi elimiz.
Bu gidişle,tam ortadan kırılacak belimiz,
Hadi,uyan da bak,nicedir bizim halimiz.
|
Ozan Efe | Yum / Aç |
gözlerimi yumdum
uyudum
ışığını çaldım
güneş tutuldu
dolunaylı gecede
gözüme
yıldızlar aktı
saçlarında
kollarım
esiyordu meltem
lodoslandı
üşüyünce
ışığını yolladım
güneş güneşledi
doldu dünyamız
100109 denizli
|
Mehmet Tevfik Temiztürk | Yükselince Para Yok Diyorlar |
Bu çıkara endeksli yüksekse almıyorlar,
Biz kâr edemiyoruz, kâr ettirtmiyorlar…
Düşükse alırlar bu sefer de satmazlar,
Yine onlar kâr eder bize kâr sağlamazlar…
Reklamı yapılırsa inanma hepsi yalan,
Alıp biriktirsen de kolaydır aldatılman…
(2014)
|
Ramazan Mutlu Doğaner | Yumuşa İncel Derken |
Çanakkale abideleri
Dev gibi olabilirdi
Yapan da yıkan da biz
Yumuşa incel derken
İp kopuverdi yarıdan
Kalakaldık ortalıkta
Bir sağdan çekerler bir soldan
|
A. Esra Yalazan | Yumurtalı Ekmek, Varoluş Ve Seçimler... |
Bu pazar, tembellik hakkınızı biraz erteleyip vatandaşlık hakkınızı kullanmak için her zamankinden daha hızlı ve çevik hareketlerle güne başlayacaksınız muhtemelen. Kim olduğunuza, var oluşunuzla neye hizmet ettiğinize, eskimiş hayallerinize, hayatta gerçekten ne istediğinize, gündelik hayatınızı düzenleyecek ihtiyaçlara çok da aldırış etmeden birilerine ‘evet’, kaçınılmaz olarak birilerine de ‘hayır’ diyecekseniz. Düzenin çoktandır sizi sıkıştırdığı kapanın adı ‘siyaset’ çünkü. Tercihlerinizi, epeydir hissettiklerinizle, vicdanınızla, aklınızla değil size dayatılan çürümüş bir sistemin artık pek geçerli olmayan ölçüleriyle kullanmak durumunda bırakıldınız. İşin tuhafı, bu sadece burayı yönetenlerin kabahati de değil.
Hayatı cam bir kavanozdan seyrederken, soru sormamanın, fazla merak etmemenin, diğerlerini korku ve kibirle ötekileştirmenin, hakikati kalple idrak etmeye çalışanları küçümsemenin, bazen gerçekleri gizlemenin sinsi rahatlığıyla yaşıyoruz aslında. Hayatın gerçekte ne olduğunu, bize ne ifade ettiğini çok iyi tarif edemediğimiz için belki, kendimizi yok ederek oynadığımız tuzaklı bir oyunun içindeyiz sürekli. Hepimiz farklı kimliklerle bir biçimde bu oyunu oynuyoruz.
Peki, bir gün için bütün kuralları toplum tarafından ezberletilmiş bu oyunu oynamaktan vazgeçsek ne olur, ne değişir hayatımızda? Bütün gün televizyonlarda ve gazetelerdeki yorumlara, soğuk rakamların dizili olduğu grafiklere baktıktan sonra ertesi gün hayata nasıl devam edeceğimizi bilmiyor muyuz? Kimlere kızacağımızı, kimlerden demokrasi dileneceğimizi, iktidarın çizdiği yolda hayatımızın nasıl şekilleneceğini bilmiyor muyuz, elbette biliyoruz. Hayatın kendisi bunu sürekli farklı biçimlerde hatırlatıyor zaten.
Bir türlü ne yapacağını bilemeyen tedirgin baharı, yabani manolya ağaçlarının pembemsi diri yapraklarıyla, mimozaların dokununca toz gibi uçuşan sarı çiçekleriyle karşılarken herkese saçma gelen sorular sorsak, ne olur sanki? Biz o ‘şuursuz’ sorularla oyalanırken birileri bize mutfakta yumurtalı ekmek kızartsa, biz o kızgın yağın cızırtısını ve ocakta kaynayan çaydanlığın tıkırtısını dinlerken başka birileri loş arka bahçelerde içimizi ısıtacak şefkatli hikâyeler anlatsa ne olur. Çok ciddiye alınan bir seçim günü hayat aniden çok mu gayrı ciddi olur?
HAMİDE HANIM VE HARDAL...
Geçenlerde bir arkadaşım durup dururken bana yumurtalı ekmek kızarttı mesela. Nasıl özlemişim. O kadar çok yedim ki başım dönmeye başladı, bir daha hiç yumurta yiyemeyeceğimden korktum. Şımarıkça abartmanın çocuksu hazzını yaşadım o sabah. Ben onları yerken Nilgün, Hamide Hanım’la Hardal’ın hikâyesini anlattı. Uzun sarı tüylü tekiri Hardal, bir gün sahibi yokken evden kaçmış. O sırada ona bakan Hamide Hanım, kedinin sahibi olan arkadaşım tatilden eve dönünce üzülmesin diye günlerce sokaklarda ona benzeyen bir kedi aramış. Sonunda bir tane bulmuş. Bulduğu kedi gerçekten çok vahşiymiş ve aslında Hardal’a çok da benzemiyormuş. Tüyleri daha kısaymış, kafası daha büyük. Bir de bıçkın bir delikanlı gibi etrafını haince süzüyor, acı acı bağırıyormuş. Onu yakalayana kadar Hamide Hanım’ın elleri paramparça olmuş. Ama yine de yabancı kediyi eve getirip temizlemiş, tüylerini kabartmış, yani onu yeniden yaratmış. Sahibi üzülmesin diye! Günlerce elini dizine vurarak Hardal’ın yaptığı gibi onu da koltuğa zıplatmaya çalışmış, o sancılı eğitim yüzünden dizleri morarmış ama işin o kısmını pek becerememiş. Ve tabii ki Nilgün gelir gelmez durumu fark edince ‘isyankâr yabancıyı’ mahallesine, doğal ortamına geri göndermiş. Hardal, aylar sonra herkesin kendisinden ümidi kestiği bir gün salınarak evine dönmüş. Nilgün diyor ki, “bir balıkçıda çırak olarak işe başlamıştı sanırım, öyle fena balık kokuyordu ki”. Daha sonra maalesef Hardal’a araba çarpmış. Şimdi Hisar’da erguvan ağaçlarının arasında sessizce uyuyor. Arkadaşım bana bu hikâyeyi anlatırken, bitkilerle dolu bir terasta önceki ev sahiplerinin acımasızca ölüme terk ettiği kuru ve sıska kamelya ağacını nasıl hayata döndürebileceğimizi düşünüyordum. Bir de bu hikâyenin esas kahramanı olan Hamide Hanım’ın derin sezgisiyle içinde taşıdığı varoluş bilincinin, ‘canlı’ sevgisinin ne kadar kırılgan, doğal, hesapsız, güçlü ve masum olduğunu...
ATEŞ KARINLI KURBAĞA...
Birkaç gün evvel tesadüfen iki bacaklı ‘varoluşçu’ bir kurbağanın ağzından anlatılan basit bir roman okudum. Hayatta ne olduğuyla kim olması gerektiği arasında bocalayan bir kızın hikâyesini yazan J.C. Micheals, çok sevdiği felsefeyi daha estetik, sakin ve anlaşılır bir dille, edebiyatı kullanarak anlatmayı tercih etmiş. Kitabın başında koyduğu üç kısa okuma kitabının çocuklar bölümünde, daha önce hiç görmediğimiz bir rengi nasıl tarif edebileceğimizi soruyordu. Tecrübeleri paylaşmak için kullandığımız ortak dilin sınırlarını, önemini hatırlatmak için soruyordu bu soruyu.
