poet
stringlengths
3
47
title
stringlengths
1
168
poem
stringlengths
3
159k
Ahmet Sadi
Yufka Yüreğim
Ah bu yufka yüreğim Her heyecanı aşk sanan ve her göz yaşını üzüntü söz dinlemez ve aciz yüreğim bu yufka yüreğim
Nafi Çağlar Hacıömerli
Yuğ
Sılada yıllarım tam bir yuğ. Memlekete olsam bir başbuğ. Çıkıp varsam Gazi İli'me, Dostlara taç etsem birer tuğ...
Berkay Kur
Yudum Yudum
Geceler çok zalim sabahı çalmış Karşıma hep seni seni getirir Mutluluk ümidim vuslata kalmış Beni yudum yudum hasret bitirir Tarifin olmuyor ne kadar yazsam O yalan sevgine ne kadar kansam Bu ömür seninle olacak sansam Beni yudum yudum hasret bitirir Kaç şeyde sen vardın unutamadım Kendimi fallarla avutamadım Pınarı gözümde kurutamadım Beni yudum yudum hasret bitirir Ardından küllenmiş bir ateş vardı Yarısı karanlık bir güneş kaldı İçimi bin keder bin hüzün sardı Beni yudum yudum hasret bitirir Şu gönül dediğin ne belalıdır Canından çok seven bir sevdalıdır Her aşkın sonunda hep yaralıdır Beni yudum yudum hasret bitirir Yaşarken ölmekmiş şimdi anladım Kördüğüm olmuşlar gecem sabahım Umutlar tükenmiş sabır Allahım Beni yudum yudum hasret bitirir 07/ 08/ 09.....Berkay Kur. Gönül Dostlarımdan ................................... Ne olurdu deseydin bana kal Saadet elimde işte gel de al Sözlerin gelirdi bana bal Beni yudum yudum hasretin bitirir........Nuran Üçer (nur@n-/mor-düşler) Iki elim kanda düşsemde dara Bakmazdım yağmura tipiye kara Bağlanmış yollarım varamam yara Beni yudum yudum hasret bitirir..........Ahmet Daş (adas2023) Geçtiğim yollarda izin kalmamış İçimi kemiren hicran doymamış Yakarışım boşa vuslat bulmamış Beni yudum yudum hasret bitirir........Hamit Yalçın (kısmetolursa) Değer vermiş çok sevmiş seni yüreğim Ayrılıkmış benim sevdam nerden bileyim Hadi git katre katre büyüyen hasretini çekeyim Nasılsa bu hasret beni zamanla tüketip bitirir........Filiz Aktaş (okutucu) SEVDA YOLLARINDA ÇİLE ARADIM DÖKÜLEN SAÇLARI BİR BİR TARADIM SEVGİYLE SARMAKTI SENİ MURADIM EN UFAK BİR SİTEM BENİ BİTİRİR..........Şerafettin Muş (Dost Şeref) Arada dağlar var ve engin deniz deniz Hasret yükü çok zor soldu gül beniz Şiirler, şarkılar senden birer iz Beni yudum yudum hasret bitirir...........Derya Sezer (Derya* Denizi*/ D.Sezer) Sevdanın ışığı ne zaman söner Hasretin kokusu üstüme siner Sensizlik üstüme yük olup biner Beni yudum yudum hasret bitirir.......Mehmet TEKECİ (SadeceMIM/Mehmet TEKECİ) Bu gün yarın derken bitti, ömürden ömür, Bu hasrete dayanır mıydı olsaydı demir, Yarap! İhsan eyle Eyyüp'ün sabrından sabır, Beni yudum yudum hasret bitirir.........Bilal ÖZCAN ANLADIM Kİ SOLUĞUM SENSİN MUTLULUĞUM DA SEN SENİ SEVİNCE YAŞADIĞIMIN FARKINA VARDIM ŞİMDİ İSTERİM Kİ TEK BEDEN OLALIM SENİNLE EBEDİYEN SAKIN SEVMEKTEN KORKMA BENİ BIRAKMA ELLERİMİ BENİ YUDUM YUDUM HASRET BİTİRİR......ŞENSES US (gülümsün www)
Refah Torlak
' Yudum, Yudum '
“ YUDUM, YUDUM “ Bıraktığın O veda mektubunu okudum Her kelime hüznünü sindirdim yudum, yudum Tüm senli anıları yüreğime dokudum Kabus dolu geceler sanma sensiz uyudum Refah TORLAK / RETOR Haziran 2011
Mehmet Soysal
Yufka Yurek
"Çok Taş Kalplisin beni sevemedin" dedi. Oysa ki Ben Şeytanı bile kıramayacak kadar yufka Yürekliydim, Günah işlerken...
İsmail Aslan
Yuh
Bazen duymadım genelde dinledim sözünü Yaktım kalbimi ama sen görmedin közünü En kısa zamanda sen git iki gözünü Bir kontrol ettir bence hasta Merak etme dedim hazır telin duvağın Direği olacaksın o sımsıcak yuvanın Duymuyor musun sanki sağır kulağın Bir kontrol ettir bence hasta Daha bitmedi bekleyin biraz durun Burnunun ucundaydım,yalansa beni vurun Bir türlü alamadı kokumu o beğenmez burun Bir kontrol ettir bence hasta Herkese dedim Seytin benim bunu bilin Ben yoksam O'na bakanı dünyadan silin Yine de tat almamış benden o eşşek dilin Bir kontrol ettir bence hasta Gözünün önündeydim ya da kulağının içinde Burnunun dibindeydim ya da dilinin ucunda Zaten hiç hissetmedin ki ellerimi avucunun içinde Bir kontrol ettir bence hasta Dost diye güvenme dedim kazarlar kuyunu Aksine canciğer oldun çıkardın işin suyunu Dediğimi dinle git göster şu beş duyunu Bir kontrol ettir bence hasta Çok şanslısın tanıdığım bir doktor var Git O'na de ki 'acele yaralarımı sar' Geç kalma bence hala vaktin var Bir kontrol ettir çocuk yasta
Şair Orhankızlarkayası
Yuh Be Dünya
Nede çokmuş amerika uşağı Yok, ediyor bir nesille kuşağı Buna sessiz kalan ondan aşağı Yuh be dünya sağırmısın körmüsün? Petrol değil ki fışkırıyor kan Katliam yapıyor şu amerikan Onlar insan yazık hepsi birer can Yuh be dünya sağırmısın körmüsün? Şimdi halimize pis pis gülüyor Âlem susmuş bir tek coni ürüyor Müslüman’ı yurtların’dan sürüyor Yuh be dünya sagırım’sın körmüsün? İsraille birlik olup yıkanlar Sıra sizde ey seyire çıkanlar Ölen çocuk insafsız’ca bakanlar Yuh be dünya sağırım’sın körmüsün?
Seyfet Bozçalı
Yuh de gitsin Arkadaş!
Utanmaza yüz bin kelam söylesen de kar etmez! Senin sözün söz sayılmaz, yorulma be arkadaş! Yuh de gitsin, tüh de gitsin, imansızsa ar etmez! Sessiz çığlıklar duyulmaz, kurulma be arkadaş! İçimizde hainler var devlete göz kestirmiş Aldıkları işaretle vahşet, dehşet estirmiş Bu kahpe soğuk yüzünü tekrar, tekrar göstermiş Kahpelikten hiç cayılmaz, kırılma be arkadaş İp puştun eline geçmiş, ne hayret et, ne şaşır! Bir yara görmesin zalim onu sürekli kaşır Kanalları lağım olmuş durmadan pislik taşır Doğru bir haber yayılmaz darılma be arkadaş! Der Bozçalı bu aymazlık dertlerimi katlıyor Şu terörden bıktık artık sabır taşı çatlıyor! Top patlasa ne yazar ki, zaten her gün patlıyor! Gafiller asla ayılmaz, gerilme be arkadaş!
Mikdat Bal
A-yuh de gitsin!
Utanmaza yüz bin kelam söylesen de kar etmez! Senin sözün söz sayılmaz, yorulma be arkadaş! Yuh de gitsin, tüh de gitsin, imansızsa ar etmez! Sessiz çığlıklar duyulmaz, kurulma be arkadaş! İçimizde hainler var devlete göz kestirmiş Aldıkları işaretle vahşet, dehşet estirmiş Bu kahpe soğuk yüzünü tekrar, tekrar göstermiş Kahpelikten hiç cayılmaz, kırılma be arkadaş İp piçin eline geçmiş, ne hayret et, ne şaşır! Bir yara görmesin zalim onu sürekli kaşır Kanalları lağım olmuş durmadan pislik taşır Doğru bir haber yayılmaz darılma be arkadaş! Der Mikdadi bu aymazlık dertlerimi katlıyor Şu terörden bıktık artık sabır taşı çatlıyor! Top patlasa ne yazar ki, zaten her gün patlıyor! Gafiller asla ayılmaz, gerilme be arkadaş! Ozan Mikdadi
Fikret Turhan
Yudum yudum...
Kadın, ses'tir... Duyulmayı.... Kadın, göz'dür... Bakılmayı... Kadın, el'dir... Tutulmayı... Kadın, saç'tır... Okşanmayı... Kadın, giz'dir... Saklanmayı... Kadın.su'dur.... Yudum yudum.., Tadılmayı bekler..... Fikret Turhan-YALOVA 07.03.2013
Nesip Aykın
Yuh Olsun
Yuh Olsun Hakkı tespih edip çekmeyenlere, İyilik tohumu ekmeyenlere, Ateşten umut bekleyenlere Yuh olsun kardeş yuh olsun, Kalan ömrüm hayırla dolsun. İslam’ın şartını bilmeyenlere, Yetim gözyaşını silmeyenlere, Senede bir zekât; vermeyenlere, Yuh olsun kardeş yuh olsun, İnanan ahrette murada ersin Misafire kucak açmayanlara, Güzel aşk badesi içmeyenlere, Falcıdan teselli bekleyenlere, Yuh olsun kardeş yuh olsun Hesap günü gelsin mahşere kalsın. Sapıklıktan inatla dönmeyenlere, Karun gibi mal ile gülmeyenlere, Fani dünya hak yolunda ölmeyenlere, Yuh olsun kardeş yuh olsun, Zalimin dünyada çiçeği solsun. Yetimin derdini sormayanlara, Derliye derman olmayanlara, Haramdan zıkkımdan doymayanlara, Yuh olsun kardeş yuh olsun, Hakkın çeşmesinden testimiz dolsun. Garip nesip dünyadan murat almamış, Kara toprak insanlara doymamış, Bu dünya ki Süleyman kalmamış, Yuh olsun bilmeyene yuh olsun, Gayri imansızlar imana gelsin, Nesip Aykın-tortum-1987
Şevki Kayaturan
Yuh Olsun
Ne Mutlu ki Türküm diyebilene Halaylarla asker olup gelene Vatan için şehit olup ölene …..Sana kurşun sıkanlara yuh olsun …..Sana selam durmayanlar kahrolsun. Başı,eli, ayağında kınası Asker diye bayram yapar anası Kabul olur derler baba duası …..Kahpe kurşun sıkanlara yuh olsun …..Sana selam durmayanlar kahrolsun. Ay yıldızı dalgalandır her yerde Bilirim yiğitlik elbet var serde Şüheda olunca kalkarmış perde …..Sinsi plan kuranlara yuh olsun …..Sana selam durmayanlar kahrolsun. Bayrağın aldığı renktir kanımız Feda olsun vatan için canımız Bu uğurda harcamazsak malımız …..İnsan diye gezenlere yuh olsun …..Sana selam durmayanlar kahrolsun. Kayaturan, Mehmet demek er demek Vatan için verilecek ser demek Cennet onun girilecek yer demek …..Değer kıymet bilmez isem yuh olsun. …..Sana selam durmayanlar kahrolsun. (16.10.2009 Saat: 11.28)
Erdal Erbaş
Yük! ..
Ağır Yük Ezmez İnsanı; Kem Sözün Ezdiği Kadar! .. Ne Var Dünyada Güzel; Saygı ve Sevgi Kadar.. (erdlerbş)
Abdullah Yaşar Erdoğan
Yuhlar Sana
Güneş hep üzerine doğdu. Bize emanetler bumuydu? Susmanı sağırlar da duydu, Yuhlar sana ey insanoğlu. Sen zavallıların zavallısı, Olma dünyanın sevdalısı, Kurtulur imanın meraklısı, Kendine gel ey insanoğlu. Bizler insanız, elbet insan. Yaptığımızı yapmaz hayvan. Şükretmez isek Hakk’a her an, Yuhlar sana ey insanoğlu Akılsızdır şu hayvanlar bilirsin, Onlardan sana medenilik gelsin. Belki o zaman Hakk’a şükredersin. Kendine gel ey insanoğlu. İnsanız der insana benzemezsin, Hayvan bile zikirde bilmelisin, Batılsa yolun sen değersizsin, Yuhlar sana ey insanoğlu.
Sıtkı Gökmen
Yük
Kızıldı saçları. Güneşin doğumuna gebe gökyüzü gibi, Yüzündeki hüzün. Gözlerindeki keder yaşlandırmış gibiydi. Henüz yirmi beş bilmediniz yirmi sekizindeydi oysa. Onu ilk omzumda ağlarken tanıdığımda, On ikinci günüydü tanışmamızın. Bir yabancıyken dost olmuştuk. Paylaşılan dertler onu hafifletmiş, Beni yormaya başlamıştı. Bir anda güldü, Sonra ağladı, Gülüşüm benim içindi dedi. Sayende bir dost kazandım. Ağlamam ise senin için, Benim çözemediğim sorunlarım sana da yük. (NİSAN 2003 DİYARBAKIR)
Olgu Gürdal
Yük Gemisi
Bir haziran sabahı yaklaşıp yanıma sessizce, onca yükü yükledin kalbime Ve sonra bir gün, o yükleri boşaltmak için senin limanına sığındım yine... Söyle sevgili, değişen ne?