Basit sorular sormak bu yaşta size saçma mı görünüyor? Böyle ‘önemli’ bir seçim gününde, rakamlardan çıkan somut gerçeklerle düşünmek, hayatı değerlendirmek daha önemli geliyor belki size. Peki, ya yazarın hatırlattığı gibi önemli olan, fiziksel ve ölçülebilir dünya değil de zihnin içsel dünyasıysa? Ya hepimiz gerçekten rüya gibi bir ‘düşünce uçurumunun’ kenarında yaşıyorsak. ‘Ben’ dediğimiz, sadece bizi diğerlerinden ayıran bir ‘zaman ve mekân’ hatasıysa?
BAŞKA BİR ZAMAN, BAŞKA BİR YER...
Biliyorum, bugün tek istediğiniz, oyunuzu kullanıp hayata bıraktığınız yerden devam edebilmek. Belki de yakınlarınızla seçim sonuçlarını izlerken istemeden hayatınızın bir parçası olan ‘siyaset dedikodusu’ yapıp eğleneceksiniz ya da her zamanki gibi birbirinize kızacaksınız, hararetle gündemi tartışacaksınız. Bakmayın bir tatil günü böyle ‘saçma’ ve tuhaf sorular sorduğuma, muhtemelen nihayetinde ben de sizinkilere benzer bir şeyler yapacağım. Ama yine de romandaki o küçük kızın, felsefenin yardımıyla düşündüklerini kendimize hatırlatmak istiyorum. Ben de o küçük kız gibi hayatımın ne kadarının içinde yaşadığım bir hayalden ibaret olduğunu bilmek istiyorum. Caroline diyor ki, “Eğer sadece bir dakikalığına başkası olabilseydim çok şey öğrenirdim. Aynı zamanda başka bir yerde yaşamak istiyorum; herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda... Kim olduğum, ne yapabileceğim ve nereye gidebileceğimi belirleyen ben değilim. Başka her şeyin ve herkesin sınırları, sahip olduğum ihtimalleri şekillendiriyor. Düşünme ve inanç şeklim, nasıl davranıp hareket ettiğim, bana baskı yaparak hayatımı yöneten toplumun bakış açısını bilmek istiyorum. Eğer başka bir zamanda, başka bir yerde olsaydım, tüm oyunlardan arınır ve geriye kalanın ne olduğunu keşfederdim.”
Ben belki bugün Nilgün’le boğaza doğru yürür Hardal’ı ziyaret ederim. Ona ‘başkası gibi hissedebilme’ yeteneğini bir kedinin ve şefkatli bir kadının hikâyesiyle hatırladığımızı anlatırım. Sonra ona kitaptaki küçük kızı yazan adamın ‘son sözlerinden’ bahsederim: “Etrafımızda sürekli muhteşem şeyler oluyor. Fark edilmeyen ya da dikkate alınmayan muhteşem şeyler. Hiç kimse hikâyenin tamamını bilmiyor zaten ama bazen, yaşamımızda hareket eden gölgelerini görüyoruz. Ve o kısacık anda, var olmanın anlamını kavrıyoruz”.
|
Fevzi Tuna Ocakoğlu | Yumuşak G |
Yumuşak G gibiyim
Hiçbir kelimeye başlayamıyorum…
(2008 Ankara)
|
Durmuş Karabulut | Yumurtalık'ta Gün Batımı |
İşte bak gün batımı
Her bu vakitler al saçar güneş
Deniz ondan gül kokulu.
Körfezin içinden bak Yumurtalığa
yutasın gelir denizi tümden.
Yada boyamak gönlünce bir renge
güzel gider gök mavisi baharda
görürsün; düzlükler, yamaçlar sarı papatya.
Renklere türkü yakarsın
Şarkılar doluşur ıslığına.
Yakınında, hem de çok yakınında balıkçılar
ağ serer kayıklı tekneli
Ekmekten önce şarap parasına kimi
'a..na goduğum' sövgüsüyle besmeleli.
|
Akın Akça | Yumak |
dolanmış birbirine bu ipler
kedi onla oynar
bir yöne kaçar
yumak-oyuncak
atlar, takip eder
yoğunlukla açık mavi'ye kayan
bir koyu çivite
bulanmış nedense gözükür
genelde bu topak...
nedense hiç canı acımıyor sezilir
düşer oraya buraya
takar tatar pençe,
en sonunda gene yakalar
ve gene fırlatır ileri atar
eh oyuncu kedi
sedirden yola çıkan
sütünü de
içecek misin şimdi...
|
Şerafettin Muş | Yunan Halkı Tarih Yazdı |
Yunan Halkı Tarih Yazdı
Dünya solu moral aldı
Sol iktidara geliyor
Seçime girdi kazandı
Yunan halkı tarih yazdı
Solda heyacan dorukta
Tarih değişime gebe
Seçimle zafer kazandı
Yunan halkı tarih yazdı
Yunanlı yoldaşlar size
Selam olsun hepinize
Ataist olan cipros la
Yunan halkı tarih yazdı
Ciproz çok kötü başladı
Gelenekleri dışladı
İncile elin basmadı
Yunan halkı tarih yazdı
Büyük başarı kazandı
Barıya imza attı
Sosyalist sol aşk yaşadı
Yunan halkı tarih yazdı
Önce güvendi halkına
Tükürdü zulum çarkına
4 gül bıraktı anıta
Yunan halkı tarih yazdı
Dini tören istemedi
İlklere de imza attı
Dost Şeref yunanlı yoldaşlar
Yunan halkı tarih yazdı
Dost Şeref
|
Ahmet Mansuroğlu | Yunus |
Tanrı ve insan sevgisi yüreğine işlemiş
Yunus herşeyi yaradan Allah demiş
Allah'ı sevmiş kendi sevgisini vermiş
Herkesin sevgilisi nur yüzlü derviş.
Ünü ülkeleri aşan büyük ozandır
Tanrı ve insan sevgisine eren insandır
Ümitsizlere ümit, yıkılmışlara candır
Yunus büyük düşünür ünlü ozandır.
Antakya - Hatay 14. Haziran.1997
|
Perihan Pehlivan | Yunus'a |
Yunus’a
Bir güzeli sevdin yıldız eyledin
Yollarına varıp güller derledin
Gönül gözünden name söyledin
Yıldız sevdin Şemsi buldun
Perişan oldun köyünden/ yurdundan ayrıldın
Hasret kaldın koptun yıldızından ayından
Pir idin bilmezdin sencileyin garip halından
Yıldız sevdin Şemsi buldun
Varıp gül kapıya yüzün göründün
Tapduk eşiğine yüzün süründün
Sabrın zırhına öyle büründün
Yıldız sevdin Şemsi buldun
Yunus sen ne idin neye ram oldun
Derelerden akıp ırmağa doldun
Bir pire hizmetkâr nefsine düşman oldun
Yıldız sevdin Şemsi buldun
Gurbet, gurbet gezdin yuvadan tezdin
Gün bitti ay soldu canından bezdin
Bağrını yırtınıp taşınan ezdin
Yıldız sevdin Şemsi buldun
Emek verdin candan her birim işe
Yatıp kaldın gece yanlız bir düşe
Gezdin Bağdat Şam-ı yurttan her köşe
Yıldız sevdin Şemsi buldun
Acılar yaşadın düşmanın hasından
Hiç kurtulamadın sevda yasından
Emre oldun içtin Tabduk tasından
Yıldız sevdin Şemsi buldun
Çiçekler tanırdı dilleşir dilin
Dervişler dertleşir söyler halin
Derviş baba oldun Yunus sen bilin
Yıldız sevdin Şemsi buldun
Bir küçük göl idin çoştukca çoşdun
Aşıp kırk makamı dört kapıyı oldun
Sel olup deryaya öze kavuştun
Yıldız sevdin Şemsi buldun
Ozanım neylerse eyler ol Yarab!
Yunus gibi döner söyler çalap
Dünya fani bil sen olma der harab
Yıldızlarını sev de Şems olsun vuslat
(İskender Palanın OD adlı kitabından sonra)
4.3.2013 İst/ Ataşehir Perihan Pehlivan
|
Hümeyra Gün | Yunus 'a Kulak Vermek |
İnsan oğlu sanırım ego ile doğuyor. Bazıları bu egoyu köreltmeye çalışıyor, ki bu insan olmanın gereğidir.
Bazıları ise her gün egosunu ,ayna karşısında hohlayıp hohlayıp parlatıyor...
Hele bir de çevresinde yalakaları varsa,kim tutar onu...?
Bazen düşünürüm bir insana olduğundan fazla değer verildiğinde, olmayan hasletler yakıştırıldığında insan nasıl kabullenir bunu.
Nasıl ,' çizmeyi aşıyorsunuz,orada bir durun! 'demez...
Hiç aklım almaz buna...
Ben kendi adıma, baya rahatsız olurum. İtiraz ederim . Zaten o insanlar bana güven vermez...
Ne derler ;'Çok laf yalansız olmaz'
Son yıllarda insanlar şişirilmiş egoları ile bolon gibi dolaşıyorlar etrafta.. Çıt çıkmıyor.
Suskun kalmayı , kabullenmek diye bilirim ben...
Demek ki ,"ver gazı, ver gazı ki ,uçayım ben "diyor şişirilmiş egolar...
Nenemin bir lafı vardı :
*Aşa mahallede bi yalan söyledim, yoka mahallede kendim inandım...
Durum bundan ibaret sanırım...İltifat bile , hani o unuttuğumuz liyakat sistemiyle yapılmalı diye düşünüyorum.
Neyse ne güzeldir insanın haddini de, kendini de bilmesi. ..
Yunus haykırıyor yüzyıllar öncesinden , tüm sadeliğiyle...
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır ______________
(12.4.2017 güncesi )
|
Kemal Kabcık | Yunus EMRE = 000.000.001 = |
Yunus EMRE = 000.000.001 =
12 Temmuz 2013 Cuma 08:32:06
Sen Senliğin Görevini, Ben Benliğin Görevini Bilsek! .
Sevebilmişsen Eğer; İyi, Doğru ve Güzel Olan İnsana! .
Sevilebilmişsem Eğer İyi, Doğru ve Güzel Olan İnsan! .
Hem Sevebilmiş ve Hem Sevilebilmişsen Eğer; “DOĞRU! .”
Seven&Sevilen Paylaşımla; YUVA KURTARIR, YUVA, YUVA! .
{ Yazan: Kemal KABCIK – ANTALYA - 12 Temmuz 2013 Cuma 08:36:57 }
|
Halil Gürkan | Yunus'a Saygı |
Kalplerden çıkarıp kini, nefreti,
Barışa varmaktır Yunus’a saygı.
Yaradılmış yetmiş iki milleti,
Bir gözle görmektir Yunus’a saygı.
İhlasla gerçeği batıldan ayır,
Kaderde saklıdır şer ile hayır,
Haksıza karşı ol, haklıyı kayır,
Kemliği yermektir Yunus’a saygı.
Gönül kitabını bin defa oku,
Yenile kendini, yeniden doku,
Varlığın içinde unutma yoku,
Gönülden vermektir Yunus’a saygı.
Camide, mescitte, namazda, hacda,
Birleşsin cümlemiz aynı amaçta,
Olgun meyve gibi kutlu ağaçta,
Kızarıp durmaktır Yunus’a saygı.
Bir yaratmış Mevla’m her renkten ırkı,
İnsanın insandan olur mu farkı?
Kardeşliği yapıp dillerde türkü,
Birliğe ermektir Yunus’a saygı.
Öz konuşur, sahip olan diline,
Haram katmaz kazancına, malına,
Varını, yoğunu Hakk’ın yoluna,
Aşk ile sermektir Yunus’a saygı.
Ömür imtihandır, bizi sınayan,
Dost olur mu daim dostu kınayan?
Mazlumun içinde kansız kanayan,
Yarayı sarmaktır Yunus’a saygı.
Hatırlayıp her an Tanrı Katı’nı,
Sürdürsek doğrunun saltanatını,
Halil’im dörtnala sevgi atını,
Kalplere sürmektir Yunus’a saygı.
|
Murat Kalaycıoğlu | Yunus Ağıdı |
Daha gençtim Karadeniz
Yüzüp, sana geliyordum
Yanımda süt emen yavrum
Yaşamayı seviyordum
Sular, evimizdir bizim
Dalgalarına doymadım
Yunusların adı olmaz
Yavruma isim koymadım
Biz getirirdik akıla
Denizde, sevinç denince
Yavruma ninni söyledim
Haliç’e girmeden önce
Duyduğumuz seste,
Bizi çağırıyor bir yer
Girdiğimiz kara bir su
Ağızdan girip, bizi yer.
Artık kimler güvenecek
Dalgalarla gelen sese
İsterseniz beni dilin,
Yavrumu gömün denize.
|
Kemal Kabcık | Yunus EMRE = 000.000.002 = |
=Yunus EMRE=
=00.000.001=
12 Temmuz 2013 Cuma 08:32:06
Sen Senliğin Görevini, Ben Benliğin Görevini Bilsek! .
Sevebilmişsen Eğer; İyi, Doğru ve Güzel Olan İnsana! .
Sevilebilmişsem Eğer İyi, Doğru ve Güzel Olan İnsan! .
Hem Sevebilmiş ve Hem Sevilebilmişsen Eğer; “DOĞRU! .”
Seven&Sevilen Paylaşımla; YUVA KURTARIR, YUVA, YUVA! .
{ Yazan: Kemal KABCIK – ANTALYA - 12 Temmuz 2013 Cuma 08:36:57 }
{ DİPNOT: “YAZILARIMI; ‘Courier New’ KARAKTERİ İLE KALEME ALDIM! ” }
|
Hamit Korken | Yunus |
Yunusu,Yunus gibi,düşünmeyen ne bilsin
Kul aşkıyla avunan,Hak aşkını ne bilsin
Yunus imandan kale, girmeyenler ne bilsin
Damlalarda boğulan,deryaları ne bilsin
Yunus bendini aşmış,sıyrılmış cesedinden
İlahi sonsuzluğun,kervanına karışmış
Fırat gibi çağlayıp,dağların ötesinden
Çölleşmiş gönüllere,hasret olup akıtmış
Ağrı dağı zirvesi,cüce kalır yanında
Akdeniz,Karadeniz, damladır ummanında
Gökteki yıldızlara,uzanmış nurdan eli
Küçülmüş fani dünya,sığmaz olmuş bedeni
|
Kaan Saygın | Yunus Gibi |
Korkarım sırtımda sinirlerim aktığında;
Sevdam sevdalardan büyüktür ispat gerekmez.
Balık yediğin taştır, ille şükrün ömür.
Bilen bilir, sözüm sözden uzak, kalem yazdığı silinmez.
Koca dağlar benzemez sana, sen dağlardan dağsın.
Dağlansa dağ dağ bağım, billâh vuslatım dinmez.
Örülsün derim kirpikleri kibirden kabir.
Sana seni söylemeyi arım istemez değil, arım ar bilmez.
Aşım pişmiş değil, aşın pişmeden, bulgur aşı,
Sultanım zamanın görmediği saltanatı saltanata seçmez.
Harfin bulsam anlatmaya mürekkep yaşı, kabul değil.
Sen sırsın âleme, Âlem Sahibi tutmasa, âlem değil kefil.
Övgüden uzaksın, özgüne nur güneş olsa yetişmez.
Dedim, Yunus gibi, pir dedem derler ceddi Hak’tandır.