Veysel Şimşek
Yük Bana
Cahille konuşurken hep sustum, Sebebsiz bir yere hayata küstüm, Nedir bu şaşkınlık nedirki dostum, Sanki Dünya üzerimde yük bana. Her zaman şükrettim olsamda naçar, Allah bir kapı kapatır bir kapı açar, Vesvese sıkıntı uykular kaçar, Sanki Dünya üzerimde yük bana. Ben yalancı insanlardan bıkarım, Deli olur zivaneden çıkarım, Elimde olsa Dünya seni yıkarım, Sanki Dünya üzerimde yük bana. Kimisi helal yer kimi haram yer, Dünya sende doğru İnsana yok yer, Senden bıktı şair sana lanet der, Sanki Dünya üzerimde yük bana. Asla hiç yanıma koymam haramı, Bu yüzdenmi derin açtın yaramı, Bitmez gariplerin bitmez dramı, Sanki Dünya üzerimde yük bana. Doğru oldum dürüst oldum olmadı, Şimdiki İnsanlara güven kalmadı, Çok düşündüm ama aklım almadı, Sanki Dünya üzerimde yük bana. Çalış çalış yinede aç karınlar, Belli olmaz ne gösterir yarınlar, Dünya sende say say bitmez sorunlar, Sanki Dünya üzerimde yük bana. Asla gerçeklere yalan katamam, Bir sitrestir üzerimden atamam, Gündüz gece uykum kaçar yatamam, Sanki Dünya üzerimde yük bana. Başımı yastığa koyduğum zaman, Garip Veysel'imin Dünyası duman, Zalimler zorbalar dinlemez aman, Sanki Dünya üzerimde yük bana. Tel:05379590555
Âşık Enver Gürkani
Yük olur
Aşıklık dediğin kılıçtan ince Şahıstan şahısa değişir bence Işık gönül hanemize girince Karanlık bertaraf olur yok olur Emeğini güzel yerlerde harca Nafile tüketme başka amaca Varın yok olurda batarsan borca Eleme düşersin derdin çok olur Razı olan kuldan eylesin Allah Göstermez sıkıntı bize inşallah Üzüntü başlarsa bir maazallah Ruhun vücuduna ağır yük olur Kazanmalı daim helalden aşı Aşık Gürkani’ nin bu özdeyişi Nefsine uyarsa eğer bir kişi İllet onun için müstahak olur Âşık Gürkani
İbrahim Çelikli
Yukarı Tırtar (Çalı Hakkında Duyarlı) lılar.. Arayanlar
Bu Sayfada Yukarı Tırtarlı olup; yorum yazmasa da hissiyatını dile getiren sayın köylülerimden aldığım mesajları aktarmaya çalışacağım Süleyman Çelikli / Isparta '-bazılarını okumamışıyın, Aşalam hakkında yazdığını okudum, kendime gelemedim.. bu gadar duygusal olduğumu bilmezdim' Ramazan Sarıgül / Malatya '-Gurbette teselli, ilaç gibi.. bobam Mustukoğlu'na da yer verdiğin için teşekkürler, gelecekte köyümüz adına büyük bir çalışma' Fatih Şen /Isparta (Adilin Arif'in torunu) '-ilk günden rekora gidiyor.. okuyup baş sağlığı dileyenler oldu' Şah İsmail Şen / Belçika '-3,5 günde bitirdim, gece gündüz okudum, hayatımıza renk getirdin' Polat Gökarslan / İzmir '-Köydemişim gibi, ne önemli insanlarmışız' Yaşar Karakaya / İzmir '-herkesi yazmış seni yazmamış deyollar, 'emme biz o adamınan hiç macera paylaşmadık ki' dedim' Murat Karademir / İzmir '-gurur duydum' Mehmet Deveci / Fransa '-basıldığında haberim olsun, istediğin kadar, gönderebildiğin kadar gönder' Cavit Yaldız / Em.Polis '-tazminat davası açarlar' Mustafa Karakurt / Tedaş Md Yrd. '-Türkçe'ynen oynama gakma, Türkçe'yi fakirleştirme' Mehmet Gökarslan / Isparta İl Bayındırlık Müdürü '-bizim şiir yazma yeteneğimiz yok, yazma şansımız yok' Mehmet Ali Sarıgöl / Em.Öğretmen '-dramatik, çok fazla dramatik, tebessüm ettirt biraz da' (yazma tarzıma yön verdiği için teşekkürler, ama içimden gelen de işin acıklılığı) Rahmiye Hala / Akaba '-nerden bilir-duyar, nassı aklında dutar-akıl yetiirisin eşşen eşşek sıpası' Azmi Karakaya / İzmir '-O sen misin' Hasan Ali Alacan/ İzmir '-emek verilmiş büyük bir çalışma kutlarım' Ayselin Kızı / Antalya-İstanbul '-dedem şu an hastanede, ona büyük moral oldu, tüm ailem adına dedem Arif Ali Bıçaklı'ya çalışmalarınızda yer verdiğiniz için minnetrarız' Arif Ali Bıçakçı'nın eşi (33 yıl sonra) 'sen hakim'min, hasan mı' (ikisi de değilim, ben aralarındakiyim) Sadullah Işıklı '-çok geç kaldın o(ğ) lum! .. çoook' (ölümünden 10 gün kadar önce) Allah rahmet eylesin Efendi '-merhaba.ben ahmet karakayanın(arif amadı) torunuyum.şiirlerinizi beğenerek takip ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum. kitabınızı istanbulda bulabileceğim bi yer var mı? ' Murat Karakaya / Orman Mühendisi '-İngilizin, Kişir Ali'nin adı 'Sarı Ali' enişten tabi, de! Hacı Adile niye Deli Adil dedin' Yıldırım Çelikli / Babam '-yazsan ne olacak, eline ne geçecek' Yakup Kaya / Deli Yakıp / Cüce Melidin oğlu (Çalı'nın baş tiplemesi) '-yaa demek ibrem efendi Deli Yakıp da kitap oldu ha' 'gorkman gari bana ölüm gelmez' (oysa bu konuşmadan iki hafta sonra duydum akibetini.. Kabri Cennet olsun) Ümmü Karakuyu / Teyzem - (Köseoğlu'nun gelini) '-yağ-dolaz Kösenin gelininde' bobamı da yazsaydın ya İrbem.. Fahri Altınay - (Foto Fahri) Antalya '-güzel.. çok güzel, ben de eski resimler olacak, seve seve onur duyarım' (hala haber yok) Ramazan Karakurt (em.öğretmen) Arifağa'nın oğlu 'Güçcük Gelini hiç yazmamışsın' kitap basılınca habar ver, yeğenner isdeyo, yollayayın Mevlüt Alacan -İzmir (Pandal'ın, Aça'nın oğlu) '-benden bile iyi hatırlamışsın anamı' Mehmet Çapraz - Vali Yardımcısı '-bu yeri doldurulamaz akademik bir çalışma kesinlikle, emek vermişsin, bundan para kazanmalısın' Cüneyt Avcı / Paris '-Dayı ömrüme ömür kattın, gülcemi, ağla(ya) cağımı bilemedim, memleketimi çok özlemişim ilk fırsatta gelecen, sana da uğraycan' çalı okurla tanışsın artık.. Mülayim Karakurt / Almanya '-destan yaşamışız desene, seni okuyunca farkettim' Musa Şen '-gün gelip sorulcağmış, galeme alıncağmış' gerçek dünyaya gedmeden eveli azabından goru Ya Rabbi, vardır bunun bi hikmeti Ali Şen '-köyümüzün adına iftihar etdim' Hacı Ali Karakaya - Isparta '-Tebrik ederim abi valla, sen de yazmasan yazılmaz giderdi' Ahmet Şen / Cami Yaptırma Dernek Başkanı '-ağamı da yazmışsın, cami inşatını da' (minareyi senin yaptırdığını da yazdım) Osman Altınay (Osman Çavışın Hoca'nın oğlu) '-dezolu! bazı şeylere özen göster, kimsenin onurunu kırma' Mikail Kılıçlı / İstanbul (köyden 'Amerika görmüş' biri) '-ne yani,...' '-köy adına ne yapmış oldun, sizin gibiler bu hale getirdi bu memleketi...' '-eniştem (İzzetin Elif'in kocası) hasda yatanda güldü valla' Süleyman Karakoyun - Köy Muhtarı '-abey ne deyon sen yau, gorkma evelallah, sizin gibi abiler oldukça' Mehmet Çay / İzmir '-gardaşııımmm' '-daa bende ne maceralar var' bildiklerimin hepsini anlatmayayım Selahattin Sarıgöl / Taşev (Dervişin oğlu) '-ibrahim, kardeşim vallahi tebrik ederim kardeşim, çok duygulandım' Polat Karakurt / Em.Gardiyan '-epap! bobamın muhtarlığı... 'o beyaz at Keklikoğlu'nuğudu Ulviye Avcı '-len gardaşım Mamaş deme bobama ha insan Halil ağa filen der' Zeki Karakurt '-herkese okuyorum' Özcan Altınay '-başarılar dilerim' Mehmet Deveci / Fransa '-bastırtınca, ödemeli olarak yollayabildiğin kadar yolla' Mehmet Sarıgöl '-şerife.. çok iyi, bakanlığa bildirelim, en son yazdığını da okudum eyiydi, baya eyi yazmışsın' Hasan Ali Karakaya / İzmir 'resmen şaheser, mükemmel, bu kadar olabilir, sizinle ne kadar övünsem azdır, daha güzeli olamaz, baştan sona okudum, girmediğiniz konu, yadetmediğiniz kişi yok, sizinle ne kadar övünsem azdır.. Babam da yazardı, Mahmut'da size aktaracağım, kaykım olursa sevinirim' Halil Gökarslan / İzmir (Hüdaverdi Polat'ın oğlu) '-dayı benim hakkımda da yazcak mısın' bir yerlere geldiğine, başarılı olduğuna şahit olmuşsam..inşaallah..
Cemil Öksüz
Yükledim Hicrânımı
Yine bir akşam vakti hüzün çöktü içime Yükledim hicrânımı keder dolu kalbime. Derdimi anlatacak bulamadım kelime Yükledim hicrânımı keder dolu kalbime. .23.02.2016......Atatürk Hava Limanı/İstanbul.
Hakkı Coşkun
Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter
Yüksek ayvanlarda bülbüller öter Bülbülün figanı aleme yeter Benim çektiklerim ölümden beter Gel anam gel bacım gelin olasın Çarşamba gecesi bize gelesin Elinin kınasın al eylemişler Gözünün sürmesin bol eylemişler Seni bir yiğide mal eylemişler Gel anam gel bacım gelin olasın Çarşamba gecesi bize gelesin
Ali Kılıç Kakiz
Yüksek Cennetlerin Altında
Hangi göz,gönül istemez ki, muhteşem güzel yeri. Cennet gerçek hayatın sonsuz durağı,ikâmet evi, Gözler kamaşır, Sidretül müntehanın yanında. Huriler sevinç saçar, yüksek cennetlerin altında, Serin bahçeler,içinde baldan akan ırmaklar, Hiçbir zaman ne acı nede endişe duymayacaklar. Cennetin susatmayan şarabı, aklı karıştırmaz. Suyu baldan daha tatlı, kardan daha beyaz. Cenneti âlâ'nın katları yüksek ve muhteşem, Göz kamaştıran nur sacan cennetleri özlemişem. ............................ Medine-i Münevvere / 1401H.
Celal Topo
Yüksek Ökçeli Kadınlar
Yüksek ökçeli kadınlar geçiyor Utangaç bakışların günahkar kaldırımlarından Karanlıkta bölünürken çığlıkları Kaçak mutluluk satıyor Ruj kokulu dudakları.... Yüksek ökçeli kadınlar geçiyor Utangaç bakışların günahkar kaldırımlarından Anason kokan masalara dökülüyor Arzuların bakışlarda kalan izleri Kör düğüm bir sokağın yol bitiminde Kayboluyor kimliksiz gözleri..... ANTALYA
Aşkım Babadağ
Yüksek Doz
Yüksek doz sevenlerin yakalandığı ölümcül bir hastalıktır yalnızlık.
Kemal Yıldız
Yüksek Minarede Ezan Okunur
Yüksek minarede ezan okunur Ezan sesi şirin cana dokunur Kumsalda ev yapma sel alır gider Cahilden yar sevme el alır gider Yüksek minareden attım ben bir taş Ne anam var ne babam ne gardaş
Suat Tutak
Yüksek Enflasyon Beklentileri Getirirken,
Son on günün gazetelerinde ise öne çıkan özlemli haberlerin içinde petrolün varil başına fiyatı, Telekom’un bu yılın ilk çeyreğinde elde ettiği 398 milyon gibi büyük karı ve de artan enflasyonun beraberinde getirdiği beklentiler dikkatimizi çekiyor. İlk bakışta üç ayrı konu gibi görünen bu konular, aslında birbirinin özünü teşkil eden, birbiriyle bağlantılı, tek kökenli bir konu. Temeli ekonomiye dayalı… İlk olarak başımızı petrol fiyatlarına çeviriyoruz. ABD Enerji Bakanlığı verilerini incelediğimiz zaman, 1970 yılında varili 1.80 dolar olan ham petrol 2008 Ocak ayında varil fiyatı 100 doları aşmış… Ne olmuş yani demeyin. Bu kadarla da kalmamış… On gün önce 11 dolar birden artarak bugüne kadar gelip geçen tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 139. 12 dolara kadar çıktığı tespit edilmiştir. Yıllara göre petrol fiyatlarına şöyle bir bakacak olursak 1970 ‘ten bugüne 28 yıllık petrol fiyat seyrini rahatça görebiliriz. Örneğin 1970’de 1.80 dolar olan petrol varili, 1974’de 10 doları geçiyor. 1979 İran İslam Devrimi’nin şokuyla petrolün varili 20 Doları geçiyor. 1986’da üretimdeki artış sebebiyle 10 doların altına gerilemiştir. 1990 Körfez Savaşı sırasında 40 Doları aşan petrol varili, 18 Ekim 2007’de 90 dolar olan petrol varili, 31 Ekim’de 95 doları bulmuş, 2008 yılının Ocak ayında 100 doları aşarak, tüm dünya piyasalarını karıştır-mıştır. Telekom ayağına bakacak olursak; Türk Telekom’un bu yılın ilk çeyreğinde 398 milyon 653 bin YTL “NET KAR“ elde ettiği bildirilmiştir. Yılın ilk çeyreğinin bilânço sonuçlarına ilişkin açıklamada, şirketin ilk çeyrekte satış gelirinin 2007’nin aynı dönemine kıyasla, yüzde 13 artarak (%13) 2 milyar 423 milyon YTL’ ye ulaştığı, faaliyet karının ise yüze 24’lük (%24) artışla, 666 milyon YTL olarak gerçekleştiği tespit edilmiştir. Genel Müdür Paul DOANY, halka açık bir şirket olarak ilk defa birinci çeyrek sonuçlarını açıklamaktan büyük memnuniyet duyduklarını sözlerine eklemiştir. Bu da Telekom’un kar ayağıdır. Biraz da enflasyon artışı ve beklentilerine değinmek istiyorum. Böylece ekonominin üçüncü ayağı tamamlanmış olacaktır. Mayıs ayı enflasyonu Nisan’ı utandırmadı, yüksek çıktı. Diye beyanat veren uzmanlar bakınız neler söylüyorlar.; “ Geleneksel olarak Nisan’dan sonra yaş meyve ve sebzenin bollaşmasıyla fiyatlarda aşağı bir eğilim başlar, bu süreç Eylül sonuna kadar sürerek hükümetlerin elini rahatlatırdı. Ama son gelişme bu kuralın bozuldu-ğunu gösteriyor. Bunu şöyle de ifade edebiliriz; hükümet enflasyon üzerindeki titiz tavrını kaldırdı. Bunu peş peşe uygulayacağını beklediğimiz gelişmeler de doğruluyor. Öteden beri uygulanılıp gelinmekte olunan mali disiplinin de bozulacağı doğrultusunda söylentiler var. Türkiye Ekonomi ve Politik Araştırmalar Vakfı (TEPAV) ‘ ın son raporunda, bütçe disiplininin bozulduğuna ilişkin işaret olarak, Konut Edindirme Yardımı nedeniyle yapılan kesintilerin ödenmesi, GAP için, kaynak aktarımı, Yeni istihdam paketi için işsizlik fonundan kaynak aktarımı yapılması, yerel yönetimlere merkez yönetimlerin kaynak aktarımı yapılması, müteahhitlere 5 yıldır yapılmayan fiyat farkı ödemelerinin yapılacağının duyurulması gibi eylemlerin bütçeye 45 milyar gibi oldukça büyük bir yük getireceğine dikkat çekilmek isteniyor. Bunların anlaşılır şekilde izahı özetle; “ Enflasyon düşürme politikasını bırakıp, piyasalara para enjekte edip, hareket sağlamanın ve ekonomik büyümesini amaçlandığı içindir ki, bilinmelidir ki; enflastyonist yani enflasyonla büyüme ve piyasalara hareket sağlamanın en ekonomik büyümenin amaçlandığı içindir ki, bilinmelidir ki, enflasyonist yani enflasyonla büyüme ve piyasalara hareket sağlama politikaları hiçbir döneme fayda getirmemiştir. Yalnızca üst seviyedekiler pek etkilenmemiş, öte yandan yoksul yine yoksul, zengini kat be kat zengin yapmıştır. Olan sıradan vatandaşa olmuştur.