Dedi, Hak dilinde yar seven, sevdiğinden başka istemez.
|
Kâzım Özgür | Yunus Emre |
Toptuk kapısında kırk yıl çalışmış,
Metanetle her zorluğa alışmış,
Evliyalar dergâhına karışmış,
Yunus Emre yana yana kül olmuş,
Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş.
Yıllar yılı Hakk aşkıyla kavrulmuş,
Yağmur olmuş rüzgâr olmuş savrulmuş,
Manivatın cevherinde yoğrulmuş,
Yunus Emre yana yana kül olmuş,
Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş.
Sözlerin de yanlış bir şey yazmamış,
Böbürlenip, yerinerek azmamış,
Hoş görüyle, hiç kendini bozmamış,
Yunus Emre yana yana kül olmuş,
Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş,
Okumanın öneminden bahsetmiş,
Veciz sözler hep topluma aksetmiş,
Kasideler, hoş edalar raks etmiş,
Yunus Emre yana yana kül olmuş,
Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş.
Dedi kodu hiç kimseyi yermemiş,
Nefsi yenmiş kör şeytana uymamış,
Kibirliler menziline varmamış,
Yunus Emre yana yana kül olmuş,
Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş.
Yoksulluk içinde arpadan aşı,
Hüsnü zan cevheri bulunma eşi,
Allah’ın aşkıyla hep dökmüş yaşı,
Yunus Emre yana yana kül olmuş,
Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş,
Çok sağlamdır iradeli yapısı,
Gizlisi yok hep açıktır kapısı,
Bu dünyada hiç olmamış tapusu,
Yunus Emre yana yana kül olmuş,
Sabır ole Derviş olmuş gül olmuş.
ÖZGÜR der ki: dünya yalan kanmayın,
Yunus olun hiç intizar almayın,
Cehennemin ateşinde yanmayın,
Yunus Emre yana yana kül olmuş,
Sabır ole Derviş olmuş gül olmuş.
Kazim ÖZGÜR 28.Aralık.2012
.
|
Kemal Kabcık | YUNUS EMRE EFENDİMİZDİR; TEK GEREKÇE ile SEVEN ve DUYARLILIĞINI GÖSTEREN! . |
YUNUS EMRE EFENDİMİZDİR; TEK GEREKÇE ile SEVEN ve DUYARLILIĞINI GÖSTEREN! .
Yeterince Düşündüm ve SON KARARIMI VERİYORUM, DİYORSAN EĞER Kİ EY YOLDAŞI;
Sevgisini Umduğun ve Karşılık Bulacağına İnandığın En Samimi Dostuna Git! .
Orada; Aradığını Bulmuş İsen Sen, Aradığınla Yetiniyorsan, Kanaatkâr İsen;
Sevin Arayışının Verimli Bereketiyle; İSTER OYALAN, İSTER ÇALIŞ O Dostla! .
{ Kaleme Alan: Kemal KABCIK – ANTALYA - 28 Aralık 2011 Çarşamba 11:03:55 }
|
Murat Nail Güney | Yunus Gibi (aruz) |
Sevdadır her amel-im, ab-ı hayvan-ımdır bu,
Misk-i anber kokulum hal-i ayan-ımdır bu,
Sanma ki vuslatımı ad-eylemek cihane,
Arife arz-ı halim, bürran efgan-ımdır bu...
Acib sanma ahvalim, nifrin ettim bahtıma,
Bakışın pertev gibidir, ol sine-i tahtıma,
Assı yok, görklü büstan-ım, sehil oldu tarumar,
Yüz dökmek, bürd-ü bar olmuş, hakka ikrarımdır bu..
Miskin muradım, kaçılmaz, kalb-i nami-nar-ından,
Gönül erini üzersin, canana efkarından,
Yunus gibi hicret etmek gerek, dünya dar-ından,
Damar sekitmekir dest-gir, akibet kar-ımdır bu...
sözlük:
amel:uğraş,yapılan iş
ab-ı hayvan: içenin ölmeyeceği su
vuslat: mutluluk,kavuşma
ad-eylemek:ün söhret salmak
arif:bilen anlayan
arz-ı hal:halini anlatmak
hal-i ayan:bilinen hal
bürran:keskin
efgan:çığlık,haykırış
acib:hayret edilecek
ahval:durum
nifrin:beddua
baht:kader
pertev:ışık
assı:fayda
görklü:gösterişli
büstan:bağ bahçe
sehil:kolay
tarumar:perişan
yüz dökmek:şerefsizlik etmek,ihanet
bürd-ü bar:mal mülk,servet
miskin:sevgisini tanrıya adayan
kalb-i nami-nar:yüreğe düşen ateş
damar sekitmek:yapılan hatalardan pişman olmak
dest-gir:tövbe
akibet:sonuç
15/11/2004 bodrum MURAT NAİL GÜNEY
|
Serkan Orhun | Yunus Kolye |
Uzaklardan gel bu kente.
Yorulmuş ol biraz,
biraz da kırgın.
Teninde sıyrık bir
Karanfil kokusu olsun,
Bir elinde de
Yarısı yazılmış
Mavi çizgili bir....................
|
Cemal Süreya | Yunus' Ki Sütdişleriyle Türkçenin... |
Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin
Ne güzel biçmişti gök ekinini,
Düşman müşman girmeden araya
Dolanıp bütün yukarı illeri
Toz duman içinde yollar boyunca
Canından sızdırmıştı şiiri;
Vasf-ı Hal'inde öyle esrikti
Acı dirliği Aşık PAşa'nın,
Günlük gibi havayı doldururdu.
Sevginin ve kimyanın öğretisi;
Bursa 'da otlar ağaçlar arasında
kim yazdı günün aydınlığın
O diri o insan yüzlü beratını
Başka kim yazdı Emir Sultan 'dan
Ve bakalım Balım Sultan Urum Abdallarından
Baba dostlarıyla kadınlarla
Birtakım ilişkilerden sıyrılarak
Çıkarak karıkocalığın dükkanından
Tuttu aynasında Kızıl Deli'yi;
Yağmur altında sicim gibi
Parasını serperken havuzlara
Aşık Garip unutmuştu kendini
Aklını fikrini takıp Mecnun'a,
Oralarda sevgili bir küfür gibi
Son yükselişigibi bir sesin
Demirin taşın yergisiyle dolu
O çimenleri yeşerten nârâ
O dalga dalga yayılan
Anamın içi gib ovalara,
Ve indi mi birden bire inen
SImsıca....................
|
Nuri Çelik | Yunus'um |
Seni gönlümüzde duyamadık
Gerçek yönünü anlayamadık
Biz de heykelini,dikip avunduk
Gerçekte sen,bu değilsin Yunusum.
Senden sonra gelen nesiller
Anlamaktan uzak,karışmış hisler
Gerçeği görmez olmuş,şu aciz gözler.
Oysa herşeyin ile aşikarsın Yunusum.
Adına okul yaptık,park yaptık
Ölümünde seni anıp,tören yaptık
Şiirlerinden kendimize,sanma pay çıkartık
Hayatınla örnektin sen Yunusum.
Seni gereği kadar anlamadık,anlatamadık
Bizden sonrakilere bir ışık tutamadık
Gerçekleri,doğruları hep saptırdık
Putlaştırdık seni,seni YUNUSUM.
(2EYLÜL1991)
|
Seyfi Karaca | Yunus Mevlana Cukka Cikletciligine |
Acep beni de ayni ayardan zerre zurra cekilmis piyangolastirilmis kidemli kademe adamdan ermis yürümüs insan ikramiyesi sayarlar mi gibi gibisine
Söyleyip söyleyip ipligi iligi sökülünceye kadar bugünün hali vakti her bir bozukluga evrilmis devrilmis carkeden insanda bütün anlam ve manaliligini yitirmis kendi halinde hazirkalip soguk ve soyut dayali döseli kelimeleri harfiyyen hecelesrek dagde derede burda ötede her firsatta heryerde…
Acep beni de ne kadar cok Yunusmevlanacilik edersem ucundan kenarindan `vayyy beeeee ne mokkem akil fikir sahibi evla evliya `…derler isliklarlar mi gibilerin gibisine..
Alisilagelmis giderliliktirr ki….
Neredeyse herkes …tiklim tika kücük tefek mevlevi tekkegah ve Yunus Mevlana`ciliktan laf devsirip evelem gevelem tekrarin tekrari karsiliksiz kifayetsiz cirit cortlatirken lafa güzafa; dünya kan gölüydü, ormanlar cot, topraklar corak, ahlak huzur hukuk inanc güven cöl harabi ve Bop harami…....koskoca insan denen nesnedense ara ki bulasinlarla zevk-i safa, ecir cefa kimin koynunda cüzdannda niyet maksat nesi ne kadari varsa, ikisini bir kafa ütüleyip kalp bulandirandan cehennem yuyan cinnet arindiran mülakatsiz muglaktanherkesin mahsusu muhatabi kir, kin, kayip, zül, ziyan, kargasa, kabus, lanet, zifir, zindan, hir, gür, nizah, fitne, fesat…yaninda MEVLANA cümlegahi, bozuk para cikismadigi icin gibinin, cignenip tükürülen ciklet sakizi gibi…
Seyfi Karaca……….Aralik / 15
|
Fırat Çelik | Yunus Emre'ye Hasret |
Kaç mevsim geçti arkandan
Önce ilkbahar yaz sonra kış
Öksüz kaldı şiir, vakit hazân
Kaydı yıldızlar, ahenk ve nakış
Kaç mevsim geçti arkandan
Yunus'um mevsimler kış, bizi bekletme
Gönüller boş, odunlar eğri, gözler kan
Ver kalender nefesini hırkandan, etme
Hacı Bektaş'tan bu yana yoktur yakan
Yürekler çorak mevsimler kış bekletme
22/Aralık/2016
Perşembe
Balıkesir Kepsut L Tipi Cezaevi
A-8 Koğuşu
|
Kemal Kabcık | YUNUS OL; TEBESSÜMÜN DAİMİLİĞİNE! VATANIMIZ SATHI DOSTLUĞUNU; TANI SEN! . Çok Çok Şükürler Olsun; ÂLEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'IMIZA! . |
YUNUS OL; TEBESSÜMÜN DAİMİLİĞİNE! VATANIMIZ SATHI DOSTLUĞUNU; TANI SEN! .
Sevgiyi An ve Yumuşasın; ERDEM YÜKLÜ, İNSAN KARAKTERİ DONANIMLI KALBİN! .
Saygıyı An ve Uzasın Yollar; ERDEM YÜKLÜ İNSAN KARAKTERİ DONANIMI İÇİN! .
Söyle Bize ve Kendinde Tanı O DOST KUDRET YOLDAŞI! . KİM O DOST YÜREKLİ? .
KALP YUMUŞADI; KİM İÇİN? . YOL UZADI; KİM İÇİN? . ŞU ANAN KALP; KİM İÇİN? .
{ Kaleme Alan: Kemal KABCIK – ANTALYA - 23 Ocak 2012 Pazartesi 18:04:19 }
|
İlhan Fuat | Yunusluk Olmuş Sana |
I.
ey gecenin içine düşen gül
uzaksın, aklımdasın, sıcaksın
yeni bir güneş yürüyor üstüme doğru
renksiz uçurtmalar üfürüyorum
aşkına işçi yazılmış gece vardiyalarında
II.
bir akdeniz çiziyorsun üstüme
perçeminde tuz kızları
pruvalar benden bu gece
fenafillah 'düende'lerin
dipsiz kuyu virgülünde
yaşantı-mı-'kantare'
III.
itlaf şimdi özgür bir azrail
tereğin üzerine bırakılmış mektup
bütün kuşlarımı öldürüyorlar
şaşkınım
IV.
kadın da gökyüzü gibi, fazla bakma aklın gider
sımsıkı tutunmalısın hayata,
akdeniz tınısı var kanaviçe mandolinde
V.
oysa o babasını biriktirmişti uzun kızıl saçlarında
belki de yalnızlığın yıkılmış aynalarında
yanlışlar çoğaltmış bi adam, vuruyor
saatleri on ikisinden ve çabucak sönüyor
bir tütün çubuğu gibi tarih-i kadim
VI:
vitrininde tecavüze uğramış cansız bi manken
beni bu dünyaya niye getirdiler diyordu, duydum
|
Hacı Timurtaş 1 | ,YuNUS'un BU BARIŞ YILINDA |
Yunusun adı barışın simgesi
Bozulmasın insanlığın dengesi
Canlar yanıp kan dökülmesin
Yunusun bu barış yılında
Gönüller yunus ile yarışsın
Dünya çocukları görüşüp tanışsın
Selam söyleyin Saddam a barışsın
Yunusun bu barış yılında
Ben ne şairim nede ozanım
Yunus tan ilham alıp yazanım
Günahı bırakın sevap kazanın
Yunusun bu barış yılında
Saddam daki gurur tıpkı Ağrı Dağı
Bush kemiğe dayamış bıçağı
Kopmasın insanlığın umut bağı
Yunusun bu barış yılında
Timurtaş Allah ın garip kulu
Artık yaşamayalım korkulu
Kapanmasın çağın medeni okulu
Yunusun bu barış yılında
Çağımız savaş çağı değil
Zalime zulüme verme meyil
İnsanlığa dostluğa biraz eğil
Yunusun bu barış yılında
|
Hamdi Oruç | Yunusun Güneşinde |
Yunusun Güneşinde
Utansın halinden şimdi
Bahçemdeki iğde ağacım
Yaş kırk
Yunusun çiçek çiçek güneşindeyim
Ne gülüstan olursun sen çiçekli gönlüm
Yunusun güneşinde
İğde ağacım sınıfta kalır
Ellerim ne çiçek olur
Yunusun güneşinde
Yunusun çiçek çiçek
Çiçek güneşindeyim şimdi
Geç kaldım yaşım kırk Yakubuma
İğde ağacım sınıfta kalsın
Gönlüm çiçeklendikçe çiçeklendi...
Tükürdüm kara ve kirli hayatın yüzüne
Yunusun güneşinde
Çiçeklenmek için mısırdayım şimdi
Şikayetim kalmadı zindandan
Zelihayı gördüğüm günden beri
Yunusun güneşinde
Yusuf gibi hayra çıkar rüyaları gönlümün...
Geç kaldım Yakubuma
Kirli hayatı atarsın sofrandan
Yunusun güneşinde
Secde secde
Nefsime çaldım kılıcı
Yunusun güneşinde
Secde secde
Yunusun çiçek çiçek güneşindeyim
Yaş kırk geç kaldım Yakubuma
Utansın halinden şimdi
Bahçemdeki iğde ağacım
Gör gönlüm nasıl çiçeklenecek
Yunusun güneşinde
Yunusun çiçek çiçek güneşindeyim
Çiçekler yunus alnımı ve ellerimi şiir şiir
Sevinçliyim koşuyorum Yakubuma
Ey Yunus güneşimsin batma...
Yunus çiçek çiçek güneşindeyim
Tükürdüm kara hayata...
Yunusun çiçek çiçek güneşindeyim
|
Hacı Timurtaş | -Yunusun Bu BarışYılında |
Yunusun adı barışın simgesi
Bozulmasın insanlığın dengesi
Canlar yanıp kan dökülmesin
Yunusun bu barış yılında
Gönüller yunus ile yarışsın
Dünya çocukları görüşüp tanışsın
Selam söyleyin Saddam a barışsın
Yunusun bu barış yılında
Ben ne şairim nede ozanım
Yunus tan ilham alıp yazanım
Günahı bırakın sevap kazanın
Yunusun bu barış yılında
Saddam daki gurur tıpkı Ağrı Dağı
Bush kemiğe dayamış bıçağı
Kopmasın insanlığın umut bağı
Yunusun bu barış yılında
Timurtaş Allah ın garip kulu
Artık yaşamayalım korkulu
Kapanmasın çağın medeni okulu
Yunusun bu barış yılında
Çağımız savaş çağı değil
Zalime zulüme verme meyil
İnsanlığa dostluğa biraz eğil
Yunusun bu barış yılında
|
Mustafa Deniz | Yurda barış gelir mi? |
Mehmet Beyim yurda barış gelir mi?