Recep Recai Nurcan
Yüksek-okul
dedim; benim gibi alçağın işi ne! döndüm geldim işte, kahve köşelerine! 03/Temmuz/2003
Ahmet Alptekin
Yüksek Semalar
Yüksek yüksek semalar Hatırlatır Allah’ ı Gözü yaşlı sofular Hatırlatır Allah’ ı Topal topal sinekler Bir yerden emir bekler Arılar kelebekler Hatırlatır Allah’ ı İnsanın efendisi Sardı bizi sevgisi Kâinatın kendisi Hatırlatır Allah’ ı Şimşeklerin çakışı Irmakların akışı Anaların bakışı Hatırlatır Allah’ ı Ebubekir Ömerler Osman ile Aliler Degâhtaki veliler Hatırlatır Allah’ı Mabetlerin duruşu Devrişteki o huşu Kalbimin her vuruşu Hatırlatır Allah ı Merkür,Venüs, Jüpiter Her dönüşte Allah der Gözümdeki nur ve fer Hatırlatır Allah’ ı Alptekin söyler sözü Kavrulur yanar özü Sırla dolu gökyüzü Hatırlatır Allah’ ı
Cevdet Mirmahmutoğulları
Yüksek Ufuklarda Uçasın Kızım
Girmesin kalbine hüzün Yaprakların hiç solmasın İçin mahsun olmasın kızım Edabali olsun idolün Ertuğrul gazi rehberin Akşemsettin'le dolasın kızım Sevgin çoşsun sel gibi Çağlayanlar gibi aksın Kuşlar gibi özgür olasın kızım Çelik olsun iraden Mertliğin kitabını yazasın Yüksek ufuklarda uçasın kızım Yardımseverliğin solmasın Kibarlığın taze gül olsun İnce düşüncen öncün olsun kızım Bir çınar gibi köklü olup Büyük tarihinle dolup Kültürünle yoğrulasın kızım Sürekli sürekli ileriye Kanat çırpıp yeniliğe Üretken sonuçlara açılasın kızım Merhametinle insana bakıp Adaletli güçle donanıp Hoşgörü hortumundan fışkırasın kızım Medeniyetin yön vermiş Üstün tarihini n şekillemiş Sende diriliş sancısı olasın kızım Pozitif duygularla beslen Olumlu enerjiyle hep yüklen Sevgi yürekten fışkırsın kızım Dolunayın yansıyışı gibi Denizdeki muhteşem aksi gibi Güzel duygularla anılasın kızım Gülen yüzün hiç solmasın İçine keder dolmasın Gözlerin hep gülümsesin kızın Yıldız bir insan adayısın Yükün büyüktür senin Küçük düşünmeyesin kızım Fatih doğuran ana gibi Peygamber aşığı fatıma gibi Yüce sevdalı hatice olasın kızım Alparslan gibi cengaver Yavuz gibi peygamber yüreklisi Atatürk gibi özel birisi olasın kızım Mefkuren yükseklerde Düşüncen hep dillerde Sevdan ile gönüllerde olasın kızım Doğru dünya insanı olup Ahiret ufkuyla savrulup Yaradana daima yakın olasın kızım
Adnan Kızıltoprak
Yüksek Yüksek
Bir dağ ki yükseğinde çile dolu Etekleri kıvrım kıvrım hasret yolu Çiçekler açmış gurbet kokulu Yüksek çok yüksek mutluluk yolu Bir dağ ki! yıldızlara komşu Mutluluk sanki oranın oluşu Sevenlerin mutlu özlemi ve düşü Yüksek çok yükseklerde mutluluk yolu.
Yusuf Önder Bahçeci
Yükseklerde Boran Olur...
Yükseklerde boran olur kar olur, Enginlerde düğün olur bar olur, Karşılıksız sevda çeken el olur, Yükseklerde boran olur kar olur. Karşılıksız sevda kâlbimi yakar, Fırtınalar kopar şimşekler çakar, Hem sevmez hemde yuları takar, Yükseklerde boran olur kar olur.
İnci Germenliler
YÜKSEKLERDe UÇAR BARIŞ KUŞU
YÜKSEKLERDE UÇAR BARIŞ KUŞU Barış uğrunaydı yaşamları Uçup gitse de her seferinde barış Annelerin elem dolu kalbi Ak gerdanında atıyordu muzaffer kuşun Yaşlı gözlerin pırıltısında donan seken kör bir kurşun Yıllardır usanmadan peşinden koştuğu Benliğimin zeytin dalı gül pembe gagasındaydı Bedenimin onulmaz yarası gönlümün bitmeyen sevdası Okşanmayan bembeyaz yorgun tüylerinde gizliydi Kurşundan ağırdı yükü Öylesine yücelerdeydi umut biteviye çıtası yükselen Sindir içindeki kanat sesine evrensel düşü Süzülürken üzerinden kabarır denizin döşü Şaha kalkar dalgalar alkışlar köpükler Haydi! doğrul çırp kanatlarını Yüksel dolaş bulut bulut Sök at üzerinden kini nefreti unut Dünyada yok böyle güzel yurt gel artık sulh Hangi avcı kıyabilir hangi eller vurabilir Kurşun sıkılmaz barış kuşuna Minik yüreğinde savaşın ürküsü Her teleğinde farklı inler her telde ayrı titrer Her tende aynı zikreder barış türküsü. Sona erdir artık yükseklerdeki sonsuz uçuşu Dört bir yanımızı saran utanç duvarlarını aş da gel Seni bekler insanlık hiçbir kuvvet olmasın sana engel Süzül süzül de dünyaya kon Barış Kuşu.
Zeynal Yaman
Yükseklerden Uçmak
Yükseklerden uçmak hüner olsaydı aziz olurdu kuşlar Kâmil insan olmanın yolu alçak gönüllülükle başlar 1995,Bursa
Çetin Akyıl
Yüksekten Bakıyoruz Sürüye Kalabalıklar Ve Küçücükler
yüksekten bakıyoruz sürüye kalabalıklar ve küçücükler bulanık suda sülük alayı alçaktan bakıyor bize sürü mecburen başını kaldırarak bir yıldız kadar yalnızız ve bir yıldız kadar küçük yıldız kadar uzak onlara
Nuh Şahin
Yüksekovalı Öğretmen
Uzun yıllar çalıştın bitirdin okulu, Diğerleri gibi sen de seçtin bu yolu, Ayırmadın hiç sağı ve solu, Sana minnettarız canım öğretmen. Bitirdin okulu çektin kurayı, Karanlıktı, aydınlattın burayı, İyileştirdin, çaresiz derin yarayı, Sana minnettarız canım öğretmen Geldiğin gün aydınlandı içimiz, Simsiyahtı, beyazlandı saçınız, Kahpe kurşunla can verdi kaçınız, Sana minnettarız canım öğretmen. Acımasız caniler seni öldürdü, Karanlığı aydınlatan ışığı söndürdü, Körolası Şeytanı yine güldürdü, Sana minnettarız canım öğretmen. Senle canlanmıştı, kara gönlümüz, Sanki, nur saçıyor ölünüz, Haydi, son bir kere bize gülünüz, Sana minnettarız canım öğretmen. Bir hain silahla vurdular sana, Caniler toplandı şimdi yan yana, Doymadılar içtikleri bunca kana, Sana minnettarız canım öğretmen. Dilerim sürünür tetik çekenler, İyilik yerine nefret ekenler, Gül gerekirken diken dikenler, Sana minnettarız canım öğretmen. Kalk öğretmenim sen ölemezsin, Ana ocağına böyle, dönemezsin, Seni sevdiğimizi artık göremezsin, Sana minnettarız canım öğretmen. Ümidim kalmadı sana elveda, Çekilmez oldu artık bu sevda, Kadrin bilmedik bilsin Hüdâ Sana minnettarız canım öğretmen. Rahat uyu sana söz veriyorum. Bıraktığın yoldan şimdi ben yürüyorum. Makamını Cennet’te görüyorum. Sana minnettarız canım öğretmen.
Kanber Gürbüzdal
Yükselen Turnalar
Yükselen turnalar ali yolunda barışı konuşur sevgi dalında ozanlar diyarı sivas elinde birlik yollarına uçun turnalar. Yükselen turnalar canlar içinde hünkar hacı bektaş sevgi yerinde gönül bahçesinde ateş narında dirlik yollarından geçin turnalar. Yükselen turnalar tanrı izinde erenler katında pirler sözünde kanberler yanında toplum önünde insande sevgiyi seçin turnalar.
Ahmet Bektaş
--Yükselen İslam
Yükselen İslam Yükselen dindarlık değildir, İslam’dır. Klasik manada dindar olanların veya görünenlerin, İslam’ın gizlenen yüzünü keşfetmesi gereğinin (Kendini vasat bir Müslüman olarak görenler daha şanslı) anlaşılması… İslam, bütün Dünya için yükselen din olarak görünüyor. Türkiye’de dindarların İslam’ın tanıtılmasında ve doğru anlaşılmasında büyük eksikleri var. Gelenekler, zamanla din(İslam) esası olarak algılanmış. Birçok konuda olduğu gibi özellikle namus konusunda(töre cinayetleri, vb.) anlayış eksikliği veya yanlışlığı var. Tabii ki her töre dine dayandırılmıyor. Fakat dinden destek aldığı düşünülüyor veya öyle zannediliyor. Dinde olmayan bazı şeyler varmış gibi dayatılırken; dinen meşru olan bazıları da aykırıymış gibi gösteriliyor. Eğri ile doğru karıştırıldığı için, çok bilgili olmayan büyük bir çoğunluk canının istediğini alıyor. Çok tekrar edilir “Dinde zorlama yoktur”. Dinde zorlama olmasa da her dinin kendi kuralları var. Bu kuralların uygulanışında yaşanıyor sıkıntı, zaten. Şahsi vazifelerde Allah ile kul arasına kimse girmese de şahsın, toplumsal vazifelerinde veya toplumun kabul edilmiş normlarına uymasında / uymamasında sıkıntı oluyor. Elbette aşılamayacak sorun yoktur. Toplumun sevilen, sayılan, sözü geçen, aydınlarına bu konuda büyük vazifeler düşüyor. Toplumsal huzur ve barış ortamı olmadan hiçbir şey yapılamaz. Sevgi ve saygılarımla. Ahmet Bektaş
Ömer Yurdun Eren
Yüküm günah
Mevsimlerden kış,namazlardan yatsıdayım. Nice göçen dostlara her an yaklaşmaktayım. Yüküm günah,gözüm yaşlı,dar yollardayım. Sevgiliye giderim,perişanım utanmaktayım.
Nafi Çağlar Hacıömerli
Yul Çağlar Kul Çağlar
Kayalıklardan dökülür gelir yul çağlar, Ara yolunu yolaklarını bul çağlar, Seni kurtarmaz sıratta para pul Çağlar, Kendini bil kendini ey aciz kul Çağlar... 12 Şubat 2012 Pazar 20:12 Şirinevler /Bahçelievler /İst.
Batur Nafiz Tançağlar
Yul Çağlar Kul Çağlar
Kayalıklardan dökülür gelir yul çağlar, Ara yolunu yolaklarını bul çağlar, Seni kurtarmaz sıratta para pul Çağlar, Kendini bil kendini ey aciz kul Çağlar... 12 Şubat 2012 Pazar 20:12 Şirinevler /Bahçelievler /İst.
Yusuf Tuna
Yükün dürüstlük ise başın hiç bir zaman yere düşmez
İnsan doğru ise sabırlı olur leke getirmez şana, Sabır etmeyen kişi önünde engel olsa aşmaz. Yükün dürüstlük ise senin gücün düşer belki ama, Bu dünya içinde başın hiç bir zaman yere düşmez.
Mehmet Çoban
Yumak
Geçmişte hep kendimizi kandırdık Önce belli doğruları kabul ederek Aslında yanlış olan, Sonra, doğru diye yanlışlarla yargıladık Tüm yanlışları doğrularak Bilemedik, yanlışın doğrulanamayacağını Bilemedik, suçların suç sayılmayacağını Kahraman saydık zalimleri Adalet bilerek zulümleri Suçluydu gözümüzde suçsuzlar Ezilenler, horlananlar, köle yapılanlar Cennete girendi gerçek suçlular Bir dilim ekmeğin hesabını yapmadan Fakirin fukaranın terini hiçe sayarak Diktik anıtları geleceklere utanmadan İnanç adına, söylenen yalanlara sarılarak Kördüğüm, yumak olmuş yalanlarımız Dönüp, dönüp kendini aklayan Dağ olmuş ufuklarımda yalanlar, Gömmüş denizin sularına gerçekleri, Dağların üzerinde güneş pırıltısını kaybetmiş Kara bulutlar kaplamış önünü Sis çökmüş aydınlığımızın önüne Geçmişi zehirleyerek bizi seyrediyor, Ümitlerimiz ise küskün geleceğe Yumak olup çöreklenmiş geçmiş Bir yılan gibi benliğimin derinliklerine
Mehmet Halil
Yular
Bir yular ki, geçirilmiş kulların boynuna Bir yular ki, demokrasi koymuşlar adına Üzümler, müzikal gibi, bayılmışlar bu ada, Şarap oluyorlar, demokrasiyi tada tada. Bir elde yular, bir elde kamçı Oynar jokey atın üstünde, Bir yanda başı, bir yanda kıçı ‘’Hepimiz aynı gemideyiz! ’’ diyor biri Şaşırıyoruz! Bu nasıl bir şey, hangi gemi? Başımızı kaldırıp bir de bakıyoruz ki Presleyip uskur yapmışlar, tüyü bitmemişleri. Bir elde yular, bir elde kamçı Oynar jokey atın üstünde, Bir yanda başı, bir yanda kıçı Babalar, ‘’babalar gibi’’ savunur çocuklarını O çocuklar ki taşımacılık yaparlar engin denizlerde, Bütün riskleri göze alır, korurlar babanın onurlarını Sıkılmış şarap gibi halkının kanını taşırlar IMF’ye… Bir elde yular, bir elde kamçı Oynar jokey atın üstünde, Bir yanda başı, bir yanda kıçı
Rıza Aslan
Yumruk
fark eder mi? kavga çıktıktan sonra ilk yumruğu kimin attığı... 18 Şubat 2016
Bayram Kaya
Yumurta Tavuk Paradoksu 4
4-Elbette organik bir olgu ve olay en az dış dünyayı kendi içine intikal ettirmekteler. Dıştan etkisi altında kaldığı süreçlere karşı gösterdiği kimi direnç tepkisi ile de dış dünyayı öğrenmektedirler. Ama bu öğrenmenin tepkileri hemen, birden ve toptan değildir. Adım adım seçme ayıklamalarıyla, bir süre sonra olgunlaşan tepki ve inşa ortaya koymanın öğrenilir olmasıdırlar. Böyle olunca, bu öğrenme bile zorunlu nedenlerle ve seçme ayıklamalardan ötürü çok kısıtlı olmakta. Teorik olaraktan bu kısıtlılık dahi sınırlı bir bilme ve eksik mantık ortaya koyuşun bir argümanıdır. Birinci halde dış ortama göre o inşayı dizayn etmektir. Yani birisi akıllı ve yaratılışçı inşadır ki bu hem doğru değil; hem de dünyanın bu süreçti koşulları içinde ki her bir gidişatına göre bu doğru olamazdı. Değişen çevre koşulları nedeniyle, belli bir duruma göre dizayn edilmiş kalıp organizeler; değişmeler karşısında şaşacaktı. Yukarıdan beri tartışıla gelen; “en az iş (enerji) ve en az dış dünya içerilmesi” ilkesine göre önceden dizayn ters olacaktır. Bu durumda dış dünyanın değişmezliği gerekecekti. Böyle bir durum da elan söz konusu değildir. Değişmeler karşısında da sizin dıştan sık sık müdahale etmeniz gerekli olacaktı. Ki böyle olan bir durum da, şu anda ortada yoktur. Dıştan dizayn; dışın değişmezliği karşısında tüm dış süreçleri biliyorsunuz demektir! Söz gelimi dünyanın ilk evresindeki oksijensiz dönemden oksijenli döneme geçildiğinde; ne bu değişmenin olması gerekirdi. Ne de bu değişmeler karşısında tüm canlılar yok olmanın eşiğinde olmazdılar. Üstelik akıl denen olay, girişmelerin ve çevre basıncının size yansıması olan kuplaj bindirmesidir. Yani bir girişmenin iz ve izleğinin hatırlanmasıdır (tekrar yansıtılmasıdır) . Böyle nedenle organik sistemler oksijensiz solunumdan oksijenli solunuma geçmeyi becerip öğrenmişlerdir. Siz, yani varlık; hangi olgu ve olayın izleği etkisinde ise onu akıl eden belleği taşıyacaktır. Girişmeden, girişmelerin iliş kinliklerine dek sınama yanılmaları oluşmadan, akıl oluşmaz ve bunun aktarımı da oluşmaz. Deneyden önce neyin akıl olacağını hiç bir varlık bilemezdi. Bir bilgisayar bir televizyon gibi elektronik devinimdeki varoluşlarda söz gelimi 1950 süreçleri 2012 yılına dek olur tüm değişmeleri ne öngörebilmekte ne de içerebilmektedirler. Ama gelişmenin tüm potansiyel olma olasılık ve olamları vardır. Yol alışlara göre hangi potansiyelin ortaya konacağı eğimlenir. 2012 yılındaki elektronik devinimlerde kendisinden sonraki değişme dönüşmeden habersiz ve mezundurlar. Kendisinden sonraki değişme ve gelişmeler elan potansiyeldirler. Burada şunu belirtmek isterim. Bir önceki hantal elektronik devinim; bir sonraki ile karmaşık işlevler olurken yer ve zamandan bir tasarruf oluşla daha küçük entegrasyon boyutlara doğru çökmektedir. Bir işlev, çok işlev dizaynı olurken işlev kapasite büyür, buna rağmen mekân boyutu ve zaman olaraktan kısalırlar. Bu da en az dış dünyanın enaz olurla depolanması tasarrufudur. Bigbengden buyana oluşlarla da varlık zamanın akışına dek yaşantı aşması içinde akıl denen belleği minimal boyutlarıyla edinip taşımaktadırlar. Organizmalarda bu bellek öznellik (beyin) dediğimiz daha kompleks tinselliği ortaya koymuştur. Yani şeyden önce akıl da yoktur ki şeyleri düzenler olsun. Akıl varlığın girişmedi olurla tepkilerden seçme ayıklamalı bir özellik olurları öğrenmesi ve yansıtmasıdır. Var oluşlar, başlangıcın saf enerji gibi yalın koşulları içindeki eşik girişmeleriyle birlikte; erke kendi iç sistemini de; dış ortamın etkisi gibi karmaşıklaştırdı. Bu karmaşıklık asla şimdiki boyutlarda ve dıştaki karmaşıklığın düzeyinde ve çokluğunda değildir. Başlangıcın içinde kendisi olan ısı, ışık ve basınç vardı. Yani ısı ışığın ve basıncın kendisi ve bir özellik olacakla beliren görünüşün aynı haliydi. Basınçta hem ısı idi, hem ışıktı. Enerji bu nedenle akar. Yani zaman akar. Yani devinim akardı... Dışın karmaşıklığı yanında sistemlerin karmaşıklığı yine yalın kalır. Organik ve düzenli inşalar, dıştaki karmaşıklığın ve çeşitliliğin tümünü içermeyip, dıştan bir miktarı seçme ayıklama yapmak zorundadırlar. Bir seçimin tümünü birden de seçemezdiniz. Söz gelimi ısıyı seçmiş olunuz. Seçilen ısı belli bir miktar olacaktır. Bu belli miktarın dışındaki ısı size, ışık ve basınç olurla; hem fayda, hem rahatsızlık olacakla; var olmaya özelliklerini yansıtmaya devam edecektir. Zaten dıştaki var bulunuşların tümü de inşanın düzenliliğine hizmet eder bir belirme de değildirler. Hizmet eder olanlar bile, tam bir hizmet eder durumlar belirmesi olmayıp, belli değerler eksenini aştıkları zaman; en yararlı içerme dahi; en zararlı konumuna geçmektedirler. Çünkü inşa malzemeleri kendi başlarına içincilik taşımazlar. Sadece zemin ve zaman şartları içinde ilişki ve girişme şeklinize göre bir belirme ve algılanış olacakla yansırlar. Tıpkı ışığın; sizler ısındıktan sonraki süreçleri size; ışık veya basınç veya fotosentez; buharlaştırıcı olayları gibi daha bambaşka ve farkına varamadığımız onca olaylar özellikleri olacakla algılanıp yansımalar türü etki etmesi gibidirler. Diyelim ki çevremizde yalın bir ısı bulunuşu var olsun. Isı kendisinin kendi üzerine yansımalarıyla ve çevreye yansıyan girişmesi ile onlarca binlerce çeşitliliğe ve deviniş türü belirmelerine dönerler. Siz artık sadece bir ışıkla değil, ışığı; nem, yağış, heyelan, fırtına, meyve, sebze oluşlarla, rüzgâr, rüzgârın yığdığı kum tepesi vs. vs. gibi çok çeşitlenmelerle ve bunların bir yığın girişmeleriyle baş etmek ve etkileşmek ve bunların seçme ayıklamasını yapmak zorundasınız. Bu yüzden dış ortam sürekli değişir ve bu değişme ile size de hem değişir, hem de değişmenin girişmelerini ya da tepki dirençlerini ortaya koyarsınız. Sürecek
Hamdullah Arvas
Yumak
Kocasından sıcak bulduğu sobanın yanındadır kadın. Elinde beyaz iplikten bir yumak. Kedinin patilerinde ne başı ne sonu kalır. Yumak, kadın kadın olmuştur. Kadın, sobanın yanında kedi kedi…
Ömür Tekin
Yumruklu Yıldız
Yaşamak insan gibi insanca Umut sende yumruklu yıldız Mezar olupta gitmek gence Revamıdır yumruklu yıldız Uğrunda can verdik aldık Kül oldukda kul olmadık Lenin'e Marks'a hep özendik Ustaya yani yumruklu yıldız Yurdu kurtarmak için savaş Işık idi söndü yavaş yavaş Lale gül gibiydi vatandaş Deremedik yumruklu yıldız Işığımız yoldaş Ulaş'ımız Zalim düzen ezer başımız Ilık ılık akan şu kanımız Nedendir yumruklu yıldız Nesil düzene uyup gidiyor Ezilen ezene gardaş diyor Fakir hamal semerin yiyor Ekmek diye yumruklu yıldız Razı değilsen kalk filizlen İşte Garip Ömür ilk yeşeren
Bayram Kaya
Yumurta Ve Tavuk Paradoksu 3
3-]İşin doğası gereği temel postülalarımız; evren ve Tanrı yaratısı diyeceğimiz ön envanterli tabudur. Burada önemli olan Yüce Tanrıyı bilmek ve Yüce Tanrı kavranışını mantıkla çıkarsamaktır. Haldeki anlama anlatım konuları bizlere ancak kendi zaman bilmelerimiz içindeki her bir kendi bilişti öznel durumlarımız oluşla; Tanrı muktedirliğini şöyle böyle anlamalarla, kendimizi bize sindirtir olacaktır. Daha açığı bilişti zamanlar Yüce Tanrı'yı anlayamamamızın teferruatı olurken, sezmemizin de çok güçlü bir osilasyon kaynağı oluşun belirteci olacaktır. Tanrı anlayışımız, evren anlayışımızla; evrenin alt parçası olan olgu olay ve zamanın nasıl yaratılmış lığını özne bağıntısıyla az az yürümelerimizle anlayacağız. Olayların nesne bağıntısı, öznenin kendi özne bağıntısına dönüşüşle, gerçek olmayıp mantıki olacaktır. Zamanınızın yetikliği kadar bilişti anlamalar; sizde bulunduğu kadarıyla, size göre oluruyla bizim sezgi gücümüz olacaktır. İnsanın yeryüzündeki varlığı boyunca; ama canlılığın (öznel etken oluşun) evreni anlamayı sürdürmesi sonsuza dek devam eden okumalarından hareketle de Tanrı anlayışı devamlı oluşturulacaktır. Yüce Tanrı, bitmemiş ve bitmeyecek olan bir anlamanın öznel diyalektiği olacaktır. Evren anlaşılsa bile yüce Tanrı evrenden fazla bir anlam ve var olma etkimesidir. Nasıl bütün parçadan fazla ise bütünü oluşturan tüm parçalar mekanik oluşla değil ama bütüne dek ilişkilersen katkılardan yoksunlukla bütünün kendisi olamazlar. Evrenin tüm anlaşılması Yüce Tanrı anlaşılması olmayacaktır. Evrenin sonsuza giden süreç devinimi içinde, evren bütün marifet, olgu ve olaylarını ortaya koysa. Evren beliren bir bütün oluşun tümlüğü de olsa. Tanrı ve Tanrı kavramı; bütün olmuş bitmiş tükenmiş her şeyin az biraz daha fazlası ve büyüklüğü oluşla; salt evren ilişkileri Yüce Tanrı olmaz bir eksiklikle bizde yansır olacaktır. Tanrı tüm evrenin belirmesinden de fazla bir etkinlik, güç ve büyüklüktür. Unutmayınız su, kabın rengini yansıtır. Ama kabın kendisini (öz mahiyetini, öz muktedirliklerini) yansıtmaz. Bu bağlamda inanma da bir bilmedir. Ama bu inanma, mevcut olan imanlar değildirler. Şimdi ilk paragrafın açıklamasına dönersek, çevreniz değişecekse ve bu gidiş sonsuza dek olacaksa; yaratandı anlayışa göre çevre değişmelerinin her olay, olguları; organizmaların da ön görüsü olurdu. Bu hal varlığın içindeki bir inşacı plânlar dâhilinde olacaktı. Bu demektir ki varlığın içinde inşa plânı vardır. Varlığın içindeki inşa plânı da çevrenin her değişir olmaları karşısında bu plânlar, anında açılır olması gerekirdi! Veya eğer çevreniz değişecekse, bu kabil sonsuza dek olur çevre değişmelerin ön görüsü de, varlığın içindeki bir inşalar plânı dâhilinde olurdu. Çevredeki her değişmeler karşısında, bu plânın anında açılır olmasıyla; çevre değişmesine uyumsuzlukla tüm türler bugün yok olmayıp; devam, olmaları gerekirdi. Böylesi bir plânın varlığı demek, türün oluşmasından milyarlarca yıl sonrasında oluşacak değişmelerin içermesini taşımak demektir. Bu da o varlığın milyarlarca yıl sonra olacak değişme plânını, inşa içinde boşu boşuna olurla tutup, o değişme sürecine dek depo enerji sarfına neden olacaktır. Ki bu dahi tüm oluşum kurallarına aykırıdır. Bu fazladan bir enerji tüketimiyle ancak olası olur, bir hantallık olacaktır. Yanı Robert Fulton buhar kontrolünü daha ortaya koyamadan bu buhar gelişmeli girişmenin ileride içten yanmalı motorlarla, tır olup arkasına dorse konacağını veya tren olup, arkasına vagonlar inşa edilir olacağını önceden ön görmesi gibi saçma sapan olurla özün inşasından önce, biçimin inşasının saçmalığı olurdu. Bu da, biçim ve öz iliş kinliğini ortadan kaldırırdı. Bu arada buğu gücünü makinede kullanılıp ta; sonrası içinde buluş olması gerekişle; buluş olamayan nicelerin, inşa plânını o özlerin taşıyıp taşımadığını hiç bilemezdik. Üstelik gerçekleşmeyenin inşa planını saklamak bir ayrı çelişki iken; gerçekleşmeyen inşalar; ilk öngörüyü, öngörüsüzlük kılacaktır! Oysa özün kesikli sürekli oluş sınırsızlığı içinde; özün görece sınırlılığı içinde, biçimin görece sınırlılığı vardır. Ve biçimin görece sınırlılığı içinde özün görece sınırlılığı vardır. Oysa süreç, ikili çoklu girişmeli diyalektik yansımalarıyla; kesikli sürekli olmanın basıncını taşırlar. Böyle bir durum belki yansıma ve çevre girişmeleri ile oluşacak; görüngülü akistik durumdurlar. Ki varlık bu yansımayı diyalektik oluşun eylem ve enerji harcanması haline sokuşlarıyladır ki var oluşluklar kazanmaktadır. Ki süren de budur. İçten inşa plânlı bu duruma göre de o varlık dıştan fazla enerjiyi sağlar olmanın, bu günkünden farklı metabolik düzenlenmeyi ve kayıt enformasyonunu da taşır olması gerekir. Yani mevcut metabolizma özümleme sürecine ekin organize sistem içinde var olması demektir. Ki, bu da hali hazırda organik ve inorganiklerin içinde olduğu bilinir bir şey ve bir karşılaşma da değildir. Sistemlerin; bir iç, bir dış diyalektik oluş girişmeleri ve bu girişmelerin dengesi içinde belirmeler yapmağa gereksinmeleri vardır. Görülen o ki değişen çevre faktörleri; sizin bu değişmelerle sürekli ve sık sık karşılamalar yapmanızla ancak o faktör size göre olurla devamlılığı söz konusu olacaktır. Tepki veremediğiniz sürece o faktör sizin için yok demektir. Köstebek için ışığın bir göz ilişkisi olmaması gibi. Yaradandı bakışa göre sizin dıştan müdahale etmeniz olmadan, değişmeler karşısında varlıklar, var oluşunu sürdüremezlerdi. Dümdüz giden bir insanın (olayın) önüne çıkan dağı; bir kayayı, yarım çember çizerek dolanmasını kimse söylemiyordu. Yine dağı üzerinde yürümekle, kayayı üzerinde aşmakla, yarım parabol çizmenizi düz olan sürecin eğilmesini, aksamasını; kimse söylemiyordu. Sürecek
Kazım Bükülmez
Yum Gözlerini,Düşün
Ey benim hala inadına giden kardeşim, Lütfen otur koltuğuna da yum gözlerini. Varsa az beynin,ne olur birazcık düşün, Film şeridi gibi geçsin zihninde olanlar. Bir düşün Atatürk zamanındaki halimizi, Dünü hatırla,ülkemizi kurtaran neferleri Bir düşün,Ağustosta kazanılan zaferleri Birde bak bu güne,gör seçtiğin neferleri. Hatırlayıver,ne canlar feda oldu vatana, Sen acı çektirme,mezarda yatan Ata’na. Sırtını çevir,varsa Ata emanetini satana, Alınmadı ki bu ülke,bilmem kaç kupona. Bir hatırla,analarımızın çektikleri çileyi, Nasıl göze aldılar,bu vatan için ölmeyi. Yedi düvel yıkamadı,eşkıya getirdi dize, Bir düşünüver,bu gün ne oluyor de bize. Atatürk ölmeyi emrediyorum demişti, Hani askerlerinin önünde kükremişti. İşte öyle kazanıldı ya kurtuluş savaşı, Aç gözünü gör, Apo için yapılan uğraşı. Gör,gidiyor bizi bir arada tutan dilimiz, Kimler tarafından mahkum edildi elimiz. Bu gidişle,tam ortadan kırılacak belimiz, Hadi,uyan da bak,nicedir bizim halimiz.