Barışa huzura mani olan var
Bir süreç başladı çare olur mu?
Bu sürece baştan cephe alan var
Kim istemez beyim sulhu barışı
Otuz yıldır halkın hayali düşü
Acıdır yokuşa süren var işi
Her ağızdan ayrı telden çalan var
Anlamak zor liderlerin dilini
Taş altına koymaz kimse elini
Hayreylesin Mevla’m yurdun halini
Zihinler tutulmuş başta talan var
Liderin partinin anlaşması güç
Fikir düşünce bir olmadı ki hiç
Kime güveneyim Erdoğan hariç
Siyaset yapanda sonsuz yalan var
Vekil olmuş aklı başında değil
Aslı görevinde işinde değil
Meclisin içinde dışında değil
Meydanı boş bulmuş yurdu bölen var
Canlı cansız yok ki olsun manasız
Hangi mahlûkat var bu kadar kansız
Köpek oğlu köpek dinsiz imansız
Şehadet siz dağ başında ölen var
Karanlık güçlerin şerrine uyan
Vicdanın var ise insan ol dayan
Bir yanda acıyla yanan ağlayan
Bir yanda kahkaha atıp gülen var
Kamburu üstünden atacak olsa
Yaramız tez kabuk tutacak olsa
Ne zaman kavgalar bitecek olsa
Gündemi saptıran aklı çelen var
Gündemi saptıran işitsin bilsin
Tavsiyem odur ki kendine gelsin
Aklını devşirsin başına alsın
Dul yetim sahipsiz sakat kalan var
Her geçen aylarım yıllarım kayıp
İnsana yakışmaz ayıptır ayıp
Mustafa’yım fevc fevc coşup çağlayıp
Gırtlağına kadar sabrı dolan var
|
Hüsnü Atzel | **Yurda Sesleniş/Türkiyem |
Dertli oldum,verem oldum aşkından
Yunus oldum,Kerem oldum aşkından
Garip oldum çıktığımda köşkümden
Sıla sıla burcu burcu TÜRKİYE’M
Sana candır Türk’ün borcu TÜRKİYE’M
Dadaş oldum Erzurum’un barında
Zeybek oldum Aydın ufuklarında
Türk diyorlar diyecekler yarın da
Ben bir Türk’üm Türk oğluyum TÜRKİYE’M
Seni Nasıl Terkeyleyem TÜRKİYE’M
Karacaoğlan ile gurbet gezmişim,
Köroğlu’yla Çalıbelde tozmuşum
Aşık olmuş sana beyit düzmüşüm
Mısra mısra beyit beyit TÜRKİYE’M
Adı gibi kendi yiğit TÜRKİYE’M
Yavuz ile Kanuni’yle bir idim
Fatih ile yeni çağa yürüdüm
Kol kol oldum üç kıtayı bürüdüm
Tarih dizlerimde yattı TÜRKİYE’M
O zamanlar saltanattı TÜRKİYE’M
Atlarıma içek yaptım Tuna’yı
Ben doğurdum zafer aldı sunayı
Al bağrına bu vefakar anayı
Anam sensin babam sensin TÜRKİYE’M
Evim sensin obam sensin TÜRKİYE’M
Afyon’un toprağını suladım
Antep’ini gaziliğe doladım
Maraş’ında bütün kana buladım
Sevinci de acıyı da TÜRKİYE’M
Oğlu da bacıyı da TÜRKİYE’M
Savaş oldu pençeleştim bağrında
Barış oldu yara sardım böğründe
Gazi oldum şehit oldum uğrunda
Alınmadı yarı ömrüm TÜRKİYE’M
Varım yoğum bütün gücüm TÜRKİYE’M
Dağların gülü solsa ne çıkar
Irmakların şehit dolsa ne çıkar
Çıkarsalar,neticede şu çıkar:
Seni benden alamazlar TÜRKİYE’M
Eller senin olamazlar TÜRKİYE’M
Bayrak oldum burçlarına çekildim
Yağmur oldum toprağına döküldüm
Irmak oldum yaylalardan söküldüm
Zaman gelsin harılı harıl TÜRKİYE’M
Akacağım gürül gürül TÜRKİYE’M
Al,Fırat’da kaygulardan yu beni
Sakarya’da şehit diye ko beni
İçlenirim bir hoş eder bu beni
Gerisini getiremem TÜRKİYE’M
Sana destan yetiremem TÜRKİYE’M
Müellifi:
Şentürk ŞAMDANLI
(Em.) J.Kom.Kd.Yzb.
|
Erdal Akçaoğlu | Yurdum |
ziyafet sofrasından
zeytin ekmeğe
mercedes'ten taşarabasına
on bir çocuktan aile planlamasına gitmişim
zincirli kalemlerde kaldı umudum
başlık parasından
dallas'a dek
bir destan yurdum
|
Şebnem Gürsel | Yurdum |
Dağların arasından yolumuz,
Çamların kokusunda yolumuz,
Buram buram Türkiye’miz,
Bir diyarı cennet yurdumuz.
Alabildiğince ormanlarımız,
Gezebildiğince koylarımız.
Görebildiğince yeşilimiz.
Bir diyarı cennet yurdumuz.
Dantel dantel kıyılarımız,
Oyalanmış yemeni tarlalarımız,
Bir bahar çılgını bahçelerimiz,
Bir diyarı cennet yurdumuz.
Ocak 2006
|
Fazıl Hüsnü Dağlarca | Yurdu Severken Duymak |
Aç idi at
Aç idi er.
Aç idi at
Aç idi onbaşı
Aç idi çavuş.
Aç idi at
Aç idi
Üstçavuş
Başçavuş
Gedikli Efendi.
Aç idi at
Aç idi asteğmen
....................
|
Güler Sarıcı | Yurdum |
Zaman zaman sitem etsem de
Yurdumu seviyorum
Şehit babam şehit kızıyım
Yurdum için ölmeye razıyım…
|
Burhan Küçük | Yurdum |
Yurdum
Çekilmiş odama,tarih okuyorum
Okudukça,koltuğuma gömülüyorum
Hayalimde canlanıyor koca tarih
Bazen dalıp dalıp gidiyorum
Hava soğuk,penceremi açıyorum
Yorulmuş gözlerim
Radyoyu tıngırdatıyorum
Çok eski bir şarkı
Babadan yadigar,aşina kulaklarım
Elimde tarih kitabı
Gökyüzünde ay yıldız bir hava
Yurdum diyorum yurdum
İçimde bir şeyler parçalanıyor
Hava soğuk,penceremi kapıyorum
Düşler içindeyim
Dalıp dalıp gidiyorum.
Burhan KÜÇÜK
Kdz.Ereğli-18.11.2004
|
Nilufer Ucuk | Yurdum |
yurdum...
resimlere bakındım,durdum...
hayallere dala durdum.
özlem sararken yüreğimi,
hasterinle kavruldum.
cennet cennet dedikleri, üç beş hurimi?
gel gör ki beni dağlayan, sensin; yurdum...
cennetim....
işte ben senin toprağında, hürdüm...
sevginle yundum...
arındım...ey benim cennet yurdum...