Ozan Efe
Yum / Aç
gözlerimi yumdum uyudum ışığını çaldım güneş tutuldu dolunaylı gecede gözüme yıldızlar aktı saçlarında kollarım esiyordu meltem lodoslandı üşüyünce ışığını yolladım güneş güneşledi doldu dünyamız 100109 denizli
Mehmet Tevfik Temiztürk
Yükselince Para Yok Diyorlar
Bu çıkara endeksli yüksekse almıyorlar, Biz kâr edemiyoruz, kâr ettirtmiyorlar… Düşükse alırlar bu sefer de satmazlar, Yine onlar kâr eder bize kâr sağlamazlar… Reklamı yapılırsa inanma hepsi yalan, Alıp biriktirsen de kolaydır aldatılman… (2014)
Ramazan Mutlu Doğaner
Yumuşa İncel Derken
Çanakkale abideleri Dev gibi olabilirdi Yapan da yıkan da biz Yumuşa incel derken İp kopuverdi yarıdan Kalakaldık ortalıkta Bir sağdan çekerler bir soldan
A. Esra Yalazan
Yumurtalı Ekmek, Varoluş Ve Seçimler...
Bu pazar, tembellik hakkınızı biraz erteleyip vatandaşlık hakkınızı kullanmak için her zamankinden daha hızlı ve çevik hareketlerle güne başlayacaksınız muhtemelen. Kim olduğunuza, var oluşunuzla neye hizmet ettiğinize, eskimiş hayallerinize, hayatta gerçekten ne istediğinize, gündelik hayatınızı düzenleyecek ihtiyaçlara çok da aldırış etmeden birilerine ‘evet’, kaçınılmaz olarak birilerine de ‘hayır’ diyecekseniz. Düzenin çoktandır sizi sıkıştırdığı kapanın adı ‘siyaset’ çünkü. Tercihlerinizi, epeydir hissettiklerinizle, vicdanınızla, aklınızla değil size dayatılan çürümüş bir sistemin artık pek geçerli olmayan ölçüleriyle kullanmak durumunda bırakıldınız. İşin tuhafı, bu sadece burayı yönetenlerin kabahati de değil. Hayatı cam bir kavanozdan seyrederken, soru sormamanın, fazla merak etmemenin, diğerlerini korku ve kibirle ötekileştirmenin, hakikati kalple idrak etmeye çalışanları küçümsemenin, bazen gerçekleri gizlemenin sinsi rahatlığıyla yaşıyoruz aslında. Hayatın gerçekte ne olduğunu, bize ne ifade ettiğini çok iyi tarif edemediğimiz için belki, kendimizi yok ederek oynadığımız tuzaklı bir oyunun içindeyiz sürekli. Hepimiz farklı kimliklerle bir biçimde bu oyunu oynuyoruz. Peki, bir gün için bütün kuralları toplum tarafından ezberletilmiş bu oyunu oynamaktan vazgeçsek ne olur, ne değişir hayatımızda? Bütün gün televizyonlarda ve gazetelerdeki yorumlara, soğuk rakamların dizili olduğu grafiklere baktıktan sonra ertesi gün hayata nasıl devam edeceğimizi bilmiyor muyuz? Kimlere kızacağımızı, kimlerden demokrasi dileneceğimizi, iktidarın çizdiği yolda hayatımızın nasıl şekilleneceğini bilmiyor muyuz, elbette biliyoruz. Hayatın kendisi bunu sürekli farklı biçimlerde hatırlatıyor zaten. Bir türlü ne yapacağını bilemeyen tedirgin baharı, yabani manolya ağaçlarının pembemsi diri yapraklarıyla, mimozaların dokununca toz gibi uçuşan sarı çiçekleriyle karşılarken herkese saçma gelen sorular sorsak, ne olur sanki? Biz o ‘şuursuz’ sorularla oyalanırken birileri bize mutfakta yumurtalı ekmek kızartsa, biz o kızgın yağın cızırtısını ve ocakta kaynayan çaydanlığın tıkırtısını dinlerken başka birileri loş arka bahçelerde içimizi ısıtacak şefkatli hikâyeler anlatsa ne olur. Çok ciddiye alınan bir seçim günü hayat aniden çok mu gayrı ciddi olur? HAMİDE HANIM VE HARDAL... Geçenlerde bir arkadaşım durup dururken bana yumurtalı ekmek kızarttı mesela. Nasıl özlemişim. O kadar çok yedim ki başım dönmeye başladı, bir daha hiç yumurta yiyemeyeceğimden korktum. Şımarıkça abartmanın çocuksu hazzını yaşadım o sabah. Ben onları yerken Nilgün, Hamide Hanım’la Hardal’ın hikâyesini anlattı. Uzun sarı tüylü tekiri Hardal, bir gün sahibi yokken evden kaçmış. O sırada ona bakan Hamide Hanım, kedinin sahibi olan arkadaşım tatilden eve dönünce üzülmesin diye günlerce sokaklarda ona benzeyen bir kedi aramış. Sonunda bir tane bulmuş. Bulduğu kedi gerçekten çok vahşiymiş ve aslında Hardal’a çok da benzemiyormuş. Tüyleri daha kısaymış, kafası daha büyük. Bir de bıçkın bir delikanlı gibi etrafını haince süzüyor, acı acı bağırıyormuş. Onu yakalayana kadar Hamide Hanım’ın elleri paramparça olmuş. Ama yine de yabancı kediyi eve getirip temizlemiş, tüylerini kabartmış, yani onu yeniden yaratmış. Sahibi üzülmesin diye! Günlerce elini dizine vurarak Hardal’ın yaptığı gibi onu da koltuğa zıplatmaya çalışmış, o sancılı eğitim yüzünden dizleri morarmış ama işin o kısmını pek becerememiş. Ve tabii ki Nilgün gelir gelmez durumu fark edince ‘isyankâr yabancıyı’ mahallesine, doğal ortamına geri göndermiş. Hardal, aylar sonra herkesin kendisinden ümidi kestiği bir gün salınarak evine dönmüş. Nilgün diyor ki, “bir balıkçıda çırak olarak işe başlamıştı sanırım, öyle fena balık kokuyordu ki”. Daha sonra maalesef Hardal’a araba çarpmış. Şimdi Hisar’da erguvan ağaçlarının arasında sessizce uyuyor. Arkadaşım bana bu hikâyeyi anlatırken, bitkilerle dolu bir terasta önceki ev sahiplerinin acımasızca ölüme terk ettiği kuru ve sıska kamelya ağacını nasıl hayata döndürebileceğimizi düşünüyordum. Bir de bu hikâyenin esas kahramanı olan Hamide Hanım’ın derin sezgisiyle içinde taşıdığı varoluş bilincinin, ‘canlı’ sevgisinin ne kadar kırılgan, doğal, hesapsız, güçlü ve masum olduğunu... ATEŞ KARINLI KURBAĞA... Birkaç gün evvel tesadüfen iki bacaklı ‘varoluşçu’ bir kurbağanın ağzından anlatılan basit bir roman okudum. Hayatta ne olduğuyla kim olması gerektiği arasında bocalayan bir kızın hikâyesini yazan J.C. Micheals, çok sevdiği felsefeyi daha estetik, sakin ve anlaşılır bir dille, edebiyatı kullanarak anlatmayı tercih etmiş. Kitabın başında koyduğu üç kısa okuma kitabının çocuklar bölümünde, daha önce hiç görmediğimiz bir rengi nasıl tarif edebileceğimizi soruyordu. Tecrübeleri paylaşmak için kullandığımız ortak dilin sınırlarını, önemini hatırlatmak için soruyordu bu soruyu. Basit sorular sormak bu yaşta size saçma mı görünüyor? Böyle ‘önemli’ bir seçim gününde, rakamlardan çıkan somut gerçeklerle düşünmek, hayatı değerlendirmek daha önemli geliyor belki size. Peki, ya yazarın hatırlattığı gibi önemli olan, fiziksel ve ölçülebilir dünya değil de zihnin içsel dünyasıysa? Ya hepimiz gerçekten rüya gibi bir ‘düşünce uçurumunun’ kenarında yaşıyorsak. ‘Ben’ dediğimiz, sadece bizi diğerlerinden ayıran bir ‘zaman ve mekân’ hatasıysa? BAŞKA BİR ZAMAN, BAŞKA BİR YER... Biliyorum, bugün tek istediğiniz, oyunuzu kullanıp hayata bıraktığınız yerden devam edebilmek. Belki de yakınlarınızla seçim sonuçlarını izlerken istemeden hayatınızın bir parçası olan ‘siyaset dedikodusu’ yapıp eğleneceksiniz ya da her zamanki gibi birbirinize kızacaksınız, hararetle gündemi tartışacaksınız. Bakmayın bir tatil günü böyle ‘saçma’ ve tuhaf sorular sorduğuma, muhtemelen nihayetinde ben de sizinkilere benzer bir şeyler yapacağım. Ama yine de romandaki o küçük kızın, felsefenin yardımıyla düşündüklerini kendimize hatırlatmak istiyorum. Ben de o küçük kız gibi hayatımın ne kadarının içinde yaşadığım bir hayalden ibaret olduğunu bilmek istiyorum. Caroline diyor ki, “Eğer sadece bir dakikalığına başkası olabilseydim çok şey öğrenirdim. Aynı zamanda başka bir yerde yaşamak istiyorum; herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda... Kim olduğum, ne yapabileceğim ve nereye gidebileceğimi belirleyen ben değilim. Başka her şeyin ve herkesin sınırları, sahip olduğum ihtimalleri şekillendiriyor. Düşünme ve inanç şeklim, nasıl davranıp hareket ettiğim, bana baskı yaparak hayatımı yöneten toplumun bakış açısını bilmek istiyorum. Eğer başka bir zamanda, başka bir yerde olsaydım, tüm oyunlardan arınır ve geriye kalanın ne olduğunu keşfederdim.” Ben belki bugün Nilgün’le boğaza doğru yürür Hardal’ı ziyaret ederim. Ona ‘başkası gibi hissedebilme’ yeteneğini bir kedinin ve şefkatli bir kadının hikâyesiyle hatırladığımızı anlatırım. Sonra ona kitaptaki küçük kızı yazan adamın ‘son sözlerinden’ bahsederim: “Etrafımızda sürekli muhteşem şeyler oluyor. Fark edilmeyen ya da dikkate alınmayan muhteşem şeyler. Hiç kimse hikâyenin tamamını bilmiyor zaten ama bazen, yaşamımızda hareket eden gölgelerini görüyoruz. Ve o kısacık anda, var olmanın anlamını kavrıyoruz”.
Fevzi Tuna Ocakoğlu
Yumuşak G
Yumuşak G gibiyim Hiçbir kelimeye başlayamıyorum… (2008 Ankara)
Durmuş Karabulut
Yumurtalık'ta Gün Batımı
İşte bak gün batımı Her bu vakitler al saçar güneş Deniz ondan gül kokulu. Körfezin içinden bak Yumurtalığa yutasın gelir denizi tümden. Yada boyamak gönlünce bir renge güzel gider gök mavisi baharda görürsün; düzlükler, yamaçlar sarı papatya. Renklere türkü yakarsın Şarkılar doluşur ıslığına. Yakınında, hem de çok yakınında balıkçılar ağ serer kayıklı tekneli Ekmekten önce şarap parasına kimi 'a..na goduğum' sövgüsüyle besmeleli.
Akın Akça
Yumak
dolanmış birbirine bu ipler kedi onla oynar bir yöne kaçar yumak-oyuncak atlar, takip eder yoğunlukla açık mavi'ye kayan bir koyu çivite bulanmış nedense gözükür genelde bu topak... nedense hiç canı acımıyor sezilir düşer oraya buraya takar tatar pençe, en sonunda gene yakalar ve gene fırlatır ileri atar eh oyuncu kedi sedirden yola çıkan sütünü de içecek misin şimdi...