26-04-2011
|
Mustafa Özke | Yurdum |
Güneş vuruyor narçiçeğine
Narçiçeği bir kırmızı bir yeşil oluyor
Süs biberleri güneşten kırmızı çalıyor
Güneş gözümde asılı duruyor
İncirin yaprağı dalından yürüyor
Bahar gelmiş yurduma
Kar yatağından kalkmış eriyor
|
Hikmet Onaç | Yurdum'a Benim |
iki kıt'a üzerindeyer almış
avr'asya demişler yurduma benim
ne fetihler, ne fatihler yaşamış
dünyayı değişmem yurduma benim.
karadeniz başka,telden çalmakta
marmara,ege'si aklımda almakta
insan akdeniz'de huzur bulmakta
dünyayı değişmem yurduma benim.
anadolu'm yanık türküler yurdu
yan yana yaşardı koyun'u kurdu
çerkezi dadaşı,avşarı kürdü
dünyayı değişmem yurduma benim.
dağları bir başka,ırmaklar başka
şairler,ozanlar geliyor aşka
bir namus timsali bambaşka
dünyayı değişmem yurduma benim.
|
Rıza Kaptan | Yurdum Anadolu |
Adım Türk Oğlu
Yurdum Anadolu adım Türk oğlu
Ruhum özüm vatan aşkıyla dolu
Her karış toprağın emanet bana
Canım feda olsun ey Anadolu
Adım Mehmet olur Mehmet'çik olur
Bu vatan toprağı mezarım olur
Diye bunu söyler yemin ederim
Duy bu sözlerimi ey Anadolu
Sınırları gece gündüz bekleri
Atanın izinde durmaz giderim
Gelecek günlerin aydınlık olsun
Diye yaradana dua ederim
Dalgalan sen al sancağım ben varım
Bu vatan toprağı benim al kanım
Ecdadımın yadigarısın bana
Sınırları bekliyen al sancağım
kaptan rıza usta
|
Ahmed Arif | Yurdum Benim Şah Damarım |
Engereğin dişlerine işledim,
Ağu dişlerine
Oluklu, çentik...
Ve vurgun,
Gözleri bir çift cehennem
Burnuna kan tütmüş
Pars bıyığına...
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul-usul
Sevdanı mısra-mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim,
Ben seni sürgünlerde.
Yurdum benim şahdam....................
|
Rıza Usta | Yurdum Anadolu |
Adım Türk Oğlu
Yurdum Anadolu adım Türk oğlu
Ruhum özüm vatan aşkıyla dolu
Her karış toprağın emanet bana
Canım feda olsun ey Anadolu
Adım Mehmet olur Mehmet'çik olur
Bu vatan toprağı mezarım olur
Diye bunu söyler yemin ederim
Duy bu sözlerimi ey Anadolu
Sınırları gece gündüz bekleri
Atanın izinde durmaz giderim
Gelecek günlerin aydınlık olsun
Diye yaradana dua ederim
Dalgalan sen al sancağım ben varım
Bu vatan toprağı benim al kanım
Ecdadımın yadigarısın bana
Sınırları bekliyen al sancağım
kaptan rıza usta
|
Gülten Alp | Yurdum İnsanı |
Ah yurdum insanı! Ne zaman bitecek bu elem keder? Anaların yüreği yine yaralı, babaların içine ateş düştü. Herkes kendi iç sızısında. Ah yurdum insanı ne zaman gülecek çocukların yüzü...
|
Yakup Şimşek | Yurdum er meydani deil muhabbet meydanı |
benkin ortaasyadan dunya kapısını acmısım
bilmedigim sokaklarda at oynatmisim
korkmadan dosta dusmana selam vermis almısım
benkin fatihin torunu aslımı unutmamısım
daglar taslar gerekdiginde yuvam olmus
benim aslim turk tarihde türk kalacakdir
aslımı bilmeyen ecdatımın tarıhınde ecdadimi ornek alacakdır
yurdum ermeydani deil muhabbet meydanı
benkin üc kıtada ay oynatmıs kılıc kusanmısım
RESULE EKREME e inanmıs sancak almısım
adeleti bilmis adelet dagıtmısm
hakkı bilmis hakka boyun eğmisim,
yurdum er meydanı degil muhabbet meydanı
tarih sayfaları destanlarımla sayfa sayfa dolmus
her topragim ALLAH (cc) İCİN akan kanla boyanmıs
bayragim al olmus sancagım İSLAM
KEFENİM ELBİSEM SUYUM ZEMZEM
ALLAH (cc) İCİN BEDENİM OLUR DİRHEM DİRHEM
yurdum er meydanı degil muhabbet meydanı
basım dik yüregim muhabbetle dolu
gitdigim yol HAK İSLAM NAKSİBENDİ YOLU
KOLUM REYHAN ERZİNCANI HALİDİ KOLU
MÜRŞİDİM H.A R SEYİD SOYU
YURDUM ER MEYDANI DEGİL MUHABBET MEYDANI
|
Tülay Sustam | Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... |
Onbeşinde at üstünde gelin
Onaltısında anne olur
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Ya emmioğlu ile evlenir
Ya da babası yaşında ki adamla
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Tarlaya gider, ahıra gider
Hayalleri köyden öteye gitmez
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Olur ya genç yaşta dul kalır
Töre kurbanı olur, kaynıyla evlenmek zorunda kalır
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Kızı olsun istemez, oğlu olsun ister
Alın yazısı anne yadigârı, kızına mirasıdır
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Anne, baba, kardeş dayağı yer
Üstüne bir de koca, kayınpeder dayağı yer
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Kocasının çocuğu olmaz, kendisi suçlanır
Haberi olmadan kuma getirilir, hep aşağılanır
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Doğum için kızaklarla başka bir köye götürülür
Bir can dünyaya getirir, kendi canından olur
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
En büyük hayalidir okuyup, yazmak
Kız kısmı okur mu diye üstüne bir de yer dayak
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Gelinlik yapar, kadınlık yapar, annelik yapar
Yine de insan yerine konulmaz
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
|
Cahit Külebi | Yurdum |
1917 senesinde
Topraklarında doğmuşum.
Anamdan emdiğim süt
Çeşmenden tarlandan gelmiş.
Emmilerim hudutlarında
Senin için döğüşürken ölmüşler.
Kalelerin burcunda
Uçurtma uçurmuşum,
Çimmişim derelerinde.
Bir andız fidanı gibi büyümüşüm.....................
|
Şahabeddin Erzurumluoğlu | Yurduma Öz Eleştiri |
Bereket fışkıran toprağı yaktık
Suları kirletip mikroplu aktık
Çevre konusunda sınıfta çaktık
Hayvanlar kaçıyor bizim diyardan
Kırmızı Bibere boyayı kattık
Doğal dondurmaya süt tozu attık
Cevizli sucuğu şekerli sattık
İnsanlar kaçıyor bizim diyardan.
Göç yolunda kuşun suyunu kestik
Sazlığı ateşe vererek estik
Dağlarda ormanı epeyce kestik
Martılar kaçıyor bizim diyardan.
Sigorta var diye kibriti çaldık
Zengin olmak için ihale aldık
Allah’tan korkmadan harama daldık
Tartılar azıyor bizim diyarda.
Dostlar acı söyler doğru sözleri
Hatasından döner gören gözleri
Gerçek yiğitlerin sağlam özleri
İnsanlık uçuyor bizim diyarda…
|
Yılmaz Arslan | Yurdumda ilkbahar |
Evren titrer uyanır gelince her ilkbahar
Can taşıyan ne varsa hepsini neşe sarar
Yağmur, güneş, havası bütün varlığa yarar
Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar
Düz, bayır, kuytu, ova her taraf yeşillenir
Sarmaşıklar, dikenler, tüm bitkiler güllenir
Her şey kendi halinde lisanınca dillenir
Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar
Nehir, ırmak, dereler huşuyla durgun çağlar
İpek nakış misali kayalar yosun bağlar
Birbirine uyumlu hepsi bir ahenk sağlar
Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar
Rençper ekmiş misali düz ovalar çimlenir
Köylerde, kasabada tarla bahçe bellenir
Gözelerden süzülen akan sular göllenir
Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar
Gökyüzünde bulutlar nazlı nazlı dolanır
Dökülen yağmurlardan akan sular bulanır
Her çiçeğe baktıkça aşıklar duygulanır
Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar
Arılar vızır vızır dolaşır çiçekleri
Bal ile doldururlar kovanda petekleri
Melekmiş zannedersin uçan kelebekleri
Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar
Tüm canlılar sevinçle sağa sola koşuşur
Kendi aralarında dillerince konuşur
Aşka çağıran demdir, bir şekilde buluşur
Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar
Tepeler uzaklardan görünür gelin gibi
Sıcaktan bunalanı serinler ağaç dibi
Gelenektir töredir beklenir Hızır Nebi
Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar
Şölen varmış misali ötüşür cümle kuşlar
Akseden nağmelerden ses verir sanki taşlar
Kısacası her sene hayat bir başka başlar
Yurdumda köşe bucak gelince her ilk bahar.
|
Hasan Sancak | Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” |
Gençliğe armağandır-Gençlik Spor Bayramı
Bu günü kutlar iken-kalpten atarız gamı
Önemini anlayın-yaşatın yüreklerde
Gücü taşımalısın-ruhlarda bileklerde
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
16 ve 19-1919
Aylardan Mayıs ayı-hepimiz Türk oğluyuz
Yolculuğu hatırla-ama kolay değildi
Atatürk’ün önünde-bütün başlar eğildi
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Önemli olaylardan-biri unutma bunu
Evet seveceksiniz-Türk’ümü bir de O’nu
Samsun'a ayak basış-çaresiz bir milleti
Bütünüyle yok etti-ortadaki illeti
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Birinci Dünya Harbi-kötüleşmişti şartlar
Önümüze konmuştu-çeşit çeşitti kartlar
İşte böyle bir günde-çıktı Büyük Bir Önder
Düşün dedi peşime-tarih bize bunu der
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Samsun’a ayak bastı- Milli Mücadele'yi
Atam burda başlattı-mücadeleyi iyi
İstanbul’dan başlayan-böyle yüce yolculuk
Kurtuluşu simgeler-meydanda çoluk çocuk
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
İşgal kuvveti için-Samsun önemli nokta
Bunları biliyordu-Mustafa Kemal Ata
Stratejik bakımdan-bilinsin önemliydi
Canım Atatürk’ümüz-O başarılı idi
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Samsun Karadeniz'den-Orta Anadolu'ya
Açılan kapısıdır-oluştu sağlam kaya
İngilizler 9 Mart -1919
Samsun'a çıkmışlardı-bağrımıza bastı tuz
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Manzara şöyle idi-İngiliz kuvvetleri
Boy gösteriyorlardı-kaplamışlardı yeri
Buna tepki olarak-Hamdi adında Teğmen
Askerle dağa çıktı- can öğrenmelisin sen
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
İstanbul'dan başlayan-Samsun'da eren sona
Yolculuk esnasında-çok görev düştü cana
Atam Tuğgeneraldi- görevli bir askerdi
Giyim buna uygundu-Kemal yiğit bir erdi
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Samsun’a gelir gelmez-giydi sivil elbise
Gerçekten dikkat etti-ses verdi her nefese
Görevi belli idi-Samsun ve civarında
Huzuru sağlamaktı-enerji vardı canda
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Kendisine bağlıydı-Sivas ile Erzincan
Trabzon ve Erzurum-öteki ilimiz Van
16 Mayıs günü-günlerden Cumartesi
Kaptan İsmail Hakkı-o gemi idaresi
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Bandırma Vapuruyla-ayrıldı İstanbul'dan
18 Subay ile-çıktı Samsun'a yaman
İsimleri bellidir-tanıyalım onları
Bir dua gönderelim-verelim itibarı
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Müfettiş Kurmay Başkan-O Albay Kazım Dirik
Mehmet Arif Ayıcı-başkan yardımcısı ilk
Kurmay Binbaşı Hüsrev- Binbaşı Kemal Doğan
Dr. Albay İbrahim Tali Öngören bu can
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Binbaşı Refik Saydam-Cevat Abbas Gürer’im
Ali Şevket Öndersev- Muzaffer Kılıç erim
Üsteğmen Hayati’yle-Yüzbaşı Mümtaz Tünay
İsmail Hakkı ile- canım Mustafa Süsoy
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Üsteğmen Abdullah’ım- Katip Memduh’um ile
Katip Faik Aybars’ım-onlarda geldi ile
Albay Refet Bele Bey- Teğmen Hikmet Gerçekçi
Korumayı sağladı-Atama oldu bekçi
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Üç gündüzü üç gece-Salı sabah altıda
O Mıntıka Palasta-ayrıldı birer oda
Rumlar baskın yapıyor-yıldırma katliamlar
Bölge öyle hassastı-durmuyordu yamyamlar
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Atatürk’ü Samsun’dan-bilin Havza’ya kadar
Yanından ayrılmayan-Şükrü Tolun eri var
Çünkü o Alaçamlı-yaptı vazifesini
Gerçekten sevindirdi-ilçemizi ve beni
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
25 Mayıs günü-Atam karargâhını
Havza'ya naklettirdi-unutmayın o anı
Mesudiye Oteli-kiralanıp seçildi
Bütün teçhizatlarla-odalara geçildi
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Oluştu milis gücü-baskı arttı iyice
Askeri üniforma-çıkartıldı netice
Samsun'uma çıkışı-o hürriyet ateşi
Memleketimi sardı-toplandı baba eşi
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Hep rüzgârı ekenler-evet biçti fırtına
Yürekli sesi duydu-çocuk genci ve ana
Kurtuluş Savaşı'nı-kazanan milletimiz
Devletine kavuştu-o an cemiyetimiz
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
1924–20 Eylül gününde
Atam tekrar Samsun'da-eşi amca ve dede
Devletimiz kurulmuş-o savaş sona ermiş
İbrahim Veysi Başkan-onura yemek vermiş
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Yaptığı o konuşma-çok önemli manalı
Mesajlar içermekte-sözleri 'Anzer Balı'
Ben Samsun'un halkını-evet gördüğüm zaman
Yurt ve millete ait-kararlara koştu can
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Gözlerinde gördüğüm-ümit vatanseverlik
Müspet inanca sahip-ruhunda fedakârlık
Samsunluyu anlatan-nice naçiz ifade
Manası çok önemli-bak söylendi nerede
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Atamın doğum günü-çünkü 19 Mayıs
Hainleri görünce-kalbimize basar hırs
Öğretmen Hasan söyler-haydi gençler ileri
Çağlara ulaşalım-asla yok dönmek geri
“Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü
Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
|
Hasan Sancak | Yurdumu sevdiğimden Kaynıyor benim kanım |
Hey vatanım vatanım
Bu ülke benim canım
Taş ve toprağı aziz
Ben o ruha hayranım
Yurdumu sevdiğimden
Kaynıyor benim kanım
Hey bayrağım bayrağım
Çok kutsaldır toprağım
Dört mevsim yaşanıyor
Türkiye’mdir uğrağım
Yurdumu sevdiğimden
Kaynıyor benim kanım
Hey milletim milletim
Kahraman cemiyetim
Sevgisi gönüllerde
Kayboluyor illetim
Yurdumu sevdiğimden
Kaynıyor benim kanım
Hey devletim devletim
Bırakmazsın hiç yetim
Tanıtırsın bizlere
Dost ile düşmanın im
Yurdumu sevdiğimden
Kaynıyor benim kanım
Atatürk’ten armağan
Onunla bulduk derman
İnsanlar okuyorlar
Cumhuriyettir ferman
Yurdumu sevdiğimden
Kaynıyor benim kanım
Hasan söylüyor sözü
Yere düşürmez közü
Yazdığı bu şiirler
Anlatılanın özü
Yurdumu sevdiğimden
Kaynıyor benim kanım
|