Şerafettin Muş
Yunan Halkı Tarih Yazdı
Yunan Halkı Tarih Yazdı Dünya solu moral aldı Sol iktidara geliyor Seçime girdi kazandı Yunan halkı tarih yazdı Solda heyacan dorukta Tarih değişime gebe Seçimle zafer kazandı Yunan halkı tarih yazdı Yunanlı yoldaşlar size Selam olsun hepinize Ataist olan cipros la Yunan halkı tarih yazdı Ciproz çok kötü başladı Gelenekleri dışladı İncile elin basmadı Yunan halkı tarih yazdı Büyük başarı kazandı Barıya imza attı Sosyalist sol aşk yaşadı Yunan halkı tarih yazdı Önce güvendi halkına Tükürdü zulum çarkına 4 gül bıraktı anıta Yunan halkı tarih yazdı Dini tören istemedi İlklere de imza attı Dost Şeref yunanlı yoldaşlar Yunan halkı tarih yazdı Dost Şeref
Ahmet Mansuroğlu
Yunus
Tanrı ve insan sevgisi yüreğine işlemiş Yunus herşeyi yaradan Allah demiş Allah'ı sevmiş kendi sevgisini vermiş Herkesin sevgilisi nur yüzlü derviş. Ünü ülkeleri aşan büyük ozandır Tanrı ve insan sevgisine eren insandır Ümitsizlere ümit, yıkılmışlara candır Yunus büyük düşünür ünlü ozandır. Antakya - Hatay 14. Haziran.1997
Perihan Pehlivan
Yunus'a
Yunus’a Bir güzeli sevdin yıldız eyledin Yollarına varıp güller derledin Gönül gözünden name söyledin Yıldız sevdin Şemsi buldun Perişan oldun köyünden/ yurdundan ayrıldın Hasret kaldın koptun yıldızından ayından Pir idin bilmezdin sencileyin garip halından Yıldız sevdin Şemsi buldun Varıp gül kapıya yüzün göründün Tapduk eşiğine yüzün süründün Sabrın zırhına öyle büründün Yıldız sevdin Şemsi buldun Yunus sen ne idin neye ram oldun Derelerden akıp ırmağa doldun Bir pire hizmetkâr nefsine düşman oldun Yıldız sevdin Şemsi buldun Gurbet, gurbet gezdin yuvadan tezdin Gün bitti ay soldu canından bezdin Bağrını yırtınıp taşınan ezdin Yıldız sevdin Şemsi buldun Emek verdin candan her birim işe Yatıp kaldın gece yanlız bir düşe Gezdin Bağdat Şam-ı yurttan her köşe Yıldız sevdin Şemsi buldun Acılar yaşadın düşmanın hasından Hiç kurtulamadın sevda yasından Emre oldun içtin Tabduk tasından Yıldız sevdin Şemsi buldun Çiçekler tanırdı dilleşir dilin Dervişler dertleşir söyler halin Derviş baba oldun Yunus sen bilin Yıldız sevdin Şemsi buldun Bir küçük göl idin çoştukca çoşdun Aşıp kırk makamı dört kapıyı oldun Sel olup deryaya öze kavuştun Yıldız sevdin Şemsi buldun Ozanım neylerse eyler ol Yarab! Yunus gibi döner söyler çalap Dünya fani bil sen olma der harab Yıldızlarını sev de Şems olsun vuslat (İskender Palanın OD adlı kitabından sonra) 4.3.2013 İst/ Ataşehir Perihan Pehlivan
Hümeyra Gün
Yunus 'a Kulak Vermek
İnsan oğlu sanırım ego ile doğuyor. Bazıları bu egoyu köreltmeye çalışıyor, ki bu insan olmanın gereğidir. Bazıları ise her gün egosunu ,ayna karşısında hohlayıp hohlayıp parlatıyor... Hele bir de çevresinde yalakaları varsa,kim tutar onu...? Bazen düşünürüm bir insana olduğundan fazla değer verildiğinde, olmayan hasletler yakıştırıldığında insan nasıl kabullenir bunu. Nasıl ,' çizmeyi aşıyorsunuz,orada bir durun! 'demez... Hiç aklım almaz buna... Ben kendi adıma, baya rahatsız olurum. İtiraz ederim . Zaten o insanlar bana güven vermez... Ne derler ;'Çok laf yalansız olmaz' Son yıllarda insanlar şişirilmiş egoları ile bolon gibi dolaşıyorlar etrafta.. Çıt çıkmıyor. Suskun kalmayı , kabullenmek diye bilirim ben... Demek ki ,"ver gazı, ver gazı ki ,uçayım ben "diyor şişirilmiş egolar... Nenemin bir lafı vardı : *Aşa mahallede bi yalan söyledim, yoka mahallede kendim inandım... Durum bundan ibaret sanırım...İltifat bile , hani o unuttuğumuz liyakat sistemiyle yapılmalı diye düşünüyorum. Neyse ne güzeldir insanın haddini de, kendini de bilmesi. .. Yunus haykırıyor yüzyıllar öncesinden , tüm sadeliğiyle... İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin Ya nice okumaktır ______________ (12.4.2017 güncesi )
Kemal Kabcık
Yunus EMRE = 000.000.001 =
Yunus EMRE = 000.000.001 = 12 Temmuz 2013 Cuma 08:32:06 Sen Senliğin Görevini, Ben Benliğin Görevini Bilsek! . Sevebilmişsen Eğer; İyi, Doğru ve Güzel Olan İnsana! . Sevilebilmişsem Eğer İyi, Doğru ve Güzel Olan İnsan! . Hem Sevebilmiş ve Hem Sevilebilmişsen Eğer; “DOĞRU! .” Seven&Sevilen Paylaşımla; YUVA KURTARIR, YUVA, YUVA! . { Yazan: Kemal KABCIK – ANTALYA - 12 Temmuz 2013 Cuma 08:36:57 }
Halil Gürkan
Yunus'a Saygı
Kalplerden çıkarıp kini, nefreti, Barışa varmaktır Yunus’a saygı. Yaradılmış yetmiş iki milleti, Bir gözle görmektir Yunus’a saygı. İhlasla gerçeği batıldan ayır, Kaderde saklıdır şer ile hayır, Haksıza karşı ol, haklıyı kayır, Kemliği yermektir Yunus’a saygı. Gönül kitabını bin defa oku, Yenile kendini, yeniden doku, Varlığın içinde unutma yoku, Gönülden vermektir Yunus’a saygı. Camide, mescitte, namazda, hacda, Birleşsin cümlemiz aynı amaçta, Olgun meyve gibi kutlu ağaçta, Kızarıp durmaktır Yunus’a saygı. Bir yaratmış Mevla’m her renkten ırkı, İnsanın insandan olur mu farkı? Kardeşliği yapıp dillerde türkü, Birliğe ermektir Yunus’a saygı. Öz konuşur, sahip olan diline, Haram katmaz kazancına, malına, Varını, yoğunu Hakk’ın yoluna, Aşk ile sermektir Yunus’a saygı. Ömür imtihandır, bizi sınayan, Dost olur mu daim dostu kınayan? Mazlumun içinde kansız kanayan, Yarayı sarmaktır Yunus’a saygı. Hatırlayıp her an Tanrı Katı’nı, Sürdürsek doğrunun saltanatını, Halil’im dörtnala sevgi atını, Kalplere sürmektir Yunus’a saygı.
Murat Kalaycıoğlu
Yunus Ağıdı
Daha gençtim Karadeniz Yüzüp, sana geliyordum Yanımda süt emen yavrum Yaşamayı seviyordum Sular, evimizdir bizim Dalgalarına doymadım Yunusların adı olmaz Yavruma isim koymadım Biz getirirdik akıla Denizde, sevinç denince Yavruma ninni söyledim Haliç’e girmeden önce Duyduğumuz seste, Bizi çağırıyor bir yer Girdiğimiz kara bir su Ağızdan girip, bizi yer. Artık kimler güvenecek Dalgalarla gelen sese İsterseniz beni dilin, Yavrumu gömün denize.
Kemal Kabcık
Yunus EMRE = 000.000.002 =
=Yunus EMRE= =00.000.001= 12 Temmuz 2013 Cuma 08:32:06 Sen Senliğin Görevini, Ben Benliğin Görevini Bilsek! . Sevebilmişsen Eğer; İyi, Doğru ve Güzel Olan İnsana! . Sevilebilmişsem Eğer İyi, Doğru ve Güzel Olan İnsan! . Hem Sevebilmiş ve Hem Sevilebilmişsen Eğer; “DOĞRU! .” Seven&Sevilen Paylaşımla; YUVA KURTARIR, YUVA, YUVA! . { Yazan: Kemal KABCIK – ANTALYA - 12 Temmuz 2013 Cuma 08:36:57 } { DİPNOT: “YAZILARIMI; ‘Courier New’ KARAKTERİ İLE KALEME ALDIM! ” }
Hamit Korken
Yunus
Yunusu,Yunus gibi,düşünmeyen ne bilsin Kul aşkıyla avunan,Hak aşkını ne bilsin Yunus imandan kale, girmeyenler ne bilsin Damlalarda boğulan,deryaları ne bilsin Yunus bendini aşmış,sıyrılmış cesedinden İlahi sonsuzluğun,kervanına karışmış Fırat gibi çağlayıp,dağların ötesinden Çölleşmiş gönüllere,hasret olup akıtmış Ağrı dağı zirvesi,cüce kalır yanında Akdeniz,Karadeniz, damladır ummanında Gökteki yıldızlara,uzanmış nurdan eli Küçülmüş fani dünya,sığmaz olmuş bedeni
Kaan Saygın
Yunus Gibi
Korkarım sırtımda sinirlerim aktığında; Sevdam sevdalardan büyüktür ispat gerekmez. Balık yediğin taştır, ille şükrün ömür. Bilen bilir, sözüm sözden uzak, kalem yazdığı silinmez. Koca dağlar benzemez sana, sen dağlardan dağsın. Dağlansa dağ dağ bağım, billâh vuslatım dinmez. Örülsün derim kirpikleri kibirden kabir. Sana seni söylemeyi arım istemez değil, arım ar bilmez. Aşım pişmiş değil, aşın pişmeden, bulgur aşı, Sultanım zamanın görmediği saltanatı saltanata seçmez. Harfin bulsam anlatmaya mürekkep yaşı, kabul değil. Sen sırsın âleme, Âlem Sahibi tutmasa, âlem değil kefil. Övgüden uzaksın, özgüne nur güneş olsa yetişmez. Dedim, Yunus gibi, pir dedem derler ceddi Hak’tandır. Dedi, Hak dilinde yar seven, sevdiğinden başka istemez.
Kâzım Özgür
Yunus Emre
Toptuk kapısında kırk yıl çalışmış, Metanetle her zorluğa alışmış, Evliyalar dergâhına karışmış, Yunus Emre yana yana kül olmuş, Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş. Yıllar yılı Hakk aşkıyla kavrulmuş, Yağmur olmuş rüzgâr olmuş savrulmuş, Manivatın cevherinde yoğrulmuş, Yunus Emre yana yana kül olmuş, Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş. Sözlerin de yanlış bir şey yazmamış, Böbürlenip, yerinerek azmamış, Hoş görüyle, hiç kendini bozmamış, Yunus Emre yana yana kül olmuş, Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş, Okumanın öneminden bahsetmiş, Veciz sözler hep topluma aksetmiş, Kasideler, hoş edalar raks etmiş, Yunus Emre yana yana kül olmuş, Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş. Dedi kodu hiç kimseyi yermemiş, Nefsi yenmiş kör şeytana uymamış, Kibirliler menziline varmamış, Yunus Emre yana yana kül olmuş, Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş. Yoksulluk içinde arpadan aşı, Hüsnü zan cevheri bulunma eşi, Allah’ın aşkıyla hep dökmüş yaşı, Yunus Emre yana yana kül olmuş, Sabır ile Derviş olmuş gül olmuş, Çok sağlamdır iradeli yapısı, Gizlisi yok hep açıktır kapısı, Bu dünyada hiç olmamış tapusu, Yunus Emre yana yana kül olmuş, Sabır ole Derviş olmuş gül olmuş. ÖZGÜR der ki: dünya yalan kanmayın, Yunus olun hiç intizar almayın, Cehennemin ateşinde yanmayın, Yunus Emre yana yana kül olmuş, Sabır ole Derviş olmuş gül olmuş. Kazim ÖZGÜR 28.Aralık.2012 .
Kemal Kabcık
YUNUS EMRE EFENDİMİZDİR; TEK GEREKÇE ile SEVEN ve DUYARLILIĞINI GÖSTEREN! .
YUNUS EMRE EFENDİMİZDİR; TEK GEREKÇE ile SEVEN ve DUYARLILIĞINI GÖSTEREN! . Yeterince Düşündüm ve SON KARARIMI VERİYORUM, DİYORSAN EĞER Kİ EY YOLDAŞI; Sevgisini Umduğun ve Karşılık Bulacağına İnandığın En Samimi Dostuna Git! . Orada; Aradığını Bulmuş İsen Sen, Aradığınla Yetiniyorsan, Kanaatkâr İsen; Sevin Arayışının Verimli Bereketiyle; İSTER OYALAN, İSTER ÇALIŞ O Dostla! . { Kaleme Alan: Kemal KABCIK – ANTALYA - 28 Aralık 2011 Çarşamba 11:03:55 }
Murat Nail Güney
Yunus Gibi (aruz)
Sevdadır her amel-im, ab-ı hayvan-ımdır bu, Misk-i anber kokulum hal-i ayan-ımdır bu, Sanma ki vuslatımı ad-eylemek cihane, Arife arz-ı halim, bürran efgan-ımdır bu... Acib sanma ahvalim, nifrin ettim bahtıma, Bakışın pertev gibidir, ol sine-i tahtıma, Assı yok, görklü büstan-ım, sehil oldu tarumar, Yüz dökmek, bürd-ü bar olmuş, hakka ikrarımdır bu.. Miskin muradım, kaçılmaz, kalb-i nami-nar-ından, Gönül erini üzersin, canana efkarından, Yunus gibi hicret etmek gerek, dünya dar-ından, Damar sekitmekir dest-gir, akibet kar-ımdır bu... sözlük: amel:uğraş,yapılan iş ab-ı hayvan: içenin ölmeyeceği su vuslat: mutluluk,kavuşma ad-eylemek:ün söhret salmak arif:bilen anlayan arz-ı hal:halini anlatmak hal-i ayan:bilinen hal bürran:keskin efgan:çığlık,haykırış acib:hayret edilecek ahval:durum nifrin:beddua baht:kader pertev:ışık assı:fayda görklü:gösterişli büstan:bağ bahçe sehil:kolay tarumar:perişan yüz dökmek:şerefsizlik etmek,ihanet bürd-ü bar:mal mülk,servet miskin:sevgisini tanrıya adayan kalb-i nami-nar:yüreğe düşen ateş damar sekitmek:yapılan hatalardan pişman olmak dest-gir:tövbe akibet:sonuç 15/11/2004 bodrum MURAT NAİL GÜNEY
Serkan Orhun
Yunus Kolye
Uzaklardan gel bu kente. Yorulmuş ol biraz, biraz da kırgın. Teninde sıyrık bir Karanfil kokusu olsun, Bir elinde de Yarısı yazılmış Mavi çizgili bir....................
Cemal Süreya
Yunus' Ki Sütdişleriyle Türkçenin...
Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin Ne güzel biçmişti gök ekinini, Düşman müşman girmeden araya Dolanıp bütün yukarı illeri Toz duman içinde yollar boyunca Canından sızdırmıştı şiiri; Vasf-ı Hal'inde öyle esrikti Acı dirliği Aşık PAşa'nın, Günlük gibi havayı doldururdu. Sevginin ve kimyanın öğretisi; Bursa 'da otlar ağaçlar arasında kim yazdı günün aydınlığın O diri o insan yüzlü beratını Başka kim yazdı Emir Sultan 'dan Ve bakalım Balım Sultan Urum Abdallarından Baba dostlarıyla kadınlarla Birtakım ilişkilerden sıyrılarak Çıkarak karıkocalığın dükkanından Tuttu aynasında Kızıl Deli'yi; Yağmur altında sicim gibi Parasını serperken havuzlara Aşık Garip unutmuştu kendini Aklını fikrini takıp Mecnun'a, Oralarda sevgili bir küfür gibi Son yükselişigibi bir sesin Demirin taşın yergisiyle dolu O çimenleri yeşerten nârâ O dalga dalga yayılan Anamın içi gib ovalara, Ve indi mi birden bire inen SImsıca....................
Nuri Çelik
Yunus'um
Seni gönlümüzde duyamadık Gerçek yönünü anlayamadık Biz de heykelini,dikip avunduk Gerçekte sen,bu değilsin Yunusum. Senden sonra gelen nesiller Anlamaktan uzak,karışmış hisler Gerçeği görmez olmuş,şu aciz gözler. Oysa herşeyin ile aşikarsın Yunusum. Adına okul yaptık,park yaptık Ölümünde seni anıp,tören yaptık Şiirlerinden kendimize,sanma pay çıkartık Hayatınla örnektin sen Yunusum. Seni gereği kadar anlamadık,anlatamadık Bizden sonrakilere bir ışık tutamadık Gerçekleri,doğruları hep saptırdık Putlaştırdık seni,seni YUNUSUM. (2EYLÜL1991)
Seyfi Karaca
Yunus Mevlana Cukka Cikletciligine
Acep beni de ayni ayardan zerre zurra cekilmis piyangolastirilmis kidemli kademe adamdan ermis yürümüs insan ikramiyesi sayarlar mi gibi gibisine Söyleyip söyleyip ipligi iligi sökülünceye kadar bugünün hali vakti her bir bozukluga evrilmis devrilmis carkeden insanda bütün anlam ve manaliligini yitirmis kendi halinde hazirkalip soguk ve soyut dayali döseli kelimeleri harfiyyen hecelesrek dagde derede burda ötede her firsatta heryerde… Acep beni de ne kadar cok Yunusmevlanacilik edersem ucundan kenarindan `vayyy beeeee ne mokkem akil fikir sahibi evla evliya `…derler isliklarlar mi gibilerin gibisine.. Alisilagelmis giderliliktirr ki…. Neredeyse herkes …tiklim tika kücük tefek mevlevi tekkegah ve Yunus Mevlana`ciliktan laf devsirip evelem gevelem tekrarin tekrari karsiliksiz kifayetsiz cirit cortlatirken lafa güzafa; dünya kan gölüydü, ormanlar cot, topraklar corak, ahlak huzur hukuk inanc güven cöl harabi ve Bop harami…....koskoca insan denen nesnedense ara ki bulasinlarla zevk-i safa, ecir cefa kimin koynunda cüzdannda niyet maksat nesi ne kadari varsa, ikisini bir kafa ütüleyip kalp bulandirandan cehennem yuyan cinnet arindiran mülakatsiz muglaktanherkesin mahsusu muhatabi kir, kin, kayip, zül, ziyan, kargasa, kabus, lanet, zifir, zindan, hir, gür, nizah, fitne, fesat…yaninda MEVLANA cümlegahi, bozuk para cikismadigi icin gibinin, cignenip tükürülen ciklet sakizi gibi… Seyfi Karaca……….Aralik / 15
Fırat Çelik
Yunus Emre'ye Hasret
Kaç mevsim geçti arkandan Önce ilkbahar yaz sonra kış Öksüz kaldı şiir, vakit hazân Kaydı yıldızlar, ahenk ve nakış Kaç mevsim geçti arkandan Yunus'um mevsimler kış, bizi bekletme Gönüller boş, odunlar eğri, gözler kan Ver kalender nefesini hırkandan, etme Hacı Bektaş'tan bu yana yoktur yakan Yürekler çorak mevsimler kış bekletme 22/Aralık/2016 Perşembe Balıkesir Kepsut L Tipi Cezaevi A-8 Koğuşu
Kemal Kabcık
YUNUS OL; TEBESSÜMÜN DAİMİLİĞİNE! VATANIMIZ SATHI DOSTLUĞUNU; TANI SEN! . Çok Çok Şükürler Olsun; ÂLEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'IMIZA! .
YUNUS OL; TEBESSÜMÜN DAİMİLİĞİNE! VATANIMIZ SATHI DOSTLUĞUNU; TANI SEN! . Sevgiyi An ve Yumuşasın; ERDEM YÜKLÜ, İNSAN KARAKTERİ DONANIMLI KALBİN! . Saygıyı An ve Uzasın Yollar; ERDEM YÜKLÜ İNSAN KARAKTERİ DONANIMI İÇİN! . Söyle Bize ve Kendinde Tanı O DOST KUDRET YOLDAŞI! . KİM O DOST YÜREKLİ? . KALP YUMUŞADI; KİM İÇİN? . YOL UZADI; KİM İÇİN? . ŞU ANAN KALP; KİM İÇİN? . { Kaleme Alan: Kemal KABCIK – ANTALYA - 23 Ocak 2012 Pazartesi 18:04:19 }
İlhan Fuat
Yunusluk Olmuş Sana
I. ey gecenin içine düşen gül uzaksın, aklımdasın, sıcaksın yeni bir güneş yürüyor üstüme doğru renksiz uçurtmalar üfürüyorum aşkına işçi yazılmış gece vardiyalarında II. bir akdeniz çiziyorsun üstüme perçeminde tuz kızları pruvalar benden bu gece fenafillah 'düende'lerin dipsiz kuyu virgülünde yaşantı-mı-'kantare' III. itlaf şimdi özgür bir azrail tereğin üzerine bırakılmış mektup bütün kuşlarımı öldürüyorlar şaşkınım IV. kadın da gökyüzü gibi, fazla bakma aklın gider sımsıkı tutunmalısın hayata, akdeniz tınısı var kanaviçe mandolinde V. oysa o babasını biriktirmişti uzun kızıl saçlarında belki de yalnızlığın yıkılmış aynalarında yanlışlar çoğaltmış bi adam, vuruyor saatleri on ikisinden ve çabucak sönüyor bir tütün çubuğu gibi tarih-i kadim VI: vitrininde tecavüze uğramış cansız bi manken beni bu dünyaya niye getirdiler diyordu, duydum
Hacı Timurtaş 1
,YuNUS'un BU BARIŞ YILINDA
Yunusun adı barışın simgesi Bozulmasın insanlığın dengesi Canlar yanıp kan dökülmesin Yunusun bu barış yılında Gönüller yunus ile yarışsın Dünya çocukları görüşüp tanışsın Selam söyleyin Saddam a barışsın Yunusun bu barış yılında Ben ne şairim nede ozanım Yunus tan ilham alıp yazanım Günahı bırakın sevap kazanın Yunusun bu barış yılında Saddam daki gurur tıpkı Ağrı Dağı Bush kemiğe dayamış bıçağı Kopmasın insanlığın umut bağı Yunusun bu barış yılında Timurtaş Allah ın garip kulu Artık yaşamayalım korkulu Kapanmasın çağın medeni okulu Yunusun bu barış yılında Çağımız savaş çağı değil Zalime zulüme verme meyil İnsanlığa dostluğa biraz eğil Yunusun bu barış yılında
Hamdi Oruç
Yunusun Güneşinde
Yunusun Güneşinde Utansın halinden şimdi Bahçemdeki iğde ağacım Yaş kırk Yunusun çiçek çiçek güneşindeyim Ne gülüstan olursun sen çiçekli gönlüm Yunusun güneşinde İğde ağacım sınıfta kalır Ellerim ne çiçek olur Yunusun güneşinde Yunusun çiçek çiçek Çiçek güneşindeyim şimdi Geç kaldım yaşım kırk Yakubuma İğde ağacım sınıfta kalsın Gönlüm çiçeklendikçe çiçeklendi... Tükürdüm kara ve kirli hayatın yüzüne Yunusun güneşinde Çiçeklenmek için mısırdayım şimdi Şikayetim kalmadı zindandan Zelihayı gördüğüm günden beri Yunusun güneşinde Yusuf gibi hayra çıkar rüyaları gönlümün... Geç kaldım Yakubuma Kirli hayatı atarsın sofrandan Yunusun güneşinde Secde secde Nefsime çaldım kılıcı Yunusun güneşinde Secde secde Yunusun çiçek çiçek güneşindeyim Yaş kırk geç kaldım Yakubuma Utansın halinden şimdi Bahçemdeki iğde ağacım Gör gönlüm nasıl çiçeklenecek Yunusun güneşinde Yunusun çiçek çiçek güneşindeyim Çiçekler yunus alnımı ve ellerimi şiir şiir Sevinçliyim koşuyorum Yakubuma Ey Yunus güneşimsin batma... Yunus çiçek çiçek güneşindeyim Tükürdüm kara hayata... Yunusun çiçek çiçek güneşindeyim
Hacı Timurtaş
-Yunusun Bu BarışYılında
Yunusun adı barışın simgesi Bozulmasın insanlığın dengesi Canlar yanıp kan dökülmesin Yunusun bu barış yılında Gönüller yunus ile yarışsın Dünya çocukları görüşüp tanışsın Selam söyleyin Saddam a barışsın Yunusun bu barış yılında Ben ne şairim nede ozanım Yunus tan ilham alıp yazanım Günahı bırakın sevap kazanın Yunusun bu barış yılında Saddam daki gurur tıpkı Ağrı Dağı Bush kemiğe dayamış bıçağı Kopmasın insanlığın umut bağı Yunusun bu barış yılında Timurtaş Allah ın garip kulu Artık yaşamayalım korkulu Kapanmasın çağın medeni okulu Yunusun bu barış yılında Çağımız savaş çağı değil Zalime zulüme verme meyil İnsanlığa dostluğa biraz eğil Yunusun bu barış yılında
Mustafa Deniz
Yurda barış gelir mi?
Mehmet Beyim yurda barış gelir mi? Barışa huzura mani olan var Bir süreç başladı çare olur mu? Bu sürece baştan cephe alan var Kim istemez beyim sulhu barışı Otuz yıldır halkın hayali düşü Acıdır yokuşa süren var işi Her ağızdan ayrı telden çalan var Anlamak zor liderlerin dilini Taş altına koymaz kimse elini Hayreylesin Mevla’m yurdun halini Zihinler tutulmuş başta talan var Liderin partinin anlaşması güç Fikir düşünce bir olmadı ki hiç Kime güveneyim Erdoğan hariç Siyaset yapanda sonsuz yalan var Vekil olmuş aklı başında değil Aslı görevinde işinde değil Meclisin içinde dışında değil Meydanı boş bulmuş yurdu bölen var Canlı cansız yok ki olsun manasız Hangi mahlûkat var bu kadar kansız Köpek oğlu köpek dinsiz imansız Şehadet siz dağ başında ölen var Karanlık güçlerin şerrine uyan Vicdanın var ise insan ol dayan Bir yanda acıyla yanan ağlayan Bir yanda kahkaha atıp gülen var Kamburu üstünden atacak olsa Yaramız tez kabuk tutacak olsa Ne zaman kavgalar bitecek olsa Gündemi saptıran aklı çelen var Gündemi saptıran işitsin bilsin Tavsiyem odur ki kendine gelsin Aklını devşirsin başına alsın Dul yetim sahipsiz sakat kalan var Her geçen aylarım yıllarım kayıp İnsana yakışmaz ayıptır ayıp Mustafa’yım fevc fevc coşup çağlayıp Gırtlağına kadar sabrı dolan var
Hüsnü Atzel
**Yurda Sesleniş/Türkiyem
Dertli oldum,verem oldum aşkından Yunus oldum,Kerem oldum aşkından Garip oldum çıktığımda köşkümden Sıla sıla burcu burcu TÜRKİYE’M Sana candır Türk’ün borcu TÜRKİYE’M Dadaş oldum Erzurum’un barında Zeybek oldum Aydın ufuklarında Türk diyorlar diyecekler yarın da Ben bir Türk’üm Türk oğluyum TÜRKİYE’M Seni Nasıl Terkeyleyem TÜRKİYE’M Karacaoğlan ile gurbet gezmişim, Köroğlu’yla Çalıbelde tozmuşum Aşık olmuş sana beyit düzmüşüm Mısra mısra beyit beyit TÜRKİYE’M Adı gibi kendi yiğit TÜRKİYE’M Yavuz ile Kanuni’yle bir idim Fatih ile yeni çağa yürüdüm Kol kol oldum üç kıtayı bürüdüm Tarih dizlerimde yattı TÜRKİYE’M O zamanlar saltanattı TÜRKİYE’M Atlarıma içek yaptım Tuna’yı Ben doğurdum zafer aldı sunayı Al bağrına bu vefakar anayı Anam sensin babam sensin TÜRKİYE’M Evim sensin obam sensin TÜRKİYE’M Afyon’un toprağını suladım Antep’ini gaziliğe doladım Maraş’ında bütün kana buladım Sevinci de acıyı da TÜRKİYE’M Oğlu da bacıyı da TÜRKİYE’M Savaş oldu pençeleştim bağrında Barış oldu yara sardım böğründe Gazi oldum şehit oldum uğrunda Alınmadı yarı ömrüm TÜRKİYE’M Varım yoğum bütün gücüm TÜRKİYE’M Dağların gülü solsa ne çıkar Irmakların şehit dolsa ne çıkar Çıkarsalar,neticede şu çıkar: Seni benden alamazlar TÜRKİYE’M Eller senin olamazlar TÜRKİYE’M Bayrak oldum burçlarına çekildim Yağmur oldum toprağına döküldüm Irmak oldum yaylalardan söküldüm Zaman gelsin harılı harıl TÜRKİYE’M Akacağım gürül gürül TÜRKİYE’M Al,Fırat’da kaygulardan yu beni Sakarya’da şehit diye ko beni İçlenirim bir hoş eder bu beni Gerisini getiremem TÜRKİYE’M Sana destan yetiremem TÜRKİYE’M Müellifi: Şentürk ŞAMDANLI (Em.) J.Kom.Kd.Yzb.
Erdal Akçaoğlu
Yurdum
ziyafet sofrasından zeytin ekmeğe mercedes'ten taşarabasına on bir çocuktan aile planlamasına gitmişim zincirli kalemlerde kaldı umudum başlık parasından dallas'a dek bir destan yurdum
Şebnem Gürsel
Yurdum
Dağların arasından yolumuz, Çamların kokusunda yolumuz, Buram buram Türkiye’miz, Bir diyarı cennet yurdumuz. Alabildiğince ormanlarımız, Gezebildiğince koylarımız. Görebildiğince yeşilimiz. Bir diyarı cennet yurdumuz. Dantel dantel kıyılarımız, Oyalanmış yemeni tarlalarımız, Bir bahar çılgını bahçelerimiz, Bir diyarı cennet yurdumuz. Ocak 2006
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Yurdu Severken Duymak
Aç idi at Aç idi er. Aç idi at Aç idi onbaşı Aç idi çavuş. Aç idi at Aç idi Üstçavuş Başçavuş Gedikli Efendi. Aç idi at Aç idi asteğmen ....................
Güler Sarıcı
Yurdum
Zaman zaman sitem etsem de Yurdumu seviyorum Şehit babam şehit kızıyım Yurdum için ölmeye razıyım…
Burhan Küçük
Yurdum
Yurdum Çekilmiş odama,tarih okuyorum Okudukça,koltuğuma gömülüyorum Hayalimde canlanıyor koca tarih Bazen dalıp dalıp gidiyorum Hava soğuk,penceremi açıyorum Yorulmuş gözlerim Radyoyu tıngırdatıyorum Çok eski bir şarkı Babadan yadigar,aşina kulaklarım Elimde tarih kitabı Gökyüzünde ay yıldız bir hava Yurdum diyorum yurdum İçimde bir şeyler parçalanıyor Hava soğuk,penceremi kapıyorum Düşler içindeyim Dalıp dalıp gidiyorum. Burhan KÜÇÜK Kdz.Ereğli-18.11.2004
Nilufer Ucuk
Yurdum
yurdum... resimlere bakındım,durdum... hayallere dala durdum. özlem sararken yüreğimi, hasterinle kavruldum. cennet cennet dedikleri, üç beş hurimi? gel gör ki beni dağlayan, sensin; yurdum... cennetim.... işte ben senin toprağında, hürdüm... sevginle yundum... arındım...ey benim cennet yurdum... 26-04-2011
Mustafa Özke
Yurdum
Güneş vuruyor narçiçeğine Narçiçeği bir kırmızı bir yeşil oluyor Süs biberleri güneşten kırmızı çalıyor Güneş gözümde asılı duruyor İncirin yaprağı dalından yürüyor Bahar gelmiş yurduma Kar yatağından kalkmış eriyor
Hikmet Onaç
Yurdum'a Benim
iki kıt'a üzerindeyer almış avr'asya demişler yurduma benim ne fetihler, ne fatihler yaşamış dünyayı değişmem yurduma benim. karadeniz başka,telden çalmakta marmara,ege'si aklımda almakta insan akdeniz'de huzur bulmakta dünyayı değişmem yurduma benim. anadolu'm yanık türküler yurdu yan yana yaşardı koyun'u kurdu çerkezi dadaşı,avşarı kürdü dünyayı değişmem yurduma benim. dağları bir başka,ırmaklar başka şairler,ozanlar geliyor aşka bir namus timsali bambaşka dünyayı değişmem yurduma benim.
Rıza Kaptan
Yurdum Anadolu
Adım Türk Oğlu Yurdum Anadolu adım Türk oğlu Ruhum özüm vatan aşkıyla dolu Her karış toprağın emanet bana Canım feda olsun ey Anadolu Adım Mehmet olur Mehmet'çik olur Bu vatan toprağı mezarım olur Diye bunu söyler yemin ederim Duy bu sözlerimi ey Anadolu Sınırları gece gündüz bekleri Atanın izinde durmaz giderim Gelecek günlerin aydınlık olsun Diye yaradana dua ederim Dalgalan sen al sancağım ben varım Bu vatan toprağı benim al kanım Ecdadımın yadigarısın bana Sınırları bekliyen al sancağım kaptan rıza usta
Ahmed Arif
Yurdum Benim Şah Damarım
Engereğin dişlerine işledim, Ağu dişlerine Oluklu, çentik... Ve vurgun, Gözleri bir çift cehennem Burnuna kan tütmüş Pars bıyığına... Dağın pulat yüreğine işledim, Şimşeğin masmavi usturasına Sevdanı usul-usul Sevdanı mısra-mısra Lo ben seni hapislerde sevmişim, Ben seni sürgünlerde. Yurdum benim şahdam....................
Rıza Usta
Yurdum Anadolu
Adım Türk Oğlu Yurdum Anadolu adım Türk oğlu Ruhum özüm vatan aşkıyla dolu Her karış toprağın emanet bana Canım feda olsun ey Anadolu Adım Mehmet olur Mehmet'çik olur Bu vatan toprağı mezarım olur Diye bunu söyler yemin ederim Duy bu sözlerimi ey Anadolu Sınırları gece gündüz bekleri Atanın izinde durmaz giderim Gelecek günlerin aydınlık olsun Diye yaradana dua ederim Dalgalan sen al sancağım ben varım Bu vatan toprağı benim al kanım Ecdadımın yadigarısın bana Sınırları bekliyen al sancağım kaptan rıza usta
Gülten Alp
Yurdum İnsanı
Ah yurdum insanı! Ne zaman bitecek bu elem keder? Anaların yüreği yine yaralı, babaların içine ateş düştü. Herkes kendi iç sızısında. Ah yurdum insanı ne zaman gülecek çocukların yüzü...
Yakup Şimşek
Yurdum er meydani deil muhabbet meydanı
benkin ortaasyadan dunya kapısını acmısım bilmedigim sokaklarda at oynatmisim korkmadan dosta dusmana selam vermis almısım benkin fatihin torunu aslımı unutmamısım daglar taslar gerekdiginde yuvam olmus benim aslim turk tarihde türk kalacakdir aslımı bilmeyen ecdatımın tarıhınde ecdadimi ornek alacakdır yurdum ermeydani deil muhabbet meydanı benkin üc kıtada ay oynatmıs kılıc kusanmısım RESULE EKREME e inanmıs sancak almısım adeleti bilmis adelet dagıtmısm hakkı bilmis hakka boyun eğmisim, yurdum er meydanı degil muhabbet meydanı tarih sayfaları destanlarımla sayfa sayfa dolmus her topragim ALLAH (cc) İCİN akan kanla boyanmıs bayragim al olmus sancagım İSLAM KEFENİM ELBİSEM SUYUM ZEMZEM ALLAH (cc) İCİN BEDENİM OLUR DİRHEM DİRHEM yurdum er meydanı degil muhabbet meydanı basım dik yüregim muhabbetle dolu gitdigim yol HAK İSLAM NAKSİBENDİ YOLU KOLUM REYHAN ERZİNCANI HALİDİ KOLU MÜRŞİDİM H.A R SEYİD SOYU YURDUM ER MEYDANI DEGİL MUHABBET MEYDANI
Tülay Sustam
Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Onbeşinde at üstünde gelin Onaltısında anne olur Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... Ya emmioğlu ile evlenir Ya da babası yaşında ki adamla Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... Tarlaya gider, ahıra gider Hayalleri köyden öteye gitmez Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... Olur ya genç yaşta dul kalır Töre kurbanı olur, kaynıyla evlenmek zorunda kalır Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... Kızı olsun istemez, oğlu olsun ister Alın yazısı anne yadigârı, kızına mirasıdır Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... Anne, baba, kardeş dayağı yer Üstüne bir de koca, kayınpeder dayağı yer Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... Kocasının çocuğu olmaz, kendisi suçlanır Haberi olmadan kuma getirilir, hep aşağılanır Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... Doğum için kızaklarla başka bir köye götürülür Bir can dünyaya getirir, kendi canından olur Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... En büyük hayalidir okuyup, yazmak Kız kısmı okur mu diye üstüne bir de yer dayak Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını... Gelinlik yapar, kadınlık yapar, annelik yapar Yine de insan yerine konulmaz Yurdum İnsanı... Anadolu Kadını...
Cahit Külebi
Yurdum
1917 senesinde Topraklarında doğmuşum. Anamdan emdiğim süt Çeşmenden tarlandan gelmiş. Emmilerim hudutlarında Senin için döğüşürken ölmüşler. Kalelerin burcunda Uçurtma uçurmuşum, Çimmişim derelerinde. Bir andız fidanı gibi büyümüşüm.....................
Şahabeddin Erzurumluoğlu
Yurduma Öz Eleştiri
Bereket fışkıran toprağı yaktık Suları kirletip mikroplu aktık Çevre konusunda sınıfta çaktık Hayvanlar kaçıyor bizim diyardan Kırmızı Bibere boyayı kattık Doğal dondurmaya süt tozu attık Cevizli sucuğu şekerli sattık İnsanlar kaçıyor bizim diyardan. Göç yolunda kuşun suyunu kestik Sazlığı ateşe vererek estik Dağlarda ormanı epeyce kestik Martılar kaçıyor bizim diyardan. Sigorta var diye kibriti çaldık Zengin olmak için ihale aldık Allah’tan korkmadan harama daldık Tartılar azıyor bizim diyarda. Dostlar acı söyler doğru sözleri Hatasından döner gören gözleri Gerçek yiğitlerin sağlam özleri İnsanlık uçuyor bizim diyarda…
Yılmaz Arslan
Yurdumda ilkbahar
Evren titrer uyanır gelince her ilkbahar Can taşıyan ne varsa hepsini neşe sarar Yağmur, güneş, havası bütün varlığa yarar Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar Düz, bayır, kuytu, ova her taraf yeşillenir Sarmaşıklar, dikenler, tüm bitkiler güllenir Her şey kendi halinde lisanınca dillenir Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar Nehir, ırmak, dereler huşuyla durgun çağlar İpek nakış misali kayalar yosun bağlar Birbirine uyumlu hepsi bir ahenk sağlar Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar Rençper ekmiş misali düz ovalar çimlenir Köylerde, kasabada tarla bahçe bellenir Gözelerden süzülen akan sular göllenir Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar Gökyüzünde bulutlar nazlı nazlı dolanır Dökülen yağmurlardan akan sular bulanır Her çiçeğe baktıkça aşıklar duygulanır Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar Arılar vızır vızır dolaşır çiçekleri Bal ile doldururlar kovanda petekleri Melekmiş zannedersin uçan kelebekleri Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar Tüm canlılar sevinçle sağa sola koşuşur Kendi aralarında dillerince konuşur Aşka çağıran demdir, bir şekilde buluşur Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar Tepeler uzaklardan görünür gelin gibi Sıcaktan bunalanı serinler ağaç dibi Gelenektir töredir beklenir Hızır Nebi Yurdumda köşe bucak gelince her ilkbahar Şölen varmış misali ötüşür cümle kuşlar Akseden nağmelerden ses verir sanki taşlar Kısacası her sene hayat bir başka başlar Yurdumda köşe bucak gelince her ilk bahar.
Hasan Sancak
Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Gençliğe armağandır-Gençlik Spor Bayramı Bu günü kutlar iken-kalpten atarız gamı Önemini anlayın-yaşatın yüreklerde Gücü taşımalısın-ruhlarda bileklerde “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” 16 ve 19-1919 Aylardan Mayıs ayı-hepimiz Türk oğluyuz Yolculuğu hatırla-ama kolay değildi Atatürk’ün önünde-bütün başlar eğildi “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Önemli olaylardan-biri unutma bunu Evet seveceksiniz-Türk’ümü bir de O’nu Samsun'a ayak basış-çaresiz bir milleti Bütünüyle yok etti-ortadaki illeti “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Birinci Dünya Harbi-kötüleşmişti şartlar Önümüze konmuştu-çeşit çeşitti kartlar İşte böyle bir günde-çıktı Büyük Bir Önder Düşün dedi peşime-tarih bize bunu der “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Samsun’a ayak bastı- Milli Mücadele'yi Atam burda başlattı-mücadeleyi iyi İstanbul’dan başlayan-böyle yüce yolculuk Kurtuluşu simgeler-meydanda çoluk çocuk “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” İşgal kuvveti için-Samsun önemli nokta Bunları biliyordu-Mustafa Kemal Ata Stratejik bakımdan-bilinsin önemliydi Canım Atatürk’ümüz-O başarılı idi “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Samsun Karadeniz'den-Orta Anadolu'ya Açılan kapısıdır-oluştu sağlam kaya İngilizler 9 Mart -1919 Samsun'a çıkmışlardı-bağrımıza bastı tuz “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Manzara şöyle idi-İngiliz kuvvetleri Boy gösteriyorlardı-kaplamışlardı yeri Buna tepki olarak-Hamdi adında Teğmen Askerle dağa çıktı- can öğrenmelisin sen “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” İstanbul'dan başlayan-Samsun'da eren sona Yolculuk esnasında-çok görev düştü cana Atam Tuğgeneraldi- görevli bir askerdi Giyim buna uygundu-Kemal yiğit bir erdi “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Samsun’a gelir gelmez-giydi sivil elbise Gerçekten dikkat etti-ses verdi her nefese Görevi belli idi-Samsun ve civarında Huzuru sağlamaktı-enerji vardı canda “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Kendisine bağlıydı-Sivas ile Erzincan Trabzon ve Erzurum-öteki ilimiz Van 16 Mayıs günü-günlerden Cumartesi Kaptan İsmail Hakkı-o gemi idaresi “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Bandırma Vapuruyla-ayrıldı İstanbul'dan 18 Subay ile-çıktı Samsun'a yaman İsimleri bellidir-tanıyalım onları Bir dua gönderelim-verelim itibarı “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Müfettiş Kurmay Başkan-O Albay Kazım Dirik Mehmet Arif Ayıcı-başkan yardımcısı ilk Kurmay Binbaşı Hüsrev- Binbaşı Kemal Doğan Dr. Albay İbrahim Tali Öngören bu can “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Binbaşı Refik Saydam-Cevat Abbas Gürer’im Ali Şevket Öndersev- Muzaffer Kılıç erim Üsteğmen Hayati’yle-Yüzbaşı Mümtaz Tünay İsmail Hakkı ile- canım Mustafa Süsoy “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Üsteğmen Abdullah’ım- Katip Memduh’um ile Katip Faik Aybars’ım-onlarda geldi ile Albay Refet Bele Bey- Teğmen Hikmet Gerçekçi Korumayı sağladı-Atama oldu bekçi “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Üç gündüzü üç gece-Salı sabah altıda O Mıntıka Palasta-ayrıldı birer oda Rumlar baskın yapıyor-yıldırma katliamlar Bölge öyle hassastı-durmuyordu yamyamlar “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Atatürk’ü Samsun’dan-bilin Havza’ya kadar Yanından ayrılmayan-Şükrü Tolun eri var Çünkü o Alaçamlı-yaptı vazifesini Gerçekten sevindirdi-ilçemizi ve beni “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” 25 Mayıs günü-Atam karargâhını Havza'ya naklettirdi-unutmayın o anı Mesudiye Oteli-kiralanıp seçildi Bütün teçhizatlarla-odalara geçildi “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Oluştu milis gücü-baskı arttı iyice Askeri üniforma-çıkartıldı netice Samsun'uma çıkışı-o hürriyet ateşi Memleketimi sardı-toplandı baba eşi “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Hep rüzgârı ekenler-evet biçti fırtına Yürekli sesi duydu-çocuk genci ve ana Kurtuluş Savaşı'nı-kazanan milletimiz Devletine kavuştu-o an cemiyetimiz “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” 1924–20 Eylül gününde Atam tekrar Samsun'da-eşi amca ve dede Devletimiz kurulmuş-o savaş sona ermiş İbrahim Veysi Başkan-onura yemek vermiş “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Yaptığı o konuşma-çok önemli manalı Mesajlar içermekte-sözleri 'Anzer Balı' Ben Samsun'un halkını-evet gördüğüm zaman Yurt ve millete ait-kararlara koştu can “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Gözlerinde gördüğüm-ümit vatanseverlik Müspet inanca sahip-ruhunda fedakârlık Samsunluyu anlatan-nice naçiz ifade Manası çok önemli-bak söylendi nerede “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü” Atamın doğum günü-çünkü 19 Mayıs Hainleri görünce-kalbimize basar hırs Öğretmen Hasan söyler-haydi gençler ileri Çağlara ulaşalım-asla yok dönmek geri “Yurdumda 70 Milyon-çok sever Atatürk’ü Ne Mutlu Türk’üm Diyen-tanıyorlar O Türk’ü”
Hasan Sancak
Yurdumu sevdiğimden Kaynıyor benim kanım
Hey vatanım vatanım Bu ülke benim canım Taş ve toprağı aziz Ben o ruha hayranım Yurdumu sevdiğimden Kaynıyor benim kanım Hey bayrağım bayrağım Çok kutsaldır toprağım Dört mevsim yaşanıyor Türkiye’mdir uğrağım Yurdumu sevdiğimden Kaynıyor benim kanım Hey milletim milletim Kahraman cemiyetim Sevgisi gönüllerde Kayboluyor illetim Yurdumu sevdiğimden Kaynıyor benim kanım Hey devletim devletim Bırakmazsın hiç yetim Tanıtırsın bizlere Dost ile düşmanın im Yurdumu sevdiğimden Kaynıyor benim kanım Atatürk’ten armağan Onunla bulduk derman İnsanlar okuyorlar Cumhuriyettir ferman Yurdumu sevdiğimden Kaynıyor benim kanım Hasan söylüyor sözü Yere düşürmez közü Yazdığı bu şiirler Anlatılanın özü Yurdumu sevdiğimden Kaynıyor benim kanım